- Kendine Güvenen Çocuk Yetiştirme

Adsense kodları


Kendine Güvenen Çocuk Yetiştirme

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ecenur
Fri 5 February 2010, 03:02 am GMT +0200
Kendine Güvenen Çocuk Yetiştirme

İçindekiler
Alıştırma Listesi
Giriş..............................................................................................
Anababalar İçin Kişilik Geliştirme Çalışmaları
1. Bölüm. Özgüven (Kendine Güven) Nedir?..................................
2. Bölüm. Yeterince iyi Anababa Olmanın Yollan.........................
3. Bölüm. Sağlıklı Bir Ev Ortamını Nasıl Sağlayabilirsiniz?............
4. Bölüm. Yeterince iyi Bir Aile Olmanın Yolları...
İç Özgüvenin Temelinin Atılması
5. Bölüm. Çocuğunuza Kendisini Sevmeyi
Nasıl Öğreteceksiniz?..........................................................
6. Bölüm. Çocuğunuzun Kendisini Tanımasına
Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?................................................
7. Bölüm. Çocuğunuzun Hedeflerini Belirlemesine
Nasıl Yardım Edebilirsiniz?.................................................
8. Bölüm. Çocuğunuzun Olumlu Düşünmesine
Nasıl Yardım Edebilirsiniz?................................................
Çocuğunuzun Dış Özgüvenini Geliştirmesine Nasıl Yardım Edebilirsiniz?
9. Bölüm, iletişim Becerisi ve Kendini Tanıtabilme......................
10. Bölüm. Kendini iyi ifade Edebilme.........................................
11. Bölüm* Çocuklarınızın Duygularını Kontrol Etmelerine
Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?..............................................
12. Bölüm. Problem Çözmede Pozitif (Olumlu) Yaklaşımlar...........
13. Bölüm. Anlaşmazlıklarla Başedebilme....................................
14. Yuvadan Uçuş.....................................................................


Alıştırma Listesi
İçgüdüsel anababayı tanıma
İçimdeki çocuğun sabote edici davranışları
Tekrar düş kurmaya başlama
Bilginizi arttırmak için eylem planı
Stres uyarı sinyalleri
Stresi önleyebilmek için eylem planı
Evin kontrolü
Ailenin kontrolü
Benlik saygısı kazanma
Çocukların kendilerini tanımalarına yardım etmek
Çocuğumun hedefleri
Pozitif düşünmeyi teşvik etme
İletişim ve kendini iyi tanıtabilme konularının geliştirilmesi
Kendilerini iyi ifade etmelerini teşvik etme
Duygularla başedebilme
Problem çözme
Anlaşmazlıklarla başedebilme


Giriş
Hiç bir sülünü kıskandığınız oldu mu? Evet, ben bundan birkaç ay önce böyle bir duyguya kapıldım. Soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan hayvan türlerinin koruma altına alındığı ve çoğalmalarına yardımcı olmaya çalışılan Manvell Hayvanat Bahçesi´nde çok az rastlanan bir sülün türü gördüm. Kafesinin üzerindeki bilgiyi okuduğumda, içimde bir kıskançlık duygusu kabardı. Bu şanslı kuşa, yanına geçici olarak başka yavrular konarak, "annelik becerilerini geliştirmesi için fırsat tanınıyordu. Yazıyı okur okumaz kocama döndüm ve "Bu, hiç de adil değil! Ben annelik hakkında her şeyi kızlarım Susie ve Laura üzerinde, deneyerek öğrenmek zorunda kaldım!" dedim.
Bu kitapta "yeterince iyi" anne baba olamama ile ilgili endişelerinizi ortadan kaldırabilmeyi amaçlıyorum. Yıllardır hızla değişen, karmaşık ve sürekli bir yarışın hüküm sürdüğü dünyamızda bir başka türün soyunun tükenmesi söz konusu: Kendine güvenen anababalar! Çok doğal bir biçimde ve fazla bir çaba harcamaksızın, kendine güvenen, mutlu ve kendine yeten çocuklar yetiştirebilen, rahat ve suçluluk duygusu duymayan anababalar. Belki, siz de benim gibi, hep ya bir şeyleri doğru yapıp yapmadığı konusunda endişe duyan ya da genellikle hata yaptığı için suçluluk duygusuna kapılan ana-babalardansınız.
Acaba bu konuyu biraz abartıyor muyuz? Çocuk psikolojisi ile ilgili ve "yeterince" iyi anababa olma konusundaki umutlarımızı yok eden özel ana baba dergilerinin tümünü yakmalı mıyız?
Hayır, elbette hayır. Çünkü, hiçbir şeyi umursamayan mağara devrindeki anababa imajı bazen çok akla yatsa da, her şeyin eskiye dönmesinden ne çocukların, ne de anababaların bir yarar sağlayacağına
inanmıyorum. Bu kitabı okumak üzere elinize aldığınıza göre, sizlerin de Allah´ın geliştirmemiz için bize verdiği aklı kullanarak, onların mutluluğu için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiği gibi bir sorumluluğu kabul ettiğinizi düşünüyorum.
Zaman zaman çocuklarımızın kendilerine güven duymadıklarını farkettiğimizde, biz anababalar kendimizi suçlu ve biraz da eli kolu bağlı hissederiz, işte, bu kitapta bu tür durumlarda kullanabileceğiniz birtakım öneriler ve stratejiler bulacaksınız. Örneğin, çocuklarınız aşağıda söz edeceğim belirtileri gösterebilirler:
- Parmak emmek ya da yatak ıslatmak gibi "bebeksi alışkınlıklar" çok uzun sürebilir.
- Yardım istemekten utandığı ya da kendini çok yalnız hissetttiği için okulda başarısı düşebilir.
- Yaptığı her işi çok önemseyip, her şeyin eksiksiz olmasını isteyebilir.
- Evinin veya yaşadığı mahallenin güvenli ortamından ayrılmak istemeyebilir.
- Herhangi bir konuda karar vermekte ya da fikrini belirtmekte zorlanıyor olabilir.
-. Birtakım endişeler, korkular, fobiler ya da saplantılar nedeniyle hareketsiz hale gelebilir.
- Geceleri kâbus görerek uyanabilir.
- Sosyal ortamlarda çok utangaç davranıyor olabilir.
- Eleştirilere ve alaylara karşı aşırı duyarlı davranabilir.
- Baş ağrısı, bulantı ya da ciltte döküntü gibi stresten kaynaklanan fiziksel semptomlar gösterebilir.
- Gösteriş yapmaktan ya da yaşça kendinden küçükleri rahatsız etmekten hoşlanabilir.
- Sürekli başkalarını kıskanabilir.
- Övgüleri reddedip, kendini küçümseyebilir.
- iştah kaybı ya da aşırı yeme isteği olabilir.
Bu tür sorunlarla başa çıkabilmek (ya da bu tür sorunların çıkmasını önleyebilmek) için yardıma ve rehberliğe gereksinim duyan ana-babaların sayısının tahminlerin çok üstünde olduğunu bilmeme karşın, bu kitabı yazıp yazmamak konusunda bazı kuşkularım oldu. Bu kuşkularımdan ilki, hem yazar, hem de bir anne olarak kendi hatalarımın farkında olmamın, okuyucularımı fazlasıyla rahatlatması olasılığıydı, ikincisi ise, anababalık konusunda birtakım yanlış inanışlarla ilgili bir çalışma yapıyordum ve bu inanışların anababaların çocuklarını yetiştirirken insiyatif kullanmalarını engellediğine inanıyordum. Fakat sonunda, ideal bir dünyada sülünlerin analık eğitimine, insanların da bu tür kitaplara gereksinimleri olmadığına, ama yine de kişisel ve mesleki görüşlerimi sizlerle paylaşmamam için hiçbir neden olmadığına karar verdim.
Bu kitaptan kimler yararlanabilir?
Kaynak olarak kullanabileceğiniz bu kitabı, çocuklarının, kendine güvenen insanlar olmasında daha etkin olmaya, kişiliklerinin gelişmesinde yapıcı ve uygulamalı çalışmalara istekli olan anababalar için yazdım.
Kitapta pek çok ipucu ve prensip olmasına karşın, bunların hiçbirinin mekanik bir aletin kullanım kılavuzundaki bilgiler gibi kullanılmaması gerekiyor.
Bu kitabı ayrıca, anababanın yerini alan (in loco parents - anne ya da babanın yeni eşi, büyükanne ve büyükbabalar, çocuk bakıcıları, öğretmenler vb.) pek çok kişinin de okumaktan zevk alacağına inanıyorum. Aynı zamanda, anababalık becerileri konusunda eğitim veren kişilerin de yararlanması söz konusudur.
Kitabın ikinci yarısındaki konuların (örneğin, başarılı iletişim kurma ve kendini iyi ifade edebilme ile ilgili bilgiler) büyük çocukların da ilgisini çekeceğinden eminim.
Bu kitapta ne tür bilgiler bulacaksınız?

• Özgüvenin (kendine güven) anlamının net olarak açıklaması ve çocuklara hem mutlu bir insan olmalarında, hem de kişisel potansiyellerinden tam olarak yararlanabilmelerinde özgüvenin nasıl bir olanak sağlayacağı,
• Çocuğun özgüveninin gelişimini etkileyen anababası, ailesi ve evi ile ilgili niteliklerin neler olduğu,
• Anababalar çocuklarının özgüvenli bireyler olmasını ya da özgüvenlerinin daha da sağlamlaşmasını istiyorlarsa, kullanacakları dil ve almaları gereken önlemlerle ilgili öneriler,
• Çocuklara iletişim kurma, kendilerini iyi ifade edebilme ve duygularıyla başa çıkabilme gibi yararlı birtakım sosyal becerileri kazandırma konularında öneriler,
• Olumsuz bir tavır takınmadan, sorunlar ve anlaşmazlıklarla başa çıkabilmek için kullanılacak bazı stratejiler,
• Çocukların evden dış dünyaya geçiş sürecini başarılı bir şekilde tamamlayabilmeleri için yardımcı olacak bazı ipuçları,
• Anababaların bu kitaptan öğrendiklerini pekiştirmek ve önerileri eyleme dökebilmelerini sağlamak amacıyla kullanabilecekleri bir alıştırma programı.

