- İman ve ıslahat

Adsense kodları


İman ve ıslahat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Hadice
Fri 21 January 2011, 10:07 am GMT +0200
İMAN VE ISLAHAT


“Bir milet kendini değiştirmedikçe Allah’da durum

larını değiştirmez.”


(Kur’an-ı Kerim)

 

Toplumları ve milletleri ıslah etmek kendi kendine ve kolayca olacak bir iş değildir.

Milletler köklü ve gerçek bir eğitimden geçmedikçe kalkınamaz, zayıflıktan kurtulamaz ve çukurdan çıkamaz. Bunu şöyle ifade etmek de mümkündür: Miletler, esaslı bir şekilde ruhlarını değiştirmedikçe kalkınamazlar. Bu öyle bir değişme olacak ki, sönmüş ateşi yeniden yakacak, gafilleri ikaz edecek, uyuyanları uyaracak, azmi kırılanlara kuvvet verecek, kısırları doğurtacak ve ölüleri diriltecektir. Ruhtaki bu değişme, madde alemindeki “ihtilale veya inkılaba benzer”. Yönü ve ahlakı değşitirir, eğilim ve alışkalıkları değiştirir. Öyle bir değişme ki, siyasi veya içtimai her harekete, her kalkınmaya ve her devrime katılmalıdır. Onsuz bir kalkınma veya devrim kagıt üzerinde kalmaya veya havada yok olup gitmeye mahkumdur.

Bu, Allah’ın kainat üzerinde geçerli bir kanunudur. Kur’an-ı Kerim bunu özlü bir şekilde ifade etmiştir: “Bir millet kendini değiştirmedikçe Allah da durumlarını değiştirmez”.

Fakat bu değişiklik kolay bir iş değildir. Omuzları çökerten ağır bir yüktür. Çünkü insan bileşik ve karmaşık bir yaratıktır. Hele nefsini veya kalbini yahuta fikrini değiştirmek büsbütün zordur.

Büyük bir nehrin sularını kontrol altına almak, yatağını değiştirmek; toprağı kazmak; kayalı hayavaya savurmak ve madde aleminde herhangi bir değişiklik yapmak insanın ruhunu değiştirmekten, kalbini ve fikrini çekmekten daha kolaydır.

Fabrika, okul, baraj ve inşaat yapmak kolaydır, gücümüz yeter. Ancak gerçekten zor olan insan yapmaktır... Nefsine gücü yeten, şehvetine hüküm yürüten, hayattan olmasını bildiği gibi vermesini de bilen, hakkını istediği gibi görevini de yapan; hakkı tanıyan, hakka inanan, hakkı müdafaa eden; iyilik bilen ve nefsi için iyilik istediği gibi, başkaları için de isteyen, bir bozukluğu düzeltmek için sorumluluğu sırtlanan insan yapmak zordur. Hayra davet, iyiliğe delalet eden, kötülüğü men eden; hak yolunda canını, malını feda etmekten çekinmeyen insan yapmak zordur.

İşte, bu insanı yapmak zordur; kolay değildir.

Tek imandır o, mucizeler yaratan imandır o, ruhlara hayırlı prensipleri kabul  ettiren; o prensipler ne kadar zor olursa olsun, ne kadar vecibe gerektirse gerektirsin ve ne kadar fedakarlık isterse istesin. İmandır o, ruhları tam manası ile değiştiren, başka bir varlık ortaya çıkaran. O imandır ki, ruhları yeni bir kalıba döker; hedef ve yollarını, yön ve davranışlarını, zevk ve ölçülerini değiştirir. Eğer iki devirde, yani küfür ve iman devirlerinde yaşamış bir insan görsek, ikincisinin birincinin tam zıddı olduğunu görürüz. Aralarında isimden başka veyahut nesep ve şekilden başka hiç bir ilişki kalmadığını görürüz.

