ezelinur
Fri 29 January 2010, 08:56 pm GMT +0200
Cenazeyi kefenlemek, müslümanlar üzerine farz-ı kifâyedir. Müslümanlardan bazılarının bu işi yapmalarıyla, diğerleri de yükümlülükten kurtulurlar. Cenaze kadın olsun, erkek olsun, kefenin en az miktarı bedeninin tamamını kaplayacak kadar olanıdır. Kefenin bundan az ölçüde olması, müslümanlann farz-ı kifâyeyi yerine getirmiş olmaları için yeterli olmaz. Kefenin, rehine bırakılmış eşya gibi, içinde başkalarının hakkı bulunmayan, ölüye ait özel maldan sağlanması vâcibtir. Eğer kendisinin şahsına ait malı yoksa sağlığındayken geçimini sağlamakla yükümlü olanların malından sağlanır. Ölen, bir kadınsa, geriye mal bırakmış olsa bile, kefeni mâlî durumu müsait olan kocası tarafından temin edilmelidir.
Mâliki ve Hanbeliler dediler ki: Koca hanımına, fakir olsa bile, kefen temin etmek mecburiyetinde değildir.
Ölen kişinin kendine ait malı olmaz, bunun yanında hayattayken geçimini sağlamakla yükümlü olanların da kefeni alacak paraları olmazsa, kefen beytü’l-mâlden karşılanır. Tabiî eğer müslümanların beytü’l-mâlı varsa ve kefen için buradan para almak mümkünse... Aksi takdirde kefeni sağlamakla, durumu müsait olan İslâm cemaati yükümlü olur. Cenazeyi mezarlığa taşıma, defnetme ve benzeri teçhizat masrafı, kefenle ilgili olarak sunulan bu tafsilâtın aynısına tâbidir.
Kefenin türü ve niteliği hususunda mezheblerin detaylı görüşleri aşağıda sunulmuştur.
Şafiiler dediler ki: Ölüyü, sadece sağlığındayken giymesinin caiz olduğu şeylerle kefenlemek caiz olur. Erkek ve erseliklerin ipek ve safranlı elbiselerle kefenlenmesi, başka kumaşların mevcûd olması hâlinde caiz olmaz. Aksi takdirde zaruret nedeniyle caiz olur. Yine erkek ve erselik ölülerin aspur boyasıyla boyanmış bezle kefenlenmeleri de caiz olmaz. Ama çocuk, deli ve kadın ölülerin ipekli, aspurla boyanmış, altın ve gümüşle sırmalanmış kumaşlarla kefenlenmeleri mekruh olmakla birlikte caizdir. Efdâl olan, kefenin beyaz renkli ve yıkanmış eski bezden hazırlanmasıdır. Bu bulunmazsa, helâl olan başka bir kumaşla kefenlenmelidir. Böyle bir şey de bulunmayıp yalnızca ipek, deri, ot, yoğrulmuş kına ve çamur bulunursa kefen olarak ipek deriye, deri ota, ot yoğurulmuş kınaya, bu kına da çamura tercih edilir. Kefenin temiz olması da vâcibtir. Temiz kefen bulmaya muktedir olunmasına rağmen, ipek de olsa, necâsetli bir kumaşla kefenlemek caiz olmaz. Eğer necâsetli olandan başka bir kefen bulunmazsa, üzerine çıplak olarak namaz kılınır, sonra da necâsetli kefene konularak defnedilir.
