- İmam Teymiye nin İslami Hareketi

Adsense kodları


İmam Teymiye nin İslami Hareketi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Thu 22 September 2011, 05:00 pm GMT +0200
İmam Teymiye'nin İslami Hareketi (1268-1328)


Miladi onüçünü asırda (h.661) Harran'da doğan Tey­miye, felsefe, tasavvuf, bid'at ve hurafelerin doruk nokta­sında olduğu bir dönemde yaşamıştır. Toplum öylesine kozmopolit bir yapıya sahipti ki kimse İslam'a muhalif olan saçmalara cesaret edip dil uzatamıyordu. Hele bir kaç yıl önce vefat eden İbni Arabi'nin Vahdeti Vücudçuları, beraber olamadıkları insanları tekfirle suçluyorlardı. Vahdeti Vucud hizbi, şer'i kuralları çiğneyerek yerine ye­ni tasavvuf motifler getirmişti. Onlara göre kişi, ruhi olgunluğa erdikten sonra üzerinden sorumluluk kalkar. Muhabbet derecesine ulaşanlar için, isyanla itaat arasında fark yoktur. Şeriat bunları her ne kadar birbirinden ayırmışsa da muhabbete dayanan hakikat, onları birleştirmiş­tir. Diğer taraftan, kabirlere tapınmalar, ölüyü ilah maka­mına çıkartmalar, şeyhin peygamber yerine geçmesi, baş­larına gelen musibetleri önlemesi gibi saçmalıkları artık burada uzatmıyoruz.

İslam öyle bir atmosfere sokulmuştu ki sanki Allah Rasulü'nün getirdiği din gitmiş, yerine bir başka din gel­mişti. Din adına yapılan bir takım icraatlar, bazı ibadetler eski imamları körü körüne taklid etmekten başka bir şey değildi. Siyasi otoritenin de bu saçmalıklarla birlikte ol­duğunu da eklerseniz, artık selefi anlamda İslam'ı yeniden ihya etme işinin ne kadar ağır bir yük olduğunu herhalde anlarsınız.

Kısaca, Resul'ün getirmiş olduğu öğretiler bir tarafa itilerek toplum, cehaletin ve sapıklığın oyuncağı haline geldiği, materyalist inancın her taralı kapladığı, dar kafalı ve hür düşünmeden uzak ulema sınıfı ile zulüm ve baskı­nın simgesi olan yönetici kadronun elele verdiği bir dö­nemde İbni Teymiye yardıma yetişmişti.

İbni Teymiye, İslam'ın henüz bozulmadığı bir alan olan selefi düşünceyi ihya etmek için, öncelikle kendisini Kur'an ve Hadis alanında yetiştirdi. Ve bu sahada otorite oldu. Hatta bu otoriteliği o kadar haklı bir sebebe dayanıyordu ki bir çok kişi İbni Teymiye'nin bilmediği ve onay­lamadığı hadisi kabul etmez olmuştu. Fıkıh alanında ilmi tartışılmaz bir noktaya varmıştı. Ayrıca diğer pozitif alan­larda herkesten fazla bilgi sahibiydi. Hatta Hıristiyan ve Yahudi literatüründe, bilgisi bir Yahudi ve Hıristiyan bil­gisinden fazla idi. Böylesine zeka ve akıletme bilincine sahip olan İmam, bütün menfi ve aleyhte olan şartlara rağmen çağına hakim olan bütün batıl ve sapık inançlara ve işlemlere karşı koymuş, selefi düşünceyi İmam Gaza­li'nin bıraktığı yerden devam ettirmiştir.

İbn Teymiye, Yunan ve Hint felsefesinin İslam hare­keti üzerinde açtığı yarayı çok iyi aklettiği için sistemli eleştiriye geçti. Ve İmam Gazali'den daha faydalı oldu. İslam'da, tamamen taassup ve taklitçilikte ısrar edenlere karşı durmuş, içtihad kapısının ne olduğunu vurgulamaya çalışmıştı. Diğer yönden alimlerin konumlarını belirleyip onların, ümmetin önderleri olabilmeleri için nasıl olmala­rı gerektiğini açıklamıştı.

İslam dinine bir takım çıkarlar için girip sürekli istis­mar edenleri, İmam Teymiye çok iyi tanımış, bu eğilimle­ri taşıyanlara asla fırsat tanımamıştır. Teymiye, cahili bü­tün kurumlara karşı çıkarken, hiç bir zaman ne devletin, ne de diğer şahısların olumsuzluklarından etkilenmemiş­tir. İnandığı ve hak bildiği dava için bütün ömrünü ve servetini ortaya koydu. Zulmün, kanın ve işkencenin temsil­cileri karşısında hep yalnız kaldı, işkence gördü, zulüm gördü ve zindanlar gördü ama dininden ve inancından as­la taviz vermedi. Bütün bu yapılanlara karşı sabır ve azimle yürümeye devam etti. Kendisini susturmak için başvurulan bütün işkence ve zulümlere ek olarak doğruyu kalemiyle açıklamasına engel olmak için onu zindanda kalemsiz ve kağıtsız koydular. Bütün bunlara rağmen yi­ne sesini kıs amamışlardı.

