- Islam hukukunda irtidad (4.Cilt 1.Bölüm)

Adsense kodları


Islam hukukunda irtidad (4.Cilt 1.Bölüm)

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Fri 19 March 2010, 02:43 pm GMT +0200
4.Cilt 1.Bölüm
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM...

İSLÂM HUKUKUNDA İRTİDAD HÂDİSELERİNE MÜTEALLİK MESELELERE DAİRDİR.

Irtidadın Mahiyeti :

İrtidad1n Rüknü :

İrtidadın Tahakkukundaki Şartlar :

İrtidad Edenlerin Nefislerine Raci Hükümler

Mürtedler Hakkında Tatbik Edilecek Cezanın Hikmeti Teşriiyyesi

İrtidad Edenlerin Tasarruflarına Aid Hükümler :

İrtidad Edenlerin Hali İslâmdaki Bazı Tasarruflarına Ve Dinî Vazifelerine Aid Hükümler :

İrtidad Edenlerin Cinayetlerine Müteallik Hükümler:

İrtidad Edenlerin Zevç Veya Zevcelerine Hükümler :Müteallik.

İrtidad Edenlerin Nefislerine, Mallarına, İrslerine Ve Borçlarına Müteallik Hükümler :

BEŞİNCİ BÖLÜM...

İSLÂM HUKUKUNDA ESARET MÜESSESELERİNE MÜTEALLİK MESELELER..

Mukaddime = Esaret Ve Memlûkiyet Müesseseleri:

İ´takın Rüknü.

İ´takın Nevileri :

İ´takın Şartları :

Tenciz, Talik, İzafe Suretiyle Olan Itklar :

I´tak İn Kabili Olub Olmaması :

I´takın Hükümleri Ve Bu Hükümlerin Sabit Olacağı Vakitler :

Tedbirin Rüknü Ve Nevileri :

Tedbirde Tecezzi Ve Rücu Carî Olub Olmadığı :

Tedbirin Hükmü :

İstilâdin Rünkü Ve İstilâd İle Sabit Olan Hürriyetin Sebebi :

İsti Ladin Şartlari :

Kitabetin Rüknü Ve Nevileri :

Kitabetin Şartlari

Kitabetin Hükümleri Ve Vasıfları :

Kitabetin Mendubiyeti :

Mükâteblerin Yapıp Yapamıyacakları Tasarruflar :

Itk Alâ Male Müteallik Meseleler :

I´takın, Tedbir İle İstilâdın Ve Kitabetin Sübutü :

Ab1klara Müteallik Meseleler :

Abikların Derdest Edilmeleri Ve Maliklerine Redleri:

Abıkların Satılmaları Ve Nafakaları :

Abıkın Mâlikinden Alınacak Ücret :

Ücrete İstihkakın Şartları :

Ücrete İstihkakın Nisbeti Ve Ücretin Mikdarı :

Ücreti Verecek Kimseler :

Ücretin Sukutu Ve Ab1kıyyetle Beraber Mal İddiası :

İlâve :

Velaı İtakanın Sebebi Sübutü :

Velâi İtakanın Vasıfları :

Velânın Hükmü Ve Sübutündeki Şartlar :

Velâ Hususunda İhtilafı Din :

Velâi İtakanın Ne İle Sabit Olacağı :

Velâi Müvalâtın Rüknü, Şartları Ve Hikmeti Teşriiyyesi:

Akdi Müvalâtın Vasıfları, Hükümleri :

Akdi Müvalâtın Sübutü Ve Velâi Müvalât Hakkında Müc-Tehidlerin Akvali :

DOKUZUNCU KİTAB..

DEVLETİ İSLÂMİYYENİN VARİDATINA VE BİR KİSİM ŞER´Î MİKYASATA MÜTEALLİK MESELELERİ CAMİ OLUB İKİ BÖLÜME AYRILM1ŞDIR.

(BİRİNCİ BÖLÜM)

İSLÂM HUKUKUNDAKİ VERGİLER HAKKINDADIR.

Vergilere Dair İstılahlar :

Beytül´malin Varidat Menbalar! Ve Sarp Mahalleri :

Emvali Zahire Ve Bâtına :

Araziyi Öşriyyedeki Ekinlerden, Meyvalardan Alınacak Vergiler :

Araziyi Haraciyyeden Ve Araziyi Mevatdan Alınacak Vergiler :

Haracın Sukutnu İcab Edib Etmeyen Haller :

Araziyi Memleket = Emiriyye Mahsulatından Alınacak Vergiler :

Araziyi Memlûke Mahsulâtının Vergileri :

Hayvanatı Ehliyye Vergileri :

Koyunlardan Alınacak Vergiler :

Sığırlardan Alınacak Vergiler :

Develerden Alınacak Vergiler :

Ticaret Mallarından Alınacak Vergiler :

Cizyenin Mahiyyeti, Nevileri Ve Kimlerden Kabul Edileceği :

Cizyeyi Mucib Sebebler Ve Cizyenin Lüzumundaki Şartlar :

Cizyelerin Mikdari

Cizyenin Vazedileceği Ve Lâzımül´eda Olduğu Zaman :

Cizyeyi Iskat Eden Haller :

Cizyenin Sukut Edib Etmiyeceğine Dair Olan İhtilâfın Menşei Ve Cizyenin Ezaya Mukarin Olub Olmaması :

Rikâz Denilen Madenler İle Definelerin Varidatı :

Ganaimi Emval Varidatı ;

Müsaleha Bedeller! Ve Hediyyeler Varidatı :

Lûkatalar, Diyetler Ve Terikeler Varidatı :

(Bir Lahika : Zekât Hakkında) : Zekâtın Şeraiti :

Altın İle Gümüşün Nisablari :

Huliyyatın Zekâta Tabi Olup Olmaması :

Deyn Kabilinden Olan Mallarin Zekâta Tabi Olup.

Medyunların Zekât İle Mükellef Olub Olmamasi :

Zekâta Tâbi´ Malların Telef Ve İtlafı :

Zekâtın Tacili = Vaktinden Evvel Verilmesi :

Zekatın Masrafı = Kendilerine Zekât Verilib Verilemi-Yecek Kimseler :

İKİNCİ BÖLÜM...

İSLÂM HUKUKUNDA MÜSTAMEL BAZİ MİKYASLARA DAİRDİR.

Bazi Istılahlar :

Nakidlere Müteallik Mikyaslar :

Sair Mevzunata, Mektlata Ve Mayiata Müteallik.

Mesafelere, Mesahalara Müteallik Mikyaslar :

İki Mühim Vesika :

Birinci Vesika :

Fetva Eminliği Canibi Âlisine.

Mukaddime Emanetlere Müteallik Istılahlar :

(BİRİNCİ BÖLÜM)

ALELITLAK EMANETLERE DAİRDİR..

Emanetlerin Nevileri :

Emanetlerin Umumî Hükümleri

(İKİNCİ BÖLÜM)

VEDİALARA DAİRDİR.