İşte böylece iman; psikoloji ve pedogoji ulemasının ortaya attığı, terbiye ile ilgili gayretlerin başarısı için şart koştukları, merhale ve yaş sınırını tanımaz. Onların tesbitine göre, alışkanlıkların oluşması, iyi sıfatların kazanılması ve kötü huyların düzeltilmesi için belli bir yaş sınırı vardır; o da çocukluk yaşıdır. Eğer bir erkek veya kız çocuk büyür de belli bir özellik kazanırsa o, yer yerinden oynasa bir daha değişmez. Bir insan nasıl yetişirse öyle kocar, nasıl kocarsa öyle ölür.

“Terbiye ancak gence fayda verir; yaşlıya vermez.

Ağaç yaşken eğilir. Odunlaşırsa bir daha eğilmez”.


İşte burada terbiyecilerin ve ruh bilimcilerin kurallarını çürüten bir şey vardır; o da dindir, imandır. İman bir kalbe girer de derinliklerine inerse yönelimini değiştirir, kainata ve hayata bakış açısını çevirir. Artık işe ve eşyaya başka hükümler verir; Allah’la ve insanlarla olan münasebetlerini yenider ayarlar. Bu yoldan onu ne gençlik, ne orta yaşlılık ve ne de ihtiyarlık döndürebilir.

Baksanıza, Fir’avn’ın sihirbazları iman eder etmez nasıl değiştiler. fiimdi gelin bu tarihi kıssayı Kur’an,ı Kerimin fiuara suresinden okuyalım:

“Musa asasını attı, bir de (baktılar ki) o, apaçık bir ejderha! Elini koltuğunun altından çıkardı; o da bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi. Fir’avn, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, bilgin bir büyücüdür. Ne buyurursunuz? Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle, şehirlere toplayıcılar gönder. Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler. Derken büyücüler belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi. Halka da: siz de toplandınız mı, denildi? Umarız ki büyücüler üstün gelirse bizde onlara uyarız. Büyücüler gelince Fir’avn’e: Eğer, dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız. Musa onlara: Atacağınızı atın! dedi. İplerini ve değneklerini attılar ve: Fir’avn’ın şerefine biz, elbette gaalip geleceğiz, dediler. Musa’da asasını attı. Birden o, onların uydurduklarını yutmağa başladı. Derhal büyücüler secdeye kapandılar. Dediler: Alemlerin Rabbine inandık. Musa’nın ve Harun’un Rabbine. Fir’avn dedi: Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyü öğreten büyüğünüzdür. Yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi asacağım! Zararı yok dediler, biz Rabbimize döneceğiz. Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umarız”. (fiuara:267

Taha suresinde de Fir’avn’ın, sihirbazlara savurduğu tehditleri Cenab-ı Hak bizlere şöyle anlatıyor: “Ben de sizin illerinizi ve ayaklarınızı çapraz keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım, hanginizin azabı daha çetin ve sürekli imiş bileceksiniz, dedi. Dediler ki: Biz, seni, bize gelen açık delillere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Yapacağını yap, sen ancak bu dünya hayatında istediğini yapabilirsin. Biz Rabbimize inandık ki bizim günahlarımızı ve senin bizi zorlayıp yaptırdığın büyüyü bağışlasın. Allah daha hayırlı ve O’nun mükafatı ve cezası daha süreklidir”.

Gördünüz mü büyücülerin şahsiyet ve ölçüleri nasıl değişti?

Eskiden bütün düşüncleri maldı “Bize ücret vercek misin” demişlerdi. Ve güvendikleri Firavn idi. “Fir’avn’ın şerefine, muhakkak üstün geleceğiz”.

İman etmeden önce mantıkları böyle idi... İmanın tadını alır almaz, tehditlere, korkutmalara açık ve sade olarak verdikleri cevap şu olmuştu: “Seni bu delillere tercih etmeyiz...”

Eskiden bütün düşünceleri dünya iken şimdi ahiret oldu: “Allah hatalarımızı affetsin diye”. Öceleri Fir’avn’ın adına yemin ederlerken şimdi “bizi yaratan Allah’a yemin ederiz ki” diyorlar.

Yönleri değişti... Mantıkları değişti... Davranışları değişti... Kelimeleri değişti... Bambaşka insanlar oldular. Bunu da yalnız iman yaptı.

