Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sizler işlerinizden şaşkınlığa ve hayrete düştüğünüz vakit, kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Keşfü’l-Hafa; 1/85)
Bu hadis-i şerife binaen....
Bu hadis denen söz uydurmadır. Hadis değil. Kabir ehli hiçbir yardım etmez.
..Uzaklık ve yakınlık söz konusu olmaksızın, kabiliyetli her mü’min özellikle mürid, Hz. Peygamber (S.A.V)'in kabr-i şerifine veya hakkında Ümmet-i Muhammed'in ittifak ettiği büyüklerin ruhlarına kalbini rabt edebilir;
Etmez.
yönelmiş olup himmet istediği zat, feyz almasına vesile olabilir.
Olmaz.
..Hatta hemen hemen bütün tarikatlarca makbul bir veli olan Ma'ruf-u Kerhi, müridi Sırrı-i Sakati’ye şöyle demiştir:
"Allah'tan bir hacet dileyeceksen, bana yemin ederek, Ma'ruf'un hürmetine diye iste!"
Kaynak? Kaynak bile olsa/verilse, hüccet değil.
Yalnız edebe riayet etmek lazımdır. Bir kabri ziyaret edecek olan mürid, nefsini her türlü dış etkenlerden, kalbini dünya hallerinden temizlemelidir. Ziyaret ettiği zevatın ruhaniyetinin, hissi keyfiyetlerden mücerred bir nur olduğunu farzetmelidir.
Kâmil velilerin ruhaniyetleri feyiz kaynağıdır. Feyiz isteyen kişi, feyiz verecek olan zatın kabrinin ayak ucu hizasında durmalıdır. O zata karşı hayattaki edebini, aynen muhafaza etmelidir.
Râbıta usullerinden birisi de; mürşidi ile râbıta kurmalı, bedenine bir hareket ve canlılık geldiği zaman, (râbıta kurduğuna kanaati geldiğinde) kabir sahibine dönmeli ve sünnette ifade edildiği gibi selam verip, onbir ihlas ve bir fatiha okumalıdır. Sonra kabir sahibine dönüp, edebini bozmadan bu keyfiyete devam ederse, kabir sahibinden kalbine feyz gelir. Râbıtanın kuvvet derecesine göre, kabir sahibinin hallerinden bir hal, râbıta yapanın kalbine akseder. Zira kâmil zevatın ruhaniyeti, Allah-u Zülcelal'in feyzine menba ve oluktur. Olukların altında durup sabreden, mutlaka kemal sahibinden feyiz alır.
Müntesip Ravza'da bile olsa, Mescid-i Saadet'in dışında, mürşidinin bulunduğu tarafa yüzünü dönüp, hayatta olan mürşidine yapılan râbıtalardan biri ile mürşidinin ruhaniyetine yönelerek, onu vasıta etmelidir.
Hararet bedenine hakim olduktan sonra, kemal-i edeb, kemal-i ihlas ve kemali muhabbetle Kabr-i Şerif'e dönüp, onbir defa: "Es-salatu ve's-selamu aleyke ya Rasulallah" dedikten sonra, onbir İhlas-ı Şerife ve bir Fatiha okuyup, şöyle niyazda bulunmalıdır:
“Ey Allah'ın Rüsûlü! Rabb'im: "Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileseler, elbette Allah'ı çok affedici ve çok merhametli bulurlardı." (Nisa; 64)
İşte senin ümmetinden filan oğlu filanım. Bütün suçlarımı itiraf edip, onlardan Allah-u Zülcelal'e tevbe etmekle huzuru saadetinde istiğfar ederim."
Kemâl-i itina ile mücerred bir nurani keyfiyetten ibaret Fahr-i Alemin Kabr-i Şerifi'ne yönelip, bir kaç dakika ayakta durarak, bu keyfiyete devam etmelidir. Sonra kemal-i edeb ve tevazu ile mescide girip, Fahr-i Âlem (S.A.V)'in penceresinin karşısına geçmeli ve bu haline devam etmelidir. Sonra da dönüp Hz. Ebu Bekir-i Sıddık ve Hz. Ömer'in pencerelerinde de -kabir ziyareti- vazifelerini yerine getirmelidir.
Ravza ile minber arasında iki rekât nafile namaz kılıp, o yeri işgal etmeden kalkıp biraz uzaklaşarak, müsait bir yerde oturmalıdır. Oturduktan sonra dilerse râbıtaya devam, dilerse Salat-i Şerife ve münasib olan bir ibadete devam etmelidir.
