- Kardeşlik

Adsense kodları


Kardeşlik

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Wed 16 December 2009, 10:57 pm GMT +0200
Kardeşlik


Peygamber (s.a.v.) efendimiz Medinedeki çalışmasına, îslam toplumunu meydana getiren bireyler arasında önemli bağlar kurmakla başladı. Değişik soylardan ve çeşitli mekanlardan ge len insanları içine alan. Bir birlik oluşturdu. Değişik nesep ve kabilelerden kurulan bu toplumda şuur birliği vardır, insanları bölüp parçalayan farklılıklar yok edilmiş; ayrıcalıklar kaldırıl mıştır.

Hz. Peygamber Medine´ye geldiğinde, göç eden diğer müslü-manlarla birlikte kendilerini bağırlarına basan yardım eden ensar ile karşılaşmıştı. Fakat Medine´nin yerlileri arasında akı tılmış olan kanlar henüz kurumamıştı. Yerliler arasında karşı lıklı düşmanlık ve nefret duyguları vardı. Aynı yerde yaşadık ları halde birbirinden nefret eden insanların gönüllerini birbiri ne ısındırmak için çalışmaya başladı. Bu gibi insanlar, gönülle rini birbirine sıkı sıkıya bağlayan şartlar olduğu sürece kardeş lik içinde yaşarlar. Bu şartların başında da Allah´a iman et mek, O´nun ahkamına boyun eğip teslim olarak, kainattaki varlıkların en temizi olan Muhammed (s.a.v.)in gölgesinde O´na itaat etmek gelir.

"Ravz´ül-Enf adlı eserinde Süheyli der ki: "Rasulüllah (s.a.v.), Medine´ye indiklerinde, gurbet yalnızlığını gidermek, aile ve aşiretlerinden ayrılanlar dolayısıyla duydukları kimse sizliği ortadan kaldırmak, birbirlerine güç vermelerini temin etmek için, ashabım birbirlerine kardeş yaptı."

Anlatılan bu husus, kardeşliğin hedeflerinden sadece bir ta nesidir. Ama öncelikle ve bizzat kardeşlik, inanmış toplum bir liğini oluşturmaya yönelir. Bu sebeple de önce Muhacirlerle En-sar, arasında ikinci olarak da Evs ve hazreç kabileleriyle, ensar arasında kardeşlik kuruldu. Böylece Rasulüllah (s.a.v.), müslü-manlarm aralarındaki gediği, dostluk ve ülfetle kapatmış oldu. Dostluk ve ülfet, kalpleri yanyana getirir, aradaki nefreti gide rir. Bu kardeşlik, şerefli asilzade ile güçsüz kölenin birbirlerine alaka göstermesi ve kardeş olmaları için tesis edildi. Bu sebep le önce Hamza bin Abdül Muttalib ile, Rasulüllah´ın azatlı köle si Zeyd bin Harise, birbirlerine kardeş ilan edildi. Önce de be lirttiğimiz gibi, bir cemaat oluşturmak ve eşitlik prensibini pra tik olarak yerleştimek için böyle bir kardeşlik şarttır.

