- İnsanın Birbirleriyle Alakaları

Adsense kodları


İnsanın Birbirleriyle Alakaları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Tue 9 August 2011, 10:04 am GMT +0200
İNSANLARIN BIRBIRLERIYLE ALAKALARI


Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayetle, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Kim dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı müminden giderirse, Allah da kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir, kim zorda kalana kolaylık sağlarsa, Allah’da ona dünya ve ahirette kolaylık sağlar, kimbir müslümanın ayıbını örterse, Allah’da dünya ve ahirette onun ayıbını örter, kul kardeşinin yardımında oldukça Allah’da kulun yardımındadır, kim ilim arayarak bir yola koyulursa, Allah ondan dolayı ona cennete gidecek yolu kolaylaştırır, hangi kavim Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okurlar ve aralarında onu ders yaparlarsa muhakkak üzerlerine sekine iner (huzur) onları rahmet kuşatır, melekler kuşatır, Allah onları kendi katındakiler içerisinde zikreder, kimin ameli kedisini yavaşlatmışsa nesebi (soyu) ona hız vermez.” Bunu Müslim tahric etti.1

Bu hadisi Müslim A’meş rivayetinden tahric etti, o da Ebu Salih’den, o da Ebu Hureyre’den rivayet etti. Hafızlardan bir çoğu tahricine itiraz etti. Ebu’l Fadl el-Her avi ve Darekutni onlardandır, çünkü Esbat bin Muhammed onu A’meş’ten rivayet etti dedi ki: Bana Ebu Salih’ten anlatıldı.2 A’meş’in Ebu Salih’ten işitmediği ve kendisine kimin anlattığını zikretmediği anlaşıldı,Tirmizi ve başkası bu rivayet tercih etti, A’meş’in ashabının  bazısı hadisin metninde ziyade yapılar. S: 180 “Kim Allah için mümini affederse kıyamet günü Allah’da onun ayak kaymasını geçiştirir.”1

Bunu Sahihayn ibni Ömer’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu teslim etmez, kim  müslüman kardeşinin ihtiyacında olursa Allah da onun ihtiyacında olur, kim bir müslümandan sıkıntıyı giderirse Allah da kıyamet gününü sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir, kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun  ayıbını örter.”2 Taberani Kab bin Ucra’dan Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: “Kim müminin sıkıntılarından bir sıkıntılarından bir sıkıntı giderirse, Allah da kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntı ondan giderir, kim bir müminin avretini (ayıbını) örter, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter, kim bir müminden bir sıkıntı giderirse, Allah da onun sıkıntısını giderir.”

İmam Ahmed Mesleme bin Muhalled’den, tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu tahric etti: “Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah’da dünya ve ahirette onun ayıbını örter, kim bir sıkıntılıyı kurtarırsa, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntılarından bir sıkıntıyı örter, kim kardeşinin hacetinde olursa Allah’da onun hacetinde olur.”4 “Kim mümine dünya sıkıntılarından bir  sıkıntdan dolayı nefes aldırırsa, Allah da ona kıyamet sıkıntılarından birinden dolayı ona nefes aldırır.” Bu cezanın amel cinsine göre olduğunu gösteriyor, bu manada naslar çoktur, Peygamber (s.a.v.)’in şu şözü gibi: “Allah ancak kulalrından merhametlilere merhamet eder.”5

 

(1)Hadis sahihtir, Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi (1931, 1425, 2946), ibni Mace, Darimi, Beğavi ve ibni Ebi fieybe tahric etti (Camiu’l Usul: 7/360).

(2) Ebu Davud ve Tirmizi tahric etti (1931, 1425).

(1) Sahihtir, Ebu Hureyre’den Ahmed, Ebu Davud, ibni Mace ve Hakim tahric etti, ibni Hibban doğruladı (Camiu’l Usul: 1/3717.

(2) Sahihtir, ibni Ömer’den Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Tirmizi tahric etti (1426) ve dedi ki: Hadis hasen, sahih, gariptir.

(3) Taberani ve Evsat ve Kebir de tahric etti, Heysemi Mecma’da dedi ki: (8/193) Senedinde fiuayb Beyaul Enmat var, o mechuldür.

(4) Yine Taberani Kebir ve Evsat’ta Muhammed bin Sirin’den, Ahmed munkatı’ bir isnatla Abdulmelik bin Umeyr’den tahric etti, o da Münib’ten, o da amcasından şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber (s.a.v.)’in ashabından birine ulaştı, o da Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bir adamdan Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti (Mecmau’z Zevaid: 1/134).

(5) Sahihtir Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve ibni Mace tahric etti (Neylü’l Evtar: 4/99) mevzusunda çok hadis vardır. (Terğib ve Terhib: 3/201-202.)

Ve: “Allah dünya insanlara azap edenlere azap eder.”1 Kürbet: Sahibini sıkıntıya düşüren büyük şiddettir, tenfis ise: Ondan bunu hafifletmektir, boğulmuşa nefes aldırmaktan alınmıştır, sanki nefes alıncaya kadar boğazını gevşetiyor, tefric bundan daha büyüktür, o da sıkıntıyı tamamen gidermektir, ondan sıkıntıyı giderince endişe ve kederi gider, tenfisin mükafatı tenfis, tefricin mükafatı tefrictir, ibni Ömer hadisinde olduğu gibi, bu ikisi Kab bin Ucra hadisinde bir arada zikredildi.

Tirmizi Ebu Said el-Hudri’den merfu olarak tahric etti ki: “Hangi bir mümin açlık üzerine bir mümini doyursa kıyamet günü Allah ona cennet meyvelerinden yedirir, hangi bir mümin susuzluk üzere bir mümini sulasa, kıyamet günü Allah onu rahigi mahum’dan sular, hangi bir mümin çıplak  üzere bir mümini giydirirse,  Allah ona cennet hudrundan giydirir” bunu imam Ahmed merfuluğundan şüphe ederek tahric etti, denildi ki: Sahih olan merfuluğudur.2

İbni Ebi’ddünya3 ibni Mesud’a isnatla şöyle dediğini rivayet etti: “Kıyamet günü insanlar hiç olmadıkları gibi çıplak, aç, susuz, ayakta dikelmiş vaziyette haşrolunacaklar, kim Allah için (dünyada) giydirmişse Allah onu giydirir, kim Allah için yedirmişe Allah ona yedirir, kim Allah için sulamışsa Allah onu sular, kim Allah için affetmişe Allah az ze ve celle onu affeder. “Beyhaki Enes’ten merfu olarak tahric etti ki: “Cennet ehlinden bir adam kıyamet günü cehennem ehline bakar, cehennem ehlinden bir adam ona seslenir:

“Ey filan beni tanıyormusun?” der ki:

“Hayır vallahi, ben seni tanımıyorum, sen kimsin?” der ki:

“Senin bana dünyadayken uğradığın ve benden bir içimlik su istediğin ve seni sulayan kimseyim” der ki:

“Tanıdım” der ki:

“Bundan dolayı rabbın katında bana şefaat et” dedi ki: Allah’tan ister ve der ki:

“Onun hakkın da beni şefaatçi kıl, o şahıs için emir verir ve onu cehennemden çıkarır.”4

“Kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntı.” Dünya ve ahiret sıkıntılarından demedi, kolaylaştırma ve ayıbı örtmede buyurduğu gibi. Buna münasebet olarak denildi ki: Çünkü sıkıntılar: Büyük şiddetlerdir, S: 182 bu dünyada herkesin başına gelmez, zorluk ve örtülmeye ihtiyaç duyulan ayıplar buna muhaliftir, çünkü herkesin başına gelir, velevki mühim hacetlere karşı zorluk bile olsa.

