- İlmî Gelişmesi

Adsense kodları


İlmî Gelişmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 15 September 2011, 03:38 pm GMT +0200
B- İlmî Gelişmesi     
                     
 
a- İlme İntisabı
 
Ebu Hanife Kûfe'de yetişti. Gençliğinde kumaş ticaretiyle uğraştı. Fa­kat bu ticaret onu ilim talebinden alıkoymadı. Nitekim bu esnada onu ilme teşvik edenin ve bunun çarşı- pazar işlerinden daha hayırlı olduğunu söy­leyenin Şa'bi olduğu rivayet edilir.[12]

Ebu Yusuf tan nakledilen bir rivayette Ebu Hanife, ilim yoluna atılma­ya karar verdikten sonra, etrafındakilerle müşavere edip derinleşeceği ilim dalını, sonuçlarını da hesaba katarak tespit etmeye çalışır ve şöyle der:

"Bana Kur'an öğren denildi. Dedim ki, eğer Kur'an öğrenirsem ve onu ezberlersem sonu ne olacak? Dediler ki; Bir mescide oturursun, çocuklar ve gençler sana Kur'an okurlar, içlerinden senden daha kuvvetli veya sana müsavi bir hafız çıkınca senin başkanlığın sona erer. Dedim ki:

Hadis dinleyip yazsam ve dünyada benden daha kuvvetli Hadis hafızı olmasa nasıl olur? Dediler ki:

Yaşlanıp zayıf düştüğün zaman etrafında toplanan çocuk ve gençlere rivayet ettiğin hadislerde yanlışlık yapmayacağından emin olamaz­sın. Seni yalancılıkla itham ederler, bu da sana ar olur. Dedim ki:

Öyleyse bu­na da gerek yok. Sonra, nahiv öğreneyim dedim. Şayet nahiv ve Arapçayı ezberlesem sonu nereye varacak diye düşündüm. Dediler ki:

Muallim olarak bir köşeye oturur, iki dinarlık rızkını üç dinara çıkarırsın. Bunun da sonu yok dedim. Şiire eğilsem, benden daha güçlü bir şair olmasa durumum ne olur dedim. Dediler ki:

Birini methedersin sana bağışta bulunur, seni bir hayvana bindirir veya bir hil'at giydirir. Eğer vermezse bu takdirde onu hic­vedersin. Bu arada namuslu kadınlara da iftira atmış olursun. Öyleyse buna da ihtiyacım yok dedim. Eğer Kelâma başlasam sonu ne olur dedim. Dediler ki:

Kelamla uğraşan onun kötülüklerinden korunamaz ve zındıklıkla suçla­nır. Sonunda ya yakalanıp öldürülür, ya da kurtulur, mezmum ve hakir ola­rak kalır. Şayet fıkıh öğrensem nasıl olur dedim. Dediler ki:

Sorarlar, sen de insanlara fetva verirsin. Eğer gençsen kâdîlık için matlup olursun. Bundan daha faydalı bir ilim yoktur dedim ve fıkha sarılarak onu öğrendim".[13]

İlk bakışta gayet makul gibi görünen bu rivayeti Zehebî şöyle tenkid ediyor:

"Başkanlık için ilim talep eden sırf bunu düşünür. Aksi takdirde, Peygamber (s.a.v.)'in:

“Sizin efdaliniz, Kur'an-ı öğrenen ve öğreteninizdir”[14] hadisi sabittir. Fesübhanallah! Mescidden daha efdal bir yer mi var? İlim neşri için Kur'an öğretmekten daha uygunu var mı? Vallahi asla! Günah iş­lememiş çocuklardan daha hayırlı talebe mi olur? Bu hikayenin uydurma ol­duğunu zannediyorum. İsnadında sika olmayan kimse var".[15]

Ebu Hanife'nin niçin Hadis ilmini tercih etmediğini bildiren rivayeti zikrettikten sonra Zehebî şöyle diyor: "Şimdi bu hikayenin uydurma olduğu­na kesinlikle inandım. Çünkü İmam Ebu Hanife hadis talebinde bulundu ve bunu daha ziyade h.100 ve daha sonraki yıllarda gerçekleştirdi. O zaman ço­cuklar hadis dinlemezdi. Bu, 3.yüzyıldan sonra ortaya çıkmış bir ıstılahtır. Bilakis Hadis talebinde bulunanlar büyük alimlerdi. Fukaha için Kur'an'dan sonra, hadisin dışında bir ilim olmadığı gibi Fıkıh kitapları da henüz ted­vin edilmemişti”[16]

Zehebî, Ebu Hanife'nin Kelâm ilmini niçin benimsemediğini açıklayan rivayeti naklettikten sonra; "Bu hurafeyi uyduranın Allah cezasını versin, o zamanda Kelâm ilmi ortaya çıkmış mıydı? Diye soruyor.[17]

