- Kabe’de genç olmak

Adsense kodları


Kabe’de genç olmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Tue 3 January 2012, 05:50 pm GMT +0200
Kabe’de genç olmak…

Aralık 2007 27.SAYI

Kutsal toprakların güzelliğini birinci ağızdan dinlemek istediğimizde ilk adresimiz genellikle dedelerimiz, ninelerimiz, anne ya da babamız olurdu. Çünkü hac ve umre, yaş kemale erdiğinde yerine getirilmesi gereken bir vecibe olarak kabul edilirdi ülkemizde. Ancak araştırmalarımız sonucu gördük ki bu yanlış anlayış yerini yavaş yavaş güzel olana bırakıyor. Kutsal mekanları ziyareti ahir ömrüne ertelemeyen genç yürekler heyecanla çarpıyor Kabe’yi gördüğünde.
Kutsal mekanların manevi atmosferinde kimi zaman Kabe’nin karşısında kimi zaman da Ravza’nın gölgesinde yaptığımız söyleşilerde hayli ilginç yorumlar geldi gençlerden. Kabe’yi hayranlıkla izleyen genç gözler, gönül heybelerini döktüler; bizler de birer birer topladık sizler için o inci tanelerini.

Kabe, kendini yenileme mekanı

Allah’ın evini ve Rasulü’nün kabrini ziyaret eden gençler, günahlardan arınıp tövbe ederek bir daha günaha dönmemeyi ve güzel ahlak kazanmayı diliyorlar. Büyük kısmı, insanın kendi dininin yeşerip olgunlaştığı yerleri görmesinin, ziyaretten sonraki hayatında manevi anlamda birçok olumlu değişikliğe sebep olduğunu söylüyor. Gençlikte yapılan ibadetin Allah katında daha sevimli olduğunu göz önünde tutup bu manevi atmosferi erken yaşta soluyarak hayata devam etmenin insana çok şey kazandıracağını düşünüyorlar.

İçlerinden bazılarının derin mesajları da var. Kimileri Kabe’ye dokununca Allah’tan ne isteniyorsa istenmesi gerektiğini çünkü istemenin son noktası olduğunu düşünüyor. Bazıları da “yalan dünya” sıfatından kutsal mekanları tenzih ederek, Kabe’deyken yalancı dünyadan gerçek dünyaya geldiklerini söylüyor ve buraların insanı bir mıknatıs gibi çektiğini ekliyor. Kabe’nin cazibesine kapılan gençlerden bir diğeri şeytan taşlama esnasında, şeytanın ve yandaşlarının ne kadar pis ve aciz olduğunu hissettiğini, attığı taşlarla sanki onları yok etmiş gibi hissettiğini aktarıyor ve ekliyor “İnsanların şeytanı bütün gayretiyle taşlarken, Kabe’ye saygı duyarak, öpüp secde ettiklerini görüp de bundan etkilenmemek mümkün değil!”

“Haremin pervaneleri bile tavafta”

Buraya gelme sebebim sırf ibadet ve Allah’ın rızasını kazanabilmek. Kutsal topraklar ne anlatıldığı gibi ne de televizyonda izlediğim gibi… Çok daha büyüleyici. Hiçbir duygu bunu anlatamaz. Buraları gelip gören gitmek istemez, içi yanar. Beni en çok etkileyen şeylerden birisi de Kabe’de tavafı seyretmek. Yer ve gök ehlinin hep beraber tavaf ettiği hissediliyor. Haremin pervaneleri bile sanki tavafa gelemedikleri için Mecnun gibi dönüyorlar. Bir başka güzellik ise Peygamber’imizin (s.a.v) yaşadığı yerleri görmek. Bu, insana heyecan veriyor. Kendimi o zamanda hissediyorum. (Mürşide, 21)

“Rüyada gibiyim”

Allah rızasını kazanmak, affolunma isteği bu ziyareti yapma sebebim. Bir de hayatta bir kere de olsa görme isteği. Rüyada gibiyim. Bence burada olmak hayallerin gerçekleşmesi. Şöyle bir izlenim edindim: Buraya gelen herkesin farklı dilekleri var. Herkes bir şey için, bir muradının kabulü için gelmiş ama tüm müminlerin tek ortak noktası var; o da Allah rızası. Gençlikte yapılan ziyaretin daha verimli olacağını düşünüyorum. Gençken insan daha takatli oluyor. Bu halde daha rahat ibadet ediliyor. İbadetten zevk alıp, doya doya yapılıyor. ‘Oraları gençken göreyim’ diye hep dua ettim. Şimdi de özellikle gençlere dua ediyorum. Onlar da tatsın bu zevki diye… (Remziye, 20)
“Kabe sadeliğiyle bir şeyler anlatıyor”