Bu kitabı nasıl kullanacaksınız?
Az önce de belirttiğim gibi, bu kitap dışarıdan yardım almadan tek başınıza uygulayabileceğiniz bir program olarak tasarlanmıştır. Azami biçimde yararlanabilmeniz için, bu kitabı önce baştan sona çabucak okumanız, sonra tekrar başa dönüp, yavaş yavaş, verdiğim alıştırmaları yaparak ve önerileri uygulayarak ikinci bir kez okumanız gerektiğini düşünüyorum.
Eğer yalnız yaşayan bir insan değilseniz, ideal olan, kitabı eşinizle birlikte okumanızdır. Eşlerin anababalık konusunda kesin bir fikir birliğine varması çok ender rastlanan bir durumdur ve bunun, hem ana-babalar, hem de çocukları tarafından kabul edilmesi ve herkesin birbirinin fikrine saygı göstermesi gerekir. Bu kitaptaki programın birlikte uygulanması, anne babaya tartışma fırsatı verecek ve ortaklaşa uygulayacağınız stratejiler ve yaklaşımlar konusunda fikir birliğine varmanızı sağlayacaktır.
Bu kitap, yetenekleri ve yaşları birbirinden farklı olan çocuklar amaçlanarak yazıldığı için, zaman zaman konuları yorumlamak ve alıştırmaları sizin, çocuklarınızın ve yaşadığınız kültürün gereksinimlerine göre uyarlamak zorunda kalabilirsiniz.
Bu kitaptan çocuklarınızın büyüme sürecinde, zaman zaman başvuracağınız bir kaynak kitap olarak yararlanacağınızı umuyorum. Ancak, unutmayın ki, gereksinimlerinize göre uyarlamanız gereken pek çok konu olacaktır.


Özgüven (Kendine Güven) Nedir?
Son yıllarda "özgüven" sözcüğünü kullanmak çok moda oldu. Artık, araba, sigorta poliçesi, futbolcu, hatta hatta ruj satışlarında bile özgüven sözcüğü sık sık kullanılıyor. Bu sözcük herkese farklı şeyler ifade ediyor. Öyleyse, önce bu sözcüğü insanlar için kullandığımızda ne anlama geldiğini netleştirmemiz gerekir.
Pek çoğumuzun da bildiği gibi en çok karşılaşılan tanım şudur: "Özgüvenli insanlar, kendilerinden memnun ve kendileriyle barışık insanlardır."
Genel anlamda bu kavram çok net değildir ve kendimiz ya da çocuklarımız hakkında "kendinden memnun" ya da "kendisiyle barışık" terimlerini kullanmak isteyince, hemen birtakım sınırlamalar koymamız gerektiğini farkederiz. Ve işte bu noktada, "Özgüvenli insan nedir?" sorusunun yanıtını tam olarak verebilmenin önemini kavrarız.
"Süper Confidence" (Süper Özgüven) adlı kitabımı yazmam konusunda talepler gelmeye başladığında, özgüven sözcüğünün tanımı üzerinde çok düşünmüş ve özgüveni oluşturan değişik özelliklerin bir analizini yapmak zorunda kalmıştım. Bunu da, özgüvenli olduklarından çok emin olduğum insanlarda gözlemlediğim nitelik ve becerilerin bir listesini yaparak başarmıştım. O günden beri de, bu listenin pek çok değişik alanda yararını gördüm. Öncelikle, bu liste benim özgüven geliştirme programlarını daha etkin bir şekilde planlayıp, uygulayabilmemi sağladı. Ayrıca bu liste, kurslarıma katılan bireylerin ve okuyucularımın "özgüven eksiklikleri" konusunda paniğe kapılmamaları gerektiğini, çünkü sorunlarının başedebilecekleri kadar küçük parçalara ayrılmış olabildiğini öğretti. Bundan başka, bu listeyi kendinizi kontrol edebileceğiniz bir mekanizma olarak kullanabilmeniz de mümkün. Örneğin, ben özgüvenimin azaldığı dönemlerde, bu listeyi tarayıp "zayıf" olduğum noktaları saptıyorum ve kendi ruh sağlığımı korumak için bir "kurtarma planı" düşünüp uygulamaya koyuyorum.
Kendi "özgüven analizlerime başladığımda, birbirinden farklı, ama birbirini tamamlayan iki değişik özgüvenin varlığını farkettim: iç ve dış özgüven, iç özgüven kendimizden memnun ve kendimizle barışık olduğumuza dair inancımız ve bu konuda hissettiklerimiz; dış özgüven ise, dışarıya kendimizden emin olduğumuz şeklinde verdiğimiz görüntü ve davranışlardır, iç ve dış özgüven birbirlerini tamamladıkları için, kendi içlerinde birtakım eksiklikler olsa bile, birlikte çok güçlü ve etkin bir bütün oluşturmaktadır.
Şimdi, bu iki değişik özgüven türünü daha derinlemesine inceleyelim ve her birinin çocuklarımızın duygularında, davranışlarında ve performanslarında ne tür sonuçlar ortaya çıkardığını görelim. Bu iki bölümü okurken, sizi ilgilendiren kısımları not edin. Belki de bunlar, çocuklarınızda desteklenmesine ve geliştirilmesine gerek olan konulardır.

İç özgüven
iç özgüvenleri sağlam olan insanlarda şu çok önemli dört özellik bulunur. Bunlar:
• Kendini sevme
• Kendini tanıma
• Kendine açık hedefler koyma
• Pozitif düşünmedir


Kendini sevme
Özgüvenli insanlar kendilerini severler. Üstelik bunu saklamaya da gerek duymazlar. Dışarıdan bakanların, bu insanların kendilerine özen gösterdiklerini anlamaları çok kolaydır, çünkü yaşam tarzları bunu yansıtır, iç özgüvenin bu özelliği çocuklarınızda kendini şöyle gösterir:
- Hem fiziksel, hem duygusal gereksinimlerine değer verme konusunda çok doğal eğilimleri vardır ve kendi gereksinimlerini başkalarınınkilerle eşit olarak değerlendirirler.
- Bu gereksinimlerinin karşılanmasını hakları olarak görürler, istedikleri şeyi elde etme konusunda suçluluk duymaz ve kendilerine de içten içe eziyet etmezler.
- Övgü almayı ve ödüllendirilmeyi açık açık talep eder ve kimsenin bunu dolaylı yollardan ifade etmesini istemezler.
- Başkalarının kendileriyle ilgilenmesinden ve kendileri için birşeyler yapmasından çok hoşlanırlar.
- iyi nitelikleriyle gururlanır ve bu niteliklerinden daima yararlanırlar. Kusurlarını düzeltmek için ne zaman, ne para, ne de enerji harcamak isterler.
- Sağlıklı olmak isterler ve bu konuda akıllarını kullanıp, dişlerini fırçalar, düzenli beslenir ve sağlıklı yaşarlar.
- Başarılarını ve mutluluklarını ya da yaşamlarını sabote edecek şeylerden kaçınırlar.

Kendini tanıma
Kendine güveni olan insanlar, aynı zamanda kendilerini iyi tanırlar. Sadece kendilerini sürekli gözlemlemekle kalmaz, başkalarının kendileri hakkındaki düşünceleriyle de yakından ilgilenirler. Çocuklarınız kendilerini iyi tanıyorsa, şu tür davranışlar göstereceklerdir:
- Güçlü oldukları yönlerinin farkındadırlar ve böylelikle potansiyellerini tam olarak kullanabilirler.
- Zayıf noktalarını bilirler ve böylelikle kendilerini herhangi bir başarısızlığa karşı korurlar.
- Kimliklerinin farkındadırlar ve hiçbir zaman kalabalığın içinde kaybolmuş biri değil, farkedilen bir "birey" olurlar.
- Kendi değerlerinin farkındadırlar ve ne kendilerinin, ne de başkalarının yaptıklarının, kendi değer yargılarına uyup uymadığı konusunda endişe duymazlar.
- Kendilerinin "uygun" bulduğu arkadaşları vardır ve arkadaşlıkta aradıkları nitelikler bellidir.
- Başkalarının görüşlerine açıktırlar ve eleştirildiklerinde hemen savunmaya geçmezler.
- Yapıcı olacağına inanırlarsa, yardım alma konusunda açıktırlar, çünkü her şeyi bilmediklerini kabul ederler.


Kendine açık hedefler koyma
Özgüvenli insanların hemen her zaman belli hedefleri vardır. Bunun nedeni de nasıl davranmaları gerektiğini bilmeleri ve nasıl bir sonuç alacaklarını tahmin etmeleridir, iç özgüvenin bu özelliği çocuklarda kendini şöyle gösterir:
- Kendilerine başarabilecekleri hedefler belirlerler; bunları başarmak için de başkalarına bağımlı olmaya gerek duymazlar.
- Yeterince motive oldukları için, başkalarına kıyasla daha enerjik ve daha isteklidirler.
- Daha istikrarlı davranırlar; çünkü hedeflerini belirlerken en ufak ve bazen en ayrıntılı noktaları önceden kestirebilirler.
- Çok önemli bir beceri olan özeleştiri sanatını öğrenirler. Kendi belirledikleri hedeflerin ışığı altında kendi ilerlemelerini kontrol edebilirler.
- isteklerini ve gereksinimlerini tam olarak bildikleri için, kolay karar verebilirler.


