sumeyye
Sat 10 September 2011, 02:09 pm GMT +0200
İzahat
Ravi kimdir?
Hz. Ebi Said el hudrî (R.A) in, isimleri saad bin maiikdir. Ensari kiramdan ve ashabı güzîninin alim ve fazıllarındandır. Hz. Peygamberimiz ile beraber bütün muharebelerde hazır bulunmuştur. Kur'anı kerime hafız idiler. Kendisinden pek çok sahabe ve tabiin hadisi şerif rivayet etmiştir.
Vefatları, kendisi seksen dört yaşlarında iken hicretin atmış dört veya yetmiş dört tarihinde Medine-i münevverede vuku bulmuştur. Kabri şerifi, «Cennetül baki» dedir.
Hz. Ebi said el hudrî, bin yüz eytmiş (1170) hadisi şerif rivayet etmiştir. Sahihayn «Buhari ve müslümde» de yüzon biri (111), tek başına buha-ri şerifde, on altısı ve tek başına müslimdede, yetmiş ikisi mezkûrdur. Yu-kardaki hadisi şerifde, görüldüğü üzere buhari ve müsümin ittifakı ile rivayet ettikleri hadisi şeriflerdendir.
Hadisi şerifde, «Ey kadınlar! sadaka veriniz. Zira bana cehennem halkı gösterildi. (Cehennemde gördüğüm) çoğu sizler (siz kadınlar) idiniz.» Bu-yurulan cümlelerle kadınların cehennemlik olanlarının sadaka ve hayır vererek kurtula bileceklerini veya sadaka-i cariyeyi veren kadınların direk cehennemden kurtulup cennete nail olacaklarını beyandır.
Zira az sadaka, dünyada belayı def eder. Ahiretdede cehennemle sahibi arasına perde olur ve kıyamefde insanlar, vermiş olduğu sadakanın gölgesinde gölgelenecektir.
Nitekim bir hadisi şerifde buyurulmuştur :
«VeEevki bir hurma danesi olsun, sadaka vererek kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz.»
Birde sadakayı Allah yolunda verenler, erkek olsun kadın olsun dünya muhabettini üzerlerinden atarak dünyanın faniliğini anlayıp ebedî seadet yuvası olan ahireti kazanma gayreti görülür.
Aslında kadınlar; Dünyaya çok meyilli, mal ve mülk sevdasına, dünyanın süs ve zinetlerine' ekseriya çok düşkün olurlar. Çok sevdikleri mallarından sadaka vermekle mal mülk sevgisi ve mala mülke tapınır halin yok
olması, aynen dünya muhabbetinden neş'et eden puhulluk «cimrilik» has-talığıda ..uKsanlanmış veya tamamen gitmiş olur. Pahil ve cimrilik yapanlar, i,ö kadarda âbid olsalar, varacakları yer yine cehennemdir.
Kdınlar sadaka ve hayı verirlerse, işte bu cimrilikden kurtulup sahi ve cömert kişiler dahil oiunor. Cömert kimselerin varacakları yer, cennettir.
Bu husus,; Peygamberiniz şöyle beyan buyurmuşlar :
«Sahî ve cömert kişi, AEîaha yakın, insanlara yakın ve cennete yakındır ve cehenneme uzai:j?r.
— Pah il-cimri kimse ise, AiCaha uzok, insanlara uzak, cennete uzak ve cehenneme yakındır.» [105]
Başka bir hadisi şerifde, «ve.en el, alan efden hayırlıdır.» buyurmuştur.
Hadisi şerifde, kadınların ekserisinin niçin cehenneme gireceklerini beyan saadedindede şu cümleler buyurulmuştur :
«Çünkü siz (ona buna) laneti çok eder ve kocalarınıza karşı küfranı nîmeîde tutunursunuz.»
Bu mübarek cümieierdede iki husus belirtilmiş oluyor.
a} Birisi, kadınların dili lanet etmeye pek çok kayar ve olur olmaz lüzumsuz şeylerden dolayı efendisine, çocuklarına, komşularına ve hem cinsi olan kadınlara ve hatta hayvanlara ve eşyalara dahi lanet edenler oluyor.
Kadın olsun erkek olsun, lanete dilini alıştırmaması ve lânetde bulunmaması lazımdır.
Hakikat böyle olması gerekirken kendi çocuğuna kâfir dölü, piç, kâfir sıpası, kâfirin dölü, kâfir herifin piçi, e'şşek sıpası V.s.» Kendi malınada «kâfir malı, domuz malı, domuzun malı, gibi...» Kelimeleri en çok kadınlaı söylerler.
