- İla

Adsense kodları


İla

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
manas
Sat 13 November 2010, 04:44 pm GMT +0200
İLA



F.İLA

İlâ, boşama ehliyetine sahip kocanın mutlak şekilde veya dört aydan fazla bir süreyle karısı ile cinsel ilişkide bulunmamaya yemin etmesidir. İmamın son kavline göre ilâ, ALLAH adına veya O'nun sıfatlarına yemin etmenin dışında başka şeylere talik etmekle de meydana gelir. Meselâ; bir kimse ilâyı talâk veya köle azad etme şartına bağlar veya karısına: "Seninle cinsel ilişkide bulunursam Al­lah için namaz kılmak, oruç tutmak, haca gitmek veya köle azad et­mek üzerime farz olsun" derse ilâ yapmış olur. Bir kimse yabancı bir kadınla cinsel ilişkide bulunmamaya yemin ederse ilâ yapmış olmaz. Sadece yemin etmiş olur. Şayet sonradan bu kadınla evlenirse, ilâ yapmış olmaz. Ancak o kadınla cinsel ilişkide bulunursa yemin kefareti vermesi gerekir.

Bir kimse vaginasmda cinsel temasa mani et veya kemik bulu­nan karısı ile cinsel ilişkide bulunmayacağına yemin ederse veya ilâyı yapanın penisi kesik ise, mezhep alimlerince kabul edilen riva­yete göre böyle bir ilâ sahih olmaz.

Bir kimse karısına: "Vallahi dört ay boyunca seninle cinsel iliş­kide bulunmayacağım." der, dört ay geçtikten sonra tekrar: "Vallahi dört ay boyunca seninle cinsel ilişkide bulunmayacağım." der ve böylece birkaç defa tekrar ederse, en sahih kavle göre ilâ yapmış ol­maz. Şayet karısına: "Vallahi beş ay boyunca seninle ilişkide bulun­mayacağım." der, beş ay geçtikten sonra da: "Vallahi bir sene boyun­ca seninle ilişkide bulunmayacağım." derse, bu durumda iki ilâ yap­mış olur ve her birinin hükmü ayrı ayrıdır.

Kişi karısı ile cinsel ilişkide bulunmayacağını dört aydan fazla bir zamanla kayıtlarsa, meselâ: "Hz. İsa (a.s.) gökten ininceye kadar seninle cinsel ilişkide bulunmayacağım." derse ilâ yapmış olur. Cin­sel ilişkiyi kayıtladığı olayın dört ay geçmeden meydana geleceğini tahmin ederse ilâ yapmış olmaz. Keza kayıtladığı olayın dört aydan önce veya dört aydan sonra meydana geleceğinden şüphe ederse, en sahih kavle göre yine ilâ yapmış olmaz.

İlâ lafzı sarih ve kinayeli olmak üzere iki kısma ayrılır. Sarih olan lafızlar şunlardır: "Vallahi penisimi senin vaginana tamamen geçirmeyeceğini, vallahi seninle cinsel ilişkide bulunmayacağım, val­lahi seninle ilişkide bulunmiyacağım veya vallahi bekaretini gider-meyeceğim." demek gibi. İmamın son kavline göre: Dokunmak, mu-badaa, mübaşere, gelmek, örtmek veya yanaşmak gibi lafızlar kina­yeli lafızlardır.

Bir kimse karışma: "Seninle cinsel temasta bulunursam kölem hür olsun." der de herhangi bir sebeple köle üzerindeki mülkiyeti kalkarsa ilâ düşer.

Bir kimse karısına: "Seninle cinsel temasta bulunursam zi-harıma karşılık kölem hür olsun." der ve daha önce zihar yapmışsa, ilâ yapmış olur. (Yani kölesi hür olur ve zihar kefareti ödemesi gere­kir.) Şayet zihar akdi yapmamış ise, batim olarak zihar ve ilâ yap­mamış olur. İlâ ve zihar akdi yaptığına zahiri olarak hükmedilir.

