- Kabirlerin yakınında namaz kılmak

Adsense kodları


Kabirlerin yakınında namaz kılmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Wed 9 March 2011, 04:26 pm GMT +0200
Kabirlerin yakınında namaz kılmak

›-8- Kabirlere doğru yönelmek sözkonusu olmasa dahi kabirlerin yakınında namaz kılmak.
 

Bu hususta birkaç hadis-i şerif vardır. Birincisi Ebu Said el-Hudri (r.a)'dan dedi ki: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Yeryüzü bütünüyle mesciddir, kabristan ve hamam müstesna."….Hadisi -Nesai dışında- Sünen sahibleri ile başkaları Hakim'in belirttiği ve Zehebi'nin de muvafakat ettiği üzere Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Mürsel olmakla illetli olduğu da söylenmiştir. Ancak bunun hiçbir kıymeti yoktur. Mürsel olduğu kabul edilecek olsa dahi irsalin sözkonusu olmadığı ve Müslim'in şartına uygun bir başka yoldan da gelmiş bulunmaktadır. Ben bu hususta es- Semeru'l-Müstetat adlı eserin namaz konusunun altıncı bahsinde geniş açıklamalarda bulundum.

 

İkinci hadis: Enes'den rivayete göre: "Peygamber (s.a) kabirler arasında namaz kılmayı yasaklamıştır."[11]

 

Üçüncüsü İbn Ömer'den rivayete göre Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Evlerinizde namazınızdan bir pay ayırınız. Evlerinizi kabirlere döndürmeyiniz."[12]

 

Dördüncü hadis: Ebu Hureyre'den dedi ki: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki:

"Evlerinizi kabirlere döndürmeyiniz. Şüphesiz şeytan içinde el-Bakara suresinin

okunduğu evden kaçar."

 

Hadisi Müslim rivayet etmiştir. Buhari  (3). olarak zikrettiğimiz hadisin bulunduğu bölüme şu başlığı vermiştir: "Kabristanda namaz kılmanın mekruhluğu babı" Hafız İbn Hacer şerhinde -özetle- bu babı bu şekilde kullanmasını şöylece açıklamaktadır: "(Buhari) Peygamber efendimizin hadis-i şerifteki: "Ve onları kabirlere döndürmeyiniz." buyruğundan kabirlerin ibadet mahalli olmadığı hükmünü çıkarmıştır. Dolayısıyla kabirler arasında namaz mekruh olur. el-İsmaili bu başlığı kullandığı için Buhari ile anlaşmazlığa girerek şöyle demiştir: Hadis kabristanda değil, kabirde namaz kılmanın mekruhluğuna delil teşkil etmektedir.

 

Derim ki: Bu hadis Müslim'in, Ebu Hureyre'den: "Ve evlerinizi kabristana dönüştürmeyiniz" lafzı ile rivayet ettiği gibi "kabristan" lafzı ile de varid olmuştur. İbnu't-Tıyn şöyle demektedir: Buhari hadisi namaz kılmanın mekruh olduğu anlamında yorumlamıştır. Bir topluluk ise şu şekilde yorumlamışlardır. Hadis sadece evlerde namaz kılmaya teşvik mahiyetindedir. Çünkü ölüler namaz kılmazlar. Sanki şöyle buyurmuş gibidir: Sizler evlerinde namaz kılmayan ölüler gibi olmayınız. Çünkü onların evleri kabirdir. (İbnu't-Tiyn) dedi ki: Namazın kabristanda kılınmasının caizliği ya da bunun men edilmesine gelince, bu hadiste bunlara dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

 

Derim ki eğer bu ifadeleriyle mantuk (lafız olarak söylenen) yolu ile bu hüküm çıkartılmaz demek istemişse bu kabul edilebilir. Şâyet bunun kayıtsız ve şartsız olarak (mutlak manada) çıkarılmayacağını kastediyorsa bunu kabul edemeyiz. Çünkü daha önce bu hükmün nasıl çıkartıldığını açıklamış bulunuyoruz. Diğer taraftan İbnu'l-Münzir ilim ehlinin pek çoğundan bu hadisi kabristanın namaz kılınacak yer olmadığına delil gösterdiklerini nakletmiştir. el-Beğavi, Şerhu's-Sünne'de ve el-Hattabi de böyle demişlerdir."

 

Derim ki işte daha çok tercihe değer olan budur. Hadis-i şerif kabristanın namaz kılınacak yer olmadığına delil teşkil eder. Özellikle Ebu Hureyre'nin lafzı ile gelen rivayet bu hususa delalet bakımından daha açıktır. el-İsmaili'nin: Hadis kabrin içinde namaz kılmanın mekruh oluşuna delildir. Kabristanda değil demesine gelince, bu açıklama Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadise açıkça muhalif olmakla birlikte İbn Ömer'in hadisinden böyle bir mana çıkarmak güzel olmaz. Çünkü zaten adeten kabrin içinde namaz kılmak mümkün değildir. Şariin (Peygamber efendimizin) sözü nasıl böyle yorumlanabilir. İbnu't-Tiyne'in: "Ölüler namaz kılmazlar" şeklindeki açıklamasına gelince; Bu açıklamada doğru değildir. Çünkü şeriatte bunun nefyedildiğine dair herhangi bir nass varid değildir. Üstelik bu gaybi hususlardan olup, nassa dayalı olmadan bu konuda kesin bir ifade kullanmamak gerekir. Burada da böyle bir nass yoktur. Hatta bu konuda mutlak bir ifade kullanmamak gerektiğini belirten rivayetler gelmiştir. O da Musa (s.a)'ın, Rasûlullah (s.a)'ın İsra gecesinde onu gördüğü şekilde kabrinde namaz kıldığıdır. Bu şekildeki rivayeti Müslim Sahih'inde zikretmiş bulunmaktadır. Aynı şekilde peygamberler de Sahih-i Buhari'de sabit olduğu üzere o gece Peygamber efendimize uyarak namaz kılmışlardır. Hatta onun şöyle buyurduğu da sabittir:

 

"Peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar." Bu hadisi Ebu Ya'la (3425)'de ceyyid bir isnad ile rivayet etmiştir. Bu hadisin yer aldığı kaynakları el-Ahadiysu's-Sahiha (622)'de göstermiş bulunuyorum. Hatta Peygamber (s.a)'dan belirttiğimiz hususlardan daha genel ifadeler de gelmiştir. Bu da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği meleklerin mü'mine kabirde soracakları şu soruda geçmektedir: "Ona otur denilir, o da oturur. Ona güneş batmak üzere imiş gibi gösterilir. Kendisine: Şu sizin aranızda bulunan adam var ya onun hakkında ne dersin? Ona dair ne şahidlikte bulunursun, o şöyle der: Bırakın da önce namazımı kılayım. Melekler: Sen bu işi yapacaksın diye cevap verirler." Bu hadisi İbn Hibban, Sahih (782)'de, Hakim (I, 379-380)'de nakletmiş olup, Hakim: "Müslim'in şartına göre sahihtir" demiş ve bu hususta Zehebi de ona muvafakat etmiştir.

 

(3) İbnu't-Tıyn, Sahih-i Buhari'nin şarihlerindendir. Adı Abdu'l-Vahid olup, 611 hicri yılında vefat etmiştir. Müslim onun rivayetini delil olarak almamıştır. Ondan sadece başkası ile birlikte ya da mutabaat halinde rivayet almıştır. Bu hadis mü'minin de aynı şekilde kabrinde namaz kıldığı hususunda gayet açıktır. Böylelikle "ölüler namaz kılmazlar" sözü çürütülmüş olmakta ve İbn Ömer'in rivayet ettiği hadis ile kabristan namaz kılınacak yer olmadığı kastedildiği şeklindeki açıklama daha bir tercihe değer olmaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Hadis ve onunla birlikte kaydedilen diğer hadislerle beraber kabristanda namaz kılmanın mekruh olduğuna delildir. Burdaki kerahet ise bazılarındaki nehyin açık olarak zikredilmesinden ötürü tahrimi bir mekruhluktur. Bazı ilim adamları kabristanda namaz kılmanın büsbütün batıl olduğu kanaatindedirler. Çünkü nehy, nehyedilen işin fasid olduğunu gösterir. Bu İbn Hazm'in görüşü olup, Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye, Neylu'l- Evtar (II, 112)'de Şevkâni'nin tercih ettiği görüştür. İbn Hazm da (IV, 27-28)'de İmam Ahmed'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Kim bir kabristanda ya da bir kabre doğru namaz kılacak olursa, kesinlikle namazını iade etmelidir."

 

Daha sonra İbn Hazm şunları söylemektedir: "O (İmam Ahmed) kabre doğru ve kabristanda namaz kılmayı mekruh görmüştür. Ebu Hanife, Evzai ve Süfyan kabrin üzerinde namaz kılmayı da mekruh görmüşlerdir. Ancak Malik bunda herhangi bir sakınca görmemekte ve onu taklid edenlerin kimileri Rasûlullah (s.a)'ın yoksul siyahi kadının kabri üzerinde namaz kıldığını delil göstermektedirler."

 

İbn Hazm dedi ki: "Bu şekilde söyleyenlerin bu haberde belirtilen hususlara muhalefet etmekle kalmıyor, hatta onlar defnedilmiş kimsenin cenazesi üzerine namaz kılmayı dahi caiz görmüyorlar. Sonra da sabit sünnete muhalefet ederek hakkında hiçbir iz ve hiçbir işaret bulunmayan bir hususu mübah kabul ediyorlar hayret doğrusu!

 

(İbn Hazm devamla) dedi ki: "Bütün bu rivayetler haktır. Belirttiğimiz yerlerde namaz helal olmaz. Cenaze namazı müstesna. O kabristanda kılınabilir. Aynı şekilde Rasûlullah (s.a)'ın yaptığı gibi (namazı kılınmadan) defnedilmiş kabrin üzerinde de namaz kılınır. Bizler yasaklanmış herbir hususu haram kabul ediyoruz ve onun yaptığı gibi yapmayı da yüce Allah'a yakınlaştıracak bir amel sayıyoruz. O'nun emri de, yasağı da haktır, uygulaması da haktır. Bunun dışındakiler batıldır."

 

Derim ki: Cenaze namazı ile ilgili olarak söyledikleri su götürür. Çünkü cenaze namazının kabristanda kılınmasının caiz olduğuna dair bir nass bulunmamaktadır. Eğer İbn Hazm kıyası kabul edenlerden olsaydı, onun bu işi o kabir üzerinde namaz kılmasına kıyas ederek söylediğini söylerdik. Fakat o kıyasın kökten batıl olduğunu söylemektedir. Dolayısıyla cenaze namazının kabristanda kılınması sünnete muhaliftir. Çünkü cenaze namazının ancak daha önce ilgili yerinde açıklandığı üzere ya namazgahda, ya da mescidde kılındığına dair rivayetler gelmiştir. Hatta bu bölümde geçen Enes'in rivayet ettiği hadis olan -ki bu hadis bölümün ikinci hadisidir- geçtiği üzere kabirler arasında namaz kılmayı açıkça yasaklayan rivayetler dahi gelmiştir.

 

Diğer taraftan kabristanda namaz kılmanın mekruhluğu bütün mekanları kapsar. Kabir ister namaz kılanın önünde, ister arkasında, ister sağında, ister solunda olsun. Çünkü yasak mutlaktır. Usûl ilminde kabul edilen hususlardan birisi de şudur: Mutlaka kayıt getiren herhangi bir husus tesbit edilmedikçe mutlak olarak kalır. Burada ise bu kabilden herhangi bir şey varid olmuş değildir. Bizim belirttiğimiz bu hususu ileride de geleceği üzere Hanefi fukahasından kimileri ve başkaları da açıkça ifade etmiş bulunmaktadır.

 

Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye, el-İhtiyaratu'l-İlmiyye (s. 25)'de şunları söylemektedir: "Namaz kabristanda ve kabristana doğru sahih değildir. Bunun yasaklanması şirke götüren yolu tıkamak içindir. Mezhebimize mensub bir kesimin belirttiklerine göre bir ve iki kabir namaz kılmaya engel değildir. Çünkü "el-Makbure (kabristan)" lafzı bunları kapsamına almaz. Kabristan adı üç ve daha fazla kabir hakkında kullanılır. İmam Ahmed'in sözlerinde ve genel olarak onun arkadaşlarının ifadelerinde böyle bir ayırım bulunmamaktadır. Fakat onların genel ifadeleri ile hükmün illetine dair açıklamaları ve delil getirme tarzları tek bir kabrin yanında dahi namaz kılmanın yasak olmasını gerektirir. Doğrusu da budur. Çünkü makbure (kabristan) içine kabre gömülen kimselerin olduğu her yerdir. Yoksa kabirlerin toplamı değildir. Mezhebimize mensub ilim adamları şöyle demektedir: Kabristan adının kapsamına giren kabirlerin çevresinde bulunan yerler de namaz kılınamayan yerler arasındadır. İşte bu açıklama yasağın tek bir kabrin ve ona ilave olunan çevresindeki alanın da kapsama girdiğini göstermektedir. el-Amidi ve başkaları şunu zikrederler: Kıblesi kabre dönük olan bir mescidde duvar ile kabir arasında bir başka engel bulunmadığı sürece o mescidde namaz kılmak caiz değildir.

