- Islam hukukundaki vergiler

Adsense kodları


Islam hukukundaki vergiler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Fri 19 March 2010, 03:01 pm GMT +0200
DOKUZUNCU KİTAB

DEVLETİ İSLÂMİYYENİN VARİDATINA VE BİR KİSİM ŞER´Î MİKYASATA MÜTEALLİK MESELELERİ CAMİ OLUB İKİ BÖLÜME AYRILM1ŞDIR.

(BİRİNCİ BÖLÜM)

İSLÂM HUKUKUNDAKİ VERGİLER HAKKINDADIR.



İÇİNDEKİLER : Vergilere dair bazı ıstılahlar. Beytülmâiin varidat menbaları ve sarf mahalleri. Emvali zahire ve bâtına. Araziyi öşriyedeki ekinlerden, meyvalardan alınacak vergiler. Araziyi haraciyyeden ve araziyi mevatdan alınacak vergiler. Haracın sukutunu icab edib etmeyen haller. Ara­ziyi memleket mahsulâtından alınacak vergiler Araziyi memlûke mahlâtımn vergileri. Hayvanatı ehliye vergileri. Koyunlardan sığırlardan, develerden alınacak vergiler. Atların, hirrvarların, katırların vergiye tâbi olub olmadık­ları. Ticaret mallarından alınacak vergiler. Cizyenin mahiyeti, nevileri ve kimlerden kabul edileceği. Cizyeyi mucib sebebler ve cizyenin lüzumundaki şartlar. Cizyelerin mikdarı, cizyenin vazedileceği ve lâzımüi´eda olduğu za­man. Cizyeyi îskat eden haller. Cizyenin sukut edib etmiyaceğine dair olan İhtilâfın"men}«i ve cizyenin ezaya mukarin olub olmaması. Rikâz denilen ma­denler ile definelerin varidatı. Ganaİmi emyal varidatı, müseleha bedelleri ve hediyyeier varidatı. Lukatalar, diyetler ve terikeler varidatı. Bir lahika: Zekât hakkında, [50]

Vergilere Dair İstılahlar :



1 - (Aşır) : Lûgatde onuncu manasınadır, Istılahda ticaret mallarından «sadaka = zekât» namiyle alınacak vergiler için memleket dahilinde icabına göre bir veya müteaddid yerde vücude getirilen bir malî müessesenin bas memuru demekdir.

ö§r ise onda bir manasınadır. Maamafih ıstılahda mutlaka onda bir ye­rinde kullanılmaz. Belki âşirin muhtelif mikdarlarda tahsil etdiği vergiler «sadakalar» mânasında bir ismi cins olarak kullanılır. Bu cihetle onda bire ö§r denildiği gibi yirmide bire, kırkda bire de öşr namı verilir.

Bu halde âşir, böyle bir vergiyi tahsile memur olan zat demekdir. Yoksa ticaret mallarından her halde onda bir nisbetinde vergi alan bir memur de­mek değildir. Alacağı vergi, ekseri öşr, nıfsı öşr, rub´u öşr nisbetinde olaca­ğından bu alâka ile kendisine âşir denilmiş oluyor, cem´i: uşşadır.

2 - (Araziyi öşriyye) : Vaktiyle müslümanlar tarafından feth edilerek ya mücahidlere veya sair müslümanlara temlik edilmiş olan arazidir. Cezire-tülarab ile Basra arazisi bu kabildendir.

3 - (Araziyi haraciyye) : Müslümanlar tarafından anveten zabt ve feth edildiği halde kadîm, gayri müslim ahalisi elinde bırakılan veya haricden getirilen gayri müslim ahaliye temlik edilen veya sulhen feth edilib de bir vergi vaz´iyle gayri müslim ahalisine terk olunan arazidir. Vaktiyle Şam, Mı­sır arazisi, araziyi haraciyyeden olduğu gibi Sevamı Irak yani : Basra hariç olmak üzere Bağdad ile Küfe karyeleri de bu kabilden bulunmuşdu.

4 - (Araziyi memleket) : Müslümanlar tarafından vaktiyle feth edilib de kimseye temlik edilmeksizin bilâ müddet umum müslümanlar için ibka edilen arazidir.

Vaktiyle araziyi öşriyye veya haraciyyeden iken bilâhare sahihlerinin tamamen inkıraziyle beytül´mâle intikal eden arazi de bu kabildendir. Şam, Mısır gibi yerlerin bir çok arazisi, muahharan araziyi memleket haline gel­miştir.

Araziyi memlekete araziyi emîriyye, araziyi milliyye, arazayi havz namı da verilir.

« (Eimmei selâseye göre Sevadı Irak, araziyi memleket kabilindendir. Bu arazi umum müslümanlar namına bir vakıf mahiyetinde olarak ibka edilmiş-dir.

5 - (Araziyi memlûke) : Araziyi memleketden madud, beytülmâle aid iken bilâhare bir bedel mukabilinde hükûmetden satın alınmış olan arazidir. Bunlara sırf mülk arazi de denir.

6 - (Araziyi mevat) : Mevat denilen yerlerden olub da veliyyülemrin iz­niyle ihya edilen arazidir, imam Ebu Yusüfe göre araziyi mevat, araziyi öşriyyeye mücavir ise öşriyye, araziyi haraciyyeye tabi ise haraciyye olur Müftabih olan da budur.

imam Muhammede gelince bu arazinin mahiyeti, kendisini iska eden su­ya tabidir. Şöyle ki: mai haraç ile sulanıyorsa haraciyye, mai Öşr ile sulanı­yorsa öşrriyye olur,

7 - (Bâc) : Halkdan alman öşr ile haracdan ve tacirlerden alınan te­mettü resminden, gümrük rüsumundan vesaireden ibaretdir.

Büyük bir hükümdarın kendisinden dûn mertebedeki hükümdarlardan al­dığı aidata da bac adı verilmişdir.

8 - (Beyti mali müslimîn) : islâm hükümetinin maliyye hazinesi demek­dir ki bu, âmmei müslimîne aid bulunur.

9 - (Cizye) : Gayri müslimlcrin mükellef olan erkeklerinden senede bir defa alınan şahsî bir vergidir ki buna «harucürrüûs) da denir.