İşte böyie lanetleri söyleyenler, kendilerini cehennem ateşine attıkları için ve böyle kötü kelimeleride daha çok kadınların söylemesindn doiayı Allanın Rasûlü, cehennemde olan kişilerin ekserisini kadınlar olduğunu ve oluş sebeblerinide böyle beyan ediyordu.
Esasen insan dilini böyle lanet kelimelerinden sakındırması lazımdır.
Hatta hayatında kâfir olarak yaşayanlara, öldükten sonra lanet etmek bile uygun görülmemiştir. Ancak Ebû cehil ve Ebû lehep gibi kişilere dair haklarında âyeti kerimeler gelen veya bizzat ölürken başında bulunupda Alfana küfrede küfrede öldüğüne şahid olan kimseler, şahid oldukları kimselere lanet okuya bilirler ve lanet okuna bilir. Kesin bilgileri olmayan kimseler ise, mücerret ondan bundan duydukları ile lanet ederlerse, bu davranış ve İfadeleri şer'a uygun değildir.
Hâdise ve vakıaların vukuu muhakkak olan ve fakat bu hadiselere se-beb oian kimselerin son nefesleri, tam bir kesinlik ifade etmediğinden, yezide, Hz. Ali (R.A) nin şehâdetine sebeb olan kişiye ve haccac gibilerine lanet etmeyi muhakkik ve müdekkık olan ulemâ uygun görmemişlerdir. Uygun görmeyenler, Hz. Ali (R.A), İmamı Gazali, Aliyyül kâri ve emsali zevatı kiramlardır.
Bu hususun daha geniş İzahı, «Bid'at ve hurafeler» le «İslamda evliya meselesi ve harikalar» eserimizde ayrıca «Mütlekâ tercümesi» isimli eserimizin «Mürted babı» altında zikredilmiştir.
b) Kadınların, kocalarına karşı küfrânı nimette bulunmaları ise, bu gün daha ayan ve beyandır. Kocası karısına bütün gün ihtiyacını karşılamak için gayret sarf eder. Yüzlerce talep ve isteğini yerine getirir. Şayet bu isteklerin birisini günlerden birgün getirmez veya getiremezse, hemen kıyameti koparır ve artık «zaten sen benim dediğimi hesaba almazsın, şimdiye kadar hiç dediklerimi yapmadın, sen adam değilsin, filan kişi şöyle almış böyle satmış, herif değilsinde bir baş belasısm gibi...» Cümlelerle bütün hayırları ve hizmetleri yıkar ve inkar eder.
Küfrani nimetde bulunmadan kocasına itaat eden, iffet i/e namusunu koruyan saliha kadınlar ise, dünya mal ve servetinin en kıymetli ve hayırlısıdır. Böyle kadınlar, çok mutlu kadınlardır. Ve böyle kadınlara sahip olan erkeklerde, çok mutlu erkeklerdir.
Bir hadisi şerifde Resûlüllah (S.A.V) şöyle buyurmuştur ;
«Dünya, geçici bir meta (servet ve saman) dır. Bu dünya metâının (servet ve kazancının) en hayırlısı, sâliha (namuslu itaatkar) kadındır.
— (O sâliha kadın) sen (yâni kocası) ona baktığında sana surur ve neşe verir. Sen ondan ayrılıp gittiğindede (işine, çarşıya gittiğinde) seni koruyan (senin evini, çocuklarını ve namusunu senin için muhafaza eden) kadındır.»[106]
Kadınların Din ve akıllarının eksikliği ile ilgili izahat, «İsiamda tesettür ve haya» adlı eserimizde zikredilmiştir. [107]
Tercümesi ;
20 - (19) Ebû Hüreyre (R.A.) den mervidir, demiştir : Resûlullah (S.A.V) buyurdu :
«Allâhü teâla buyurdu : Âdem oğlu bana yalan isnâd etti. Halbuki ona yalan isnâd etmek muvafık değildir. Ve âdem oğlu bana noksanlığı tavsif etti. Halbuki ona o şekilde (cenâbu hakka noksanlık ve evlad isbâtı) isnadı lâyık değildir.
— Şimdi âdem oğlunun bana yalan isnad etmesine gelince şu sözü : «Allah (C.C.), benii yoktan yarattığı gibi, elbet tekrar beni iade edemez.
(Yani, tekrar diriltmesi hâli yokturdedi.). Halbuki bana göre (yani, ben âzî-müşşâna göre) âdem oğlunun, tekrar iade edilmesinden ilk defa yaratılması daha ehven değildir.
— Bana (ben âzîmüşşâna) şetmi (noksanlık isnadı) ise, âdem oğlunun şu sözüdür :
«Allah (C.C.) kendisine evEâd ittihaz etti (çocuk edindi). Halbuki ben fâzîmüşşan) herşeyden müsteğni, benden hiç bir şey doğmadı ve ben hiç bir şeyden doğrulmadım ve benim için hiç bir şey denk değildir.»
