- İlahi yardım ve yeniden toparlanma

Adsense kodları


İlahi yardım ve yeniden toparlanma

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Fri 29 April 2011, 11:14 am GMT +0200
İlahi Yardım ve Yeniden Toparlanma

Küçük gibi görünen büyük bir ihmalin nelere malolduğunu herkes görüyordu. Belki de daha büyüklerini gelecekte yaşamamak için Allah (celle celaluhü), Resülü'nün etrafında böyle bir örneği bütün ümmet-i Muhammed'e gösteriyor ve can alıcı bir noktaya dikkat çe­kiyordu. Zira muvaffakiyet, Allah ve Resülü'ne mutlak itaatten ge­çiyordu.

Şimdi ise herkes, canını dişine takmış, Allah ve Resülü için her şeyini feda yarışına girmişti. Bir taraftan dağın eteklerine doğru çekilirken diğer yandan da savaşın hakkını veren bu insanlar, her yönüyle samimi olduklarını fiilen göstermişlerdi. Bir kere daha ölümüne söz vermiş ve sonucu ne olursa olsun artık O'ndan (sallal­lahu aleyhi ve sellem) ayrılmamaya ant içmişlerdi. Aynı zamanda bu, Allah Resülü'nün yeniden zimamı eline alması anlamına geliyor­du. Okçular konusunda yaşanan acı tecrübe ve bazı insanların ya­şadığı muvakkat kılıç bırakmanın beraberinde getirdiği sıkıntılar bertaraf edilmiş ve İnsanlığın Emini Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sel­le m) Uhud'a yeniden hükmetmeye başlamıştı. Hezimet gibi görünen tabloyu zafere dönüştürmenin adıydı bu ve nebevi ferasetin sahi­bi Allah Resülü de Uhud'da, muvaffakiyetle neticelenecek olan son tabloyu hazırlıyordu.

Böyle bir samimiyete Allah'ın da ihsanlan olacaktı ve sabahın erken saatlerinden bu yana kılıç sallayıp hayatını harp meydanına vakfeden bu insanlar üzerine Allah (celle celaluhü), Bedir' de olduğu gibi yine sekine indirecekti. Üzerlerine öyle tatlı bir uyku çöküvermişti ki; neredeyse ellerindeki kılıç yere düşüyordu ama onlar bunun far­kına bile varamıyorlardı. EbU Talha gibi insanlar, eğilip düşen kılıç­lannı tekrar alıyorlardı ama bu sekinenin tesiriyle kılıçların yeniden ellerinden düşmesine mani olamıyorlardı. Mesela, düşman askerle­ri alt taraftannda olmasına rağmen Bişr İbn Bera'nın kılıcı elinden düşmüştü ama o, üzerine çöken bu uyku halinden dolayı elindeki kılıcın yokluğunu bile fark edemiyordu . .Adeta bu, onca sıkıntının üzerine çekilen bir sünger gibiydi. Belli ki bir inayet söz konusuydu ve bu sıkıntılar da pek yakında son bulacaktı.

Uhud meydanında imdada gelen melekler de vardı. Gerçi onlar, savaşın başından bu yana burada bulunuyorlardı; zira Allah (celle cela­luhü), beş bin melekle ehl-i imanı destekleyeceğini vadetmişti. Ancak bu, Allah ve Resülü'rıiin hassasiyetine bağlı bir husustu ve okçular tepesinde yaşananlar sonrasında emre itaatte istenilen ve beklenen tavır ortaya konulamayınca melekler geri çekilmiş ve onları kendi başlarına bırakrnışlardı.v"

Sa'd İbn Ebi Vakkas'ın şehadetiyle Uhud dağının eteklerine doğru çekilen Allah Resülıi'niin sağ ve sol tarafında beyaz elbiseli iki melek -Cibril ve Mikail- savaşıyor ve düşmanlardan gelebilecek tehlikelere karşı O'nu koruyordu. Zaten biraz önce Allah Resülü'niin verdiği okları atarken, tanımadığı temiz simalı ve beyaz giysili bir gencin bu okları toplayıp geri getirdiğine de şahit olmuştu. O, bu ak­ları getirip sonra da:

- At ey EM İshak, diye seslenen bu genci bir daha da göreme­mişti.

İbn Kamie'nin hamleleri sonucu şehit olan sancaktar Mus'ab İbn Umeyr'in görevini de bir melek üstlenmiş, Hz. Mus'ab'ın sureti­ne girip Uhud'da Allah Resülü'nün sancağını dalgalandınyordu. Bir aralık Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern):

122 Bkz. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 1/287 (2609); Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 10/301 (10731); Taberi, el-Carniu'l-Beyan, 4/81; İbn Kesir, Tefsir, 1/412

- İleri hücum et ey Mus'ab, diye seslenince Efendimiz'e doğru yönelen melek:

- Ben Mus'ab değilim, diyecekti. Efendimiz'in seslenişine şahit olan Abdurrahman İbn Avf, büyük bir taaccüb içinde:

- Ya Resı.1lullah, diyecekti. Mus'ab daha önce öldürülüp şehit olmadı mı?