Esasen cizye, ıvez ve kifayet mânasına gelir. Müslümanların zimmetine, ahd ve emanına nail oları ve m üs lü mani arın lehinde ve aleyhindeki bir çok hukuka iştirak´eden gayri müslim tabeadan alınana cüz´i bir vergi, şu nail oldukları nimet ve salâhiyete bir nevi ıvez olmak üzere kâfi görüldüğünden cizye namını almışdir.

Maahaza cizye lâfzı, ceza mânasına da gelir. Ceza ise hem mükâfat, hem de mücazat = ukubet manasınadır. Taatin sevabına ceza denildiği gibi ma´-siyetin ukubetine de ceza denir.

10 - (Divanüssaltana) : İslâm hükümetinin idari, askerî malî işlerine aid malûmat ve kuyudu muhtevi defterlerden, sicilâtdan müteşekkil bulunur.

İlk evvel Hazreti Ömer (radıyallahü tealâ anh) in hilâfeti zamanında «divan» unvaniyle böyle bir müessese vücude getiriîmişdir. Bu müessese, aşağıdaki yazıldığı üzere dört kısma ayrılmışdır :

11 - (Divanül´cüyuş) : islâm mücahidlerînin adlarını, neseblerini, ırk­larını, kabilelerini ve her birine idaresine kâfi mikdarda verilecek atiyeleri, vazifeleri muhtevi sicilâldır. Bunlarda mukayyed olanlara «ehî dîvan» denir.

12 - (Divanı amal) : Rüsumu, hukuka, şehirler ile kasabaların, mezrea-ların vesairenin ahvaline, bunların ne suretle feth edilmiş olduğuna dair ma­lûmatı muhtevi sicillâtdır.

13 - (Dîvanı umma!) : Devlet memurlarının tayinlerine, azillerine, ter-cemei hallerine müteallik sicilâtdır.

14 - (Divanı istifa) : Beytülmale mahsus varidat ve masarifi ihtiva eden sicillerdir.

15- (Emvali zahire) : Gizlenmesi mümkün olmayan mallardır. Ekin­ler, meyvalar, mevaşî denilen hayvanlar gibi. İslâm ülkesinde bir memle-ketden diğer bir memlekete, bir beldeden diğer bir beldeye ticaret için giden tacirlerin ellerindeki altın, gümüş ile ticaret eşyası = uruz da emvali zahire­den maduddur.

16 - (Emvali bâtına) : Sahihlerinin ikametgâhlarında veya ticarethane­lerinde bulunan ve bu cihetle ihfası kabil olan altın, gümüş ile ticaret eşya­sından ibaretdir.

17 - (Feyi) : Lûgatde rücu = dönme demekdir. Güneşin şarkdan garbe doğru dönmeğe başlayan gölgesine de feyi denilmişdir. Bu, bir zeval vaktidir. Tam bu zeval ânında güneşe karşı dikilmiş bir şeyin yere düşen gölgesine de «feyi zeval» denir. Guruba kadar plan gölgeye de «feyi» denilir. Haraç, cizye, ticaret rüsumu, gayri müslimlerden harb etmeksizin alınan müsaleha bedelleri ve onlardan bihakkin alınan sair mallar da «feyi» namiyle yad olunur. Beytül´malde mevcud olan her hangi bir male de feyi tabir edilir.

18 - (Hayvanatı ehliyye) : Koyun, sığır, deve, at gibi insanların enzdinde beslenilen, medenî hayata hizmet eden hayvanlardır. Bunlara «hayvanatı ünsiyye» de denir.

19 - (Hayvanatı saime) : Senenin yansından ziyade günlerde mer´alar da. otlamak suretiyle barınan ve kendilerinden süt, döl alınması veya kendi­lerinin semizlenib yağlanması matlûb olan koyun, sığır, deve gibi hayvanlar­dır. Bunlara «hayvanatı sâiyye» debelenilir.

20 - (Havli havelân) : Bir senei kameriyenin geçmesidir. Meselâ : ti­caret mallarından zekât verilmesinin lüzumu için havli havelân, yani bir so-nei kameriyenin geçmesi lâzımdır.

21 - (Havayici asliye) : Bir kimsenin ber hayat oldukça muhtaç bulun­duğu bir takım şeylerden İbaretdir.

22 - (Haraç) : Lûgatde kira, gaile manasınadır, istilanda : araziyi ha-raciyyeden ve ihya edilen bir kısım araziyi mevatdan muayyen mesahalara göre beytülmâl namına alman vergidir ki, iki nev´e ayrılır :

23 - (Haracı mukaseme) : Arazinin hâsılatından yerin tahammülüne gö­re alınacak bir vergidir. Bu haraç, hâsılata teallûk eder, bir sene içinde hâsılat tekerrür ederse bu haraç da tekerrür eder. Fakat mahsulât mev­cud olmayınca bu vergi istifa edilmez.

24 - (Haracı muvazzaf) Arazi üzerine her dönüm başına senevi mak-tuan muayyen bir mikdar meblâğ olarak alınacak bir vergidir. Buna «hara­cı vazife» adı da verilir. Bu vergi, zimmete teallûk eder ve araziden yalnız bilfil´i intifa edilmekle değil, intifaa temekkün ile de tahakkuk eder. Binae­naleyh böyle bir araziyi sahibi kasden muattal bırakacak olsa haracını yine vermekle muvazzaf bulunur.

25 - (Ikla) : Araziyi memleketden bazı parçaların = çiftliklerin vergile­rini beytülmâlden vazife almaya müstahik olan bazı zevata veliyyüTemrin tevcih ve tahsis etmesidir. Bu halde bunların vergilerini istifa salâhiyeti o zatlara atd olur.

26 - (Kıssis) : Hıristiyanların ilim ve dince reisleri olan kimsedir ki, keşiş denilir.

27 - (Kenz) : Define demekdir. Yer altında medfun olub sahibi bilinmi-yen altın, gümüş meskukât ile silâhlar, âlrtlrr, esasi beyt gibi emval ve eş­yadan ibaret olub üç kısma aürılmışdır.

28 - (Kenzi İslâm!) : Üzerinde islâm simesi = alâmeti bulunan, yani : üzerinde kelimei şahadet yazılı veya müsiümanlara aidiyeti malûm bir nakşı hâvi olan medfun meskukât ve sairedir.

