- Kabirlere gitmek üzere yolculuk yapmak

Adsense kodları


Kabirlere gitmek üzere yolculuk yapmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Wed 9 March 2011, 04:21 pm GMT +0200
Kabirlere gitmek üzere yolculuk yapmak


›-11- Kabirlere gitmek üzere yolculuk yapmak:
 

Bu hususta da birtakım hadis-i şerifler vardır:

 

Birincisi: Ebu Hureyre'den, Peygamber (s.a) buyurdu ki: "Şu üç mescid dışında(ki mescidlere yolculuk yapmak için) yükler bağlanmaz: Mescid-i Haram, Rasûlullah (s.a)'ın mescidi ve Mescid-i Aksa" Bir diğer rivayet şu lafızladır: "Ancak üç mescide gitmek için yola çıkılır: Kabe mescidi, benim mescidim ve İlya mescidi"[23]

 

 

İkincisi: Ebu Said el-Hudri'den dedi ki: Rasûlullah (s.a)'ı şöyle buyururken dinledim: "Yükler üç mescidden başkası için bağlanmaz. (Bir lafzında: bağlamayınız): Benim bu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa"

 

Bu hadisi Buhari, Müslim ve başkaları rivayet etmişlerdir. Bu hadisin az önce adını verdiğim eserde kaydettiğim dört rivayet yolu vardır. Diğer lafız Müslim'e aittir. Dördüncü yolu Şehr b. Havşeb rivayet etmektedir. Ondan da iki kişi rivayet etmiştir: Bunların birisi Leys b. Ebi Süleym olup, ondan şöyle dediğini zikretmektedir: "Biz Tur'a gitmek istiyorken Ebu Said ile karşılaştık. O ben Rasûlullah (s.a)'ı şöyle buyururken dinledim dedi: Binekler ile ancak... için yola konulur."

 

Diğeri Abdu'l-Hamid b. Behram'ın ondan şöyle dediğine dair naklettiği rivayettir: "Ben Ebu Said el-Hudri'yi -önümde Tur namazı sözkonusu edilmişken- şöyle derken dinledim: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: Mescid-i Haram dışında namaz kılmak isteği ile herhangi bir mescide gitmek üzere bineklere yükün vurulmaması gerekir."

 

Her ikisini de Ahmed (III, 93, 64)'de rivayet etmiştir. Şehr zayıf bir ravidir. O: "Namaz kılmak maksadıyla herhangi bir mescide" fazlalığını münferid olarak rivayet etmiştir. Bu ifadeler Ebu Said'den gelen diğer yollarda varid olmadığından ötürü münkerdir. Hatta Leys'in Şehr'den rivayetinde bile bu yoktur. Aynı şekilde diğer hadislerde de varid değildir. Bu diğer hadisler ise sekiz tane olup, bunların çoğunun birden çok rivayet yolu vardır. Ben bunların hepsini es-Semeru'l-Müstetab'da kaydettim. Bu fazlalığın çokluğuna ve geliş yollarının birden çok olmasına rağmen. Hiçbir rivayette varid olmaması bu fazlalığın münker ve batıl oluşunun en büyük delilidir. O halde bu fazlalık Şehr b. Havşeb'in yahutta ondan rivayet eden Abdu'l-Hamid'in yanılmaları arasındadır. Çünkü o da hıfzı kabilinden nisbeten zayıftır. Hafız (İbn Hacer), Şehr'in et-Takrib'deki biyografisini naklederken: "Doğru sözlüdür, fakat yanılmaları pek çoktur" demektedir.

 

Üçüncü hadis Ebu Basra el-Gıfari'den rivayet edilmiştir. Ebu Hureyre ile bir yerden gelişinde karşılaşmış ona: Nereden geliyorsun diye sormuş, Ebu Hureyre Tur'dan geliyorum, orada namaz kıldım deyince, Ebu Basra ona şöyle demiş: Keşke gitmeden önce seni yetişmiş olsaydım, çünkü ben Rasûlullah (s.a)'ı şöyle buyururken dinledim: "Üç mescid dışında yükler (herhangi bir mescid için) vurulmaz: Mescid-i Haram, benim bu mescidim ve Mescid-i Aksa"[24]

 

 

