- Kime benziyoruz

Adsense kodları


Kime benziyoruz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Fri 7 October 2011, 10:55 am GMT +0200
KİME BENZİYORUZ

Nisan 2009 43.SAYI

Yaşantımızın her alanını kaplaması gereken sünnetlerin acaba ne kadarını uyguluyoruz? Uygulamadığımız birçok sünnet hayatımızda büyük boşluklar bıraktı. Terk ettik onları, uygulamaya mecbur hissetmediğimiz için. Unuttuk bize kattıklarını. Oysa Allah’a itaat Rasul’e itaatten geçiyordu. Rasul’ü sevmek Allah’ı sevmekti. O’nu hayatımızın her anına misafir etmeliydik ashap gibi. O’nun gibi yaşamalıydık. Doymadan kalkabilmeliydik sofralardan. O’nun gibi çocukla çocuk, büyükle büyük olmalıydık. Olmadı. Beceremedik. Hayatımızı O’nun hayatına uydurmayı, O’na benzemeyi…

SÜNNET NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

Dinin ikinci ana kaynağı olan sünnet, Müslümanların yaşamında bir nevi pusula görevi görüyor. Adeti ibadete çeviriyor. Sünnete uygun davranışlarımız bizim, Efendimiz’e (s.a.v) benzememize, O’nun sevgisini kazanmamıza, kıyamet gününde bize sahip çıkarak şefaatine ulaşmamıza vesile olur.

Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak, bir müminin en büyük gayesidir. Allah, Habibi’ne kim daha fazla benzerse onu daha fazla sevecektir. Ayrıca hiçbir şey O’nu taklit etmekten daha fazla bize Efendimiz’i (s.a.v) hatırlatamaz. Böylece sünnetler bizi güzelleştirirken, aynı zamanda Allah’ı ve Rasulü’nü de daima aklımızda tutmamızı sağlar. Bu hal de bizi gafletsizliğe taşır. Güzel ahlaklı, huşu içinde ve huzur sahibi oluruz.

Efendimiz (s.a.v) “Ümmetimin bozulmaya yüz tuttuğu bir zamanda, kim benim sünnetime tutunursa yüz şehit sevabı kazanır” buyuruyor. (et-Tergib ve’t-Terhib) Her türlü günahın rahatça işlendiği günümüzde, en küçük bir sünneti işlemek bile çok büyük önem kazanıyor. Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Dinin elden çıkışı, sünnetin terkiyle başlar. Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa, din de sünnetlerin birer birer terkiyle ortadan kalkar.” (Dârimî, Mukaddime) Bediüzzaman Hazretleri “Sünnete uymayan bir kişi tembellik ederse büyük bir kayıp içine girer. Sünneti önemsiz görürse, büyük bir cinayet işlemiş olur. Sünneti yalanlamaya kalkışır, tenkit ederse bu sefer de büyük sapkınlığa düşer” der. Denmiştir ki; “Efendimiz’in (s.a.v) her sünnetinde tevhitten bir nur vardır. Sünnetleri yaşadıkça tevhit ilmine olan yakinimiz daha da kuvvetlenir.” Diğer yandan sünneti dikkate almayan, “Kur’an bize yeter” diyen bir anlayışın yanlışlığıysa, tartışma götürmeyecek kadar açık. Efendimiz (s.a.v) bu düşüncede olanları bakın nasıl uyarıyor: “Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, ‘Biz onu bunu bilmeyiz, Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız, o kadar’ derken bulmayayım.” (Tirmizî)

PEYGAMBER’İ SEVMEK LAFLA DEĞİL, YAŞAMAKLA OLUR

Efendimiz (s.a.v) “Ben kendisine babasından, evladından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça, hiç biriniz tam manasıyla iman etmiş olmazsınız” (Buharî) buyurarak kendisine duyulacak sevgiyi hakiki imanın varlığına bağlar. Bilgi duygusal olarak da benimsenmedikçe fiile dönüşemez. Seven, sevdiğini hiçbir şeyde unutmaz; ona her şeyde tabi olur. Eğer durum böyle değilse, o sevginin hakikiliğinden dem vurulamaz.

Efendimiz’i (s.a.v) ashap gibi sevmeyi öğrenmeliyiz. Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: Adamın biri Peygamber Efendimiz’e gelerek, “Yâ Rasulallah! Seni canımdan da, çocuğumdan da daha çok seviyorum. Evdeyken seni hatırlayınca evde oturamıyor, gelip sana bakıyorum. Ama benim ölümümle senin ölümünü düşündüğümde, senin cennete gireceğini, peygamberlerle olacağını düşünüyor, ben cennete girsem bile seni göremeyeceğim diye endişe duyuyor, bunun için üzülüyorum” dedi. Efendimiz sükût edip bir cevap vermedi. Az sonra Cebrail (a.s) Nisa suresinin 69. ayetini getirdi: “Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle birliktedirler...” (Taberânî, Heysemî)

SÜNNETLER NE KADAR HAYATIMIZDA?

Çoğu sünneti hayatımıza uygulamak için basitçe bir dikkat yeterli aslında. Değmez mi o kadarcık bir çabaya? Oysa o çaba, zamanla sünnetlerin hayatımıza yerleşmesini sağlayacak nitelikte.

Haydi hayatımızda güzel değişiklikler yapalım! Mesela abdestli yatalım. Tüm gecemizi o uhrevi hava aydınlatsın, uyurken bizi beslesin. Yolda yürürken ya da herhangi bir mekana girerken herkese selam verelim, tebessüm edelim. Komşularımızın halini hatırını soralım, arada bir ziyaret edelim. Hastaya, akrabaya, ihtiyaç sahiplerine gidelim. En azından o bilinçle bir telefon açalım. Gönül yapmaya çalışalım. Bir hatamızdan kurtulmaya uğraşalım. Ahlakımızı geliştirmeye çalışalım. Haydi O’nun adaletini, şefkatini, hanımlarına emanet bilinciyle bakışını, eşlerine yardımını, ailesine, çocuklarına ilgi ve sevgisini de taklit edelim. O’nun affediciliğini, hilmini, kolaylaştırıcılığını, mütevaziliğini, dürüstlüğünü, dünyaya bakışını, şükrünü, sabrını, tevekkülünü, zarafetini, vakarını, özetle bütün hasletlerini karakter haline getirmeye çalışalım. Bunalımdan kurtulmak, huzur, barış ve sevgi dünyasında yaşamak istiyorsak, ahlaklarımızı O’na benzetmeye mecburuz. Sünnetleri tamamen uygulayabilseydi Müslümanlar, şu dünya nasıl olurdu? Düşüncesi bile güzel, değil mi?

Rabia SULUK