- Kabirde ilk gece

Adsense kodları


Kabirde ilk gece

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafizvuslat
Tue 16 June 2009, 06:04 pm GMT +0200
Ahmet rüyada mı yoksa gerçek hayatta mı olduğunu tam kestiremediği bir kalabalığın arasında mezarlığa doğru ilerliyordu. Kalabalık bazen “El Fatiha” nidalarıyla duruyor, soluklanıyor, ellerini yüzlere sürüyor ve tekrar yürümeye devam ediyorlardı. Mezarlık lahuti sessizliğine cemaatin duaları, aminleri ve fatihalarıyla ara verse de bir müddet sonra tekrar mistik bir sessizliğe bürünüyordu.
Mezarlık, sağlı sollu kol kola dizilmiş çam ağaçlarının hazır kıta karşılama ekibi ve kuşların tatlı çığırışlarıyla oluşturduğu küçük bir koroyla gelen misafiri ağırlıyordu. Ahmet kalabalığın arasında sessizce ilerliyordu. Az ileriden kürek sesleri işitiliyordu. Cemaat omuzlarında taşıdıkları tabutu hızlı bir şekilde son uğurlama yerine doğru götürüyorlardı. Sanki bir an önce kurtulmak istiyormuşçasına…
Mezarın başına gelmişlerdi. Nice büyük salonları, odaları beğenmeyen insanoğlu için hazırlanmış bir seksen uzunluğunda, elli santim genişliğinde ihtişamlı bir çukur gözleri alıyordu. Burada yatılır mı diyen nicelerinin üzerinden uzun süren mevsimler geçmişti. İşte yeni bir misafir daha ağırlamak için insanoğlunun gözünü dolduracak büyüklükte bir misafirhane daha hazırlanmıştı.
Ahmet şaşkın gözlerle çukura inen iki kişiye baktı. Birisi düz sarı saçlı, geniş omuzlu bir genç, diğeri ise kumral, mavi gözlü yakışıklı bir delikanlıydı. Bu ikisini çok iyi tanıyordu. Çünkü ikisi de kendisinin öz mü öz oğullarıydı. Ne işleri vardı, ne geziyorlardı çukurun içinde? Seslenmek, “çıkın oradan” demek istedi ama çocuklarının böyle centilmen bir tavır içinde olmaları kendisini duygulandırdı. Birden seslenmekten vazgeçti. Ama gözlerinden süzülen o derin, anlamlı yağmur taneciklerine bir türlü mana veremedi. Bir insan ancak ciğerinden birisi için dökebilirdi bu yaşları. Celal ve Furkan’ın duyarlı yüreklerinden gözlerine yansıyan hüznün melodisi, Ahmet’in gözlerini doldurdu. Hüzün melodisiyle sarsılan gözleri biraz ileride kadınların arasında tanıdık yüzlerle daha da dalgalandı. Eşi Nesrin Hanım ve üç kızı bir köşede kızarmış gözlerle metaneti kaybetmemeye çalışan yürekle dua ediyorlardı. Acaba bu ölen kişi kimdi ki bu kadar yakınıyla birlikte mezarlığa doluşmuşlardı. Aslında kendisi de nasıl buraya geldiğini tam hatırlamıyordu.
Tabut açıldı. Bembeyaz elbisesiyle dünyanın tüm kirlerinden kurtuluşun muştusunu veren boydan takımıyla yenidünya yolcusu mezar metrosuna indirildi. Güneş yavaş yavaş apartmanların ardından evine doğru çekiliyordu.
Nasıl ki her doğan güneşin batışı, her ilkbaharın bir kışı varsa her doğan insanın da ölümü vardı. Ebedi değildi fani insanlar için dünyanın omuzları. Rodeoya katılmış bir kovboy gibi kimisi az, kimisi çok kalıyordu dünya atının sırtında. Ama sonunda hepsi düşüyordu toprağın kara bağrına.
Topraklar kürek kürek atılmaya başlandı. Birkaç kürek atan çekiliyordu kenara. Herkes çorbada tuzu olsun hesabı bir parça toprak serpiyordu beyaz takımlı yolcunun üzerine. Ahmet’te atmak istedi ama o cesareti bulamadı kendinde. Diz çöktü mezarın yanı başına.
İmam telkine başladı. Herkeste ölümün hazin sessizliği hâkimdi. Hazan mevsimindeki ağaçlar gibi solgundu Sümeyye, Fatma ve Mevlüde. Kızlarının bu sararmış hali gözlerinden kaçmadı. Bir şeyler söylüyor ağlıyorlardı, ama bir türlü anlamıyordu. Hele Celal ile Furkan o gencecik çağlarında birden sonbahar rüzgârının sert esintisiyle çarpılmışçasına sararmışlardı.
Telkin bitmişti. Topluluk yavaş yavaş dağılıyordu. Eşi Nesrin Hanım siyah bir eşarp bağlamış kızları ile kadınların taziyelerini kabul ediyorlardı. Furkan ile Celal’de erkeklerin taziyelerini kabul ediyorlardı. Amcaları Halil çocukları bağrına bastı. Halaları Nurgül ile Nilüfer ise kızların yanındaydı. Ahmet’te onların yanına gitmek için çöktüğü yerden kalktı. Ama birden omuzlarında bir ağırlık hissetti. Geriye döndü. Birden irkildi.Olenin kim oldugunu anlamisti....