21 - (20) İbni Abbasdan (R.A) mervî olanda ise şöyledir :
«Ben (âzîmüşşâna) söğmeğe - noksan isnad etmeğe gelince, âdem oğlunun :[108]
«Benıim (yanı Allah) için çocuk vardır.» demesidir. Halbuki ben âzîmüş-şan bir arkadaş veya evlâd edinmekten münezzehimdir.» [109]
İzahat
Râvi Hz. Ebî Hüreyre (R.A) hakkında kısa malumat, üçüncü hadisi şerifde izah edilmiştir.
Hadisi kudside beyan edilen âdem oğlunun Allaha yalan isnadı Ve noksanlıkla vasıflanmasındaki ilâhi hükümlerde cereyan şekilleri ve cevabı ilahileri hulâsa olarak arz edelim :
a) Öldükten sonra tekrar dirilmenin daha doğrusu Allanın (c.c) tekrar dirilterek yaratması, çürüyüp yok hâle gelen cisim ve cesedlerin olamıya-cağını câhil ve beyinsiz kâfirlerden birisi çürümüş kemiği göstererek bunun tekrar dirilmesi olamaz, diyerek cenabı hakkın tekrar dirilteceğine dâir hükmü ilâhisini yalanlayordu.
İşte bu hükmün cereyanı ve cenabı hakkın cevabı, ilâhi âyetlerde şöyle zikrediliyor :
«O (inkarcı) insan görmedimiki; Biz onu bir nutfeden (bir damla meniden) yarattık, şimdide aşikara bir mücadeleci kesiliverdi.
— (Nutfeden) yaratılışını unutarak bize birde (şöyle) misal getirdi : Bu kemikler çürüyüp dağılmışken bunları kim diriltir? dedi.
— (Ey habibim!) deki : Onlan ilk defa yokdan vâr eden diriltir. Ve o, yaratılanı tamamı ile bilir.» Yasin sûresi, 77-79
Evet kuru topraklara saçılan tohumları bitirip, yeşerten, kuru ağaç ve otlan yeniden yeşertip yaprak ve meyvalar yaratan hâhk zülcelâl, ölüleri tekrar diriltecek, hesap, kitap, sual, mîzan hükümlerini icra ederek haklıyı haksızı ayırd edecek, haksızlardan hak sahibinin hakkını alıvere-cektir. Hatta buynuzlu koyun ve keçi gibi hayvanların buynuzsuzlara te câvüzü var ise, onlarıda haklaşdıracaktır. Binâenaleyh aklı îman ile nur-lanan her mümin, örnek ve misali görülmeden bu âlemi ve içindekileri nasıl yarattığını düşünür ve tekrar dirilme ve yaratılmanın güç olmayacağını idrak eder ve inanır.
b) Cenabu hakka noksanlık vasıfları ise, yahûdilerin «Uzeyr Allanın oğludur», Hıristiyanların «Isa, Allâhı noğKldur.» ve bâzı arablarında «Melekler, Allâhın kızlarıdır.» gibi kötü isnad ve vasıflarda bulunmuş olmalarıdır.
Yahûdî ve Hıristiyanların böyle diyenleri müşrik menzilinde birer putcu mesâbesindedirler. Binâenaleyh böyle kitabîlerin kesdikleri yenmez. Ancak bu akidede olmadan Allâhı Rab, Musa ve îsa (A.S) ı peygamber tanıyıp en son peygamber Muhammed Aleyhisselâmı peygamber tanımazlarsa, bunlar kâfirlerdir. Fakat bir kitaba ve peygambere inanıp şirkde de bulunmadıklarından kesdikleri yenir.
Bu hükümlerin daha geniş şekli, fıkıh kitaplarında mezkûrdur. Bilhassa «Müiteka tercümesi» adlı eserimizin «Hayvanları kesme Bahsi» adı altında uzun izahat verilmiştir.
Cenâbu hakka çocuk isnadı ise, pek çok âyeti kerimelerle red edilip açıklanmıştır. Cümleden bir tanesi ihlas sûresinde şöyle beyan edilmiştir :
«(Habîbim!) deki : O, Allah birdir (eşi ve ortağı yoktur.) AHah sameddir (her yarattığı şeyin muhtaç olduğu eksiksiz bir varlıkdır.)
