- İstişarelerimiz ne kadar sağlıklı

Adsense kodları


İstişarelerimiz ne kadar sağlıklı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 28 September 2011, 12:18 am GMT +0200
İSTİŞARELERİMİZ NE KADAR SAĞLIKLI?

Kasım 2009 50.SAYI

Meşveretsiz yapılan şeyden hayır gelmez” denir. Ancak, muhakkak yapılması gerektiği hususunda en fazla ağızlarda dolaşıp da, en az uygulanan şey de istişaredir. Üstelik kelimeyi en çok kullananlar da, en az uygulayanlar ne yazık ki. Çünkü genelde bir şeyi yapan, onu pek dillendirmez.

Bir konuda en iyi kararı verebilmek için; birçok bakış açısının bir araya toplandığı, beyin jimnastiğinin yapıldığı istişarenin çok faydalı olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki, neden onu uygulama noktasında bu kadar başarısızız? “Akıllar içinde en iyi akıl, benim aklım” mantığı, enenin gücü, ben bilirim havası yazık ki istişarenin, “istişaremsilik”ten kurtarılarak usulünce yapılmasına mani oluyor.

İSTİŞARENİN FAYDALARI

Oysa hayatımızın her karesinde adımlarını adımlamamız gereken Efendimiz (s.a.v) “Allah ve Rasulü’nün istişareye ihtiyacı olmadığını, fakat Allah Teala’nın bunu ümmetine bir rahmet kıldığını, istişare edenin doğruya ulaşmaktan mahrum kalmayacağını, terk edenin ise, hatadan kurtulamayacağını” (Beykaki); “Yapacağı işi ehli ile istişare edene, o işin en güzelinin nasip olacağını” (Taberani); “İnsanı pişman edenin, kendi görüşündeki ısrarı olduğunu” (İ. Maverdi) belirtiyor. Hasan-ı Basri Hazretleri ise istişarenin önemine şöyle dikkatleri çekiyor: “Vallahi, istişare eden kimseler, muhakkak önlerindeki tercihlerin en iyisine yönlendirilirler.”

Kurallarına uygun hakiki istişare uyumlu çalışmayı sağladığı gibi gönülleri birbirine bağlar, muhabbetin oluşmasını sağlar. Çünkü herkes kendisine ve fikirlerine değer verilmesinden hoşlanır. İstişare kişiyi başarıya taşır. Başkalarının fikirlerine saygılı olan ve başvuran kişi doğru karara ulaşmanın anahtarını elinde tutuyor demektir. Çünkü ne kadar çok kişinin fikri alınırsa bakış açısı o kadar zenginleşir. Fark edilmeyen, akla gelmeyen noktalar ortaya çıkar. Ayrıca sorumluluk yükü paylaşılmış olur. İstişare kişilerin kibrini kırmaya da vesile olur. Kişi ancak ene’sinin terbiyesi nispetinde başkasının sözlerini dikkate alır. Kendini beğenenler başkalarının görüşlerine önem vermeyip her konuda en iyi görüşün kendilerine ait olduğunu sanırlar. Bu düşünce çoğu zaman hayır yapıyorum sanırken zarara uğratır.

İSTİŞARE USULÜNCE OLMAZSA

Tek başına ya da kafa dengi ve yahut sadece konuyla alakalı kişiyle karar vermek, diğer sorumlu kişilerle istişare yapmamak hoş karşılanmaya çalışılsa dahi şu gözden kaçırılmamalı: Bırakın işin usulünü, sadece bu tarz bir davranış bile insanların bir süre sonra sabrını taşırır. Farkında olunmasa dahi, bilinçaltı öfke birikimlerine yol açar. Üstelik bu hoşnutsuzluğun, sonradan ekipte bir infilak etkisi yapıp, herkesi darmadağın etmesi de mümkün.
Neden? Usulünce alınmayan kararlar sebebiyle içten içe konuşmalar başlar. Bir süre sonra bu hoşnutsuzluk ikili, üçlü, dörtlü konuşmalara dönüşür. En kötüsü de, sorumlu şahıslardan birilerinin artık dayanamayıp önce görevden, sonra o camiadan ve nihayet temsil ettiği görüşlerden uzaklaşması, en nihayetinde onları terk etmesidir. Ne yazık ki küçük eleştirilerle başlayan sorunun ucunun imana kadar dayanması da mümkün. Abartı gibi kulağa gelse de bunun örnekleri mevcut.

İşin daha da vahim boyutu, birçok insanı çekip sarmalayan ve batıran fitnenin ortaya çıkması. Ufacık bir kartopunun nasıl insanları, evleri altına alan bir çığa dönüşebildiği herkesin malumu. Önemsiz gibi görünen bir kural ihlali de sonunda tam bir felakete sebebiyet verebiliyor. “Bu benimle alakalı bir sorumluluk, kendi başıma şunun kararını versem ne olur ki” ya da “Şimdi herkesi bulamıyorum falanca arkadaşla da daha kolay karar verebiliyoruz, onunla konuşursam istişare yapmış olurum” demek hataların veya fitnenin başlangıç noktasını oluşturuyor. Verilen bazı kararların alt kademede uluorta sorgulanması da başka bir fitne ateşini harlar yine. Ancak istisnai olarak açıklanamayacak özel bir bilgi neticesi kararın bir şekilde çıkması gerekiyorsa hiyerarşideki amire itaat pozisyonu olabilir.

EFENDİMİZ DE (S.A.V) İŞTİŞARE EDERDİ

M. Saki Erol görüş tercihi konusunda şunları söylüyor: “Yüce dinimizdeki istişare sistemi diğer anlayışlardan farklı olarak, çoğunluk veya azınlık farkı gözetilmeksizin imkan dahilinde herkesin görüşünü almayı gerektirmekte. Ayrıca, görüşler içinde tercihe sayan olanı parmak hesabıyla değil, derin ve tarafsız (akli) bir araştırma neticesi tespit edilir.” Bunun örnekleri Efendimiz (s.a.v) ve sonraki müminlerin uygulamalarıyla görülmüştür. Örnekler çok ama biz tek bir örnekle yetinelim: Efendimiz (s.a.v) Bedir Savaşı’nda, kendilerine en yakın kuyunun başında durur ve orayı karargah yapmak ister. Ashaptan biri Peygamberimiz’e seçiminin vahiyle mi, yoksa bir harp taktiği olarak kendi görüşüyle mi olduğunu sorar. Kendi görüşü olduğunu öğrenince de başka bir taktik söyler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) o sahabinin fikrini beğenerek savaş konumlanmasını o görüşe göre yapar.

İstişareyle varılan netice hatalı bile çıksa, istişaresiz isabetli olandan daha kıymetlidir. İstişaresiz netice güzel bile olsa, birçok kalp gümbürtüden kurtulamaz. Öte yandan istişarede bulunanlar ihlasla hareket edip karar verirlerse, yanlış karar alınmış olsa dahi Allah Teala o işin neticesini hayra çevirebilir.

FARKLI SESLERE TAHAMMÜL GEREK

Kalabalıkların bulunduğu yerlerde kuşkusuz tek görüş olamaz. Muhakkak farklı sesler olacaktır. Eleştirileri bulunacaktır. Onları dinlemek gerekir. Kendi hayatında tek başına karar almaya alışmış otoriter bir kişiliğin ise, bu özelliğini o grubun içinde ortaya çıkarmamak için azami ve hususi dikkat göstermesi gerekir. Çünkü ağızlardan girip burunlardan çıkarak kendi kararını diğerlerine kabul ettirmek istişare değildir. Buna olsa olsa despotluk denir.

Rabia SULUK