Denildi ki: Çünkü dünya sıkıntıları ahiret sıkıntılarına oranla hiçbir şey gibidir, Allah sıkıntıları gidermenin mükafatını kadında biriktirdi, ta ki onunla ahiret sıkıntıları gidermenin mükafatını katında biriktirdi, taki o nunla ahiret sıkıntılarını gidersin. Buna Peygamber (s.a.v.)’in şu sözü delildir: “Allah evvelkileri, onlarınkileri bir tepede toplarl çağırıcıyı duyarlar ve gözler onları görür, güneş onlara yakınlaşır, insanlara rahat gösteremeyecekleri tahammül edemeyecekleri  keder ve tasa gelir, insanlar birbirine derler ki: “Size geleni görüyor musunuz? Rabbınız katında size şefaat edecek birine bakıyor musunuz?” ve şefaat hadisini zikretti, manasını Buhari ve Müslim Ebu Hureyre’den tahric etti.1

Sahihayn Ayşe’den (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’den şöyle rivayet ettiğini tahric etti:

“Ayak yalın, çıplak ve sünnetsiz olarak haşr olunacaksınız” dedi ki: Dedimki:

“Ya Rasulullah kadınlar ve erkekler birbirine bakarlar?” Buyurdu ki:

“Durum kendilerini bununula ilgilendirmesinden daha şiddetlidir.”2 Buhari ve Müslim ibni Ömer’den tahric etti, o da Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti ki: “Allah’ın şu kavli hakkında buyurdu ki: (İnsanlar o gün alemlerin rabbının huzurunda  divan duracaklardır) (Mutaffifin: 83/6): Onlardan biri teri kulaklarının yarısına kadar olduğu halde kalkacaktır.”4 Ebu Hureyre’den tahric ettiler, o da Peygamber (s.a.v.)’den şöyle dediğini rivayet etti: “Kıyamet günü insanlar terleri yetmiş zira (arşın) gidinceye kadar terler, sonra onlara (terlere) gem vurur (Allah) ta ki kulaklarına ulaşır”, bunun lafzı Buhari’nin dir, Müslim’in lafzı ise: “Ter yerde yetmiş zira gider, o insanların ağızlarına ve ya kulaklarına ulaşır.”6

 

(1) Sahihtir, Hişam bin Hakim bin Hizam’dan Müslim, Ebu Davud tahric etti, ibni Hibban doğruladı (Camiu’l Usul: 12/335).

(2) Tirmizi tahric etti (2451), Ahmed, Ebu Davud tahric etti, senedin de Atiyye el-Avfi var, o Ebu Said el-Hudri’den rivayet etti, Tirmizi dedi ki: Bu yanımızda en sahih veya sahihe en fazla benzeyenidir.

(3) İstınail maruf kitabında ibni Mesud’a mevkuf olaraktahric etti (Terğib ve Terhib: 2/66.)

(4) EbuYa’la tahric etti, Heysemi Mecma’da: (10/382) dedi ki: Senedinde Ebu Ali bin Ebu Sare var, o metrüktür.

(1) Sahihtir, Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi Ebu Hureyre’den tahric etti (Camiu’l Usul: 11/138).

(2) Sahihtir, Buhari, Müslim, Nesai Ayşe’den tahric etti (Camiu’l Usul: 11/97) manasında başka bir ibni Abbas’tan Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai’nin tahric ettiği hadis var (aynı kaynak S: 96).

(5) Sahihtir Buhari, Müslim ve Tirmizi ibni Ömer’in kölesi Nafi’den Tirimizi merfu ve mevkuf olarak rivayet etti (Camiu’l Usul: 11/98.

(5) Sahihtir Buhari, Müslim Ebu Hureyre’den tahric etti, manasında Müslim veTirmizi’nin Mikdad bin Esved’den tahric ettiği hadis vardır (Camiu’l Usul: 11/98-99).

Müslim1 Mikdad’dan tahric etti, o da Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Güneş kullara bir mil veya iki mil oluncaya kadar yaklaşır, güneş onları eritir, amellerine göre ter içinde olurlar, kimi topuğuna kadar (ter) alır, kimini dizlerine kadar alır, kimini kemer yerine kadar alır, kimini dizginler (ağzına kadar alır)” İbni Mesud dedi ki:

“Kıyamet günü yeryüzü tamamen ateş olur, cennet onun arkasındadır, onun bardaklarını ve memeleri yeni çıkmış hurilerini görürsün, adam yerde teri bir boy olana kadar terler, sonra yükselir burnuna kadar yükselir ve ona hesap dokunmaz” dedi ki:

“Bu nedendir, ey Ebu Abdurrahman” dedi ki:

“İnsanların kendilerine yapılanı gördüklerindendir.”3 Ebu Musa dedi ki: Kıyamet günü güneş insanların başları üzerinde olur,amelleri ya onları gölgelendirir, ya da güneş altında bırakır.

Müsned’de4 Ukbe bin Amir’den merfu olarak rivayet edildi ki: “İnsanlar arasında hüküm verilinceye kadar kişi sadakasının gölgesi o altındadır.” “Kim zorda  kalmış birine kolaylık sağlarsa, Allah da dünya ve ahirette ona kolaylık sağlar.” Yine bu zorluğun ahirettede olacağına işarettir. Allah kıyamet gününü zor bir gün olarak vasfetti, kafirlere kolay değildir diye vasfetti, bu başkalarına karşı kolay kıldığına delildir ve buyurdu ki: (Kafirler içinde pek çetin bir gündür)5 mal bakımından zorda kalmışa dünyada kolaylık iki şekilde olur: Ya kolaylık zamana kadar mühlet vermekle ki bu vaciptir, Allah Teala buyurdu ki: (Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek (gerekir))6 bazan da eğer borçlu ise borcunu affetmekle veya zorluğunu giderecek bir şeyi vermekle olur, her iki büyük bir fazilettir. Sahihayn’de Ebu Hureyre Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Bir tüccar insanlara borç veriyordu, darda kalan birini görse, çocuklarına derdi ki: Onu geçiştiriniz, belki Allah da bizi geçiştirir, bunun üzerine Allah onu geçiştirdi (affetti)7.

S:184 Sahihayn’de Huzeyfe ve Ebu Mesud el-Ensari Peygamber (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim: “Bir adam öldü ve ona denildi ki: Allah seni hangi sebebten bağışladı? Dedi ki: İnsanlara satış yapıyordum güçlük çekeni (borcunu) affediyordum, eli geniş olana da hafifletiyordum” bir rivayette de buyurdu ki: “Eli dar olana bakıyordum ve sikkeyi affeiyordum veya dedi ki: Nakiti (affediyordum) bunun üzerine bağışlandı.”1 bunu Müslim  Ebu Mesud’dan tahric etti.2 O da Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti.

Onun hadisinde Allah buyurdu ki: “Bu hususta biz ondan daha müstehakız, onu bağışlayın”, yine Katade’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Kıyamet gününün sıkıntısından Allah’ın kendisini kurtarması kimin hoşuna giderse, zorda olana nefes aldırsın veya ondan zorluğu kaldırsın.”2 Yine Ebu’l Yeser’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ettiğini tahric etti: “Kim eli dara mühlet verir veya alacağını bağışlarsa, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Allah onu arşının gölgesinde gölgelendirecektir.”4

Müsned’de5 ibni Ömer’den rivayet edildi, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim duasına icabet edilmesini veya sıkıntısının giderilmesini istiyorsa sıkıntılıdan sıkıntıyı gidersin.” “Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıbını örter” bu manada naslar çoktur. İbni Mace6 ibni Abbas’tan tahric etti ki, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim müslüman kardeşinin avretini örterse, kıyamet günü Allah da onun avretini örter, kim müslüman kardeşinin avretini açarsa, Allah da onun avretini açar, hatta evinde bile yüzüne vurur.”