Vedianın Rüknü Ve Sureti İnikadı :

Îdaın Şartları :

Vediaların Hükümleri :

Vediaların Muhafazası :

Vediaların Başkalarına Tevdi Ve Teslim Edilib Edilememesi :

Vedialarda Muteber Olub Olmayan Bazı Şartlar :

Vediaların Sahiblerine Red Ve İadesi

Vedialarda Zamanı İcab Edib Etmeyen Bazı Haller :

Vediaların Tazmininde Muteber Olan Zaman :

Vedialara Mütelük Dâvalar Ve Beyyineler :

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

ARİYETLERE DAİRDİR.

İarenin Rükünleri :

Ariyetlerin Şartları :

Ariyetlerin Hükümleri :

Ariyetlerin Sahiblerine Red Ve İadesi :

Ariyetlerde Zamani İcab Edib Etmeyen Haller :









«Hukuki Islâmiyye ve Istılahatı´ Fıkhiyye» nin işbu dördüncü ve beşinci cildleri, islâm hukukunun müteşekkil olduğu kitablardan mebahisi fıkhiy-yeden yedi kitabı muhtevidir ve bu kitablar, bu eseri teşkil eden kitabların, sekizinci kitabın 4 ve 5 inci bölümleri, dokuzuncu, onuncu, on birinci, on ikinci, on üçüncü ve o dördüncüsünden ibaretdir.

Sekizinci kitab «Hukuki harbe : cihada ve gayri müslimler ile bir kısım muamelâta» aid meseleleri ihtiva edip beş bölüme ayrılmıştır.

Dokunzucu kitab «Devleti islâmiyenin varidatına» müteallik meseleleri cami olup iki bölüme ayrılmıştır:

Onuncu kitab, emanetlere dair hükümleri muhtevi olub bir mukaddime ile üç bölüme ayrılmıştır. On birinci kitab, hibelere aid hükümleri ihtiva edib bir mukaddime ile iki bölümden ibaretdir. On ikinci kitab, vakıflar hakkındaki ahkâmı cami olub bir mukaddime ile beş bölümden müteşekkildir. On üçüncü kitâb; vasiyetlere, vesayetlere müteallik hükümleri havi olub bir mukaddime ile iki bölümden ibaretdir. On dördüncü kitab da feraiz ve intikal ahkâmını muhtevi olub bir mukaddime İle iki bölümden ve bir zeylden müteşekkil bulunmuştur.

Bu son beş kitab arasında rnündericat itibariyle büyük bir münasebet vardır. Çünkü bunlar, teberrüat mânasını muhtevidir, bunlarda meccanen devr, temlik ve temellük gibi içtimaî hayatın levazımından olan hükümler mündemicdir.

Meselâ : Bir zata saklaması için vedia olarak bırakılan bir mal, bir emanetdir. O zatın bu malı teberrüan muhafaza etmesi, bir içtimaî yardım demekdir.

Kezalik : Bir zâta ariyet verilen, yani : menfaati bedelsiz olaraîc temlik edilen bir mal da bir emanetdir. Bu malın menfaatlerinden o zatın istifade etmesi de bir teberru meselesidir.

Kezalik : Bir kimseye yapılan bir hibe, verilen bir hediyye de bir teber-rüden ibaretdir. Bir muavenetden, bir muhabbet nişanesinden başka değildir. Vakıflar ise birer mütemadi, ve pek faideli birer teberru mahiyetinde olub ferdlerin ve cemiyetlerin büyük ihtiyaçlarına tekabül etmektedir.

Vasiyetler, vesayetlerde birer muavenet, birer hayırhahlık eseri olub teberrüatın bir hususî nev´idir.

irs ve intikal hâdiselerine gelince bunlar da cemiyet arasında meccanen carî olan bir tesanüd, bir müzaheret eseridir, aileler arasındaki rabıtaları takviyeye hadimdir, akriba beyninde vücudu matlûb olan teavün ve tenasur vazifesinin tecellîsine hizmet etmekdedir.

Binaenaleyh ayni gayelere müteveccih meseleleri, hükümleri ihtiva eden, bu cihetle aralarında büyük bir münasebet bulunan mezkûr beş kitab, ese­rimizin, işbu dördüncü cildini teşkil etmekde bulunmuşdur. Tevfik, Allah Tealâ Hazretlerindendir.[1]
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İSLÂM HUKUKUNDA İRTİDAD HÂDİSELERİNE MÜTEALLİK MESELELERE DAİRDİR.



İÇİNDEKİLER :İrtidadın mahiyeti. Irtİdadın rüknü. Ortidadm tahakku-kundaki şartlar. Irtidad edenlerin nefislerine raci hükümler. Mürtedler hak­kında tatbik edilecek cezanın hikmeti teşrüyyesı. Irtidad edenlerin tasarruf­larına âit hükümler. İrtidad edenlerin hâl-î islâtndaki bazı tasarruf­larına ve dinî vazifelerine dair hükümler, trtidad edenlerin cinayetlerine müteallik hükümler. İrtidad edenlerin zevç veya zevcelerine müteallik hükümler, İrtidad edenlerin evlâd ve ahfadına müteallik hükümler, İrtidad edenlerin mallarına, irslerine ve borçlarına aid hükümler. [2]


Irtidadın Mahiyeti :



643 - : irtidad, dinî celîli islâmı kabul etdikten sonra dönmekdir. Yani : esasen müslüman olan veya bilâhare dini islâmı kabul etmiş bulunan bir §ahsm bilâhare dönüb başka bir dine intisab etmesi veya hiç bir din ile mu-kayyed bulunmayıb inkârı mahza sapması demekdir. Bu hale «riddeb de de­nir. Böyle bir şahsa da «mürted» denilir.

644 - : Dinler, - ıstılah kısmında da yazıldığı üzere - başlıca iki kıs­ma ayrılır :

Bir kısmı, hakikî dinlerdir ki, bunlar enbiya ve rüsüli kiram tarafından tebliğ edilmiş olan semavî = ilâhî dinlerdir. Bunların âhırı ve ekmeli ise dini islâmdır ki, ahkâmı celîlesi bütün beşeriyete müteveccihdir.

Diğer kısmı, bâtıl veya muharref dinlerdir ki, bunlar esasen insanlar tarafından vaz´ veya bilâhare tebdil edilmiş olmakla birer ilâhî din olmak mahiyetinden mahrumdurlar. Bugün islâmiyet haricinde bulunan dinler, bu kısma dahildirler.

645 - : Dini islâmda kat´iyyen sabit olub «zaruriyatı diniyye» namını alan esasları, hükümleri kalben tasdik ve izan etmeğe «iman», bu veçhile mu-şaddık olan zata da «mü´min» adı verilir.

646 - : islâm tâbiri de dini islâm bakımından şu iki kısma ayrılır :

(1) : Dini hakikîyi lisan ile itiraf ve onun bütün hükümlerine zahiren inkiyad etmekdir, hakikaten itikad bulunsun bulunmasın.

