selsebil
Wed 20 May 2009, 10:20 am GMT +0200
İstikametimizi koruma hassasiyetimiz zayıflıyor mu?
Günlük olaylarla kafaların karışıp zihinlerin dağıldığı şu devrelerde, istikametimizi koruma hassasiyeti, hemen her insanın bir numaralı meselesidir.
Hatta hiç kimse kendini istikametini koruma ihtiyacından istisna edemez. Benim istikametim bugün iyidir, yarın da aynı şekilde iyi olacaktır, öyle ise ben garantideyim, böyle özel bir dikkat ve hassasiyet içinde olmama gerek yoktur, diye bir rehavete kapılamaz. Bunun aksi de böyledir.
Yine hiç kimse de, 'bugünkü istikamet çizgim bozuktur, yarın da öyle bozuk olacaktır. Öyle ise benim istikametimi düzeltmem için bir gayret içinde olmam fayda vermez!' diye peşin bir ümitsizlik kuyusuna kendini atamaz. Bugünkü durumu iç açıcı olmayabilir; ama yarın iradesini güçlendirir, istikametini pekala düzeltebilir, vicdanen huzur duyup ebedi hayatını kazanabileceği mutlu bir istikamet çizgisine girebilir.
Bu sebeple, kafaların karışıp dikkatlerin dağıldığı şu devrelerde istikametini koruma konusu, hemen her insanın bir numaralı meselesidir! Bugün düzgün istikamette olan istikametini korumak için, düzgün istikamette olmayanın da istikametini düzeltmek için özel bir gayret ve titizliğin içinde olması gerekmektedir.
Efendimiz (sas) Hazretleri'nden aldığımız mesaj bize bu hassasiyeti göstermemizi emretmektedir. Buyurmuştur ki:
— Hud Suresi'ndeki "Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol" ayeti beni ihtiyarlattı!
Evet, emrolunduğumuz gibi istikamet üzere olma hassasiyetimiz bizi de ihtiyarlatacak derecede bir numaralı meselemiz olmalı, konunun ehemmiyetini biz de saçlarımızı beyazlatacak derecede sorumluluk içinde idrak etmeliyiz.
Nitekim maneviyat büyükleri de konunun önemine böyle dikkatimizi çekmekteler. Şah-ı Nakşibend Hazretleri'nden gelen şu çarpıcı ikaz hemen hepimizi düşündürmelidir. Kerametler gösterecek derecede düzgün istikametli bir insandan söz ederken derler ki:
"Bu insanın istikameti öylesine düzgün ki, bazen sabah namazlarını Kâbe'de kıldığı bile görülmektedir.
Şah-ı Nakşibend Hazretleri, 'Mühim değil!' deyip geçer. 'Dicle nehrinin üzerinden yürüyerek geçer, suya batmaz.' derler. 'O da mühim değil!' der. 'Bahçesinde çalışırken zemin çamur olursa seccadesini havaya atıp namazlarını üzerinde kılar.' derler. 'O da mühim değildir!' deyince sorularını şöyle sorarlar:
— Efendi Hazretleri o mühim değil, bu mühim değil de, sizin için ne mühimdir?
Cevaba bakın:
— Benim için mühim olan, onu o makama ulaştıran istikamet çizgisini son nefesine kadar koruyup devam ettirmesidir. Anladınız mı şimdi mühim olanın ne olduğunu? Mesele istikamet çizgisini son nefesine kadar koruma titizliğine sahip olması, zamanla bozulma ve gevşemeye düşmemesidir!
Demek oluyor ki, hiç kimse şu anki iyi haline bakıp da kendini garantide görmesin. Yine hiç kimse de şu andaki kötü haline bakıp da benden istikameti düzgün bir adam olmaz ümitsizliğine kapılmasın. Hemen herkes istikametine sahip olma ve koruma konusunda ciddi bir gayret ve azmin içine girsin, Allah Resulü'nü ihtiyarlatan istikamet üzere olma titizliği hemen hepimizin bir numaralı meselesi olsun.
— Ne dersiniz, böyle bir hassasiyetimiz söz konusu mu? İstikametini düzeltenler düzgün istikametini korumak için, düzeltemeyenler de düzeltmek için saçlarımızı beyazlatacak derecede bir hassasiyet içinde olmamız gerekmez mi? Var mı bu bir numaralı meselemize böyle sahip olma ve koruma hassasiyetimiz?
Yoksa 'Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını gafletle yaşa düşünme derin' tekerlemesi bizim halimizi mi anlatıyor? Günlük hayatın dalgınlığından şöyle bir silkinip de bu vazgeçilmezimizi birazcık düşünmeli miyiz?