Pozitif düşünme
Özgüvenli insanlarla arkadaşlık etmek çok hoştur. Bunun nedenlerinden biri, bu insanların bardağın hep dolu tarafını görmeleri ve iyi deneyimler yaşama ve bunlardan iyi sonuçlar elde etme konusundaki umutlarıdır. Bu çok önemli iç güce sahip çocuklar şu davranışları gösterirler:
- Yaşamlarının hep iyi olacağına inanarak büyürler.
- Özel bir durum söz konusu değilse, insanlar hakkındaki düşünceleri hep olumludur.
- Her sorunun bir çözümü olacağına inanırlar.
- Olası olumsuzluklara kafa yorup, enerjilerini boşa harcamazlar.
- Geleceğin geçmişten daima daha iyi olacağına inanırlar.
- Yaşamlarında birtakım değişiklikler söz konusu olduğunda, çalışmaya karşı çok istekli olurlar; çünkü ilerlemekten büyük zevk alırlar.
- Bir şey öğrenmeye başladıklarında, bu işten zamanlarını ve enerjilerini hiç esirgemezler; çünkü sonunda hedeflerine ulaşacaklarından emindirler.


Dış özgüven
Dışarıya karşı özgüvenli bir insan izlenimi verebilmesi için, çocuğunuzun aşağıda adı geçen alanlarda beceriler geliştirmesi gerekir:
- iletişim
- Kendini iyi ifade edebilme
- Kendini ortaya koyabilme
- Duygularını kontrol edebilme
En pahalı özel okulların ve en iyi devlet okullarının, bu becerilere okul başarıları kadar önem vermelerinin nedeni, bu özelliklere sahip çocukların ileride sadece iş yaşamında değil, aynı zamanda kişisel ve sosyal yaşamlarında da başarılı olmaları gerektiğine inanmalarıdır.


Şimdi, sırasıyla bu özelliklerin her birinin çocuklarımıza ne gibi yararları olacağını görelim.
İletişim
iletişim konusunda iyi beceriler kazanmış olan bir çocuk şu konularda başanlı olacaktır:
ÇOCUK GELİŞİMİNDEKİ AŞAMALAR
1-2 yaş arası
Dili kullanmaya ve kendini tanımaya başlar.
2-5 yaş arası
Kendisi ve çevresi üstünde kontrol kazanmaya çalışır; anlama ve belleği ile ilgili becerilerini denemeye, duygularını öğrenmeye başlar.
5-11 yaş arası
Öğrenmek, başarmak, yaratmak ve aktif olmak ister; arkadaş edinmeye ve dış dünyayı tanımaya başlar; kendisinin ve başkalarının saldırganlıklarını sınamaya, cinselliğini keşfetmeye ve farklı cinsiyetlerin rollerini öğrenmeye çalışır.
Ergenlik
Arkadaşları tarafından kabul edilmeyi ister; kendi kimliğini tanımaya çalışır; kuralları zorlamaya ve kafasında ahlaki değer yargıları oluşturmaya başlar; yaşamın amacını düşünmeye başlar; bedeninden hoşnut olmadığı durumlarda kontrolü elinde tutabilmeyi ister; yakın ilişkiler sayesinde, sevme ve sevilmenin ne olduğunu öğrenmeye çalışır; anababasından bağımsız olmanın anlamını öğrenmek ister; beden gücünü, aklının erdiği konuları ve becerilerini merak etmeye başlar.
- Başkalarını anlayışla, sakin bir şekilde ve dikkatle dinlemeyi bilmek,
- Her yaştan, her kesimden insanla konuşacak birşeyler bulmak,
- Yüzeysel konulardan, daha derin sohbetlere ne zaman ve nasıl geçeceğini bilmek,
- Sözlü olmayan iletişimde başarılı olmak ve bunu sözlü dile yansıtmak,
- Başkalarının vücut dilini anlamak ve bundan yararlanmak,
- Utanıp sıkılmadan toplum önünde konuşmak.


Kendini iyi ifade edebilme
Çocuklarımıza kendilerini iyi ifade edebilmelerini öğretebilirsek, yaşamdan ve ilişkilerinden beklentilerini elde edebilmek için, saldırgan veya pasif taktikler uygulamayacaklardır. Özgüvenleri artacaktır, çünkü şu alanlarda başarılı olacaklardır:
- Dolaysız yoldan ve açıklıkla gereksinimlerini ifade edebilmek,
- Kendilerinin ve başkalarının haklarını korumak,
- Ödün vermeyi bilmek ve karşısındakinin de kedisine ödün vermesini beklemek,
- Övgüyü kabullenmek ve başkalarını övebilmek,
- Yapıcı eleştirileri kabul etmek ve eleştirebilmek,
- Gerektiğinde etkin bir biçimde şikayet ve mücadele edebilmek.


Kendini ortaya koyabilme
Bu beceri, çocuğa özgüvenli bir insanın dışarıya verdiği izlenimin ne kadar önemli olduğunu öğretecektir. Bunu başaran çocuklar şu konularda başarılı olurlar:
- Farklı bir birey olduklarının bir göstergesi olarak giyim tarzlarını ve renk seçimlerini belirlemek,
- Kendi tarzları dışına çıkmamakla beraber, farklı durumlar ve farklı amaçlar için uygun giysiler seçip giyinebilmek,ilk izlenimin önemini bildikleri için, bundan iyi bir şekilde yararlanmak,
Sürekli başkalarını memnun etmek gibi bir endişe taşımaksızın, toplumda yaşam düzeyinin sembolü olan (örneğin, ev, araba) değerlerin önemini bilmek
.
Duygularını kontrol edebilme
Duygularınızla iyi başa çıkamazsanız, bir süre sonra duygularınızın esiri olabilirsiniz. Bazen duygularımızın bizi yönetmesi iyidir; ancak, duygularımızı genellikle günlük yaşamda, kontrol altında tutmamız gerekir. Çocuklarımıza duygularını kontrol etmelerini öğretmeyi başarabilirsek, onlar da şunları başarabilirler:
- Beklenmedik davranışlar sergilemeyeceklerinden emin oldukları için kendilerine güvenirler,
- Korkulan ve endişeleri ile kolayca başa çıkabildikleri için, riskleri göze alabilirler,
Sıkıntılı dönemlerini zorlanmadan ve kısa sürede atlatabilirler; çünkü mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermezler.Anlaşmazlık söz konusu olduğunda, kendilerini gayet iyi savunurlar; çünkü enerjilerini yapıcı şekilde kullanmayı bilirler,
Aşırıya kaçmayacaklarını bildikleri için, dinlenmek istediklerinde, bunu hemen gerçekleştirirler,
Kıskançlık, öfke gibi doğal olan olumsuz duygular yaşadıklarında, suçluluğa kapılmazlar (kendilerine zarar vermeyecek şekilde, duygularını kontrol etmenin yollarını ararlar),
Kendilerini ve duygularını çok iyi kontrol edebildikleri için, ilişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar, ama kimseye körü körüne kapılmazlar
.

Süper özgüven
Bu terimi, daha önce de söz ettiğim özelliklerin tümünün biraraya gelmesinden oluşan özgüven tipi için kullanıyorum. Süper özgüvenin diğerlerinden daha güçlü olmasının nedeni, iç ve dış özgüven arasındaki ilişkinin sürekli birbirini desteklemesidir.
İşte, çocuklar yuvadan uçmadan önce, hepsinin geliştirmesini yürekten istediğim ve "ideal" olan özgüven tipi budur. Ancak, gerçekçi olmak gerekirse, anababaların asıl amacının çocuklarına iç ve dış özgüveni "yeterince" vermek olmalı. Ayrıca, bir diğer önemli konu ise, özgüven çocuklukta kazanılırsa, "süper" özgüveni yetişkin oluncaya kadar geçen sürede kendiliklerinden kazanabilirler.
Anababalar olarak, çocuklarımızda özgüvenin temelini atmaya çalışırken, unutmamamız gereken konu, iç ve dış özgüven arasındaki dengeyi iyi kurabilmektir. Fakat, belli özellikler geliştirilirken, diğer kişilik özelliklerine zarar verilmemesi gerekir. Örneğin, maalesef, bazı aşırı hırslı ailelerde ve okullarda dış özgüvenin geliştirilmesine gerektiğinden fazla önem verilmektedir. Geçenlerde, eski ABD Başkanı John Kennedy´nin babası Joe Kennedy hakkında bir yazı okudum ve çok etkilendim. Joe Kennedy çocuklarına "Ne olduğunuz değil, başkalarının sizi nasıl gördüğü önemlidir." dermiş. John Kennedy´nin kendisiyle hiç barışık olamamasına karşın, dış özgüven konusunda çok başarılı olması, belki de babasının bu felsefesinden kaynaklanıyordu. Dışarıya karşı sakin ve kontrollü oldukları izlenimini başarıyla veren pek çok insan tanıdım; ama bu insanların başkaları tarafından sevilip sevilmedikleri konusunda ne denli endişe duyduklarını, bir şeyi "söylemek" ya da "yapmak" ve verdikleri kararın doğru olup olmadığı konusunda enerjilerini ne kadar boşa harcadıklarını üzülerek farkettiğimde, durumlarına inanmakta zorlanmışımdır.
Bu durumun tersine, iç özgüvenleri tam olan, ancak bu güçlerini dışarıya yansıtamayan insanlar da vardır. Başkaları bu insanların inançlarının ve fikirlerinin ne denli net ve güçlü olduğunun hiçbir zaman farkına varamazlar; çünkü onlara ne fikir sorulur ne de söz hakları olur. Üstelik, çok silik olduklarını kendileri de bildikleri için, durumlarını hakettiklerini düşünürler, iç özgüvenlerini nasıl kullanacaklarını bilememeleri de, başarı çizgilerinin düşmesine ve heveslerinin kırılmasına neden olur.


