Eslemnur
Fri 5 November 2010, 01:07 am GMT +0200
3. İslâm Hukuku İlkeleri
İslâm Hukukunun iki ana kaynağı Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber'in Sünneti, bundan önceki iki bölümün konularını teşkil etmekteydi. Şimdiyse, bu iki kaynak ışığında İslâm Hukukunun ceza konusunda belirlediği ilkeler ve sınırlamalar pedagojik bakış açısıyla ele alınmaya çalışılacaktır. Gerek Batı, gerekse İslâm eğitim sisteminde disiplini sağlamak ve eğitim- öğretimin devamı için ceza yöntemlerinden biri olan dayak cezasına çeşitli zamanlarda başvurulduğu bilinmektedir.İslâm'da yükümlülük (=mükellefiyet), ergenlik (=büluğ) çağıyla başladığı için, [287] buluğ öncesi konulan ilgilendiren hukukî konular için de ayrı çalışmalar yapılmıştır. Çocuk Hukuku ile ilgili bu müstakil çalışmalar, aynı zamanda İslâm eğitim sistemine de kaynaklık etmişlerdir. Böylece çocuklar ve eğitimleriyle ilgili konular, hukukî temelleri olan esaslar hüviyetine kavuşmuş, gerektiğinde, görevini kötüye kullanan sorumlulara çeşitli cezalar verilebilmiştir. İslâm Hukukuna dair, çeşitli kitaplarda dağınık olarak yer alan çocuklarla ilgili hükümler, Esrûşenî [288] adlı hukukçu tarafından "Camiu Ahkami's-Sığar" adlı kitapta bir araya toplanmıştır. [289] Hicrî 625/Miladî 1227 yılında kaleme alınan bu eser, çocuklarla ilgili hukukî konuların ele alınışının oldukça eskilere dayandığını göstermektedir.
Bu bölümde, İslâm Hukuku kaynaklarına dayanarak çocuk eğitimi ve öğretimi esnasında uygulanabilecek, dayak vb. bedenî cezalara getirilen sınırlamalar ilkeler halinde tesbite çalışılacaktır. Konuya pedagojik açıdan yaklaşılacak, hükümlerle ilgili detaylar ise dipnotlarda verilecektir. Böylece, tarihî süreç içinde, pek çok eğitim sisteminde yer alan ve disiplini sağlama vasıtalarından biri olarak kabul edilen dayak cezasına, İslâm Hukuk Sisteminin getirmiş olduğu sınırlayıcı tedbirler ilkeler halinde bir araya toplanmış olacaktır. Bahsi edilen sınırlayıcı tedbirler şu ilkeler halinde ele alınabilir.
a. Çocuğun Hukukî Yönden Sorumlu Sayılmaması İlkesi
Çocuğun hukukî yönden sorumlu sayılmaması, bir başka ifadeyle cezalandırılamaması, İslâm Hukukunun öncülük ettiği konulardan biridir. [290] Bu hükmün dayanağı, Hz. Peygamberin: 'Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Buluğ çağına erinceye kadar çocuktan ......." hadisidir. [291] Bu hadisden hareketle İslâm bilginleri "çocuk" tabiriyle, "doğumla buluğ çağı arasında olan her ferdi" anlayarak, buluğa ermeyen çocukların "cezaî ehliyetinin olmadığına", bir başka ifadeyle, hukukî yönden sorumlu olmadığına hükmetmişlerdir.[292] Ancak, temyiz çağına ulaşmayanlarla (yaklaşık 7-8 yaşları) bu devreyi aşanlar arasında, ikili bir ayrım yapmışlardır.
1- 0-7 yaş arası çocuklar:
Bunlar temyiz çağına ve aynı zamanda buluğ çağına erişmeyenlerdir. "Gayr-i baliğ ve gayr-i mümeyyiz" olarak adlandırılır. Bunlara hiçbir konuda ceza uygulanamaz. [293]
2- 7-15 yaş arası çocuklar:
Bunlar ise, temyiz çağını aşan, fakat buluğa ermeyenlerdir. "Mümeyyiz gayr-i baliğ" olarak adlandırılan bu çocuklara ise, gerek hukukî ve gerekse eğitim açısından suçlu olsun, ancak ta'zir (kınama) cezası verilebilir. [294] Bu konuda belirtilmesi gereken şu nokta ise, cezaî ehliyet hususunda, çocuğun ayrıcalığını daha bariz bir şekilde ortaya koymaktadır: Çocuk, herhangi bir cürümden dolayı cezaya çarptırılması konusunda büyüklerle bir tutulmamakta, ancak kendisine karşı işlenen cürümlerde büyükler gibi telakki edilmekte ve o cürmü işleyen kişi bir büyüğe karşı cürüm işlemiş gibi ceza görmektedir.[295]
b. Küçük Çocuklara Bedenî Cezanın Uygulanamayacağı İlkesi
Hukukî açıdan, çocukların cezalandırılmayacağı bundan önceki ilkede açıklanmıştı. Şimdi ele alınacak konu ise, eğitim amacıyla da olsa küçük çocukların dövülmemesi gerektiğiyle ilgilidir. Hz. Peygamberin, "Henüz tıfl olan çocuklarınızı dövmeyiniz" hadisinden [296] hareketle, doğum ile temyiz çağı arasındaki çocuklar (0-7 yaş) "tıfl" (küçük çocuk) [297] olarak kabul edilmiş ve dövülmeleri yasaklanmıştır.[298] Bazı kaynaklarda da çocuğun altı yaşından önce sadece dil ve iyi davranışlarla eğitilmesi gerektiği ifade edilmektedir.[299]
