- Kim Sultan Olmak İster

Adsense kodları


Kim Sultan Olmak İster

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 22 September 2011, 05:16 pm GMT +0200
Hâl Dili



Temmuz 2007 103.SAYI


Abdullah S. DEMİRTAŞ kaleme aldı, HÂL DİLİ bölümünde yayınlandı.

KİM SULTAN OLMAK İSTER?

İbrahim Ethem k.s., Belh şehrinin hükümdarı idi. Her türlü imkâna sahip, her istediğini yer, her istediğini giyerdi, her emri yerine gelirdi. Sarayında günde 4000 koyun kesilirdi. Bir yola çıktığı zaman, kırk altın kalkanlı asker önünde, kırk altın kalkanlı asker de arkasından yürürdü.

İşte o bütün bu ihtişamı terk etmiş ve Allah Tealâ’ya gönül vermiştir. Mübarek sözleri ve kerametleri dilden dile dolaşmış, muhabbeti hep gönüllerde yaşamıştır. Dünya sultanları unutulmuş, fakat o unutulmamıştır.

Tacı tahtı bırakıp Allah yoluna girme hikâyesi şöyledir:

Sarayında oturduğu bir gün gayet heybetli bir zat, bir deve yularını çekerek saray kapısından içeri girer. Kimse onu engelleyemez, kapıcılar ve diğer görevliler ne kadar uğraşırlarsa da dışarı çıkaramazlar. Sultan bu durum karşı sında yerinden kalkar ve adamın karşısına dikilir:

- Ne istiyorsun? diye sorar. Adam:
- Bu handa konaklamak istiyorum, der. İbrahim Ethem:
- Burası han değil, benim sarayım, der. Adam:
- Öyle mi? Peki bu saray senden önce kimindi? diye sorar.
- Babamındı.
- Ondan evvel kimindi?
- Filan zatın.
- Ondan evvel kimindi?
- Filan oğlu filanın.
- Bunlara ne oldu?
- Öldüler.

Bunun üzerine adam:

- Ey İbrahim! Bu bir saray değil, han imiş. Onlar konmuş göçmüş. Sen de göç, ben konaklayayım! Biri gelmeden birinin gittiği yer saray olmaz, deyip geldiği gibi gider.

İbrahim Ethem k.s., adamın peşine düşüp kim olduğunu sorar. “Ben Hızırım” cevabını alınca bunun bir işaret olduğunu anlar, kalbi yanmaya başlar. Bir ah edip tacı tahtı terk eder.

Eşrefoğlu Rumî, Müzekkî’n-Nüfûs; Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya

HİMMET VE NAZAR

Şah-ı Nakşibend k.s. Hazretleri şöyle anlatıyor:

Bir gün içimde karşı konulmaz derecede Seyyid Emir Külal Hazretleri’ni görme arzusu doğdu. Dayanamadım, dergâha gittim.

Seyyid Emir Külal Hazretleri dervişleriyle birlikte oturuyordu. Mübarek bakışlarıyla beni süzdü. Oradakilere, beni hemen dergâhtan uzaklaştırmalarını emretti. O anda nefsim neredeyse baş kaldırıp isyan
edecek gibi oldu.

Nefsim dizginleri ele almak üzereydi ki, Allah Tealâ’nın yardımı yetişti. Şöyle düşündüm:

“Şu an mürşidim benim bu kapıda ne kadar sadık olduğumu ölçmek istiyor. Bu, nefsimin terbiye edilmesi için gerekiyor. O kovsa da ben onun dergâhından ayrılamam. Çünkü baş koymam gereken kapı burası.”

Bu niyetle Seyyid Emir Külal Hazretleri’nin kapısının eşiğine yattım ve: “Bana ne olursa olsun, bu eşikten kalkmayacağım.” dedim.

Hava son derece soğuktu ve yavaş yavaş kar serpiştiriyordu. Sabah namazı vakti iyice yaklaştı. Seyyid Emir Külal Hazretleri eşikten geçerken ayağını başıma bastı ve “Kim o?” diye seslendi.

Dergâhta bulunan birkaç derviş de oraya gelmişti. Üzerime yağan karları temizlediler. Beni çıkarttılar. Seyyid Emir Külal Hazretleri bana şöyle dedi:

- Evladım! Bu saadet giysisi artık sana layıktır.

Sâdât-ı Kiram’ın yolu, Sahabe-i Kiram’ın yoludur. Bu büyüklerin himmet ve nazarları gerçekten çok büyüktür. Diğer yolların terbiye metotlarıyla elde edecekleri ilerlemeyi, bu yola yeni girenler daha yolun
başında iken elde ettiler. Onların en belirgin özellikleri devamlı huzur bulmalarıdır.

Sâdât-ı Kiram’ın nazarı hasta kalplere şifadır. Onlar Sahabe-i Kiram’ın boyası ile boyanmışlardır. Başkaları ne derse desin! Çünkü bunun hakikatini sonradan gelenler anlayamaz.

İmam Rabbanî k.s., Mektubat, 336. Mektup


VASİYET

Ertuğrul Gazi, Allah dostlarına ihtimam hususunda oğlu Osman Gazi’ye şu kıymetli vasiyette bulunmuştu:

“Bak oğul! Beni incit, Şeyh Edebali’yi incitme! O bizim aşiretimizin maneviyat güneşidir. Terazisi dirhem şaşmaz!

Bana karşı gel, ona karşı gelme! Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur, baksa da görmez olur!

Sözümüz Edebali için değil, senin içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say!”

Bu öğütler sadece Osman Gazi için değildi elbette, ondan sonra gelen bütün Osmanlı hükümdarlarına da yön verdi.

Osman Nuri Topbaş, Abide fiahsiyetleri ve Müesseseleri ile Osmanlı

“Muhabbet, bulanık suları berraklaştırır, ölü kalpleri diriltir; padişahları bile kul-köle eyler!”

Mevlâna k.s., Mesnevî


İŞİN SIRRI

Hz. Yakup a.s.’a sordular:

- Ey nurlu kalpli ve akıllı ihtiyar! Lütfen şu işteki sırrı bize anlatın: Bir koku alıp Yusuf’un Mısır’da olduğunu bildiniz. Peki niçin Yusuf kuyuda iken bilmediniz?

Hz. Yakup a.s. dedi ki:

- Halimiz şimşeğe benzer. Bir bakarsın görünür, bir bakarsın söner. Bize bir hal gelir, felekleri seyrederiz, bazen de bastığımız yeri görmez oluruz.

Dervişler hep ilk halde kalmış olsalardı her iki alemden de ellerini ayaklarını çekerlerdi.

fieyh Sadi fiirazî k.s., Gülistan