29 - (Kenzi cahili) : Üzerinde cahiliyye simesi bulunan, yani : üzerin­de put resmi veya gayri müslim hükümdarlardan birinin sureti mevcud olan medfun meskukât ve sairedir.

30 - (Kenzi müştebeh) : Hususî bir simeden hali veya darb ve nakşı karışık olub müslümanlara mı, gayri miislimlere mi aidiyeti anlaşılamıyan medfun meskukât vesairedir.

31 - (Mail nâmî) : Nema bulan, yani : ziyadeleşen maldır, nema ise şer´i şerifde iki nev´e ayrılır : Biri : nemayı hakikîdir ki, bir mâlin tevalüd, tenasül ve ticaret yoliyle artmasıdır. Diğeri : nemayı takdiridir ki, bir mâlin arttırılmasına kudret ve istidat bulunmasıdır. Sahibinin elinde veya sahibinin naibinin elinde bulunan nükudun tedavül yoliyle artmaya kabiliyeti gibi.

32 - (Maden) : Lûgatde ikamet mânasına olan adn maddesinden ahn-mışdır. Esasen bir şeyin istikar üzere duracağı mahal demekdir. Cem´i «madin» dir. Istılahda : yaradıldığı gündenberi yer altında müstakar olarak bulunan bir takım ceza ve eesamdan ibaretdir ki, başlıca üç kısma ayrılır:

(1) : izabeye, yani ateş ile yumuşnyıb erimeğe kabiliyetli olan maden lerdir. Altın, gümüş, demir, bakır, kurşun, gibi.

(2) : îzabeye kabiliyeti olmayan madenlerdir. Kireç, alçı, yakut, zümrüd gibi.

(3) : Mayi halinde bulunan madenlerdir. Su, tuz, zift, cıva, neft gibi.

33 - (Mevaşî sadakası) : Sâime olub müslümanlara aid bulunan hay­vanlardan senede bir defa sâî vasıtasiyle bir muayyen nisbet dahilinde alı­nan vergidir.

34 - (Musaddık) : Nûkud ve eşyai ticariyye kabilinden olan malların zekâtlarını hükümet memuru sıfatiyle cibayet ve tahsil eden zatdır.

35 - (Meks) : Ticaret mallarından öşr ve bac namiyle alınacak olan vergidir. Bu vergileri cibayete memur olan kimseye de «mekkâs = gümrük­çü» adı verilmişdir. Öşr veya bacı cibayet etmeğe de meks denir.

Meks tabiri esasen bir şeyin eksikliğini, bir şeyin diğerinden eksik bir fiyatla alınmasını ve zulm ve teaddiyi ifade eder.

Tacirlerden alınacak vergi ile onların mallarına noksan arız olacağından bu cihetle bu vergiye «meks» adı verilmiş oluyor.

Bu memuriyet, gayri meşru bir veçhile cibayetde bulunulması haline nazaran şer´i şerif lisaniyle zem edilmiş ve bu sebeble bazı zevat, mekkâs olmakdan kaçınmışlardır.

36 - (Mu´temİl) : Çalışmaya muktedir olan fakirdir, velev ki tutduğu işi, sanati güzelce yapmaya kadir bulunmasın.

37 - (Nisab) : Zekât gibi bazı vecibelerin, haddi sirkat gibi bazı ceza­ların vücubüne alâmet olmak üzere şarii hakim tarafından nasb edilen mu­ayyen bir mikdardır. Zekâta nazaran iki yüz dirhem gümüşün nisab olması gibi.

38 - (Râhib) : Nesârâ taifesinden âbid, danişmend olan kimse demekdir. Cem´i : rehabibdir, Rehb ise korku, haşyet manasınadır.

39 - (Rikâz) : Lûgatde tesbit mânasına olan rekzden me´huz olub merkûz mânasında müstameldir. Istılahda : yer altında hılkî olarak bulunan madenler ile medfûn olan kenzlerden ibaretdir.

40 - (Sâî) : Mevasî denilen hayvanların vergilerini bulundukları yer­lerde cibayet etmek üzere tayin edilen beytülmal memurudur ki, köylerde, kabileler arasında dolaşarak bu vergiyi tahsil eder.

41 - (Zekât) : Lûgatde nema tathir, güzel zikr manasınadır. Lisanı şeriatde «bir mâlin muayyen bir mikdarım muayyen bir zaman sonra müs-tahik olan bir kısım müslümanîara Haktealânm rızası için tamamen temlik ve ita etmekden ibaretdir.» [51]

Beytül´malin Varidat Menbalar! Ve Sarp Mahalleri :



42 - Beytülmâli müslimîn denilen devleti islâmij´ye malîyye hazinseinin başbca varidat, menbalan dört nevidir :

(1) : Emvali zahirenin öşrü, tüccardan alınan gümrük rüsumu.

Bu nevi varidatın mahali sarfı, fakirler, parası/, kalan yolcular, borcunu ödemeden âciz medyunlar, kitabet bedelini edaya knriir olamayan mültâteh-erzakı bulunmayan gaziler, öşr nıcmurl.´in vesnireJir.

(2) : Haraç, cizye, ecnebilerden alınan hediyeler, harbsiz olarak elde edilen müsaleha bedelleri vesaire.

Bunların mahali sarfı, umum müslümanların mesalihiclir. Bu mesalih, si­nirleri sed ve takviye, yollan ve köprüleri inşa ve imar, mücahidler ile aile­lerinin maişetlerini temin, devlet memurlarının ve İlm sahihlerinin maaşlarını tesviye gibi şeylerdir.

(3) : Rikâz denilen madenler ile kadîm kcnzlerin ve harb neticesinde düşmandan alınan ganaimin muayyen bir kısmı.

Bunların mahalli sarfı, fakirler, kimsesiz muhtaç yetimler, parasız kal­mış yolculardır.

(4) : Lûkatalar, vâris bırakmaksızın ölenlerin terikeleri, velîsi bulunma­yan maktullerin diyetleri.

Bu nevi varidatın sarf mahallesi de lâkitlerin, velîsiz fakir çocukların nafakaları, tedavi ücretleri, teçhiz ve tekfinleri, hastahaneler vesairedir.

