Hadice
Sat 29 January 2011, 04:48 pm GMT +0200
İNSANIN GAYESİ:
İnsanın gayesini ve hayattaki görevini İslam itikadı pek açık olarak belirtmiştir. İnsan boş yere yaratılmamış ve başıboş bırakılmamıştır. İnsan bir gaye ve hikmet uğruna yaratılmıştır. Nefsi için yaratılmamış, kainattaki bir unsurun kulu, kölesi olsun, diye de yaratılmamıştır. Hayvanlar gibi yeyip içmek, uzun veya kısa şu ömrü doldurmak, sonra da toprak tarafından yutulup, kurtlara yem olmak ve yokluğa gömülmek için yaratılmıştır.
O, Allah’ı tanımak ve ona ibadet etmek için, yeryüzünde Alah’ın halifesi olmak için yaratılmıştır. fiu kısa hayatta büyük emaneti, sorumluluk emanetini yüklenmek için yaratılmıştır. Böylelikle imtihan onu eritir, sorumluluk onu cilalar; olgunlaşır, sonsuz ebedi hayata hazırlanır.
İnsanın, nefsi için değil de Allah’a ibadet etmek için, şu küçücük fani dünya için değil de ebedi baki hayat için yaratılmış olması doğrusu müthiş bir haberdir.
şöyle bir söz var: Ahak yemek için yaşar, akıllı yaşamak için yer.
Bu söz düğümü çözmez, meseleyi halletmez. Çünkünasıl olursa olsun yaşamak gaye değildir. Soru hala yerinde durmaktadır: İnsan ne için yaşar?
Maddeciler: İnsan nefsi için, dünya malı için yaşar, derler.
Mü’minler ise: İnsan yüce Rabbi ve ebedi hayat için yaşar, derler.
“Siz iancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmiyeceğinizi mi zannettiniz?”. (Mü’minun: 23/115)
Nefsi için yaşayanla Rabbi için yaşayan arasında, mahdut dünya için ayaşayanla ne zaman, ne de mekanla mahdut olmayan varlık için ayaşayan arasında ne büyük fark vardır!
Allahsız maddi görüş insan için bir gaye tanımıyor. Çünkü gaye bir kasıt gerektiriyor, kasıt ise bir kasdeden gerektiriyor. Halbuki görüş insanın kasden yaratılmış olmasını inkar ediyor. Bunun için onların nazarında insanın, geçim için yorulmaktan ve geçimi kolaylaştırmaktan başka bir amacı yokur. Başka bir deyişle, insanın, dünya ziynetinin ve dünya malının arkası sıra koşmaktan başka bir mesajı yoktur, hepsi bu kadar. İnsanın kısa ömrü biti mi varlığındaki herşey de biter. Bunu Kur’an-ı Kerim ne güzel ifade ediyor:
“De ki: Dünya zevki pek azdır”. (Nisa: 4/77)
Dünya zevki sadece az değil, ucuzdur da, kötüdür de. Çünkü o,sırf hayvani bir zevktir. Bir edip dünya aşıkları ile alay ederek şöyle demiştir: Her kimin gayesi karnı ve udu ise kıymeti de onlarda çıkandır”.
Kur’an-ı kerim’in şu sözü bize yeter: “Kafirler ise zevklenmeye bakarlar; hayvanlar gibi yerler içerler. Yerleri de cehennemdir”. (Muhammed: 47/12)
Maddi görüş; insanı hep nefsinin etrafında yani keyf ve şehvetinin etrafında, bedeninin ve arzulalrının etrafında, hayvani yanının etrafında dolaştırır. Böylece öbür tarafı dumura uğrar, büzülürken, solar ve ölürken hayvani tarafı büyür, şişer.
İnsanın, maddi vehayvani tarafının bu suretle büyümesi habis bir büyümedir. Sonunda insanı tamamen mahveder.
Öyleyse insanın, nefsinden ve keyfinden başka ulaşmak istediği bir hedefi olmalıdır. Yoksa dolap beygiri gibi kendi etrafında döner durur. Döner, döner, son vardığı yer ilk defa başladığı yerdir.
Felsefeleri insanın, kendi varlığını ve zatını gerçekleştirme mihveri etrafında dönen “Varlıkçılar” ı batılı bir yazar şöyle anlatıyor: “Varlıkçı, kuyruğunu yakalamak için kendi etrafında dönen köpeğe benzer. Nekuyruğunu yakalayabilir, ne de koşmaktan geri durur. Bu , boş vakit buldukları zaman köpeklerin oynadıkları bir oyundur, sonu gelmeyen bir oyundur”.
Bu teşbih bize, kur’an-ı Kerim’in, Allah’ın ayetlerinden soyulan, aşağılık duygusuna kapılan ve havasına uyan kimse hakkında verdiği misali hatırlatıyor. Allah Teala diyar ki:
“Onlara o kimsenin haberini oku ki kendisine ayetlerimizi vermiştik de, o, bunları inkar ederek imandan çıkmşıtı. Böylece şaytan onu orkasına takmışda azgınlardan olmuştu. Eğer dileseydik, o kimseyi, bu ayetlerle iyiler derecesine yükseltirdik. Fakat o, aşağılığa saplandı ve havasına uydu. İşte bunun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. Ayetlerimizi yalanlayanların hali işte böyledir. Ey Resulüm, sen hadiseyi kafirlere anlat. Olur ki gereği gibi düşünürler. Ayetlerimizi yalanlayıp ancak kendi nefislerine zulmeden topluluğun hali ne kötüdür”(Araf: 7/175-177)