Kefende pahalıya gitmek, yani pahalı olan kefeni almak mekruhtur. Hayattaki kimselerin sağken kendileri için kefen hazırlayıp saklamaları da mekruhtur. Yalnız; bu kefen, sâlih kimselerin eserinden ise caiz olur. Kefen üzerine Kur’an-ı Kerîm’den bir şeyler yazmak, kefende aspur ve benzeri, beyaz renk dışında boyalar bulundurmak mekruhtur. Erkek ve kadınlar için kefen, üç elbiseden ibarettir. Bu elbiselerden herbiri, Ölünün vücûdunun her tarafını kaplamalıdır. Yalnız ihram içinde vefat eden kişinin başı ve yüzü örtülmez. Bu sayıdaki kefenlemenin, ölünün kendi terekesinden kefenlenmesi ve bütün terekesi gidecek kadar borçlu olmaması, tek elbiseyle kefenlenmeyi vasiyet etmemesi hâlinde yapılır. Aksi takdirde bedeninin tümünü -ihrâmlılar müstesna- kaplayacak şekilde tek parçayla kefenlenir. Başkasının Veberrûda bulunması hâlinde daha fazlasıyla kefenlemek câiz olur. Beyt’ül-mâlin veya ölüleri kefenlemek için kurulan vakfın kefeni ile kefenleme durumunda, tek parçadan fazla kefen kullanmak haram olur. Meğerki vakıf kurucusu, tek parçadan fazlasıyla kefenlemeyi şart koşmuş olsun. Bu takdirde onun şartına uyularak iki veya üç elbiseyle kefenlenir. Kefenlemede yukarıda belirtilen üç elbiseye, altta giydirmek üzere gömlek, başa sarılmak üzere de sarık ilâve etmek caizdir. Ama en faziletlisi ve en mükemmeli, anılan üç elbiseyle yetinmektir. Kefen sayısına gömlek ve sarığı ilâve etmek, vârisler arasında hakkını noksan alan veya kısıtlı biri bulunmadığı takdirde caiz olmaz. Aksi halde haram olur. Kadınlara gelince, bunların kefenlerinin en mükemmeli beş parça olmasıdır:
1. İzâr (etek),
2. Kamîs (gömlek),
3. Himar (başörtüsü),
4. 5. İki adet lifâfe (bütün vücûdu örten örtü).
Kefenlemenin şekline gelince bu şöyle olur:
Lifâfenin en güzeli ve en genişi yere serilir. Üzerine hanut (bir çeşit koku) ve benzeri kâfur gibi nesneler konur. Bunun üzerine ikinci lifâfe serilir. Aynı şekilde hanut konur. Varsa üçüncü lifâfe de bunun üzerine serilir. Sonra ölü yavaşça ve sırtüstü bunun üzerine yatırılır. Elleri göğsünün üzerine getirilerek, sağ eli sol elinin üzerine konur veyahut da yan taraflarına salınır. Bunun ardından, atılmış ve hanut kokusu sürülmüş bir pamuğu araya koyduktan sonra, kaba etleri bir bez parçasıyla bağlanır. Öyle ki bez parçası, içine girdirmeksizin mak’ad deliğine ulaştırılmalıdır. Bu bez parçası da, çocukların altını bağlarken kullanılan biçimde, iki taraftan yarılmahdır.
Bundan sonra lifâfeler birer birer, ölünün sol tarafındaki ucu, sağ tarafındaki ucun üzerine gelecek şekilde veya bunun tersi şeklinde sarılırlar. Boydan artan kısımlar ölünün baş ve ayaklan ucunda bağlanır. Mezarlığa götürürken yolda açılmaması için ihramlıyken ölenler dışındaki diğer ölülerin lifâfeleri bağlanır. Sıkıntı ve musîbetleri genişliğe çevirmesi umudu ve uğuru ile defnederken bu bağlar çözülür. İhramdayken ölen kişinin kefenine, vücûduna ve yıkama suyuna koku katılmaz. Meselâ dikişli elbiseler gibi, ihramdayken giyilmesi haram olan eşya ile kefenlenmesi de caiz değildir.
Hanefiler dediler ki: Kefenlerin en beğenileni, yeni olsun, eski olsun, beyaz renkli giysilerden yapılanıdır. Erkeklerin hayattayken giymeleri mubah olan giysilerin, ölümlerinden sonra kefenlenmelerinde kullanılmaları da mubah olur. Hayattayken giymeleri mubah olmayan giysileri, ölümlerinden sonra kefenlenmelerinde kullanılmaları mubah olmaz. İpek, aspur ve safran boyasıyla boyalı ve benzeri kefenleri erkekler için kullanmak mekruhtur. Ancak başka kefenin bulunmaması hâlinde bunları kullanmak mekruh olmaz. Kadınların bu gibi şeylerle kefenlenmeleri ise caizdir. Erkek kefenlenirken, bayramda, bayram yerine giderken, üzerine giydiği elbiseler nazar-ı itibâra alınır. Kadın kefenlenirken de, anne-babasıni ziyarete giderken giydiği elbiseler nazar-ı itibâra alınır.