 

(1) Bu Tirmizi’nin lafzıdır, Müslim’in lafzı şudur:“Kıyamet günü güneş yaratıklara yakınlaştırılır, hatta onlara bir mil kadar olur..” (Camiu’l Usul: 11/98-99).

(2) Taberani “Ba’s”ta tahric etti. Hafız ibni Hacer’in Fethu’l Bari’de zikrettiği gibi isnadı kuvvetlidir.

(3) Ahmed Müsned’inde, Hakim Ukbe bin Amir’den tahric etti ibni Hibban doğruladı. (Fethu’l Kebir: 2/322).

(4) Furkan: 25/26

(5) Bakara: 2/280

(6) Sahihtir, Buhari, Müslim ve Nesai tahric etti. (Terğib ve Terhib: 2/42, 563-564) Onun rivayetinde Müslim Huzeyfe’ye mevkuf ve Ukbe ve Ebu Mesud’dan merfu olarak rivayet etti.

(2) Müslim sahihinde tahric etti.

(3) Müslim sahihinde tahric etti(Muhtasaru Müslim:964.

(4) Müslim ve Ahmed Ebu’lYeser’den tahric etti, son cümle Ebu Nuaym’ın Hilye’inde: (2/19-20) var, Taberani Kebir’de, fiihab ve Kudai Müsned’inde (Muhtasaru Müslim: 1537, Camiu’s Sağir ve fezul kadir).

(5) Hadis hasendir, Ahmed Müsned’de tahric etti, Heysemi dedi ki: Adamları güvenilirdir.

(6) İbni Mace güzel bir isnatla tahric etti, Busiri isnadında söz olduğunu söyledi, senedinde Muhammed bin Osman bin Afvan el-Cümahi var o zayıful hadistir, hakikatta hadis sahihtir, Müslim ve sünen ashabı rivayet etti. (Terğib ve Terhib: 3/239-340).

İmam Ahmed Ukbe bin Amir’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kim dünyada müminin avretini örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”1 Selefin birinden şöyle dediği rivayet edildi: Ayıbı olmayıp, insanların ayıbını zikreden bir topluluk gördüm, insanlarda onlar için ayıplar zikrettiler, ayıbı olup, insanların aybını geçiştiren topluluk gördüm, onların ayıpları da unutuldu. Bu hadisin şahidi, Ebu Berze el-Eslemi hadisidir, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ey diliyle iman edipte, imanın kalbine girmediği topluluk, müslümanları gıybet etmeyiniz ve onların avretlerini (ayıplarını) takip etmeyiniz, çünkü kim onların ayıplarını takip etse, Allah da onun ayıbını takip eder, Allah kimin ayıbını takip ederse evinde mahcup eder.” Bunu imam Ahmed ve Ebu Davud2 tahric etti.Tirmizi bunu mana olarak ibni Ömer’den tahric etti.3

Bil ki, insanlar iki çeşittir: Birincisi: Hali gizli olup, masiyetlerden bir şeyi bilinmeyendir, eğer bir ayak kayması, hata vaki olsa onu açığa çıkarmak ve onu konuşmak caiz olmaz, çünkü o haram kılınmış gıybettir, bunun hakkında çok naslar variddir, hakkında Allah Teala buyurdu ki: (İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulamayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır)5 Murad: Müminden vaki olan veya beri olduğu halde itham edilmiş olduğu bir kötülüğü yaymaktır, ifk hadisisende olduğu gibi. Salih vezirlerden iyiliği emreden biri dedi ki: Asileri gizlemeye çalış, çünkü onların isyanlarının ortaya çıkması islam ehli için ayıptır, işlerin en iyisi ayıpları gizlemektir, bunun misali tevbe ederek ve pişmanlık duyarak ve açıklamadan had gerektiğini ikarar eden ve açıklama talep edilmeyen, Peygamber (s.a.v.)’in Maiz ve Ğamidi’ye emrettiği gibi dönüp nefsini gizlemesini emrettiği gibidir.5 S: 186 Yine: “Bir hadde isabet ettim onu bana tatbik et.”1 diyenden de açıklama talep etmedi. Bu suçlunun tutulup, ona şefaat edilip imama suçun ulaştırılmaması gibidir. Buna benzer Peygamber (s.a.v.)’den şu hadis rivayet edildi: “Güzel halli olanların ayak kayanlarını affedin.” Bunu EbuDavud ve Nesai Ayşe’den tahrici etti.2 İkincisi: İsyanlarla şöhret bulmuş ve açıkça yapan kimsedir ki, işlediği şeye aldırmaz, kendisine denilene de aldırmaz, bu kimse fıskını açıklayan facirdir, ona gıybet yoktur (gıybeti caizir), Hasan-ı Basri ve başkasının ifade ettiği gibi, bu gibisinin durumunu söylemekte sakınca yoktur, ta ki had gerçekleşsin.

Bunu ashabımızın bazısı açıkça ifade etti, Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisini de delil gösterdi: “Ey Üneys şunun karısına git eğer itaraf ederse, onu recmet”3 buna yakalandığı zaman şefaat edilmez, velevki durumu sultana ulaşmamış olsun, terkedilir ta ki had ona uygulansın, ona benzeyenlerde korksun ve aynı şeyi yapmasın. Malik dedi ki: Eğer bir kimsenin insanlara eziyet ettiği bilinmiyor, ancak imama ulaşmamış ayak kayması varsa, ona şefaat etmekte bir sakınca yoktur, fakat şer ve fesatla biliniyorsa, ona kimsenin şefaat etmesini istemem, fakat o kimse terkedilir, ta ki had cezası uygulansın, bunu ibnül Münzir ve başkaları hikaye etti. İmam Ahmed fasıkların sultana iletilmesini her halukarda çirkin gördü, şundan dolayı çirkin, çünkü sultanlar hadleri gereği gibi uygulamıyorlar (genellikle), bunun için dedi ki: Haddi uyguladığını biliyorsan ona ilet, sonra bir adama vurduklarını ve öldüğünü zikrettiler, yani öldümesi caiz olmadığı halde, bir kimse birinci vuruştan tevbe etse, efdal olan kendisiyle Allah arasında olanı gizleyip ondan tevbe etmesidir.

İkinci vuruş ise: Denildi ki: Bu da böyledir, denildi ki: Evla olan imama gelip nefsinin suçunu itiraf edip, haddin uygulanıp temizlenmesidir.

 

(1) Ahmed müsendinde tahric etti, Heysemi’nin mecma’da: (1/134) zikrettiği gibi isnadı munkatıdır.

(2) Sahihtir, Ahmed, Ebu Davud tahric etti, Ebu Ya’la Bera’dan güzel bir isnatla rivayet etti (Terğib ve Terhib: 3/240).

(3) Hasendir, Tirmizi süneninde (2033) tahric ettivedediki:Hadis hasen, gariptir, fakat ibni Hibban sahihledi.

(4) Nur: 24/19

(5) Tahrici önce geçti, Maiz kıssasını Ebu Hureyre’den Ahmed, ibni Mace ve Tirmizi tahric etti ve dedi ki: Hasendir (Neylülevtar: 7/109).

(1) Bu ibare Ebu’l Yüsr Kab bin Ömer’indir (Neylülevtar: 7/101) Ona benzer Ebu Hureyre’den Ebu Davud ve Darekutni’nin tahric ettiği rivayet vardır (Neylülevtar: 7/99).

(3) Hadis hasendir, Ahmed Müsned’inde, Buhari Edebül müfred’de: (465) ve Ebu Davud ve Nesai tahric etti (Feyzul kadir) Buhari (Hudud).

(3) Bu zina eden işçinin kısasıdır, Ebu Hureyre’den cemaat tahric etti (Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve ibni Mace) (Neylülevtar: 7/86).

