- Kadını aşağılayan uydurma hadisler

Adsense kodları


Kadını aşağılayan uydurma hadisler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Sat 16 October 2010, 09:52 pm GMT +0200
Yozlaşan Geleneksel Tavır; Kadını Aşağılayan Uydurma Hadisler


Bilindiği gibi İslâm dininin ana kaynağı Kur’ân-ı Kerim’dir. İkinci sırada ise Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sözleri, uygulamaları, açıklama ve takrirleri gelir. Kur’ân-ı Kerim, bizzat Hz. Peygamber’in sağlığında yazıya geçirildiği halde Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hadisleri/sözleri,  sonraları yazılmıştır. İşte bu yüzdendir ki, birçok söz Hz. Peygamber’e isnad edilebilmiştir. Bu itibarla Peygamberimizin hadislerinden yararlanırken çok dikkatli olmak gerekir. Şurasını hiçbir zaman hatırdan çıkarmamak gerekir ki, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sözleri asla Kur’ân-ı Kerîm’e ters düşmez. Çünkü Peygamberimizin görevi, Kur’an’a ters düşmek değil; aksine onu açıklayıp ona uygun hareket etmektir. Bu itibarla Kur’an’a ters düşen bir rivâyetle karşılaştığımızda onun uydurma olduğu husûsunda en ufak bir kuşkumuz dahi olmamalıdır. Yine iyice bilinmelidir ki çeşitli mezhep ve fırkalar tarafından kendi görüşlerini desteklemek üzere birçok hadis uydurulmuştur.

 
İslâm’a düşmanların İslâm’ı içten yıkmak için hadis uydurmalarının ve dinî, sosyal ve kişisel çıkar temini için bunu yapanların yanında, cehâlet ve bağnazlığın yönlendirdiği şekilde kendi anlayışlarına göre İslâm’a hizmet etmek için de hadis uydurulmuştur. Kadınlara ilişkin uydurulan sözlerin de çoğunlukla “kadınları toplumun fitnesinden, toplumu da kadınların fitnesinden koruyup gözetme” gibi amaçlara mâtuf oluşları muhtemeldir. Ancak, sebebi ne olursa olsun, hadis uydurmayı normal karşılayan kimselerin kapasitesi ve mantığınca maslahat sayılan ifâdeler, kadınları eksik ve kusurlu, fesâda ve fitneye yol açacak ve erkekleri yoldan çıkarmak için şeytana yardımcı olan ikinci sınıf insan cinsi saydıran; bu yönleriyle de İslâm’ın evrensel ve ebedî mesajını bulandıran, İslâm’a yapılan saldırılarda yoğunlukla kullanılan, din düşmanlarının eline fırsat veren ve dine iftira eden dayanaklar olmuşlardır.   

 
Nice konularda olduğu gibi, kadın konusunda da Kur’an’la uyuşmayan birçok hadis uydurulmuş, Kur’an’a ters görüşler din adına ortaya atılmış ve kadını aşağılayıcı uygulamalar din adına ortaya konulmuştur. Kur’an’ın büyük bir devrimle kadın haklarını yerleştirmesi ve asr-ı saâdetteki kadınların hemen her konuda erkeklerle aynı haklara sahip olması gibi prensipler zamanla yozlaştırıldığı ve aslî çizgisinden saptırıldığı halde, evet bütün bunlarla birlikte, Ortaçağdaki Batıda ve tüm dünya ülkelerindeki uygulamalarla karşılaştırıldığında kadınlara en az haksızlık müslüman toplumlarda ortaya çıkmıştır. Buna rağmen, kadını aşağılayıcı mâhiyette olan sözleri, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş ve kadın haklarını topluma yerleştirmede büyük gayretler sarfetmiş Hz. Peygamber’in söylemiş olması asla mümkün değildir.     

 
Bazı dinî eserlerde yer alan, halk arasında da sahih hadismiş gibi kabul edilen rivâyetlerin en meşhur olanlarını gözler önüne sermenin (bazı küçük sakıncalarına rağmen), faydasının daha büyük olduğu kanaatiyle bunlardan yola çıkarak kadın hakkında değerlendirme yapılmasın diye belirtelim. Bunlardan bir kısmı, mevzû/uydurma, bir kısmı zayıf (uydurma olma ihtimali büyük), bir kısmı da anlamı ve üslûbu yönüyle şüphe uyandıran, eğer sahih iseler Kur’an bütünlüğü içinde te’vil edilmesi veya mecâzî olarak yorumlanması gereken sözlerdir:

 

“Şâyet ben, bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.”

