- Kesinkes Boşanma Sözü ve Talakı Birarada veya Ayrı Ayrı Söylemek

Adsense kodları


Kesinkes Boşanma Sözü ve Talakı Birarada veya Ayrı Ayrı Söylemek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Mon 2 August 2010, 11:03 am GMT +0200
Kesinkes Boşanma Sözü ve Talakı Birarada veya Ayrı Ayrı Söylemek
 

Arapça'da "talâk el-bette" diye ifade edilen "kesinkes boşama ve nikâh bağını kesme" sözü bir talâka mı, yoksa üç talâka mı delâlet et­mektedir. İlk akla gelen üç talâka delâletidir. Çünkü "el-bette" kelimesi kesinlik ifade etmekte ve nikâh akdinin koparıldığını göstermektedir. Ancak ilim adamlarının ve müctehidlerin görüş, yorum ve istinbat-ları az farklıdır. Nitekim aşağıda bu görüşlere yer verilecektir. [30]     

 

İlgili Hadisler
 

Rükâne b. Abdillah (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen karını Süheyme'yi talâk-ı elbette ile boşadı ve durumu gelip Resûlüllah'a (sm.v.) haber vererek şöyle dedi: "Vallahi ben sözümle sadece bir talâkı irade ettim." Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) ona: "Allah için, onun adına söyle, bununla sadece bir talâk mı kasdettin?" diye sordu. O da: "Evet vallahi ben sadece bir talâk kasdettim" diye cevap verdi. Resûlüllah (s.a.v.) aynı yeminli soruyu tekrar­ladı. (O da aynı cevabı verdi.)

(Böylece Rükâne karısını ric'î bir talâkla boşamış oıdu.) Sonra Ömer b. Hattab (r.a.) zamanında ikinci talâkla ve Osman (r.a.) za­manında üçüncü talâkla boşadı. [31]

Böylece talâk lafzıyla birlikte "elbette" lafzını kullanması, sarih ifade etmekle beraber ikinci lafzından kaç talâk kasteddiği kişinin niye­tine bağlı kılınmıştır. Talâk lafzı sarih olduğunda, "elbette" lafzından da sadece bir boşama kasdettiğinden vaki olan talâk ric'î kapsamına girmektedir. Bilindiği gibi ric'î talâk, boşama sayısını azaltmakta, bir talâka niyet edilmişse geriye iki talâk, iki talaka niyet etmişse geriye bir talâk kalır. Nitekim Rükâne söylediği sözle bir talâk kasdettiğim belirtince ric'i talâk vuku' bulmuştur. Geriye kalan iki talâkı  ise ayrı

zamanlarda kullanarak eşini tamamen boşamıştır.

Sefil b. Sa'd (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle iştir:

"Ahu Benî Aclân karısıyla mülaânede bulundu ve: "Ya iûlallah! Ben ona haksızlık ettim, eğer onu alıkoyup tutacak rsam (yaptığım haksızlıkla nasıl bağdaşır.) O talâktır ve o Eiktır ve o talâktır" (diyerek karısını               boşadı)."[32]

Bu rivayet iki ihtimal taşımaktadır; Birincisi, bir yerden ilmadan ardarda "boşadım ve boşadım ve boşadım" denilirse üç îk gerçekleşmiş olur ve kadın bâine kabul edilir. Yani kocasından ta-men boşanıp ilgisi kesilmiş sayılır. İkinci bir kocadan geçmediği ece artık birinci kocasıyla evlenmesi caiz değildir.

İkinci ihtimal ise, Resûlüllah'm (s.a.v.) onun üç defa talâk lafzını lanarak karısını boşamasına ses çıkarmaması, bir tasvip midir, yok-inülaâne yapılınca kadın zaten boşanmış olur. O bakımdan adamın alâktır ve o talâktır ve o talâktır" demesi bir şey ifade etmediğine bir ine midir?