Binaenaleyh kelimei şahadeti telâffuz, şer´an memnu olan şeylerden ictinab, zahirî amellere müvazebet eden bir kimse, dünya ahkâmı itibariyle tamamen islâm hukukuna nail olur, kanaati vicdaniyyesi taharri edilemez.

(2) : Dini hakikîyi lisan ile itiraf etmekle beraber onun ahkâmına da hem zahiren, hem de kalben itaat ve inkiyad etmek, o ahkâmı talisin ve tebcilde bulunmakdır. Bu mânaca, islâm mefhumu, iman mefhumu ile birleşir.

Bazı mes.ru amellere de islâm denildiği vakidir, islâm ile muttasıf olan zata da «müslim» denilir.

647 - : îslâmiyyette zaruriyatı diniyye namım alan şeylerin hepsini veya bir kısmını bidayeten teslim ve kabul etmeyip inkâr etmeğe «küfr» de­nilir. Böyle bir münkir de «kâfir» namını alır.

Bu halde Allah Tealâmn varlığını, veya birliğini ve yahut şerayii ilâhiyyeden veya enbiya ve mürselînden her hangi birini inkâr etmek bir küfürdür.

Bu tarife nazaran münkirler, bağlıca şu sınıflara ayrılırlar :

(1) : Alemin sanii kadîmini bilkülliye inkâra cüret edib bütün hâdisatı dehre, tabiate isnad eden kimselerdir. Bunlara «dehriyyei muattıla» ve «gulatı tabiiyyîn» denir.

(2) : Âlemin saniini ikrar etmekle beraber vahdaniyyete kail olmayan, müteaddid hâliklerin veya mâbudların varlığına inanan kimselerdir. Bunlara da «veseniyye, seneviyye, mecus» denilir.

(3) : Sanii âlemi ve onun birliğini muterif olmakla beraber risalet ve şeriatı münkir olan kimselerdir. Bunlar «felâsife» den bir güruhdur.

(4) : Âlemin hâlikini, ve onun vahdaniyyetini, risalet ve şeriati bilcümle muterif olmakla beraber rüsüli kiramdan bazılarını münkir bulunan kimse­lerdir. Yahud ve Nesara gibi. Bunlara «ehli kitab» denilir. Bunlar, bazı islâm hukuk ve ahkâmı itibariyle evvelki üç sımfdan müstesna bir halde bulunurlar.

648 - : Küfür ve inkâr meslekleri bir de «ilhad», «nifak», «zendeka», «ibahiyyet» namlariyle yâd olunur.

Bazılarına göre ibahiyye, mutasavvifeden bir taifedir ki bunlar, kendile­rinin m a´siy etler den ictinabe, emr edilen şeyleri ityane kudretleri olmadığını ve hiç bir kimsenin bîr şeye ne mülki rağbet, ne de mülkiyed ile mâlik bulunmadığını iddia eder ve herkesin emval ve ezvac hususunda müştrek bulunduğuna kail olurlar. Bunlardan her birine «ibahî» denilir.

Bu tâbirler için ıstılah kısmına müracaat!

649 - : Bidayeten dini İslama tâbi iken bilâhare yukarıda yazılan inkâr mesleklerinden her hangi birine intisab edecek olan kimse, irtidad etmiş ve binaenaleyh mürted namım almış olur.

Fakat esasen dini islâma mensub olmayan bir şahıs, dini islâmdan başka her hangi bir dinden diğerine dönecek olsa islâm hukukuna nazaran iritdad etmiş sayılmaz ve bu hareketine mümaneat olunamaz. Çünkü bu gibi mesaliki inkâr erbabı, hükmen milleti vahidedir. Zira hepsi de müslümanların itika­dına muhalif bir cebhe almış, hepsi de ilâhî bir dinden mahrum bulunmuşdur. Binaenaleyh her ne kadar milletleri başka ise de nazarı islâmda hükmen müttehiddirler. FethüTkadir, Bahri Raik, Reddi Muhtar. [3]

İrtidad1n Rüknü :



650 - : îrtidadın rüknü, yani : irtâd hâdisesini vücude getiren şey, başlıca şu dört kısma ayrılır :

(1) : Sözdür, Bu; imana muhalif, küfürden madud olan bir lâkırdıyı tav´an telâffuz etmekden ibaretdir. Bir şahsın dini islâmdan çıkdığım itiraf etmesi veya dini islâmda itikad edilmesi zarurî olan bir şeyi lisanen inkâr eylemesi gibi.

Allah Tealâya veya pegbamberlerden birine veya meleklere - hâşâ - seb etmek, Cenabı Hakkın rübubiyetini veya vahdaniyetini veya kitablanndan birini veya hayat, ilm gibi sıfatı lâzimesinden bir sıfatını veya namaz, oruç gibi farziyeti katiyetle sabit ibadetlerden birinin vücubünü inkârda bulunmak, yahut nübüvvet iddiasına kalkışmak ve yahut Hatemül´enbiya hazretlerinden sonra nübüvvet iddiasında bulunan her hangi bir şahsı tasdik eylemek de bu kabildendir.

(2) : Fi´ldir. Bu, küfrü calib herhangi bir harekette bulunmaktan ibaret­tir. Putlara veya güneş ile aya, yıldızlara secde edilmesi gibi.

Mushafı şerifin temiz olmayan bir yere kaldırıhb atılması mukaddesatı diniyyeden biriyle istihza edilmesi de bu kabildendir. Bütün bunlar, şirkden veya inkârdan münbais olacağı cihetle irtidadı calib bulunmuşdur.

(3) : îtikaddır. Bu, islâm dininin hakkiyyetine veya dini islâmda bizzarure sabit ve itikadı vacib olan herhangi bir hükmün hilâfına kalben mutekid bulunmakdan ibaretdir. Âlemin kıdemine, sanii âlemin hudusüne itikad gibi.

Resuli Ekrem Efendimizin ademi nübüvvetine veya namaz, zekât gibi farziyyeti kat´iyyen sabit ibadetlerin ademi vücubüne veya zina, riba gibi hürmeti kat´iyyen sabit hareketlerin cevazına veya et, ekmek gibi halâl olduğu icmaı kat´î ile sabit şeylerin hürmetine kani olmak da bu cümledendir.

(4) : Şekdir. Bu, islâm dininde kat´iyyen sabit olub zaruriyyatı diniyye namını alan ve meçhul kalması tasavvur olunmayan şeylerden herhangi birin­de şübhe etmekden, acaba bu öyle midir?, diye tereddüt göstermekken iba­retdir. Allah Tealâmn varlığında, peygamberlerin doğruluğunda, kıyamet gününün vuku bulacağında §ek ve şübhede bulunmak gibi.

651 - : Yukarıda yazılı dört kısımdan herhangi birisiyle indallah irtidad vücude gelir. Fakat islâm huhukuna nazaran bir kimsenin irtidadina hükme-dilebilmesi için irtidadım ya kavlen veya filen izhar etmig olması lâzımdır.

