neslinur
Fri 11 June 2010, 01:47 pm GMT +0200
Kalp İle Yapılan Gıybet
Zan, keşin bir delil olmaksızın, başkasının kötü bir iş yaptığını hayâlinden geçirmektir. Zan iki türlüdür.
1- Günah olan zan, yani su-i zan
2- Günah olmayan zan ( Bir müslüman hakkında hüsn-ü zanda bulunfrıak esas olduğundan üçüncü olarak da Hüsn-ü zandan söz edilebilir.)
Günah olan zan yani su-i zan, gözün görmediği, kulağın işitmediği bir hususta kalbin kötülükle hükmetmesi ve dilin onu söylemesidir.
Günah olmayan zan, konuşulmayan, içte kalan zandır. Belki kalbe gelen şek ve şüphe etmekte affedilmiştir. Kötü söz gibi su-i zan da haramdır. Mesela " Bir erkekle bir kadını baş başa konuşurlarken gördüğümüzde, kalbimizde kötü bir düşünce oluşabilir; fakat bu kötü düşüncemizi başkasına söylediğimizde günah işlemiz oluruz. Çünkü onların başka bir sebepten dolayı bir araya gelmiş olma ihtimali vardır.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Aman aman zandan sakının, zira zan, sözlerin en çok yalan olanıdır."[36]
Bir adamın ağzı içki kokuyor diye ona ceza uygulanamaz. Çünkü bu kokunun başka şeyden olma ihtimali vardır. Adamın ağzı kokuyor diye içki içtiğine dair kötü zanda bulunmak haramdır. Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki Allahu Teala müslümanın canını, malını ve onun hakkında kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır.[37]
Ayrıca anlatılan bir rivayete göre: Selman-ı Farisi bir toplulukla sefere çıkmıştı. Aralarında Hz. Ömer de vardı. Pir yere indiler. Çardaklarını kurdular. Sofralarını hazırladılar. Ama Selman onlara yardım edemeden uyudu. Oradakilerden bazıları şöyle dediler:
"Bu adamın kastı ne? Hazıra konmak istiyor. Kurulmuş çardak, yapılmış yemek bekliyor." Selman uyanınca ona dediler ki:
"Resulullah'a git. Bize katık iste. Yemeğimize katık yapalım." Selman, Resulullah'a gitti. Onların dediğini anlattı. Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:
"Onlara git söyle; katık bulup yediler."
Selman gelip onlara söyleyince şöyle dediler:
"Biz daha bir şey yemedik ki."
Selman dedi ki:
"Resulullah size yalan söylemez. Gidin, durumu kendiniz bildirin."
Resulullah'a gittiler. Resul-i Ekrem(s.a.v) onlara şöyle buyurdu:
"Arkadaşınız uyurken, diyeceğinizi dediniz, katığınızı aldınız."
Bundan sonra, onlara şu ayeti kerime'yi okudu-
"Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır..."[38]
Her zaman İslam düşmanlarının saldırılarına maruz kalan müslümanlarm kardeşlik ve dayanışma bağlarını güçlü tutmaları ve ihtilafa düşmemeleri gerekir. Çünkü fertler arasındaki bir kırgınlık mücadeleyi olumsuz yönde etkileyecektir. Onun için İslam dini, kardeşlik bağlarını zayıflatan her şeyi yasaklayıp, müslümanlarm birbirleri hakkında daima hayır ve iyilik düşünmesini tavsiye etmiştir. Oysa zan, kesin bir delile dayanmadığından, hissedilen duygular ve akla gelen düşünceler olduğundan kardeşlik müessesesini temelden sarsmaktadır. .
Bazen şeytan, insana vesvese vererek kalpte kötü zan oluşturur ve-insana: "Senin bu zannın müminin ferasetin-dendir, zira .mümin Allah'ın nuruyla bakar." dedirtir. Hâlbuki kalpte oluşan bu düşünceler şeytanın vesvesesinden başka bir şey değildir. Bu vesveselerden kurtulmak için kalpte oluşan zan hakkında düşünmemek ve araştırma yapmamak gerekir.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
" Üç şey müminde bulunur. Fakat bunlardan kurtuluş çaresi vardır. Bunlardan biri su-i zandır. Su-i zandan kurtulmanın yolu, üzerine düşmemek ve araştırma yapmamaktır."[39]
Ne zaman, bir müslüman hakkında kalbinde bir zan oluşursa, hemen onun hakkında hüsn ü zan besle ve onun için hayır duası et. Böylece şeytanı kızdırmış ve kendinden uzaklaştırmış olursun.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Mü'mine hayır zanda bulunun."
