- İsa (as)´nın Ögütleri

Adsense kodları


İsa (as)´nın Ögütleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
derya
Wed 30 December 2009, 04:37 pm GMT +0200
İsa (As)´nın Ögütleri

296. Münzir b. el-Eftâs, Vehb b. Münebbih´in, havarilerin ki­tapları hakkında şöyle dediğine şahit olduğunu haber vermiştir: "Eğer onlar, seni belâ ve sıkıntılara duçar olanların yoluna götürmüşse, bil ki, seni peygamber ve sâlih insanların yoluna iletmiş demektir. Yok eğer, seni, lüks ve konfor içerisinde hayat sürenle­rin yoluna götürmüşse, anla ki, seni peygamber ve sâlih insanların yolundan uzaklaştırmış, başka bir yola iletmiştir."

297. Ebû Ali´den şöyle dediği rivayet edilmiştir. "Humur da­ğında, yetmiş tane peygamber hayatını kaybetmiştir. Bunların hepsinin ölümlerine sebep olan ise, açlık ve bittir."

298. Hasan, Hz. Peygamber´in: Allah´a yemin olsun ki, O hiçbir sevdiğine azab etmez. Ne var ki, dünyada birtakım meşak­katler ile imtihan edebilir, dediğini haber vermiştir[11]

299. Ebû Gâlib, aşağıdaki sözün Hz. İsa´nın (as) tavsiyele­rinden olduğunun kendilerine söylendiğini rivayet etmiştir: "Ey havariler topluluğu! Bazı günahkârlar vesilesiyle Allah´ın sevgisini kazanmaya çalışın. Onlara buğzederek, Allah´a yakınlasın. Onlara gönül karartıp hınç duyarak Allah´ın rızasını arayın." Havariler: "Ey Allah´ın Peygamberi! O zaman kimlerle oturup kalkalım?" de­diler. O, "Aklı amellerinizin artmasına vesile olacak kendisini gör­düğünüzde Allah´ı sizlere hatırlatacak, yapıp ettikleri dünyada sizi zühde sevkedecek kimselerle düşüp kalkın" demiştir.[12]

300. Mâlik b. Dînâr diyor ki: "Allah Teâla, îsâ´ya (as): fEy îsâ! Önce kendi nefsine öğüt ver. Öğüdün sana fayda verirse, on­dan sonra insanlara nasihat et Aksi takdirde, Allah´tan utan´ de­miştir."

301. Vehb b. Münebbih şöyle demiştir: "(Bir gün) havarileri ile beraber İsâ (as), bir kabrin başında durmuş ve 'Bu kabirde ya­tan kişi kabre daldırılıyor´ demiştir. Havariler: ´Mezarın karanlığını, korkunçluğunu ve darlığım düşünmeye başlamışlar. İsâ (as), onlara ´Sizler, annelerinizin karnında daha dar bir yerde bulunu­yordunuz. Eğer Allah (cc) genişletmeyi dilerse, onu genişletebilir´ demiştir."

302. Vehb b. Münebbih şöyle demiştir: "Mesih îsâ (as) ´Allahı (cc) çok zikredin, O´na çok şükredin ve O´nu takdis edin, Kendi­sine itaatte bulunun; çünkü Allah kendisinden hoşnud ve razı ol­duğu zaman, sizden birinizin duasında: ´Allah´ım! Ey Rabbim! Gü­nahlarımı bağışla, geçimime dirlik düzenlik ver. Beni çirkin şeyler­den muhafaza buyur´ demesi, O´na yeter1 buyurmuştur."

303. Salim b. Ebû´l-Ca´d, şöyle demiştir: "İsâ (as) ´Dilini kötü sözlerden koruyan, geniş bir eve sahip olan ve günahlarını hatırla­dıkça göz yaşı döken kimselere müjdeler olsun´ buyurmuştur."[13]

304. Hayseme´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İsâ (as), ´Allah´ın, ölümünden sonra evlatlarını (her türlü kötülükten) koru­duğu mü´min kimseye müjdeler olsun´ demiştir."

305. (303) no´lu rivayetin aynısıdır.

306. (304) nolu rivayetin aynısıdır.

307. Hilâl b. Yesâr´dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "îsâ (as), şöyle derdi: ´Sizden biriniz sağ eli ile verdiği sadakayı, sol elinden gizlesin (yani, sadakayı kimseye duyurmadan versin). Na­maz kılacağı zaman da, evinin kapılarını güzelce kapatsın. (İbade­tini de, gösterişten uzak olması için, gizlice yapsın.) Zira, Allah Te-âlâ, rızıkları taksim ettiği gibi, övgüsünü de taksim eder,´ buyur­muştur."