Herhangi bir kimsenin ahvali kalbiyyesi tefehhus olunamayacağından itika­dını, şek ve şübhesini izhar etmedikçe irüdadma hükmedilemez.

Şunu da ilâve edelim ki, her hangi bir müslümanın sözünü güzel bir veçhile tefsir ve te´vil kabil oldukça fena bir cihete hami etmek, ona göre fetva vermek caiz değildir. Hattâ bir hususda küfri müstelzim birçok vecihler bulunduğu halde küfre münafi yalnız bir vecih bulunsa bu bir veçhe göre fetva verilmesi muvafık olur. Hakikati halin neden ibaret olduğu ise ilmi ilâ­hîye muhayyeldir. Dürri Muhtar, Hindiyye, Kazınan. [4]

İrtidadın Tahakkukundaki Şartlar :



652 - : İrtidadın tahakkuku için başlıca iki şart vardır.

Birinci şart, akıldır. Binaenaleyh mecnunun, matuhun, sekranın, lâya´kil olan şahsın irtidadı, muteber değildir. Çünkü bunların imana muhalif olan ef´al ve akvali, bir kanaat neticesi olmadığından dini İslama bil´iltizam mu­halif harekette bulunduklarına, dini işlâmdan bilihtiyar çıkmak istediklerine delâlet etmez.

ikinci şart, tav´ ve rızadır. Binaenaleyh kalben mümin olan bir mük-rehin, bir muhtîin riddetleri muteber değildir. Zira ikrahın, hatanın vücudi, vuku bulan ef´al ve akvalin rızaya mukterin olmadığına delildir,

653 - : Riddetin tahakkuku için bulûğ şart değildir. Binaenaleyh sabiyyi âkilin riddeti muteberdir.

Sabiyyi âkilden maksad, islâmın sebebi necat olduğunu bilen, tayyibi habisden, tatlıyı acıdan temyiz eden çocuktur ki, en az yedi yaşma yetişmiş olur. Böyle âkil olan gayri baliğin imanı sahih olduğundan riddeti de sahhih olur. Bunların, ef´al ve akvali, akıl ve muhakemeye müstenid olacağından haricen tahakkuk eden bu ef´al ve akvali, keen lem yekûn addetmek, doğru olamaz. Şu kadar var ki, bunların gayri baliğ olmaları, haklarında irtidad cezasının tahfifine sebeb olur.

Bu mesele, imamı Âzam ile imamı Muhammedin ictihadlarına göredir, imam Ebu Yusüfe göre ise gayri baliğin riddeti, mutlaka sahih değildir, âkil olsun olmasın. Çünkü gayri baliğin muzir olan tasarrufaü muteber değildir. Riddeti ise mazarratı mahzadır. Binaenaleyh muteber olamaz.

654 - : Riddetde zükûret de şart değildir. Binaenaleyh kadınların irtidadları da muteberdir. Bu hususda ittifak vardır. Ancak erkekler ile kadın­ların riddetleri arasında bazı hükümler itibariyle farklar vardır. Nitekim ileride görülecekdir. Nehri Faik, Sıracı Vehhac, Hindiyye.

Şafiîlere ve Hanbelîlere göre büâ mazeretin sekran olan kimsenin riddeti, sahihdir. Tuhfe, Muğnî. imam Safîye ve imam Ahmedden bir rivayete göre sabiyyi mümeyyizin riddeti sahih değildir. Elmizanül´kübra. [5]

İrtidad Edenlerin Nefislerine Raci Hükümler



655 - : Riddeti sabit olan bir erkek; hür olsun, köle olsun katle müstehik olur. Şu kadar var ki, böyle bir şahsa evvelâ tevbekâr olması tavsiye edilir. Bu halde islâmiyyete rücu ederse bırakılır, imtina ederse veliyyül´emr, nazar eder, eğer tevbe etmesi umulur veya kendisi düşünmek için bir müddet taleb ederse kendisine on gün mühlet verilir. Bu müdddet içinde şübheleri izaleye çalışılır, kendisini irtidada sevkeden haleti ruhiyyesi tetkik edilerek İrşadına gayret edilir.

Bu veçhile muamele, Hanefî fukahasınca behemehal lâzım değildir. Belki böyle bir muamele müstahsendir. Çünkü esasen islâm âleminde yaşamış, islâmiyetin mehasinine vâkıf bulunmuş, islâmiyetin daveti kendisine baliğ olmuş olduğundan kendisince hafi kalmış bir cihet yokdur. Kati hakkındaki deliller ise mutlakdır, bir mühlet verilmesiyle mukayyed değildir. Binaenaleyh yeniden dine davet edilmesi her halde icab etmez. Şu kadar var ki, dini is lama rücuu ümidile kendisini tevbeye davet ve şübheleri neden ibaret ise on­ları anlıyarak izaleye gayret faideden hali olmayacağından müstahsen bulun-muşdur. Bedayî, Hindiyye, Reddi Muhtar.

«(imamı Mâlike göre mürted ve mürteddeye evvelâ tevbe teklif edilmesi şartdır. Bu teklifin müddeti üç gün üç gecedir. Bu müddet içinde bunlar aç ve susuz bırakılmazlar ve darb gibi bir suretle muakebe de olunmazlar, velev tevbekâr olmasınlar. Şu kadar var ki, tevbeden imtina edince üçüncü günün gurubı şemsini müteakib kılıç ile kati edilmeleri lâzım gelir.»)

Mürtedde, zatüzzevc ise katli bir âdet görünceye kadar te´hir edilir, tâ ki gebe olub olmadığı belirsin.

(imam Şafiî ile îmam Ahmede göre de ehli riddete üç gün mühlet veril­mesi veliyyül´emr için bir vecibedir. Kendisine böyle bir mühlet verilmek­sizin mürteddin kati edilmesi halâl olmaz. Çünkü bir müslimin irtidadı, be­hemehal bir gübheden münbaisdir. Binaenaleyh kendisi için teemmül edecek bir müddet verilmesi iktiza eder. Bu iki zatdan diğer bir rivayete göre imhal ve istinabe vacib değildir. Derhal kati edilebilir. Tuhfe, îhtüâfül´ümme.)

656 - : Bir şahıs, mükerreren irtidad ve İslama rücu edecek olsa hak­kında bir kerre irtidad ve İslama avdet etmi§ gibi muamele yapılır. Şu kadar var ki, dördüncü defa irtidad etse bilâ mühalet kati edilebilir, meğer ki yine tevbe etsin. Bu halde döğülerek sebili tahliye edilir.

imamı Azamdan bir rivayte göre de üçüncü defadaki irtidad ve İslama rücuundan sonra tevbesinin eseri ve kendisinde ihlâs emaresi tecellî edinceye kadar habsi lâzım gelir. Bedayî, Hindiyye.

«(Süfyanı Sevriye göre bir şahıs, kaç defa irtidad ve islâmiyyete rücu ederse etsin her defasında tevbesi kabul edilerek katli cihetine gidilmez. Bu hususda daha başka akvalı fıkhiyye de vardır. Mizanı kübra.)