Bu dört nevi varidatdan her biri, lüzumuna göre diğerinin masrafına muvakkaten tahsis edilebilir. Mebsut, Bedayı, Hindİyye. [52]

Emvali Zahire Ve Bâtına :



43 - Emval denilen şeyler, vergiye tabi ve binaenaleyh beytülmâlin va­ridatından madud olsun olmasın esasen emvali zahire ve emvali bâtına na­miyle iki kısma ayrılır.

44 - : Emvali zahire, yukarıda beyan olunduğu üzere ekinlerden, mey-valardan, bir kısım mevaşî denilen hayvanlar ile bir bcldednn diğer beldeye ticaret için nakledilen mallardan ibaretdir. Bu kabil malların zekât, sadaka, öşür ve saire namiyle yad olunan vergilerini cibayet hakkı, hükümeti islâ-miyyeye aiddir. Hattâ zekât itası, yalnız müslümanlara mahsus ise de tica­ret mallarından öşür namiyle şeraiti dairesinde bir vergi alınması yalnız müslümanlara mahsus değildir. Bu vergi, aşağıda yazıldığı veçhile islâm hü­kümetinin himayesine mazhar olan gayri müsli tacirlerden de istifa edilir.

45 - : Emvali batmada sahihlerinin ikametgâhında veya ticarethanele­rinde bulunub ihfası kabil olan altın, gümüş ile ticaret eşyasından ibaretdir. Bu kabil mallardan zekât namiyle muayyen bir kısmın fukaraya vesaireye tesadduk edilmesi müslümanlar için bir vazife ise do bunu bizzat hükümet istifa etmez. Gayri müslimler ise esasen böyle bir vazife ile mükellef değil­dirler.

Vâkıâ asrı saadetde ve ondan sonra Hazreti. Osmanın hilâfeti zamanına kadar müslümanların emvali bfıtınasmdfin şeraiti dahilimle zekât tahsili de hükümeti islâmiyyeye aid idi. Şöyle ki : nisaba mâlik olan, yani : havayici asliyesinden başka en az iki yüz dirhem gümrüş veya yirmi miskal altın mik-darı nakde veya ticaret eşyasına mâlik bulunan her âkil, baliğ müslüman dan, bunların üzerinden bir sene geçmek şartiyle kırkda biri «musaddik» denilen hükümet memuru vasıtasiyle tahsil edilerek şer´an muayyen masra­fına tevzi edilirdi.

Hazreti Osmanın zamanında ise İslâm ülkesi pek ziyade genişlemiş, müs­lümanlar çoğalmış, bu cihetle zekâtın hükümet memurları vasıtasiyle tahsil edilmesi bazı müşkilâta ve yolsuz harekâta sebebiyet vermeğe başlamış ol­duğundan bu kabil malların zekâtlarım vermek, sahiblerinin diyanetine tevdi edilmiş, bunların hükümet tahsildarları vasıtasiyle cibayet edilmemesi, cun> huri müslimîn tarafından muvafık görülmüşdür.

Binaenaleyh bir veliyyül´emr, emvali batmanın zekâtlarını sahihlerinden cebren ahz edemez. Çünkü aksi takdirde icmaı ümmete muhalefetde bulun­muş olur. Şu kadar var ki, bu malların zekâtlarını sahihleri vermedikleri takdirde bunları veliyyül´emr, cebren ahz ederek meşru mahallerine sarf edebilir.

46 - : Beytülmâlin varidat menbâfan olan emvali zahireden, emvali zahireden, emvali ticariyyeden ve haraç ile cizyeden, rîkâz ile ganaim malla­rından alınacak vergilere ve bir kısım hediyelerden, müsaleha bedellerinden, lûkatalardan, diyetler ile terikelerden ibaret mallara dair aşağıda sırasiyle malûmat verüecekdir.

Burada şunu kaydedelim ki, emvali zahireden olan kinler ile meyvalar-dan alınacak vergiler, araziye göre tebeddül eder. îsîâm ülkesindeki arazi İse araziyi Öşriyye, araziyi haraciyye, araziyi mevat, araziyi memleket, ara­ziyi memlûke namiyle beş kısma ayrılır. Nitekim bunların mahiyetleri ıstılah kısmında yazılmişdır. [53]

Araziyi Öşriyyedeki Ekinlerden, Meyvalardan Alınacak Vergiler :



47 - : Araziyi öşriyye; yağmur veya dere veya nehir sularîyle sular-dığı takdirde mahsulâtının onda biri; kovalar ile, dolablar ile sulandığı veya suyu para ile alındığı takdirde de yirmide biri hükümet namına öşr adiyle tahsil edilir. Tohum ve amele ücretleri gibi masraflar nazara alınmaz.

48 - : Araziyi Öşriyyeden alınacak olan öşür ve nısı föşürden ibaret ver­giler, sahiblerinin vefatiyîe sakıt olmaz; belki terikelerinden istifa olunur.

Kezalik : bu arazi bir cihete vakf edilse bu vergisi sakıt olmaz. Araziyi öşriyyede bir sene içinde kaç defa mahsulât vücude gelirse her defasında vergi istifa edilir.

49 - : Araziyi öşriyyeden biri, hem yağmur veya nehr hem de dolab ve saire gibi bir âletle sulanacak olsa galibe itibar olunur. Müsavi oldukları takdirde - mükellefin lehine olarak - mahsulâtının yirmide biri alınır.

«Eimmei selâseye güre yirmid ebirinin durtte üçü alınır. Meselâ : mah­sulât seksen kileden ibaret olsa bundan üç kile vergi alınır,)

50 - : Araziyi öşriyyeden alınacak vergilerde mal sahibi değil, arazi nazara alınır. Binaenaleyh arazi sahibi, gerek çocuk ve gerek mecnun ve gerek vakıf olsun vergisi istifa olunur.

51 - : Araziyi öşriyye birisinin , ekinler de başka birisinin, meselâ: tnüstecirin olsa mahsulâtın vergisi, imamı Azama göre arazi sahibinden îmameyne göre de mahsulât sahibinden aîınır. Mtiftabih olan, Imameyn kavlidir. «(Eimmei selâsenin İçtihatları da îmameyn veçhiledir.)