308. Ebû Ümâme es-Sa´îdî´den, şöyle dediği rivayet edilmiş­tir: "Havariler İsâ (as)´ya, ´Yalnız Allah için ihlas sahibi olan kim­dir?´ diye sormuşlar. O da: ´Allah için iş yapan, insanların kendisi­ni övmelerinden hoşnud olmayandır,´ demiş. Havariler: ´Allah için nasihatte bulunan kimdir?´ demişler. İsâ (as): ´Allah´ın hakkına ön­celik veren, O´nun hakkım insanların hakkına tercih edendir. Biri dünya, diğeri ahiret işi iki durumla karşılaştığı zaman, âhiret için olana öncelik veren, onu tamamladıktan sonra, dünya işine yöne­lendir´ cevâbını vermiştir."

309. Süleyman b. el-Muğîre, Sâbit´in şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "İsâ (as): ´Ey Allah´ın Resulü! Üzerine bineceğiniz bir merkep edinseniz´ demişler. O da: ´Ben Allah´ın yanında, beni oyalacak birşeyler vermeyeceği kadar mükerremim´ cevabını ver­miştir."

310. Ebû´l-Celed´den şöyle bir rivayette bulunulmuştur: "İsâ b. Meryem (as) havarilerine ´Size gerçeği söyleyeyim mi? Siz ne dünyayı istiyorsunuz, ne de âhireti?´ demiş. Onlar da: ´Ey Allah´ın Resulü! Bunu bize izah eder misin, biz ikisinden birini istediğimizi zannediyorduk´ demişler. İsâ (as): ´Eğer dünyayı isteseydiniz, yer ve gök hazineleri elinde olan dünyanın Rabbine itaat ederdiniz. O da size (istediklerinizi) verirdi. Eğer âhireti isteseydiniz, âhiret gü­nünün yegâne sahibi olan âhiretin Rabbine itaat ederdiniz. O da size âhireti verirdi. Ama siz ne onu, ne de diğerini istemiyorsunuz´ demiştir."

311. Ebûl-Celed´den şöyle bir rivayette bulunulmuştur: "İsâ (as) havarilere: ´Allah zikrinden başka fazla laf etmeyiniz Yoksa kalpleriniz katılaşır. Kalbinde kasâyet bulunan kimseler ise Al­lah´tan uzaklaşırlar; fakat bunun farkında bile olmazlar. Sanki herbiriniz bir Rab´mış gibi insanların işledikleri günahlara bakma­yınız. Ama birer kul olduğunuzun farkında olarak kendi günahla­rınıza bakın. Müreffeh bir hayat sürenler ve sıkıntıya duçar olan­lar olmak üzere, insanlar iki kısımdır. Musîbete duçar olanlara başlarına gelenlerden dolayı acıyın, merhamet edin, Allah´ın verdi­ği afiyetten dolayı da hamd edin O´na´ demiştir.

312. Yezîd b. Meysere´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Meryem oğlu İsâ (as), havarilere: ´Ne oluyor da ibadetlerin en üs­tününü yapmıyorsunuz?´ demiş. Onlar da: ´İbâdetlerin en faziletli olanı hangisidir ey Allah´ın ruhu?´ demişler. O, ´Allah için alçak gönüllülüktür´ cevabını vermiştir."

313. İbrahim et-Teymî´den, İsâ (as)´nın: ´Hazinelerinizi gökte biriktiriniz, çünki kişinin kalbi hazinesinin yanındadır´ dediği rivayet edilmiştir.[14]

314. Avf b. Câbir´den Ebû´l-Hüzeyl´in bir rahibden şöyle işittiği rivayet edilmiştir: "Şeytan, İsâ (as)´ya Beytu´l-Makdis´te: ´Sen ölüleri dirilttiğini iddia ediyorsun, Öyleyse Allah´a dua et de şu dağı ekmeğe çevirsin´ demiş. O da: ´Bütün insanlar ekmekle mi yaşıyorlar?´ cevabını vermiş. Bu sefer İblis, ´Eğer sen de dediğin gi­bi isen olduğun yerden sıçrayıp atla melekler seni mutlaka karşıla­yıp tutacaklardır´ demiş. İsâ (as), ´Rabbim benden canımla tecrübe etmememi istedi, bu yüzden beni kurtarır mı, kurtarmaz mı bil­miyorum´ cevabını vermiştir."

315. Bekr b. Abdullah şöyle demiştir: "Havariler birgün peygamberlerini kaybetmişler ve onu bulmak için aramaya koyulmuşlar. Bulduklarında bir de bakmışlar ki, suyun üzerinde yürü­yor. Bir kısmı: ´Ey Allah´ın resulü! Biz de yürüyüp senin yanına ge­lelim mi?´ demişler. O, ´Evet´ cevabını vermiş. (Bir tanesi) yürüyü­şe teşebbüs etmiş, ayağının birini atıp diğerini atmadan suya batı-vermiş. İsâ(as): ´Uzat ver elini, ey imanı güdük!´ demiş. Arkasın­dan da ´Eğer Ademoğlunda zerre kadar veya tane kadar yakın (Al­lah hakkında gerçek bilgi) olsaydı, suyun üzerinde yürür giderdi´ demiştir."

316. Hilâl b. Yesâr´dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Isa (as): ´Sizden biriniz oruçlu olduğu vakit, insanların içerisine çık­madan evvel, sakalına yağ sürüp dudaklarına da bulaştırsın ki, onlar ´bu oruçlu değildir´ desinler. (Oruçlu olduğunun farkına var­masınlar)´ buyurmuştur."[15]

317. Şa´bî´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: " Isâ (as) ´İyi­lik, sana iyilikte bulunana mukabelede bulunmak değildir. Bu an­cak karşılıklı hayırda bulunmaktır. Ama esas ihsan , sana kötülükte bulunana karşı iyilikle mukabelede bulunmaktır´ demiş­tir."

318. Sellâm, Yezîd ed-Dabî´nin şöyle dediğini işitmiş olduğu­nu söylüyor: "İsâ (as), kendisine verilenden başkalarına da vererek iyilikte bulunurken, bir kadın ona ´Seni taşıyan karna, seni emzi­ren göğüslere (anneye) müjdeler olsun´ demiş. İsâ (as) da ona yönelip: ´Allah´ın kitabını okuyup ta O´na tâbi olana müjdeler olsun!´ ce­vabını vermiştir."

319. Hayseme´den şöyle bir rivayette bulunulmuştur: "Bir kadın İsâ (as)´mn yanına uğramış ve ona ´Seni emziren göğüslere, seni taşıyan karna (anneye) müjdeler olsun!´ demiş. O da: ´Kur'ân-ı okuyan, onun içindekilerle amel eden kimseye müjdeler olsun!´ ce­vabında bulunmuştur."

320. Vehb b. Münebbih´ten şöyle bir rivayette bulunulmuş­tur: "Allah Teâlâ îsâ´ya (as): Ey İsâ! Ben sana fakirleri sevmeyi ve onlara acımayı ihsan ettim. Sen onları seversin, onlar da seni se­verler. Onlar senden bir öncü ve lider olarak hoşnud kalırlar. Sen de onlardan arkadaş ve teba olarak memnun kalırsın. Bu iki ahlâkla kim bana mülâki olursa, gerçek şu ki, amellerin en saf ve bana en sevimli olanı ile karşıma gelmiş olur´ diye vahyetmiştir."

321. Süfyan, "İsâ (as) kıyameti hatırladığı vakit, kadın gibi çığlık atardı" demiştir.

322. Ebûl-Huzeyl demiştir ki: " İsâ (as), Yahya (as)la karşı­laşmış ve ona: 'Bana ne tavsiye edersin?´ demiş. O, ´Sakın kızma' diye karşılık vermiş. İsâ (as), ´Güç yetiremiyorum' demiş, Yahya (as) ´Mala ehemmiyet verme!´ deyince, İsâ (as) İşte! Bu olmasa bel­ki olur!´ cevabını vermiştir.

323. Şabî´den İsâ (as)´nın yanında kıyamet anıldığı zaman çığlık attığı ve ´Meryem oğlunun yanında kıyametten söz edildiğin­de onun sükût etmesi yakışık almaz´ dediği nakledilmiştir.[16]

324. İbnü´l-Ced´ân´dan isnadı ile beraber şöyle bir rivayette bulunulmuştur: "İsâ (as), telbiye getirerek ve ´Lebbeyk, (işte) ku­lun, işte ümmetinin oğlu, işte kulunun kızı´ diyerek develerinin yu­ları lif olan yetmiş tane peygambere uğramış ve Mescidu´l-Hayf ta namaz kılmışlardır."[17]

325. Mekhul´den[18] şöyle dediği rivayet edilmiştir: "îsâ (as) (havarilerine) ´Ey havariler topluluğu, hanginiz, dalgalar üzerine ev yapmaya güç yetirebilir?´ diyordu. Havariler: ´Buna kim güçye-tirebüecek Ey Allah´ın ruhu?´ dediler. O da: ´Öyleyse dünyadan sa­kının, orayı (temelli kalacakmışsınız gibi) yurt edinmeyin!´ dedi."

326. Cerrah b. Melih, bazılarının Yemenli, bazılarının da Hıms´lı olduğunu söyledikleri bir adamdan, o da Ömer b. Amr´dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: "İsâ (as), ´Bihakkın size söyleyeyim ki buğday ekmeği yemek, tatlı sulardan içmek ve çöplüklerde kö­peklerle beraber uyumak, Firdevs cennetlerini isteyenler için çok­tur' demiştir."

327. Abdullah b. Zeyd, Ömer´in babası Ziyâd´ın şöyle dediğini haber veriyor. "Bana İsa´nın (as) ´Bilginin, öğretmedikçe ve onunla amel etmedikçe sana bir faydası olmaz. Kendisiyle amel etmediğin müddetçe bilginin çokluğu sadece senin kibrini artırır, o kadar´ dediği söylenmiştir.

328. Ebû Ishâk şöyle demiştir: "Bana Meryem oğlu İsa (as)´nın ´Zaman üç günü içine alır. Birincisi, dünkü gün, geçmiş gitmiştir, ve sen de ondan nasibini almışsmdır. ikincisi bugündür, ki geçimin ondadır. Üçüncüsü ise yarındır, onda da senin için neler vardır, bilemezsin. İşler de üç şeyi kapsar: Birincisi doğruluğuna kanaat getirdiğin işler ki, ona hemen tâbi ol. İkincisi yanlış olduğuna kanaat getirdiklerin ki, onlardan da kaçın. Üçüncüsü künhüne eremediklerindir ki, onları da Allah´a havale et´ dediği söylenmiştir."

329. Katâde, İsa´nın (as), "Bana sorunuz çünkü benim kalbim yumuşaktır ve ben kendi gözümde gayet küçüğüm" dediğini haber vermiştir.

330. Abdülaziz bin Zabyân´dan İsa´nın (as): "Kim ilim öğre­nir, (ilmi ile) amel eder ve bildiklerini başkalarına öğretirse semada azim diye isimlendirilir. Yahut öyle çağırılır" dediği riva­yet edilmiştir.

331. Mu´temir babasından, o da el-Hadramî´den şöyle rivayet­te bulunmuştur: "İsâ (as)´ya ´Suyun üzerinde nasıl yürüyebiliriz?" diye sormuşlar. O da Takın, sayesinde´ demiştir. Bunun üzerine ´Biz yakîne erdik´ demişler. O da Taş, çamur ve altının sizin gözünüzdeki değeri aynı mıdır?´ diye sormuş. Onlar da ´Hayır´ demişler. Bu sefer o, ´Bütün bunların benim yanımda kıymeti aynıdır´ karşı­lığını vermiştir."

332. Saîd b. Ebû Saîd el-Makberî´den şöyle dediği rivayet edil­miştir: "Bir adam Meryem oğlu İsa´ya (as) gelmiş ve, ´Ey hayırları Öğreten! Sana zarar vermeyecek; bana da faydası dokunacak, be­nim bilmeyip te kendi bildiğin birşeyi bana öğret´ demiştir. O da ´Nedir o?´ diye sormuş. Adam, ´Bir kul gerçekten. Allah için nasıl muttaki olabilir?´ diye sormuş. İsâ (as), ´Çok kolay bir yolla: Allah´ı kalbinle gerçekten seversin; dar zamanında da, bol zamanında da kuvvetin nisbetinde onun için amel edersin; kendine merhamet et­tiğin gibi, herkese de şefkat ve merhamet edersin´ demiştir. Adam ´Ey hayırları öğreten! Benim hemcinslerim kimler ki?´ diye sormuş. O da Âdemoğullarmın hepsidir, sana yapılmasını istemediğini sen de başkalarına yapmazsan, işte o zaman sen, hakkıyla Allah için muttaki olan bir kimsesin´ demiştir."

333. Hayseme şöyle demiştir: "İsâ (as) yemek hazırlar, sonra da ashabını çağırıp onlara hizmette bulunurdu. Onlara da: ´misa­firlerinize karşı işte böyle davranın´ derdi.

334. Velîd´den, Hâlid el-Hazzâ´nın şöyle dediğini işittiği rivayet edilmiştir: "Meryem oğlu İsâ (as), ölüleri diriltmeleri için elçilerini gönderdiği vakit onlar-a, ´Şöyle şöyle deyiniz. Bir hareket­le gözyaşı bulursanız, o zaman Allah´a dua ediniz´ derdi."

335. 329 no´lu hadisin aynısıdır.

336. Ebû Saîd´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bir zât elini Resulullah´ın (sav) üzerine koymuş ve ona: ´Ey Allah´ın Resulü! Vücudunuzdaki hararetin şiddetinden ellerimi üzerinizde tutmaya takatim yetmiyor´ demiş. Resulullah da, ´Biz peygamberler toplu­luğuna mükafatlar kat kat verildiği gibi, belalarda kat kat artırı­lır. Bir peygamber bit salgınına duçar olup ölse, bir diğeri fakir­likle imtihan olunup, abayesi ile sürünse bile onlar bollukla sevin­dikleri gibi, sıkıntı ve musibetlerle de sevinirler´ demiştir.

337. Abdullah (ra): "Peygamberler koyun sağar, merkeplere bi­ner ve yünden elbise giyinirlerdi" demiştir.

338. Vehb b. Münebbih söyle demiştir: "Meryem oğlu Isâ (as) havarilere, ´Size bir hakikati söyleyeceğim. İsâ (as) genellikle söz­lerine başlarken ´size hakikati söyleyeceğim´ derdi. Dünyayı en çok seveniniz, musibetler esnasında feryadı figânı basmanızdır´ demiş­tir."

339. Vehb b. Münebbih şöyle demiştir: "Havariler, İsa´ya (as) ´Ey İsâ! kendilerinde hiçbir korku ve kederin olmadığı Allah dost­ları kimlerdir?´ diye sormuşlardır. İsâ (as) ´Onlar, insanlar dünya­nın zahirine bakarken, dünyanın batınına bakanlar, insanlar dün­yanın önünü düşünürken, sonunu düşünenler, kendilerini öldür­mesinden endişe ettikleri şeyi (nefislerini) öldürenler, kendilerini (ergeç) terkedeceğini bildikleri şeyi terkedenlerdir. Böylece dünya­dan daha çok istemeleri, aza talip olmaları, onu anmaları onlar için bir kayıp; dünyadan kendilerine isabet edenle sevinmeleri, hüzün olmuştur. Dünyadan haksız olarak kendilerine sunulan pa­yeleri terkedip bırakmışlardır. Dünyalık şeyler eskiyip parçalansa onları yenilemeye yeltenmezler, dünya harap olup, viran olsa ta­mirine kalkışmazlar, gönüllerde dünya tamamen ölüp gitse, dirilt­meye teşebbüs etmezler. Bilakis dünyalarını yıkıp âhiretlerini ku­rarlar, dünyayı satıp ebediyen kendileri ile beraber olanı alır, re­fah içerisinde olacakları bir dünyayı ellerinin tersi ile iterler. Dün­ya ehline, cezaya çarptırılmış saralılar nazarıyla bakarlar, ölümü çok anar, hayattan bahsetmeyi terkederler. Allah´ı ve Allah´ın zik­rini çok severler. Allah´ın nuru ile aydınlanır. O´nun nuru ile çevrelerine ışık saçarlar. Onların hayreti mucip haberleri vardır. Hayretengiz haberler onların yanındadır. Kitap onlarla ayakta kalmış, bu kitabı onlar tatbik etmişlerdir. Kitap onlardan bahsetmiş, onlar da kitabı telaffuz etmişlerdir. Kitabın bilgisi onlardadır. Onlar ki-tab ile bilgiye erişmişlerdir. Eriştikleri ile beraber bir nimet, um­duklarından başka bir güven, sakındıklarından başka bir korku bilmezler ve tanımazlar´ demiştir."[19]

akmina
Wed 30 December 2009, 05:26 pm GMT +0200
Paylaşımın için teşekkürler okumaya değer faydalı bilgiler .ALLAHIN selamı üzerine olsun kardeşim.