Gençliğin ayrı bir gayreti ve heyecanı olduğunu düşünüyorum. Burada yaşanılan heyecanlar bile başka. Kabe’yi seyrederek namaz kılmak ve zemzem içmek kadar güzel bir tat, zevk yoktur dünyada. Kabe’ye bakınca insan her şeyi unutuveriyor. Alemlerin Rabbi’nin kudreti, yüceliği ve insanın acizliği aklıma gelen tek şey. Bir de sanki Kabe bana şunları anlatıyor: Allah Teala kendine daha şatafatlı bir beyt yaptırabilirdi. Taşları zümrütten, yakuttan ya da daha değerli taşlardan olan, göz alabildiğine büyük bir beyt. Ama Allah her şeye malik olmasına rağmen taştan, üzerinde siyah bir örtüsü bulunan sade bir beyt yaptırmış. Burada Kabe’yle Allah Teala’nın bizlere bir mesajı var. Beni en çok cezbeden şey bu. Kainatın Rabbi’nin beytinin sadeliğiyle insanlara bir şeyler anlatması. Bence bu mesaj Allah Teala’nın dünyaya verdiği değerin ifadesidir. (Zeynep, 25)

“Döndüm kıbleye, kıblem Kabe”

Namaza başlamadan önce “Döndüm kıbleye, kıblem Kabe” diyoruz. Kabe’de ilk vakit namaz kılarken ve bunu söylerken Kabe’yi görmek insana çok büyük haz veriyor. Ve de Kabe’ye bakarken Rabb’mizin azametini hissediyorum. (Şule, 31)

“Her derde deva”

Kutsal mekan ziyareti sanki psikolojik terapi gibi. Dünyada insanı bu denli rahatlatıp gevşeten en önemli huzura erdiren kutsal topraklar dışında başka mekan yok. İnsanın her derdine deva. Bedensel rahatsızlığı olan çoğu insanın burada ibadete koşarken ağrı sızı hissetmediğine şahidim. Bu da Allah’ın bir lütfu olmalı. Yahut kafayı takıp üzerinde uzun uzun düşünülen meselelerin aslında gelip geçici şeyler olduğunu, üzerinde çok durulmaması gereğini Kabe öğretiyor. Kabe’ye bak ve bildir arzuhalini, derdine derman olsun psikolog misali. (Saliha, 23)
“Kabe’de insanlar tek renk, tek yürek”

Kabe’nin atmosferi bambaşka benim için. Kabe’yi tavaf esnasında insanların kalabalığından hiç rahatsızlık duyulmuyor. Hatta milyonlarca insan kalabalığına rağmen ve bununla birlikte tavafta insanlar hareket halindeyken dahi ne gürültü kirliliği var, ne de rahatsız edici bir görüntü. Farklı dillerde yapılan ve anlaşılmasa da “amin” dedirten dua seslerinden ve Kabe’nin Rabbi’ne sunulan içten yalvarışlardan başka bir şey duyulmuyor. Görülen tek şey ise haşmetli Kabe ve pırıl pırıl, tertemiz çehreler. Allah’ın nur mekanından insanlara da bir parça nur aksetmiş olmalı ki; zencisiyle beyazıyla bütün müminler yüzlerindeki aynı parıltıyla tek renk, tek yürek. (Büşra, 21)
İki Kabe’nin buluşması

Bir tanesi zahiri Kabe, Allah’ın evi, Müslümanların kıblesi. Diğeri ise gönül Kabe’si. Rabbimiz’in ‘Yere göğe sığmayıp oraya sığdım’ dediği yer. İki Kabe’nin buluşmasına tanıklık ediyoruz, dua istiğfar ve gözyaşı beldesinde. Bakıp seyretmenin sevap olduğu, Gavs-ı Sani Hazretleri’nin ifadesiyle “bire yüz bin verilen” bir yerde Kur’an okunuyor, Beytullah tavaf ediliyor, nefisler hesaba çekiliyor. Orada kabul olmuş duaların yüzü suyu hürmetine dua ediliyor. Günahların af olunması için tövbe ediliyor, oruç açılıyor, namaz kılınıyor.

Ben genç gittiğimi düşünmüyorum. Bilakis çok geç kaldım oraya gitmek için. O yüzden çocuklarımı da getirdim. Onların sırf Rasulullah’ın beldesinde yaşamaları, o insanların arasında tavafta bulunmaları, ne olduğunu bilmeseler de zemzem içmeleri, tanımasalar da diğer Müslümanlarla iletişim kurmaları için götürdüm onları. Namaz kılıyormuş gibi yapıp bu bahane ile o beldede alınlarını yere koymalarını istedim. Hele bir de yanınızda yörenizde salih bildiğiniz kimseler varsa, onlarla say yapıp, Arafat’ta ziyafetlerine çoluk çocuk katılıp, sohbetlerini dinleyip, arkalarından Hacer’ül Esved’i ziyaret edebiliyorsanız, Rabbim sizi seviyor demektir. (Okan, 36)

F. Rüveyda YILDIZ

sümeyra
Sat 4 February 2012, 03:20 pm GMT +0200


    İki Kabe’nin buluşması

Bir tanesi zahiri Kabe, ALLAH’ın evi, Müslümanların kıblesi. Diğeri ise gönül Kabe’si. Rabbimiz’in ‘Yere göğe sığmayıp oraya sığdım’ dediği yer. İki Kabe’nin buluşmasına tanıklık ediyoruz, dua istiğfar ve gözyaşı beldesinde.


     Çok hoş bir ifade olmuş bu..Allah razı olsun..Rabbim bize de nasib etsin,inşaallah..