müzzemmil
Mon 19 September 2011, 09:37 pm GMT +0200
II- İslâm Filozoflarına Göre Nefs
İîslâm filozoflarının Nefs'e ilişkin görüşlerinde de yukarıda bazı iktibaslar sunmaya çalıştığımız Yunan Felsefesi'nin doğrudan ya da dolaylı izleri görülür, ilk İslâm filozofu olan Kindî'nin Nefs görüşü eklektik bir yapıya sahiptir. Filozof, felsefî yazılarında hem Aristo'cu, hem de Pythagoras ve Eflâtun'cu Nefs tanımına yer verir. Aynı şekilde Kindî'nin ahlâk görüşünün temelinde de Eflâtun'cu Nefs görüşünün olduğu söylenebilir. [196] Ebubekir Zekeriya Râzî de Eflâtun'un Nefs anlayışını benimser görünmektedir. O da, Nefs'in bedenden ayrı bir cevher olduğunu ve ölümden sonra bakî kaldığını kabul etmektedir.[197] Bir aydınlar topluluğunca yazılmış olan thvânü Safa risâlelerindeki Nefs görüşü, Kindî'de olduğu gibi, eklektiktir. İhvânü Safa, Nefs'in varlığı, bedenden ayrı bir cevher olduğu ve bedene metafizik âlemden geldiği konusunda Eflâtun'cu görüşü benimser. [198] İbn Sina'nın (V 1037 M.) hocası durumnda bulunan Fârâbî'nin (V. 950 M.) Nefs görüşü ise Kindî, Râzî ve ihvânü Safâ'ya göre daha sistematiktir. Farâbî'nin Nefs görüşü, metafizik görüşünün bir devamı gibidir. Filozofun metafizik görüşünün merkezinde, kendi kendini bilen (Akıl, Âkil, Ma'kûl) bir Tanrı vardır. Onun feyz anlayışına göre Tanrı'dan on akıl, dokuz felek sudur eder. Her feleğin bir cismi, bir de nefsi vardır. [199] Muhammed b. Numân, Ma'mer b. Ubâd el-Gazâlî ve İbn Sina'nın Nefs anlayışları da Aristo'nun ve öbür Meşşâflerin görüşlerinden farklı değildir. [200]
Tabiatçı görüş sahiplerinden Cafer b. Harb'e göre "Nefs, beden denen şu cisimde bulunan arazlardan bir arazdır ve o, insanın fiilde bulunabilmek için gereksinim duyduğu sağlık, afiyet vb. şeyler gibi aletlerden biridir. Aynı zamanda Nefs, cevher ve cisimlerin sıfatlarından herhangi biriyle sıfatlanmış da değildir." [201] Cafer b. Mübeşşir ise bunun aksine Nefsin cevher olduğunu, beden denen şu cisim olmadığını ve bir cisimde de bulunmadığını, ama cevher ile cisim arasında bir mânâ olduğunu [202] ileri sürmüştür. İbn Kayyim'e (V 751 H./1350 M.) göre de Nefs cevherdir. Eğer Nefs, bazılarının dediği gibi bedenin bir arazı olmuş olsaydı, insan bir anda bin ya da daha fazla ruh değiştirmiş olurdu. İnsan ancak ruhuyla ve nefsiyle insandır; sadece bedeniyle değil.[203]
Ebu Hâmid Gazzâlî'ye (V. 1058 H./1111 M.) göre de Nefs, maddeden ve cismânî görüntüden münezzeh-bir cevherdir. [204] O şöyle der:
Her bir şeyin nefsi, onun hakikatidir. Nefs, ister melekût (görülmeyen) âleminden, isterse emr (görülebilen) âleminden olsun, haber verilen ma'kûlâtın (akledilebilen şeylerin) mahalli olan cevherdir." [205] Gazzâlî'ye göre Nefs-i Natıka denen insan nefsi-soyuttur, Cismânî olmadığı gibi, cisim de değildir. Nefs'in bedenle olan bağı, onu yönetme ve ona etkide bulunma (tedbir ve tasarruf) bağıdır. [206] İmam Gazzâlî'ye göre insandaki Nefs-i Nâtıka'nın "yapıcı" ve "bilici" olmak üzere kuvveleri vardır. Yapıcı kuvve, insan bedenindeki cüz'î iradeye bağlı özel fiillerin kaynağıdır; bilici kuvve ise maddeden soyutlanmış küllî suretlerin tabi-atlarındandır. [207] Yine ona göre Nefs, nebatî (bitkisel), hayvani ve insanî nefslerin toplamından ibarettir. Bitkisel Nefs gıdalarına, büyüyüp gelişme ve doğma gibi eserlerin sahibidir. Hayvani Nefs ise his ve isteğe bağlı, ihtiyarî hareketlerin sahibidir. İnsanî Nefs de hareket ettirme ve külliyâtı idrak edip kavrama gücünün sahibidir! Tüm bu fiiller bir kaynağa bağlıdır ve bu kaynak da "Nefs" diye adlandırılır. [208] Gazzâlî'nin dediğine göre Nefs, bedenin ölümüyle ölmez ve kesinlikle yok olmaz. Onun için yokluk, fesat, helak ve ortadan kalkma durumu sözkonusu değildir. [209] Bu nedenle Gazzâlî'nin, ruhun bakî olduğuna kanaat getirdiği görülmektedir.