Gavs-ı Hizani (K.S) bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Mürid, kendi şeyhinin râbıtasına kemali edeble itina gösterip, Ravza'da dahi kendi şeyhine râbıta ederek Ravza'ya yönelmelidir. Diğer enbiya ve evliyaların markatlarında da kendi şeyhinin râbıtasını terk etmemek, müridliğin alâmetlerindendir."
Ancak ahirete irtihal etmiş bir mürşidin râbıtası ile yetişen bir kimse, ne kadar yücelirse yücelsin, zahirde bir zattan icazet almazsa başka insanları irşadı sahih olmaz.
[/b]
Medet sadece ALLAH’ tan istenir
Abdul-Kadir Geylani: «Allah’tan başka herşey puttur» ve «Senin en basit halin, Rabbin Azze ve Celle’yi hatırlayarak anman, O’ndan başka birinden değil de ; sadece O’ndan istemen hasebiyle O’nu birlemen (Muvahhid), ihtiyacını O’ndan başkasına bırakmamandır» dedi. [kaynak: Fütûhu’l Gayb]
Abdulkadir Geylani şöyle demisti;
“Yazık sana! Allah sana her şeyden daha yakın olduğu halde Allah’tan başkasından bir şey talep etmeye utanmıyor musun?
Allah’tan başka kimseden korkma ve sadece ondan dile. Bütün ihtiyaçlarını Allah’a havale et ve bunları ondan talep et.
Allah Azze ve Celle’den başka kimseye güvenip dayanma. Sadece ona itimat et. Tevhid, tevhid, tevhid! Her şeyin tamamı tevhiddir.”
[kaynak: El-Fethur-Rabbâni (159 ve 373)]
Fatiha Sûresi 5 (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Bakara Sûresi 45 Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin.(7) Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.
Bakara Sûresi 107 Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
Bakara Sûresi 123 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının.
Bakara Sûresi 153 Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
Bakara Sûresi 214 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, «Allah’ın yardımı ne zaman?» diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.
Bakara Sûresi 250 (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: «Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.»
Bakara Sûresi 286 Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): «Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»
Âl-i İmran Sûresi 13 Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.
Âl-i İmran Sûresi 122 Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.
Âl-i İmran Sûresi 123 Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş
olasınız.
Âl-i İmran Sûresi 124 Hani sen mü’minlere, «Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?» diyordun.
Âl-i İmran Sûresi 125 Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.
Âl-i İmran Sûresi 126 Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.
Âl-i İmran Sûresi 147 Onların sözleri ancak, «Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et» demekten ibaretti.
Âl-i İmran Sûresi 150 Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.
Âl-i İmran Sûresi 160 Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.
Nisâ Sûresi 45 Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.
En’âm Sûresi 40 (Ey Muhammed!) De ki: «Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer doğru sözlü iseniz söyleyin.
A’râf Sûresi 128 Mûsâ, kavmine, «Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır» dedi.
A’râf Sûresi
192 Hâlbuki onlar (edindikleri ilâhlar) ne onlara yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım edebilirler.
A’râf Sûresi 197 Allah’tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de yardım edemezler.
Enfal Sûresi 9 Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, «Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum» diye cevap vermişti.
Enfal Sûresi 10 Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı.Yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Enfal Sûresi 26 O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz.Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz.
Enfal Sûresi 40 Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin dostunuzdur. O, ne güzel dosttur; O, ne güzel yardımcıdır!
Enfal Sûresi 48 Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve, «Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.» demişti. Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, «Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler)(12) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır» demişti.
Tövbe Sûresi 51 De ki: «Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.»
Tövbe Sûresi 116 Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
Yûnus Sûresi 38 Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: «Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın.
Yusuf Sûresi 18 Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: «Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.»
Ra’d Sûresi 11 İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar.(4) Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
İbrâhim Sûresi 15 Peygamberler, Allah’tan yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı.
İsrâ Sûresi 75 İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı
bulamazdın.
Enbiyâ Sûresi 112 (Peygamber), «Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır» dedi.
Hacc Sûresi 78 Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız.(10) Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!
Mü’minûn Sûresi 26 (Nûh), «Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!» dedi.
Mü’minûn Sûresi 39 O peygamber, «Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!» dedi.
Furkân Sûresi 31 Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter.
Ankebût Sûresi 22 Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
Yâsîn Sûresi 74 Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler.
Şûrâ Sûresi 31 Yeryüzünde O’nu âciz bırakamazsınız. Sizin için Allah’tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur.
Ahkâf Sûresi 28 Allah’ı bırakıp O’na yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanı ve uydurmakta oldukları şeydir.