“Kul kardeşinin yardımında oldukça Allah da kulun yardımındadır” İbni Ömer hadisinde: “Kim kardeşinin ihtiyacında olursa, Allah da onun ihtiyacında olur”da önce yirmi beş ve yirmi altıncı hadisin şerhi geçti, orada ihtiyaçları giderme ona koşmayla ilgili fasıl geçti. Taberani1 Ömer’den merfu olarak tahric etti ki: “Amellerin en faziletlisi: Müminin kalbine sevinç girdirmektir, çıplaklığı halinde giydirmenle veya açken doyurmanla veya ihtiyacını gidermenle.”

Hasan-ı Basri ashabından bir topluluğu bir adamı ihtiyacını gidermek için gönderdi ve onlara dedi ki: Sabit el-Bünani’ye uğrayın ve beraberinize alın Sabit’e geldiler, ben itikaftayım dedi, Hasan’a döndüler, ona haber verdiler, o dedi ki: Ey A’meş sen müslüman kardeşinin ihtiyacına yürümen hac üstüne hac yapmandan senin için daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun, deyiniz, bunun üzerine Sabit’e döndüler, itikafını terketti ve onlarla beraber gitti.

İmam Ahmed2 Habbab bin Eret’in kızından şöyle dediğini tahriç etti: Habbab bin Seriyye içinde çıktı, Peygamber (s.a.v.)’de bize gelip gidiyordu, hatta bizim dişi keçimizin sütünü bir kap içerisine sağdı, sütü taşıncaya kadar doluyordu, Habbab gelince, onu kendisi sağdı, sütü eski haline döndü (Rasulullah’ınki gibi süt olamadı).

Ebu Bekir bir mahallenin konyunlarını sağıyordu, halife olunca onlardan bir cariye dedi ki: fiimdi artık sağmaz, Ebu Bekir dedi ki: Beni daha önce yapmakta olduğum şeyi girdiğim hiçbir şeyin değiştirmemesini ümit ediyorum veya buna yakın birşey görüyorlardı, erkekler bir tarafa gidince, kadınlar süt sağacak kimseye ihtiyaç duyuyorlardı, Peygamber (s.a.v.)’in bir topluluğa şöyle dediği rivayet edilir: “Bana kadının sağdığı sütü içirmeyiniz.”3

S: 188 Ömer dul kadınların yanına gidip geliyor, onlara gece su çekiyordu. Talha onu bir kadının evine girerken gördü, Talha onu bir kadının evine girerken gördü, Talha da gündüzün girdi, birde ne görsün yatalak kör bir ihtiyar kadın, ona bu adamın ne yaptığını sordu? Dedi ki: “Bu şu zamandır beri yanıma gelir gider, işlerimi düzenler, tuvalet ihtiyacımı halleder.” Talha dedi ki: “Annen seni kaybetsin ey Talha, Ömer’in ayıbını mı araştırıyorsun.”1

Ebu Vail her gün mahallenin ihtiyar kadınlarını dolaşıyor, gerekli ihtiyaçlarını satın alıyordu. Mücahid dedi ki: İbni Ömer’e hizmet edeyim diye yolculukta arkadaşlık ettim, o bana hizmet ediyordu2 salihlerden çoğu yolculukta hizmeti kendisinin yapmasını şart koşuyordu.

Bir adam cihadda ibr topluluğa arkadaşlık etti, onlara hizmet etmeyi şart koştu onlardan biri yüzünü veya elbisesini yıkayacak olsa, bu benim şartımdı, diyor ve onu kendisi yapıyordu, adam öldü, yıkamak için soydular, elinde bir gördüler:Cennet ehlindendir, baktılar ki yazı deri ile et arasındadır.

Sahaihayn’de Enes’ten şöyle dediği rivayet edildi: “Peygamber (s.a.v.)’le beraber yolculuktaydık, bazımız oruçlu, bazımız oruçsuzdu, dedi ki:“Sıcak bir günde bir yere indik, en fazla gölgelenenimiz elbiseli olandı, bazısı eliyle güneşten korunuyordu” dedi ki: “Oruçlular düştü ve oruçlu olmayanlar kalktı, binalar yaptılar, binekleri suladılar, Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Bu gün sevabı oruçsuzlar götürdü.”3

Eslem (kabilesinden) bir adamdan rivayet edilir ki: “Seferlerinin birinde Peygamber (s.a.v.)’e bir yemek getirildi, ondan kendisi ve ashabı yedi, Eslemi elini kapattı, Rasulullah (s.a.v.):

“Senin neyin var?” dedi,

“Ben oruçluyum” dedi.

“Seni buna sevkeden nedir?” buyurdu, dedi ki:

“Benimle benimle seyahat edip bana hizmet eden iki oğlum var” buyurdu ki:

“Hala onların sana üstünlüğü var.”

Ebu Davud’un mürsellerinde4 Ebu Kılabe’den rivayet edildi ki: Rasulullah (s.a.v.)’in ashabından bir gurup insanlar geldi.

 

(1) Taberani Evsat’ta tahric etti, Heysemi Mecma’da: (3/130) dedi ki: Senedinde Muhammed bin Beşir el-Kindi var, o zayıftır. Bunun şahidleri de vardır, Beyheki’nin fiuab’ta ve ibni Ebiddünya’nın Ebu Hureyre’den tahriç ettiği bunlardandır, ibni Adiy ibni Ömer’den şu lafızla tahric etti: “Amellerin en üstünü: Mü’min kardeşine sevinç vermendir veya onun borcunu ödemen, veya ona ekmek yedirmendir.” Süyuti bunu zayıf gördü, Münavi Feyzul Kadir de dedi ki: (2/26) El hasıl şahidleriyle birlikte hasendir.

(2) Ahmed ve Taberani tahriç etti,Heysemi Mecma’da: (8/312) dedi ki: İçerinsinde bilmediğim cemaat var.

(1) Ebu NuaymHilye’de: (1/48) şu lafızla tahriç etti: “Ömer’in tökezlemelerini mi araştırıyorsun.”

(2) EbuNuaym Hilye’de tahriç etti: (3/285-286).

(3) Sahihtir,Buhari Müslim veNesai tahriç etti (Camiu’l Usul: 7/259) Cabir, Ebu Saidi Hudri ve ibni Abbas’tan rivayet edilen Mekke fethindeki Peygamber (s.a.v.)’in iftarı hadisi bunu destekliyor. (Neylülevtar: 4/226-227).

(4) Rakam 306 adamları güvenilirdir.

Kendilerinin bir arkdaşlarını övgüde bulunuyorlar, dediler ki:

“Kesinlikle filan gibisini görmedik, hangi yürüyüşte olsa okumadadır, hangi yere insek namazdadır” buyurdu ki:

“Onun geçimini kim sağlıyordu, hatta devesini veya hayvanın kim yemliyor? dedi. Dediler ki:

“Biz” buyurdu ki:

“Hepiniz ondan daha hayırlısınız.”

“Kim bir yola koyulur ve ilim ararsa, Allah ona cennete gidecek yolu kolaylaştırır.” Bu manayı Ebu Davud Peygamber (s.a.v.)’den rivayet etti.1 İlim aramak için bir yola gitmek, buna hakiki yola gitmek girer, alimlerin meclisine ayaklarla yürümek gibi, ve ilim elde edecek manevi yolda girer, ezberleme, ders, müzakere, mütaala, yazı ve anlama vb. gibi ilme ulaşacak manevi yollar gibi.

“Allah ona cennet gidecek yolu kolaylaştırır” bununla talep ettiği ilmi ona kolaylaştırır manası da murad edilebilir, çünkü  ilim cennete ulaştıracak yoldur bu Allah Teala’nın şu kavli gibidir: (Andolsun biz Kuran’ı öğüt alın son diye kolaylaştırdık (ondan) öğüt alan yok mu?) (Kamer: 54/17) Selefin biri3 dedi ki: İlim isteyen yok mu kendisine yardım edilir.