 

Kimisi bunun İmam Ahmed'in açık ifadesi olduğunu söylemektedir." Merhum Şeyhu'l-İslam'ın ifadelerinde kabristanda namaz kılmanın yasak oluş illetinin (şirke götüren) yolu tıkamak (seddu'z-zeria) olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bu ilim adamlarının bu husustaki iki görüşünden birisidir. Diğer bir görüşe göre ise illet (bu hükmün gerekçesi) kabristan arazisinin necasetidir. Bu ikisi Hanefi mezhebinde yer alan iki görüştür. İbn Abidin, Haşiye'sinde (I, 352) bunların ikincisinin zayıf bir görüş olduğuna işaret etmektedir. Çünkü onlara göre istihale (bir şeyin başka bir şeye dönüşmesi) temizleyici bir unsurdur. Dolayısıyla böyle bir illet nasıl doğru olabilir? Şüphesiz bize göre birinci görüş sahih olandır. Bunu Şeyhu'l-İslam kitablarında açıklamış ve bu görüşün lehine başka bir yerde bulunamayacak deliller getirmiştir. Bu açıklamaları mesela İktidau's-Sırati'l-Mustakim (152, 193)'de bulmak mümkündür. Hanefilerin kitablarından el-Haniye (el-Fetava et-Teterhaniyye) bu yolu izlemiş, Tahtavi, Meraki'l-Felah'a yazdığı haşiyesinde buna işaret etmiştir. Tahtavi şarihin: "Kabristanda namaz mekruhtur." (I, 208) şeklindeki sözlerini açıklarken şunları söylemektedir: "Be harfi üç hareke ile de okunabilir (Makbara, makbura, makbira diye). Bunun mekruh oluş sebebi ise yahudilerle hristiyanlara benzeyiş olduğundan ötürüdür.

 

Peygamber (s.a) ise şöyle buyurmuştur: Allah yahudilerle hristiyanlara lanet eylesin. Çünkü onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler." Namazın kabrin üstünde, arkasında kılınması ile kabristanın üzerinde durarak kılınması arasında fark yoktur. Bundan

peygamberlerin kabirleri istisna edilir. Çünkü orada namaz kılmak kabirleri ister açılmış olsun, ister olmasın mekruh olmaz. Elverir ki kabir kıble tarafında bulunmasın. Çünkü peygamberler kabirlerinde diridirler."

 

Derim ki böyle bir istisna açıkça batıldır. Hem nasıl batıl olmasın ki çünkü bu açıklama kendisinin zikrettiği gerekçe ile ve delil olarak gösterdiği hadis ile çelişmektedir. Kitab ehlinin peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiklerinden ötürü lanet olunduklarına dair gelen hadisler bu kadar çokken böyle bir istisna nasıl doğru olabilir. Ayrıca Peygamber (s.a)'ın bize bunu yasakladığı da sahih olarak gelmiştir. Yasak peygamberlerin doğrudan doğruya kabirlerini mescid edinmek ile ilgilidir. Başkalarının kabirleri de onlarınki gibi değerlendirilir. Peygamberlerin kabirlerinin istisnası nasıl akla uygun gelir. Gerçek şu ki böyle bir istisna ancak ikinci görüş olan bu yasağın illeti necasettir görüşü ile bağdaşabilir. Peygamberlerin kabirlerinin temiz olduğunda ise şüphe yoktur.

 

Çünkü onlar Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: "Şüphesiz Allah yere peygamberlerin cesedlerini yemeyi haram kılmıştır." diye buyurduğu haldedirler fakat bu illette batıldır. Batıl üzerine bina edilen bir hüküm de batıldır.[13]



[11] Hadisi el-Bezzar (441-442-443)'de Enes'den gelen rivayet yollarıyla zikretmiştir. el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (II, 27)'de: "Ravileri sahih hadisin ravileridirler" demektedir. İbnu'l-Arabi bu hadisi Mucem (235/1)'de, Taberani, el-Evsat (I, 280)'de, Dıya el- Makdisi, el-Ahadiysu'l-Muhtare (79/2)'de rivayet etmişler ve: "Cenazeler üzerine..." fazlalığını eklemişlerdir.

 

[12] Hadisi Buhari (I, 420), Müslim (II, 187), Ahmed (no: 4511, 4653 ve 6045)'de rivayet etmişlerdir.

[13] Ben Tahtavi'nin hatası ve sözü edilen istisnayı yapmaktaki çelişkisi ile ilgili geniş açıklamaları es-Semeru'l-Müstetab fi Fıkhi's-Sünneti ve'l-Kitab adlı eserimde genişçe açıklamış bulunuyorum.