îbn îshak "Siret" adlı eserinde şöyle diyor: "Rasulüllah (s.a.v.) muhacirlerle ensardan oluşan ashabı arasında kardeşlik tesis etti. Onun söylemediği bir sözü ona mal etmekten Allah´a sığınırız. Bize ulaşan habere göre, "Allah için kardeşler olun" demiş, sonra da Ebu talib oğlu Ali´nin elini tutarak "bu benim kardeşimdir" buyurmuştu. Rasulüllah (s.a.v.); Peygamberlerin efendisi, takva sahiplerinin imamı, kullar arasında, eşi ve ben zeri bulunmayan alemlerin rabbi´nin elçisiydi. Ebu Taliboğlu Ali ile kardeş oldu. Allah´ın ve Rasulünün aslanı Abdülmuttalib oğlu Hamza, Rasulüllah (s.a.v.)in azatlısı Zeyd bin Harise ile kardeş oldu. Uhud gününde savaşa katıldıklarında, ölümle kar şılaştığı sırada Hz. Hamza vasiyetini kardeşi Zeyd´e yapmıştı. Ebu Talib oğlu Cafer ile Muaz bin Cebel de kardeş olmuşlardı. Ebubekir es-Sıddık (r.a.) ile Harice bin Zübeyr de kardeş olmuş lardı. Böylece peygamber efendimiz, muhacirlerle ensardan kardeş olanları birer birer saymış, Müezzini Bilal´in de Ebu Ru-vayha ile kardeş olduğunu ilan etmişti. Bu ikisi arasındaki kar deşlik, Rasulüllah´ın kardeş kıldığı diğer sahabiler arasında ol duğu gibi kopmaksızm devam etmişti.

Emirül mü´minin, Hattab oğlu Ömer (r.a.), Şam´da nüfus kü tüklerini düzenletirken Bilal de oraya gelmiş, mücahid olarak orada ikamet etmişti. Hz. Ömer, kiminle aynı kütüğe kayd olmak istersin?" diye sorunca o da, "Rasulüllah beni kendisiyle kardeş yaptığı için Ebu Ruvayha´mn kütüğüne kaydet. Çünkü ondan hiç ayrılmayacağım" demiş, bunun üzerine Hz. Ömer de-Bilal (r.a.)´i; Ebu Suvayha ile aynı kütüğe kaydetmişti.

îbn Kayyum, Hz. Peygamberle Hz. Ali´nin kardeş oldukları konusundaki rivayeti kabul etmemiş ve bu konuda şunları söy lemiştir: "Peygamber efendimiz, muhacirlerle ensarı kardeş kıl dıktan sonra, ikinci olarak muhacirleri kendi aralarında birbir leriyle kardeş yapmıştır. Bu arada Ali´yi de kendisi kardeş edinmiştir. Kesin olan, birincisi, yani muhacirlerle ensarm bir birleriyle kardeş kılınmalarıdır. Muhacirler İslam kardeşleri, hemşeri ve akraba oldukları için, ayrıca kendi aralarında bir birleriyle kardeşlik tesis etme ihtiyacında değillerdi.

Eğer bu durumda Peygamber efendimiz bir kimseyi kendine kardeş edinecek olsaydı; insanlar arasında en çok sevdiği hicret yoldaşı, mağara arkadaşı, sahabilerin en faziletlisi ve en üstü nü olan Ebubekir es-S,iddık´i seçerdi. Zaten bir defasında şöyle buyurmuştu: teYeryüzü halkından bir kimseyi dost edinseydim, mutlaka Ebubekir´i dost edinirdim.

Görülüyor ki tbn Kayyım, çok uzak bir ihtimal olduğu için, Hz. peygamberle Hz. Ali´nin kardeş olduklarını bildiren rivaye ti reddetmiştir. Ancak o, kardeşliğin, sadece muhacirlerle ensar arasında tesir edilmiş olduğunu kabul etmiştir. Çünkü muha cirlerin ensarm destek ve korumasına ihtiyaçları vardı. Onun için ensar ile kardeş kılındılar. Kendi aralarında kardeş kılın maya ihtiyaçları yoktu. Aynı şekilde ensarm da kendi araların da kardeş kılınmaya ihtiyaçları yoktu.