Muhammed Sûresi 7 Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.
Muhammed Sûresi 11 Bu, Allah’ın inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı bulunmamasından dolayıdır.
Tahrîm Sûresi 2 Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Rabıta ve Tevessül
Soru: Zamanınmızdaki tarikatlarda rabıta konusunda ben de hem fikirim ama geçmiş dönem evliyalar mesela SEYYİD ABDULKADİR GEYLANİ diyor ki zor durumda olduğunuzda yardım isteyin Allah’ın izniyle gelirim yardımınıza. Tevessül konusu hadislerde de geçiyo açıklayabilir misiniz bana konuyu.
Cevap: Abdulkadir Geylani, Müslümandır; fıkıhta Hanbeli mezhebine tabidir. Fakat tasavvufçular onun adına kitaplar basıp, onun ağzından böyle şirk dolu sözler eklemişlerdir bu kitaplara.
İnsanlara «ibadet» nedir diye sorduğumuzda «namaz, oruç, hac, zekat» gibi amelleri sayarlar. Oysa bunların dışında ibadet olan daha birçok amel vardır. Bunlardan biri de «yardımına çağırmak»tır.
Allah-u teala şöyle buyuruyor:
«Yalnızca sana kulluk eder ve yalnızca senden yardım dileriz.» (Fatiha: 4)
«Yalnızca sana kulluk ederiz» demek; bütün şirklerden uzak durarak, kendimizi şirkten tamamen arındırarak sana ibadet ederiz, demektir.
«Senden yardım dileriz» demek; her konuda yalnız senden yardım isteriz, demektir. Çünkü gerçek kuvvet sahibi yalnız Allah’tır.
«O’ndan başka çağırdıklarınız, bir çekirdek lifine bile sahip değildirler. Eğer onları çağırırsanız, sizin çağırınızı işitmezler; işitseler bile, size cevap vermezler. Kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkar ederler. Her şeyden haberdar olan Allah gibi hiç kimse sana haber veremez.» (Fatır: 13-14)
«Ey Muhammed! De ki: «Allah’tan başka ilah sandığınız şeyleri çağırın. Onlar ne sizi uğradığınız zarardan kurtarabilirler ne de onu sizden uzaklaştırabilirler. Onların taptıkları da Rablerine daha yakın olmak için bir yol arar. Her biri Allah’a daha çok yaklaşmak için çalışır. O’nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Elbette Rabbinin azabı korkulan azabdır.» (İsra: 56-57)
«(Ey Muhammed!) De ki: «Allah’ı bırakıp da, ne göklerde ve ne de yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadıkları, bunlardan hiçbir ortaklıkları bulunmadığı ve onlardan hiçbiri Allah’ın yardımcısı olmadığı halde, ilah diye ileri sürdeklerinizi haydi çağırın! O’nun katında kendisinin izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez. Hatta onların kalblerinden korku giderilince (birbirlerine): «Rabbiniz ne dedi?» derler. Derler ki: «Hakkı.» (buyurdu). O Aliy’dir, Kebir’dir.» (Sebe: 22-23)
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
«Yardım istediğin zaman yalnızca Allah’tan yardım iste.» (Müslim)
Hadisi şerifte yardımın sadece Allah’tan istenebileceği ve her şeyde O’na güvenilmesi gerektiği bildiriliyor.
Bir kişi yalnız Allah’ın yapabileceği bir şey için Allah’tan başkasından yardım isterse büyük şirk işlemiştir.
