- İlk Söz Son Söz Kelimei Şehadet

Adsense kodları


İlk Söz Son Söz Kelimei Şehadet

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Thu 22 September 2011, 05:20 pm GMT +0200
İlk Söz, Son Söz Kelime-i Şehadet



Temmuz 2007 103.SAYI


Mübarek EROL kaleme aldı, BAŞYAZI bölümünde yayınlandı.

Kelime-i şehadet, müberra dinimiz İslâm’a dahil oluşun ilk adımıdır. O, Alemlerin Rabbi’nin varlığı ve birliği ile birlikte ahir zaman peygamberi Fahr-i Alem s.a.v.’in de risaletini tasdik edip buna kendini şahit tutma manasında mukaddes bir inanç cümlesidir. Bunun için Kelime-i şehadet dinimizin temeli ve dayanağıdır. şehadet öyle yüce bir cümledir ki, bütün insanlığın kurtuluşu ona bağlıdır. Bu mübarek cümle İslâm’ın özü, yerin ve göklerin anahtarıdır.

Kelime-i şehadet en genel anlamıyla “kalp ile tasdik, dil ile ikrar” etmektir. Yani kalbin bir şeyi doğrulaması, ona katılması, dilin de bunu söylemesi, ifade etmesidir. Şehadet Kelimesi içerdiği mana bakımından mücella dinimiz İslâm’a ait hakikatler bütününü ihtiva eder. Denilebilir ki mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’in tamamı bu kelimenin ne manaya geldiğini, ne olduğunu izahtır. Zira Kur’an-ı Kerim din ve tevhitten ibarettir. Cenab-ı Mevlâ ayet-i celilede şöyle buyurur: “Bu Kur’an onunla uyarılsınlar ve tek bir ilâh bulunduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara tebliğ edilmiştir.” (İbrahim, 52)

Şehadet Kelimesi Allah’ın rab ve ilâh olduğunu, azametini, hakimiyetini itiraf etmenin, kabul etmenin ilanıdır. Dine girişin açık edilmesidir. Aynı zamanda bir kimlik beyanı dır. Yani: “Bilinsin ve duyulsun ki ben insanların Allah’tan başka ilâh, rab diye tanıdıkları ve taptıkları hiçbir şeyi kabul etmiyor, hepsini reddediyorum. İlâh, rab olarak sadece Allah’a inanıyor, son peygamber olarak da Hz. Muhammed s.a.v’i tanıyorum. O Rabbimiz’in kulu ve rasulüdür.”

Şehadet Kelimesi en kesin ifadelerden oluşur. “Ben şehadet ederim ki” sözü tanık olunan bir gerçeklikten emin olmanın, onun tam da öyle olduğunun şeksiz şüphesiz kabul edilmesinin ifadesidir. Şehadet Kelimesini söyleyen, dile getirdiği gerçekliği çok kesin biçimde kabul ettiğini açıkça beyan etmektedir. Bu tam ve sağlam imanın ta kendisidir. Çünkü bu söz İslâm’ı bütünüyle içine alır. Allah’ı kabul eden O’nun peygamberini de ve O’ndan gelenleri de kabul eder.

Kelime-i şehadet iki yanlıdır. Birincisi “tevhid”, yani Cenab-ı Allah’ın varlığına ve birliğine iman; ikincisi de Fahr-i Alem s.a.v.’in kulluk ve risaletini tasdiktir. İman bu iki veçhenin kalpte bir bütün halinde yerleşmesi neticesinde gerçekleşir. Bu itibarla ne sadece Allah’a iman kâşdir ne yalnızca Rasulü’ne. Bu hususta gafet edilmemeli ve Rabbü’l-Alemin’e imanla birlikte, Fahr-i Cihan s.a.v.’e imanın gerekliliği de layıkıyla kavranmalıdır.

Yahudiler Hz. Musa a.s.’a inanır diğer peygamberleri (Allah’ın selamı cümlesinin üzerlerine olsun) kabul etmezler. Hıristiyanlar Hz. İsa a.s.’ı kabul eder, diğer peygamberlere a.s. inanmazlar. Biz müslümanlar ise bütün peygamberlere iman ederiz. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Müminlerin her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah’ın peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız, dediler.” (Bakara, 285)

Kelime-i şehadet veya Kelime-i Tevhid aynı şeyi ifade ederler. Bu mübarek kelimeler cennetin anahtarı hükmündedir. Bu kelimenin tezahürleri ise, o anahtarın kilidine müsait hassas dişleridir. Vehb b. Münebbih r.a.’a denildi ki, “Lâ ilâhe illallah cennetin anahtarı değil midir?” Buyurdu: “Evet, fakat dişsiz anahtar olmaz. Ancak dişleri olan anahtarla gelirsen kapı sana açılır, aksi halde açılmaz.”

İhlâs ve samimiyetle söylenen bir Kelime-i şehadet bütün diğer amellerden üstündür. Bu kelime kalbin nurudur, insanın simasının nurudur. Küçük çocukların dili bu kudsi kelimeyle konuşmaya başlatılmalı, ölüm anında kişiye bu kelime telkin edilmelidir.