Dördüncü: hadis Kazaaden dedi ki: "Ben Tur'a çıkmak istedim. Bunun için İbn Ömer'e sordum. Şöyle dedi: Peygamber (s.a)'ın şöyle buyurduğunu bilmiyor musun?: "Yükler ancak şu üç mescide (gitmek üzere) vurulur: Mescid-i Haram, Peygamber (s.a) mescidi ve Mescid-i Aksa" Onun için sen Tur'u bırak, ona gitme."[25]

 

Bu hadislerde peygamberlerin ve salihlerin kabirleri gibi mübarek herhangi bir yere yolculuk yapmak haram kılınmaktadır. Her ne kadar bu ifadeler "yükler vurulmaz" şeklinde nefy lafzı ile varid olmuş ise de Hafız (İbn Hacer)'in belirttiği üzere maksat nehydir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek, kavga etmek yoktur." (el-Bakara, 2/197) Bu et-Tıybi'nin de dediği gibi: "Açıkça nehy ifadesi kullanmaktan daha beliğdir. Sanki şöyle buyurmuş gibidir: Birtakım özelliklere sahib olduklarından ötürü bu yerler dışında ziyaret maksadıyla gitmek hiç de uygun değildir."

 

Derim ki: Nefyin burada nehy anlamında kullanıldığına şahidlik eden hususlardan birisi de Müslim'in ikinci hadisteki: "Yük vurmayınız" şeklindeki rivayetidir. Daha sonra

Hafız şunları söylemektedir: "Peygamber (s.a)'ın: "Üç mescid dışında" diye buyurması müferrağ bir istisnadır. İfadenin takdiri şöyledir: Yükler (bu üç yer dışında) hiçbir yere gitmek için bağlanmaz. Bunların dışında her yere yolculuğun yasaklanması bu anlamın ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü müferrağ istisna cümlesinde müstesnami en genel şekliyle takdir edilir. Ancak bununla birlikte burada genel ile özelin kastedilmesi imkanı vardır ki bu özel yer de mesciddir."

 

Derim ki bu ihtimal zayıftır. Doğrusu birinci takdirdir. Çünkü Ebu Basra ve İbn Ömer hadisleride Tur'a yolculuk yapmanın reddedildiğini görmüştük. İleride buna dair açıklama gelecektir. Daha sonra Hafız şunları söylemektedir: "Bu hadiste bu mescidlerin fazileti ve diğer mescidlerden farklı bir meziyeti oldukları ifade edilmektedir. Çünkü buraları peygamberlerin tesis ettikleri mescidlerdir. Birincisi insanların kıblesidir ve oraya haccederler. İkincisi bizden önceki ümmetlerin kıblesi idi. Üçüncüsü ise takva esası üzerine kurulmuş bir mesciddir."

 

İbn Hacer devamla der ki: "Hayatta ya da ölmüş salihlerin ziyaretine oranın bereketinden istifade etmek kastıyla ve orada namaz kılmak için faziletli yerlere gitmek gibi. Bu üç mescidin dışındaki yerler için yüklerin vurulması hususunda farklı görüşler vardır. Şeyh Ebu Muhammed el-Cuveyni   (7)   şöyle demektedir: "Hadisin zahiri ile amel ederek onların dışındaki yerlere yük vurmak haramdır." Kadı Hüseyn bunu tercih ettiğine işaret etmiştir. Kadı Iyad ve bir kesim de bu görüştedir. Buna Sünen sahiblerinin rivayet ettikleri Ebu Basra el-Gıfari'nin, Ebu Hureyre'nin Tur dağına çıkmasına karşı çıkarak ona: "Keşke çıkmadan önce seni yetişmiş olsaydım" demiş ve bu hadisi delil göstermiştir. İşte bu onun hadisin umumi manaya göre yorumlanması gerektiği görüşünde olduğunun delilidir. Ebu Hureyre de ona bu hususta muvafakat etmişti. İmamu'l-Harameyn ve diğer Şafiîlerce sahih kabul edilen bunun haram olmadığıdır. Onlar bu hadise birkaç şekilde cevap vermişlerdir:

 

1. Hadislerden maksad tam ve eksiksiz fazilet ancak yüklerin bu üç mescide gitmek üzere vurulması halinde sözkonusudur. Diğerleri böyle değildir, onlar için yük vurmak sadece caizdir. Çünkü ileride kaydedileceği üzere İmam Ahmed'in zikrettiği bir rivayette hadis: "Bineklerin çalıştırılmaması gerekir..." lafzı iledir. Bu da haram dışındaki hükümler hakkında zahir bir lafızdır.