Bu konuda Ibn Kayyım, İbn Kesir´e muvafakat ederek, îbn tshak´m nakilleri hususunda şöyle demiştir: "îbn îshak´ın an lattığı bazı şeyler üzerinde düşünmek gerekir. Peygamber efen dimizin herhangi bir kimseyle kardeş olduğu iddiasını bazı alimler reddetmekte ve bu konuda gelen rivayetlerin sahih ol madıklarını söylemektedirler. Çünkü birbirlerine destek olma ları ve kalplerinin birbirine ısınması için muhacirlerle ensar birbirlerine kardeş kılınmışlardı. Oysa Peygamber efendimizin ensar veya muhacirlerden herhangi biriyle kardeşlik tesis et mesinin gereği ve anlamı yoktu. Zeyd bin Harise ile Hz. Ham-za´nın kardeş kılınmaları için de bir sebeb yoktu. Ancak şunu söylemek gerekir ki, peygamber efendimiz, Hz. Ali´nin idaresini başkalarına yüklememiş´tir. Çünkü onu babası Ebu Talib´in sağlığında küçük bir çocuk olarak yanına almış ve bakımını, nafakasını üstlenmiştir. Aynı şekilde Hamza (r.a.)da, Zeyd bin Harise´nin idaresini ve nafakasını üstlenmiş ve bu bakımdan peygamber efendimiz onları kardeşi ilan etmiş olabilir. Doğru sunu Allah bilir." [1]

Biz, gerek muhacirlerin, gerek ensarm kendi aralarında kar deşlik tesis ettikleri görüşünü kabul ediyoruz. Çünkü İbn Ke sir, bu ispatlayıcı rivayetin şahinliği üzerinde konuşmamış tır* Kardeşlik tesisinin sebebini muhacirlerin ensarlı kardeşlerin den yardım ve şefkat görmelerinei bağlamak delilsiz bir görüş tür. Aksine bu, Kur´an-ı Kerim´in de açıkça belirttiği gibi, hicre tin, yardım ve barındırmanın zahirine dayanılarak ileri sürü len bir iddiadır. Zanmmıza göre sahabiler arasında kurulan kardeşliğin, amacı sadece birlik-beraberlik ve şefkat değildir.

Bu kardeşlik başka sonuçlar da doğurmuştur. Şöyle ki;

1. Güçlü ile zayıf arasında dostluk ve ülfet akdi yapılmış; müminler, birbirlerine dost ve arkadaş olmuş, kimse kimseye karşı üstünlük taslamamıştır. Soylu ve şerefli Hamza´nın, daha Önceleri köle olan azatlı Zeyd bin Harise ile kardeş kılındığını söylemek, her halde bunu anlamamız için yeterli olur. Zeyd, da ha önceleri köle iken RasulüllaMs.a.v.), onu azad ederek ihsan da bulunmuş, onu yüceltmiş, kendine evlad edinmişti: "Cenab-ı Allah (Rabbiniz) evlatlıklarınızı da oğullarınız gibi tutmanızı meşru kılmamıştır"(Ahzab: 4) buyurarak evlat edinmeyi haram kı-lıncaya kadar, da Rasulullah onu evlatlık olarak tutmuştu. Onu, Abdülmuttalib oğlu Hamza´ya kardeş kılması da, Rasulul lah (s.a.v.)in hikmetli işlerinden biriydi.

2. Muhacirler, muhtelif kabilelerdendiler. Kureyşlilerin bir kısmı, birbirleriyle rekabet halinde olan ailelere mensuptu. Şu halde aralarındaki asabiyeti yok etmek, islam kardeşliğiyle on ları bir araya getirip birleştirmek gerekiyordu.

3. Ensar da kendi aralarında birlik ve beraberlik içinde de ğildi, îslama girmek üzereyken bile, ensarı oluşturan Evs Haz-reç kabileleri arasında düşmanlık ateşi alevlenmekteydi. Şu halde, aralarındaki bu düşmanlığı unutmalarını sağlamak için çalışmak gerekiyordu. Bu da Muhammedi kardeşlikle mümkün olabilirdi