Kefen; “sünnet”, “kifâye” ve “zaruret” kefeni olmak üzere üç kısma ayrılır. Bunlardan herbiri ya kadınlar için, ya da erkekler için sözkonusu olur.
Erkek ve kadınlar için sünnet kefeni, izâr, kamîs ve lifâfeden ibarettir. Kamîs, boyun kökünden ayaklara kadar olan gömlektir. İzâr’sa tepeden ayaklara kadar olan giysidir. Lifâfe de aynı şekildeki örtüdür. Kadınlarda, bu sayılan parçalara “hımar” denilen başörtüsü eklenir ki, bununla ölünün yüzü örtülür. Göğüslerini bağlayan bir bez parçası da buna eklenir. Gömleğe ne yan, ne de alt taraflarında yırtmaçlar yapılır. Lifâfe alt ve üstü bağlanabilmesi ve ölünün hiçbir yerinin görünmemesi için boydan biraz fazla yapılır. Açılmasından korkulduğu takdirde, kefenin kumaşından bir parça ile bel kısmı bağlanır.
Kifayet miktarı olan kefene gelince, bu kefende izâr ve lifâfe ile yetinilir. Kadınlardaysa buna hımar ve göğüs bağlama bezi eklenir. Bu kadarıyla yetinmekte kerahet yoktur.
Zaruret kefeni’ne gelince bu, avret yerini örtecek kadar dahi olsa, zaruret hâlinde bulunan kefendir. Şayet bu kadarı da bulunmazsa, varsa üzerine yıkanarak boya otu konur ve namazı da definden sonra kabri üzerine kılınır. Kadının saç örgüleri varsa, bunlar izârla kamîs arasına ve göğüsleri üzerine konur. Daha önce de söylenildiği gibi kefeni buhurlamak mendubtur.
Şunu da kaydedelim ki, ölünün malı az, vârisleri de çok ise veya borçlu ise kifayet kefeni ile yetinmek gerekir. Kefenleme keyfiyetine gelince, önce lifâfe yere serilir. Üzerine izâr serilir. Bundan sonra cenaze, izârın üstüne konularak gömleği giydirilir. Bunu müteakiben izâr, sol tarafından üstüne örtülür. Sonra da izâr sağ tarafından üstüne örtülür. Kadının kefenlenmesine gelince; önce lifâfe ve sonra da izâr serilir. İzârın üstüne konulan cenazeye gömleği giydirilir. Saçları örülerek, bu örgüler gömlek üzerine ve göğüs kısmına konulur. Sonra da başörtüsü buraların üstüne örtülür. Bunun ardından izâr ve lifâfe sarılır. Kefenlerin ve ayakların üstü bezle bağlanır.
Malikiler dediler ki: Kadın ve erkekler için kefeni birden fazla sayıda düzenlemek mendubtur. En faziletlisi, erkeğin beş parça İle kefen-lenmesidir. Bu parçalar şu sayacağımız kısımlardan meydana gelir:
1. Yenli gömlek,
2. İzâr,
3. Sarık. Bu sarığın bir zir’â uzunluğunda bir ucu olmalı ve bu uç ölünün yüzü üzerine getirilmelidir.
4. 5. İki lifâfe.
Kadınlar için en faziletlisi, onların yedi parça ile kefenlenmeleridir. Bu parçalar şunlardır:
1. İzâr,
2. Gömlek,
3. Başörtüsü,
4. Dört adet lifâfe.
Erkek ve kadın ölüler için bundan fazla sayıda kefen kullanmak caiz olmaz. Ancak koruma bağı müstesnadır. Bu bağ, ön ve arka pislik yerlerinden herhangi bir şey çıkmaması için, buralara yerleştirilen pamuğun üzerine bağlanan bir bezdir. Kefenin beyaz renkli olması mendubtur. Safran veya alaçehre (Yemen’de yetişen sarı boya veren bir bitki) ile boyalı kefenleri kullanmak caizdir. Aspur veya yeşil boya ile boyanan safran ve alaçehre dışındaki boyalarla boyanan kefenleri kullanmak ise mekruhtur. Yine ipekten ve ibrişimden yapılan kefenleri kullanmak da mekruhtur. Tabiî bütün bu saydıklarımız başka kefenin bulunması hâlinde mekruh olurlar. Aksi takdirde hiçbir mekruhluk sözkonusu olmaz. Cenazenin, eskimiş olsa bile sağlığında Cuma namazı için giymiş olduğu elbise ile kefenlenmesi vâcibtir. Cuma için giymiş olduğu elbise üzerinde vârisler çekişirler de bazısı bu elbiseyle kefenlenmesini, bazısı da başka şeyle kefenlenmesini isterlerse, bu takdirde birinci grubun lehine karar verilir. Kefenin buhurlanması mendubtur. Her lifâfenin içine; ağız, burun, göz, kulak ve pislik deliklerine konan pamuğa koku sürmek mendubtur. Kokuların en faziletlisi kâfurdur. Kadının saçlarım örüp arka tarafına salmak da faziletlidir.
Hanbelîler: Kefenin, vâcib ve sünnet olmak üzere iki çeşit olduğunu söylemişlerdir. Vâcib olan; erkek olsun, kadın veya erselik olsun, ölünün tüm vücûdunu örtecek olan kefendir. Bu kefenin, ölünün sağh-ğındayken Cuma ve bayramlarda giydiği elbise olması vâcibtir. Meğerki bu elbiseden daha azıyla kefenlenmeyi vasiyet etmiş olsun. O zaman vasiyetine göre hareket edilir. Vasiyet etmiş olsa bile, Cuma ve bayramlarda giydiği giysilerden daha üstün elbiselerle kefenlenmesi mekruh olur. Sünnet kefene gelince bu, ölüye göre değişir. Eğer erkek ise, pamuktan yapılmış üç adet beyaz lifâfe ile kefenlenmelidir. Bundan fazlasını yapmak ve sarık takmak mekruhtur.
Kefenleme şekline gelince, bu şöyle yapılır: Lifâfeler, birbiri üstüne yere serilir. Sonra ağaç ve benzeri bir şeyle buhurlanarak cenaze üzerine konur. Dıştaki lifâfenin, diğer iki lifâfeden daha güzel olması sünnettir. Aralarına hanut (koku karışımı) konulmalı, sonra da hanutlanmış bir pamuk parçası kaba etleri arasına yerleştirilmelidir. Bu pamuğun üstü de, şalvar gibi iki tarafı yarık bir bezle bağlanmalıdır. Ölünün her tarafına koku sürmek sünnettir. Bundan sonra üstteki lifâfenin sağ üst tarafı, ölünün sol tarafı üzerine, sol ucu da ölünün sağ tarafı üzerine getirilir. İkinci ve üçüncü lifâfeler de böyle yapılır. Lifâfelerin boyundan artan kısmı ölünün başı üzerinde bağlanır. Defnederken de bu bağlar çözülür. Baliğ olan kadın ve erseliklere gelince; bunların, pamuktan yapılmış beyaz renkli beş parça kumaşla kefenlenmeleri sünnettir. Bu beş parça da şunlardan ibarettir:
1. İzâr,
2. Gömlek,
3. Başörtüsü,
4. 5. İki adet lifâfe.
Kefenleme keyfiyeti ise şöyledir: Lifâfeler erkeğin lifâfeleri gibi yere serilip buhurlanır. Başörtüsü başa konur. îzâr, ortaya konur. Gömlek giydirilir. Erkek çocuğun tek giysiyle, kız çocuğununsa bir gömlek ve iki lifâfeyle kefenlenmesi sünnettir. Kıldan ve yünden yapılmış, aspur ve safranla boyanmış olan veya vücûd hatlarını belirtecek kadar ince olan kefenleri kullanmak mekruhtur. Alt tarafı gösterecek kadar şeffaf olan kefenleri kullanmak yeterli olmaz. Kadın için olsa dahi deri ve ipekten mamul veya altın-gümüşle sirmalanmiş kefenleri kullanmak haramdır. Ancak başka kefen bulunmadığı takdirde bunları kullanmak caiz olur.[134]