52 - : Araziyi öşriyye, müzarea suretiyle idare olunduğu takdirde mah­sulâtının İktiza eden vergisi, tmami Azama göre arazi sahibinden alınır, îmameyne göre bu vergiyi arazi sahibiyle âmil, hisseleri nisbetinde verirler.

53 - : Araziyi öşriyyenin mahsulâtı satılacak olsa bakılır : eğer mah­sulât yetişmiş ise vergisi arazi sahibinden, yetişmiş değilse müşteriden alınır.

54 - : Araziyi öşriyye üzerinde yatişib sahihleri tarafından kasden vücude getirilmiş olmayan çubuklardan, kamışlardan, çoğan ağaçlarından, ağaç sakızından çörek otu vesaire gibi nebatî devalardan öşür vesaire na­miyle vergi alınmaz. Fakat arazi, bu gibi şeyleri yetiştirmeğe tahsis edilmiş ise o takdirde bu gibi mahsulâtdan da öşür veya nısıf öşür nisbetinde bir vergi alınır.

55 - : Araziyi öşriyyede vücude gelen buğday, arpa, yulaf, darı, mısır, pirinç gibi hububat; ceviz, fındık, fıstık, badem, zeytin, palamut, keten, kotentohumu, dut yaprağı, pamuk, nohuf. mercimek, purc;ı!:, susam, soğan, sarımsak, biber, kimyon, hardal, bakla, pnllrcnn, za^fYan, fesleğen, şekerkamışı. kudrethelvası, kavun, karpuz, hıyar vesair sebzelerin kâffesi vergiye tabidir.

Yenilmek suretiyle kendilerinden istifade olunmayıu da yalnız ziraat veya tedavi için kullanılan kavun, karpuz ve hatmi tohumlarından, hurma yaprağından, zamk ve işnandan, samandan ve mubah meralradan biçilen otlardan ise öşür alınmaz.

56 - : ötedenberi üzümünden Öşür alınagelen bağlara ekilen soğan ve sarmısakdan ve bu bağların derunundaki ağaçların aralarına ekilen şey­lerin mahsulâtından öşür namiyle onda veya yirmide bir vergi alınır.

57 - : Kadîmen öşrü alman bağların içlerinde haneler yapılsa da yine bunların öşrü alınır. Bu bağlar, o hanelerin avlısı sayılmaz.

58 - : Araziyi öşriyye dahilinde vücude getirilen ballardan az olsun çok olsun onda bir nisbetinde bir vergi nltmr.

«(imam Mâlik i!e îmam Şafiiye güre baldan vergi alınmaz.)

59 - : Meyvalar ile ekinlerin vergilerini ahze istihkak, ne zamandan itibaren hâsı! olacağı hususunda çimmenin ihtilâfı vnrdır. Bu zaman, imamı Azam ile imam Züfere göre bunların salâhı zahir, Fesadından emniyyet hâsıl olduğu vakitdir. imam Ebu Yusuf e göre hasada imkân hâsıl olduğu vakitdir. imam Muhammede göre de bilfi´l hasad edilib tarlasında istif.edil­diği vakitdir.

«(Şafiîlere göre hububatın kuvvetlendiği, meyvaların saiâhı zahir olduğu günden itibaren zekâtları, vergileri vacib olur.)

60 - : Meyvalar ile ekinlere aid vergilerin ahze istihkak zamanı hak­kındaki ihtilâf üzerine bazı meseleler teferru´ eder. Ezcümle bir ekin veya meyva henüz yetişib yetişmemiş bir halde iken sahibi bunu yese veya baş­kasına yedirse imam Azama göre bunun öşrünü zamin olur. imam Ebu Yu­suf ile îmarcı Muhammede göre zamin olmaz. Bazı fukahaca da bunlardan maruf veçhile biraz mikdar yenilmesi, zamanı icab etmez. Fakat badelhasad yenilmesi, bilittifak zamanı mucib olur.

Maahaza bunlardan - harman sürülmedikçe - bilfi´l Öşür alınmaz. Henüz çimen halinde bulunan mahsulâtdan öşür istemek, caiz değildir. Üzüm bağlarından alınacak öşür de üzümlerin kesildiği zaman alınır.

61 - : Aşar memuru, öşrü harman yerinde tesellüm eder. Ahali vere­cekleri Öşrü hükümetin anbanna kadar götürmekle mükellef olmaz.

62 - : Araziyi öşriyyeyi sah;bi bir müddet muattal bırakacak olsa ver­gisi ile mükellef olmaz, velev ki zer´a- kadir olsun.

63 - : Araziyi öşriyyenin mahsulâtı badeFhasad sahibinin sun´i olmak­sızın telef olsa veya çalmsa Öşrü sakıt olur.

64 - : Araziyi öşriyyeden tahakkuk eden öşür, veliyyül´emr tarafından tahsil edilmediği takdirde bizzat sahihleri tarafından fukaraya tevzi edilir. Bu husuşdaki mükellefiyet, bu arazi sahihlerinden başka türlü sakıt olmaz.

65 - Araziyi öşriyyeden birinin öşrünü veliyyül´emr almayıb sahibine bağışlasa bakılır : eğer sahibi fakir ise veliyyül´emre zaman lâzım gelmez. Çünkü bu verginin mahalli sarfı fakirlerdir. Bu halde vergi yerine sarf edil­miş olur. Fakat zengin ise bu öşür, kendisine bir atiyye mahiyetinde bulu­nacağından bu halde bunu veliyyül´emr zamin olur. Şöyle ki : bu mikdar bir malı beytülmalin haraca aid kısmından alarak sadakalara aid olan kısmına nakl eder, yani: bu atiyeyi haraç kısmından vermiş olur. Haraç ise görülecek maslahata mebni fakirlere de, zenginlere de sarf edilebilir.

66 - : Hububat ile meyvaların vesair araziyi öşriyye mahsulâtının ver­giye tabi olmaları için muayyen bir mikdarda bulunmaları, yani : bir nisab ile mukayyed bulunmaları lâzım mıdır, değil midir?.

Bu mesele beynel´eimme ihtilâfı bulunmakdadır. Şöyle ki : imamı Azama göre bunlar çok olsunlar az olsunlar her halde vergiye tabidirler. Fakat îmameyne göre beş vesak = üç yüz sa´ (312000 dirhem) mikdarı olmayan hu-bubatdan ve nâsm elinde bir sene kalamayacak olan sebzelerden vergi alın­maz, meğer ki bunlar ticaret için olsun. O takdirde kıymetleri iki yüz dir­heme baliğ olursa vergileri alınır. Hidaye, Bahri Raik, Hİndiyye.