Tabii ilim adamlarının yorumu farklıdır. Kimine göre bu rivayet, mecliste adam ardarda üç^ defa karım benden boştur..." derse üç ık vaki olur hükmünü ifade etmektedir. Kimine göre sadece bir ric'î ak vaki olur. Mülaâneden sonra böyle bir lafız kullanmanın bir an-ıı söz konusu değildir.

el-Hasen'den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki: "Abdullah b. ler (r.a.) bana haber verdi, Abdullah (r.a.) karısını ayhali döneminde 'unduğu bir sırada bir talâkla boşuyor. Sonra da iki kuru döneminde talâk daha ika etmeyi arzuluyor. Bu olay Peygamber (s.a.v.) Efendimize ulaşınca şöyle buyuruyor: "Ey Ömer'in oğlu! Allah (boşamayı) sana böyle emretmemiştir; sen sünnete uyma hususunda hatâ yapmış bulunuyorsun. Sünnet şu ki, onun temizlenme dönemini bekleyip bir talâk ika edeceksin ve sonra her kuru döneminde boşamayı birer birer gerçekleştireceksin."

Abdullah b. Ömer (r.a.) devamla şöyle demiştir: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz karıma ric'at etmemi emretti, ben de ric'at et­tim. Sonra bana şöyle buyurdu: "Karın temizlenince ya boşa, ya da yanında alıkoyup tut..." Bunun üzerine ben şöyle dedim: 'Ta , Resûlallah! Ben onu üç talâkla boşamışsam ona ricat etmem bana helâl olur mu, ne dersiniz?" Efendimiz (s.a.v.) cevap verdi: "Hayır, helâl olmaz ve o senden tamamen boşanmış olur ve se­nin ona dönmen günah sayılır." [33]

Hammad b. Zeyd diyor ki: 'Eyyüb': "Senin emrin senin elinde­dir" sözünün üç talâk ifade ettiğini el-Hasan'dan başka bir kim­senin dediğini biliyor musun?" Eyyub da cevap olarak şöyle dedi: "Hayır bilmiyorum. Allah affetsin ancak Katade, İbn Se-mure'nin azadlı kölesi Kesîr'den o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den o da Resûlüllah (s.a.v.) Efendimizden rivayet et­miştir ki Efendimiz "bu söz üç talâkı ifade eder" buyurmuştur. Sonra râvî Eyyub diyor ki: "Bir ara İbn Semûre'nin azadlı kölesi Kesîr'e rastladım ve rivayeti ondan sordum. O bana böyle bir ri­vayeti bilmediğini söyledi. Arkasından Katade'ye döndüm ve durumu kendisine anlattığımda, Kesîr'in rivayeti unuttuğunu söyledi." [34]

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) ayhali döneminde bulunan karısını bir talâkla boşaması sünnete aykırı görülerek sünnete uyması emredil­miştir. O da kadının ayhali sona erip temizlendikten sonra cinsel münasebette bulunmadan boşamaktır.

Sonra da konumuzu teşkil eden hadiste bir defada üç talâka niyet edip boşamanın üç talâk sayılacağı ifade edilmektedir.

Hadîste geçen "kuru" kelimesi, Hicazlılara göre kadının ay halin­den sonraki temizlik dönemidir. Iraklılara göre kadının ayhali dönemidir. [35]

Ancak hadîsin siyak ve sibakı bunun temizlik dönemi olduğunu göstermektedir ve zaten sünnete uygun boşama da ancak temizlik döneminde gerçekleştirilenidir.

Hz. Ali (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:

"Yolun açıktır git, benden berî ol, kesinkes boş ol, bâin ol, haranı ol! gibi talâkla ilgili sözler üç talâk sayılır ve bunu söyleyen kim­seye karısı, başka biriyle evlenip boşanmadıkça veya ikinci kocası ölmedikçe birinci kocasına helâl olmaz." [36]

Hz. Ali'den yapılan bu rivayette her ne kadar talâk konusunda be­lirtilen kelimelerin üç talâka delâlet ettiği söyleniyorsa da, bu mutlak anlamda değildir. Böyle söyleyen kimse yemin edip ben sadece bir talâk kasdettim derse, o takdirde bir talâk vaki olur. Nitekim 63 no'lu Rükâne hadîsinde bu husus açıklanmış bulunuyor.