Yine faydalanıp gereğince amel etmek ve Allah’ın rızasını kasdeterek ilim talep edene Allah kolaylaştırır, hidayetine ve bununla da cennete girmesine sebep olur.

Allah ilim talebinden dolayı faydalanacağı başka ilimleri de kolaylaştırabilir, o da cennete ulaştırıcı olur, denildi ki: Kim bildiğiyle amel ederse bilmediği kendisine öğretilir, denildi ki: Hasenin sevabı sonrasında bir hasenedir. Buna Allah Teala’nın şu kavli delildir: (Allah doğru yola gidenlerin hidayetini artırır.)4

Belki buna kıyamet günü cennetin görülen yolu -o sırattır-nun kolaylaştırılması da girer ondan önce ve sonraki sıkınların kolaylaştırılması da girer. Faydalanmak için ilim talep eden bunlar kolaylaştırmıştır, çünkü ilim en yakın yoldan Allah’a işaret ediyor5 bildiriyor kim O’nun yoluna girer ve sapmazsa, Allah’a ve cennete en kısa ve kolay yoldan ulaşır. Ona dünya ve ahiriette cennete ulaştıracak yollar kolaylaşır. Allah’ın rasullerini gönderdiği ve kitabını indirdiğidir, onunla cehalet, şüphe ve şekler karanlığında yol bulur, bunun için Allah kitabını nur diye isimlendirdi, çünkü karanlıklarda onunla yol bulunur.

Allah Teala buyurdu ki: (Gerçekten size bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yoluna götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru yola iletti) (Maide: 5/15-16) Peygamber (s.a.v.) ilim taşıyıcılarını karanlıklarda kendileriyle yol bulan yıldızlara benzetti.2

Müsned’de3 Enes Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet etti: “Yeryüzünde alimlerin misali gökteki yıldızların misali gibidir. Onlarla deniz ve karanın karanlıklarında yol bulun, yıldızlar sönünce yol bulanların sapması yakın olur yeryüzünde ilim kalmaya devam ettikçe insanlar hidayettedir” ilmin kalması onu taşıyanların kalmasıyladır, onu taşıyanlar giderse kim onunla yaşayacak. İnsanlar sapıklığa düşer, Sahihayn’de Abdullah bin Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti:“Allah ilmi insanların göğüslerinden sökmekle ortadan kaldırmaz, fakat alimleri ortadan kaldırmakla saldırır, alim kalmayınca, insanlar cahil reisler edinirler, (cahil reisler) soru sorulur, ilimsiz fetva verirler, saparlar ve saptırırlar.”4

Peygamber (s.a.v.) bir gün ilmin kaldırılışını zikretti ve ona denildi ki:

“İlim nasıl gider, biz Kuran okuduk ve kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okuttuk?” Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

 

(1) Sahihtir, Ebu Davud ve ibniMace tahriç etti, ibni Hibban doğruladı (Tergib ve Terhib:1/93-94).

(3) O matarul Verrak’tır, Ebu Nuaym Hilye’de. (3/76) ve Taberi tefsirinde tahriç etti: (27/57).

(5) Muhammed: 47/17

(1) Maide: 15-16) (İbni Adiy Ali’den benim ve peygamberlerin varisleridir) bu zayıftır (Camiussağir).

(3) Ahmed Müsned’de senedinde Rüşdin bin Sad bulunduğundan dolayı zayıf bir isnatla tahriç etti.

(4) Sahihtir, Buhari, Müslim ve Tirmizi tariç etti: (2654) (Camiulusul: 9/23 vesonrası).

“Bu Tevrat ve İncil yahudi ve hristiyanların yanındaydı. Onlara ne faydası oldu?” Ubade bin Samit bu hadisten sordu ve dedi ki: Eğer istersen insanlardan ilk kaldırılacak ilmi sana haber veririm: Huşudur1 Bunu Ubade şunun için söyledi, çünkü ilim iki kısımdır: Birincisi: Meyvesi insanın kalbinde olan ilimdir, bu korkmayı,  saygıyı, tazimi, sevgiyi, ümidi, dua ve tevekkülü vb.yi gerektirecek Allah’ın isimlerini, sıfatlarını ve fiillerini bilmektir.İşte bu faydalı ilimdir, ibni Mesud dedi ki: Bir kısım topluluklar Kuran’ı okuyorlar gırtlarını geçmiyor, fakat kalbe girer ve orada kökleşirse faydalıdır.

Hasan dedi ki: İlim ikidir: Dildeki ilimdir, bu hadiste olduğu gibi Allah’ın Ademoğlu üzerindeki deilidir: “Kuran senin lehinde veya aleyhinde delildir”2 ve kalbte olan ilimdi, işte bu faydalı ilimdir.3

İkinci kısım: Dildeki ilmidir, hadiste olduğu gibi o Allah’ın Ademoğlu üzerindeki delildir: “Kuran senin lehine veya aleyhine delildir.” İlimden ilk kaldırılacak şey: Faydalı ilimdir, bu kalbe karışıp onu düzelten batın ilimdir, dil ilmi delil olarak alır, insanlar onu küçümser, gerğince ne onu taşıyanlar ne de başkaları amel eder, sonra taşıyıcılarının gitmesiyle o da gider, ancak mushaflarda Kuran kalır, manalarını, hududunu ve hükümlerini bilen kalmaz, sonra zaman geçer tamamen mushaflarda da kalblerde de birşey kalmaz, daha sonra kıyamet kopar, Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kıyamet ancak insanların şerlilerinin üzerine kopar”4 ve buyurdu ki: “Yeryüzünde Allah Allah diyen bir kimse kaldıkça kıyamet kopmaz,”5 “Hangi bir topluluk Allah’ı evlerinden birinde toplanır, Allah’ın kitabını okurlar ve aralarında onu ders yaparlarsa üzerlerine huzur iner ve rahmet onları kuşatır, melekler sarar ve Allah onları kendi katındakiler içerisinde zikreder” bu mescidlerde oturup Kuran okuma ve onu ders yapmanın müstehap olduğuna delildir.

Bu Kuran’ı öğrenilip öğretilmesi manasına yorumlandığı zaman böyledir, bunun müstehablığında ihtilaf yoktur, Buhari’nin sahihinde1 Osman (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Sizin en hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve onu öğreteninizdir.” Ebu Abdurrahman es-Sülemi dedi ki: İşte beni bu oturduğum yerde oturttu, Osman zamanında Kuran’ı öğretmişti, ta Haccac bin Yusuf’a yetişti.

Bundan daha genel bir manaya yorumlanırsa mescidlerde mutlak olarak Kuran’ı ders yapmak buna girer.

Peygamber (s.a.v.) bazen dinlenmek için Kuran okunmasını emrediyordu, ibni Mesud için emretti ve buyurdu ki:“Ben onu kendimden başkasından dinlemekten hoşlanıyorum.”2 Ömer okuyana kendisi ve ashabı için okumasını emrediyor, dinliyorlardı, bazan Ebu Musa’ya, bazan Ukbe bin Amire emredyordu.

İbni Abbas’a:

“Amelin hangisi daha üstündür?” denildi, dedi ki:

“Allah’ı zikretmektir hangi kavim Allah’ın evlerinden birinde otursa aralarında Allah’ın kitabını ders yapsalar melekler kanatlarıyla onları gölgeler, başka bir konuşmaya geçinceye kadar bu halüzereyken onlar Allah’ın misafiri olurlar merfu olarakta rivayet edilir mevkuf daha sahihtir.

Yezid er-Rakkaşi Enes’in şöyle dediğini rivayet etti: Sabah namazını kıldıkları zaman halka halka oturuyorlardı, Kuran’ı okurlar ve farzları, sünnetleri öğreniyorlardı, Allah’ı zikrediyorlardı. Atiyye Ebu Said el-Hudri’den rivayet etti, o da Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Hangi kavim sabah namazını kılar sonra namazgahlarında oturup Allah’ın kitabını alıp verenler ve onu ders yaparlarsaAllah kendilerine bağışlama dileyecek melekler gönderir, ta ki başka bir konuşmaya dalıncaya kadar (böyle olur).”