“Eğer kocanın tepesinden ayağına kadar bütün bedeni irinler içinde kalıp hanımı o irinleri diliyle silerse, yine de ona karşı teşekkür etmek vazifesini edâ etmiş sayılmaz.”

"Uğursuzluk üç şeydedir: At, kadın ve evde."

“Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz.”

“Kadınlara itaat, pişmanlıktır.”

“Kadınlara danışın, fakat onların dediklerinin tersini yapın.”

“Kadınları Allah Teâlâ geride bıraktığı gibi siz de geride bırakın.”

“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne fesat olarak hiçbir şey bırakmadım”

“Kadınların akılları şehvetlerindedir.”

“Kadınları göze çarpan mevkîlere oturtmayın, yazıyı da öğretmeyin. Dikiş öğretin ve Sûre-i Nûr’u da iyi öğretin.”

“Havvâ olmasaydı, hiçbir kadın kocasına ihânet etmezdi. İsrâiloğulları da olmasaydı (bekleyen) et bozulmazdı.”

“Cennet sâkinlerinin en azı kadınlardır.”

“Kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan kadınlardan başkasını görmedim.”

“Kadın üzerinde en fazla hakkı olan kişi kocasıdır; erkek üzerinde en fazla hakkı olan kimse ise annesidir.”

“Hangi kadın, kocası kendisinden râzı olarak vefat ederse, cennete girer.”

"Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinize silerdiniz."

"...Kadınların dinleri ve akılları eksiktir."

"Şüphesiz kadın, karşınıza bir şeytan sûretinde gelir ve bir şeytan sûretinde gider."

“Kadın avrettir, dışarı çıktımı şeytan ona istişrâf eder/muttalî olur.”

“Kadınlar arasında sâliha kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.”

"Doksan dokuz kadından biri cennette, diğerleri ise cehennemdedir."

"Kadınlara danışmayın, onlara muhâlefet edin. Kadınlara muhâlefet edin, zira kadınlara muhâlefet berekettir."

"Kadınları önünüze geçirmeyin, onların üç adım önünden yürüyün."

"Kadınları yüksek yerde oturtmayın."

"Kadınlar için kabir daha hayırlıdır." 

"Kadınların hayırlı işi, yün eğirmektir."

"Kadın, kocasından izinsiz evden çıkarsa, her şey onu lânetler."

"Kadınları aç ve çıplak bırakın."

 “...Kadın bir eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır...”

"Kadınlar (muhâlefette ve istediklerini yapmada erkeklerden) baskındırlar."

"(Namaz kılanın önünden geçen) kadın, köpek ve eşek (ve domuz), namazı keser."

"...Cehennem ehlinin çoğunluğunun kadınlar olduğunu gördüm. 'Neden ey Allah'ın Rasûlü?' diye sordular. (Cevâben:) "küfürlerinden dolayı" buyurdu. 'Allah'ı mı inkâr ediyorlar?' (diye tekrar) sordular. "Kocalarına karşı nankörlük ederler; iyiliğe karşı nankörlük ederler. İçlerinden birine dünya durdukça iyilik etsen, sonra, senden bir şey görse, (hemen) 'senden asla hiçbir hayır görmedim ki!' der." 


Amr bin el-Âs'dan diyor ki: "Biz Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte bir dağ yolunda bulunurken, ansızın şöyle dedi: "Bakın! Bir şey görüyor musunuz?" Biz dedik ki: 'Kargaları görüyoruz. İçlerinde, gagası ve ayakları kızıl renkli, alaca bir karga var.' Rasûlullah şöyle buyurdu: "Kadınlardan cennete girebilecek olanlar, ancak şu (siyah) kargalar içindeki alaca karga gibi olanlardır."

 
Genellikle bu tür sözler (hadis rivâyetleri) ilim sahipleri ve araştırmacılar tarafından eleştirilmiş veya Kur’an’a uygun şekilde te’vil edilip yorumlanmış ise de; bu eleştiri ve yorumlar, kadını horlayan ve çirkin ifâdeli bu sözleri din gibi, mutlak hakikat olarak ve sahih hadis kabul ederek benimseyen geniş kitlelere ulaşamamıştır. Örneğin İbn Hazm, “İnsanın insana secde etmesi câiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim” mealindeki hadisi, râvîsi Şerik bin Abdillah, müdellistir, münker hadisleri zayıf râvîlerden alır, onların adını gizleyerek güvenilir râvîlere nisbet eder” diyerek cerhetmiştir. İbn Hazm, Hz. Âişe’den nakledilen, “Kadın üzerinde en fazla hakkı olan kişinin kocası, erkek üzerinde en fazla hakkı olan kimsenin ise annesi olduğu”na dâir hadis rivâyetini reddederken de şöyle der: Ebû Utbe (hadisi rivâyet eden şahıs), meçhuldür, onun kim olduğu bilinmiyor. Üstelik Kur’an ve sahih hadis, böyle bir hükmü geçersiz kılmaktadır.”[386]

Bu rivâyetlerden yola çıkılarak kadının küfre yakın nankörlüğüyle birlikte, âile reisi erkeğin kutsallığı(!) ile ilgili Kur'an ve Sünnet çizgisinden nasıl uzaklaşılıp yozlaşıldığı konuda yüzlerce örnekten birini, ibret olsun diye verelim. "...Onlardan (kadınlardan) birine dünya durdukça iyilik etsen, sonra senden bir şey görse  (hemen) 'senden asla hiçbir iyilik görmedim ki!' der." Bu rivâyette tarif edilen "katıksız nankörlük" durumunu izah sadedinde İbn Hacer'in haber ile ilgili yorumları, Buhârî'nin İman bölümü içinde -sözkonusu rivâyete dayanarak- bir alt başlığın adını: "Kocaya Karşı Nankörlük ve Küfür Olmaksızın Küfür" şeklinde belirleyerek verir. İbn Hacer'in Kadı Ebû Bekir b. El-Arabî'den naklettiği görüşler, bu rivâyetin içine yerleştirildiği bağlamı ortaya koyması açısından oldukça ilginç ve önemlidir. Buhârî'nin meşhur şerhi Fethu'l-Bârî'den iktibas edelim:
"Kadı Ebû Bek bin el-Arabî, bu (bab başlığının) şerhi sadedinde, şunları söylemiştir: 'Musannıfın bundan murâdı, itaatin iman olarak isimlendirildiği gibi, meâsînin (günahların) de küfür olarak isimlendirilebileceğini beyan etmektir. Fakat kadına küfrün atfedildiği yerlerde kastedilen, kişiyi dinden çıkaran küfür değildir. Birçok günah çeşidi arasında, kocaya karşı nankörlüğün özel olarak seçilmesi (Rasûlullah'nı şu sözüne atfen), hoş bir inceliktir. Hadis şöyledir: 'Eğer birinin birine secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.' Buna göre, kocanın hakkı, Allah'ın hakkı ile eş düzeyde mütâlaa edilmiştir. Kocanın karısı üzerindeki hakkı bu dereceye ulaşmışken, kadın kocasına karşı nankörlük ederse, bu onun, Allah'ın hakkını küçük gördüğüne dâir bir delil olur. Bu sebeple ona küfür ıtlak edilir; ancak bu dinden çıkarmayan bir küfürdür."[387]   

“Uğursuzluk evde, kadında ve kısraktadır” şeklindeki Ebû Hüreyre’nin rivâyet ettiği meşhur hadis rivâyetine ise, Hz. Âişe, duyduğu zaman itiraz ederek şunları söylemiştir: “Kur’an’ı Ebu’l-Kasım’a indirenin hakkı için, bu hadisi aktaran yalan söylemiş. Rasûl (s.a.s.) ancak şunu dedi: “Câhiliyye ehli şöyle derlerdi: ‘Uğursuzluk; binek kadın ve evdedir.”

Bu bağlamda bir hadis rivâyetinin eleştirisine, Mısır’lı mütefekkir Muhammed Gazzâli, şöyle yer veriyor: Buhârî’nin isnâdıyla rivâyet ettiği hadisin metni şöyle: “Havvâ olmasaydı hiçbir kadın kocasına ihânet etmezdi. İsrâiloğulları da olmasaydı (bekleyen) et bozulmazdı.” Muhammed Gazzâli, bu rivâyete ilişkin olarak şunları söylüyor: “Âdem’e ihânet eden Havvâ, nasıl ve kiminle ihânet etmiştir? Bu söz, tamâmen Hıristiyan akîdesine benziyor. Kâ’bu’l-Ahbar’ın söylediği bu sözü, Kur’an reddetmiştir. Bilakis Kur’an, Âdem’i cennetten çıkaranın Havvâ değil; şeytan olduğunu belirtmiştir. Havvâ’nın Âdem’e ihâneti kesinlikle İslâmî bir anlayış değildir. Ahd-i Atîk’ten kalma bir sözdür. Etin bozulup bozulmaması ise, tamâmen tabiî bir kanundur. Bekletilen et bozulur. Bu rivâyetin akla ve mantığa ters düştüğü âşikârdır. Kabulü mümkün değildir.[388]

Uydurma veya Peygamber (s.a.s.)’in konuşmalarından yanlış aktarılan hadislerin yanında; mantık ve anlam itibarıyla çirkin ve zorlayıcı, Kur’an ahkâmına ve sahih sünnete aykırı da olsa halk içinde dinî bir hassâsiyetle ve teslimiyetle kabul görerek yaptırım gücüne sahip olan kıssalar da, kadına uğursuzluk ve aşağılama atfeden anlayışları besleyip desteklemiştir. Bu kıssalarda genellikle kadının zihinsel yetersizliği ve akılsızlığı, irâdesizliği ve güvenilmezliği, nankörlüğü ve kadirbilmezliği, cinsel açıdan zaaf içinde ve dirençsiz oluşu, gösteriş düşkünlüğü yüzünden denetlenmesinin gerekliliği, okuyup yazmasının sakıncaları gibi konuların; zaman zaman edebe aykırı, müstehcenliğe varan bir üslûpla işlendiği görülmektedir. Bu tür kıssa ve menkıbelerin müslümanlar nezdinde yüzyıllardır mûteber olan âlimlerin/yazarların kitaplarında kayıtsız yer edişleri ise ayrı bir problem teşkil etmektedir.[389]         

Geleneksel bakış açısında müslümanların, kadını bu derece aşağılayan ve Kur’an’a tamamen ters söylemleri Rasûlullah (s.a.s.)’ın ağzına nasıl yakıştırdıklarını doğrusu anlamak mümkün değildir. Kadını ikinci sınıf varlık gören, erkeği dünyada ve âhirette üstün sayan, bunun sebebini de savaş gücünün olmasında, Cuma namazına iştirâk edebilmesinde, sakallı ve sarıklı olmasında bulan bir düşünce ile; üstünlüğü takvâda gören Kur’anî bir anlayış elbette bağdaşamaz. Geleneksel değerlendirmeler, maalesef bize, üstünlüğün takvâda olduğunu vurgulayan İslâm değerleri yerine, kadını hor gören, ikinci sınıf varlık sayan câhiliyye düşüncelerini hatırlatmaktadır.

Bu bakış neticesinde, kadının erkeğe kayıtsız şartsız itaati, onun her alanda kendisinden üstün olduğunu bilmesi, iki adım gerisinden yürümesi, fitne çıkarmamak için mescidlere gitmemesi, namazını evinin en ücrâ köşesi olan yatak odasında kılması, sesini erkeklere hiçbir şekilde duyurmaması, buna rağmen cehennemin çoğunluğunu kendi cinsinin oluşturacağına inanması, kemikleşmiş gelenek içinde kadına “takvâ” başlığı altında sunulmuş, toplumdan soyutlanıp evine kapanabildiği ve bunları uygulayabildiği ölçüde takvâda ileri gideceği düşüncesi yerleştirilmiştir. Bugün de, bu düşüncelerin hâkim olduğu kitle çoğunluktadır. Kadınların kendilerine biçilen bu konumu kabul edip benimsemeleri, bu anlayışın “din” adı altında sunulmuş olması ve kadınların ilmî birikimlerinin az olmasından kaynaklanmıştır. Çünkü Kur’an’da bu şekilde bir cinsin toplumda pasifize edilmesi sözkonusu olmadığı gibi Rasûlullah (s.a.s.) döneminde de bu şekilde yaşanmamıştır. Hz. Peygamberle istişâre eden, savaşlara katılan, şehid olan, mescidleri kullanıp Cuma ve vakit namazlarını ikame eden, ilim öğrenen ve öğreten, vahyî sorumluluklarını gerçekleştirmek için çaba sarfeden son derece aktif kadınların olduğunu biliyoruz. Hz. Âişe’nin bir ordu komutanı olarak savaşa katılması, muhâlefet lideri olması da önemli bir veridir. Savaştaki tarafı konusunda eleştiri almış olsa da kadın olmasından dolayı herhangi bir tenkit ve itirazla karşılaşmamıştır. Bu da bize ilk dönemlerde kadının toplumda sahip olduğu aktif rolü ve kadına bakış açısının bugünkünden ne kadar farklı olduğunu göstermektedir.

Daha sonraki dönemlerde başlayan yozlaşma ve câhilî düşüncelerin İslâm adı altında canlanması konusunda, sorumluluk sadece müslümanlara âittir. Çünkü İslâm, insan olma, sorumluluğu yerine getirme noktasında ayrım gözetmemiş, getirdiği prensiplerle kadın ve erkeğin fıtrî yönlerine uygun bir şekilde hayatı tanzim etmelerini istemiştir. İslâm, kadın ve erkeğin birbirini tamamlar mâhiyetteki yönlerini hiçbir zaman birinin üstünlüğü ve avantajı, diğerinin eksikliği, noksanlığı olarak görmemiş ve böyle görülmesini eleştirmiştir. Kadının hor ve aşağılık görülmesi, erkeğin emrinde ve onun hizmeti için yaratılmış olduğu düşüncesi câhiliyye Arapları tarafında da söylense, bozulma sürecindeki müslümanlar tarafından da söylense “câhilî düşünceler”dir. Ve Kur’an bu sapma hallerinin ıslahı için gelmiştir.

Bugün müslüman kadının düşünmesi gereken, kendisinin yeryüzünün imarı için yaratılmış bir halife olduğu, yeryüzünde İslâm’ı hâkim kılma, iyiliği emredip kötülükten sakındırma ve fitneyi kaldırma gibi çok büyük bir “emânet”i yüklendiğidir. Ve herkes Allah huzurunda hesap verirken “yalnız” olacaktır. Kimse cinsiyetini mâzeret göstererek bu sorumluluktan kaçamayacaktır. Müslüman kadının bu asil ve öncelikli görevlerini bir kenara itip ayrıntılarla uğraşmasının zamanı geçmiştir. Çünkü şu anda yeryüzünde büyük bir fitne, şirk ve fesat hâkimdir. Bunun sebebi ise tevhidî bilinci yitirmemiz ve sorumluluklarımızı unutmamızdır. O halde, kadın-erkek hepimize düşen, vahyî doğruları anlamaya ve hayata hâkim kılmaya çalışmak olacaktır.

Bu veriler ışığında kadın konusunda üç temel yaklaşımın varlığından söz edilebilir: Bir: Vahyi tamamen gözardı ederek akıl ve nefislerini ilâh edinenlerin oluşturduğu dünkü ve bugünkü câhilî düşüncede kadın. İki: Vahyin belirlediği modele, tarih içinde şekillenen bazı câhilî etkileri eklemleyen geleneksel yaklaşımda kadın. Üç: Kur’an’ın şekillendirdiği anlayışta kadın. Hepimizin özlediği ve gerçekleştirme için çaba sarfetmesi gerektiği yaklaşım, elbette üçüncüsüdür. Ve bu yaklaşım, sadece kadın konusunda değil; hayatı anlama ve değiştirmede ihtiyaç duyduğumuz ve her konuda başvuracağımız temel dinamiğimiz olmalıdır.[390]


[386] Bak. İbn Hazm’ın Kütüb-i Sitte’ye Bakışı, Selman Başaran, İslâmî Araştırmalar, c. 2, sayı 19-20, s. 6

[387] Fethu'l-Bârî, 1/105; Umdetu'l-Kari, 1/203

[388] Bak. Sünnet Üzerine Bir Kitap ve Bir Açıkoturum, İslâmî Araştırmalar, c. 5, sayı 2, s. 100-118

[389] Cihan Aktaş, Kadının Toplumsallaşması ve Fitne, İs. Araş. c. 10, sayı 4, s. 245

[390] H. Koç, F. Candan, Kur'an Çerçevesinde Kadın, Haksöz, sayı 31, Ekim 93, s..28-29; Yozlaşan geleneksel tavırla Kur’an’ın bakış açısı arasındaki farkın anlaşılmasına yönelik geniş bilgi almak isteyenler şu kitaplara bakabilirler: 1- İslâm Kadın Ansiklopedisi -Tahrîru'l-Mer'e- 1-4, Abdülhalim Ebu Şakka, Denge Y., 2- Kadın Karşıtı Söylemin İslâm Geleneğindeki İzdüşümleri, Hidayet Şefkatli Tuksal, Kitâbiyat Y., 3- Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Ali Osman Ateş, Beyan Y., 4- Uydurma Hadislerle Kadın Aleyhtarlığı, Mustafa Çelik, Ölçü Y., 4- Hatalı Atasözleriyle Kadın Aleyhtarlığı, Mustafa Çelik, Ölçü Y.

ayten
Sat 16 October 2010, 10:26 pm GMT +0200
Selamün Aleyküm...

Sevgili kardeşim , çok önemli ve güzle bi konu açmışsın ALLAH razı olsun...
Konuya bende küçük bi ekleme ile katkıda bulunmak isterim müsadenle...




Kadın İle İlgili Sözler

Kadın annelikte ve kadınlıkta şeref bulan varlıktır

Kadın namus ve iffet tineti olduğu gibi en şayanı takdir ve hayranlıkla karşılanacak diğer bir yanı da ictimai terbiyesi ve sadakati olan değerli insandır

Kadın suri zinetin altında ezilmiş bir zavallı metai değil iç zineti sayılan namus, iffet ve fazilet mefhumlarıyla meleklerden daha ulvi olan bahtiyar insandır

Kadın yüce İslam dini tarafından emniyet altına alınmış değerli varlıktır

Kadın erkeğin eşi, yuvanın güneşidir

Kadın fazilete uyanmış, iç alemiyle bulunduğu hanede evin dört bir köşesinden ışıklar saçan kristal bir avizeye benzeyen kıymetli bir şahsiyettir

Kadın tedbiriyle , yuvaya nizamı, ahengi veren tebessümüyle haneyi mutlu eden, şenlendiren kişidir

Kadın çocukların öğrenim ve terbiyesiyle, aileye düzen veren, huzur ve ahenk getiren insanlık mektebinin ilk hocasıdır

Kadın iyiyse ahireti kazandıran, kötüyse dünyayı zindan edendir

Kadın yuvayı yaşatan, mutluluğu kuşatan bulunmaz hazinedir

Kadın, ailenin saadeti veya felaketidir

Kadın akılsızlığıyla reklam konusu haline getirlmesine razı olan değil, iffet ve vakarıyla takdir ve saygı kazanan ve olgun ahlakıyla meziyetiyle kadınlığa şeref kazandıran muhteremedir

Kadın, namusu terbiyesi ve yuvasına bağlılığı ile bulunduğu evi cennet köşeleinden bir köşe haline getiren saadet timsalidir

Kadın, erkeği yuvaya aileye bağlayan sadık bağdır...



Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır (50) buyurmuştur

Rasûlullâh (sav) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukûkunu gözetmeye dâvet etmekte ve bu konuda:

Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâhdan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâhın bir emâneti olarak aldınız(51) buyurmaktadır

Başka bir hadîsi şerîflerinde de:

Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım (52) buyurur

Peygamber (sav) Efendimiz, erkeklere, kadınlara dâimâ iyi davranmalarını tavsiye ederek:

Müminlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır (53) buyurmaktadır

Vedâ Haccındaki meşhûr hutbesinde Peygamber (sav) Efendimiz:

Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâhdan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardırbuyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır

Muâviye bin Hayde (ra) der ki; Rasûlullâh (sav)e:

Ey Allâhın Peygamberi, bizim herhangi birimizin hanımının, kocası üzerindeki hakkı nedir?" dedim Hz Peygamber (sav) buyurdular ki: "Yediğin gibi onu da yedirmek, giydiğin gibi onu da giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbûr kaldığında onu, ancak ev içinde yapmaktır" (54) Başka bir hadîsi şerîflerinde:

Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin! (55) buyurmuşlardır

Kadınlarla iyi geçinmek Kurânı Kerîmin emridir:

Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile! Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur (56)

Hz Peygamber (sav) Efendimiz bu konuda:

Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!" (57) buyurmaktadır Kadınlara karşı daima hoşgörülü olmalıdır Nitekim bir hadîsi şerîfte:

Mümin bir erkek, mümin bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir (58) buyurulur

Bir insanın her işi ve her huyu hoşumuza gitmeyebilir Fakat iyi niyetli ve ülfet edilir insan, kendi hanımında hoşuna gidecek nice meziyetler bulabilir Onlarla kendisini memnûn ve mesûd edebilir Bunun için ayıp aramaya değil, meziyet aramaya bakmalıdır Zîrâ mârifet iltifâta tâbîdir İltifatsız mârifet zâyîdir (59)

Dînimizde Kadın-Erkek Eşitliği:

İslâm Dîni, kadın-erkek bütün insanların yaratılışta eşit olduğunu ilan ederek, kadını, insanlık şeref ve haysiyetine, gerçek benliğine ve kişiliğine kavuşturmuştur Kurânı Kerîmde şöyle buyurulur:

Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık Sizi, sırf birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık Şüphesiz ki, sizin ALLAH nezdinde en şerefliniz takvaca en ileride olanınızdır (60)

Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücûda getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinizden korkun! (61)

Kurânı Kerîm, kadın ile erkek arasında hiçbir ayırım yapmamakta, her ikisine de aynı hak ve sorumlulukları yüklemektedir Bununla ilgili olarak âyeti kerîmede: Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mü’min kadınlar, tâate devam eden erkekler ve tâate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevâzî erkekler ve mütevâzî kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allâh’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte ALLAH, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfât hazırlamıştır (62) buyurulur Peygamber (sav) Efendimiz de:

Şüphe yok ki, kadınlar erkeklerin dengi, benzeri ve tam bir eşidir (63) buyurur..

hafız_32
Sun 17 October 2010, 04:43 pm GMT +0200
Ve aleykum selam.ALLAH razı olsun kardeşim.Güzel bir katkı olmuş:)

Elinize emeğinize sağlık.Selametle

RAMAZAN 7/D
Wed 11 February 2015, 10:05 am GMT +0200

Yüce Allah (cc) kainatta her şeyi erkekli ve dişili olarak çift yaratmıştır. Evrende gördüğümüz her şeyin bir eşini de beraberinde görürüz. Bütün canlılar aleminde, her şeyin bir erkeği olduğu gibi bir de dişisi yaratılmıştır. Bu, Yüce Allah’ın kurduğu bir sistemdir. İnsan da aynı kanun gereği çift olarak erkekli ve dişili, kadın erkek olarak yaratılmıştır. Yüce Allah bu konuda şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık..”
“Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli- dişili) iki eş yarattık.”
Kur’an, insan olması bakımında kadını erkekle eşit bir varlık olarak yaratmıştır. Allah (cc) insanları daha huzurlu ve mutlu bir hayat sürmeleri için çift yaratmıştır.

Burcu7
Thu 12 March 2015, 06:05 pm GMT +0200
malesef kadınlar dışlanan taraf oluyor kullanılan taraf oluyor aynı zamanda da nefsi yüzünden en çok yanlışı yapan taraf oluyor

saniye
Thu 12 March 2015, 07:30 pm GMT +0200
Ve aleykumusselam. Gündemde olan konulardan biri güncellenmiş oldu. Emeğinize sağlık kardeşlerim. Bu tur uydurma sözler konusunda dikkati olmak gerekli.

[Muhammed]
Thu 12 March 2015, 08:17 pm GMT +0200
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah...Konu çok güzel anlatılmış.Kadınlara özen göstermeliyiz.Çünkü kadın her şeydir.Efendimiz (S.A.V) kadınlara nasıl değer verdiyse bizlerinde öyle değer vermemiz gerek.Rabbim (celle celaluh) razı olsun paylaşımdan dolayı İnşaAllah...