saniyenur
Fri 14 October 2011, 09:11 pm GMT +0200
6. İnsanlar Uykudadır Hadisi
Ölüm, ruhun cesetten ayrılarak azâb veya nimet içinde kalmak üzere geçirdiği bir değişiklikten İbarettir. Ölümün mânası, ruhun bedenden ayrılarak onu tasarrufa muktedir olmaması demektir. İnsanlar uykuda görmediklerini uyanık halde gördükleri gibi, hayatta iken görmediklerini de öldükten sonra göreceklerdir. Aslında İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar denilmiştir. [1423]
Kaynaklarda daha çok mevkuf hadis olarak Hz. Ali'ye nispet edilen "İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar [1424] ifadesi İbn Arabi'nin el-Fütûhâtu'1-Mekkiyye adlı eserinde merfû hadis şeklinde rivayet e-dilmiştir.[1425] Hadis konusunda İbn Arabi'nin tartışılmaz otoritesini kabul etmesinden dolayıdır ki bu İbare, Bursevî'nin eserlerinde de merfû hadis muamelesi görmüştür. Bursevî, Kenz-i Mahfi'sinde hadisle ilgili tasavvufî yorumlar yapmış, güzel tevcihlerde bulunmuştur.[1426] Ona göre hadisin izahı şu hususları ihtiva etmektedir:
İnsanlar, tabiî ölümle berzah âlemine intikal etmeden veya iradi ölümle Hak'ta fena bulmadan yahut âlem-i teayyünden, lâteayyüne [1427] gitmeden gafletten kurtulamazlar. Onlar, ancak bu iki suretin biriyle agâh olurlar. Bu makamdandır ki Hz. Ali "Perde açılsa yakınım artmaz [1428] demiştir. Bu sözden maksadı hakikatte perdenin kaldırılmış olduğuna işarettir. Zira, sûri olan perdenin kalkmamasından yani mevt-i tabiînin henüz gerçekleşmemesin-den manevi perdenin münkeşif olmaması lazım gelmez. Belki mcvt-i iradî ehli olanlar başkalarının mevt-i tabiî ile gördüklerini bilfiil dünyada görürler. Zira onların bâtınları perdesizdir. Mahcuplar, yani keşif ehli olmayanlar böyle değildir. Nitekim Kur'an'da: "Biz senin gözünden perdeni açtık. Bugün artık gözün daha keskindir [1429] buyurulmuştur. Bu âyetin tefsirinde İbn Kesir üç ihtimal üzerinde durmaktadır. Birinci ihtimal, burada kastedilen kafirlerdir. İkinci ihtimal, iyi ve kötü her mümindir. Zira ahiret, dünya hayatına nispetle yakaza, dünya da ahirete oranla uyku mesabesindedir. Üçüncü ihtimal de buradaki muhatap Peygamber (a.s.)'dır. O takdirde mâna şöyle olur: "Ey Peygamber! Bu Kur'an sana uahyedilmeden önce sen gaflet içindeydin. Bu Kur'an'ı sana indirmekle senden perdeyi kaldırıyoruz. Artık bugün gözün daha keskindir." Fakat İbn Kesİr'e göre bu âyette kastedilen bütün insanlardır. İnsanların hepsi kıyamet günü gerçekleri daha iyi anlayacaklar, her şeyi apaşikar göreceklerdir. [1430] Bursevî ise, yukarıdaki görüşlere işarî bir tefsir örneği getirmiş ve şunları söylemiştir:
"İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah onun basiret gözünden örtüsünü a-çarak onun bakışını keskin yapar. Kendi rüşdünü görür, şerrinden sakınır. Bunlar saadet ehli müminlerdir. Yine öyleleri vardır ki, Allah onların basiret gözlerini hiç bir nefse imanın fayda vermediği kıyamet günü açacaktır. Bunlar da şekavet ehli kafirlerdir. Ahirette hicap ehli için hasıl olacak olan ayne'l-yakin hali dünyada ehl-i keşf için hasıl olur. Onlar, bu dünyada ilme'I-yakînden ay ne'l-yakîne terakki etmişler." [1431]
Sonuç olarak "en-Nâsü niyâm feizâ mâtû intebehû: İnsanlar uykudadır. Öldükleri zaman uyanırlar" şeklinde muhaddislerin Hz. Ali'ye nispet ettikleri bu hadis, sûfiyyenin özellikle de Gazâlî (Ö.505/111İ) ve İbn Arabî'nin eserlerinde onlara tâbi olarak da Bursevî'nin kitaplarında merfû hadis olarak zikredilmiştir. Bursevî'nin vahdet-i vücûd görüşünün izlerini de gördüğümüz bu hadiste, insanların dünyada uyuyan bir insan gibi gaflet içinde oldukları ö-lümie bu gaflet uykusundan uyanacakları, ilahi gerçekleri o zaman anlayacakları belirtilmekte, tabii ölümü tatmadan önce nefisleri ıslah etmek suretiyle iradî ölümün önemi vurgulanmaktadır. [1432]
İnsanlar uykudadırlar" hadisinin yanısıra sûfiyyenin eserlerinde sıkça kullanılan hadislerden biri de "Lî maallahi vaki" hadisidir.
[1423] Gazâlî, IV, 494; Gazâlî, "İnsanlar uykudadırlar" ifadesini hadis olarak kullanmıştır. İhya, IV, 23; Irâkî, merfu hadisler arasında bulamadığını, Hz. Ali'ye nispet edildiğini söylemiştir. İhya, IV, 494.
[1424] Sehâvî, s. 442; Kan", Esrar, s. 368; a.mif., Masnû, s. 199; Aclûnî, D, 414; İzmirli, Mustasvıfe Sözleri, s. 101-103.
[1425] Fütuhat, 1,207.
[1426] Kenz-i Mahfi, s. 98; bk. RÛh, II, 132; Hayâtu'1-bâl, vr, 102a.
[1427]Âlemi teayyun dünya, âlem-i İateayyün de âhiret demektir.
[1428] Kitabü'n-Netice, I, 39, Rûh, IX, 122; bk. Mevlânâ, Fihi Mâ Fih, s. 45-74; Kuşeyrî, bu sözü, Amir b. Abdi Kays'tan nakletmişse de meşhur olanın Hz. Ali'ye ait olduğudur. Kuşeyrî, s. 142; Karî, s. 149; Sühreverdî, s. 76.
[1429] Kaf(50),22.
[1430]İbn Kesîr, IV, 225; Beyzavî, Hazin, Nesefî, VI, 65.
[1431] Rûh, IX, 121-122.
[1432] Gazâlî, IV, 494*495; İbn Arabî, Fütuhat, I, 207-208; Kitabü'n-Netice, I, 371.