İmam Şafii'nin İbn Ömer'den yaptığı rivayete göre, adı geçenin şöyle dediği belirlenmiştir: "Haliyye ve beriyye (yani yolun açıktır git, benden beri ol, uzaklaş) kelimeleri üç talâkı ifade eder." [37]

îbn Ömer'in (r.a.) bu görüşünü de Rükâne hadîsiyle açıklamamız uygun olur. [38]

 

Hadis ve Rivayetlerin Işığında Müctehid İmamların Görüş, Îstinbal ve İhticacları
 

a) Hanefî fukahasma göre, talâkı şiddet ifade eden bir keli­meyle vasıflandırarak söyleyen kimsenin bir talâk-i hâini gerçekleşmiş olur.   Meselâ   elbette,   efhaşe,   ahbese,   eşedde   gibi   vasıflar   bu cümledendir. [39]

b) imam Şafii ve arkadaşlarına göre, sadece bir taîâk-ı ric'î vaki olur. Şu şartla ki, bu talâk duhuldan, yani cinsel temastan sonra söylenmiş olsun. Zira sarih talâk sadece ric'î bir anlam taşır. Bunda icmam görüşü vardır. Talâk kelimesinin bâin veya elbette veya benzeri şiddet ifade eden bir vasıfla vasıflanması meşruun hilâfınadır ve sahîh değildir. O bakımdan talâk-ı bâin sayılması söz konusu olamaz. [40]

Ancak Hanefîlere göre, talâkı bu vasıflarla söyleyen kimse üç talâka niyet etmişse, o takdirde kadın tamamen boş düşer ve adamın niyeti geçerli kabul edilir.

c) Hanbelîlere göre, farklı rivayetler ortaya çıkmıştır. Onlardan Ebû Abdillah şöyîe diyor: "Adam karısına "Sen haliyye, ben beriyye, sen bâin veya senin ipin senin boynun üzerindedir veya kendi ehline katıl" gibi sözler üç talâka delâlet eder. İster bu sözleri söylerken daha önce duhul (cinsel temas) vaki olsun, olmasın fark etmez. Ne var ki ben bu hususta fetva vermekten çekmiyorum."

Böylece Ebû Abdillah hem bu sözlerin üçe delâlet ettiğine meylet­mekte, hem de fetva vermekten çekinmektedir. Îbn Ebî Musa'dan bu hususta iki ayrı rivayet vardır: Birine göre üç talâk sayılır, diğer rivayete göre bu kişinin niyetine bağlıdır. Nitekim İmam Şâfıi de bu gilii sözlerde niyete baş vurulacağına taraftar görünmüştür.

Ahmed b. Hanbel'den yapılan rivayete göre, bu sözlerle üç talâka niyet etmemişse bir talâk vaki olur. Bu talâkın bâin mi, ric'î mi olduğu kesinkes belirgin olmadığından karısına rucû ettiği takdirde onun meh-rini artırır. Ama üç talâk kasdetmişse, artık ric'at söz konusu olamaz, kadın büsbütün boşanmış olur. [41]

d)   İmam Sevrî ve rey taraftarlarına göre, talâkı bu gibi lafızlarla vasıflandıran kimse üç talâka niyet ederse üç; iki talâka niyet ederse iki, bir talâka-niyet ederse bir talâk vaki olur.

e)  İmam Mâlik ve Rebi'a'ya göre, niyet etmese bile yine de bu

lafızlar üç talâka delâlet eder ve böylece üç talâk vaki olur. Ancak kadın mal veya para vermek suretiyle- muhalaâda bulunursa veya adam karısıyla henüz cinsel temasta bulunmadan bu sözleri sarfetmişse, o takdirde bir talâk vaki olur. [42]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

63 no'lu Rükâne hadîsini Tirmizî, İbn Hibban ve Hâkim sahîh-lemişlerdir. Tirmizî bu hadîsle ilgili şöyle de demiştir: "Bu sadece nak­lettiğimiz isnad tarikiyle bilinmektedir. Buhâri'ye bu hadîs hakkındaki görüş ve tesbitini sordum. Şu cevabı verdi: "Hadîste ıztırap vardır." Bi­lindiği gibi muzdarip hadîs, birçok rivayetleri olup birbirine müsavi du­rumda bulunduğundan aralarında bir tercih imkânı olmayan hadîstir.