Özgüven nasıl kazanılır nasıl yok olur?
Özgüven doğuştan mı vardır, yoksa sonradan mı kazanılır?
Acaba bazılarımız doğuştan mı şanslıdır? Bazı çocuklar genetik olarak özgüvenli olmaya eğilimli mi dünyaya gelir? Çoğu insan hâlâ böyle düşünüyor ve çocukların doğuştan "utangaç" ya da "lider ruhlu" olduğuna inanıyor. Galiba bir ölçüde haklılar. Hepimiz belli kişilik özellikleri geliştirmeye eğilimli olarak dünyaya geliriz. Bu kişilik özellikleri de "içe dönük" ve "dışa dönük" gibi birtakım kategorilere ayrılabilir. Rekabete dayanan çağdaş kültürümüzde de, dışa dönük çocukların daha sosyal ve entellektüel insanlar olmaları daha olasıdır. Ancak, çok istisna olsa da, bu kuralın dışına çıkan "sakin" ama yine de "özgüvenli" insanlar tanıdım. Bu nedenle, "dışa dönüklük" genlerinin bazı çocuklarda doğuştan var olması, ileride tam anlamıyla özgüvenli olacaklarının garantisi değildir. Aslında, hepimizin aşağı yukarı benzer temel özgüven özellikleri ile dünyaya geldiğimize ve potansiyel kişiliklerimizi de bunun üzerine inşa ettiğimize inanıyorum. Tanıdığım her bebeğin doğduktan sonraki ilk birkaç haftada, sağlam bir benlik saygısı, olumlu bir görüntü ve isteklerini talep etme konusunda rahat olmak gibi özellikler taşıdıklarını gözlemledim. Keşke her çocuk 5 yaşına geldiğinde de aynı şeyleri söyleyebilsem.
Bu gözlemlerim özgüven konusunda bana şunları öğretti: Doğduğumuzda kim olduğumuzun önemi yoktur, önemli olan nasıl bir insan olmaya yönlendirildiğimizdir.
Bu nedenle, bu kitapta özellikle altını çizmek istediğim konu, özgüven kazanılmasında önemli olan noktanın doğuştan getirdiğimiz özelliklerden ziyade, özgüveni sonradan nasıl kazandığımızdır. Doğuştan getirdiğimiz benlik saygısını kaybetmeyip, üzerine süper özgüveni inşa edebilmemiz de, özgüveni nasıl edindiğimize bağlıdır.
Günümüzde çocuklara "özgüven" kazandırma süreci çok uzun ve karmaşık bir süreçtir ve bundan da sadece anababalar sorumlu değildir. Çocukların yetiştirilmesi ve etkilenmelerinden sadece anababalar değil, çocuk bakıcıları, öğretmenler, danışmanlar, antrenörler, üvey anababalar ve daha sayamayacağımız kadar uzun bir liste de yer almaktadır. Bu listeden söz ederken, daha TV sunucularını, rock yıldızlarını, hatta reklam yıldızlarını katmadım. Ancak, çocukların çoğunun yaşamlarında anne ve babanın (öz ya da üvey) hâlâ çok güçlü olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar özgüven sorunları, "yetersiz" anababalardan kaynaklanmayan tek bir kişiye rastlamadım. Bu konuda da çok katı davranıyorum ve benim görüşüme karşıt olan hiç kimsenin bu kitabı alıp okuyacağını zannetmiyorum.
Şimdi, özgüvenin doğuştan mı geldiği, yoksa sonradan mı kazanıldığı konusunu bir tarafa bırakalım ve çocukların gelişim sürecinde özgüven kazandırılması için önemli olan konulardan söz edelim. Bu özellikleri 8 ana başlık altında topluyorum.

1. Sevgi - Önemli olan sevginin niceliği değil, niteliğidir. Çocukların sürekli ve "koşulsuz" sevgiye gereksinimi vardır. Benlik saygılarının etkin ve sürekli olabilmesi için, başkalarının gözünde kim oldukları değil, kendileri oldukları için kendilerine değer verildiğini hissetmeleri gerekir.
2. Güven - Özgüvenin en büyük düşmanı belki de, korku ve endişedir. Temel gereksinimlerinin karşılanmayacağından endişe duyan veya duygusal ya da fiziksel dünyalarının her an yıkılabileceğinden korkan çocukların, kendileri, başkaları ve tüm dünya hakkında olumlu bir görüş geliştirmesi zordur. Çocuklar, ancak kendilerini güvende hissettikleri zaman riskleri göze alabilecek ve sorunlar karşısında güçlü olmak gibi bir potansiyel (dolayısıyla da özgüven) geliştirecektir.
3. Model - Özgüvenlerinin gelişebilmesi için gereken davranış ve sosyal becerileri kazanmalarında en etkin yol, onlara örnek olmaktır. Anababalar bana sık sık, kendi korkularını ve endişelerini çocuklarına bulaştırma olasılıklarının olup olmadığını sorarlar. Bu soruya yanıtım, maalesef, evet. Anababa dışındaki diğer figürler güçlü olmadıkça, evet.
4. İlişkiler - iç ya da dış özgüvenin gelişebilmesi için, çocukların kendi evlerindeki çok yakın ilişkilerinden, bakkalla, kasapla, bisiklet ta-mircisiyle olan ilişkilerine kadar çok geniş bir yelpazede farklı deneyimler yaşamaları gerekir. Bunlar sayesinde, iç özgüvenleri için şart olan farkındalık ve kendilerini tanıma özelliklerini geliştireceklerdir.
5. Sağlık - Gücümüzden ve yeteneklerimizden azami şekilde yararlanabilmemiz için, enerjiye gereksinimiz vardır. Örneğin, sağlıklı beslenmeyen çocukların öğrenmelerinde düşüş olduğunu, bunun da potansiyellerini tam olarak kullanmalarını engellediğini, ayrıca sağlıklı oldukları zaman büyüme hızlarının arttığını biliyoruz. Üstelik toplumumuzda, dış görünüşü iyi olan çocukların övgü aldığı ve dikkat çektiği de bilinen bir gerçek.
6. Kaynaklar - Mağara devrinde yaşayan atalarımızın çocuklarının özgüvenlerini geliştirebilmeleri için, para, malzeme ya da eğitim olanaklarına gereksinimi yoktu. Oysa bizler bugün, her şeyin hızla daha karmaşık bir hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Belki size ters gelebilir ama, kitap, oyuncak, müzik aleti, spor tesisleri, özel ders ve seyahat gibi olanakları olan çocuklar, bu olanakları daha kısıtlı olan çocuklara kıyasla, daha avantajlı bir konumdadır. Elbette bu tür kaynaklar ne iç, ne de dış özgüvenin gelişmesinde zorunlu değildir, ancak (yerinde kullanılırsa) bu tür olanaklar, çocukların güçlü yönlerini kullanmasını ve zayıf yönlerini de geliştirmesini sağlamakta ve potansiyel gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir.
7. Destek - Yukarıda adı geçen kaynaklar elbette tek başına yeterli değildir ve çocukların bunlardan en iyi şekilde yararlanabilmesi için yönlendirilmeye ve cesaretlendirilmeye gereksinimi vardır. Özgüvenlerinin ve becerilerinin gelişmesi için, başarılı ya da başarısız olduklarına dair, onlara dürüst ve yapıcı biçimde bilgi verilmelidir. Böylelikle hedeflerini belirlerken gerçekçi olacaklardır. Çocuklara destek olmak aynı zamanda travma, üzüntü ve düş kırıklıklarının neden olacağı özgüveni sarsıcı durumlarda, çocuklara yardımcı olacak en önemli unsurdur. Örneğin, bir arkadaş tarafından reddedilmek ya da bir sınavda başarısız olmak, özgüveni zedeleyebilir. Bunun aşılabilmesi de, çocuğa verilecek desteğin niceliğine ve süresine bağlıdır. Burada, olaylardan ziyade, travma ya da kayıpla nasıl başa çıkılacağının önemli olduğu kanısındayım.
8. Ödüller - Özgüveni geliştirme sürecinin heyecan verici ve ödüllendirici olacağı düşünülse de, durum bazen çok farklı olabilir. Çok hırslı insanlar için bile, ödüllendirilme sadece istenen bir durum değil, aynı zamanda gerekliliktir. Elbette, çocukları da bu kuralın dışında tutamayız. Çabalarının karşılığını (sadece maddi değil) alabilen çocukların morallerinin, alamayanlara göre çok daha yüksek olması normaldir.

Bu unsurları liste halinde görebilmenin, çocuğumuza özgüven kazandırma sürecini kolaylaştıracağına inanıyorum. Süper özgüvene sahip olup da, bunun sırlarını kendiliğinden keşfedebilen anababaların sayısı çok azdır. Benim içinse, çocuklarıma yukarıda adı geçen özellikleri kazandırmanın, yaşamımın en zor, ama sonuçları en tatminkâr işi olduğunu söylemek isterim. Aldığım eğitime, bu konuda gereken her şeyi bilmeme karşın, çocuklarıma gereken özellikleri kazandırmak yıllarımı aldı. Özgüvenli çocuklar yetiştirebilmek çok zor olsa da, çoğumuz için artık bu olanaksız değil. Freud sonrası kuşaklar olarak, bizlerin daha önceki yüzyıllarda yaşayanlara göre çok avantajlı olduğumuz bir gerçek. Bizler anne baba olduktan sonra, değişik kuşaklardan psikologların, psikoterapistlerin ve eğitimcilerin birbirinden farklı yöntemlerini denedik ve sınadık. Şimdi sıra, bu yeni bilgileri çocuklarımıza uygulamada, ama bunları onlardan önce, kendi üzerimizde denememiz gerektiğine inanıyorum.
"Çocuklarımızın gereksinimlerini karşılayabilmek için, kendimizi değiştirmemiz gerekir. Ancak bu değişimin bedelini ödemeye hazır olduğumuzda, çocuklarımızın istediği anababalar olabiliriz."
M. Scott Peck