 

(1) Tirmizi tahriç etti (2655) ve dedi ki: Hadis hasen gariptir. Hakim ve Zehebi doğruladı bunu diğer hadisle de destekliyor, Ahmed ve Nesai’nin sahih bir isnatla tahriç etti Avf bin Malik hadisi,Ahmed ibniMace’nin tahriç edip Hakim’in doğruladığı Ziyad bin Lebid’in hadisi Taberani’nin Kebir’de güzel bir isnatla tahriç ettiği Ebu’dderda hadisi bunlardandır lafzı şudur:“Bu ümmetten ilk kaldırılacak şey huşudur, hatta huşulu göremezsin.” Taberani’nin fieddad bin Evs’ten şu lafızla tahriç ettiği hadiste ondandır:“İnsanlardan ilk kaldırılacak şeyhuşudur.” Bu mütabaatiyle makbuldür (Mecmau’z Zevaid: 2/136).

(2) Geçen Ebu Malik el-Eşari hadisinde variddir, yirmi üçüncü hadistir.

(3) Hasan’dan mürsel olarak, ibni Ebi fieybe ve ibni Abdilber: “Camiu beyanil ilm”de tahriç etti

(4) Hadis sahihtir Müslim Abdullah bin Mesud’dan bu lafızla ve Abdullah bin Amr’dan şu lafızla tahriç etti: “Kıyamet ancak yaratıkların şerlileri üzerine kopar.” (Camiu’lusul: 11/85). (Sahihtir. Enes binMalik’ten Müslim ve Tirmizi: (2208) tahriç etti. (Camiu’lusul: 9/381-382, 11/81).

(1) Sahihtir, Ali’den Buhari ve Tirmizi: (2909) Osman’dan Ahmed Ebu Davud, Tirmizi ve ibni Mace tahriç etti (Camiu’ssağır).

(2) Sahihtir. BuhariMüslim Ebu Davud, Tirmizi (3028) ve ibni Hibban sahihinde tahriç etti: (Muhtasaru Müslim: 2119).

Bu sabah namazından sonra Kuran’ı ders etmek için toplanmanın müstehablığına delildir, fakat Atiyye zayıftır.

Harb el-Kirmani Evzaiye isnadla rivayet etti ki: O sabah namazından sonra dersten soruldu, dedi ki:Buna Atiyyeoğlu Hasan haber verdi ki, bunu Dimeşk mescidinde ilk çıkaran Hişam binİsmail el-Mahzumi’dir Abdulmalik binMervan’ın halifeli zamanında çıkardı, inananlarda benimsedi.

Said bin Abdulaziz ve İbrahim bin Süleyman’a isnatla rivayet etti ki: O ikisi Beyrut’ta sabah namazından sonra Kuran’ı ders yapıyorlardı, Evzai’de bir değişiklik yapmadı.

Harb zikretti ki: O Dimeşk, Hıms, Mekke, Basra ehlini sabah namazından sonra kıraat için toplandıklarını gördü, fakat fiam ehli Kuran’ı topluca bir sureden yüksek sesle okuyorlar, Basra ve Mekke ehli toplanıyorlar, onlardan biri on ayet okuyor, insanlar susuyorlar, sonra diğeri on ayet okuyor, ta bitene kadar böyle oluyor. Harb dedi ki: Bütün bunlar güzeldir.

Malik fiam ehline karşı itraz etti. Zeyd bin Ubeyd ed-Dimeşki dedi ki: Bana Malik bin Enes dedi ki:

“Bana sizin halkalar şeklinde oturup okuduğunuz haberi ulaştı, ashabımızın yaptığı şeyi ona haber verdim.” Malik dedi ki:

“Bizim yanımızda muhacir ve Ensar var biz bunu bilmiyoruz” dedi ki:Dedim ki:

“Bu Tarif’tir” dedi ki:

“Tarif okuyan bir adamdır ve etrafında insanlar toplanıyor” dedim ki:

“Bu bizim görüşümüzden başkadır. Ebu Musab İshak bin Muhammed el-Feravi dedi ki: Enes bin Malik’in şöyle dediğini işittik:Sabah namazından sonra Kuran kıraatı için toplanmak bidattır, Rasulullah (s.a.v.) ashabı ve onlardan sonraki alimler bu hal üzere değildi, onlar namazı kılınca herkes kendi kendine okuyordu ve Allah’ı zikrediyordu, sonra birbirlerine konuşmadan ayrılıyorlardı, çünkü Allah’ın zikriyle meşgul oluyorlardı, bütün bunlar sonradan çıkarılmadır.

İbni Vehb dedi ki: Malik’i şöyle derken işittik:Mescidde kıraat önceki insanların işi değildi. Mescidde ilk bunu çıkaran Haccac bin Yusuf’tur, Malik dedi ki:Ben mescidde mushaftan bu okumayı kerih görüyorum, bütün bunları Ebu Bekir Nisaburi Malik’in menakıında rivayet etti.

S:194 Çoğunluk Kuran’ı ders yapmak için toplanmanın müstehablığına, ikir için toplanmanınmüstehablığına işaret eden hadislerlerle delil getirdiler, Kuran zikrin en faziletlisidir.

Sahihayn’de Ebu Hureyre peygmaber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Yollar dolaşıp zikir ehlini arayan Allah’ın melekleri vardır, Allah’ı zikreden bir topluluk bulurlarsa, hacetinize geliniz derler, dünya semasına kadar onları kanatlarıyla kuşatırlar -onlardan daha iyi bildiği halde-Rableri onlara sorar:

“Kullarım ne diyor?” Dedi ki:Derler ki:

“Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir, hamd ediyorlar ve seni tazim ediyorlar” buyurur ki:

“Beni görmüşler mi?” Derler ki:

“Hayır vallahi seni görmemişler” buyurur ki:

“Eğer onu görselerdi nasıl (olurdu)?” Derler ki:

“Eğer onu görmüş olsalardı ona karşı daha şiddetli hırslı olurlardı, onu daha şiddetli talep ederlerdi, ona daha fazla mrağbet ederlerdi” buyurdu ki:

“Onlar neyden sığınıyorlar?” derler ki:

“Cehennemden” dedi ki: Buyurur ki:

“Onu görmüşler mi?” Derler ki:

“Hayır vallahi ya Rab onu görmemişler” buyurur ki:

“Eğer görselerdi nasıl (olurdu)?” Derler ki:

“Eğer onu görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar ve ondan daha fazla korkarlardı, Allah Teala buyurur ki: Sizi şahid tutuyorum ben onları bağışladım, meleklerden bir melek der ki:

“İçlerinde filan onlardan değildi, ancak o ihtiyacı için gelmişti” buyurur ki:

“Onlar cülesadır onlar içinde kimse şaki (cehennem ehli, talihsiz) olmaz.”1

Müslim’in Sahih’inde2 Muaviye’den: Rasulullah (s.a.v.) ashabından bir halkaya geldi ve buyurdu ki:

“Sizi oturtan nedir” dediler ki:

“Oturduk Allah’ı zikrediyoruz, O’na hamdediyoruz, çünkü O bizi İslam’la hidayet etti ve onunla bize ihsanda bulundu, buyurdu ki:

“Allah adına sizi ancak bu şey mi oturttu?” dediler ki:

“Allah için bizi oturtan ancak budur” buyurdu ki:

“Ben sizi itham ettiğimden dolayı size yemin ettirmedim, fakat bana Cebrail geldi bana Allah’ın sizinle meleklere övündüğünü haber verdi.”

