sidretül münteha
Tue 25 January 2011, 03:31 pm GMT +0200
B- İmsak Zamanı
İmsak (orucu bozan şeylerden sakınmak) vakti ile ilgili olan mes'elelere gelince: Cenâb-ı Hak,
"Sonra orucu geceye kadar tamamlayınız" [17]buyurduğu için ulema, bu vaktin sonu güneşin kaybolmasıdir demişlerdir. Fakat bu vaktin başlangıcı nedir diye ihtilâf etmişlerdir. Cumhur; «İmsak vakti tan yerinin ağarması ile başlar. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz fecri bu şekilde tarif etmiş ve Cenâb-ı Hak,
"Tan yerinde, gündüzün aydınlık çizgisi gecenin karanlık çizgisinden sizce ayirdedilinceye kadar yiyip içiniz" [18]buyurmuştur» [19] demiştir.
Kimisi de «İmsak vaktinin başlangıcı bunu takibeden kırmızılığın çıkmasıdır» demiştir. Bu da Huzeyfe ile îbn Mes'ud'tan rivayet olunmuştur.
Bu ihtilâfın sebebi, hem bu mevzuda gelen rivayetlerin çeşitli olması, hem de FECÎR kelimesinin tan yerinde doğan beyazlıkla bu beyazlığı
takibeden kırmızılığın ikisine de denilmesidir. Sözü geçen rivayetlerden biri, Zerr'in, Huzeyfe'den naklettiği, «Peygamber (s.a.s) ile birlikte sahur yedim. Diyebilirim ki artık gündüz idi. Ancak güneş doğmamıştı» mealindeki hadistir [20].
Ebû Dâvûd da Kays b. Talk yolu ile Kays'm babasından «Peygamber (s.a.s)'in,
«Yiyip içiniz ve tan yerinde parlayıp yükselen beyazlık sizi kuşkulandırmasın. Ne zaman ki kırmızılık doğarsa yemek-içmekten vazgeçiniz» [21] buyurduğunu rivayet etmektedir.
Ebû Dâvûd, "Bu, Yemâmelilerin aşın gidip söyledikleri bir şeydir ki şâzz bir görüştür. Zira Tan yerinde gündüzün beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyip içiniz' mealindeki âyet-i kerime bu görüşün doğru olmadığında nass'tır veyahut nass'a yakındır» demiştir.
îmsak vaktinin başlangıcı tan yerinin ağarmasıdır diyenler -ki cumhurdur ve mutemet olan görüş de budur- yemek içmek bizzat tan yerinin ağarması ile mi, yoksa tan yeri ağardığınıh anlaşılması ile mi haram olur diye ihtilâf etmişlerdir.
Kimisi «Bizzat tan yerinin ağarması ile» kimisi «Buna bakan kimsenin bunu ayırdetmesi ile haram olur. Hatta eğer tan yeri ağarmış olsa bile, bakan onu ayırtedemiyorsa yemeğe devam edebilir» demiştir.
Bu ihtilâfın sonucu şudur: Birinci görüşe göre, tan yerinin ağarmadı-ğını sanarak yiyen bir kimse, sonradan ağardığını öğrense, ona kaza lâzım gelmez. îkinci görüşe göre lâzım gelir.
Bu ihtilâfın sebebi "Tan yerinde gündüzün beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden tarafınızdan ayırtedîlinceye kadar yiyip içiniz" mealindeki âyet-i kerime, «Siz bunu ayırtedinceye kadaryiyip içiniz» demek midir, yoksa «Onu ayırtedebileceğiniz duruma gelinceye kadar yiyip içiniz» demek midir diye ihtilâf etmeleridir. Çünkü Araplar mecaz olarak şeyin yerine, bazan şeyin neticesini kullanmaktadırlar. Zira tan yerinin ağarmasının neticesi onun ayırtedilmesidir.