Yeterince İyi Anababa Olmanın Yolları

Bu bölümü yazarken çok zorlandım; eminim siz de okurken zorlanacaksınız. Üstelik anababalık gibi kutsal bir görevle ilgili kusurlarının yüzüne vurulmasından kim hoşlanır ki? Okurken inkâr ederek, (Allah’a şükür ben hiçbir zaman böyle bir anne olmadım!) ya da bilgece davranarak, (Bu nokta çok önemli, ama acaba doğruluk payı nedir?), savunmaya geçebilir ya da suçluluk duygusuna kapılabilirsiniz. Hatta kusursuz bir anababa olamadığınız için dövünebilirsiniz. Oysa, tüm enerjinizi güçlü olduğunuz yönlerinizi geliştirmek ve zayıf yönlerinizin üstesinden gelmeye harcamaksınız, işe bu bölümde sizlere önereceğim alıştırmalarla başlayabilirsiniz.
Önce, melek ve günahkâr anababaların özelliklerine bir göz atalım. Gerçi kusursuz anababaların bu kitabı alıp okuyacaklarını pek zannetmiyorum, çünkü çocuklarının zaten sosyal becerileri ve özgüvenleri mükemmeldir. Fakat büyük çoğunluğunuzun, aşağıdaki listeyi okurken, çok güçlü özellikleriniz olduğunu farkedeceğinizden eminim.
Kusursuz anababaların 7 melek özelliği
1. Güç - Ortalama 15-20 yıl boyunca, birkaç insanın kendilerine bağımlı olmalarına dayanabilecek kadar güçlü olmak; çocukları büyüyünceye kadar, onlara çok güçlü ve güvenilir oldukları izlenimini verebilmek için, kendi ruhsal ve bedensel sağlıklarına daima öncelik verebilmek. Bu nedenle de bu tür anababalar, enerjilerinin tümünü ve aşırıya kaçmayan ve bağımlılıktan uzak sevgilerini çocuklarına sonsuza dek verecek güce sahiptir.
2. Duyarlılık - Duygularını ve gereksinimlerini henüz gerektiği gibi ifade edemeyen ailenin küçük bireylerinin bu durumuna karşı hazırlıklı olmak. Bu anababalar tek tek her bir çocuğun özelliğine göre insiyatif kullanabilir, çocuk yetiştirme konusundaki kuramlara ya da katı kurallara körü körüne bağlanmazlar. Kendi gereksinimleri konusunda da duyarlı davranırlar, kendilerine bağımlı olan aile bireylerine gereken sevgiyi ve şefkati gösterebilmek için, duygularını birtakım paravanların arkasına gizlemezler.
3. Sosyallik - Her tür sosyal olaya ve tüm insanlara karşı çok ilgilidirler. (Bu tür sosyal olayların resmiyetten uzak ve küçük çaplı olmasını tercih ederler.) Dostluklara değer verirler, ilişkilerine daima zaman ayırırlar. Çevrelerinde rahatlıkla dostluk kurulabilen, hoş ve içten insanlar olarak tanınırlar. Eğlenmeye her zaman vakit ayırırlar. Herkese güven duyarlar, ekip çalışmasından büyük zevk alırlar. Çocuklarının da başkaları ile iyi ilişkiler kurması için ellerinden geleni yaparlar. Kapıları, çocuklarının arkadaşları da dahil olmak üzere, herkese açıktır.
4. Beceri - Potansiyellerini geliştirmek isterler. Bilgiye ve/veya uygulamaya dayanan beceriler edinmişlerdir. Öğrenmeye isteklidirler ve daima daha bilgili, daha başarılı ve yeterli olmaya çalışırlar. Ufak tefek işleri bile kusursuz yapmaya çalışırlar. Bu nedenle de hem ev, hem de iş yaşamlarında çok başarılıdırlar. Etkin bir biçimde iletişim kurmak, kendini iyi ifade edebilmek ve duygularını kontrol edebilmek gibi sosyal becerileri vardır. Bilgi ve becerilerini çocuklarıyla paylaşmaktan zevk alırlar, bunun yanında, çocuklarından yeni yaklaşımlar, teknikler ve fikirler konusunda bir şeyler öğrenmeye çalışırlar.
5. Teşvik etme - Başkalarının da potansiyellerini kullanabilmeleri için, onlara cesaret verirler. Çocuklarını ilginç, belki de zor etkinliklere katılmaları için yüreklendirirler, hem kendileri, hem çocukları için, eğitici ve eğlenceli oyuncaklar, kitaplar, müzik ve video kasetleri alırlar. Enerjilerinin tümü, kendilerine, başkalarına ve tüm dünyaya duydukları pozitif inançlarından kaynaklanır.
6. Duyu - Bir yandan hiçbir şeye körü körüne bağlanmayıp sürekli ilerleme kaydederken, diğer yandan da ayakları yere sıkı basar. Yaratıcı güçlerini çok iyi kullanırlar, çünkü, kişiliklerinin pratik yanı daima düşüncelerini ve projelerini denetler. Riskli ve zorlu durumlarda başarı şansları en azından % 50 oranında olduğundan emin olmak ister, sonucun başarılı olmama olasılığına karşı da önlem alırlar. Maddi durumlarının iyi olması için ellerinden geldiğince çalışır, "kötü günler" için daima bir kenara para ayırırlar. Ayaklarını yorganlarına göre uzatır, asla maddi olanaklarını aşan harcamalar yapmazlar. Yaşam dengelerinin bozulmasına, kendilerinin ve sorumlu oldukları kişilerin hiçbir konuda gereğinden fazla sıkılmasına izin vermezler. Çocuklarının, temel gereksinimleri konusunda bunalmamaları için, güvenli ve istikrarlı bir ortam hazırlarlar.


Basan - Bu tip insanlar yaşlandığında, geçmişlerine bakarsanız, yaşamlarını ve potansiyellerini çok iyi değerlendirdiklerini anlarsınız. Her zaman başarılı olmuşlardır; çünkü hedefleri zor olmakla beraber, başarabilecekleri hedefler olmuştur, işlerinde ilerleme olasılıkları yoksa, yeni bir iş ararlar. Yeteneklerini ve karşılarına çıkan her fırsatı iyi değerlendirirler. Başarılarından zevk alır, aldıkları maddi, manevi her ödülü takdir ederler. Dolayısıyla, çocuklarının da başarılı olma konusunda motivasyonları yüksektir.
Şimdi de anababaların dünyasının "günahkârlarına bir göz atalım. Bu insanların hep bizlere benzemediğini düşünürüz, çünkü bu insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, çocuklarının özgüven edinmesindeki etkileri hep olumsuzdur. Sizin aşırıya kaçan bir günahkar olduğunuzu sanmıyorum (çünkü gerçek bir günahkar bu kitabı okumaya yeltenmeyecektir). Fakat aşağıdaki liste halindeki özellikleri okurken, lütfen kendinize karşı dürüst olun ve kendinizi rahat hissetmediğiniz konuları not edin.
Yeterince iyi anababa olamayanların 7 günahkâr özelliği
1. Bencillik - Önce kendi çocuklarının gereksinimlerini (örneğin sevgi, eğlence, arkadaşlık, güç ve kontrol) karşılamalarını isterler. Çocuklarını belli etkinliklere ya da eğitimlerinde belli konulara yönlendirirler, böylelikle kendilerinin zamanında yapamadıklarını onların yapmasını sağlayarak tatmin olurlar. Üstelik, çocuklarının gelişimi sürecinde, kendi zevklerinden ödün vermeyi ve rahatlarının kaçmasını istemezler.
2. Kin - Çocuklarının potansiyelini, başarısını, hatta gençliğini kıskandıkları için, çocuklarını sürekli olarak duygusal ya da fiziksel olarak hırpalamaya çalışırlar. Hem kendilerine, hem de tüm dünyaya karşı duydukları nefret ve kızgınlığı rahatlatabilmek için, çocuklarını kolay hedefler olarak görürler. Çocukları hakkındaki olumlu görüşlerini onlara belli etmez, onları ödüllendirmez ve rahatlamalarını sağlamazlar; çünkü kendileri bütün bunlardan yoksun bir yaşam sürdürmüşlerdir (belki hâlâ da sürdürmektedirler). Tartışmalarda son sözü kendileri söyler ya da çocuğu en sevdiği oyunda, bile bile yenmekten büyük zevk alırlar. Çocuk bir başarı gösterdiğinde ise, hemen kendi başarılarından söz açarlar, çocuğun başarısını küçümserler.
3. Bilgelik taslama - Her şeyi kendileri bilir, başkalarının düşüncelerine değer vermezler.Yaşamın anlamını ve amacını bildiklerinden çok emindirler ve çocuklarının kendi dünya görüşlerini ve ahlâki değerlerini kendilerinin oluşturmasına izin vermezler.Kendi ikiyüzlülüklerinin ve hatalarının farkında olsalar bile, çocuklarının hata yapmasına izin vermezler. Herkese öğüt verir ama kendileri erdemli davranmazlar.
4. Şüphecilik - insanların hatalarını sürekli yüzlerine vurarak, her şeyin daha iyi nasıl yapılabileceğini anlatarak moral bozarlar, insanlardan şüphe ederler, kimseye, hatta kendilerine bile güven duymazlar. Böylelikle çocuklarının da tüm dünyaya olumsuz bakmalarına neden olurlar.
5. Sıkıntı - Kendi sorunlarını çözümleyemenin verdiği sıkıntıyla çocuklarının da neşesini kaçırırlar. Sık sık eski güzel günlerin özlemini çekerler, yaşamlarıyla ilgili ah keşkeleri yineler dururlar.
Çocuklarının kendi gereksinimlerini karşılamadan, kendileri için üzülmelerini ya da kendi gereksinimlerini yerine getirmelerini isterler. Kendi mutsuzluklarına ve çektikleri acılara o denli odaklanmışlardır ki, çocuklarının başarısını ve mutluluğunu takdir edemezler. Çocuklarından, kendi mutsuzluklarına çare olmaları için, kendilerini çok iyi ifade etmelerini, başarılı ve ünlü olmalarını isterler.
6. Kölelik - Başkaları için hep fedakârlık yaptıkları ve vaktinden önce olgunlaştıkları için, artık çocuklarına ayıracak enerjileri kalmamıştır. Çocuklarına bunca fedakârlığı da yaptıktan sonra, nasıl olup da böyle bir kenara itiliverildiklerine şaşarlar.
7. Durgunluk - Değişikliklere ve yeni fikirlere karşı koyarlar. Çocuklarına hiçbir zaman riske atılmamaları ve daima güvenli, kolay ve bildikleri işleri yapmak konusunda öğüt verirler. Onlara önerdikleri yaşam tarzı, heyecandan uzak, tekdüze ama güvenlidir. Yeni arkadaşlıklar kurmak, yeni yerler görmek, hatta yeni W dizileri bile izlemekten kaçarlar; bu da çocuklarının ufkunu genişletmesini engeller.
Çoğumuzun "melek" ve "günahkâr" özelliklerini birarada taşıdığımız, bazen de bir yanımızın diğerine göre daha ağır bastığı bir gerçektir. Bu karışım yeterince iyi ise ortada bir sorun yok demektir. Ancak, çocuğunuzun verdiği mesajlardan bu karışımın olumsuz örneklerini gözlemliyorsanız, çocuğunuzun özgüvenini bir ölçüye kadar sarstığınız açıktır. Eliniz telefona gidip, bir psikiyatristin numarasını çevirmeden önce, neden kendi kendinize uygulayacağınız basit birkaç stratejiyi denemiyorsunuz? Aşağıda söz edeceğim beş alandan birinde önlem alırsanız, bunun çok olumlu etkilerini göreceksiniz. Dikkatinizi bir süre için çocuklarınızdan ayırıp, eleştirici bir gözle kendinize dönün ve aşağıdaki çalışmaları adım adım deneyin.