Hakim Muaviye’den şöyle dediğini tahric etti:3 Bir gün Peygamber (s.a.v.)’le beraberdim, mescide girdi, mescidde oturan bir topluluk gördü, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

“Sizi oturtan nedir?” dediler ki:

“Farz namazı kıldık. Sonra oturduk Allah’ın Kitab’ı ve Peygamber’in sünnetini müzakere ediyoruz.” Rasullah (s.a.v.) buyurdu ki:

“Allah bir şeyi zikrederse onu zikri büyük olur.” Bu manada çeşitli hadisler vardır, Allah’ın evinde oturup Allah’ın kitabını ders yapanların mükafatın dört şey olduğunu haber verdi, birincisi: Üzerlerine huzur iner.

 

(1) Sahihtir. Buhari, Müslim, Ahmed, Tirmizi: (3595) tahric etti. (Camiul usul: 5/237, Terğib ve Terhib: 2/401-402).

(2) Sahihtir, Müslim, Ahmed Tirmizi: (3376) ve Nesai tahric etti. (Terğib ve Terhib: 2/403).

(3) Hakim Müstedrek’te tahric etti ve Buhari ve Müslim’in şartı üzere doğruladı).

Sahihayn’de Bera bin Azib’ten şöyle dediği rivayet edildi: “Bir adam Kehf suresini okuyordu, yanında da at vardı, onu bir bulut sardı, dönüp yaklaşmaya başladı, at ondan ürkmeye başladı, sabahlayınca Peygamber (s.a.v.)’e geldi ve ona bunu zikretti, buyurdu ki: “O sekinedir, Kuran için indi”1

Yine o ikisinde Ebu Said’den rivayet edildi: “Üseyd bin Hudayr deve bağladığı yerde okurken atı dolaştı, sonra  bir daha yine okudu yine dolaştı, Üseyd dedi ki: “Yahya’yı çiğnemesinden korktum, oğlunu kastediyor. Dedi ki: Ona kalktım başımın üzerinde gölge gibi içinde lambalar gibi şeyler var, göğe çıktı sonra onu göremedim” dedi ki: Sabahleyin Peygamber (s.a.v.)’e gitti ve bunu ona zikretti buyurdu ki: “Bunlar meleklerdi seni dinliyorlardı, eğer okusaydın insanlar görürdü onlardan gizlenmezdi.” Lafız Müslim’indir.2

İbnil Mübarek Yahya bin Eyyub’den, o da Ubeydullah bin Zahr’dan, o da Sa’d bin Mesud’dan rivayet etti: “Peygamber (s.a.v.) bir meclisteydi, gözünü semaya kaldırdı, sonra gözünü aşağı yukarı etti sonra kaldırdı, Rasulullah (s.a.v.) bundan soruldu ve buyurdu ki: fiu kavim Allah’ı zikrediyorlardı -önündeki meclisi kastediyor- üzerlerine sekine indi kubbe gibi melekler onu taşıyordu, onlara yaklaşınca onlardan bir adam bir batıl şey konuştu, onlardan kaldırıldı” bu mürseldir.

İkincisi: Rahmetin kaplamasıdır, Allah Teala buyurduki: (Allah’ın rahmeti ihsan sahiblerine yakındır) (A’raf: 7/56)

S:196 Hakim Selman’dan tahric etti.1 Allah’ı zikreden bir topluluğun içindeydi, onlara Rasulullah (s.a.v.) uğradı ve buyurdu ki: “Siz ne söylüyordunuz, ben üzerinize inen bir rahmet gördüm ve onda bize ortak olmak istedim”

Bezzar2 Enes’ten tahric etti, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Allah’ın gezici melekleri vardır, zikir halkalarını isterler, onlara gelince onları kuşatırlar, sonra kılavuzların Rabbul İzzete gönderirler ve derler ki:

“Rabbimiz nimetlerini tazim eden kullarından bir kulların üzerine geldik ve onlar senin kitabını okuyorlar, Peygamberine salat ediyorlar,  dünyaları ve ahiretler  için senden istekte bulunuyorlar” Allah Teala buyurdu ki:

“Onları benim rahmetimle kuşatın” derler ki:

“Rabbimiz onlar için çok hatalı filan vardır, ancak onlarla yanyana olmuştur” Allah Teala buyurdu ki:

“Onları rahmetimle kuşatın.”

Üçüncüsü: Melekler onları kuşatır, bu zikrettiğimiz hadislerde zikr olunmuştur ve geçen Ebu Hureyre’nin şu hadisinde zikr olundu: “Onları kanatlarıyla dünya semasına kadar kuşatırlar.” İmam Ahmed’in rivayetinde de:3  “Bazısı bazısının üstüne yükselir, ta arşa ulaşıncaya kadar.” Halid bin Madan hadisi ref ederek dedi ki: “Allah’ın havada sema ve yeryüzü arasında yüzen melekleri vardır, zikir ararlar, Allah’ı zikreden bir kavim işitince derler ki: Allah sizi azıklandırsın, yavaş olun kanatlarını etraflarına yayarlar ta onlardan herbiri arşa çıkıncaya kadar” bunu Hallal sünnet kitabında tahric etti.4

Dördüncüsü: Allah onları kendi katındakilere zikreden. Sahihayn’e Ebu Hureyre Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “allah buyurur ki: Ben kulumun bana zannının yanındayım (kulum beni nasıl düşünürse ona öyle muamele ederim) beni zikredince onunla beraberim, beni kendi nefsinde zikrederse, bende onu kendi nefsimde zikrederim, eğer o beni bir topluluk içinde zikrederse, bende onu onlardan daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim.”5

 

(1)Sahihtir, Buhrai, Müslim ve Tirmizi tahric etti. (Camiul usul: 9/380).

(2) Buhari Üseyd bin Hudayr (r.a.)’den, Müslim Ebu Saidi Hudri’den, Humeydi Efradı Müslim’de Müsnedü Ebi Saidi Hudri’den irad etti, ondan önceki hadisi Efradı, Buhhari’nin müsnedi Üseyd bin Hudayr’den irad etti. (Camiul usul: 9/378-38).

 

(1)Hakim Müstedrek’inde tahric etti ve doğruladı, Zehebi ikrar etti.

(2) Ebu Nuaym Hilye’de: (6/268) Bezzar Zaide bin Ebirrakkad tarikinden tahric etti, o da Ziyad en-Nümeyri’den rivayet etti, Heysemi dedi ki: (Mecma’: 10/77) İkisi de zayıf olduğu halde güvenilir görüldü, buna göre isnadı güzeldir.

(3) Müsned’de: 2/358.

(4) Hadis mürseldir.

(5) Sahihtir, Buhari, Müslim, Tirmizi: (3598), Nesai ve ibni Mace tahric etti. (Terğib ve Terhib: 2/393-394).

Bu dört özellikler bütün Allah’ın zikri için toplananlar içindir, Müslim’in Sahih’inde Ebu Hureyre ve Ebu Saidi Hudri’nin Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet ttiği gibi: “Allah’ı zikir ehli için dört şey vardır:Onlar üzerine huzur iner, rahmet kuşatır, melekler kuşatır, Rab kendi katındakiler içinde onları zikreder.”1 Allah Teala buyurdu ki:(Beni zikrediniz bende sizi zikredeyim) (Bakara: 2/152) Allah’ın kulu zikretmesi yüce topluluk içinde melekler arasında onu övmesi ve onunla övünmesidir.

