- İnanç ve mimarî ekseninde

Adsense kodları


İnanç ve mimarî ekseninde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 9 August 2012, 03:11 pm GMT +0200
İnanç ve mimarî ekseninde
İbrahim BARAN • 86. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


Sadettin Ökten bir medeniyeti inşa eden 3 unsura atıfta bulunur: Mimarî, şiir ve musîki. Şiir ve musîkinin medeniyet inşasında ne kadar mühim faktörler olduğunu yinelemeye gerek yok. Ancak insanlık tarihine damga vurmuş bütün büyük medeniyetlerin mimarî ile ön plana çıktığını vurgulamamız gerekiyor. Mimarî eserler, konu edinilen medeniyetlerin adeta mücessem hali olarak karşımızda duruyor çünkü. Doğal afetler dışında herhangi bir dış etken, mimarî eserlerin ayakta dimdik durmasını engellemiyor. Medeniyetlerin mücessem hâli mimarîye, medeniyetlerin odak noktasında bulunan inancın ne kadar tesir ettiğini söylememize de gerek yok sanırım. Hatırlayacaksınız dergimizin geçmiş sayılarında bugün mimarînin içinde bulunduğu durumunu çeşitli vesilelerle gündeme getirmiştik. Bu sayıda “inanç ve mekân” konusunun tarihî çerçevesini yine ana hatlarıyla ve çeşitli örnekleriyle beraber ortaya koymaya çalıştık. Sorunlarını ve tarihî çerçevesini sunduğumuz konuyla ilgili “peki ne yapılmalı?” sorusuna da ilerleyen sayılarımızda cevaplar arayacağız.

İlkçağlardan bugüne inanç ve mekân ilişkisi başlığını verdiğimiz dosyada yine birbirinden çarpıcı tespitler yer alıyor. Uğur Tuztaşı, meselenin tarihî çerçevesini İslam mimarîsinin diğer mimarîlerden ayrılan yönlerinin altını çizerek ele alıyor. Nurcan Yazıcı Metin, İslam mimarîsinin önemli eserlerinden biri olan türbelere ilişkin tespitlerde bulunuyor. Mehmet Uysal, geçmişin ibadethanelerle iç içe kurgulanan çarşılarıyla modern çağda kapitalist düzen tarafından oluşturulan alışveriş merkezlerini kıyaslıyor ve ekliyor: “Alışveriş merkezleri, her şeyin tüketildiği katedrallere dönüştürüldü. Bu katedrallerde toplumsal değerler de, inanç da tüketilerek, içi boşaltılmış değerler sistemi oluşturulmaya çalışıldı.” Dosyanın söyleşi konuğu Prof. Dr. Uğur Tanyeli’nin temas ettiği nokta ise çok ilginç. Prof. Dr. Tanyeli’ye göre modern mimarî inançtan arındırılmış durumda.

Mimarî gibi önemli bir medeniyet meselesini ele aldığımız Nisan sayımızın gündem dosyasında da 50 yıldan fazladır gündemimizde olan ve nihayete erdiremediğimiz başka bir problemi tartışıyoruz. Türkiye özellikle son on yılda Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olmak adına birçok yasal düzenlemeye imza attı. Ancak AB üyesi bazı ülkeler Türkiye’nin birliğe alınmaması için adeta birbirileriyle yarışıyorlar. Gözden kaçırdıkları bir durum var oysa. Türkiye’nin AB üyesi olmaması durumunda yalnızca Türkiye zarara uğramaz, AB de zarara uğrar. Dosya yazarlarımızdan Ali Şahin’in de vurguladığı gibi Türkiye’nin, kendisine karşı samimiyetsiz ve ikiyüzlü yaklaşan Batı’ya karşı alternatif var elinde. Büyük bir Doğu projesine imza atmak, Türkiye açısından çok önemli bir kazanç olduğu kadar, AB için ciddi bir kayıp olur. Türkiye-AB ilişkisinde iş, dosyada yer alan yazısında Cengiz Aktar’ın da ifade ettiği gibi yalnızca Türkiye’ye düşmüyor. AB de iki ileri bir geri adım atmak yerine Türkiye ile ilgili beslediği önyargılardan sıyrılarak, sürecin her iki taraf için de mutlu sonla neticelenmesi için iyi niyetli çaba göstermeli. Nihayetinde yine dosyada Mohammed Aman’ın işaret ettiği gibi AB’nin, Ortadoğu’da yaşanan yüzlerce problemin çözümüne ilişkin bölgesel güç konumundaki Türkiye’ye ihtiyacı var.

Mostar’ın düşünce ve tarih sayfaları bu ay birbirinden ilginç yazılar sunuyor. Özellikle Alper Çeker’in Yabancı gizli servisler ve Türkiye uzantıları başlıklı yazısı verdiği örneklerle gündem oluşturacak gibi görünüyor. Ve Hasan Hüseyin Öz, geçen ay Köksüzlük başlığıyla ele aldığı meseleyi bu ay kapitalizm ekseninde değerlendirmeye devam ediyor.

Önümüzdeki sayı görüşmek dileğiyle…