Şu halde bu ihtilâfa yol açan, âyet-i kerime'de geçen ve «Tarafınızdan» diye tercüme ettiğimiz LEKÜM kelimesidir. Zira bazan tan yeri ağarır da bu ağarma tarafımızdan ayırtedilmiş olmaz, yani biz onu öğrenmiş olmuyoruz. Bu durumda yediğimiz zaman o günü kaza etmemiz lâzım gelir mi gelmez mi? Lafzın zahirine bakılırsa lâzım gelmez. Çünkü yerken bunu öğrenmiş değildik. İmsak vaktinin sonu olan güneşin batışına ve şeriatte tayin edilen başka vakitlere kıyas edilirse kaza lâzım gelir. Çünkü bütün vakitlerde şer'an muteber olan şart, vaktin girip çıktığının bilinmesi değil, gerçekte vaktin girip çıkmasıdır.
imam Mâlik'ten meşhur olan görüşe göre, fecrin doğuşuna kadar yiyilip içilebilir ki cumhur da bunu benimser. Kimisi de «Fecrin doğuşundan önce yani fecir daha doğmamışken yiyip içmekten vazgeçmek lâzımdır» demiştir. Birinci görüşün delili, Buhârî'de kayıtlı bulunan ve -zannimca- bazı rivayetleri «Peygamber (s.a.s):
«İbn Ümmi Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyip içiniz. Çünkü o, fecir doğmadan ezan okumaz» buyurdu» [22]mealinde olan hadistir. Zira bu hadis ihtilâf mevzuunda nass'ür veyahut nass'a yakındır ve aynı zamanda "Tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten ayırtedîlinceye kadar yiyip içiniz" mealindeki âyet-i kerimenin zahirine uygundur.
«Fecirden önce yemek-içmekten sakınmak gereklidir» diyenler ise ihtiyat etmişlerdir. Zira bu söz takvaya, ötekisi de -Allah bilir- kıyasa uygundur. [23]
2. İmsak: Orucu Bozan Şeylerden Sakınmak:
a- Gıda Almak:
Cenâb-ı Hakt «Tarafınızdan beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyip içiniz, sonra orucu geceye kadar tamamlayınız» buyurduğu için ulema, oruçlu olan kimsenin orucu bozan şeylerden sakınmasının vücubunda müttefik iseler de, bazriârrmeskût ve bazıları mantuk olan bu mevzuya dair birtakım mes'elelerde ihtilâf etmişlerdir.
Meskût olan mes'eleler:
1-Ağız yolu ile mideye giren ve fakat besin olmayan,
2- Besin olup da ağızdan başka yollarla mideye giden,
3-Mide dışında kalan vücudun diğer boşluklarına giren herhangi bir madde orucu bozar mı, bozmaz mı mes'eleleridir.
Bu ihtilâfın sebebi, besin olmayan maddeleri besin olanlara kıyas
etmekte ihtilâf etmeleridir. Çünkü nass, yalnız besinler hakkında olup besin
olmayan şeylerin de orucu bozup bozmadığında herhangi bir nass yoktur.
«Oruçtan maksat belli bir süre için vücudu rejime tabi tutmaktır» diyenler, besin olmayan maddeleri besinlere kıyas etmemişlerdir».
«Oruç da namaz gibi sebep ve hikmeti bilinmeyen bir taabbüd olup ondan maksat herhangi bir şeyi mideye sokmamaktır» diyenler ise, besin olan ve olmayan şeyler arasında fark görmemişlerdir [24].
îmam Mâlik «Mideye herhangi bir şeyin girmesi -o şey ister besin olsun ister olmasın, ister ağız yolu ile, ister başka yoldan girsin- orucu bozar» demiştir. [25]
[17] Bakara, 2/188.
[18] Bakara, 2/188.
[19] Müslim, Siyam, 13/8, no: 1094.
[20] Nesâî, 4/142.
[21] Ebû Dâvûd, Savmt 8/17, no: 2348.
[22] Buhârî, Ezan, 10/11, no; 617.
[23] İbnüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/30-32.
[24] Hanefi mezhebinin görüşü genellikle böyledir.
[25] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/32-33.