- İlahî şerîat maruf ona aykırı her idare ve anlayış münkerdir

Adsense kodları


İlahî şerîat maruf ona aykırı her idare ve anlayış münkerdir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Fri 27 May 2011, 03:36 pm GMT +0200
İlahî Şerîat Ma'ruf, Ona Aykırı Her İdare Ve Anlayış Münkerdir


İnsan her halü kârda dine muhtaçtır. Teşri hakkı dediğimiz (emretme ve yasaklama) kanun koyma ve yapma hakkı sadece Allah'ındır. İnsan ferdî ve sosyal hayatında kanun dediğimiz nizamdan uzak yaşayamaz. Fakat bizzat kendisine, kendisini bağlayacı bir kanun yapma yetkisi de verilmemiştir. Çünkü insanın kendisi hakkındaki anlayışı, kendisini izah eden felsefesi hiç bir zaman yeterli olmamıştır. Bu nedenle Allah Teâlâ'nın, insanın izahı demek olan din, ma'rufun ta kendisidir. Ve insanı beşeri ölçü ve bakışlarla izaha kalkışan her sistem de câhiliyyedir, münkerdir.
İnsan, kanun koyma ve kanun yapma hakkının Allah'a ait bir hak olduğuna inanıp itiraf edince, hayatının her safhasında ma'rufa boyun eğmiş ve hakkı doğrulamış olur. Şayet bu hakkı Allah'a ait görmeyip kendi arzularını kanun yapmağa yeltenirse iki durumdan birine rıza göstermiş olacaktır.
Bunlardan ilki; insanı kanun koymanın ölçüsü kabul etmiş olacak, idare hakini insan arzusuna ve mücerret akla vermiş olacaktır ki her söz ve amelinde bunların arzusuna boyun eğemek mecburiyetinde kalacaktır.
İkincisi; kendisinin kendisi gibi bir kişinin veya kişilerin (yani meclislerin) millet adına çıkardıkları emir ve yasaklara boyun eğmeye razı olmasıdır.
Günümüz insanlığının sahib olduğu temel felsefe, bu iki yaklaşımın değişik çehreleridir. Her iki yöntem de aldatma ve sömürme yollarıdır. İnsanlığı hüsran ve ölüme mahkûm eder. İnsanı, insanlığın kulluğuna ve şahısların katı arzuları demek olan despotizme kurban eder. Halbuki ma'rufu emr-münkeri nehiy; insanın, kulların hükmetmesinden kurtarılıp Allah'ın hâkimiyetine ve gerçek hürriyete teslim edilmesidir. Şartsız itaat olan Allah'a ibâdet etmeye ve yalnız ona boyun eğmeye çağırmaktır. Allah'ın gönderdiği din, İslâm'dır. Tek hedefi, i'lâ-yı kelimetullah yani Allah'ın (c.c.) her sahada tek hâkim kabul edilmesi, her sahada söz sahibi olması, yönetim ve hükümranlık hakkının kendisine verilmesidir.
Allah'a inananlar onun dinini açıkça ilan etmeli ve onunla çatışan her çeşit sistem ve felsefelerin aleyhinde birlikte savaşmahdırlar. Ta ki fitne ortadan kalkıncaya kadar.... Allah, fikrî ve amelî olarak her türlü yabancı unsurlardan arınmış saf İslâm şeriatını tatbik etme görevini bu ümmete yüklemiştir. Hayatın her çeşit idare ve şubesinde emir ve nehiylerine uyularak tatbikatını istemektedir. İslâmda kanun koyma hakkı, hiç bir yasama organının hakkı olamaz. Nefis ve arzuların kanun yapma hakkı İslâm'da yoktur. Çünkü İslâm ile terbiye edilmemiş bir nefsin, insanlığa vereceği ve sunacağı hiçbir olumlu mesajı yoktur.
Hiç bir insanın Allah'ın dinini tebdîle ve tağyire yeltenme hakkı yoktur.
Allah'ın dininden sapmak ve din düşmanlığı yapmak kadar büyük münker olamaz. Münker taraftarlarının çoğalması ve savunucularının mevcudiyeti de münkerdir. Allah Teâlâ İslâm ümmetinden ma'ruf'a tabî olmasını ve uygulamasını istemektedir, İslâm'ın hayata uygulanma görevinin ma'ruf ehlinden ve onu savunanlardan istenmesi kadar tabiî birşey olamaz. Bu istek ve arzunun, müslümanın iç ve dış dünyasında görünür halde belirlenmesi ve savunulması gerekir. Her fırsat ve adımda bu istek ve arzunun tezahürlerini vermesini sağlamak müslümanın görevidir.
İmara İbn-i Teymiyye şöyle der:
"Emir ve nehiy insanoğlunun varlığının gereğidir. Kim Allah ve Rasûlü'nün emirlerini emretmez, yasakladıklarını yasaklamazsa, ya ma'rufa muhalefet etmiş olacak, ya da Allah'ın hükmetmesini emrettiiği hakkı bâtıla karıştırmış olacaktır. Eğer bu tür bir anlayıştan ayrümazsa uydurma bir din edinmiş olur.
İslâm müctehid imam ve ilim otoritelerinden naklettiğimiz bu açıklamaların ışığı altında vardığımız kanaat gösteriyor ki ma'ruf ve münker kavramları, salt ahlâkî kavramlardan olmayıp, "Şeriat Hukukuna ait" iki temel kavramdır. Bu iki temel kavram, Allah'ın dinini ve şeriatının tatbikatını ifade eden iki mücmel ifâdedir. Bu nedenle ifâde ve kapsam açısından bu iki kavrama bakıldığında, görülecektir ki ma'ruf; Allah'ın dininin emrettiği inanç, fikir, ibâdet, usûl ve metodlar, ahlâki ilkeler, siyasî ve medenî kanunların tümü, bunların dışında 'kalan saha da münkeri ifâde etmektedir. İşte bu ümmet birincisini emretmek ikincisini de nehyetmekle emrolunmuştur.