saniyenur
Wed 18 July 2012, 07:48 pm GMT +0200
İnsanların Eşitliği
Bütün insanların atası birdir. Hz. Adem ve Havva. Bütün kadın ve erkekler yeryüzündeki bu ilk insan çiftinden meydana gelmişlerdir. Onlar kök itibariyle aynı dine sahiptirler. Ve bir tek dili konuşuyorlardı. Aralarında herhangi bir farklılık yoktu ve sahip oldukları hayatın şartlarından eşit olarak faydalanıyorlardı. Topluma ait önyargılar, sosyal zulümler veya hiçbir insan, grup ya da sınıf için özel ayrıcalıkları yoktu. Çünkü onlar aynı ümmete dahil olmalarının şuurunu taşıyorlardı. Bu hususa Kur'an-ı Kerîm açıkça dikkat çeker: "Ey insanlar, sizi bir tek nefisten (nefes alan candan) yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınları üreten Rabb'inizden korkun; adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir." (4:1). Nİsâ Suresi'ndeki bu açıklama erkekle erkek ve erkekle kadın arasındaki yakın ve hassas münasebetleri güzel bir biçimde özetlemektedir.
Bu ayette, bir yandan insanlar Allah'ın emirlerine riayet ederek O'nun gazabından sakınmaya çağrılırken diğer yandan bütün kadın ve erkeklerin aynı atadan geldikleri belirtilerek eşit konumda olduklarına ve aralarında yakın münasebet olduğuna dikkat çekiliyor.
Bu nokta üzerinde daha geniş bir şekilde Hucû-rat Suresi'nde durulmaktadır: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi cemaatlere ve kabilelere ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız (Allah'ın buyruklan dışına çıkmaktan) en çok ko-runanınızdır. Allah bilendir, haber alandır." (49:13). Bu kısa ve özlü ayette insana bir bütün olarak hitap ediliyor. Kur'an birinin diğerine karşı üstünlüğüne ölçü olan temel prensibi açıklıyor. Önce, kadm-erkek bütün insanların kaynağının aynı olduğunu belirtiyor. Sizin ilk atanız birdir, öyleyse aranızda ayırım yapmak için bir sebep yoktur. Kadın olsun, erkek olsun hiçbir kimse özel bir üstünlük ve ayrıcalık hakkı iddia edemez. Sizin yaratıcınız da birdir, anneniz babanız da. İkincisi, sizin ortak bir soydan gelmenize rağmen taifelere ve kabilelere ayrılmanız tabii bir hadisedir. Nüfusun artmasıyla birlikte, insanların aileleri oluşturmaları^ değişik coğrafi alanlarda yerleşmeleri ve bu sebeple renklerinde, özelliklerinde ve farklı dillere sahip olmaları zaruriydi. Buna rağmen böyle tabii değişiklikler erkekle erkek veya kadınla erkek arasında bir çatışma için sebep oluşturmamalıdır.
Üçüncüsü, insanlar arasındaki tek üstünlük ahlâkî üstünlüktür. Bütün kadınlar ve erkekler yaratılış bakımından eşittir, çünkü yaratıcıları aynıdır.' Yaratılış usûl ve esasları aynı olduğu gibi ataları da aynıdır. Bütün diğer şeyler yalnızca nüanstır ve onların, ayrılık ve eşitlik esasının gerçekliği üzerinde tesiri yoktur. Eğer bir erkeğin diğer bir erkek veya erkeğin kadın veya kadının erkek üzerinde üstün olmasını sağlayan bir üstünlük Ölçüsü varsa o da onların hürmetleri, iyilikleri, faziletleri ve Allah korkularıdır. Bu sıfatlarda diğerlerini aşan kimseler, kadın olsun, erkek olsun Allah katında diğerlerine üstün olur.
Bu gerçekleri, yukarıya aldığımız ayetiyle Kur'an-ı Kerim mükemmel bir şekilde ortaya koyuyor. Peygamber da bu İnsanî değerleri muhtelif hadisleriyle mufassalen izah etmiştir. Mekke'nin fethinde Kabe'yi tavaf ettikten sonra şöyle buyurmuştur: "Allah'a hamdolsun ki, üzerinizden cahiliyyenin kirlerini uzaklaştırdı ve sizinle iftihar etti. Ey insanlar! Şüphesiz Rabbi-niz birdir. Atanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktan yaratılmıştır. Allah yanında en değerliniz, O'ndan en çok kor-kanmızdır. Arapların Arap olmayanlara hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva (Allah'tan korkmak ve O'na tam bir inançla inanıp ibadet etmek) iledir. "Sonra o muhteşem müslüman topluluğuna sordu: "Ey insanlar! Tebliğ ettim mi?" , "Evet ey Allah'ın rasûlü!" dediler. "Hazır olanlar, burada bulunmayanlara iletsinler" buyurdu. (Beyhâki).