İislâm filozoflarının benimseyip geliştirdikleri Aristo geleneğindeki felsefeyi en iyi anlayan ve onu Kelâm ilminin ayrılmaz bir parçası haline getiren, başka bir deyişle Felsefe'yi Kelâm'laştıran ve "Felsefî Kelâm" döneminin başlatıcısı kabul edilen [210] Fahreddin Râzî'ye (V. 606 H/1210 M.) göre Nefs'in "ben" dediğimizde kastettiğimiz ve "özel cüsse ve görülen heykel" gibi iki anlamı vardır. "Benim nefsim ve zâtım" dediğimiz zaman buradaki Nefs'ten kasıt ikinci mânâdır. [211] Nefs'in şu hissedilen ve müşahede edilen özel bünye olduğunu ileri sürenlerin görüşlerini kabul etmeyen [212] ve Nefs'in "mizaç"tan ibaret olduğunu savunanların bu görüşlerine katılmayan Râzî, bu iki görüşün yanlış olduğunu kanıtlayan deliller ortaya koymuştur. [213] Ona göre Nefs'in halleri cismin hallerine ters olduğundan Nefs cisim değildir ve cesetten de başka birşeydir. [214] Zira Nefs, bizzat beden cisminden ayrı bir cevherdir. [215]
[196] Ali Durusoy, A.g.e., s. 26-27.
[197] A.e., Aynı yer.
[198] A.e., Aynı yer.
[199] A.e., s. 28 v.d.
[200] İbn Kayyim, er-Rûh, s. 177.
[201] Fahruddin Muhammed b. Ömer Râzî, el-Mebâhısû'l-Mesrikıyye fî Umi'l-İlâhiyyât vel-Tabîryyât, c. H, s. 236, Dâru'l-Kûtübi'l-Arabiyye, Beyrut, 1990.
[202] A.e., Aynı yer.
[203] İbn Kayyim, er-Rûh, s. 194. Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 48-49.
[204] Gazzâlî, Meâricül-Kuds, s. 26.
[205] A.e.,s.l9.
[206] Hasan Haneft, Mine'l-Akîde ile's-Sevra, c. I, s. 577, Dâru't-Tenvîr, Beyrut, 1988
[207] Gazzâtt, Meâricû’l-Kuds, s. 56-58.
[208] A.e.,s. 186.
[209] A.e.,s. 130.
[210] Şerafeddin Gölcük, Kelâm Tarihi, s. 157 v.d., Esra Yay., Konya, 1992.
[211] Râzî, en-Nefs ve'r-Rûh, s. 50-51.
[212] Râzî, el-Mebâhtsü'l-Meşrihyye, c. II, s. 238 v.d.
[213] A.e., c. II, s. 239 v.d.
[214] Razî, en-Nefs ve'r-Rûh, s. 40 v.d.
[215] Râzî, el-Mebâhtsû'l-Meşrikıyye, c. 11, s. 245. Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 48-49.