*~*~*~*~*~*~*~*~*~*~*~*~*~*
Enes b. Malik (r.a) şöyle demiştir:
«Halk kıtlığa düştüklerinde, Ömer b. Hattab (r.a) Rasulullah (s.a.s)’in amcası Abbas b. Abdilmuttalib (r.a)’ye, yağmur yağması için Allah’a dua etmesini söyler ve:
«Allah’ım! Bizler nebimiz hayatta iken ona dua ettirerek senden niyazda bulunurduk da bize yağmurlar ihsan ederdin. Şimdi de nebimizin amcasının duasıyla senden niyaz ediyoruz. Bize yine yağmur ihsan et» diye dua ederdi. Bu duayı edince yağmur yağardı.» (Buhari)
Tevhid inancı, her çeşidiyle ibadetlerin yalnız Allah’a yapılmasını emreder. Her kim, küçük ya da büyük olsun ibadet hükmüne giren herhangi bir ameli Allah’tan başkasına yaparsa, tevhidi bozucu harekette bulunmuş, şirk koşarak müşrik sıfatını kazanmış olur. Burada şunu da belirtmemiz gerekiyor: Herhangi bir amelin Allah’tan başkasına yapıldığında şirk hükmüne girebilmesi, bu amelin Kur’an veya sünnette ibadet olarak vasıflandınlması şartına bağlıdır. Örneğin; dua etmek, yardıma çağırmak, kanunlarına teslim olmak, hakimiyetini kabul etmek, kurban kesmek, adak adamak gibi fiiller, Kur’an ve sünnette ibadet olarak vasıflandmldığı için bunlardan birisini Allah’tan başkasına yapan kimse müşrik olur. Allah (c.c) Muhammed (s.a.s)’i risalede görevlendirdiği anda, bu gerçeği kendisine vahyetmeye başlamış, La ilahe illAllah düsturunu dinin giriş kapısı göstererek, buna teslim olan kullarını her türlü şirkten temizlemiş, «yalnız Allah’a ibadet» şuurunu kalblerine yerleştirmişti. Ömer (r.a)’nun yukarıdaki yağmurun yağmaması gibi sıkıntılı bir anda, daha önceden vefat etmiş olan Rasulullah’ı yardıma çağırmayıp onu tevessül (vesile edinmek) edinmemesi ve bunun yerine yanlarında sağ olarak bulunan Abbas (r.a)’den, dua etmesini istemesi de La ilahe illAllah şuurunun kalbine yerleşmesindendi. Ömer (r.a), vefat etmiş olan Rasulullah (s.a.s)’i yardıma çağırması halinde, bunun kişiye fayda veya zarar vermeyecek halde olan bir ölüyü yardıma çağırmak, böylelikle de Allah’a şirk koşmak manasına geleceğini çok iyi biliyordu. Bu sebeple Abbas (r.a)’ya dua talebinde bulunmuştu.
Kim ki Şeyh kalpten geçeni bilir derse veya inanırsa kafir olur..
«De ki: {Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler}» (Neml 65)
TARİKAT NEDİR ?
Tarikat aracılık hizmetlerine denir. Allah cc ile kul arasında ki aracılık hizmetlerini yapan şirk-etin adıdır!. Bu aracılık hizmetleri her devirde bazı farklılıklar arzetmiştir. Peygamber a.s zamanında aracılık hizmetlerini putlar ve putcular yapıyordu. Günümüzde ise bu hizmetleri tarikatlar ve şeyhler yapıyor. İslam’da bu aracalılık hizmetlerine ŞİRK denir. Bu hizmeti alanlara verenlere ise müşrik denir.
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. (Kaf 16)
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. (Bakara 186)
Allah'tan başka hiç kimseden yardım istenmez - Medet sadece ALLAH'tan istenir
1-) Hiç bir ayet ve hadiste veliden yardım istenır veya istenebilir diye bir bilgiye rastlanmaz.
2-) Ashabı kiramdan tutun tabiin ve müctehid alimlerin hiç birinden veliden yardım talep edilebilir diye bir nakle rastlanmaz.
3-) Yardımın çeşitleri vardır.
A-) Her hangi bir vasıtayla birine ulaşarak yardım talebinde bulunmak ise;
Kişi sizi duyuyorsa, görüyorsa, bir dilekçe veya mektupla iletişim kurulabiliyorsa, biriyle haber göndererek haberdar edebiliyorsanız ( yani maddi bir vasıtayla iletişim kurabiliyorsanız )
Bu insandan maddi yardım talep edebildiğiniz gibi, ilim ve dua talebinde de bulunabilirsiniz.
B -) Her hangi bir vasıta yoksa, birinden yardım talep etmek ise yanlıştır.
Bu ise
ya ahmaklıktır,
Ya cahilliktir,
Ya da bile bile Allah'a c.c. şirk koşmaktır.
Ayrıca koştuğu şirke kılıf uydurmaktır.
C -) İletişim vasıtası olmadan yardım talebinde bulunmak ise ancak ve ancak ALLAH'tan dilenir.
Çünkü Allah c.c. her halü kârda bilir, duyar, görür..... ve cevap verir. Yani duaları ya kabul eder, yada red eder. Dolayısıyla, görmediğimiz, duymadığımız, maddi iletişim kuramadığımız halde, her çeşit taleplerimizi ancak Allahtan dileriz.
Bir başkasından dilemek küfürdür, şirktir.
İslam Kur'an + Sünnettir. Tek kelime ile Allah'tan başka hiç kimseden yardım istenmez. Allah her şeyi görür ve her şeye Kadirdir.