4. Peygamber (s.a.v.) sahabileri birbirleriyle kardeş ilan ederken, bu müesseseyi, kendisinden sonra da müslümanları bir araya getirecek bir şekilde devamlı hale getirmiş oluyordu. Kardeşlik, gelip geçici bir olay dolayısıyla kurulan bir bağ ve sadece muhacirlerle ensar arasındaki ülfeti sağlayan bir olay değildi. Aksine bu, tüm müminleri birleştiren bir iksir ve tüm müslümanlarca uyulması gereken bir nizamdı. Kardeşlik niza mına asr-ı saadetten sonra belki daha büyük ölçüde ve daha şiddetli derecede ihtiyaç duyulacaktı. Bu sebeple velayet bağla rı ortadan kalkmadı. Bu bağlar, daha sonra İslama giren arap ve arap olmayanlar arasında da varlıklarını korudular.

Kurulan kardeşlik, amacına ulaştı ve meyvesini verdi. Mü min gönüller sevgiyle birbirlerine bağlandı. Buhari, Müslüm ve Ahmed bin Hanbelin rivayetlerine göre, Abdurrahman bin Avf hazretleri Medine´ye geldiğinde Peygamber efendimiz, onunla Sa´d bin Kebi´ el-Ensari´yi kardeş kıldı. Sa´d, kardeşi Abdurrah-man´a dedi ki: "Sen benim kardeşimsin. Medinelüerin en zengi niyim. Bak, malımın yarısını sana vereyim. Nikahımda iki eşim var. Bak, hangisini beğeniyorsan onu senin için boşaya-yım da onunla evlen." Sa´d´ın bu önerisi karşısında Abdurrah man: "Allah, malım ve aileni sana mübarek etsin. Siz bana çar şının yolunu gösterin" dedi. Yolu gösterdiler; çarşıya gitti. Alış veriş yaptı, kazandı; biraz yağ ve çökelek getirdi. Allah´ın dile diği kadar bir süre daha aradan geçtikten sonra, bu defa üzeri ne (yeni evlilere mahsus) safran yağı sürünmüş vaziyette geldi. Rasulüllah (s.a.v.), ona, "Ne haldesin?" diye sordu. O da, "bir kadınla evlendim" deyince Resulüllah (s.a.v.) "Bir koyun (kes mekle de olsa düğün yemeği yap" buyurdu.

- Muhacirler barınacak bir yer ve kendilerine yetecek kadar azıktan başka bir şey beklemiyorlardı. Buhari , Ebu Hürey-re´nin şöyle dediğini rivayet eder: "Ensar, peygamber (s.a.v.) efendimize : ´Hurmalıkları bizlerle kardeşlerimiz arâsınaapay-laştır" dediler. Peygamber efendimiz: "Hayır... sadece hurma larda size ortak olsunlar" dedi. Ensar da: "îşittik ve itaat ettik" cevabını verdiler. Muhacirler, ensar kardeşlerinin kendilerine yaptıkları ikramları fazla buluyorlardı, imam Ahmed bin Hanbel, Enes (r.a.)in şöyle dediğini rivayet eder: "Muhacirler dedi ler ki: "Ya Rasulüllah! Yanlarına geldiğimiz bu (Medineli) ka vim gibi, azdan çok güzel iyilik eden, çoktan da çok güzel har cayan bir kavim görmedik. Bize yeterince azık verdiler. Rahat ve huzurlarına da bizi ortak ettiler. Bu durumda bütün sevabı onların alacaklarından korkuyoruz." Rasulüllah (s.a.v.) buyur du ki: "Hayır... Siz onlara övgüde bulunduğunuz ve onlar için Allah´a dua ettiğiniz müddetçe Öyle olmayacaktır."