Su-i zannın kötü meyvelerinden birisi de tecessüs etmektir. Gıybet, su-i zan ve tecessüs aynı ayette yasaklanmışlardır. Tecessüs, insanların gizli hallerini araştırmak, sırlarını ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Bir rivayete göre; Ab-durrahman b. Avf (r.a) şöyle buyuruyor:
" Bir gece Hz. Ömer (r.a) ile beraber Medine sokaklarında dolaşırken birden ışığı yanan bir ev gözümüze ilişti. Işığı yanan o eve gittiğimiz zaman, baktık ki, kapısı kilitli olup içeriden bağrışma sesleri gelmektedir. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) elimden tutup bana dedi ki:
" Bu evin kime ait olduğunu biliyor musun?" Ben de:
" Hayır bilmiyorum" dedim. Hz. Ömer(r.a):
" Bu ev Rabia b. Ümeyye b. Halefin evidir. Onlar şu anda içki içiyorlar. İçeri girelim mi ne diyorsun?"
Ben dedim ki:
-Ya Emir el mü'minin! Benim görüşüm şudur: Allah'ın bize yasak ettiği bir fiili şimdi yapmak istiyoruz. Çünkü Allah u Teala, Hucurat suresi 12. ayetinde:" Sakın tecessüs etmeyiniz" buyurmaktadır.
Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a), geriye döndü ve onları olduğu gibi bırakıp gitti.
Hz. Ömer (r.a)'ın, bu davranışı insanların ayıplarının örtülmesinin farz olduğuna ve başkasının gizli taraflarının araştırılmamasına delalet eder.
Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
" Ey dilleri ile iman edip, imanı gönüllerine akmayan topluluk, Müslümanları gıybet etmeyin, onların gizli hallerini araştırmayın. Çünkü müslümanların gizli hallerini araştıran kimsenin kusurlarını da Alİah u Teala araştırır. Allah u Teala kimin kusurlarını araştırırsa- evinin ortasında da olsa- onu açığa çıkarıp rezil eder."[40]
Adamın biri Abdullah b. Mesud(r.a)'e:
" Şu Velid b. Ukbe'ye baksana, sakalından hala şarap damlaları akıyor." dedi. İbn-i Mesud(r.a):
“ Biz araştırmaktan nehyolunduk, görürsek ona göre muamele yaparız." dedi.
Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:
" Sakın tecessüs etmeyiniz"[41]
Yani, kardeşinizin gizli yanım araştırmayınız.
Zan, keşin bir delil olmaksızın, başkasının kötü bir iş yaptığını hayâlinden geçirmektir. Zan iki türlüdür.
1- Günah olan zan, yani su-i zan
2- Günah olmayan zan ( Bir müslüman hakkında hüsn-ü zanda bulunfrıak esas olduğundan üçüncü olarak da Hüsn-ü zandan söz edilebilir.)
Günah olan zan yani su-i zan, gözün görmediği, kulağın işitmediği bir hususta kalbin kötülükle hükmetmesi ve dilin onu söylemesidir.
Günah olmayan zan, konuşulmayan, içte kalan zandır. Belki kalbe gelen şek ve şüphe etmekte affedilmiştir. Kötü söz gibi su-i zan da haramdır. Mesela " Bir erkekle bir kadını baş başa konuşurlarken gördüğümüzde, kalbimizde kötü bir düşünce oluşabilir; fakat bu kötü düşüncemizi başkasına söylediğimizde günah işlemiz oluruz. Çünkü onların başka bir sebepten dolayı bir araya gelmiş olma ihtimali vardır.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Aman aman zandan sakının, zira zan, sözlerin en çok yalan olanıdır."[36]
Bir adamın ağzı içki kokuyor diye ona ceza uygulanamaz. Çünkü bu kokunun başka şeyden olma ihtimali vardır. Adamın ağzı kokuyor diye içki içtiğine dair kötü zanda bulunmak haramdır. Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki Allahu Teala müslümanın canını, malını ve onun hakkında kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır.[37]
Ayrıca anlatılan bir rivayete göre: Selman-ı Farisi bir toplulukla sefere çıkmıştı. Aralarında Hz. Ömer de vardı. Pir yere indiler. Çardaklarını kurdular. Sofralarını hazırladılar. Ama Selman onlara yardım edemeden uyudu. Oradakilerden bazıları şöyle dediler:
"Bu adamın kastı ne? Hazıra konmak istiyor. Kurulmuş çardak, yapılmış yemek bekliyor." Selman uyanınca ona dediler ki:
"Resulullah'a git. Bize katık iste. Yemeğimize katık yapalım." Selman, Resulullah'a gitti. Onların dediğini anlattı. Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:
"Onlara git söyle; katık bulup yediler."