«(Zahirîlere göre de irtidad eden bir müslümanın dini İslama rücuu taleb olunabilir. Fakat bu taleb ve istitnbc vacib değildir, vncib olun hakkında haddi irtidadın derhal ikame edilmeyidir. Çünkü ona daveti islâm zaten vâsıl olmuştur. Bu daveti tekrar icab etmez. Elmuhallâ.)

657 - : îrtidad eden sabiyyi âkil, kati edilemez. Belki tevbe edinceye kadar habs edilir. Çünkü âkil çocuk, henüz islâmiyyetin mehasinine bihakkin vâkıf bulunmamışdır, kendisine islâmiyyetin hakikatini gösterir hüccetler ta­mamen ibraz edilmemişdir, onun ileride hakkiyyetini anlayarak Hini İslama rücuu me´meldür. Binaenaleyh onun yalnız habs edilmesi, islâmiyete rücuuna vesile olmaya kifayet eder.

Sabiyyi âkilin riddiyyetini muteber görmeyen fukahaya göre ise.onun habsi cihetine de gidilemez. Bedayî, Tenvir.

658 - : Ana ve babası müslüman olan bir çocuk, onlara tebeiyyetle müslim sayıldığı halde kendisinden islâmiyyete dair bir ikrar işitilmeksizin kâfir olarak baliğ olacak olsa irtidad etmiş sayılamıyacağından kati edilemez. Çünkü irtidad, tasdikden sonra vukubulan bir tekzib demekdir. Hâdisede ise kablelbülûğ bir tasdik bulunmamışdır. Zira tasdikin delili olan ikrar, mevcud değildir. Şu kadar var ki, bu çocuk, kablelbülûğ ebeveynine tebeiyyetle müs­lim hükbünde bulunmuş olduğu cihetle badelbülûğ görülen küfrüden dolayı habs edilir. Emvali hakkında da mürted olanların kazançları hakkındaki hüküm carî olur. Çünkü kendisi hakikaten mürted sayılmasa da hükmen mürted bulunmuşdur. Bedayî.

659 - : îrtidad eden herhangi bir kadın da kati edilemez. Fakat islâ­miyyete rücu etmesi için kendisine icbar olunur. Bu icbar ise habs edilmek ve her gün habishaneden çıkarılarak islâmiyyete avdet etmesini, tevbekâr olmasını istemek suretiyle yapılır ve bu muamele, onun islâma rücu veya vefat etmesine kadar devam eder. Tenvir, Hindiyye.

«(Eimmei selâseye göre irtidad eden kadınlar da kati edilebilirler. Çünkü bu hususdaki « ´hadisi şerifi, umumiyeti müfiddir. Maahaza katli icab eden hal, mehasini islâma vukufdan sonra vaki olan irtidad hadisesidir. Bu hal ise irtidad eden kadınlarda da mevcuddur. Harbiyye ise bunun hilâfınadır. Zira o, mehasini islâma vâkıf bulunmamışdır, imandan sonra olan küfr ise küfri aslîden daha galizdir. Binaenaleyh bir harbiyye küfründen dolayı kati edilemezse de bir mürtedde kati edilebilir, şayed gebe bulunursa hamlini vaz etmesine intizar olunur.)

Bu hususda Hanefî fukahası diyorlar ki kadınları ve çocukları öldürmeyiniz» hadisi şerifi böyle bir katle manidir, îrtidad eshabının katli hakkındaki hadisi şerif ise erkeklere mahsusdur, iki delil arasındaki tekabül, bu suretle halledilmiş bulunmakdadır.

Maahaza mürteddin kati edilmesi, cemiyeti islâmiyyeye karşı muharib olması itibariyledir. Kadınlarda ise muhariblik mülâhaza olunmaz. Bir de kadınlar, islâmiyyeti kabul hususunda âdeti cariyyeye nazaran alelekser ko­calarına tabidirler, onlar erkekler kadar istiklâli re´ye mâlik değildirler, bu cihet de onların hakkında eshabı muhaffefeden madud bulunmusdur. Bedayî, Fethülkadir.

660 - : İrtidad eden bir cariye, Hanefî fukahasına göre islâmiyyeti kabul için mevlâsı tarafından hanesinde habs edilir. Bu suretle mevlâsının hukuku­na riayet edilmiş olur. Maahaza mevlâ, bu cariyesine tekarrüb edemez. Çünkü mürtedde ile cinsî münasebetde bulunmak hiç bir kimse için halâl değildir. Bedayî.

661 - : Mürted, istirkak edilemez, velev ki dari harbe iltihak etmiş olsun. Çünkü onun hakkında terettüb eden hüküm, ya islâma dönmesi veya öldürülmesidir.

Maahaza bir harbînin istirkakı, islâmiyeti kabulüne vesile olması mak­sadına müsteniddir. Mürted hakkında ise istirkak, islâmiyyete vesile olamaz. Zira mürted, islâma müntesib bulunmuş, onun mehasinini anlamış oldukdan sonra irtidad etmişdir.

662 - : îrtidad eden erkeklerden, kadınlardan cizye alınması caiz değildir. Çünkü cizye alınması, onların irtidad halinde kalmalarına müsaade verilme­sini, haklarında ehli zimmet muamelesi yapılmasını müstelzimdir. Halbuki riddetin devamına müsaade edilemez.

663 - : îrtidad eden hünsai müşkil hakkında mürtedde ahkâmı carî olur, yani : kati edilmeyib habs ve islâmı kabule cebr edilir. Tatar Haniyye.

664 - : Dari harbe iltihak eden bir rnürtedeyi istirkak caizdir. Çünkü onun katli meşru değildir. Bir de düşmana iltihak edib bilâhare elde edilen bir gayri müslimi cizyeye veya rıkka tâbi tutmaksızın küfr halinde ibka etmek caiz olamaz. Böyle düşmana iltihak eden mürted kadınlar ise cizyeye tabi tutulamayacakları cihetle onların rıkka tabi tutulmaları, müslümanların menfaatleri namına muvafıkdır. Bedayî.

«(Fıkhı Hanbelîde deniliyor ki : Irbidad edib de dari harbe hûluk eden kadınların da istirkakı caiz değildir. Çünkü onlar da katle müstahıkduiar.)

665 - : Darürridde, yani : mürtedlerden müteşekkil bir taifenin istilâ ederek hâkimiyetleri altına aldıkları yerler, bazı ahkâm itibariyle dari harb-den ayrılır. Meselâ : dari harb ahalisiyle müsalâha akdi caiz olduğu halde darürridde ahalisiyle caiz olmaz. Çünkü riddetin devamına cevaz verilemez. Şu kadar var ki, bunlar bir müddet düşünmek için müvadea == mütareke talebinde bulundukları takdirde bakılır ; eğer müslümanlann hakkında hayırlı görülürse bu müvadeaya muvaffak edilir. Ve eğer harb edilmesi daha muvafık görülürse bu müvadeaya muvafakat edilmez.