Günlük olaylarla kafaların karışıp zihinlerin dağıldığı şu devrelerde, istikametimizi koruma hassasiyeti, hemen her insanın bir numaralı meselesidir.
Hatta hiç kimse kendini istikametini koruma ihtiyacından istisna edemez. Benim istikametim bugün iyidir, yarın da aynı şekilde iyi olacaktır, öyle ise ben garantideyim, böyle özel bir dikkat ve hassasiyet içinde olmama gerek yoktur, diye bir rehavete kapılamaz. Bunun aksi de böyledir.
Yine hiç kimse de, 'bugünkü istikamet çizgim bozuktur, yarın da öyle bozuk olacaktır. Öyle ise benim istikametimi düzeltmem için bir gayret içinde olmam fayda vermez!' diye peşin bir ümitsizlik kuyusuna kendini atamaz. Bugünkü durumu iç açıcı olmayabilir; ama yarın iradesini güçlendirir, istikametini pekala düzeltebilir, vicdanen huzur duyup ebedi hayatını kazanabileceği mutlu bir istikamet çizgisine girebilir.
Bu sebeple, kafaların karışıp dikkatlerin dağıldığı şu devrelerde istikametini koruma konusu, hemen her insanın bir numaralı meselesidir! Bugün düzgün istikamette olan istikametini korumak için, düzgün istikamette olmayanın da istikametini düzeltmek için özel bir gayret ve titizliğin içinde olması gerekmektedir.
Efendimiz (sas) Hazretleri'nden aldığımız mesaj bize bu hassasiyeti göstermemizi emretmektedir. Buyurmuştur ki:
— Hud Suresi'ndeki "Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol" ayeti beni ihtiyarlattı!
Evet, emrolunduğumuz gibi istikamet üzere olma hassasiyetimiz bizi de ihtiyarlatacak derecede bir numaralı meselemiz olmalı, konunun ehemmiyetini biz de saçlarımızı beyazlatacak derecede sorumluluk içinde idrak etmeliyiz.
Nitekim maneviyat büyükleri de konunun önemine böyle dikkatimizi çekmekteler. Şah-ı Nakşibend Hazretleri'nden gelen şu çarpıcı ikaz hemen hepimizi düşündürmelidir. Kerametler gösterecek derecede düzgün istikametli bir insandan söz ederken derler ki:
"Bu insanın istikameti öylesine düzgün ki, bazen sabah namazlarını Kâbe'de kıldığı bile görülmektedir.
Şah-ı Nakşibend Hazretleri, 'Mühim değil!' deyip geçer. 'Dicle nehrinin üzerinden yürüyerek geçer, suya batmaz.' derler. 'O da mühim değil!' der. 'Bahçesinde çalışırken zemin çamur olursa seccadesini havaya atıp namazlarını üzerinde kılar.' derler. 'O da mühim değildir!' deyince sorularını şöyle sorarlar:
— Efendi Hazretleri o mühim değil, bu mühim değil de, sizin için ne mühimdir?
Cevaba bakın:
— Benim için mühim olan, onu o makama ulaştıran istikamet çizgisini son nefesine kadar koruyup devam ettirmesidir. Anladınız mı şimdi mühim olanın ne olduğunu? Mesele istikamet çizgisini son nefesine kadar koruma titizliğine sahip olması, zamanla bozulma ve gevşemeye düşmemesidir!
Demek oluyor ki, hiç kimse şu anki iyi haline bakıp da kendini garantide görmesin. Yine hiç kimse de şu andaki kötü haline bakıp da benden istikameti düzgün bir adam olmaz ümitsizliğine kapılmasın. Hemen herkes istikametine sahip olma ve koruma konusunda ciddi bir gayret ve azmin içine girsin, Allah Resulü'nü ihtiyarlatan istikamet üzere olma titizliği hemen hepimizin bir numaralı meselesi olsun.
— Ne dersiniz, böyle bir hassasiyetimiz söz konusu mu? İstikametini düzeltenler düzgün istikametini korumak için, düzeltemeyenler de düzeltmek için saçlarımızı beyazlatacak derecede bir hassasiyet içinde olmamız gerekmez mi? Var mı bu bir numaralı meselemize böyle sahip olma ve koruma hassasiyetimiz?
Yoksa 'Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını gafletle yaşa düşünme derin' tekerlemesi bizim halimizi mi anlatıyor? Günlük hayatın dalgınlığından şöyle bir silkinip de bu vazgeçilmezimizi birazcık düşünmeli miyiz?