Müslim’in, Sahih’inde rivayet ettiği şu kıssa da imanın ne derece tesirli olduğunu açıkça göstermektedir. Hadise şu: Bir adam, Peyegamber (s.a.v.)e misafir oldu. Peygamberimiz, bir koyun sağılıp sütünün getirilmesini emretti. Adam sütü içti. Sonra ikinci bir koyun daha sağılmasını buyurdu; adam onun da sütünü içti... Derken üç, dört... nihayet yedi koyunun sütünü içti ve gece orada kaldı. Kalbine İslamın sevgisi düştü; sabahleyin Müslüman oldu; Allah’a ve Resulüne iman ettiğini herkese duyurdu. Peygamberimiz bir koyun sağılıp sütünün getirilmesini buyurdu. Getirdiler; adam bitiremedi. İşte o zaman Peygamberimiz şu hadis-i şerifini buyurdu: “Mü’min’in bir karnı, kafirin yedi karnı vardır”.

Adam bir gün içinde değişiverdi: Obur, doymaz ve hep midesini düşünürken kanaatkar, normal bir insan oldu çıktı. Neydi onda değişen?... Kalbi idi değişen... Akşam kafir idi, sabahleyin mü’min oldu. fiimdi söyleyin bakalım, imandan daha çabuk tesir eden bir şey var mıdır?

Yeni iman adama bir gaye, bir görev duygusu verdi. Bu da ruhunun derinliklerine nüfuz etti ve midesini kendisine unutturdu. Yemeden içmeden soğudu. Bu, ferdi veya anormal bir hadise de değildir. İmanın Araplara ne yaptığını inkar edebilir veya unutabilir miyiz?

Bu milleti koyun çobanlığından milletlerin çobanlığına, Bedevi hayatından medeniyyete geçiren ve Kisraları, Kayserleri yenmelerine imkan sağlayan, on asırda değil, on yıl gibi bir zaman züresinde Eskidünya’nın büyük bir kısmını fethettiren bu sırrı anlamak için Batılı tarihçilerle onlara özenenler şaşakalmışlardır.

Fakat bilenler şaşmaz ve hayrete kapılmazlar. Sır bellidir, sebep açıktır. O da Hz. Muhammed’in, ashabının ruhları üzerine döktüğü iman “iksiri” dir. Bu iksir onları bir halden bir hale, putperestlikten tevhide ve Cahiliyyetten İslam’a dönüştürmüştür.

Bu önemli değişikliğe misal olarak, Cahiliyette ve İslamda durumları iyi bilinen bir erkek ve bir kadın göstereceğiz.

Dediğimiz erkek Ömer b. el-Hattab’dır. Rivayete göre Cahiliyet devrinde o kadar dalgın imiş ki, helvadan put yapar sonra da yermiş. Duygusu da o kadar körelmişi. Bir kız çocuğunu diri diri topraağa gömmüştü; henüz çukur kazarken çocuğun, sakalına bulaşan toprakları silmeğe uğraşması bile şefkatini tahrik edememişti.

İşte bu Ömer, Cahiliyetten İslama geçiyor; o kadar düşünce hürriyetine sahip oluyor ki, Peygamberimizin, hudeybiye’de altında ashabı ile biad ettiği ağacı kestiriyor. Çünkü ilerde halkın ona kutsallaştıracağından korkmuştu. Ve Hacer-i Esved’in karşısına geçiyor, şöye diyor: Ey taş seni öpüyorum. Ancak biliyorum ki sen bir taşsın, fayda ve zarar vermezsin. Eğer Peygamberin seni öptüğünü görmese idim seni öpmezdim.

İşte bu Ömer’in zamanla duyguları o kadar yüceliyor, kalbi o kadar inceliyor ve Allah korkusu o kadar artıyor ki, tarih sayfaları onu Müslümanlara ve gayrı müslimlere, hatta hayvanlara karşı gösterdiği merhamet örnekleri ile doluyor. fiöyle bir sözü vardır: Eğer Fırat kıyısında bir katırın ayağı tökezse, neden yolunu tasviye etmedin, diye kendimi Allah karşısında sorumlu sayarım.