Bir kimse karısına: "Seninle cinsel ilişkide bulunursam yapa­cağım zihar akdine karşılık kölem hür olsun." derse, zihar akdi yap­madıkça ilâ yapmış olmaz veya karısına: "Seninle cinsel ilişkide bu­lunursam kuman boş olsun." derse, ilâ yapmış olur. İlâ müddetinde cinsel ilişkide bulunursa, kuması boşanır ve ilâ düşer.

En zahir kavle göre dört karısı olan bir kimse kendilerine: "Vallahi sizlerle cinsel ilişkide bulunmayacağım." derse, derhal ilâ yapmış olmaz. Yalnız üç tanesi ile ilişkide bulunursa, dördüncüsü ile ilâ yapmış olur. Şayet cinsel ilişkiden önce onlardan biri ölürse ilâ ortadan kalkar.

Koca: "Vallahi sizden hiçbirinizle cinsel ilişkide bulunmaya­cağım." derse, her birisi ile derhal ilâ yapmış olur.

Koca karısına: "Vallahi bir sene boyunca bir defadan başka se­ninle cinsel ilişkide bulunmayacağım." derse, en zahir kavle göre derhal ilâ yapmış olmaz. Şayet karısı ile cinsel ilişkide bulunur ve senenin bitmesine dört aydan fazla zaman kalmışsa ilâ yapmış olur.

İlâ Yapan Kocaya Mühlet Tanımak

İlâ yapan kocaya hakime başvurmaksızın yemin ettiği andan itibaren dört ay süre tanınır. Ric'i talâkla boşadığı karısından ilâ ya­parsa ilâ müddeti ric'at ettiği andan itibaren başlar.

Koca karısından ila yapar da gerdeğe girdikten sonra iddet müddetinde ikisinden biri irtidat ederse, ilâ süresi durur. İrtidat eden iddet zarfında İslam'a dönerse, ilâ müddeti işlemeye başlar.

Kocada cinsel ilişkiye mani olan ve nikahı bozmayan bir hal olursa, bu ilâ müddetinin işlemesine mani olmaz. Örneğin; kocanın oruçlu olması, ihramda bulunması, hasta olması ve delirmesi gibi maniler ilâ müddetini kesmez. Kadında cinsel ilişkiye mani bir hal bulunursa müddeti keser. Kadının küçük veya hasta olması gibi. Cinsel ilişkiye mani olan şey, ilâ müddeti esnasında olursa ilâ müddetini keser. Bu mani ortadan kalkınca süre yeniden başlar. Zayıf kavle göre ise süreler bir birine eklenir.

Kadında bulunan cinsel engel hayız ve nafile oruç gibi dini en­gel ise, sürenin durmasına engel değildir. Zira ilâ müddetinde mut­laka hayızlı durumla karşılaşılır. En sahih kavle göre farz olan oruç süreyi keser.

Koca ilâ müddeti içerisinde karısıyla cinsel ilişkide bulunursa, ilâ süresi kesilir ve yemin kefareti vermesi lazımdır. İlâ süresi içerin­de cinsel ilişkide bulunmazsa, bu takdirde kadın kendisi ile ilişkide bulunması veya kendisini boşaması için talepte bulunur. Kadın bu talep hakkını terk ederse sonradan kullanabilir.

nikah

Kocanın ilâdan dönmesi penisini vaginaya geçirmesiyle olur. Bu durumda kocanın yemin kefareti vermesi vacib olur.