Müvadea kabul edildiği takdirde mukabilinde bir bedel, bir haraç alına­maz. Zira bu halde müvadea, bir akdi zimmete müşabih olur. Halbuki mür-tedler, zimmete kabul edilemezler.

Bu müvadeanın Öyle iki üç günlük, muvakkat bir zaman için olması icab etmez. Buna lüzumuna göre bir mühlet´ tayin edilir. Mebsut.

666 - : Bir belde ahalisi irtidad ederek yürdları bir dari harb haline geldikden sonra üzerlerine islâm mücahidleri istilâda bulunsalar erkelerini kati, kadınları ile çocuklarını seby edebilirler. Kadınlar, kendilerinin irtidad etmeyib islâmiyetlerini muhafaza etdiklerini söyleseler sözleri kabul olunur. Bu halde kendileri seby eddlemiyeceği gibi onlara tebeiyyetle müslüman sa­yılan çocukları da seby edilemezler. Meğer ki bu kadınların irtidadları müs-iümanların şahadetleriyle sabit olsun.

Şayed kadınlar, badel´irtidad müslümanîarın istilâsından evvel dini İslama rücu etmiş olduklarını iddia etseler bunu beyyine ile isbata muhtaç olurlar. Çünkü bu takdirde muahharan yeniden müslüman olduklarını iddia etmiş bulunurlar.

667 - : irtidad hâdisesi, ya ikrar ile veya şahadet ile sabit olur. Bir kimse irtidadına dair şahadet vaki olduğu halde dini islâmda sabit kadem bulunduğunu bil´iddia kelimei şahadeti irad eylese bu iddiasiyle şahidleri tekzib etmiş olmaz. Belki irtidadmdan tevbe ve rücu etmiş sayılır. Binae­naleyh kati ve habsi cihetine gidilemez. Fakat müteehhil ise tecdidi nikâha mecbur olur. Reddi Muhtar.

668 - : Bir mürteddenin tevbesi, yani ; irtidaddan peşiman olarak dini islâma dönmesi, kelimei şahadeti irad ederek intikal etmiş olduğu din­den teberrî etdiğini ifade etmesiyle tahakkuk eder. Bu hale «tecdidi iman» denir.

Sayed irtidad hâdisesi, zaruriyyatı diniyyeden birini inkâr suretiyle vücude gelmiş ise bu hususdaki kanaatinden teberrî etmiş olduğunu ifade et­mesi de iktiza eder.

669 - : îrtidaddan rücu eden bir şahıs, bu irtidadmdan dolayı artık ta´zir ve tekdir edilmez. Çünkü böyle bir hareket, dine rücuuna mani, bu hususda lâzım gelen tergîb ve teşvika münafi olabilir.

Ancak bir çok müctehidlere göre zındıkların, mülhidlerin, enbiyai izama - hâşâ - seb ve şetme cüret etmiş olan kimselerin tevbeleri indallah mak­bul ise de kendilerinden ukubeti dünyeviyeyi ıskat edemez. Binaenaleyh bunlar her ne kadar tevbekâr olsalar da haklarında hadden kati cezası tatbik edilir.

Maamafih gerek mezhebi Hanefîde ve gerek mezhebi Şafiîde en kuvvetli olan kavle nazaran alelitlâk her kâfirin, her mürteddin tevbesi kabul olunur, imamı Mâlikden do böyle bir kavi mervîdir. O halde tevbekâr olan hiç bir mürted, hali riddetindeki bu kabil bir fazihasından dolayı kati edilemez. Şu kadar var ki, kendi zendekasını, ilhadını izhar ederek bir takım kimseleri kendi tarikine davete ikdam etmiş olan bir.mürted, kablettevbe derdest edi­lince kati edilir, bilâhare vukubulacak tövbesine intizar ve iltifat olunmaz. Mükerreren irtidad ve ihtida eden şahıs hakkında da darb veya habs suretiy­le ta´zir yapılabilir. (656) ncı meseleye müracaat!

«(Hanbelî fukahası da diyorlar ki : rnünafıkın, mülhidin, yani : hiçbir şeriate mütemessik olmayan kimsenin ve hulûliyyenin, mübahiyyenin, mü­kerreren irtidad eden eşhasın veya Allah Tealâya veya enbiyai kiramdan birine - hâşa - seb eden kimselerin tevbeleri zahiren, yani : ahkâmı dünya itibariyle kabul edilmeyib katileri lâzım gelir. Nitekim her hangi bir katilin veya kazifin müstahik olduğu cezada kendisinin tevbe etmesiyle sakıt olmaz. Bu gibi fezayihe cüret edenler, sairlerine ibret olmak ve hakkı şeriat ile hukuki ibade riayet edilmek hikmetine mebni dünyevî ukubetden vareste olamazlar. Fakat tevbeleri, yani: irtidaddan rücuları, samimî ise indallah kabul olunub uhrevî azabdan halâs olabilirler. Keşşafül´kina.) [6]

Mürtedler Hakkında Tatbik Edilecek Cezanın Hikmeti Teşriiyyesi



670 - : Yukarıda da işaret olunduğu üzere Hanefî eimmesine göre irti­dad eden erkekler ile kadınlar arasında ceza itibariyle bir fark vardır. Mür­ted olan baliğ erkek, katle müstahik olur, irtidad eden bir kadın ise bu ce­zaya müstahik olmaz. Acaba bu fark neden neşet ediyor ve böyle bir ceza verilmesine neden lüzum görülüyor?..

Eimmei kiramın bu hususdaki içtihatları, bir çok delillere ve hikmetlere müstenit bulunmakdadır. Ezcümle : Hidaye şerhi inayede vesairede denil­diği veçhile iman, ihtiyara menut bir itikad meselesidir. Bu dünya bir dari imtihandır, insanlar ihtiyara mâlik olmadıkça haklarında imtihan icrasına imkân bulunmaz. Bunun içindir ki hiçbir kimseye dini islâmı kabul etmesi için cebr edilemez. Yine bu cihetledir ki, irtidad eden bir kadın hakkında da kati suretiyle bir ceza tatbik edilemez. Böyle bir icbar, ihtiyara menut olan itikada münafidir.

Maahaza ilca suretiyle olan, itikada gayri muvafık bir islâmiyyet, indal­lah makbul olamaz. Binaenaleyh bir kimseye islâmiyyeti kabul etdirmek için icbar ve ilca usulüne müracaat edilmesi, esasen meşru değildir.

Şu kadar var ki, irtidad eden bir kadın hakkında hem kendisinin hakikî menfaatini siyanet, hem de islâm cemiyetinin intizam ve tesanüdünü muhaf´aza için habs suretiyle bir te´dib usulü carî buiunmuşdur. Bu te´dib ise bir ikrahı mülci kabilinden değildir.

O halde irtidad eden bir erkeğin kati edilmesi, bu esasa muhalif değil midir? Erkekler hakkında ne için bu esasdan udul edilmektedir?

