sidretül münteha
Thu 9 June 2011, 03:23 pm GMT +0200
6. İmâm Ebû Hanîfe.
Ebû Hanîfe künyesi ile meşhur olmuştur. Asıl adı, en-Nu'mân b. Sabit b. Zûtâ'dır. Teymullâh b. Sa4lebe el-Kûfî'nin mevlâsı olduğu için nisbesi Teymî'dir; fakat aslen Iran'lıdır.. Sahabeden Enes b. Mâlik, Sehl b. Sa'd es-Saidî, Abdullah b. Ebî Evfâ, Ebu't-Tufeyl Âir b. VâsüVyi gördüğü için tâbirdir. Bu sahâbîlerin bir kısmından
hadîs de rivayet etmiştir. Bâzı âlimler ise, onun bu sahâbîlerin hepsinden rivayet ettiğini söylemektedir.
Ebû Hanîfe, fıkhı ve hadîsi, 'Ata, Nâfi, îbnu Hürmüz, Hammâd b. Ebî Süleyman, Amr b. Dînâr ve diğer âlimlerden öğrenmiştir. Ondan rivayet edenler ise: Ebû Yûsuf, Zufer, Ebû Mutîc el-Belhî, İbhu'l-Mubârek, el-Hasen b. Ziyâd, Dâvûd et-Tâ'î, Vekî ve başkalarıdır.
Âlimler, Ebû Hanife'nin muazzam bir fıkıh kültürüne ve kuvvetli delillere sahîp olduğunu söylerler. eş-Şâfi ise: "İnsanlar fıkıhta Ebû Hanîfe'ye minnettardır", der. el-Leys b. Sacd da şunları anlatır:
"Medine'de Mâlik'e rastladım. Hayrola terlemişsin, dedim. Mâlik : Beni Ebû Hanîfe terletti; o gerçekten fakîhmiş a Mısırlım! dedi. Sonra Ebû Hanîfe ile karşılaştım. Ona: Mâlik senin hakkında ne güzel şeyler söylüyor, dedim. Ebu Hanîfe'nin karşılığı şöyle oldu: "Ben onun kadar hazır cevâp olup da isabetli konuşan, onun kadar mükemmel tenkîd yapan birini daha görmedim".
Ebû Hanîfe, şüphesiz muhaddis olmaktan çok fakîhtir. Fakat onun hadîse vukufu, bâzılarının söylediği kadar az değildi. Muham-med b- Mahmûd el-Harzemî, onun on beş müsnedinî toplamıştır. Muhammed b. el-Hasen, el-Âsâr adlı kitabında Ebû Hanîfe'den pek çok hadîs almıştır. Fakat Ebû Hanîfe'nin en bariz vasfım fıkıh teşkil etmektedir. Zaten kendi adiyle anılan Hanefî mezhebini tesîs etmesi ve re'y mektebinin imâmı olması ona yeter!
Ebû Hanîfe, muttekî bir insandı. Elinin emeği ile geçinirdi. Âlimlerin değerini sarsacağı, izzet-i nefislerini rencîde edeceği düşüncesiyle onların hediye almasını doğru bulmazdı.
Ebû Ca'fer, onu zorla kadı yapmak istedi. Bu vazifeyi kabul etmediği için Ebû Hanîfe'yi haps etti. Kabul etmesini sağlamak düşüncesiyle, günde on sopa olmak üzere yüz on sopa vurdurdu. Ebû Hanîfe yine de kabul etmedi. Bağdat'ta hapishanede iken H. 150'de Allah'ın rahmetine kavuştu.
Abdullah b. el-Mubârek onun hakkında şunları söylemektedir: "İnsanların en fakîhi Ebû Hanîfe'dir. Fikıh'ta onun bir benzerini daha görmedim. Eğer Cenâb-ı Hak, Ebû Hanîfe ile görüştürmek lûtfunda buîunmasaydı, ben de rastgele bir insan olurdum. O, muttekî, cömert, meseleleri bütün incelikleri ile kavrayan bir insandı.[1194]
[1194] Ebû Hanîfe'nin terceme-i hâli için bk. Târihu Bağdâd, c. XI, s, 323-423; el-Vefiyyât, c. II, s. 163; el-Cevâhiru'1-mudiyye, c. I, s. 26.
Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 328-329.