c. Bedenî Cezaya Ancak Eğitim Amacıyla Başvurulabileceği İlkesi
Çocuğun eğitiminin devamı açısından, belirli bir yaştan itibaren bedenî cezaya başvurulabilir; ancak bu mutlaka eğitim amaçlı olması gerekmektedir. Öfke ve hıncını teskin etmek, işkence ve eziyette bulunmak maksadıyla olan dayak kesinlikle yasaklanmıştır. [300] Aynı şekilde, çocuğun kasıtsız veya unutarak yaptığı davranışlar sebebiyle de dövülmesi yasaktır.[301]
Buluğ çağına ulaşmayan çocukların eğitiminden baba sorumludur. Baba veya vasî olmadığı durumlarda ise, sorumluluk anneye aittir.[302]
Ancak bu sorumluluk yerine getirilirken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Şöyle ki; çocuğun ancak işlediği suçlara ceza verilebilir. İşleyeceğinden korkulan herhangi bir suç için peşinen ceza verilemez. Öte yandan dövme işinin, çocuğun yaşı ve küçüklüğüyle orantılı olması ve bu konuda aşırı gidilmemesi gerekmektedir. Bu sınırlamalara dikkat edilmemesi sonucunda herhangi bir sakatlık veya yaralanma meydana gelecek olursa, gerek öğretmen, gerekse ebeveyn sorumlu tutulmaktadır.[303]
d. Vurulacak Yerlerin Sınırlandırılmış Olması İlkesi
İslâm'da, hayvanın bile yüzüne vurulması yasaklanmıştır.[304] Dolayısıyla, eğitim amacıyla da olsa, çocuğun yüzüne vurulamaz[305] -Çocuğun eğitim amacıyla-dövülmesinin kaçınılmaz olduğu durumlarda, baş, yüz, karın ve kasıklara kesinlikle vurulmamalıdır. Aksi takdirde, böyle bir davranış işkence sayılır ki, bu da yasaklanmıştır. [306] Bu kayıtlara dikkat edilmeyip herhangi bir yaralanma veya sakatlık olayına sebep olunur ise, buna sebep olan, sorumlu tutularak tazminat ödemek zorunda bırakılır.[307]
e. Vurulacak Miktarın Sınırlandırılmış Olması İlkesi
Bu ilke, çocuğun dövülmesi kaçınılmaz olan durumlarda, vurulacak miktara dikkat edilmesini, eğitim amacıyla başvurulan bu davranışta aşırılığa gidilmemesini öngörmektedir. Hz. Peygambere izafe edilen bir rivayette, Asrı Saadet'te, öğretmenlik yapan Muallim Mirdas'a: "Sakın üçten fazla vurma; aksi takdirde Allah da sana kısas uygular" kaydı yer almaktadır.[308]
Bu konudaki çeşitli görüşler bütünleştirildiğinde, "eğitim amacıyla olan dövmelerin hafif olması, üç darbeden fazla olmaması gerektiği, ancak buluğ çağına yaklaşanlara yaralayıcı olmamak şartıyla en fazla on darbeye kadar izin verilebileceği" sonucuna ulaşılmaktadır.[309]
f. Kullanılacak Aletlerin Sınırlandırılmış Olması İlkesi
Bu konudaki hadislere [310] dayanılarak, tahta, değnek ve kamçı gibi aletlerin kullanılmasının yasaklandığı görülmektedir. Zira bunların yaralayıcı özelliği vardır. Oysa dövmekten maksat yaralamak değil, vazgeçirmek ve önlemektir. Ayrıca dövme işinin yaralanmalara yol açmaması da gerekmektedir:- Bu nedenle, ancak elle, bükülü mendille veya ince çubukla dövmeye müsaade edilmiştir. Bu yasağa uyulmayıp da herhangi bir yaralanma veya sakatlanma durumunda, döven kimse hukuken sorumludur.[311]
İslâm Hukuku kaynaklarından,çocukların eğitimleri esnasında kaçınılmaz durumlarda başvurulan cezalarda dikkat edilmesi gereken hükümlerin yer aldığı ilkelerden de anlaşılacağı üzere, eğitim amacıyla da olsa dayağa, çeşitli kayıtlarla ve son derece sınırlandırılarak izin verildiği görülmektedir. Bu ilkelerin günümüz eğitim şartlarında ne derece geçerli olduğu tartışılabilir; ancak en ince detaylarına inilerek ortaya konulan bu ilkelerde bile çocuğun biyolojik ve psikolojik varlığı gözönünde bulundurulmuştur denilebilir. Bunun yanında İmam Şafiî ve el-Irâkî gibi bilginler, yukarıda sıralanan ve dayağın çeşitli kayıtlarla sınırlandırıldığı ilkelelere her zaman tam manasıyla uymanın mümkün olamayacağı endişesiyle: "Dayak caiz olmakla beraber terkedilmesi daha iyidir" ifadeleriyle, günümüz için de geçerli olan görüşlerini ortaya koymuşlardır. [312]