Buna da şu veçhile cevap veriyor; Evet., kimsenin dini îslâmı kabul et­mesi için esasen cebr edilemez. Mürted hakkında böyle bir cebrin cereyanı ise bir acil şerri defetmek hikmetine müsteniddir.

Şöyle ki : irtidat edan bir erkek, islâm cemiyetine karşı muharib bir vaziyette bulunmuş, haiz olduğu ismeti şahsiyesinin sukutuna sebebiyet ver­miştir. Böyle bir muharibin katli ise daima meşrudur, kadınlarda ise bu fiiuhariblik halin mevcud değildir.

Filhakika islâm cemiyetine dahil bir şahsın bilâhare bu cemiyetten çık­ması o cemiyete karşı hasmâne bir vaziyet almaktadan o cemiyeti istihfaf etmekten, o cemiyete karşı muharib kesilmekden başka bir şey değildir. Bu gibi muharib olanlar ise her halde katle müstahik olurlar. Mahaza beşeriyetin hakiki bir din dairesinde umumî bir uhuvvet teşkil ede­rek mesudâne yaşaması, müslümanlıkda bir gayedir, umum beşeriyetin men-fatleri de bunu muktezîdir.

Binaenaleyh hakikî bir din olan islâmiyetin mehasin ve mealisini anla­mış olması iktiza eden bir müslimin bilâhare bu gayeye muhalif hareket öt­mesi; hem kendisinin, hem de âmmenin menafiine münafi ahenki umumîyi ihlâle bâdî olacağından hakkında böyle bir cezayı müstelzim olur. Selâmeti umumiyye için böyle bir cezanın vücudüne ihtiyaç vardır.

671 - : islâm içtimaî hayatında cemiyetin olduğu gibi ferdlerin de saa-´ deÛerine hizmet bir umdedir. Bu saadeti takdir edemeyen ferdlerin serbestli harekâtını kısmen takyid ile kendilerinin bu saadetden mahrum kalmalarına çalışmak, veliyyül´emr için bir vecîbedir. Bu cihetledir ki, irtidad edib de kendilerini ebedî bir saadetden mahrum bırakacak şahıslar hakkında kati gibi ağır bir ceza vaz´edilerek bu gibi fena temayüllerin önüne geçilmek, bu gibi muzir hareketlerin tevessüüne meydan verilmemek icab etmişdir.

irtidad hâdiseleri, islâm cemiyetini sarsacağı gibi ailelerin irtibat ve in­sicamım da haleldar edecek meşum birer hailedir.

irtidad edecek bir ferdden mensub olduğu islâm cemiyeti teneffür ede­ceği gibi kendi ailesi, akribası da teneffür edecekdirler. Müteneffir ferdler-den teşekkül edecek cemiyetler, aileler arasında ise tesanüdden, teavünden eser görülemez. Bilâkis bunların arasında daima bir adavet ve husumet ese­ri tezahür eder. Böyle bir halin tahaddüsüne meydan vermek ise içtimaî he­yeti idare eden kuvvetler için muvafık olamaz.

Binaenaleyh içtimaî heyeti mutazarrır edecek, aile ocağını zahiren ve bâtınen yıkacak olan böyle feci bir hâdisenin ağır bir ceza ile karşılanması hem ferdlerin, hem de cemiyetin hakikî menfaatleri icablarından bulunmuş-dur.

672 - : irtidad fezahatini mürtekib olan her hangi bir şahıs, mensub olduğu islâm cemiyetinin bünyanını hedme, şekli dinîsini tağyire çalışan, başka milletlerin amaline hizmet eden pek muzir bir ferd demekdir. Böyle bir şahıs, müslümanlarm ahval ve esrarına vâkıf olabileceğinden bunun is­lâm cemiyeti aleyhine casuslukda bulunması da pek melhuzdur.

Bir milletin şekli .hükümetini tağyire çalışmak, vatana karşı bazı hıya­netlerde bulunmak, bir çok yerlerde idam cezasını müstelzim bulunmakdadır. Bir islâm cemiyetinin dinini tağyir ve istihfafa çalışmak, bünyanı içtimaîsini tahribe kıyam etmek ise bunlardan daha hafif bir cinayet değildir. Bilâkis hem hıyaneti vataniyyeyi mutazammındir, hem de ondan ve emsalinden da­ha büyük bir cinayetdir. O halde irtidad cinayetinin kati gibi bir ceza ile karşılanması selâmeti umumiyye namına çok görülmemek lâzım gelir.

673 - : Ferdlerin hürriyetine, serbestîi harekâtına riayet edilmesi, islâ-miyyetin pek iltizam etdiği bir esasdır. Bu cihetledir ki esasen dini islâm ile mütedeyyin bulunmamış bir şahıs, bir reşîd, herhangi bir dini ihtiyar edebilir, herhangi bir dinden diğerine dönebilir. Kendisine cebr edilmez.

(649) uncu meseleye müracaat! Fakat evvelce kabul edilmiş olan dini islâm-dan rücu, insanı hakikî bir saadetden, mahrum bırakan, aileleri ve cemiyet­leri vehne düşüren pek şeni bir hareketdir. Böyle bir hareket ise meş´ru bir hürriyet eseri değildir ki, bunun şiddetle men´i, hürriyete bir tecavüz sayıl­sın.

Velhâsıl : ferdleri hakikî bir dinin feyz ve saadetinden mahrum bıraka­cak olan bir irtidad temayülü, bir hürriyet semeresi değil, cahilce bir cüret eseri olub manevî hayatı imha edeceğinden buna mani olmak, ferdlerin saa­detine çalışmayı bir vazife bilen islâm içtimaî heyeti için kudsî bir vazifedir.

Artık böyle ulvî bir maksadla tatbik edilecek bir ceza, şübhe yok ki ferd­lerin manevî hayatım, hakikî hürriyetini idameye hadim olacak, bunun ne­ticesinde cemiyet hayatı da haleldar olmakdan mahfuz bulunacakdır. [7]

İrtidad Edenlerin Tasarruflarına Aid Hükümler :



674 - : Mürtedlerin hali riddetlerindeki tasarrufatı Hanaffiyyeye göre §u dört kısma ayrılır: Bilittifak nafiz olan tasarrufat. Bil´ititfak batıl olan tasarruf at: Bilittifak mevkuf olan tasarrufat, nafiz olub olmaması eimme a-rasında ihtilaflı olan tasarrufadır. Nitekim sırasıyle izah edilecektir.

675 - : Mürtedlerin bir kısım tasarrufatı bil´itifak nafizdir. Bunlar, tam velayete mevkuf olmayan şu beş tasarrufdur: Istilâd, talâk, kabuli hibe, teslimi şüf´a, abdi me´zuni hacr.

Şöyle ki : bir rnürted ,cariyesinin doğuracağı çocuğun kendisinden oldu­ğunu iddia etse çocuğun nesebi kendisinden sabit, cariye de ümmi veled ol­muş olur.