Ebu Hanife'nin, ilk olarak Kelâm ilmiyle meşgul olduğu şeklindeki meşhur rivayet ve yaygın görüşte Zehebî tarafından reddedilmektedir. Züfer b. Hüzeyl (ö.157) den nakledilen rivayet şöyledir:

"Ebu Hanife'nin şöyle dediğini duydum:

'Önce Kelâmla uğraşıyordum. Öyle ki bu konuda parmak­la gösterilecek kadar meşhur oldum. Hammad b.Ebi Süleyman (ö.l20) ın ders halkası yakınında oturuyorduk. Bir gün bir kadın gelerek bana şöyle de­di:

"Karısı cariye olan bir adam, onu sünnet üzere boşamak isterse kaç kere boşaması gerekir?" Ne diyeceğimi bilemedim. Bunu Hammad'a sormasını, sonra gelip bana haber vermesini istedim. Kadın Hammad'a sordu. Hammad:

"Hayız ve çımadan beri olduğu zaman bir kere boşar, sonra iki hayız geçene kadar onu terk eder, temizlendikten sonra başkasıyla evlenmesi helal olur" dedi. Kadın döndü ve bunu bana haber verdi. Kelâma ihtiyacım yok dedim, gidip Hammad'ın halkasına oturdum''.[18]

Zehebî bu rivayeti zikrettikten sonra; "Bunun da sıhhatini en iyi Allah bilir, o vakitte Kelam ilminin mevcut olduğunu biz bilmiyoruz" demektedir.[19]

Zehebî'nin, bu tenkidinde haklı olduğu kanaatindeyiz. Zira Ebu Hani­fe'nin ilme ilk önce Kelâm'dan başladığını söyleyenler, onun "el-Fıkhu'l-Ekber" isimli kitabından hareket etmektedirler. Nitekim Abdülkahir el-Bağdadi (ö.429) "Usûlüddin" adlı eserinde Ebu Hanife'yi, fukaha ve mezheb erbabı arasında ilk "mütekellim" olarak zikrederken, "çünkü Ebu Hanife'nin, el-Fikhu'l-Ekber isminde Kaderiyye'ye reddiye olarak yazdığı bir kitabıyla Ehl-i Sünnet'in "güç fiille beraberdir" görüşünü destekleyen, imlâ ettirdiği bir risalesi vardır" demektedir.[20]

Gerçeklen el-Fıkhu'1-Ekber'de yer alan konular, daha sonra Kelâm ilmi­nin belli başlı meseleleri olarak tartışılmış olmakla beraber, Ebu Hanife za­manında henüz böyle bir ilmin sistematik olarak ortaya çıktığı söylenemez. Nitekim kendisi de eserlerinde ıstılah olarak Kelâm ilminden bahsetmiş de­ğildir. Bilâkis daha sonra kelâmî meseleler olarak kabul edilen ve kendisinin de eserlerinde ele aldığı konuları dinde tefakkuh cümlesinden sayarak 'fıkıh' diye isimlendirmiş, hatta buna "fıkhın efdali" demiştir. Bu konudaki ifadesi aynen şöyledir: "Dindeki fıkıh, ahkâmdaki fıkıhtan efdaldir. Çünkü insanın Rabbine nasıl kulluk edeceğini bilmesi onun için, birçok ilme sahip olmasın­dan daha hayırlıdır."[21]  Daha sonra fıkhın efdalini şöyle tarif eder: "Fık­hın efdali, insanın Allah Tealâ’ya imam, şerâyi' ve süneni, hadleri, ümmetin ihtilaf ve ittifaklarım bilmesidir."[22] Eserini el-Fıkhu'1-Ekber olarak isim­lendirmesinin sebebi de bu olsa gerektir.[23]




[12] Mekkî. 54; Heytemî, 37

[13] Bağdadî, Tarih. XIII. 331-332; Saymerî, 19; Mekkî. 53; Zehebî, Siyer, VI. 396-397; Heytemî, 38.

[14] Buhari, Fedâilul-Kur'an. 21. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 17

[15] Zehebî. Siyer. VI. 306.

[16] Age.VI. 396.

[17] Age. VI, 397.

[18] Bağdadî. Tarih. XIII. 333; Mekkî. 51; Zehebî, Siyer. VI. 398; Kureşî, II, 463; Heytemî. 38.

[19] Zehebî. Siyer. VI. 398.

[20] Abdülkahir el-Bağdadî. Usûlüddin, 308.

[21] Ebu Hanife el-Fıkhul-Ebsat, 36.

[22] Age., 36.

[23] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 16-18