Peygamber efendimiz, ensarın kendilerinden istifade etmele ri için muhacirleri çalıştırıyordu. Nitekim ensar da onları ba rındırmış ve onlara yardımcı olmuşlardı. Rivayete göre Pey gamberimiz (s.a.v.) ensara hitaben şöyle demiştir: "(muhacir) kardeşleriniz, mal ve evlatlarını bırakarak size geldiler." Ensar da: "tkta usulüyle mallarımızı aramızda taksim edelim" dedi ler. Peygamber efendimiz "Bundan başka bir yol bulunamaz mı?" diye sordu; onlara Övmeye devam etti; sonra "onlar çalış masını bilmeyen bir kavimdir. Siz onların azıklarını verin. Ürünlere onları da ortak edin." dedi. Muhacirlerin ensarla bir likte çalışmalarını ürünü de bir pay araziye, pay da emeğe ol­mak şeklinde bölüşmelerini uygun görmedi."



[1] İbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nihaye, c.2, s.237.

yagmur_7-c
Thu 6 March 2014, 08:28 pm GMT +0200
Bu kardeşlik başka sonuçlar da doğurmuştur. Şöyle ki;

1. Güçlü ile zayıf arasında dostluk ve ülfet akdi yapılmış; müminler, birbirlerine dost ve arkadaş olmuş, kimse kimseye karşı üstünlük taslamamıştır. Soylu ve şerefli Hamza´nın, daha Önceleri köle olan azatlı Zeyd bin Harise ile kardeş kılındığını söylemek, her halde bunu anlamamız için yeterli olur. Zeyd, da ha önceleri köle iken RasulüllaMs.a.v.), onu azad ederek ihsan da bulunmuş, onu yüceltmiş, kendine evlad edinmişti: "Cenab-ı ALLAH (Rabbiniz) evlatlıklarınızı da oğullarınız gibi tutmanızı meşru kılmamıştır"(Ahzab: 4) buyurarak evlat edinmeyi haram kı-lıncaya kadar, da Rasulullah onu evlatlık olarak tutmuştu. Onu, Abdülmuttalib oğlu Hamza´ya kardeş kılması da, Rasulul lah (s.a.v.)in hikmetli işlerinden biriydi.

Allah razı olsun hocam...
Mümin mümin kardeşidir diye boşa dememişler.

Rüveyha
Tue 9 December 2014, 09:40 pm GMT +0200
Esselamu Aleyküm ve rahmetullah.Kardeşliği değer verenler ne yazık ki azınlıkta.Rabbim InsaAllah Islama yaraşır bir şekil de kardeş olanlardan kılsın. Rabbim yardımcımız olsun.

Derya 7/B
Sun 18 January 2015, 10:37 pm GMT +0200

Biz, gerek muhacirlerin, gerek ensarm kendi aralarında kar deşlik tesis ettikleri görüşünü kabul ediyoruz. Çünkü İbn Ke sir, bu ispatlayıcı rivayetin şahinliği üzerinde konuşmamış tır* Kardeşlik tesisinin sebebini muhacirlerin ensarlı kardeşlerin den yardım ve şefkat görmelerinei bağlamak delilsiz bir görüş tür. Aksine bu, Kur´an-ı Kerim´in de açıkça belirttiği gibi, hicre tin, yardım ve barındırmanın zahirine dayanılarak ileri sürü len bir iddiadır. Zanmmıza göre sahabiler arasında kurulan kardeşliğin, amacı sadece birlik-beraberlik ve şefkat değildir.

MELİKE 7D
Sat 4 April 2015, 06:06 pm GMT +0200
Peygamber (s.a.v.) efendimiz Medinedeki çalışmasına, islam toplumunu meydana getiren bireyler arasında önemli bağlar kurmakla başladı. Değişik soylardan ve çeşitli mekanlardan gelen insanları içine alan. Bir birlik oluşturdu. Değişik nesep ve kabilelerden kurulan bu toplumda şuur birliği vardır, insanları bölüp parçalayan farklılıklar yok edilmiş; ayrıcalıklar kaldırıl mıştır.

Sevgi.
Thu 14 January 2021, 04:35 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. Rabb'im her zaman rızasına uygun şekilde kardeşler edinen kullarından eylesin inşaAllah

Bilal2009
Fri 15 January 2021, 02:06 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin İslam kardeşliğini daim eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun