- İnzal olmayan cinsî münasebetten dolayı guslün gerekmesi

Adsense kodları


İnzal olmayan cinsî münasebetten dolayı guslün gerekmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Thu 16 June 2011, 03:07 pm GMT +0200
b. İnzal Olmayan Cinsî Münasebetten Dolayı Guslün Gerekmesi


Ubeyd b. Rifaa el-Ensarî'nin anlattığına göre, Zeyd b. Sabit'in de bulunduğu bir mecliste inzalden dolayı guslün gerekliliğini tartışmaktay­dılar. Zeyd, "Sizden biri cima eder, fakat meni gelmezse, cinsel organını yıkayıp namaz abdesti gibi abdest alması yeterlidir" dedi. Orada bulu­nanlardan biri gidip Zeyd'in bu görüşünü Hz. Ömer'e anlattı. Hz. Ömer ona gidip Zeyd'i getirmesini ve olaya şahitlik etmesini söyledi. Zeyd gel­di. Bu sırada Hz. Ömer'in yanında Ali b. Ebu Talib ve Muaz b. Cebel de bulunmaktaydı. Hz. Ömer Zeyd'e, "nefsinin düşmanı, insanlara bu fetva­yı sen mi veriyorsun?" diye sordu. Zeyd, "ALLAH'a yemin olsun ki, bunu ilk defa ben söylemiyorum. Ben, amcalarım Rifaa b. Raff ve Ebu Eyyûb el-Ensârî'den işittim" diye cevap verdi. Hz. Ömer yanında bulunan sahabîlere bu konudaki görüşlerini sordu. Onlar ihtilaf edip, farklı cevaplar verdiler. Bu durum karşısında Ömer, Bedir'e katılan değerli kimseler ol­duğunuz halde ihtilafa düştünüz, diyerek hayretini ifade etti. Hz. Ali Ömer'e, "Birini Hz. Peygamber'in eşlerine görder, böyle bir şey varsa onlar daha iyi bilirler" dedi. Hz. Ömer önce Hz. Hafsa'ya sordurdu. O, konuyla ilgili bilgisinin olmadığını söyledi. Daha sonra Hz. Âişe'ye sordurdu. Âişe, "sünnet yerleri birbirine kavuştuğunda gusül vacip olur" diye cevapladı. Bunun üzerine Hz. Ömer, "kim bunu yapar da gusletmezse onu cezalandırırım" dedi [197].

Zikrettiğimiz bu olay, sahabenin hadis tenkidini, bu konuda takip ettiği metodu ve gerçeği arama ile bu husustaki titizliklerini gösteren bir başka örnektir.

Sahabenin, Hz. Ömer'in yanında ihtilafa düşmeleri ve Hz. Ömer'in bu hususta 'Ey ALLAH'ın kulları Bedir'e katılan değerli kimseler olduğu­nuz halde ihtilafa düştünüz' demesinden daha açık delil yoktur. Bu riva­yeti Zeyd b. Sabit sadece amcalarından rivayet etmekle beraber onun görüşünü destekleyen başka sahabîler de bulunmaktadır. Böyle durum­larda Hz. Ömer'in, yanında bulunan sahabe ile istişare etme, ehl-i ilme ve konuyla ilgili olanlara sordurma metodu sağlam bir yoldur. Yukarıdaki misalde de Hz. Ömer önce bildiği ve konuyla ilgisi olduğu için Hz. Hafsa'ya sordurmuş, onun bilgisinin olmadığını veya bu gibi meselelerde utangaç davranması sebebiyle açıklama yapmadığını anlayınca, kesin ve doğru bilgiyi Hz. Âişe'nin yanında aramıştır. Daha sonra Ömer, ashab arasındaki ihtilafı gidermek amacıyla nihaî kararını 'Kim bunu yapar da gusletmezse onu cezalandırırım' sözleriyle açıklamıştır.

Ashap arasında bu konuyla ilgili ihtilafın bir daha olmamak üzere tamamen ortadan kalkması beklenirdi. Fakat bugün bile bu konuda gusIün gerekip gerekmediği ile ilgili hadisler arasındaki ihtilaf devam etmek­tedir. Ebu Seleme b. Abdurrahman şöyle anlatmaktadır:

"Hz. Âişe'ye gittim ve 'ey anneciğim Cabir b. Abdullah 'su (gusul) sudan (meniden) dolayıdır' dedi, diye naklettim. Bunun üzerine, Hz. Âişe, 'hata etmiş; Cabir, Peygamber'i benden daha mı iyi bilecek?, dedi ve 'Peygamber, 'sünnet yerleri birbirine kavuştuğunda gusül vacip olur' derdi', şeklinde ilâve etti. Devamla Hz. Âişe, "gusul gerektirmeyen recmi mi gerektirecek" diye ekledi [198].

Guslün meni sebebiyle gerektiği hakkındaki bu hadisi Zeyd b. Sabit amcalarından nakletmekte ise de, Cabir b. Abdullah bizzat Hz. Peygamber'den rivayet etmektedir. Bu hadisi Ebu Saîd el-Hudrî aynı lafızla, Ubey b. Ka'b ise, farklı lafızlarla Hz. Peygamber'den rivayet etmişler­dir [199]. Ancak, bizi burada ihtilaflı iki hadisten hangisinin tercih edilmesin­den ziyade, bu nevi rivayetlerde sahabenin takip edip uyguladığı meto­dun tespiti ilgilendirmektedir. [200]



[197] Zerkeşî, el-İcabe, s. 78; benzeri rivayet için bk. Müslim, Hayız, 88.

[198] Zerkeşî, el-İcabe, s. 145.

[199] Müslim, Hayz, 80-85.

[200] Misfir B. Gurmullah Ed-Dümeyni, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1997: 71-72.