- İncelik gerektirir doğruyu söylemek

Adsense kodları


İncelik gerektirir doğruyu söylemek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
aysegul999
Thu 30 July 2015, 04:21 pm GMT +0200

İNCELİK GEREKTİRİR DOĞRUYU SÖYLEMEK

Huriye KARNAP

Mayıs 2015 116.SAYI


Şimdilerde revaç bulan “Gözümü budaktan, sözümü dudaktan esirgemem” cüretkarlığının aksine kendimize ve muhatabımıza zarar verebilecek sözlerden imtina etmenin sırrıdır “Önce düşün sonra söyle” meseli. Dinen ve ahlaken haram veya çirkin bildiğimiz sözlerin yanı sıra hoş görülen, övülen doğruyu söylerken bile bazı ölçülere riayet etmemizi öğütler aynı zamanda. Özen göstermediğimizde ise anlarız ki doğrular dahi yerine, zamanına, kişisine göre söylenmediğinde ilişkilerimizi yıpratabiliyor.

DOĞRU SÖZ, GÜZEL GEÇİM İÇİN YETERLİ DEĞİL

Anonim bir dizede şair ne yapacağını bilmez bir halde “Doğru söylerim halk razı değil/Eğri söylerim Hak razı değil” şeklinde şikayetini dile getirmektedir. Belli ki sözünü “Kahrolsun o koyu yalancılar!” (Zariyat, 10) ayet-i kerimesine sığınarak yalandan uzak etmeye çalışırken doğru söylemesi halinde de karşısına insanları almaktadır. Hasbelkader nasihat etmek bize düşse “Ne olursa olsun doğruyu söyle” der, çıkarız işin içinden. Bir yönüyle öğüdümüzde isabet ederiz çünkü mümine yakışan doğruyu söylemektir. Fakat diğer yandan doğruyu söylerken gözetilmesi gereken başka hususları hiçe saymış oluruz neyi, nerede, ne zaman, nasıl söyleyeceğimizi bilmek gibi… Zira bu incelikleri göz ardı eden bir yaklaşıma sahip olduğumuzda doğrularımız dahi umduğumuz neticeyi vermeyebiliyor.
İftiraya, gıybete, koğuculuğa, hileye vs. meyletmeyen her sözün ve davranışın güzel geçimin gereği olduğunu tecrübe etmişizdir. Yalanla bir şekilde irtibatlı tüm bu hallerden sakınmak içinse bize düşen sadece doğruyu söylemektir. Fakat söylediğimiz doğrunun karşımızdakini üzecek, kıracak, gücendirecek, ona veya bize zarar verecek bir mahiyette olmaması gerekir.
Yaptığı yanlış bir davranıştan dolayı komşumuza, arkadaşımıza, eşimize doğru bile olsa dilimize her geleni sayıp dökmemiz yüreklerinde nasıl bir etki bırakmaktadır? Veya dünyevi bir görüş doğrultusunda dine mesafeli duran birine emr-i maruf yaparken sözümüzün dengesini kuramadığımızda, temel akaid ve ilmihal bilgilerinden yoksun bir topluluğa dinin derinlikli meselelerinden söz ettiğimizde kalplerin karışmasına hatta inkara mı sebep oluyoruz? Bu suallere müspet bir cevap verebilmek için sözümüzün doğruluğu kadar zamanını, yerini; hakikatin ne kadarını, nasıl bir üslup ve muhteva ile söylememiz gerektiğini bilmemiz gerekir.
Buna ilaveten içimizin sesini söze döktüğümüzde şöyle bir çelişki de ortaya çıkabiliyor. Varsayalım ki bulunduğu hizmet alanında verimli olmadığını düşündüğümüz bir kardeşimizin hizmetini bırakmasını istiyoruz. Fakat “Sen bu işi yapamıyorsun” dediğimizde kırılacağına yahut tamamen hizmetten soğuyacağına kesinlikle eminiz. Yalana da tevessül edemeyeceğimize göre ya içimizden geçeni söyleyeceğiz ya da hizmetten soğutmamak için asıl düşüncemizi süslü sözlerin ardına saklayıp amacımıza ulaşacağız. Ve maalesef her iki hal de ya fitneye sebep oluyor ya da riyaya.