Rabi bin Enes3 dedi ki: Allah kendini zikredeni zikredicidir, şükrünü artırıcıdır, kendine küfredeni de azaplandırıcıdır. Allah Teala buyurdu ki:(Ey inananlar!Allah’ı çokça zikredin ve onu sabah akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder.)(Ahzab: 33/41-43) Allah’ın kula salatı:Onu melekleri arasında övmesi ve zikriyle şöhretlendirmesidir, Ebul Aliye’nin dediği gibi, Buhari bunu Sahih’inde5 zikretti. Bir adam Ebu Ümame’ye dedi ki: Rüyada gördüm ki sanki melekler sana salat ediyor, bu senin her girişinde, her çıkışında her kalkışında ve her oturuşunda böyleydi, Ebu Ümame dedi ki:Eğer siz de isterseniz melekler size de salat eder, sonra şu ayeti okudu:(Ey inananlar!Allah’ı çokça zikredin ve sabah akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder)6 bunu Hakim tahric etti.

“Kimi ameli yavaşlatmışsa, nesebi ona hız vermez.” Manası: Amel kulu ahiret derecelerine ulaştırır, Allah Teala buyurdu ki: (Herkesin yaptıkları işlere gör dereceleri vardır.) (Enam: 6/132) Kimin ameli Allah katındaki yüksek menzillere çıkma hususunda kendisini yavaşlatmışsa S: 198 soyu ona hız vermez ve bu derecelere ulaştırmaz, çünkü Allah mükafatı amellere tertip etti, soylara değil, Allah Teala buyurdu ki: (Sura üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerinde arayıp sormazlar)(Mü’minun: 23/101) Allah Teala amellerle mağfiretine ve rahmetine koşmayı emretti: (Rabbınızın bağışına ve takva sahibleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun. O takva sahibleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever)(Ali İmran: 3/133-134) ve buyurdu ki: (Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar; Rablerinin ayetlerine inananlar; Rablerine ortak tanımayanlar; ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalbleri çarparak yapanlar; işte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar) (Mü’minun: 23/57-61) İbni Mesud dedi ki:Allah sıratı emreder cehennem üzerine kurulur, insanlar amellerince zümre zümre geçerler, vönceleri şimşek parıltısı gibi, sonra rüzgar gibi sonra yağmur gibi, sonra hayvanların geçmesi gibi,  hatta adam koşarak gider, sonra yürüyerek, hatta sonuncuları karnı üzerine sürünerek gider ve:

“Ya Rab beni niye yavaşlattın” der, (Allah) buyurur ki:

“Ben seni yavaşlatmadım ancak seni amelin yavaşlattı.”4

Sahihayn’de Ebu Hureyre’den rivayet edildi:Rasulullah (s.a.v.) kendisine:(Yakın akrabalarını uyar)(fiuara: 26/214)  ayeti inince buyurdu ki: “Ey Kureyş topluluğu, nefislerinizi Allah’dan satın alınız, ben Allah’a karşı size bir fayda veremem, ey Abdulmuttalib oğlu Abbas Allah’dan gelen şeye karşı sana bir fayda veremem, ey Muhammed kızı Fatıma benden istediğini iste sana Allah’dan gelen bir şeye karşı fayda veremem.”6

 

(1)İbni Ebiddünya Ebu Hureyre ve Ebu Said’den tahric etti (Dürrül mensur: 1/276)Müslim lafzı şudur: “Hiçbir kavim oturup Allah’ı zikretmiyor ki, onları melekler kuşatmasın, rahmet kaplamasın, üzerlerine sekine inmesin ve Allh onları kendi katındakilere zikretmesin.”

(3) Benzerini ibnil Münzir, Abd bin Humeyd ve ibni Ebi Hatim Katade’den tahric etti, Dürrül mensur da geldiği gibi.

(5) Buhari tefsirde: (290) zikretti. “Allah ve melekleri peygambere salat eder” babında: (6/217)Buhari Ebul Aliye’den hikaye etti, Ebu Cafer er-Razi Rabi bin Enes’den o da EbulAliye’den rivayet etti: (ibni Kesir tefsiri: 3/495).

(6) Hakim müstedrekte tahric etti, Müslim’in şartı üzere doğruladı, Zehbi ikrar etti, Beyhaki Hakim tarikiyle Delailünnübüvve de tahric etti.

(4) Merffu ve ibni Mesud’a mevkuf olarak rivayet edildi, Taberani güzel bir isnatla tahric etti. (Terğib ve Terhib: 4/425 ve sonrası.)

(6)Ahmed, Abd bin Humeyd, Buhari, Müslim, Tirmizi, Taberi, ibnil Münzir, ibni Ebi Hatim, ibni Mirdeveyh, Beyhaki Ebu Hureyre’den tahric etti. (Dürrül mensur: 5/179).

Sahihayn’in tahric ettiği bir rivayette: “Sizden benim velilerim takvalılardır, insanlar bana amellerle gelmezler, bana boyunlarınızda taşıdığınız dünyayla gelirsiniz, dersiniz ki:Ya Muhammed, Ya Muhammed, ben de:Ben tebliğ ettim, derim.”1

İbni Ebiddünya Ebu Hureyre’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu tahric etti:“Kıyamet günü benim velilerim takvalılardır, her ne kadar bir soy diğerinkinden daha yakın olsa da (böyledir), insanlar amellerle gelirler, siz boynunuzda taşıdığınız dünyayla gelirsiniz, Ya  Muhammed, ya Muhammed, dersiniz, bu şekilde mi bu şekilde mi? derim.”2

Bezzar3 Rifaa bin Rafi’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.)Ömer’e dedi ki: “Bana kavmini topla” -Kureyş’i kastediyor- onları topladı, buyurdu ki:“Sizden benim velilerim (dostlarım) müttakilerdir eğer siz bunlardan iseniz ne ala, yoksa bakınız, insanlar kıyamet günü amellerle gelir, siz de ağırlıklarla gelirsiniz ve sizden yüz çevrilir” bunu Hakim muhtasar olarak tahric etti ve doğruladı.

Müsned’de Muaz’dan rivayet edildi:Peygamber (s.a.v.) onu Yemen’e gönderdiği zaman kendisiyle birlikte çıktı ve tavsiye etti, sonra döndü ve yüzüyle Medine’ye yöneldi ve buyurdu ki:“Bana en (dostluğa) layık olanlar müttakilerdir, kim olurlarsa  ve nerede olurlarsa olsunlar.”4

Bunu Taberani de tahric etti ve şunu ekledi: “Benim şu ehli beytim bana karşı insanların en layığı olarak kendilerini görüyorlar, öyle değildir, benim velilerim sizden müttakilerdir, kim olurlarsa, nerede olurlarsa (böyledir).” Bütün bunlara Sahihayn’deki Amr bin As hadisi şahiddir, o Peygamber (s.a.v.)’i şöyle buyururken işitti: “Filan oğullarının ehli benim dostlarım değildir, ancak benim dostum Allah ve müminlerin salihleridir.”5 dostluğunun soyla olmadığına işaret ediyor, S:200 ancak iman ve salih amelle dostuluğuna ulaşılacağına işaret ediyor, kimin iman ve ameli daha mükemmelse o ona daha fazla dosttur, ister soyca yakın isterki olmasın, bu manada biri der ki:

Ömrüne yemin olsun insan ancak dini iledir nesebe güvenerek takvayı teketme İslam Selmanı Faris’iyi yükseltti şirk soylu1 Ebu Leheb’i alçalttı.

 

(1)Taberani Muaz’dan tahric etti, Heysemi’nin Mecma’da dediği gibi isnadı güzeldir: (10/231-2312)Kenzul ummal: 3/5659-5660).

(2) İsnadı güzeldir, Buhari Edebül Müfred’de: (897) ibni Ebi Asım Sünnet’te tahric etti.

(3) Buhari Ebebül Müfred’de (75) Bezzar Taberani Kebir’de tahric etti, Hakim ve Zehebi doğruladı.

(4) Ahmed, TAberani Kebir’de tahric etti, sahihtir, ibni Hibban doğruladı.

(5) Buhrai ve Müslim tahric etti.

(1)Bir nüshada da: “fiaki” şeklindedir.