haber
Mon 17 August 2009, 05:45 pm GMT +0200
eee sevgili kardeşim bukadarmı oraya kadar olan zaten belli uyku ile uyanıklı hali önemli olan o andan sonrası neyse yinede sağolun bende meraj la bekledim gerçekten birşeyler olacak diye :)

cerendemir
Wed 25 September 2013, 01:53 am GMT +0200
Evet sonu nerde bunun.Ayrıca melekler gelene kadar uyku halinde olacak ölen kişi.

mevlüdekalınsaz
Wed 15 January 2014, 04:48 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuh;
Ben de sabırsızlıkla bekledim kabirdeki ilk gecesini,merakım biraz yarım kaldı ama olsun....
Paylaşımınız için teşekkürler.Güzel bir konu seçmişsiniz.

Hanife 8.D
Sat 19 April 2014, 03:54 pm GMT +0200
Ve aleyküm selam ve rahmetullahü ve berakatuhü;
Kabir insanları Cenab-ı Hakla bağına göre şekil alacaktır. Bu hususta sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
 ''Kabir ya cehennem çukurlarından bir çukur veya cennet bahçelerinden bir bahçedir.''

Kabir insanın dünyadaki ameline uygun bir mekan olacaktır. Şayet Mü'min ise cennet bahçelerinden bir bahçe gibi olacak, geniş ve aydınlık bir mekan haline gelecektir.Allah'ı inkar eden, yahut isyankar biri ise onun için de Cehennem çukurundan bir çukur haline gelecek,karanlık ve dehşetli bir vaziyete bürünecektir.
Manzaranın aydınlık olması isteyenler Kainatın efendisinin tavsiyelerine kulak vermelidirler.

damla6d
Fri 13 November 2015, 06:28 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Kabir dediğimiz şey insanın dünyada yaptığı iyiliklere,kötülüklere karşı gideceği yerin belirtilmesi.Yani cennet veya cehennem hayatıdır.Allah hristyan olanları cehenneme müslüman olanları cennete göndermesi örnek olarak verilebilir.Allah bizi müslümanlıktan ayırmasın inşAllah.

Bilal2009
Fri 13 November 2015, 06:36 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah.  Ölüme hazırlanan kişi karlıdır.  Rabbim (celle celalühü) bizleri ölüme hazırlananlardan eylesin.

ikranur 7d
Fri 13 November 2015, 07:08 pm GMT +0200
gerçekten çok etkileyici açıkçası biraz korkmadım deyil. Rabbim paylaşımdan dolayı razı olsun.