İÇİMİZ BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR?

Hz. Aişe (r.a) anlatır: “Adamın biri Allah Rasulü’nün (s.a.v) huzuruna gelmek için izin istedi. Rasulullah (s.a.v) ‘Ona izin verin, o aşiretinin en kötü adamıdır.’ buyurdu. Adam içeri girince Rasulullah (s.a.v) onunla yumuşak konuştu. Adam oradan ayrılınca ben ‘Ey, Allah’ın Rasulü! O adam hakkında söyleyeceğini söyledin, huzuruna girince de onunla yumuşak konuştun’ dedim. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (s.a.v) ‘Ya, Aişe! İnsanların en kötüsü, şerrinden korkularak kendisine ikram edilen kişidir” buyurdu. (Buhari, Edeb, 38)
Günümüzde daha farklı durumlarla karşılaşmamız mümkünse de netice pek değişmiyor. Kötülüğünden, zarar vermesinden çekindiğimiz hatta emin olduğumuz kişiye karşı duygu ve düşüncelerimizi “Yüzüne de söylerim” anlayışıyla sıraladığımızda zararını def etmiş değil üzerimize çekmiş oluruz. Bununla birlikte kin, düşmanlık, hakaret ve horlama içeren sözleri “İçimden geçen bu” dürüstlüğüne dayanarak söylediğimizde de bir şekilde harama gireceğimiz aşikardır. Öyleyse Allah için niyetlendiğimiz dürüstlük kadar Allah Teala’nın içimizden geçenlerden ne derece hoşnut olabileceğini de hesaba katmalıyız.
Şu halde en güzeli böyle insanlara; aramızdaki meşru hukuku korumak, güzel geçimi devam ettirmek, dine meylini artırmak, fitneye sebep olmamak gibi nedenlerle güler yüz göstermek ve yumuşak söz söylemektir. Lakin burada dikkat etmemiz gereken husus, yumuşak sözden kastın onların yanlış düşünce ve inanışlarını hoş görmek, taraflarındaymış gibi iltifat etmek veya süslü sözlerle övmek gibi manalara gelmediğidir. Böylesi tavırda ve sözlerde ekseriyetle nefsin hoşlanacağı bir menfaat elde etmek, “Herkesle iyi geçinirim” intibaı vermek, başkaları tarafından sevilme, beğenilme isteği ve dahası riya vardır. İşte bu noktada Ahmed bin Asım Antaki’nin (rh.a) nasihatine çıkıyor yolumuz: “En faydalı, doğru söz Allah Teala’nın rızası için nefsinin ayıplarını kabul ve tasdik etmektir. En faydalı ihlas; riyadan ve gösterişten kurtulmaktır.” (Evliyalar Ansiklopedisi, c.2 )

HALACAHAN
Wed 10 February 2016, 01:02 am GMT +0200
Yalanın affı yoktur.. şöyle denir her doğru her yerde söylenmez diye.. ben bu söze katılmıyorum.. TamAm olur olmaz yerde söylenmez.. ancak mutlaka uygun zaman dilimi yakalanıp güzel bir üslupla konu ne ise mutlaka doğru olan soylenmeli..dogru soyleyecem diye karsimizdakini de kirmayalim..Rabbimizde yalan konusunda bizi çok güzel uyarmış.. Allahim dürüstlükten ayirmSin bizleri..

Bilal2009
Wed 10 February 2016, 06:04 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah.  Her sözümüze dikkat etmeliyiz. Çünkü her sözümüzden hesap vereceğiz. Rabbim paylaşım için razı olsun.

Kevšer
Wed 10 February 2016, 06:24 am GMT +0200
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm ecmain. Çok güzel bir paylaşım olmuş emeğinize sağlık kardeşim. Gerçekten de her konuşulan sözlere dikkat etmeliyiz.. Mevlam bizleri bilinçli kullarından olabilmeyi nasip eylesin inşaAllah..