Aşama: içgüdüsel-anababa" hakkında bilgi
Her şeyi olduğu gibi değil, istediğimiz gibi görürüz.
Çocuklarımın özgüven geliştirmesine karşı işlediğim "günah"ları, iyi niyetli olmama karşın işlediğimi biliyorum. Eskiden kendi kendime şunları söylerdim:
"Bunu başka nasıl yapabilirdim?"
"Bunu kasdetmemiştim."
"Bunu böyle yaptığımın farkında değilim."
Başkalarıyla olan ilişkilerimde hiçbir zaman yapmayacağım şeyleri yapıyor, söylemeyeceğim şeyleri söylüyordum. Üstelik, çocuklarıma karşı, kendi çocukluğumda maruz kaldığım ve kendi çocuklarıma aynı şekilde davranmamaya kendi kendime söz verdiğim şekilde davranıyordum. Öyleyse, bu nasıl oluyordu?
Nedeni basitti: Çocuklarım çok küçükken, sadece içgüdüsel olarak annelik yapıyordum. Diğer anneler gibi ben de, o denli yorgun oluyordum ki, hangi sözcükleri kullanacağıma karar vermeden, davranışlarıma dikkat etmeden, içgüdüsel olarak konuşuyor ve davranıyordum. Sorun, benim içgüdüsel olarak davranma nedenimin, annelik içgüdülerimden çok, çocukken edindiğim deneyimlerden kaynaklanmasıydı. Daha sonra, davranışımın nedenini anlamaya çalıştığımda, beni yetiştirenlerin yolunu aynen izlediğimi farkettim. Bunu farketmem benim için büyük bir şok oldu; çünkü, şimdiye kadar kendimi diğer annelerden hep farklı bir yere oturtmuştum. Acı gerçek ortaya çıkmıştı: Tüm iyi niyetime ve çocuk eğitimi üzerine yaptığım çalışmalara karşın, kendime annemi model alıyordum.

Ben anne konusunda mahrumiyet içinde bir çocukluk geçirdim; umarım sizin anne modeliniz içgüdüsel anneliğinizi çok olumsuz yönde etkilememiştir. Neyse, içinizdeki içgüdüsel anne iş başındayken, onun davranışlarınızı olumsuz yönde etkilemediğinden emin olmalısınız. Şunu da aklınızdan çıkarmayın: Anababalık konusunda "yeterince" iyi olabilirsiniz, ama bu, bazen çocuğunuzun özgüven geliştirmesinde yeterli olmayabilir. Üstelik, anababalarınızdan edindiğiniz birtakım değerlerin modası geçmiş olabilir ya da günümüzün gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalabilir (örneğin, Dayak cennetten çıkmadır.).

Aşağıdaki egzersiz içgüdüsel anababalığınıza işlemiş olan inançların farkına varmanıza ve bunları değiştirmenize yardımcı olacaktır.
ALIŞTIRMA: İçgüdüsel anababayı tanıma
• Aşağıdaki anababalık mesajlarını dikkatle okuyun ve her birine gösterdiğiniz tepkiye dikkat edin. Sırasıyla kendinize şu soruları sorun:
1. Kendi annem ve babam bu mesajın gerisindeki düşünceyi kabul eder miydi? Yoksa kabul etmiş gibi mi davranırdı?
2. Diğer önemli figürler bu düşünceye yürekten inanırlar mıydı? (Örneğin, öğretmeniniz ya da büyükanne ve büyükbabalarınız.)
3. Özgüvenim, bir çocuk olarak, bu düşünceden olumlu mu, yoksa olumsuz mu etkilendi?
Evlâdın var mı derdin var.
Evlâdını dövmeyen dizini döver.
Bir baba dokuz oğlan besler, dokuz oğlan bir babaya bakamaz.
Çocuk büyütmek, taş kemirmek.
Çocukla çıkma yola, düşersen güler, düşerse ağlar.
Yılana yavrusu düşman olur.
• Özgüven kazanmanızı engelleyen halk deyişlerinin, atasözlerinin ve inançların bir listesini yapın. Bunların çok bilinen sözler olması gerekmez. Anababalık hakkında "yanlış" edindiğiniz davranışlara mesaj oluşturacak bir felsefeyi yansıtması yeter. Örneğin:
- Anababalar herşeyi bilir.
-Sen çocuksun, anlamazsın.
-Erkekler kızlardan daha akıllıdır.
-Kızlar erkekler kadar yaramaz olmaz.
• Bu listeyi eşinize (ya da bu konuda konuşabileceğiniz herhangi birine) gösterin ve ondan çocuklarınızı yetiştirirken sizin bu inanışlardan etkilenip etkilenmediğinizi açıklıkla söylemesini isteyin. Bu etkileri farkettiklerinde, sizi uyarmasını isteyin. Bunu yaparken de, sizi olumsuz yönde etkileyecek davranışlardan kaçınmasını ve sadece her konuda açıklıkla fikrini belirtmesini isteyin. Örneğin:
Çok sinirlendiğini biliyorum ama, yemekte çocuğun söylediği lâfı ağzına tıktın. Çocuk ne yapacağını bilemedi.
Doğum günü için yaptığı liste hakkında konuşurken, ses tonunda biraz hükmeder bir hava sezdim."
Kendinize olumlu mesajların bir listesini yapın, iyi anababa olma konusunda kendi düşüncelerinizin bir listesini yapın ve bunu her an görebileceğiniz bir yere asın. Listenizi sık sık ve zaman zaman yüksek sesle okuyun.
2. Aşama: İçinizdeki yaralı çocuğu tanıyın.
Son alıştırmada, terapi dünyasında adına kişiliğinizin "anababa" denilen kısmı üzerinde çalıştınız. Bu, sadece başkalarının gereksinim ve istekleriyle ilgilenen değil, aynı zamanda onları yöneten ve hükmeden kısmıdır. Şimdi de içinizdeki "çocuk"la ilgili kısmı inceleyelim. Bu terimi, diğer bütün çocuklar gibi, sizin de doğuştan getirdiğiniz ya birtakım "doğal" özellikler:
hazırcevaplık, meraklılık, sezgi, yaratıcılık, şakacılık, maceraperestlik, duyarlılık, güvenilirlik, bencillik,ya da çocukluğunuzun ilk yıllarında içinde büyüdüğünüz çevreye veya gereksinimlerinizin karşılanma (ya da karşılanmama) şekline karşı geliştirdiğiniz uyum özellikleri:
Uyum, boyun eğme, beceriksizlik, ilgi çekme ihtiyacı, daleverecilik, asilik ve korkaklıktır.
Kendi çocuklarımız dünyaya geldikten sonra, içimizdeki "çocuk" tekrar harekete geçer ve anababalık konusunda bizi çok olumlu yönde etkileyebilir. Çocuklarımla kendimi onlara en yakın hissettiğim anlar, onların oyunlarına katıldığım ya da onlarla birlikte kontrolsüz biçimde güldüğüm ya da ağladığım anlar olmuştur. Bunların hem kızlarımla olan ilişkimde, hem de içimdeki çocuğun tatmin olmasında yararları olmuştur. Bu tür deneyimlerden sonra, tekrar annelik rolüme döndüğümde kendimi hep tazelenmiş hissetmişimdir.
Ancak, içimdeki çocuğun rolü her zaman olumlu olmamıştır. Bu da, çocukluğumda karşılanmayan gereksinimlerimin bilinçdışımda beni etkilediği zamanlarda ortaya çıkmıştır. Örneğin, ben çok güvensiz bir ortamda büyüdüğüm için, içimdeki çocuğun her koşulda barışa duyduğu gereksinim, kızlarımın uzlaşma ve tartışmayı öğrenme gereksinimlerini gölgelemiştir. Ayrıca, ben çocukken çok istismara uğradığım için, içimde hep çocukça bir intikam duygusu vardı. Bu nedenle, içimdeki bu olumsuz duyguyu kontrol edemediğim zaman, çocuklarıma karşı çok acımasız davranabiliyordum.
Bu alanda konusunda uzman olan John Bradshaw ünlü kitabı "Homecoming"de (Yuvaya Dönüş) şunları söyler:
Çocuğun gelişmesi engellendiğinde, duyguları, özellikle de acı duygusu baskılandığında, o kişi içinde kızgın ve incinmiş bir çocukla beraber büyür, içindeki bu çocuk da bireyin yetişkin olarak davranışlarını sürekli olarak olumsuz yönde etkiler.
Çocukluğunda karşılanmamış gereksinimleri ve yönlendirilmemiş duygulan baskın olan insanların içgüdüsel anababalık davranışlarının, içlerindeki yaralı çocuğun olumsuz biçimde etkilemesi kaçınılmazdır. Sonuç olarak da, uyumsuz, tutarsız ve açgözlü davranarak, kendi gereksinimlerimizi daima ön planda tutarak, sanki çocuklarımızın özgüven geliştirmesini engellemek için elimizden geleni yaparız.
Bazen, çocuklarımıza karşı yıkıcı ve "çocukça" davrandığımızı far-keder, onlardan hemen özür diler ve aslında onlara farklı bir biçimde davranmamız gerektiğini itiraf ederiz. Fakat maalesef, çoğu zaman, içimizdeki yaralı çocuğun bizi yanlış yönlendirdiğinin farkına varmayız bile. Üstelik, hep çocuğumuzun çıkarları adına davrandığımıza kendimizi inandırmışızdır. Örneğin:
içindeki çocuk çok kıskanç olan bir anne, ergenlik çağındaki çocuğuna zalimce kurallarından söz ederken şunları söyler:
Senin kuşağın "katı" sözcüğünün ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Eve erken gelmen konusunda neden bu kadar ısrarlı olduğumu şimdi anlamayabilirsin, ama büyüdüğünde bunu senin iyiliğin için yaptığıma inanacaksın.
Ya da, iki çocuğun arasındaki kavgaya müdahale ederken, içindeki gereğinden fazla endişeli çocuk gün yüzüne çıkar ve şunları söyler:
Birbirinizin gözünü çıkarmadan, doğru yatağa! Haydi bakayım!
Bu tür bahaneler işi daha da zorlaştırır, çünkü bu tür "çifte mesaflar çocukların kafasını karıştırır ve kendilerini savunmalarını engeller. Üstelik, çocuklar sorunun kendi hatalarından kaynaklandığına inanırlar ve benlik saygıları bir yara daha alır. (Çünkü o yaştaki çocuklar, anababaları ne kadar hatalı olursa olsun, onların her şeyin en iyisini yaptığına inanırlar.)
Çocukluk döneminizde incinmemiş, düş kırıklığı ve yenilgi duyguları tatmamışsanız olsanız da, sizin içinizdeki çocuk bile yaralı olabilir ve bu da çocuğunuzun özgüven geliştirmesindeki çabalarınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Aşağıda size vereceğim listede çok fazla karşılaşılan bazı "sabote edici kalıplar"ın yanı sıra o zaman düşündüğümüz ya da dile getirdiğimiz konulardan söz edeceğim. Ayrıca, zararlı davranışların temel nedeni olan içinizdeki yaralı çocuğa da örnekler bulacaksınız.
SABOTAJ SÖZCÜKLER YA DA iÇiNiZDEKi ÇOCUĞUN DÜŞÜNCELER YARASI