 

2. Bir diğer cevaba göre buradaki yasak bu üç mescid dışındaki diğer mescidlerin herhangi birisinde namaz kılmayı adamış kimseler hakkında özeldir. Böyle bir adağın yerine getirilmesi icab etmez. Bu açıklamayı İbn Battal yapmıştır.

 

3. Bir diğer cevaba göre maksad sadece mescidlerin hükmünü dile getirmek ve yüklerin orada namaz kılmak maksadı ile bu üç mescidden başka bir mescid için yüklerin bağlanmayacağını anlatmaktır. Salih bir kimseyi yahut bir yakını, bir arkadaşı ziyaret etmek yahut ilim taleb etmek, ticaret ya da gezmek maksadı ile yola gitmek ise bu nehyin kapsamına girmez. İmam Ahmed'in, Şehr b. Havşeb yoluyla naklettiği rivayette bunu desteklemektedir. Şehr dedi ki: Ben Ebu Said'i -huzurumda Tur'da namaz kılmaktan sözedilirken- şöyle derken dinledim: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve benim bu mescidim dışında orada namaz kılmak maksadıyla herhangi bir mescide gitmek için bineklere yük vurmamak gerekir." Şehr her ne kadar kısmen zayıf bir ravi ise de hadisleri hasen olan bir ravidir."

 

Derim ki Hafız -yüce Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Şehr hakkında: O hadisi hasen bir ravidir demekle gevşek davranmıştır. Halbuki az önce geçtiği üzere et- Takrib'de: "Yanılmaları çok" bir ravi olduğunu belirtmiştir. Bilindiği gibi bu durumda olan bir kimsenin hadisi zayıftır ve delil gösterilemez. Bizzat Hafız'ın kendisinin Şerhu'n-Nuhbe'de tesbit ettiği gibi. Diğer taraftan Şehr'in hadisinin hasen olduğunu varsayalım. Onun böyle olabilmesi muhalefet etmemesi halinde sözkonusudur. Eğer Ebu Said'den hadisi rivayet eden ravilerin tamamına ve diğer sahabilerden rivayet eden diğer ravilere muhalefet etmiş ise -az önce açıklandığı üzere- bütün bu muhalif rivayetine rağmen, rivayet ettiği hadis nasıl hasen olabilir? Aksine o böyle bir durumda -herhangi bir şüphe ve tereddüt sözkonusu olmaksızın- hadisi münker olan bir ravi olur. Buna ek olarak o hadiste "herhangi bir mescide" ifadesini kullanmıştır. Bu ise bizatihi Şehr'in kendisinden de sabit olmamıştır. Bu lafzı ondan Abdu'l-Hamid zikretmiştir. Leys b. Ebi Süleym ondan naklettiği rivayetinde bu lafzı zikretmemektedir. Leys'in kendisinden naklettiği rivayet ise -gördüğümüz gibi- sika ravilerin rivayetlerine muvafakati dolayısıyla daha çok tercih edilir.

 

(7)   Adı Abdullah b. Yusuf olup, Şafiîlerin ileri gelen alimlerindendir. İmamu'l-Harameyn Abdu'l- Melik b. Abdullah'ın babası olup, tefsir, fıkıh ve edebiyatta imam idi. 438 yılında vefat etti. Aynı şekilde onun rivayet ettiği hadis üzerinde düşünen bir kimse onun bu hadiste zikrettiği bu fazlalığın batıl olduğuna bir başka delil de bulur. O da şu ifadelerdir: Ebu Said el-Hudri bu hadisi Tur'a gitmesi dolayısıyla Şehr'e karşı delil olarak kullanmıştır. Eğer bu hadiste diğer faziletli yerler arasından hükmü sadece mescidlere tahsis eden bu fazlalık bulunmuş olsaydı Ebu Said (r.a)'ın ona karşı bunu delil göstermesi mümkün olmazdı. Çünkü Tur'da mescid bulunmamaktadır. Tur sadece yüce Allah'ın üzerinde Musa ile konuştuğu mukaddes dağdır. Bu durumda eğer bu hadiste bu fazlalık sabit olmuş olsaydı hadis onu kapsamazdı. Durum bu iken Ebu Said'in bu hadisi delil olarak kullanması Şehr'in ve beraberinde bulunanların susmalarını aklın kabul edemeyeceği bir yanılgısı olurdu. Bütün bunlar bu fazlalığın batıl olduğunu ve Rasûlullah (s.a)'dan nakledilişinin asılsız olduğunu pekiştirmektedir.