İşte bahsettiğimiz erkek budur.

Kadın ise Hansa’dır... Bu kadın Cahiliyet devrinde Sahr adında babadan kardeşini kaybetmiştir. Dünyaları feryad-u figaniyle dolduruyor, Mersiye (ağıt) türünden şaheser birdivan bırakıyor. Bir yerinde şöyle diyor:

“Güneşin doğuşu bana Sahr’ı hatırlatıyor, ben de Onu her güneş batarken hatırlıyorum. Eğer etrafımda kardeşlerine ağlayanlar çok olmasa idi kendimi öldürürdüm”.

Fakat Müslüman olduktan sonra bu kadını tekrar görüyoruz... Bu sefer onu, ciğerparelerini savaş meydanlarına iterken, hem de isteği ve rızası ile, hatta teşvik ederek iterken görüyoruz.

Tarihçilerin rivayetine göre Hansa, başkumandan Sa’d b.Ebi Vakkas’ın sancağı altında Kadsiye savaşlarına katılıyor, yanında da dört oğlu var. Uğursuz bir gecede çocukların başına topluyor, onalara öğüt veriyor, onları savaşa ve düşman karışısında sebat göstermeğe teşvik edeyor. Çocuklarına ezcümle şöle diyor: “Oğullarım, sizler gönlünüzle Müslüman oldunuz, isteğinizle hicret ettiniz. Benzeri ve şeriki olmayan Allah’a yemin ederm ki, sizler bir ananın oğulları olduğunuz gibi bir babanın da oğullarısınız (soyunuzda şüphe yok). Babanıza hıyanet etmedim, dayınızı utandırmadım, soyunuzu kirletmedim, sopunuzu bozmadım. 

Kafirlerle savaşınca Allah’ın Müslümanlara ne kadar bol sevap vereceğini bilirsiniz. Biliniz ki, baki yurt fani yurttan hayırlıdır. Ve Allah Teala şöyle buyuruyor: “Ey inananlar, sabredin, direnip (düşmanlarınıza) üstün gelin. Nöbet bekleyin ki, başarıya eresiniz”. Allah’ın izni ile yarın sabah erken düşmanla çarpışmaya başlayın. Allah’dan yardım isteyin. Harb ateşinin tutuştuğunu gördüğünüz zaman ta ortasına atılın, düşmanın komutanını hedef alın. O zaman ebediyet alemindeki ganimeti elde edersiniz...”

Sabah olunca kalb ateşi ve vatan gayreti ile savaşa tutuştular. Biri gevşerse kardeşleri ona ihtiyar annelerinin geceki vasiyetini hatırlatıyor; o da aslan gibi kükrüyor, ok gibi atılıyor, yıldırım gibi inliyor ve Allah düşmanının başına bela yağmuru yağdırıyordu. Bu hal üzre devam ettiler, nihayet teker teker şehit düştüler.

Bir günde annelerine dört kahramanın kara haberi geldi. yüzün yolmadı, yakasını yırtmadı. Fakat haberi sabırlı insanların imanı ve mü’minlerin sabrı ile karşıladı ve şöyle dedi: “Beni dört şehide annelikle şerflendiren Allah’a hamd olsun. Rabbimden ümidim bizi rahmet deryasında bir araya getirsin”.

Neydi eski Ömer’i değiştiren ve yeni Ömer’i yapan?

Neydi ağıtçı e feryatçı Hansa’yı fedakar Hansa’ya çeviren?

O, mucizeler yaratandır... O, imandır!!!

 

ceren
Mon 28 May 2018, 03:01 am GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim bizlerin imanini tam ve noksansiz kilsin.Hak yolda imanı ile yaşayıp hem bu dünyasını hemde ahiretini kurtaran kullardan olalim inşallah. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..

Bilal2009
Mon 28 May 2018, 03:50 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Tue 3 July 2018, 01:37 am GMT +0200
Aleyküm Selam.  Rabbim bizlere herdaim hak yolunda imanın hakikatını yaşıyabilmeyi nasip etsin inşaAllah