«(Eİmmei selâseye göre de mahsulâtın nisabı en az beş vesakdır, bun­dan noksan olan mahsulâtdan Öşür alınmaz. Sebzeler de öşre tabi değildir.

Fıkhı Şafiîde deniliyor ki : Musaffa olan hububatın nisabı beş, kabuk-lariyle iddihar olunub kabuklariyle yenilmeyen buğday, pirinç gibi hububatın nisabı da on vesakdır. Beş vesak ise bin altı yüz rıtlı bağdadîdir veya üç yüz sa´dır.

Fıkhı Hanbelîde de deniliyor ki : hububat ile meyvaların vergileri - sadakaları alınabilmek için iki şart vardır. Birincisi : bunlar nisab mikda-rina baliğ olmalıdırlar. Bu nisab ise kabuklarından tasfiye edilmiş hubu­bat ile kurutulmuş hurmalar için beş vesakdır. Beş vesak üe üç yüz sa´dır. ikincisi : bu vergiyi verecek kimseler, bu verginin vücubü zamanında nisaba mâlik bulunmalıdırlar. Vakti vücub ise hububatın kuvvetlendiği, meyvaların da salâhları zahir olduğu zamandır. Kitabül´üm, Tuhfetül´muhtac.)

(imam Ebu Yusüfe göre hububâtdan her hangisi diğerine zam edilerek mecmuu nisab mikdarma, yani : beş vesaka baliğ oldu mu zekâtı lâzım gelir.

îmam Muhammede, imam Şafiiye, Süfyanı Sevrîye ve zahiriyye göre buğday, arpaya, hurma bunların hiç birine zam edilmez.

imam Mâlike göre buğday, arpa bir sınıf sayılır. Bunlar zekâtda biri-birine zammedilir. Nohud, bakla, böğrülce, mercimek, burçak, delüce de bir sınıf addedilerek diğerine zam edilir. Pirinç, darı, susam ise muhtelif .sınıf Iardir, başkalarına zam edilmezler.

(Bir senede iki defa husule gelen ekinler, biribirine zam edilmez. Binaenaleyh her biri beş vesakdan noksan olursa zekâtları lâzım gelmez. (Elmu-hallâ.) [54]

Araziyi Haraciyyeden Ve Araziyi Mevatdan Alınacak Vergiler :



67 - : Araziyi hariciyyeden ve ihya edilen bir kısım araziyi mevatdan muayyen mesahalara göre beytüTmâl namına alınan vergilere «haraç» adı verilir ki, haracı mukaseme ve haracı muvazzaf namiyle iki kısma ayrılır. Istılah kısmına müracaat!.

68 - : Araziyi mevatdan ihya edilen yerlerin vergileri, bu arazinin kesb etdiği mahiyete göre istifa edilir. Şöyle ki bu yerler, araziyi öşriyyeden madud olduğu takdirde yukarıda bildirilen nisbetler dairesinde mahsulâtın­dan vergi alınır. Araziyi haraciyyeden sayıldığı takdirde ise aşağıda yazılı olduğu veçhile araziyi haraciyye vergileri hakkındaki ahkâma tabi olur.

69 - : Haracı mukaseme ve muvazzafın mikdan, yerin tahammülüne göre mahsulâtın öşründen nihayet nısfına kadar muadil olur, bu mikdardan fazla olamaz. Velev ki arazinin daha ziyade haraca kabil´yeti bulunsun. Hattâ arazinin kabiliyeti görülmediği takdirde tarh edilmiş olan haracı muvazzaf mikdarı yarısına kadar tenzil edilebilir.

Meselâ : bir arazinin mahsulâtı, verilecek haracı muvazzafın iki mislin­den dûn olsa bu haraç mikdarı tenzil edilir.

70 - : Vaktiyle Hazreti Ömer (radiyallahü tealâ anh) zamanında haracı muvazzafa tabi, sulu ekin tarlalarının her ceribi = dönümü için bir sa´ ile bir dirhem, yoncanın ve susamın her dönümü için beş dirhem, ağaçları mut­tasıl üzüm bağlariyle hurma bahçelerinin her dönümü için on dirhem; kar­puz, kavun ve sair sebzelerin, her dönümü İçin de üç dirhem haraç vazedil-mişdi. Bu nisbete her asırda riayet edilmesi, muktezayi adalet görülmekde, bundan fazla haraç alınması, sair ümerai müslimîn için gayri caiz sayılmak dadır.

71 - : Haracı mukasemede mahsulâtın onda bir, sekizde bir, yedide bir gibi muayyen bir mikdarının, haracı muvazzafda senevi muayyen bir meblâ­ğın beytül´mal namına alınması asidir. Bununla beraber bu iki nevi haraç, arazi sahiblerîyle veliyyül´emr tarafından mezun olan vergi memurları ara­sında şu vecihlerden biriyle de bitterazî tesviye edilebilir.

(1) : Arazinin haline, mahsulâtın mikdarına göre mukaaten muayyen bir mikdar para alınır.

(2) : Arazideki ağaçların mikdarına göre bir meblâğ takdir edilerek alınır.

(3) : Arazideki ekinler ile ağaçların meyvaları sahibleriyle beytülmal memuru arasında bir nisbet dahilinde taksim edilir. Meselâ : arazinin bin kuruşdan ibaret olan haracı muvazzafına bedel, mahsulâtının biri bitterazi vergi olarak tahsil edilebilir.

72 - : Araziyi haraciyyeye üzüm çubukları veya sair meyva ağaçları dikilecek olsa bunların semereleri husule gelinceye kadar ve arazinin evvelki haracı kemafissabık tahsil edilir. Bilâhare semere husule gelince haraç bunlardan alınmaya başlanır. Şu kadar var ki alınacak haraç, dönüm başına on dirhemden zaid, evvelki haraç mikdarından noksan olamaz.