Kezalik : bir mürted, henüz iddeti içinde bulunan zevcesini tatlik edecek olsa talâk vaki olur. Çünkü riddet ile vukua gelen hürmet, müteebbid- değil­dir. Mürteddin islâmiyyete rücuiyle mürtefi olur.

Binaenaleyh riddet sebebiyle kendisinden iftirak etmiş olan zevcesini henüz iddeti bitmeden tatlik edince talâk tahakkuk eder, meğer ki dari har­be iltihak etmiş olsun. O halde talâkı muteber olmaz.

Kezalik : bir mürted, kendisine yapılan hibeyi kabul etse bununla hibe

tamam olur.

Mürtedin vedia bırakması, vedia alması, lûkata iltikat etmesi de bu ka­bilinden olarak muteberdir.

Kezalik : bir mürted, hakkı şüf´asını iskat edebilir. Bu iskat, îmanı Mu-hammede göre muteberdir, imamı Azama göre ise mürted. İslama rücu edin­ceye kadar şüf´a hakkına mâlik değildir.

Binaenaleyh İslama rücu ve bu hakkı vaktinde taleb etmeyince bu hak sakıt olmuş olur. Şu kadar var ki, riddeti halinde şüf asım taleb edibde ba­dehu islâma rücu etse bu hakka mâlik bulunur.

Kezalik : bir mürted, ticaretde bulunmasına evvelce me´zuniyet vermiş olduğu kölesini riddeti halinde ticaretden menedebilir. Çünkü mürtedin em­vali üzerindeki hakkı birkülliye zail olmamış, belki mevkuf bulunmuşdur.

Binaenaleyh bu mülk üzerinde bu veçhile tasarrufda bulunabilir.

676 - : Mürtedlerin bir kısım tasarrufatı da bil´ittifak bâtıldır. Bunlar, failinin her hangi bir dine mensub olmasiyle sahih olan şu beş tasarrufdur; Nikâh, zebh, sayd, şahadet, irs.

Şöyle ki : bir mürted halî üzere bırakılamayacağı cihetle hiç bir mille­te, yani : dine mensub sayılamayacağından onun bir kadınla yapacağı akdi nikâh, nafiz olmaz. Velev ki kadın da mürted olsun.

Kezalik : Bir mürteddin keseceği hayvanın eti yenilemeyeceği gibi onun kelb ile, doğan ile, doğan ile veya tüfenk ve ok ile avlayacağı hayvanların eti de yenilemez.

Kezalik : bir mürteddin başkaları lehine ve aleyhine şahadeti muteber olmaz.

Kezalik : bir mürted, bir kimseye varis olamaz. Kendisinin islâmiyyeti ile riddeti halinde kazandığı mala başkalarının varis olub olmayacağı hak­kındaki meseleler ise âtiyen yazılacakdır. .

Mürtedlerin harbîlere etnan vermeleri de muteber değildir.

677 - : Mürtedlerin bir kısım tasarrufatı da bil´ittifak mevkufdur. Bun­lar, müsavat esasına istinad eden rnüfaveze ile velayeti müteaddiyye esası­na mübtenî olan evlâdı sigar üzerindeki tasarruflardan ibaretdir.

Şöyle ki : bir mürted´in bir müslim ile akdettiği müfavezc - yani: ara-liinnda tam müsavat olmak, sermayeleri mikduriyle ribihden hisseleri mü-tesavi bulunmak şartiyle sermayei şirket olabilecek mallarını şirkete idhaî etmek suretiyle yapdığı şirket, mevkufen münakid olub badehu islâma rücu­iyle nafiz olur. Riddet üzere helaki, takdirinde ise imamı Azama göre bâtıl, hnameyne göre de aslından şirketi mana mütehavvil olur.

Şirketi man, müsavatı tamme şart edilmeksizin akd edilen şirket demek-. dir ki, bunda sermayelerin mütesavi olması ve mevcud bilcümle nükudun iki Imameyne göre de aslında girketi inana mütehavvil olur.

Maahaza şirketi müfavezede şerikler, biri birinin kefili sayılır. Şirketi inanda sayılmaz. Şirketi müfavezede şeriklerden birinin ikrarı, diğerinin de ikrarı sayılır. Şirketi inanda ise sayılmaz. Şirketler mebhasine müracaat!..

Kezalik : bir mürteddin küçük çocukları hakkında yapacağı nikâh ve sa­ire gibi tasarrufları halinin inkişafına kadar mevkuf bulunub islâmiyyete rücu ederse nafiz, etmezse bâtıl olur. Çünkü mürtedin riddeti halinde kimse üzerinde hakkı velayeti yokdur.

678 - : Mürtedlerin bir kısımtasarruflarının nafiz olub olmaması da fukahai kiram arasında ihtilaflı bulunmuşdur. Bunlar, malı mal ile mübade­le, veya akdi teberru tarikiyle olan tasarruflardır. Mubayaa, sarf, selem, ıtk, tedbir, sulh, vasiyet, kabzı deyn gibi. Bu tasarruflar, imamı Azama gö­re mevkufdur, bunlar mürteddin islâmiyyete rücuiyle nafiz, riddet üzere öl­mesiyle veya dari harbe lihakına hükm edilmesiyle bâtıl olur. Çünkü mür­ted, harbî hükmündedir. Harbî gibi müslümanlarm elleri altında makhur bir halele bulunmakdadır. Binaenaleyh bu tasarrufları dari islâma me´zuniyet almaksızın gelmiş olan her hangi bir harbînin tasarrufları gibi mevkuf olur.

Fakat îmameyne göre bu kısım tasarruflar, sahih ve nafizdir. Zira bu tasarrufların sıhhati, ehliyyete, nefazı da mülke istinad eder. Mürted ise muhatab olduğundan ehliyyeti haizdir, helakine kadar da emvaline mâlik-dir. Şu kadar var ki, mürteddin bu kısım tasarrufları, imam Ebu Yusüfe göre sahih bir müslimin tasarrufları gibi, imam Muhammede göre de ma­riz bir müslimin tasarrufları gibi nafiz olur.

imam Muhammed diyor ki : mürted, kati tehlükesine maruz olduğundan marazı mevt ile mariz mesabesindedir. îmam Ebu Yusuf ise diyor ki : irti-dadından rücu ile nefsini katiden kurtarmak mürteddin yedi ihtiyarındadır. Mariz ise kendi nefsinden marazı izaleye kadir değildir. Bu halde mürted, marize müşabih olamaz.

679 - : Mürted hakkında bâtıl olan tasarruflar, mürteddeden sâdır olun­ca da bâtıl olur. Nikâh, şahadet gibi. Fakat mürted´in mevkuf bulunan ta­sarrufları, dari islâmda bulunan bir mürteddeden sâdır olunca sahih ve nâfiz olur. Çünkü mürtedde, harbî hükmünde bulunmadığından katle müstahik, velayet ve temellük hakkından mahrum değildir. İsmeti nefse mâlik oldu­ğundan ismeti emvale de mâlikdir. Bediiyi, Hindiyyc, Kâdıhan, Dürri Muh­tar. [8]