Hadice
Thu 9 June 2011, 01:55 pm GMT +0200
IV. Tasnıfu'l-Kutub
Tasnif, sınıflandırmak, aynı cinsten olan ya da aralarında bir araya getirilmelerini gerektiren ortaklıklar bulunan malzemeyi başkalarından ayırmak anlamındadır. Terim olarak, müdevven hadis malzemesi içinde yer alan hadisleri konularına göre ayırıp belli bâb veya bölümlerde toplamak demektir.
Bu «tasnifu'l-hadîs» ifadesiyle anlatılmak istenen durumdur. Ayrıca bir de kitabların belli bölüm ve bâblara ayrılmış malzemelerle oluşturulması vardır ki,işte bu da «Tasnıful-kütüb» olarak tanımlanmaktadır.
«Sahifeler» ve «cüz»ler şeklinde tutulmuş küçük yazılı hadis vesikalarının ve herhangi bir ayırıma gitmeden ilk kez tedvin çalışmaları sırasında yazıya geçirilmiş sünnet verilerinin yine hiçbir tasnif düşüncesine dayanmaksızın bir araya toplanması («tedvin») sonucu ortaya çıkan yığın halindeki hadislerin, kolaylıkla istifadeye sunulabilmesi «tasnîf»! gerekli kılmaktaydı.
Tasnîf, tedvin'den sistem, kapsam ve zaman olarak farklı olmasına rağmen onu tedvinle birlikte başlamış bir faaliyet olarak görmeye mâni bir hal de bulunmamaktadır. Ya da en azından kesin hatlarla bu iki faaliyeti ayrı zaman dilimlerine tahsis etmek pek kolay değildir. Gerçi musannef eserlerin ortaya çıkışı için en erken tarih olarak h. 120-130'lar gösterilmekte[58] ise de bu, tasnif çalışmalarının daha önceki yıllarda başlamış olduğunu düşünmeye mâm değildir. Zira musannef bir eserin hemen bir-iki yılda meydana getirildiğini kabul yerine, o günün şartları nazar-ı itibare, alınarak uzun yılların mahsulü olabileceğini düşünmek daha isabetli olacaktır.
Kaynakların biribirlerinden naklen verdikleri bilgiye göre Hicaz'da Abdülmelik b. Cureyc (150/767), Irak'ta Saîd b. Ebî Arûbe (156/773) ilk musannef müellifleridirler. Müsteşrik Goldziher, bu iki muhaddisin eserlerine sahip bulunmadığımız gerekçesi ile onların arz ve üslubîan hakkında hüküm verilemeyeceğini51 ileri sürmekte ve tedvin[59] tasnif dönemi ile birleştirerek ilk musannef hadis eserinin Buhâri'nin Sahih'i olduğunu iddia etmektedir. [60]Bugün artık «eserleri elde mevcut değildir» gibi bir gerekçeyi kabullenmek imkânı kalmamıştır. Zira anılan iki muhaddisler çağdaş olan Ma'mer b. Râşid (152/769)'in el-Câmi' i yazmaları ve basılmış haliyle elde mevcuttur. [61]«...Ma'mer b. Râşid'in el-Câmi'i, zamanımıza intikal etmiş olan hadis musannefâtının en eskisi olup devrinin hadis tasnifi ameliyyesi hakkında vazıh bir fikir verebilecek mâhiyettedir. [62]Zira «Yemen1 de Ma'mer b. Râşid, gerek gelişi-güzel bir şekilde ve gerekse muayyen bablar halinde bulunan süneni toplamıştır.[63]
Hatta Ma'mer b. Râşid'in hocası Hemmâm b. Münebbih (101/718)'in Saki-fesi ve talebesi Abdurrezzak b. Hemmâm (211/827)'ın el-Musannef i de elimizde bulunduğuna göre h. II. asırdaki tasnif faaliyetleri hakkında yeterli ipuçlarına sahib bulunmaktayız demektir. Binaenaleyh ilk musaneffeserin Buhârî (256/870)'nin Sahih 'i olduğu iddiası, önceki yüz yıllık tasnif çalışmalarını inkâr etmek anlamından başka hiçbir maksada hizmet etmemektedir. Bu yüzden de tasnifu'l-kütüb merhalesinin tedvin'den hemen sonra ortaya çıkmış ve fakat tedvin ile birlikte yürütülmüş bir çalışma dönemi olarak kabul ediyoruz.
Bu dönemde eser tasnif ettiği eski kaynaklarda yer alan âlimlerin eserlerinin günümüze kadar -çeşitli sebeplerle intikal etmemiş olmasının, hadis edebiyatı tarihi açısından pek büyük bir kayıp olduğu da bir gerçektir. Dünya kütüphanelerinde ve arşivlerde yapılacak ısrarlı ve dikkatli araştırmaların, bu ilk devir mahsulü hadis musannefâtından bazılarının bulunması mutlu sonucuna ulaşabileceği umudumuzu muhafaza etmekteyiz.
Müdevven hadis malzemesinin tasnifi belli usûllerle gerçekletirilmiştir. Şimdi bu usullerin genel karakterlerini ve kitab olarak hadis edebiyatına kazandırdıklarını tanıyalım.
Ancak burada bir noktaya işaret etmekte fayda vardır :
Hadisin intikal safhaları (ezber, kitabet, tedvin ve tasnif) arasında süre olarak en uzun dönem Tasniful-kütüb safhasına aittir. H. II. asrın büyük bir bölümü, Hadis Edebiyatının altın çağı III. asır ve orijinal hadis edebiyatı mahsûllerini son örneklerinin verildiği IV. asrın ilk yarısı bu safhaya ait kabul edilebilir.
Bu safhaları ve sonrasında oluşan durumu şöyle bir şekille göstermemiz mümkündür: [64]
[58] Ebü Tâlib el-Mekkî, Kûtul-kulÛb, 1,159 (Kahire 1310).
[59] Müslim Studies, II, 196.
[60] a.g.e., H, 216.
[61] bk. Sezgin, «Hadis Musannefâtının Mebdei ve Ma'mer b. Eâşid'in Camii», Tükiyât Mecmuası, C. XII, s. 115; dn. 2; Abdurrezzak b. Hemmam, el-Musannef, X, 379 (Beyrut, 1390/1970).
[62] Sezgin, a.g. makale, s. 120.
[63] bey el-Mekkî, Kutu'l-kulûb, I, İ59.
[64] Doç. Dr. İsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtı, İfav Yayınları: 18-20.