Bilâkis bağ halinde bulunan bir araziyi haraciyye üzerinden çubukları kesilerek mezrea haline getirilecek olsa kemakân bağ halindeki haraca tabi olur. Çünkü bu arazinin mutasarrıfı daha yüksek semere almaya kadir iken daha aşağı mahsulât almaya razı olmakla beytülmâlin hukukunu ihlâl edemez, meğer ki mezre halindeki mahsulât daha kıymetli olsun.

73 - : Ellerindeki arazinin haracı mütefavit olan bir karye ahalisi, müsavat üzere haraca tabi tutulmalarını taleb etdiklerinde bakılır : eğer bu arazinin vaktiyle müsavat üzere haraca tabi tutulmuş olduğu bilinirse ona göre muamele yapılır. Ve eğer müsavat üzere haraca tabi olub olmadığı malûm bulunmazsa haraçları hâli üzere bırakılır. [55]

Haracın Sukutnu İcab Edib Etmeyen Haller :



74 - Araziyi haraciyye, mâliki tarafından bir cihete vakf edilmekle haraciyye olmakdan çıkmaz. Binaenaleyh bu araziden muayyen olan haracı kemafissabık istifa edilir.

Kezalik : araziyi haraciyyenin zimmî olan sahibi, müslüman olsa veya bu araziyi bir müslümana satsa bu arazinin haracı öşre tebeddül etmez.

«(imam Mâlike göre bu arazi, öşriyyeye tebeddül eder. Çünkü haracda zillet mânası vardır, bu, bir müslım hakkında ihdas ve ibka edilemez.)

Buna cevaben deniliyor ki : zillet mânası, haracın ilk defa vazedilme-sindedir. Bekasında değildir. Haracı rüûs ise bunun hilâfınadır, onda hem İbtidaen hem de bekaen zillet vardır. Binaenaleyh bir gayri muslini, müslim olsa artık bu haracı baki kalmaz.

Bilâkis bir gayri müslim, araziyi öşriyyeden bir yeri satın alsa - İmamı Azama göre - üzerine haraç lâzım gelir. Çünkü Öşür, zekât demekdir. Gayri müslim ise zekâta ehil değildir, imam Ebu Yusüfe göre iki kat öşür lâzım gelir. Zira bu yere evvelce fakirlerin haklan taallûk etmişdir. Gayri müslimin hâli ise bu hakkı ifaya salih değildir. Artık hem fukaranın hakkı, hem de haraca bedel ikinci öşür istifa edilir, imam Muhammede göre bir öşür alınmakla iktifa çdilir.

«(İmam Mâlike göre bu yeri müslümanlara satmaya icbar edilir. Tâ kî bundan zekât alınması devam etsin.

İmam Şafiîye göre gayri müslimin bu yeri alması esasen caiz olmaz. Çünkü bundaki zekât hakkı ihlâl edilemez. Diğer bir kavline göre de o gayri müslimden hem öşür, hem de haraç alınır, Ibni Ebi Leylâmn kavli de böyledir. Şüreyk îbni Abdillâha göre bu yerden öşür de, haraç da alın­maz. Nasıl ki bir gayri müslimin bir müslümandan satın aldığı hayvanatı saîme hakkında da böyle bir şey lâzım gelmez.)

Fakat bu kıyas sahih değildir. Çünkü araziyi namiyye, dari islâmda bir vazifeden - - vergiden hâli olamaz. Sair emval ise böyle değildir. Mebsutı Serahsî.

75 - : Araziyi haraciyyenin haracı veliyyül´emr tarafından bir kimseye ikta = tevcih edilse o kimse, bu haracı istifa eder, veliyyül´emrin yeni bir kararı bulunmadıkça bu haracı artıramaz.

76 - : Araziyi haraciyyenin mahsulâtı, ihtirazı mümkün olan gayri se­mavî bir âfet ile, meselâ : hayvanatın tarlaya sokulmasiyle telef veya ba-del´hasad harmanda herhangi bir suretle zayi olsa muayyen olan haracı sakıt olmz.

77 - : Suları kesilen veya su baskınına uğrayan veya ekinlerine âfeti semaviye isabet eden araziyi haracîyyeden haraç alınmaz. Şu kadar var ki mahsulâtı yangın gibi, şiddetli soğuk gibi bir semavî âfet ile mahv olan bir araziyi haraciyye, haracı muvazzafa tabi olub da ayni sene içinde tekrar ekilib mahsulâtını almaya imkân bulunduğu takdirde muayyen haracı istifa edilir. Bu imkân en az üç ay ile mukayyeddir.

78 - : Araziyi haraciyyenin mahsulâtından bir kısmı, haracı mu­vazzafı iskat edecek bir sebeple telef olub da bir kısmı kalacak olsa bakılır: eğer bu kalan kısım, o mahsulât için sarf edilen mebaliğden başka alınacak haracın en az iki misline muadil ise muayyen haraç alınır, bundan noksan ise yalnız bunun yarısı istifa olunur.

Meselâ, baki kalan kısım, masrafdan sonra her dönüm başına iki sa´ ile iki dirhem mikdarına baliğ olsa her dönüm başına tarh edilmiş olan bir sa´ ile bir dirhem haraç alınır. Fakat bundan da noksan ise yalnız bunun yarısı haracı muvazzaf olarak tahsil edilir, fazla bir şey alınamaz. 79 - : Haracı muhafaza tabi olan araziyi herhangi bir kimsenin men´ine mebni sahibi ekmeğe kabir olmasa haracı sâkit olur. Nitekim herhangi bir sebeple ekilmeyen araziyi haraciyyenin haracı mukasemesi de sâkit bulunur.

80 - : Haracı muvazzafa tabi olan araziyi mâliki ekmeksizin başkasına satacak olsa bakılır : eğer o sene içinde o araziyi ekmeğe kâfi bir müddet mevcut ise haracı müşteriden alınır, böyle bir müddet kalmamış ise haracı bayiinden tahsil edilir.

81 - : Araziyi haraciyyenin mâliki, arazisini ekmekden âciz kalsa ve­liyyül´emr muhayyer olur, isterse o araziyi başkasına müzareaya verib mâ­likinin hissesinden haracını istifa eder, isterse icareye verib haracı bedeli icareden alır, isterse beytülmâl vasıtasiyle ekdirir, meselâ : mâlikine kâfi mikdarda tohum ve saire borç vererek ziraati temin eder. Bunların hiç biri mümkün olmadığı takdirde o araziyi satıb semeninden tahakkuk etmiş olan haracı muvazzafı tahsil eder. Çünkü zararı âmmı def için zararı hâs iltizam olunur.