— O doğurmadı ve doğru'modı da. Hiç bir şeyde ona denk ve eş olmamıştır.» [110]
Tercümesi :
22 - (21) Ebû Hüreyre (R.A) den mervidir, demiştirki :
Resûlullah (S.A.V) buyurdu ;
«Allâhü teâfâ dediki : Âdem oğlu dehre (zamana) söğmekle bana eziyet ediyor. Halbuki ben azimüşşân dehrim (yâni, ben azimüşşân yaratanım). İşler benim yedi kudretimdedir, gece ve gündüzü deveran ettirir çeviririm.»[111]
İzahat
RâvİHz. Ebî Hureyrenin hal tercümesi üçüncü hadisi şerifde geçmiştir.
Bu hadîsi kudsîde de, cenâbu hak âdem oğlunun (insanların) zamana sövüp lanet etmeleriyle Allâha eziyet ettiklerini beyan etmektedir.
İnsanlar, zaman zaman «bu zaman şöyle zamandır. Zaman olmaz olsun, zaman îcabı, zaman kötü zaman gibi.» cümlelerle zamanı kötülerler ve zamana söverler. Halbuki zaman; gece ve gündüzün deveran ve cereyan etme şeklidirki, dünya yaratıldığı günden beri, gece ve gündüz, mevsimler, iklim şartları ve zamanın cereyan ettiği mekanlar aynıdır.
Ancak bu zamanın cereyan ettiği gece ve gündüzlerde ve mekanlarda yaşayan insanların, inanç, akide ve amelleri değişik şekilde devam etmek tedir. Kimisi Allâha ve hükümlerine hulusla îman edip ibâdet ve iyi ameU lerle yaşamış, güzel ahlak sahibi insanlar topluluğu halindedirler.
Bir kısmıda şirk ve küfre dalmış âsî ve mücrimler güruhu hâlinde yaşamışlar ve hâlada aynı şekil üzere devam edenler çoğunlukdadtr. Aüâhâ inanmayan veya inanıpda isyan eden kâfir, zâîim ve fâsık insanlar, çok zaman kendi işledikleri küfür ve isyanları başkalarına yükletmek »° kendilerini haklı edasına sokmak için hemen «zaman îcabı, olmaz olsun zaman yapdırıyor. Ne yapalım bu zaman böyle zamandır vs.» diyerek işin içinden çıkarlar.
Halbuki gece ve gündüzün deveranından ibaret olan zaman, oynı zamandır. Değişen ve kötüleşen var. ise, kendileridir. Öyle,ya geçmiş zamanda anası, babası ve büyükleri îmanlı, ihlâslı, hak hukuk bilir, namaz kılar, orueunu tutar, zekatını verir, hac farîzasını îfa eder, her türlü hayır ve ha-sanatta bulunurlar, küfürden, ucub, riya, sum'a, kibir ve gururdan, yalan ve İftiradan, zina, içki, kumar, hırsızlık, adam öldürmek, dans ve balo gibi namus yıkıcı deyyus ve pezevenkiikd-^n, bî namazlıkdan, anaya babaya isyandan, hulâsa Allâhın haram ve yasak ettiği her şeyden kaçınır ve kaçın-dırırlardı.
Zamanı kötüleyip şovenler ise, ekseriya haramlara dalan ve yüzen insanlardır. Bir fenalığı işlerler, «alnımızın yazısı, zamanın yapdırdığı» diyerek sıyrılırlar. Zaman sizin elinizden tutupda, «haydi içki masasına, zinaya, karınızı geydirin kuşatın dans salonuna götürün yabancı erkeğe teslim edin mi? diyor, falan yerde kumar oynanıyor haydi sizde oynayınmı? diyor, camiyi cemaatı bırakın, kumarhaneye, müstehcen filim seyretmeye gidinmi? diyor. Hak ve hukuk tanımayın, her türiü fenalık ve kötülüğü işleyin mi? diyor.»
Bu şekilde anlayıp nefislerinin ve şeytanın ığvası ile kendilerini kötülüklere iten ve atanlara yazıklar olsun. Be hey budalalar! zaman başka şey sizin işledikleriniz başka şeydir, zamanı Allah yaratır. O kötülükleri o yaratılan zamanın içinde siz işliyor ve siz kazanıyorsunuz. Zamanı kötü-ienekle kendinizi temize çekip o zamanı yaratan Allâhü teâlâyı kötülüyor-sunuz. Böyle görüş ve düşüncelere lanet olsun, Allâhü teâla sizleride ıslah edip doğruyu gören, bilen ve anlayanlardan kılsın. Amin.
Bu izahatı okuduktan sonra yukardaki hadîsi kudsîyi tekrar bir daha okuyunuz. [112]
[105] Tirmizi
[106] Müslim, ibni mâce
[107] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/119-121.
[108] Buhâri
[109] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/122.
[110] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/122-123.
[111] Buhâri, Müs!;m
Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/123.
[112] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/124-125.