Aşın telafi etme çabası
Benim yaşadıklarımı çocuklarımın yaşamasına izin vermeyeceğim.
Alınan yara ya da düş kırıklığından kaynaklanır.
Aşın bağımlılık
Bu işte yanlış yapıyorum. Ne yapmam gerektiğini ya JiH´e sorayım ya da bu konuda bir kitap alayım.
Yeterince tasvip edilmemekten kaynaklanır.
Taklitçilik
Çocukken biz bunu hep böyle yapardık.
Sevginin koşullu olarak gösterilmesinden kaynaklanır.
Aşın koruma ihtiyacı "Kimse yeterince dikkatli değildir.
Ya güvensizlik ve kötü deneyimlerin ya da gereğinden fazla korunmuş olmanın sonucudur.
Aşın hırs
Benim çocuğum 10´dan düşük not alamaz.
Çocukken yeterince başarılı olamamanın sonucudur.
Kusursuzluk eğilimi
Eğer bu işi kusursuz yapamayacaksam, denememin bile hiçbir anlamı yok.
Bireye, çocukken hata yapmasına ya da riske riske atılmasına izin verilmemesinden kaynaklaır.
Her şeyi aşın biçimde ciddiye almak
Yaşam zor. Çocuklanm bunu ne kadar erken yaşta öğrenirlerse, bu onlar için o kadar iyi olur.
Çok erken yaşta olgunlaşmanın sonucudur.
Sorumsuzluk
Çocukken ya aşın biçimde, ya da gereğinden az kontrol edilmenin sonucudur.
İntikam
Biraz burunlarının genellikle duygusal ya da sürtülmesinin hiçbir sakıncası fiziksel bir istismarın sonucu yok. Biz neler çektik.’ olarak ortaya çıkar.
Korkutma
Ya benim dediğimi yaparsın ya da...
Kendisine çocukken hiçbir hak verilmemesinin ya da dayak yemenin sonucudur.
Esnek olamama
Yatağını düzelttiğine göre, artık yatabilirsin.
Hiçbir koşulda değiştirilmeyen olumsuz durumların sonucu olarak ortaya çıkar.
Duyguların kontrol edilememesi
Beni öyle kızdırdın ki, kendimi kontrol edemedim.
Duyguların baskılanmasından ve bireye duygularını nasıl kontrol edebileceğinin öğretilmemesinden kaynaklanır.
Bu listeyi okuduktan sonra, tehlike çanlarının çalmaya başladığını hissederseniz, sakın yılmayın. Herşeye rağmen bu davranışlarınızı değiştirebilirsiniz.
ALIŞTIRMA: İçimdeki çocuğun sabote edici davranışları
Bu alıştırma sabote edici alışkanlıklarınızı tanımanıza ve daha dikkatli olup, bu konuda bilinçlenmenize ve alışkanlıklarınızı kontrol edebilmenize olanak sağlayacaktır.
Bu alıştırma en çok bir buçuk saat sürecek bir alıştırmadır; fakat, daha fazla zaman ayırabilirseniz, daha çok yarar sağlarsınız. Hiç-kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği bir yer bulun ve oturun. Çocukluk fotoğraflarınızı ya da varsa, sizin için anıları olan oyuncak ve kitaplarınızı da yanınıza alın ve mümkünse rahatlatıcı bir müzik açın.
5-10 dakika fotoğraflarınıza ya da sizin için anısı olan objelere bakın.
Seçtiğiniz müziği başlatın ve iki üç dakika hiçbir şey düşünmeden sadece dinlenin. Tamamen dinlendiğinize karar verince, çocukluğunuza ait anılarınızı düşünmeye başlayın. Daha sonra, 20 dakika kadar anımsadığınız düş kırıklıklarınızı, çektiğiniz acıları düşünün. Yalnız çok büyük travmaları değil, daha önemsiz olayları düşünmeniz gerekmektedir; çünkü bu küçük küçük olaylar birikip, büyük yaralara neden olmuştur. Belli şeyleri anımsamakta zorlanıyorsanız, ilişkilerinizi ve yaşam tarzınızı ya da ailenizin veya okulunuzun özelliklerini düşünün. Bunları anımsadıkça, not edin.
Şimdi de bunlarla, çocuğunuzu yetiştirme biçiminizde karşınıza çıkması olası sorunlar arasında bir bağlantı kurmaya çalışın. Size yol göstermesi için, 33 ve 34. sayfalardaki listeyi kullanın. Ancak, unutmayın ki bu liste çok ayrıntılı bir liste değildir, dolayısıyla birtakım eklemeler yapmanız gerekecektir. Kendi listenizi yapın. Listenizde şu tür noktalara değinebilirsiniz:
Çocuklarımı gereğinden fazla korkutuyor olabilirim, çünkü babamın katı davranışlarına çok içerlerdim.
Aşırı bir telafi etme çabası ile çok cömert davranıyor olabilirim, çünkü annem ve babam çok cimri insanlardı."
Aşırı koruma isteği duyuyor olabilirim, çünkü beni kimse gerektiği kadar korumadı."
Çocuklarımın macera isteklerine karşı koyuyorum, çünkü ben çok sakin ve korumalı bir ortamda büyüdüm ve yaşamın zorluklarına hazırlıksızdım."
Çocuklarımın eğitimleri konusunda gereğinden fazla endişeleniyorum, çünkü okuduğum okul benim kendi potansiyelimi anlamamda yardımcı olmadı."
Çocuklarımın kavga etmesine izin vermemekle annemi babamı aşırı biçimde taklit ediyor olabilirim, çünkü bizim evimizde tartışmaya bile izin verilmezdi."
Çocuklarım beni eleştirdiğinde, aşırı tepki gösteriyor olabilirim, çünkü aklımdan geçenleri söylememe hiçbir zaman izin verilmezdi."
• Bu konuları eşinizle, güvendiğiniz bir arkadaşınızla, ya da yeterince büyümüşlerse çocuklarınızla tartışın. Bu davranışlardan herhangi birinin çocuklarınızın özgüvenini sarstığını düşündüklerinde, bunu size söylemelerini isteyin.
3. Aşama - Kendi düşlerinize ve isteklerinize de yer verin
"Düş kurmayı unutanlar umutlarını yitirirler."
Atasözü
Çocukların özgüvenlerine zarar veren ve pek de önemsenmeyen bir diğer konu, anababalarının artık düş kurmamalarıdır. Durum böyle olunca anababalar çocuklarına dolaylı ya da dolaysız yollardan şu mesajı verir: "Artık yaşamımda, sizden ve sizin geleceğinizden öte hiçbir umudum yok."
Anababalarının mutluluğunun tüm sorumluluğunu omuzlarında hisseden çocukların başarısızlık korkusu duymaları kaçınılmazdır. Çünkü, sınav notları ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar güzel ve güçlü, itaatkâr ve yardımsever çocuklar olurlarsa olsunlar, arkadaşları ne kadar "iyi" çocuklar olursa olsun ya da ne kadar sorunsuz çocuklar olurlarsa olsunlar, anne ve babaları hiçbir zaman düş kırıklığı duygularından kurtulamayacaktır. (Zaten bir başkasının başarısından alınacak tat insanın kendi başarısından alacağı tat kadar doyurucu olamaz.)
Elbette hiçbir anababa isteyerek çocuklarının böyle başarısız olmasını istemez, fakat farkeden bir şey yoktur; ister ihmalkâr, ister kendilerini çocuklarına adamış olsunlar, çocuklarına aynı mesajı verirler, insanlar çocukları olduktan sonra, ne kadar mutlu, hırslı, yetenekli ya da yaratıcı insanlar olsalar bile, yaşamlarını çocuklarının üzerine kurarlar. Bir düşünün, eminim çevrenizden en az iki-üç örnek aklınıza geliverecektir. Kendi deneyimlerimden de biliyorum, bir kez yaşamınızı çocuğunuzun üzerine kurdunuz mu, kendi arzularınızı düşünmeye ne enerjiniz, ne de zamanınız kalır.
Bilinçsiz olarak sürüklendiğiniz bu durum, kendi çocuğunuzun mutluluğunuzu elinizden almasına neden olur. Şimdi bir sonraki alıştırmaya başlayabiliriz.