Ayrıca isnadında Zübeyir b. Saîd el-Hâşimi bulunuyor ki birden fazla kimse onun zayıf olduğunu belirtmiştir. İbn Mâin bir yerde onun sika, bir yerde ise kayda değer bir râvi olmadığım söylemiştir. Nesâî onun zayıf olduğuna, Ahmed b. Hanbel onda yumuşaklık bulunduğuna dikkat çekmiştir. [43]

îbn Abbas (r.a.) dan bu konuda yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir:                                                               

"Rükâne, karısı Ümmu Rükâne'yi, yani Süheyme'yi boşadı. Pey­gamber (s.a.v.) ona: "Karma rücu et (dön)" buyurdu. O da: "Ben onu üç talâkla (bir defada) boşadım" diye cevab verince, Efendimiz, ben onu bi­liyorum, sen karma rücu et!" diye buyurdu. [44]

Böylece bir defada aynı mecliste bir kimse karısını üç talakla dahi jarsa sadece bir talâkın vaki olacağı anlaşılıyor. Ancak bu hadîsin ıedinde İbn îshâk bulunuyor ki, hadîs bu zat ile malûldür.

Ama talâk lafzına şiddet ifade eden bir sıfat eklenirse, o takdirde inin niyeti söz konusudur. Bu durumda bir talâka niyet ettiğine dair nin etmesi gerekir.

320 no'lu Sehl hadîsini Tirmizî hâriç diğer beş kitap sahibi rivayet niştir. Tirmizî ise sözü edilen hadîsi şu lafızla rivayet etmiştir: damla karısı mülaâne yaptıktan sonra, Uveymir (Ahu Benhî Aclan) ^le demiştir: "Ya Resûlallah, bu kadını yanımda tutacak olursam, ona rşı yalan söylemiş durumuna düşerim." Böylece Hz. Peygamber a.v.) ona emretmeden o karısını üç talâkla boşadı."

321 no'lu el-Hasan hadîsinin isnadında Atâ el-Horasanî bulunuyor bu zat hakkında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Tirmizî onu sika bul ederken, Nesâî ile Ebû Hatim onda bir beis yoktur demişlerdir, id bin Müseyyeb ise onun yalancı olduğuna dikkat çekmiştir. İbn jbban onun hafızasının sağlam olmadığını söylemiştir. [45]

Bu konuda Yunus b. Yezîd'den yapılan rivayette, adı geçen diyor | "İbn Şihab'dan karısının enirini (durumunu) babasının eline (ira-jsine) bırakan bir adam hakkında sordu ki 6 adam nikâh akdinden nra karısıyla cinsel temasta hiç bulunmamıştır. Adamın babası da bu kâlet ve yetkiye dayanarak "O kadın üç talakta boştur" derse, bu hu­şta sünnete uygun olan nedir? dedim. İbn Şihab dedi ki: "Muhammed Abdirrahman b. Sevban bana haber verdi, Muhammed b. îyas b. El-îkrî el-Leysfnin -ki bu zatm babası bedir savaşına hazır olmuştur-bası Ebû Hüreyre (r.a.) den rivayette şöyle bilgi vermiştir: "O kadın dan tamamen boşanıp ayrılmıştır. Artık başka bir kocayla nikâh-nmadıkça ona helâl olmaz." Ve aynı zat İbn Abbas (r.a.) den aynı mes-syi soruyor. İbn Abbas da Ebû Hüreyre gibi cevap veriyor. Sonra aynı sseleyi Abdullah b. Amr b. As'dan soruyor, o da aynı cevabı veriyor. [46]

Tabiînden Mücahid diyor ki: "îbn Abbas (r.a.) m yanında bulunuy-dum. Bir adam ona geldi ve karısını üç talâkta boşadığım söyledi. İbn )bas (r.a.) bir süre susup bir şey demedi. Ben onun bu susmasından iamm karısını tekrar ona çevireceğini sandım. Sonra şöyle dedi: izden biriniz gidip ahmaklığı binek edinir, sonra da gelip "Ya İbn bas, Ya İbn Abbas!" der. Cenâb-ı Hakk "Kim Allah'tan korkup fen-ıktan sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu sağlar" buyurmuştur. Sen ise [ hususta Allah'tan korkmadığın için sana bir çıkış yolu bulamıyorum, ıbbma isyan ettin. Karın senden tamamen boş olup ayrıldı. Şüphesiz lalı Kur'ân'da şöyle buyurmuştur: "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman iddetlerini (ayhallermi ve bekleme sürelerini) dikkate al­arak boşaym ve iddeti sayın." [47]

Mücahid'in yaptığı rivayete göre, İbn Abbas (r.a.) dan, karısını yüz defa boşayan (yani yüz defa boş ol diyen) adam hakkında soruldu. İbn Abbas o adama şöyle cevap verdi: "Rabbine karşı isyan etmişsin ve karından artık ayrılmışsın. Bu hususta Allah'tan korkmamışsın ki, sana bir çıkış yolu sağlasaydı." [48]

$ Saîd bin Cübeyr'in rivayetine göre, bir adam karısını bin defa Jboşamıştı. Durumu îbn Abbas'a sorunca, ona şu cevabı verdi: "Bundan tüç talâk senin için yeter. Kalan doksany e dişini bırak." [49]

Tabiînin ileri gelenlerinden Saîd b. Cübeyr'in İbn Abbas (r.a.) dan yaptığı rivayete göre, İbn Abbas'dan, karısını yıldızlar sayısınca boşa­yan bir adam hakkında soruldu. İbn Abbas şu cevabı verdi: "Sünnete karşı hata etmiştir ve karısı artık ona haram olmuştur." [50]

Bütün bu rivayetler ise, bir defada aynı mecliste üç veya üçten fazla bir sayı kullanılarak yapılan boşamanın üç talâk olarak geçerli olacağım göstermektedir.

Gerçi Resûlüllah (s.a.v.) ve Ebû Bekir Sıddik (r.a.) zamanında bu tür boşamalar sadece bir talâk olarak kabul edilirdi. Hatta Hz. Ömer'in hilâfetinin ilk iki yılında bu durum böyle idi. Sonra Hz. Ömer halkın bu şekilde durmadan boşama ifadeleri kullandıklarını ve konunun kötüye kullanıldığını görünce, kendi içtihadıyla üç veya üçten fazla sayıya mukarin olup aynı mecliste söylenen boşamayı üç talâk olarak görüp jvvaki olacağını açıkladı. Nitekim Ebû Davud'un bu hususta Tavus'tan naklettiği bir rivayet bulunuyor.

322 no'lu Hammad b. Zeyd hadîsini aynı zamanda Nesâi de tahrîc etmiştir. Buharî'den yapılan bir rivayette ise, adı geçen bu hadîsin Ebû [/Hüreyre'den mevkufen rivayet edildiğini belirtmiştir. Râvilerinden î': Kesîr'in "Ben bunu rivayet ettiğimi bilmiyorum" demesi, Katade'nin de | "o rivayet ettiğini unutmuştur" diyerek Kesîr'in hafızasının iyice | zayıfladığına işarette bulunması her bakımdan hadîsin zayıf olduğuna k delâlet etmektedir. Nitekim Nesâî bunun münker olduğuna dikkat fi çekmiştir. [51]

334 no'lu Mücahid rivayetinin isnadı sahihtir. Bu mealde bir

rivayeti Dârekutnî nakletmiş tir. Ayrıca Abdurrezzak'm Hz. Ömer'den | tahrîcen rivayet ettiği hadîste deniliyor ki: "Karısını bin talâkta boşa-| yan bir adam Hz. Ömer'e geldi veya onun huzuruna çıkarıldı. Hz. Ömer h\a.) ona: "Karını boşadm mı?" diye sordu. O da: "Hayır boşamadım. Sa­dece eğlence olsun diye boşadım" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) elindeki çubuğu ona doğru kaldırdı ve şöyle dedi: "O bin talâktan üçü sana yeter." [52]

Vektbu anlamda bir rivayeti Hz. Ali (r.a.) ile Hz. Osman (r.a.) dan yapmıştır. Ayrıca yine Abdurrezzak ve Beyhâki'nin İbn Mes'ud {r.a.) jden yaptıkları rivayete göre: Bir adamın bir gece Önce karısını yüz İtalâkla boşadığım İbn Mes'ud'a bildiriyor. İbn Mes'ud (r.a.) o adama so­ruyor: "Sen yüz talâk sözünü bir defa mı söyledin?" O da: "Evet" diye ce­vap veriyor. İbn Mes'ud (r.a.) ona: "Sen bu sözünle karının senden ta­mamen ayrılmasını mı kasdettm?" diye soruyor. O da: "Evet" diye cevap veriyor. Bunun üzerine İbn Mes'ud (r.a.): "O boşanan senin dediğin gibi­dir." Yani karını üç talâkla boşamışsm diyor.

Bir anda üç veya üçten fazla talâkla boşamanın bir talâk mı, yok­sa üç talâk mı vaki olacağı hakkında ilim adamlarının farklı yorum, .istidlal ve istinbatları olmuştur. Konunun önemine binaen bu görüşleri jözetieyerek naklediyoruz:

a) Ashabdan bir kısmına göre ve Tabiî'in cumhuruna göre, sonra da dört mezheb imamlarının konuyu değerlendirmelerine göre talâk .talâkı izler ve o bakımdan üç talâk vaki olur.

b) İlim adamlarından bir cemaate göre, talâk talâkı izlemez ve bir mecliste bir defada üç veya daha fazla sayıya delâlet eden bir anlatımla söylenen talâk sadece bir talâk sayılır ve adamın iddet içinde karısına jrücu hakkı vardır.

el-Bahr sahibi bu konuya değindikten sonra Ebû Musa (r.a.), Hz. Ali (r.a.), îbn Abbas (r.a.) m da bu görüşte olduğunu kaydetmiştir. Oysa îbn Abbas'ın bu görüşte olmadığını Tabiîn'in ileri gelenlerinden Saîd b. Cübeyr nakletmiş bulunuyor.

Müteahhirîn alimlerinden İbn Teymiyye, İbn Kayyım el-Cevzî ve muhakkıkîndan bir cemaat de (b) maddesindeki görüş ve yorumu be­nimsemişlerdir. Ayrıca Kurtuba meşayihinden Muhammed b. Baka, Muhammed b. Abdisselâm da aynı görüştedirler. Ayrıca îbn Abbas'ın ilim meclisine katılıp ondan feyiz alan Atâ, Tavus, Amr b. Dînar ve ar­kadaşları da aynı görüşü paylaşmışlardır.

c)  Zahiri mezhebine bağlı ilim adamları; Ebû Ubeyde, İmam Bakır, İmam Sadık ve İmam Nasır (şia imamları) bu tarz bir boşa­manın bid'î talâk olduğunu ve bid'î talâkın bir hükmünü ifade etme­diğini, geçerli sayılmadığını belirtmişlerdir.

d)  İbn Abbas'ın (r.a.) arkadaşlarından bir cemaat ve İshak b. Râhuye ise şöyle görüş beyân etmişlerdir: Eğer kadın medhulün biha ise iaç talâk vaki olur, değilse bir talâk vaki olur. [53]

Bu görüşte olanlar "talak iki defadır" âyetiyle istidlal etmişlerdir. Zira âyetteki beyân, iki talâkın bir yerde söylenmesine değil, sünnette keyfiyeti belirtilen ayrı ayrı zamanlarda ika edilen talâka delalet et­mektedir. Hadiste belirtilen tertibe, konunun başında "sünni ve bid'î" terimlerini açıklarken değinmiş bulunuyoruz.

Birinci görüşte olanlar ise, mevcut rivayetlerle birlikte daha çok Bakara sûresi 227, 230, 231, 236; Ahzab sûresi 49, Talâk sûresi 1. âyetlerle istidlal etmişlerdir. Ayrıca Abdürrezzak'm kendi musan-nafında Yahya b. Alâ tarikıyla Ubade b. Sâmit (r.a.) den rivayet ettiği şu hadisi de kendilerine mesned seçmişlerdir: "Dedem kendi karısını bin talâkta boşadı. Ve sonra kalkıp Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e geldi ve durumu anlattı. Efendimiz bana şöyle buyurdu: "Senin deden Allah'tan korkmamıştır. Üç talâk onun, geriye kalan doksanyedi talâk ise tecavüz ve zulümdür. Artık Allah dilerse onu azab eder, dilerse bağışlar."

Diğer bir rivayette ise Resülüllah'm Ubade'ye şöyle dediği tesbit edilmiştir: "Doğrusu senin baban Allah'tan (bu hususta) korkmamış ki Allah ona bir çıkış yolu sağlasın. Onun karısı sünnete aykırı olarak üç talâkla ondan ayrılıp boşanmıştır. Geriye kalan doksanyedisi ise günah olarak onun boynunda duruyor."

İkinci görüşte olanlar bu hadîsin zayıf olduğunu ileri sürerek is­tidlal ve ihticac yapılamayacağını belirtmişlerdir. Zira râviler Yahya b. Alâ, Abdullah b. Velîd ve İbrahim b. Ubeydillah üzerinde hayli durul­muş, Yahya'nın zayıf, Ubeydullah'm halik, İbrahim'in meçhul olduğu ortaya çıkmıştır. [54]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Talâkı manâ yönünden kuvvetlendirecek bir vasıfla birlikte kul­lanan kimsenin niyetine bakılır, bir talâk kasdetmişse, bu ric'î bir talâk olur ve karısına rücu etme hakkı doğar, İki veya üç talâk niyet etmişse ona göre hüküm verilir. Şüphesiz iki talâka niyet eden de bir bakıma ric'î talâkta bulunmuştur. Ama üçe niyet edenin karısı tamamen boşanmış olur.

2-  Yine böyle bir vasıfla talâk sözünü kullanan kimsenin karısı medhulün biha değilse, sadece bir talâk vaki olur. Medhulün biha ise, üç talâk vaki olur.

3- Niyetine başvurulurken adama yemin ettirilir. Böyle yapmanın müstehab olduğu söylenir. Kimine göre yemin teklifinde bulunmak vâcibtir.

4- Karısıîta zina suçu isnad edip bundan dolayı mülaânede bulu­nan kimsenin karısı yeminlerinde suçu red de etse, yine de evlilikleri sona erer.

5- Mülaaiıeden sonra adamın "Ben onu boşadım, ben onu boşadım, ben onu boşadım" demesi bir hüküm ifade etmez. Zira mülaâne ile za­ten kadın boşanmış sayılır.

6- Kadını ayhali döneminde iken boşamak sünnete aykırıdır. Bu­nunla beraber adamın bu dönemde "boşadım" demesi geçerli kabul edi­lir.                                                                                                 

7- Sünnete uygun boşama, kadın ayhali döneminden kurtulup te-     \ mizlendiğinde kocası onunla cinsel temasta bulunmadan bir talâkla boşaması, sonraki her temizlik döneminde aynı şekilde birer talâk ika etmek suretiyle üç temizlik döneminde üç talâk ika ederek boşamayı gerçekleştirmesidir.

8-  Karısını ister ayhali, ister temizlik döneminde bir talâkla boşayan kimsenin iddet içinde rücu hakkı, yani karısına dönme hakkı bakidir. İddet sona erdikten sonra ancak karısının rızasını alarak rücu edebilir.

9-  Bir defada üç talâka niyet edip basarnanın geçerli olduğunu ka­bul edenler vardır. Aksini iddia edenler ise, sadece bir talâkın vaki ola­cağını belirtmişlerdir.

10-  îmam Şafii'ye göre, "yolun açıktır git", "benden berî ol, uzak-laş" sözleri kinaye olup üç talâk ifade eder. Diğer imamlara göre, kişinin niyetine göre belirlenir.

11-  Hanefîlere göre, bu ve benzeri şiddet ifade eden vasıflarla talâk ika eden kimsenin karısı bir talâk-i bâinle boşanır. Adamın karısıyla birleşmesi için hem kadının izni gerekir, hem de tecdid-i nikâha lüzum vardır.

12- Ancak adam şiddet ifade eden vasıfla talâkı anıp kullanırsa ve bununla üç talâka niyet ettiğini söylerse, o jtakdirde üç talâk vaki olur ve artık karısı ona haram sayılır. Bir daha birleşemezler. Meğer ki kadın tesadüfen bir başka adamla evlendikten sonra bu ikinci kocası ya ölür, ya da onu boşarsa o takdirde kadın birinci kocasıyla yeniden evle­nebilir.

13-  İmam Malik'e göre bu gibi şiddet ifade eden vasıflarla talâk sözünü ifade eden kimsenin üç talâkla karısını boşadığı ortaya çıkar. Niyet edip etmemesi söz konusu değildir.

14- Zahirîlerle Şîâ alimlerine,göre, bid'î talâkla karısını boşayanın boşaması geçerli kabul edilmez. Çünkü sünnete uygun boşamak şarttır. [55]

ceren
Fri 17 May 2019, 06:36 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..

Sevgi.
Sat 18 May 2019, 03:00 am GMT +0200
Aleyküm selâm boşanma da bir değil üç talak gerekir

gulsahkilicaslan
Sat 18 May 2019, 10:44 am GMT +0200
Allah razı olsun selam ve dua ile....