Sadece iman etmek yeterli değildir. Kelime-i Tevhid’i hayata hakim kılmak çok önemlidir. Onu salih amellerle süsleyerek ilâhi imtihanlarda muvaffak olabilecek bir seviyeye yükseltmek mecburiyeti vardır. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de insanların sadece “inandık” demekle, imtihan edilmeden bırakılacaklarını sanmamalarını bildirmiştir. Buna göre iman bir lütuf, imtihan ise onun miyarıdır. Kuldan istenilen şey, ihlâs, sabır ve teslimiyetle salih amellerle imanı korumak ve takviye etmektir.

Amellerin en faziletlisi olan namaz günde beş vakit farzdır. Oruç senede bir ay, hac ömürde bir kez farzdır. Ama Kelime-i şehadet süreklilik ister. Zira imanın faydalı olabilmesi için ömrün sonuna kadar devam etmesi şarttır. İmanda itibar son anadır. Son demine kadar imanı nı muhafaza edemeyen bir kimseye geçmişteki imanı fayda vermez.

İman bir bütün olup, bölünme de kabul etmez. Yani inanılması gerekli olan şeylerin bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmemek olmaz. iman daima farzdır. imanı her halükârda zinde tutmak mecburiyeti vardır.

Kâinatta her zerre ilim ve kudret sahibi Allah’ın varlığına şehadet edip dururken, her şeyin üstünde özelliğe sahip olan insanoğlunun bunu anlamaması, düşünüp bulmaması caiz olmaz. Bunun içindir ki insan nerede ve hangi zamanda yaşamış olursa olsun, kendi aklıyla düşünerek Allah’ı bulması ve bilmesi üzerine farzdır. Mevlâmız peygamber göndermemiş olsaydı, yine Allah’ı bilmek insanoğluna zorunlu olurdu. Şu kadar ki, peygamberlerin tebliğinden mahrum kalanlar ibadetle sorumlu olmazlardı.

Rabbimiz bir ayet-i celilede: “(Rasulüm) de ki: Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin. Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.” (Âl-i imran, 64) buyurmaktadır. Bu ayet-i kerime Ehl-i Kitab’ı bâtıl itikatlardan vazgeçip Kelime-i Tevhid’e gelmeye davet etmektedir. Bu davet kıyamet sabahına dek geçerlidir.

Diğer bir ayet-i celilede de Rabbimiz: “(Rasulüm) sen Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 125) buyuruyor. Bu ayet-i kerime Fahr-i Alem s.a.v.’in dünyada yaşayan her insanın Allah’a inanmasını ve kendisini cehennem ateşinden kurtarmasını şefkat ve merhametiyle istediğinin bir delilidir. Günümüzde müminlerin merhameti dünyayı kucaklayacak kadar geniş olmalı. Kelime-i şehadet’i gücü nisbetinde insanlığa ulaştırmak da gayesi olmalıdır.

Kelime-i şehadet’i muhabbet ve aşkla tam kalpten söyleyen her gönülde, aynaya ışık vurmuş gibi ilâhi bir parıltı yanar ki, ilâhi nur ile o kalp tezyin olur, süslenir. Böylesi güzelliklerden mahrum, harabeye dönen, iman nurundan uzak kalplerin nurlanması için bütün müminlere gereken şey, Kelime-i şehadet’ten habersiz olan bu insanlara yardımcı olmak, imanı telkin etmektir. Zira bir kişinin hidayetine vesile olmak bir mümin için dünyalık her şeyden daha kıymetlidir.

Bütün inanmayan insanlar ruhsuz ceset gibidirler. Ne zaman Kelime-i Tevhid’i kabul ederlerse cesetlerine hayat gelir, onlara ruh üflenmiş gibi dirilirler. Bu diriliş insana şunu söyletir: “Allah’tan başka ilâh yoktur. O’nun gönderdiği her şey doğrudur, kabul ediyorum, inanıyorum. O’nun bana emirlerini ve yasaklarını kabul ediyorum. Doğru olarak kabul ettiğim bu hükümleri hayatıma uygulayacağım. Bu esaslara göre yaşayacağım.”

İşte dünya ve ahirette büyük kurtuluş da budur.

Rabbimizin tevşk ve inayeti ile...


yunus emre 7/B
Sun 25 January 2015, 11:58 am GMT +0200
doğduk gidiyoruz kelime i şahadet
öldük geliyoruz kelime i şahadet
eşhedü enla ilahe illah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resaluh

üsveihasene
Sat 13 October 2018, 04:23 pm GMT +0200
esselamü aleyküm rabbim son nefeste bizi ayırmasın kelime i şehadetten ....amin paylaşım için Allah razı olsun....

Sevgi.
Sun 14 October 2018, 12:14 am GMT +0200
Aleyküm Selâm. Kişi nasıl bir yaşam sürerse sonucunda akibeti ona göre olur. Oyüzden herdaim Rabbimizin Rızasına uygun şekilde yaşamaya gayret edelimki akibetimiz inşaAllah hayırlı olsun. Amiiin Ecmâin.. Rabbim bizleri son anında şehadet getirenlerden eylesin.
 Bilgiler için Allah Razı olsun