- Evet, dedi Allah Resı.1lü (sallallahu aleyhi ve sellern). 'Onun yerine bir melek, onun adıyla Mus'ab'ın vazifesini ifa ediyor!,123

Bir aralık Allah Resı.1lü, yanında bulunan Hôris İbn Szmme'ye Abdurrahman İbn Avfı sormuş, o da Hz. Abdurrahman'ın bir taraf­ta düşmanla yaka paça olduğunun haberini vermişti. Bunun üzerine Efendimiz:

- Şüphe yok ki melekler onunla beraber savaşıyor, buyurdu.

Efendimiz'in müjdesini alan Hz. Haris, doğruca Abdurrahman İbn Avfın yanına koştu; etrafında yere serilmiş yedi tane müşrik yatı­yordu.

- Bileğine kuvvet! Bunların hepsini de sen mi öldürdün, diye sordu. O da şaşkındı:

- Şu ve şunları ben öldürdüm, dedi önce ve arkasından da:

- Şunları ise, kimin öldürdüğünü ben de görmedim, diye ilave

etti. Bunun üzerine Hz. Haris, Allah ve Resı.1lü'nün verdiği haberin doğruluğu karşısında hayretini gizleyemeyip, "Allah ve Resiilis şüp­hesiz doğru söylüyor." manasında:

- Sadakallahu ve Resı.1lüh, buyuracaktı.

Bedir'de Allah Resı.1lü'yle birlikte olarnamanın hüzün ve mah­cubiyetini yaşayan Enes İbn N adr:

- Resı.1lullah'ın ilk karşılaşması olan Bedir'de bulunamadım; şayet Allah (celle celaluhü), bana müşriklerle yeniden bir karşılaşma imkanı verirse Allah için neler yapacağımı ben bilirim, diyor ve Allah için savaşma aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Şimdi ise Allah (celle celaluhü), onun arzu ettiği fırsatı önüne getirmiş, o da savaşın hakkını vermek için Uhud'a gelmişti.

123 İbn Sa'd, Tabakat. 3/121; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 7/369 (36770); Salih], Sübü­Iiı'l-Hiıda ve'r-Reşad, 4/205, 206

Savaş başlayıp da ikinci safhada kısmi bir çözülme yaşanınca ellerini açacak ve içini şöyle dökecekti:

- Allah'ım! Şu arkadaşlarımın yaptıklarından dolayı Senden özür diliyor, affını talep ediyorum. Şunların yaptıklarından da -müş­rikleri kastediyordu- Sana dehalet edip affına sığınıyorum.

Belli ki bu çözülme karşısında çok üzülmiiş, ortaya çıkan neti­ceyi bir türlü hazmedememişti. Bunun üzerine, kılıcını alıp düşman saflarının arasına dalmayı düşündü. Önüne, Erisar ve Muhacirler­den oluşan bir grup çıktı; Efendimiz'in öldürüldüğü haberi üzerine kılıçlarını yere bırakmış, kara kara düşünüyorlardı. Büyük bir te­laşla:

- Niye burada oturuyorsunuz, diye sordu.

- Resülullah öldürüldü, dediler. Beyninden vurulmuştu adeta.

Zemin savaş meydanı bile olsa bir mü'min dengesini kaybetmeme­liydi. Onun inandığı İslam, peygamber bile olsa şahısların hayatla­rıyla sınırlı bir sistem değildi ve her halükarda yaşanması gereken bir yapıyı ifade ediyordu. Onun için Uhud'da çaresiz bekleşenlere şöyle haykırdı:

- O'nun olmadığı bir dünyada yaşamanın ne anlamı var; neyi­nize yarar ki? Haydi sizler de kalkın ve Resülullah'ın öldüğü istika­mette hayatınızı ortaya koyun ve ölün!

Ardından da yoluna devam ederek gözden kayboluverdi.

Uhud'un arka taraflarında onunla Sa'd İbn Muaz karşılaşacak ve:

- Ben de seninle beraberim, diyecekti. Ancak o, Enes İbn Nadr'ı takip etmekte zorlanıyor ve yaptığını yapamıyordu. Arkasını döndü ve Hz. Sa'd'a:

- Ey Sa'd, diye seslendi. 'Cennetin kokusu ne güzel! Nadr'ın Rabbine yemin olsun ki ben, Uhud'un arkasından onun kokusunu duyuyorum!

Derken, düşman safları arasında reftare yürüyen Enes İbn Nadr'e hayranlıkla arkadan bakan Sa'd İbn Muaz'ın gözlerinden de kayboluverdi. Düşman safları arasına dalmış ve yiğitçe vuruşurken şehit düşmüştü.

Akşam olup da cansız bedenine ulaştıklarında vücudunda, sek­sen küsur kılıç, mızrak ve ok yarası vardı. Yüzü parçalanmış, burun ve kulakları da müsle yapılarak kesilmişti. O kadar dikkatle baktık-

ları halde onu kimse tanıyamayacaktı. Nihayet kız kardeşi gelecek ve onu, ancak parmağındaki bir işaretten tanıyabilecekti. Er oğlu erdi ve Kur'an. onun gibileri bayraklaştırırken üzerlerine düşen vazifeyi harfiyen yerine getiren babayiğitler olarak anlatacaktı. ı24

ceren
Sun 21 April 2019, 12:36 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri islam yolunda peygamber efendimizin sünnetin de yaşayan kullardan eylesin inşallah. ..

Bilal2009
Sun 21 April 2019, 02:53 pm GMT +0200
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

gulsahkilicaslan
Mon 22 April 2019, 10:16 am GMT +0200
Allah razı olsun selam ve dua ile...