Yine şöyle buyurmuştur. "Hesap gününde Allah size soyunuzu sormayacaktır. Allah katında en şerefliniz, aranızda en faziletli olan ve Allah'tan en çok korkandır." (Ibn-i Cerîr). Bir başka hadis-i şerifte: "Allah, sizin görünüşünüze ve zenginliğinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar." buyuruluyor. (Müslim ve İbn Mâce). Bu Öğreti yalnızca sözde kalan bir ihtar olarak sınırlandırılmamışlar.
İslam renk, ırk, anlayış farklılığı ve cinsiyet gibi engellerin olmadığı cihanşümul bir topluluk kurmakla bunu uygulama haline getirmiştir. Bu toplumda bütün ulus ve ırklara mensup kadın ve erkekler aynı derecede hiçbir ayırım yapılmaksızın eşit hak ve imtiyazlardan istifade ederler. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi ulusa mensup olursa olsun, hangi dili konuşursa konuşsun, kadın-erkek bütün insanlara eşit haklan yalnızca Hz. Muharnmed 'in tebliğ ettiği din vermektedir.
Evlilik ilişkileri: Kur'an-ı Kerîm, kadın ve erkeğe bütün faaliyet alanlarında eşit haklar vermektedir. Şeref ve itibar sahibi olmalarının ölçüleri aynı, başarılı olmak ve ilerlemek için fırsatlar eşit, hayatlarının emniyet altına alın ması, servetin kazanılması ve sarfında eşit! Niye?... Kur'an-ı Kerîm, bize yeryüzündeki her şeyin kendi türünü sürdürmek İçin sevk-i tabii ile bir his taşıdığını ve bu yüzden mizacının kendi türünden bir eşe müsait şekilde yaratıldığını söylemektedir. Bu eş, erkeğin hislerine cesaret ve hız kazandıracak, onun kendi türünün korunması için verdiği mücadele erkeğe güç verecek ve aktivite kazandıracaktır. "Gökleri ve yeri yoktan var eden (Allah), size kendinizden çiftler, hayvanlardan çiftler yaratmıştır. Bu (düzen içi)nde sizi üretiyor. Zatına benzer hiçbir şeyden iki çift (erkek-dişi) yarattık, tâ ki düşünüp öğüt alasınız. "(51:49). Yasin Suresinde: "Ne yücedir O(Allah) ki, toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır," (36:36) buyruluyor. Bu ayetler çiftleşme veya evlenme (zevciyat) kanununun çok şümullü olduğuna ve yeryüzündeki herşeyi kapsadığına dair hiç bir şüphe bırakmıyor. İnsanlan kuşattığı gibi diğer türleri de kuşatıyor. Eğer bu münasebet biterse tabiatın son derece büyük olan güzelliği, ahenk, ve zerafet, insan mizacına saygı ve sevgi kalmayacaktır. Bir başka deyişle biri diğeri için güzelleştirici olan ve birlikte tabloyu tamamlar şekilde yeryüzündeki tabiat kanunları yaratıcı tarafından tanzim edilmiştir. Evlilik kuralı, benzerliğin etraflı ve tamamlayıcı şeklidir. Kısaca yeryüzündeki her canlı türü, kendi hususiyetlerinin ifadesi için başka bir şeye bağımlıdır. Karşı cins, adı geçen alam oluşturmaktadır. Bu, çiftler arasında var olan bir ilişkidir ve her ikisi de birbirine eşit oranda bağımlıdır. Bunda izzet ve zillet gibi üstünlük veya düşüklüğü gerektiren bir durum sözkonusu değildir. Kur'an-ı Kerim'de, bu ilişkiden şöyle bahsedilir."....Onlar sizin örtünüz, siz de onların Örtülerisiniz..." (2:187).
Bu ayet kadınla erkek arasındaki İlişkinin gaye ve keyfiyetini güzel bir şekilde Özetliyor. (Erkeğin hayatında yalnızca kadının aktif hale getirip aydınlatabileceği bir çok pasif yönün olduğuna dikkat çekilmektedir. Bunun gibi, kadının hayatındaki bir çok alan da erkek olmadan eksik kalmaktadır. Tekâmül ve gelişme, nefret, kızgınlık ve rekabete değil, şefkat, sevgi ve işbirliğine erişmeye yöneliktir. Bu husus, Kur'ân'da anlatıldığı şekildedir: "O'nun ayetlerinden biri de, kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir topluluk için ibretler .vardır." (30: 21).
Bu ayetler, İslam toplumunda kadının mevkii ve statüsünün tesbiti ve bunlarsız bir İslam toplumunun düşünülemeyeceği temeline dayanmaktadır. (Muhammed Kutub; İslam the Misunderstood Religion, sh. 90-131).