Selman gelip onlara söyleyince şöyle dediler:
"Biz daha bir şey yemedik ki."
Selman dedi ki:
"Resulullah size yalan söylemez. Gidin, durumu kendiniz bildirin."
Resulullah'a gittiler. Resul-i Ekrem(s.a.v) onlara şöyle buyurdu:
"Arkadaşınız uyurken, diyeceğinizi dediniz, katığınızı aldınız."
Bundan sonra, onlara şu ayeti kerime'yi okudu-
"Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır..."[38]
Her zaman İslam düşmanlarının saldırılarına maruz kalan müslümanlarm kardeşlik ve dayanışma bağlarını güçlü tutmaları ve ihtilafa düşmemeleri gerekir. Çünkü fertler arasındaki bir kırgınlık mücadeleyi olumsuz yönde etkileyecektir. Onun için İslam dini, kardeşlik bağlarını zayıflatan her şeyi yasaklayıp, müslümanlarm birbirleri hakkında daima hayır ve iyilik düşünmesini tavsiye etmiştir. Oysa zan, kesin bir delile dayanmadığından, hissedilen duygular ve akla gelen düşünceler olduğundan kardeşlik müessesesini temelden sarsmaktadır. .
Bazen şeytan, insana vesvese vererek kalpte kötü zan oluşturur ve-insana: "Senin bu zannın müminin ferasetin-dendir, zira .mümin Allah'ın nuruyla bakar." dedirtir. Hâlbuki kalpte oluşan bu düşünceler şeytanın vesvesesinden başka bir şey değildir. Bu vesveselerden kurtulmak için kalpte oluşan zan hakkında düşünmemek ve araştırma yapmamak gerekir.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
" Üç şey müminde bulunur. Fakat bunlardan kurtuluş çaresi vardır. Bunlardan biri su-i zandır. Su-i zandan kurtulmanın yolu, üzerine düşmemek ve araştırma yapmamaktır."[39]
Ne zaman, bir müslüman hakkında kalbinde bir zan oluşursa, hemen onun hakkında hüsn ü zan besle ve onun için hayır duası et. Böylece şeytanı kızdırmış ve kendinden uzaklaştırmış olursun.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Mü'mine hayır zanda bulunun."
Su-i zannın kötü meyvelerinden birisi de tecessüs etmektir. Gıybet, su-i zan ve tecessüs aynı ayette yasaklanmışlardır. Tecessüs, insanların gizli hallerini araştırmak, sırlarını ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Bir rivayete göre; Ab-durrahman b. Avf (r.a) şöyle buyuruyor:
" Bir gece Hz. Ömer (r.a) ile beraber Medine sokaklarında dolaşırken birden ışığı yanan bir ev gözümüze ilişti. Işığı yanan o eve gittiğimiz zaman, baktık ki, kapısı kilitli olup içeriden bağrışma sesleri gelmektedir. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) elimden tutup bana dedi ki:
" Bu evin kime ait olduğunu biliyor musun?" Ben de:
" Hayır bilmiyorum" dedim. Hz. Ömer(r.a):
" Bu ev Rabia b. Ümeyye b. Halefin evidir. Onlar şu anda içki içiyorlar. İçeri girelim mi ne diyorsun?"
Ben dedim ki:
-Ya Emir el mü'minin! Benim görüşüm şudur: Allah'ın bize yasak ettiği bir fiili şimdi yapmak istiyoruz. Çünkü Allah u Teala, Hucurat suresi 12. ayetinde:" Sakın tecessüs etmeyiniz" buyurmaktadır.
Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a), geriye döndü ve onları olduğu gibi bırakıp gitti.
Hz. Ömer (r.a)'ın, bu davranışı insanların ayıplarının örtülmesinin farz olduğuna ve başkasının gizli taraflarının araştırılmamasına delalet eder.
Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
" Ey dilleri ile iman edip, imanı gönüllerine akmayan topluluk, Müslümanları gıybet etmeyin, onların gizli hallerini araştırmayın. Çünkü müslümanların gizli hallerini araştıran kimsenin kusurlarını da Alİah u Teala araştırır. Allah u Teala kimin kusurlarını araştırırsa- evinin ortasında da olsa- onu açığa çıkarıp rezil eder."[40]
Adamın biri Abdullah b. Mesud(r.a)'e:
" Şu Velid b. Ukbe'ye baksana, sakalından hala şarap damlaları akıyor." dedi. İbn-i Mesud(r.a):
“ Biz araştırmaktan nehyolunduk, görürsek ona göre muamele yaparız." dedi.
Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:
" Sakın tecessüs etmeyiniz"[41]
Yani, kardeşinizin gizli yanım araştırmayınız.