sümeyra
Sat 21 January 2012, 11:35 pm GMT +0200
Kerrâmiyenin Görüşü
Kerramiye mezhebine göre; iman, sadece dil ile ikrardan ibarettir, imanın rüknü bir tanedir, o da sadece dil ile ikrardır.
Halbuki; dili ile ikrar eden bir kimse kalp ile tasdik etmezse; insanlar arasında mü'mîn sayılır ve kendisine, dinin dünyaya ait hükümleri tatbik edilir. Mü'min olma haklarından istifade eder. Ölünce, Müslümanlar gibi namazı kılınır ve Müslüman mezarlığına gömülür. Fakat, bu kimsenin kalbinde tasdik olmadığı için, Allah indinde kâfirdir ve cennete giremez. Aslında bu münafıktır.
İddialarını ispat için Kerramiye, şunu ileri sürmektedir:
Resulü Ekrem Efendimizin, Onun ashabının ve daha sonrakilarin zamanında, bir kimse, Keli-me-i Şahadet'i dili ile söyleyince, onun Müslüman olduğuna hükmedilir ve kalp ile tasdik edip etmediği araştırılmazdı.
Bu iddiaya şöyle cevap verilir:
Eğer bu iddia doğru olsa, münafıkların da Müslüman sayılmaları lâzım gelirdi. Çünkü onlar da dil ile ikrar etmekt3dirler. Halbuki, münafıkların Müslüman olmadıkları bir gerçektir. Zira kalplerinde tasdik yoktur. Nitekim, şu âyet-i kerime de buna işaret etmektedir:
«Onlardan ölen hiç bir kimseye ebediyyen dua etme. Kabrinin başında da durma. Çünkü onlar, Allah'ı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular. Onlar fasık-lar olarak öldüler.»[48]
Gerçi, Resulü Ekrem ve Ondan sonrakiler, dili ile ikrar edenlere mü'min demişlerdir. Fakat, aynı zamanda münafıklara da, dilleri ile ikrar ettikleri halde, münafık demişler, yani onları Müslüman saymamışlardır. Demek ki, sadece dil ile ikrar imanın tek rüknü olamaz. Nitekim, münafıklar hakkında şöyle buyurulmuştur:
«İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, kendileri iman elmiş olmadıkları halde, 'Allah'a ve ahiret gününe inandık' derler. Halbuki, onlar inanıcılar değildir.»[49]
Burada bahis konusu olan, Allah (C.C.) ile kulları arasındaki gerçek iman meselesidir. Yoksa bir kimse, dili ile ikrar etse, ona, Müslümanlara tatbik edilen hükümler tatbik edilir. [50]
Kerramiye mezhebine göre; iman, sadece dil ile ikrardan ibarettir, imanın rüknü bir tanedir, o da sadece dil ile ikrardır.
Halbuki; dili ile ikrar eden bir kimse kalp ile tasdik etmezse; insanlar arasında mü'mîn sayılır ve kendisine, dinin dünyaya ait hükümleri tatbik edilir. Mü'min olma haklarından istifade eder. Ölünce, Müslümanlar gibi namazı kılınır ve Müslüman mezarlığına gömülür. Fakat, bu kimsenin kalbinde tasdik olmadığı için, Allah indinde kâfirdir ve cennete giremez. Aslında bu münafıktır.
İddialarını ispat için Kerramiye, şunu ileri sürmektedir:
Resulü Ekrem Efendimizin, Onun ashabının ve daha sonrakilarin zamanında, bir kimse, Keli-me-i Şahadet'i dili ile söyleyince, onun Müslüman olduğuna hükmedilir ve kalp ile tasdik edip etmediği araştırılmazdı.
Bu iddiaya şöyle cevap verilir:
Eğer bu iddia doğru olsa, münafıkların da Müslüman sayılmaları lâzım gelirdi. Çünkü onlar da dil ile ikrar etmekt3dirler. Halbuki, münafıkların Müslüman olmadıkları bir gerçektir. Zira kalplerinde tasdik yoktur. Nitekim, şu âyet-i kerime de buna işaret etmektedir:
«Onlardan ölen hiç bir kimseye ebediyyen dua etme. Kabrinin başında da durma. Çünkü onlar, Allah'ı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular. Onlar fasık-lar olarak öldüler.»[48]
Gerçi, Resulü Ekrem ve Ondan sonrakiler, dili ile ikrar edenlere mü'min demişlerdir. Fakat, aynı zamanda münafıklara da, dilleri ile ikrar ettikleri halde, münafık demişler, yani onları Müslüman saymamışlardır. Demek ki, sadece dil ile ikrar imanın tek rüknü olamaz. Nitekim, münafıklar hakkında şöyle buyurulmuştur:
«İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, kendileri iman elmiş olmadıkları halde, 'Allah'a ve ahiret gününe inandık' derler. Halbuki, onlar inanıcılar değildir.»[49]
Burada bahis konusu olan, Allah (C.C.) ile kulları arasındaki gerçek iman meselesidir. Yoksa bir kimse, dili ile ikrar etse, ona, Müslümanlara tatbik edilen hükümler tatbik edilir. [50]