Bu derece zulüm ve baskılar altında tutulan İmam Teymiye, dünyayı kasıp kavuran Moğol saldırıları karşı­sında şaşkına dönen siyasi otorite ile halkı peşine takarak bu saldınları defettiğinde bir müddet itibar görmüş, ancak Moğol tehlikesi atlatılınca tekrar mihnetlere muhatab edilmiş, aynı zincirler yine vurulmuştu. Hatta hayatını burada tamamlamıştı.

Kısaca o, Asrı Saadet hayranı olduğu için, çağında selefi itikadı yakalamak ve topluma kazandırmak savaşını vermişti. Bugün dahi çağdaş müslüman toplumlar, Asrı Seadet dönemine ait bilgileri yakalamak isterlerken İmam'ı bir köprü olarak kullanmaktadırlar. Selefi inanç ve ibadetlere sahip olmak isteyenlerin İbni Teymiye'yi gündeme getirmeleri tesadüfi bir olay değildir. Ancak şu­nu da akıldan uzak tutmamak gerekir ki, bugün onu yanlış anlayanlar veya değişik bir tarzda kullanmak isteyenler yok değildir. Şunu açıkça belirtelim ki onun düşünce ve eylemleri her konuda açıktır. Bilinçli insanlar kefesinde hiç bir zaman istismar edilemez.

Diğer yandan-çağında olsun, çağımızda olsun-aleyhtarlığın yapanlar çoğunluktadır. Bunun elbetteki bir takım sebepleri vardır. Bu sebepler, Kur'an ve Sünneti bilme­mekten tutun da siyasi otoritenin elden çıkmasından, ta Hıristiyan, Yahudi, Rafizi ve Cehmiler'inci [188] oluşturduğu itikada kadar varır. Asıl neden ise; Teymiye, tasavvuf kimliği altında, şirkin, insanların inançlarına hükmettiğini açıklayınca, belirli unvanlarla hükmedenlerin saltanatları sarsılmış, bu durum, İbni Teymiye konusunda her türlü if­tira ve suçlama kampanyasına neden olmuştu. Zira o dö­nemde halkın üzerinde tamamen İbni Arabi'nin etkisi vardı ve bununla birlikte bir çok unvanlar oluşmuştu İşte İmam Teymiye'nin hakkı söylemesi bunları altüst ediyor­du. Bütün bunlar endişe ve korkuların başıydı. Onun için İmam'ın muhallifleri önyargıyla davranmaktan kaçınıp duyarlı bir şekilde İslam öğretilerine bakarlarsa aleyhte yazılmış yazıların gerçekle ne kadar alakası olup olmadı­ğını öğrenmiş olacaklardı. Sanıyorum ki İbni Teymiye'yi her fırsatta kötüleyenler onu bizzat kendi eserlerinden değil, tek yönlü ve sadece aleyhte yazılmış yazılardan öğ­renmektedirler. Bu nedenle onu, rahatlıkla yanlış bilgiler­le yargılamaktadırlar. Oysa birini yargılamak tek taraflı olmamalıdır.

Bugünlerde Allame Teymiye tekrar gündeme sık sık getiriliyorsa, buna asıl neden; çağında yaşanan şirk ve sapıklıkların bugün de aynen yaşanmış olmasıdır. Onun o gün verdiği mücadele bu gün için de tazeliğini korumaktadır. Ama en nihayet o da beşer olması hasebiyle eleştiri­lebilecek yönlere sahiptir. Zaten kendisi hayatta iken de her türlü eleştiriye açıktı. Ancak yapılan eleştiriler, ilmi bir atmosferde ve ehliyetli insanlar tarafından tarafsız ve - ön yargısız yapılmalıdır.

İmam'ın tecdid ve İslanıi hareketini noktalarken, onun İslami sahada bir otoriter pozisyonuna sahip oluşu, çağının siyasi-ilmi bütün konularda sapık ve batıl inançla­ra karşı çıkışı, vardığı kariyerle yılmadan usanmadan sa­bır, azim ve cesaretle cihad mefkuresini ayakta tutması ve selefi akide ve ibadetini yeniden canlandırması; bu uğur­da katıldığı işkence, zulüm ve baskılara tahammül etmesi, Moğol/Tatar/ saldırılanın bir kumandan olarak püskürtmesi; hakkın karşısında susmayarak zindanlarda ömrünü tamamlaması; birçok eser ve talebe yetiştirmesi [189] ve çağdaş İslam öncülerine büyük çığırlar açması hangi insaf sahibi tarafından küçümsenebilir?.. [190]


[188] İbni Arabi bu konularda Cehm b. Safvan'dan etkilenmiştir'dir

[189] Talebeleri, İbnul Kayyım el-Cevzi, İbnul Abdullahi ve İbni Kesir

[190] Beşir İslamoğlu, İslami Hareketin Tarihi Seyri, Denge Yayınları, İstanbul, 1993: 206-210.