sumeyye
Fri 2 November 2012, 03:12 pm GMT +0200
2. İslâm'da İbadet Kavramı
Tanımı:
"ABD" kökünden gelen, kulluk ve kölelik için de kullanılan ibadet kelimesi, sözlükte, "itaat etmek, boyun eğmek, kutsal mânâda saygı sunmak, en büyük varlık diye iman edilene yaklaşmak için bir takım merasimler ifa etmek ve hareketler yapmak, tevazu göstermek, daha açık bir ifadeyle kişinin bir kimseye ona isyan etmeden, ondan yüz çevirmeksizin mukavemet göstermeksizin itaati ve boyun eğmesidir; o kadar ki, kendisine boyun eğilen kişi onu dilediği şekilde hizmetçi kılar." Bu manâsıyla ibadet "tezellül, tevazu ve inkıyadın" son haddidir. Sözlük mânâsından kelimenin yapısında bulunan "kulluk, itaat, hizmet ve yasak" gibi mânâlar çıkmıştır.[2]
Hukuk terimi olarak ibadet, "Varlıkların kulluk ve itaatle, ilah tanıyarak Allah'a boyun eğmeleri, ilmi ve kudreti bütün kainatı kuşatmış, kullarının bütün gizli hallerine vakıf olan Allah'a en yüksek ihlas, ta'zim, sevgi ve saygı maksadıyla yaptıkları vazifedir; kısacası Allah'a kulluğunu, O'na mutlak itaat ve teslimiyetini gösteren zikirler, özel işler ve hareketlerdir."
Kur'ân-ı Kerîm'de ibadet kelimesi çoğunlukla, 1) kulluk, 2) boyun eğmekle birlikte itaat[3], 3) İlah tanımak mânâlarında kullanılır. Bu mânaların bazan ikisi veya üçü birarada da kullanılır.
İbadet karşılığı veya ona yakın mânâda Kur'ân-ı Kerîm'de ayrıca"dua"[4], "teşbih"[5], "nusuk"[6], "zikir"[7], "inabe"[8] kelimeleri de kullanılmıştır.
"Hudû", "tezellül", "istikâne" ve "itaat" kelimeleri ile "kurbet" deibadete yakın mânâlar ifade etmektedirler: -Niyete bağlı olsun olmasın, yapanı bilinsin bilinmesin- yapılması sevap kazandıran amel "Tâat"; niyete bağlı olmayarak, kendisine yaklaşılacak olanı bildikten sonra sevap kazandıranı yapmak "Kurbet"; niyete bağlı olarak yapılması sevap kazandıranı yapmak da "İbadettir. Beş vakit namaz, oruç, zekât, hac vb. niyete bağlı işler ibadet ve tâat; Kur'ân-ı Kerîm okumak, vakıf, köle azadı ve sadaka vb. niyete bağlı olmayanlar kurbet ve tâat; Allah'ı bilmeye götüren tefekkür ise tâattir, bu son durumda tefekkür, niyet bulunmadığından ibadet, yaklaşılan başlangıçta bilinmediğinden kurbet değildir. Sevap, bilindiği gibi kulun yaptığına Allah'ın âhirette verdiği karşılıktır.[9] İbadet edene "Âbid" (ç. Abede, Ubbed) ve "İbadetkâr"; kendini ibadete vermeye "Ta'abbud"; kendisine ibadet edilene "Ma'bûd"; ibadetin yapıldığı yere de "Ma'bed" (ç. Me'âbid), "İbadetgâh", "Tapınak" adı verilir.
Çeşitleri
Allah'a İbadet:
İbadet, künhü ve mahiyeti idrak olunamayan ve fakat varlığı, sonsuz kudret ve azameti her yerde sezilen, zahirî sebeplerin üstünde dilediği tasarruf kudretine sahip olan zâta karşı gösterilen tevazu, saygı, itaat ve tazimin en yükseğidir. Böyle bir şey ise yalnız Allah’ın hakkıdır.[10] Allah'tan başkası buna layık ve müstehak değildir. Çünkü varlık, hayat ve bunlara ait bütün nimetleri veren yalnız O'dur. Bundan ötürüdür ki, Allah'tan başkasına secde etmek haram kılınmıştır. Mahlukattan hiçbiri ibadette Allah'a ortak yapılamaz. Allah'a hem kâinat, hem de onun içindeki irade sahibi bir varlık olan insan ibadet etmektedir.
[2] İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, c. IV, s. 259-279; Mevdudî, Kur'ân'a Göre Dört Terim, s. 89-90.
[3] Şuara: 42/22; Mu'minun: 23/45-47.
[4] Hacc: 22/77; Meryem: 19/48.
[5] Feth, 48/9.
[6] En'am: 6/162.
[7] Bakara: 2/198.
[8] Zümer: 39/17.
[9] İbn Abidin, Raddu'l-Muhtar, c. I, s. 109-110, 203.
[10] Nahl: 16/36; Fatiha: 1/4.