Bu arazi, bilâhare zer´a kadir olunca mâlikine iade edilir. Meğer ki sa­tılmış olsun.

Bir kimse, araziyi öşriyye veya haraciyyeden bir yeri mahza ticaret için satın alsa bundan dolayı kendisine zekât lâzım gelmez, belki yine öşrü veya haracı lâzım gelir. Çünkü zekât ile bunlar içtima etmez. Mebsut.

82 - : Araziyi haraciyye, mâliki tarafından fukaraya mesken veya gai­lesi alınmak üzere han, yahut âmme için makbere ittihaz edilse - sahih olan kavle nazaran - haracı sakıt olur.

83 - : Gayri müsmir ağaçlardan, tarlaların etrafında bulunan dağınık meyva ağaçlarından ve sel sularının araziyi basmasına mani olmak için sı­nırlarda dikilmiş ağaçlardan haraç alınmaz. Bedayî, Bahri Raik, Düri Muh­tar, Hindiyye. [56]

Araziyi Memleket = Emiriyye Mahsulatından Alınacak Vergiler :



84 - : Araziyi memleket, veliyyüFemrin müsaadesiyle bâ tapu talibleri-ne tevcih edilir, uhdelerine tevci hedilen kimseler, bu arazinin sahibi değil, mutasarrıfı ve müste´ciri bulunmuş olurlar. Kira bedeli olarak mutasarrıf­larından her sene ya maktuan bir bedel alınır ki bu, senevi muayyen bir ver­gi demekdir. Yahut bu arazi ekildikçe hâsılatından onda bir, dokuzda bir, se­kizde bir gibi bir hisse beytül´mâl namına istifa edilir. Mutasarrıfları tara­fından verilen bu vergi veya bu hisse, kendilerine nazaran bedeli icare, hü­kümete nazaran haraç mesabesindedir. Binaenaleyh bu arazi mahsulâtından artık öşür verilmesi lâzım gelmez. Çünkü bir kerre îmamı Azamın içtihadı­na göre öşür, mucire lâzım gelir. Mucir ise bu arazide beytül´maldır. Sonra verilen bu bedeli icar, bir haracı muvazzaf, hisse ise bir haracı mukaseme mesabesindedir. Haraç ile öşür İse bir arazide içtima etmez.

Türkiyedeki arazi, umumiyeti itibariyle bu kabildendir. Artık bu arazi, ne Öşre, ne de ayrıca haraca tabi değildir. ReddüTmuhtar.

Fakat araziyi memleket mahsulâtından nisab haddine baliğ, ihtiyacdan zaid bir mikdarı ticaret maksadiyle der anbar edilmiş olursa bunun üzerin­den bir sene geçince zekâtı icab eder. Nitekim öşrü verilen buğdayın sahibi­ne kifayet edecek mikdanndan ziyadesi ticaret niyetiyle hıfz nisab mikdarı oîub üzerinden bir sene geçince zekâtı lâzım gelir. Abdurrahİm fetâvâsı.

85 - : Araziyi memleket, mutasarrıflarının ellerinde muayyen ücretleri verildikçe nez´ edilemez, onların vârislerine şer´an mevrus da olmaz, Şu ka­dar var ki veliyyül´emr, beytülmâl için nafi görürse bunların vârislere intikaline müsaade edebilir. Nitekim bu arazi, Türkiyede bir kanun dahilinde vârislere intikal etmekdedir.

Muattal bırakılarak hükümete aid vergisi istifa edilemiyen arazinin mu­tasarrıfları elinden alınması hakkında da ayrıca hükümler vardır.

86 - : Araziyi memleketden bazı parçaların (çiftliklerin vergileri, bey-tülmâlden vazife almaya istihkak´ları olan zevata veliyyül´emr tarafından tevcih edilebilir. Bu tevcihe ikta denir.

Bu zatlar, o araziden minel´kadîm ne veçhile ve ne nisbetde vergi veya hisse alına gelmiş ise onu tağyir ederek fazla bir şey alamazlar. Meğer ki bu arazi hakkında veliyyül´emr tarafından ayrıca bir karar ittihaz edilsin. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.)

87 - : Vaktiyle Türkiyede Umar, zeamet, hâs namiyle sihapilere, ku­mandanlara vesair ricale tevcih edilen arazi, ikta kabilinden bulunmuşdu.

îktaın diğer bir nevi de vardır ki, böyle bir arazi parçasının hükümet tarafından bir zata tamamen temlik edilmesi suretiyle olur. 11u halde o ara­zi hakkında sırf araziyi memlûke hükmü cereyan eder.

88 - : İslâm ülkesindeki sahralar, dağlar, araziyi gayri memlûkeden madud, hükümete aiddir. Hükümet tarafından ecnebilere, yol kesicilere kar­şı himaye edilen bu gibi yerlerde yetişen mahsulâtdan vehusuîe gelen ballar­dan onda biri beytülmâl nâmına alınır. Çünkü bunlara mâlikiyyetden mak-sad, nemadır. Nema hâsıl olunca hükümet namına mâlikiyet husule gelmiş olur.

Bu mesele, imamı Azama ile îmam Muhammede göredir, imam Ebu Yu-süfe göre dağlarda bulunan nebatat vesaireden beytülmâl namına bir şey alınmaz. Çünkü dağlar, araziyi memlûkeden değildir. Hidaye, Reddi Muhtar, Hindiyye.

89 - : Sahralarda, dağlarda vesair arazide sayd edilen hayvanlardan dolayı vergi alınmaz. Çünkü bu hayvanlar, hükümetin himayesinde sayılmaz.

Hüdayı nâbit olub cibali mübaheden kesilen kerestelerden de öşür alın­maz. Fakat ticaret için vücude getirilen ağaçlık ve kamışlıkdan kesilib sa­tılan odunlardan, kamışlardan öşür alınır.

90 - : Yeri araziyi emiriyyeden, gürumu ise mülk olarak satın alman bağdan zekât lâzım olmaz. Abdurahim fetavası. [57]