Kadında cinsel ilişkiye mani hayız veya hastalık gibi bir engel bulunursa, kadının cinsel temas ya da boşamayı isteme hakkı düşer. Eğer kocada engel varsa bu ya tabii ya da dini olur. Engel hastalık gibi tabi bir engel ise, ilâdan dönüşü cinsel temasta bulunma sözünü vermesi ile olur. Kişinin karısına: "Yapabilirsem seninle cinsel te­masta bulunurum." şeklinde söz vermesi gibi. Kocadaki engel dini ise, meselâ hac ihramında ise mezhep alimlerince kabul edilen riva­yete göre kadın boşamayı isteme hakkına sahip olur. Kadın cinsel ilişki konusunda kocasına asi olursa boşamayı talep etme hakkı düşer.

Şayet koca, cima yapmaktan sakınır veya karısını boşamaktan çekinirse, en zahir kavle göre hakim, bir talâkını vaki eder ve ona üç gün mühlet tanımaz. Kadın, kendisi ile cinsel ilişkide bulunması için talepte bulunur da kocası onunla cinsel ilişkide bulunursa, ko­canın yemin kefareti vermesi lazımdır.

 

G. ZIHAR
 

Mükellef (akil, baliğ) olan her kocanın buruk veya zımmi de ol­sa zihar akdinde bulunması sahihtir. Sarhoş olan kocanın zihar yap­masının hükmü, karısını boşamasının hükmü gibidir.

Zihar lafzı, sarih ve kinayeli olmak üzere iki çeşittir.

Sarih olan lafız kocanın karısına: "Sen üzerime, bana, berabe­rimde veya yanımda annemin sırtı gibisin." demesidir. Keza "Sen bana annemin sırtı gibisin." lafzı da en sahih kavle göre sarih lafızdır.

Kocanın karısına: "Senin cismin, bedenin veya nefsin annemin bedeni gibidir." demesi, veya "Annemin cismi veya annemin tümü gibisin." demesi sarih lafızdır.

En zahir kavle göre kocanın karısına: "Sen bana annemin eli, karnı veya göğsü gibisin." demesi zihardır. Keza: "Bana annemin gözü gibisin." sözüyle zihara niyet ederse zihar olur, saygı kastı ile

söylerse zihar olmaz. Keza mutlak şekilde bir şeyi kastetmeksizin söylerse, en sahih kavle göre zihar yapmış olmaz.

Koca karısına: "Başın, sırtın veya elin bana, annemin sırtı gi­bidir." derse, en zahir kavle göre zihar yapmış olur. Kocanın karısını kendi ninesine benzetmesi de zihardır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, erkeğin karısını herhangi bir mahremine ben­zetmesi de zihardır. Ancak bu mahremiyetin sonradan olmaması şarttır. Baldızın mahremiyeti gibi. Süt annesine ve oğlunun karısı­na benzetmesi ise zihar olmaz.

Koca karısını, yabancı bir kadına veya boşadığı karısına veya baldızına veya babasına veya liân akdi yaptığı kadına benzetirse bu anlamsız bir benzetme olur.

Ziharm bir şarta bağlanması sahihtir. Bir kimse karısına: "Di­ğer eşimden zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." der, sonra da diğer eşinden zihar yaparsa her iki eşiyle zihar yapmış olur.

Bir kimse karısına: "Falan kadından zihar edersem sen bana annemin sırtı gibisin." der ve falan kadın kendisine yabancı olup ona zihar ile hitap ederse zihar yapmış olmaz. Ancak karısından zi­har. yapmaya niyet ederse zihar yapmış olur. Şayet bu yabancı kadınla sonra evlenir ve ondan zihar yaparsa birinci karısından zi­har yapmış olur.

Bir kimse karısına: "Falan yabancı kadından zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." derse, bunun hükmü yukarıda ge­çen meselenin hükmü gibidir. Yabancı kadından nikah yaparsa, ni­kahtan önce zihar yapmış olmaz. Ancak karısından zihar yapmaya niyet ederse veya onu nikahı altına alırsa, zihar yapmış olur. Zayıf kavle göre ise zihar yapmış olmaz. Her ne kadar onunla evlenir ve ondan zihar yapsa da hüküm böyledir. Karışma: "Yabancı olduğu halde ondan zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." derse zihar yapmış olmaz.