ALIŞTIRMA: Tekrar düş kurmaya başlama
• Sessiz bir ortamda rahatlayın.
• Gözlerinizi kapatın ve en az beş dakika kadar son 10 yılı gözünüzde canlandırmaya çalışın. Bu on yılda sizin için "ideal" bir yaşam nasıl olurdu? Aşağıdaki soruları yanıtlarsanız işiniz kolaylaşacaktır. Bu yaşamda:
- Nerede ve nasıl bir evde yaşıyorsunuz?
- Kimlerle birlikte yaşıyorsunuz?
- Ne iş yapıyorsunuz ve bu işte hoşunuza giden nedir?
- Ne tür bir sosyal yaşamınız var? Yeni arkadaşlarınız var mı?
- Son 10 yılda hangi konularda başarılı oldunuz?
- Gelecek 10 yıl için planlarınız nedir?
• Bu düşünüzü, varsa eşinizle (yoksa yakın bir arkadaşınızla) paylaşın ve sonra onun düşünü dinleyin.
• Düşünüzü gerçekleştirilmesi daha mümkün hedefler haline getirin ve "yazın".
• Düşünüzü gerçekleştirmede çocuklarınızdan kaynaklandığını düşündüğünüz engelleri not edin. Örneğin:
- Çocuklarınızın bakıcısının güvenilir bir insan olmaması
- Çocukların yüzme ya da müzik dersi ücretinin yanı sıra bir de sizin katılmak istediğiniz bir kursun ücretini ödeyecek gücünüzün olmaması
- "Çocuklar bütün gücümü adeta sömürüyorlar."
- "Bir türlü terfimi isteyemedim, çünkü bunun için bir başka şehre taşınmamız gerekebilir, bu da çocukların yeni bir çevreye, yeni bir okula adapte olmaları demek."
- Bence çocukların gereksinimlerine öncelik vermek daima ana-babanın görevidir ve bunu böyle yapmazsam, kendimi affetmem."
- Annemin babamın fedakârlıklarını düşününce, benim mastenmı birkaç yıl ertelememin hiç önemi yok."
• Not aldığınız her şeyi eşiniz ya da arkadaşınızla birlikte eleştirin. Kendinize bunların gerçekten değiştirilemez engeller olup olmadığını sorun. Belki de, bilinçsiz olarak, çocuklarınızı "onurlu" bir bahane olarak kullanıyor ve potansiyelinizi tümüyle kullanmaktan korkuyor ve kaçıyorsunuzdur.
• Birkaç hafta içinde harekete geçebileceğiniz noktaların da olduğu bir "eylem planı" yapın ve bu planı her an görebileceğiniz bir yere asın. Örneğin:
- Açık öğretime girmenin yollarını arayın
- Çalışan anne babaların çocuk bakımı sorununu nasıl hallettiklerini araştırın
- Özgüven, zamanı iyi kullanabilme ve motivasyon konularında kitaplar satın alın
- Bir spor okuluna kaydolun
• Çocuklarınız yeterince büyükse, bu düşünüzü, hedeflerinizi ve planlarınızı onlarla paylaşın. Onlarla yapacağınız işbirliğinin yararını görebilirsiniz. (Örneğin, eylem planınızı yazıp, onların sizi kontrol etmesini isteyebilirsiniz. Yemek pişirme işini nöbete bindirebilir ya da size bilgisayar öğretmelerini isteyebilirsiniz.) Düşünsenize, kendilerini ne kadar önemli hissedeceklerdir!
Unutmayın:
Özgüven, heyecanlı, mutlu ve başarılı bir ortamda kendiliğinden yeşerir.
4. Aşama - Çocuk bakımı ve gelişimi konusunda bilginizi arttırırı
"Bilgi, gücün kaynağıdır."
Bu söz her alanda olduğu gibi, özgüven kazanmada da geçerlidir. Son 50 yılda tüm dünyada, bilimsel araştırmalar ve hızlı bilgi ve beceri alışverişi sayesinde, çocuk bakımı konusunda çok yol katedildi. Bu bilgiler sayesinde artık bizler, fiziksel açıdan sağlıklı, duygusal bakımdan güçlü ve sosyal anlamda becerili çocuklar yetiştirebiliyoruz. Anababaları bu yenilikleri kabullenmiş ya da kabullenmeye istekli olan çocukların özgüvenli insanlar olarak yetiştirileceklerine inanıyorum.
Babalarımızın yetindiklerinin bizler için yeterli olmadığına her gün daha çok inanıyorum.
Oscar Wilde
Her şeyden haberdar, öğrenmeye istekli ve ilgili olan (ben her şeyi biliyorum diyenlerin aksine) anababaların şu konularda daha iyi olacaklarına inanıyorum:
- Çocuklarının potansiyellerinden en iyi biçimde yararlanabilmeleri için gereken kaynakları sağlamak,
- Kolaylıkla karar verebildikleri ve bir kriz döneminde neyin yapılması, neyin yapılmaması gerektiğini çok iyi bildikleri için, çocuklarına güvende olduklarını hissettirmek (örneğin, ufak tefek sorunlarda doktora koşmamak),
Beceriklilik ve kendilerine güven gibi niteliklere ve güçlere sahip olmak
Çocuk sağlığı, eğitimi ve psikolojisi konularındaki her türlü bilgiyi bu kitapta özetlemek olası bile değil. Bu nedenle, bir sonraki alıştırmayla her konuda bilgili olmanın önemini kavrayacak ve kendinizi eğitmek istediğiniz konuları saptayabileceksiniz.
Fakat, öncelikle bu konularda aşırıya kaçmamanız gerektiği konusunda, bu hataya düşmüş bir insan olarak, sizleri uyarmak isterim. Bu konularda bilgi edinebileceğiniz kaynaklar o kadar çok ki, aranızda kusursuz anababalar olmak isteyenlerin işi dozunda bırakmayıp, aşırıya kaçmalarından ve saplantılara kapılmalarından korkarım. Eğer beslenme üzerine makaleler okumaktan, manava gidip taze meyve, sebze almaya vaktiniz kalmıyor; çocuk bakımı ya da psikolojisi üzerine kitap satın almaktan, çocuk tiyatrosuna bilet paranız kalmıyorsa, tehlike çanları çalıyor demektir. Önemli olan, "kusursuz" anababa olmayı amaçlamaktan ziyade, sadece gereken bilgiyi edinmeye çalışmaktır. Şu anda bu kitabın elinizde olması, anababalık hakkındaki en önemli konular hakkında gerekli bilgiyi edindiğinizin göstergesidir.
"Tarihte hiçbir dönem, şu içinde yaşadığımız dönem kadar çocuklar üzerine kurulmamış ve hiçbir dönemde de anababalar kendilerini bu kadar yetersiz hissetmemişlerdir.Hiçbir şekilde hata yaptığına inanmayan kuşaklardan sonra, günümüzde anababalar hiçbir şeyi doğru yaptıklarına inanmıyor."
David Lewis, Hou; to be a Gifted Parent (Akıllı Anababa Olmanın Yolları)
Aşağıdaki listeyi dikkatle okuyun. Yanıtlamakta zorlandığınız soruları not edin ve (suçluluk duygusuna kapılmadan) 44. Sayfadaki Eylem Planına başvurun.
1. Çocuk sağlığı konusunda yeterli bilginiz var mı?
• Çocuklarınızın yeterince sağlıklı olduklarından ve fiziksel ve zihinsel potansiyellerini tam olarak kullanabildiklerinden emin misiniz?
• Çocuklarınızın, sağlık sorunları, hastalıklar ve kazalarla sakin, olumlu ve güvenli bir biçimde başa çıkabilmeleri için, onlara iyi bir model oluşturuyor musunuz?
• Yakınınızdaki sağlık hizmetlerini (hastaneler, özel klinikler vs.) süratle ve kendinizden emin bir şekilde kullanabileceğinizden emin misiniz?
• Yeterli olmanız gereken aşağıdaki konularda yeterince bilginiz var mı?:
- Beslenme (Örneğin, balık yemenin zihni açtığı, paketlenmiş besinlerde kullanılan bazı katkı maddelerinin hiperaktiviteye neden olduğu, vitaminlerin performansı arttırdığı ve çocukların yeşil sebze ve meyveleri yemesinin zorunlu olduğu doğru mu?)
- Fiziksel sağlık (Örneğin, çocukların koşup oynamaları sağlıklı olmaları için yeterli mi, yoksa ayrıca spor ya da egzersiz yapmaları gerekir mi?)
- Bilinen çocuk hastalıklarının belirtileri (Örneğin, kırmızı döküntüler gördüğünüzde panikler, menenjitle basit bir soğuk algınlığını karıştırır mısınız?)
- İlk yardım (Örneğin, çocuğunuz bacağını kırdığında ya da kaynar suyla haşlandığında, ne yapacağınızı bilmediğiniz için, ömür boyu bir yara izi taşımak durumunda kalıp, benlik saygısını kaybetmesi olasılığı var mı?)
- Dişler (Örneğin, diş ağrısını, huysuzluk nöbetinden ayırt edebilir misiniz? Çocuğunuzun eğri dişlerine tel takılmasının ge

Ayşegül Yıldırım koü
Sun 2 December 2018, 11:30 pm GMT +0200
"Allah'a yemin ederim ki, Cenâb–ı Hakk'ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır." (Buhârî,

Sizlerde bizlere bu güzel ilimleri sunduğunuz için Allah razı olsun. Hadisi şerif de ki güzel müjdelere nasip olmanız duasıyla...

Sevgi.
Sun 2 December 2018, 11:34 pm GMT +0200
Aleyküm selam hayatta kendine güvenmek çok önemlidir kendine güvenen kişiler her işte başarılı olurlar işte onun için çocuklarımızı böyle yetiştirmeliyiz