beyzanur
Sun 6 December 2009, 03:37 pm GMT +0200
Kafileden Geri Kalan Adam
Karanlık bir gecede, uzaktan bir gencin sesi kulağa geliyor ve yardım isteyerek, anneciğim anneciğim diye inliyordu. Zayıf devesi, kafileden geriye kalmış ve sonunda yorgunluktan uyumuştu. Ne ettiyse deveyi hareket ettiremedi. Çaresizce devenin başında durmuş inlemekteydi. Bu sırada, Resul-i Ekrem (s.a.a), zayıflık ve güçsüzlükten dolayı, birisi kafileden ayrılıp yalnız ve yardımsız kalabilir diye, kafilenin arkasında gidiyordu. Uzaktan bir gencin iniltisini duydu. Yaklaşarak sordu: Ne oldu sana ?
- Ben Cabirim.
- Niçin geride kaldın?
- Ya Resulallah, devem yolda kaldı.
- Yanında sopan var mı?
- Evet.
- Bana ver.
Resul-i Ekrem (s.a.v) sopayı aldı ve sopanın yardımıyla deveyi hareket ettirdi. İkinci defa deveyi çöktürdü ve sonra ellerini üzengi yaparak Cabire bin dedi. Cabir bindi, bi likte yola koyuldular. Bu sırada Cabirin devesi daha da hızlı gidiyordu. Peygamber, yolda, Cabire karşı devamlı olarak, muhabbetle davranıyordu. Cabir saydı ve toplam yirmi beş defa Peygamberin onun için, af dilediğini gördü.
Yolda Cabire sordu: Baban Abdullahtan kaç çocuk kaldı?
- Yedi kız, ve erkek olarak, tek ben.
- Acaba babanın borcu kalmış mı?
- Evet.
- O halde Medineye döndüğün zaman alacaklılarla anlaş, ayriyeten hurma toplama zamanı, bana haber ver.
- Çok güzel
- Hanımın var mı?
- Evet.
- Kimle evlendin?
- Filan kadınla, filan kimsenin kızıdır, Medinenin dul kadınlarından biri.
- Niçin dengin olan bir kız almadın?
- Ya Resulallah, bir kaç tane genç ve tecrübesiz kız kardeşim vardı, genç ve tecrübesiz kadın almak istemedim, akıllı bir kadını, eş olarak seçmeyi, daha doğru gördüm.
- Çok iyi bir iş yaptın. Bu deveyi kaça aldın?
- Beş vukiyye altına.
- Mal, aynı kıymetle bizim olsun, Medineye geldiğinde gel, parasını al.
Yolculuk sona erdi ve Medineye döndüler. Cabir, teslim etme üzere, deveyi getirdi. Resul-i Ekrem (s.a.v), Bilale buyurdu: Cabire devenin parası olarak beş vukiyye ver. Buna ilave olarak babasının borçlarını ödemesi için üç vukiyye altın daha ver. Devesi de kendi malı olsun.
Sonra Cabire: Alacaklılarla anlaştın mı? diye sordu.
- Hayır ya Resulallah.
- Babandan kalanlar, borçlarına yetmiyor mu?
- Hayır ya Resülullah.
- Peki, hurma toplama zamanı bize haber ver.
Hurma toplama zamanı geldi, Resulullaha haber etti. Geldi ve alacaklıların hesabını kapattı. Yeteri miktarda da Cabirin ailesi için bir şeyler bıraktı.
Karanlık bir gecede, uzaktan bir gencin sesi kulağa geliyor ve yardım isteyerek, anneciğim anneciğim diye inliyordu. Zayıf devesi, kafileden geriye kalmış ve sonunda yorgunluktan uyumuştu. Ne ettiyse deveyi hareket ettiremedi. Çaresizce devenin başında durmuş inlemekteydi. Bu sırada, Resul-i Ekrem (s.a.a), zayıflık ve güçsüzlükten dolayı, birisi kafileden ayrılıp yalnız ve yardımsız kalabilir diye, kafilenin arkasında gidiyordu. Uzaktan bir gencin iniltisini duydu. Yaklaşarak sordu: Ne oldu sana ?
- Ben Cabirim.
- Niçin geride kaldın?
- Ya Resulallah, devem yolda kaldı.
- Yanında sopan var mı?
- Evet.
- Bana ver.
Resul-i Ekrem (s.a.v) sopayı aldı ve sopanın yardımıyla deveyi hareket ettirdi. İkinci defa deveyi çöktürdü ve sonra ellerini üzengi yaparak Cabire bin dedi. Cabir bindi, bi likte yola koyuldular. Bu sırada Cabirin devesi daha da hızlı gidiyordu. Peygamber, yolda, Cabire karşı devamlı olarak, muhabbetle davranıyordu. Cabir saydı ve toplam yirmi beş defa Peygamberin onun için, af dilediğini gördü.
Yolda Cabire sordu: Baban Abdullahtan kaç çocuk kaldı?
- Yedi kız, ve erkek olarak, tek ben.
- Acaba babanın borcu kalmış mı?
- Evet.
- O halde Medineye döndüğün zaman alacaklılarla anlaş, ayriyeten hurma toplama zamanı, bana haber ver.
- Çok güzel
- Hanımın var mı?
- Evet.
- Kimle evlendin?
- Filan kadınla, filan kimsenin kızıdır, Medinenin dul kadınlarından biri.
- Niçin dengin olan bir kız almadın?
- Ya Resulallah, bir kaç tane genç ve tecrübesiz kız kardeşim vardı, genç ve tecrübesiz kadın almak istemedim, akıllı bir kadını, eş olarak seçmeyi, daha doğru gördüm.
- Çok iyi bir iş yaptın. Bu deveyi kaça aldın?
- Beş vukiyye altına.
- Mal, aynı kıymetle bizim olsun, Medineye geldiğinde gel, parasını al.
Yolculuk sona erdi ve Medineye döndüler. Cabir, teslim etme üzere, deveyi getirdi. Resul-i Ekrem (s.a.v), Bilale buyurdu: Cabire devenin parası olarak beş vukiyye ver. Buna ilave olarak babasının borçlarını ödemesi için üç vukiyye altın daha ver. Devesi de kendi malı olsun.
Sonra Cabire: Alacaklılarla anlaştın mı? diye sordu.
- Hayır ya Resulallah.
- Babandan kalanlar, borçlarına yetmiyor mu?
- Hayır ya Resülullah.
- Peki, hurma toplama zamanı bize haber ver.
Hurma toplama zamanı geldi, Resulullaha haber etti. Geldi ve alacaklıların hesabını kapattı. Yeteri miktarda da Cabirin ailesi için bir şeyler bıraktı.