 

Geçen bu ifadelerden sabit olduğu üzere hadisin hükmünü mescidlere tahsis edecek bir delil bulunmamaktadır. O halde hadisin Ebu Muhammed el-Cüveyni ve onunla beraber anılan diğer kimselerin kabul ettikleri üzere genel çerçevesi ile kalması icab eder, doğru olan budur. Bizim onların bu hususta verdikleri birinci ve ikinci cevablarına cevap vermemiz gerekmektedir. Bunun için diyoruz ki: Evvela onların verdikleri bu cevap iki açıdan geçersizdir: Bir defa onların delil gösterdikleri lafız olan "gerekmez..." lafzı hadiste sabit değildir. Çünkü bunu münferiden sadece Şehr rivayet etmiştir. O da az önce geçtiği üzere zayıf bir ravidir. İkinci olarak bu lafzın sabit olduğunu kabul edelim. Bunun haram dışındaki

hükümleri ifade etmekte zahir bir lafız olduğunu kabul etmiyoruz. Bilakis bunun zıttı doğrudur. Buna dair kitap ve sünnetten deliller pekçoktur. Ben bunların bazılarını zikretmekle yetineceğim:

 

a- Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:"Derler ki: 'Seni tenzih ederiz. Senden başkalarını veliler edinmek bize gerekmez (yaraşmaz).'"[26]

 

b- Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır: "Ateşin rabbinden başka bir kimsenin ateş ile azablandırmaması gerekir."[27]

 

c- "Sıddiyk bir kimsenin çok lanet eden birisi olmaması gerekir."  [28]

 

d- Muhammed'in aile halkına sadaka gerekmez (verilmez). [29]

 

e- "Hiçbir kulun kendisinin Mettan'ın oğlu Yunus'dan hayırlı olduğunu söylememesi gerekir."

 

Hadisi Buhari ve Müslim, İbn Abbas'dan, yine Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre'den, sadece Buhari, İbn Mesud'dan buna yakın ifadelerle rivayet etmişlerdir. Üçüncü olarak bu ifadenin haram dışındaki hükümler hakkında zahir olduğunu kabul edelim. Bu mekruhluğa delalet eder. Onlar ise mekruh olduğunu kabul etmemektedirler. Çünkü Nevevi'nin Müslim şerhinde şöyle denilmektedir: "Bizim mezheb alimlerimizce sahih kabul edilen onun haram da, mekruh da olmadığıdır." Fakat hadis durum ne olursa olsun onların aleyhine bir delildir.

 

  2. Bu cevap da kendisinden önceki gibi muteber bir cevap değildir. Çünkü böyle

bir tahsisin varlığına dair bir delil yoktur. Bu cevablarına cevabımız şudur: İfadenin umumu üzere kaldığını kabul etmek gerekir. Özellikle hadisi rivayet eden Ebu Basra, Ebu Hureyre, İbn Ömer ve Ebu Said -bu hadisin ondan geldiği sahih ise- diye hadisi rivayet eden sahabilerin anlamaları ile bu umum daha bir pekişmektedir. Çünkü onların hepsi Tur dağına yolculuk yapmanın men olunduğuna delil göstermişlerdir. Bu hadisle neyin murad edildiğini başkalarından onlar daha iyi bilir. Bundan dolayı San'anî, Subulu's-Selam (II, 251)'de şunları söylemektedir:

 

"Cumhur bunun haram olmadığı kanaatinde olup, delil olmaya elverişli olmayan şeyleri delil göstermişler. Bu husustaki hadisleri uzak ihtimallerle yorumlamışlardır. Oysa delilin ifade ettiği hükme muhalif delil bulunmadıkça tevile gitmemek gerekir."[30]

 

"Ortada ise delil yoktur. Peygamber (s.a)'ı ziyareti teşvike ve onun faziletine dair hadis-i şeriflerde oraya yük vurmayı emreden bir ifade yoktur. Üstelik bütün bu hadisler ya zayıf veya mevzudur. Bunlardan hiçbirisi delil gösterilmeye elverişli değildir. İnsanların çoğunluğu ziyaret meselesi ile oraya yolculuk yapmak meselesi arasındaki farkı farkedememiş, bundan dolayı bu husustaki hadisleri bunu gerektirecek herhangi bir delil bulunmadan mantukunun (lafzından anlaşılan) açık mananın dışında yorumlarla yorumlamışlardır."

 

Derim ki burada kendisine işaret ettiği yanılgı sebebiyle Şeyh es-Subki –Allah bizleri de, onu da affetsin- Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye'yi Peygamber (s.a)'ın kabrini –yük vurmadan dahi olsa- ziyaret etmeyi inkar etmekle itham etmiştir. Halbuki o bunu kabul edenler arasındadır. Bunun faziletini ve adabını zikredenlerdendir. O bu hususu güzel ve hoş kitablarından birden çok yerde zikretmiş bulunmaktadır.”[31]

 

Bu hakikati açıklığa kavuşturmayı ve es-Sübki'nin bu ithamını reddetmeyi büyük ilim adamı Hafız Muhammed b. Abdu'l-Hadi "es-Sarimu'l-Munki fi Reddi ale's-Sübki" adını verdiği büyükçe bir eserinde üzerine almış bulunmaktadır. Bu eserinde İbn Teymiye'den oraya yolculuk etmeksizin ziyaretin caiz oluşu hususunda pekçok nasslar zikrettiği gibi faziletine dair pekçok hadisleri de irad etmiş, hadisler hakkında etraflı bir şekilde açıklamalarda bulunmuş, hadislerde bulunan zayıf noktalara ve uydurma olanlarına dair açıklamalar yapmıştır. O kitabta fıkha, hadise ve tarihe dair daha pekçok faydalı bilgiler de vardır. İlim taleb eden herbir kimsenin onları öğrenmek için çalışması değer doğrusu.

 

Diğer taraftan sağlıklı bir düşünme hadisi umumu üzere kabul edenlerin görüşlerinin doğruluğuna hüküm verir. Çünkü hadis lafzıyla üç mescidin dışındaki bir mescide yolculuk yapmayı yasaklıyor ise bununla birlikte ibadet hangi mescidde olursa olsun mescidde yapıldığı takdirde daha faziletlidir. Peygamber (s.a): "Yerlerin Allah tarafıdan en çok sevilenleri mescidlerdir."[32]  diye buyurmuştur. İsterse bu mescid takva üzere tesis edilmiş bulunan Kuba mescidi olsun. O mescid hakkında da Rasûlullah (s.a): "Kuba mescidinde namaz bir umre gibidir."[33]     diye buyurmuştur. Durum böyle olsa bile hadisin bunların dışında bulunan yerlere yolculuk yapılmasını engellemesi daha önceliklidir ve daha uygundur. Bilhassa gidilmek istenen yer bir peygamberin yahut salih bir kimsenin kabri üzerinde bina edilmiş bir mescide gidip, orada namaz kılmak ve onun yakınında ibadet etmek ise... Bu yapanın lanetlendiğini de öğrenmiş bulunuyoruz. Bütün bunlarla birlikte hikmeti sonsuz şeriat koyucunun böyle bir yere yolculuk yapılmasına müsade ederken Kuba mescidine yolculuk yapılmasını engellemesini akıl kabul edebilir mi?

 

Özetle Şafiî mezhebine mensub Ebu Muhammed el-Cuveyni'nin ve başkalarının üç mescidin dışındaki faziletli herhangi bir yere yolculuk yapılmasını haram kabul etmeleri kabul edilmesi gereken görüştür. Şüphe yok ki anlayışta bağımsızlıkla Allah ve Rasûlünden gelenleri derinlemesine fıkhetmekle tanınan Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye ve İbnu'l-Kayyim gibi muhakkık alimlerin büyükleri bu görüşü tercih etmişlerdir. Onların bu önemli meselede oldukça faydalı ve pekçok araştırmaları vardır.

 

Bu faziletli kişilerden birisi de Şeyh Veliyullah ed-Dıhlevi'dir. Bu hususta Huccetu'l-Baliğa (I, 192)'de yaptığı açıklamaların bir kısmı şöyledir: "Cahiliye dönemi insanları kendi görüşlerine göre tazim edildiği kabul edilen birtakım yerlere ziyaretler yapar ve bundan bereket elde edeceklerini ümit ediyorlardı. Bu yaptıklarındaki tahrif ve fesad açıkça ortadadır. Peygamber (s.a) ibadet şiarları olmayan işlerin ibadet şiarlarına katılmaması için böyle fesada götüren yolları kapatmıştır. Böylelikle Allah'tan başkasına ibadete giden yolu tıkamış olmaktadır. Bana göre hakikat şudur: Kabir ve yüce Allah'ın velilerinden herhangi birisinin ibadet yeri ile Tur bu husustaki yasak bakımından birbirine eşittir."

 

Bu açıklamaların sonunda dikkat çekmemiz güzel olacak bir nokta şudur: Ticaret ve ilim talebi için yolculuk yapmak bu yasağın kapsamına girmez. Çünkü yolculuk burada böyle bir ihtiyacı elde etmek için yapılmaktadır. O yerin herhangi bir özelliği dolayısıyla değil. Aynı şekilde Allah için, kardeş bilinen bir kimseyi ziyaret etmek için yolculuk yapmak da böyledir. Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye'nin fetvalarında (II, 186) belirttiği gibi burada maksat o kardeşin ziyaretidir.



[23] Hadisi Buhari -birinci lafız ile-, Müslim diğer lafız ile Ebu Hureyre'den ikinci bir rivayet yoluyla rivayet etmiştir. Birinci rivayet yoluyla da Sünen sahibleri ve başkaları rivayet etmiştir. Hadisin Ahmed (II, 501), Darimi (I, 330)'de kaydettikleri üçüncü bir rivayet yolu daha vardır. Ben bu hadisi etraflı bir şekilde es-Semeru'l-Müsteta adlı eserimde tahric etmiş bulunuyorum.

 

[24] Hadisi Tayalisi (1348), Ahmed (VI, 6) -anlatım ona ait-'de rivayet etmişlerdir. Senedi sahihtir. Ahmed'in bunu kaydettiği iki yolu daha vardır. Bunlardan birincisinin senedi hasendir, diğerininki sahihtir. Bu hadisi Malik, Nesai ve Tirmizi -sahih olduğunu belirterek- üçüncü bir yoldan rivayet etmişlerdir. Şu kadar var ki ravilerden birisi hadisin senedinde hata ederek onu Basra b. Ebi Basra'nın Müsned'i olarak değerlendirmiştir. Lafzında da: "Binekler harekete getirilmez" diyerek hata etmiştir. Bu hadisi Ebu Ya'la, Müsned-u Ebu Hureyre (k. 296/1)'de ondan gelen bir başka rivayet yoluyla zikretmiştir.

 

[25] Hadisi el-Ezraki, Ahbar-u Mekke (s. 304)'de ravileri sahih ravileri olan sahih bir senedle rivayet etmiştir. Bu hadisin (Peygambere ait olan) merfu bölümünü Taberani, el-Mucemu'l-Kebir (13.283)'de bir başka yoldan rivayet etmiş olup, el-Heysemi bunu Mecmau'z-Zevaid (IV,4)'de kaydetmiş ve ayrıca hadisi "el-Evsat"a da nisbet ettikten sonra: "Ravileri sikadırlar"demiştir.Aynı şekilde bu hadisi el-Fakihî, Tarih-u Mekke (1207), İbn Mace (1410)'da İbn Amr'dan rivayet etmişlerdir.

[26] (el-Furkan, 25/18)

 

[27] Hadisi Ebu Davud (2675)'de, İbn Mesud'un rivayeti olarak, Darimi (II, 222)'de Ebu Hureyre'nin rivayeti olarak zikretmektedir.

 

[28] Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

 

[29] Müslim rivayet etmiştir.

 

[30] Fethu'l-Allam (I, 310)'de bunun akabinde şunları eklemektedir:

 

[31] Mecmuatu'r-Resail el-Kübra'da yer alan Menasiku'l-Hac (III, 390) kitabı gibi.

[32] Bk. Sahihu't-Terğib (322) ile el-Mişkat (696)

 

[33] 10 Bk. Sahih-u İbn Mace (1411)