Bir kimse karısına: "Sen anemin sırtı gibi boşsun." der ve bu­nunla boşamaya niyet etmezse veya boşamaya niyet ederse veya zi-hara niyet ederse veya hem boşamaya hem de zihara niyet ederse, veya "Sen boşsun." sözü ile zihara niyet ederse, veya "Annemin sırtı gibisin." sözü ile talâka niyet ederse, her beş durumda da talâk olur zihar olmaz. "Sen boşsun." sözü ile talâka niyet ederse talâk olur.

"Sen annemin sırtı gibisin." sözü ile zihar yapmış olur. Ancak kalan talâklar ric'i ise, hem zihar hem de talâk meydana gelmiş olur.

 

1. Ziharın Keyfiyeti
 

Zihar yapan kimse zihardan dönmek isterse zihar kefareti ver­mesi lazımdır.

Zihardan dönüş, kişinin karısını zihardan sonra ayrılmaya im­kan verecek kadar bir süre nikahında tutmakla olur. Bu şekilde dav­ranan koca zihardan dönmüş olur ve kefaret vermesi lazımdır.

Zihara bitişik örneğin; ikisinden birisinin ölmesi, nikah akdi­nin feshi, bain talâk, kendisinden dönüş yapılmamış ric'i talâk veya zihardan sonra kocanın delirmesi gibi bir sebeple ayrılma olursa, ko­ca artık zihardan dönemez. Keza en sahih kavle göre karısını mülki­yetine geçirir veya onunla lian akdi yapsa da ona dönemez. Ancak bu durumda en sahih kavle göre zihardan önce kazif suçunun ol­ması şarttır.

Koca ric'i olan karısına müracaat eder veya zihar esnasında mürted olur da sonra İslam'a girerse, mezhep alimlerince kabul edi­len rivayete göre, ric'atla zihardan dönmüş sayılır. İslam'a girmekle zihardan dönmüş sayılmaz. Belki İslam'a girdikten sonra karısını boşayacak zaman geçer ve karısını boşamazsa, zihardan dönmüş sayılır. Koca karısına döndükten sonra bir sebeple ayrılma olursa, kefaret kalkmış olmaz.

Koca zihar kefareti vermeden karısı ile cinsel ilişkide bulun­ması haramdır. Keza en zahir kavle göre, şehvetle ona dokunması ve onu öpmesi gibi davranışlarda bulunması da haramdır. Ben diyorum ki, en zahir kavle göre ona dokunması veya öpmesi caizdir. ALLAH da­ha iyi bilir.

Kişinin belli bir vakit ile zihar yaptığı karısından yine belli bir vakit ile zihar yapması sahihtir. Örneğin, Ramazan ayı boyunca sen bana annemin sırtı gibisin demesi gibi. Bir kavle göre ise, vakitli olan zihar müebbet zihar olur. Diğer bir kavle göre ise vakitli yapılan zihar boş sözden ibarettir. Birinci meselede (vakitli ziharm caiz olması) zihardan dönüş, en sahih kavle göre kocanın karısını ni­kahı altında tutması ile olmaz. Bilakis belirtilen zaman içerisinde karısı ile cinsel ilişkide bulunmakla ona dönüş yapmış olur. Koca pe­nisinin başını karısının vaginasma geçirmesi ile kendisine kefaret vacib olur.

Bir kimse dört karısına: "Sizler bana annemin sırtı gibisiniz." derse, her dördü ile zihar yapmış olur. Şayet onları boşamaz da ni­kahında tutarsa, dört kefaret vermesi lazımdır, imam'm ilk kavline göre, bir kefaret vermesi lazımdır. Şayet art arda dört kelime ile on­lardan zihar yaparsa, ilk üç karısından yaptığı zihardan dönmüş sayılır. Eğer bir karısı için art arda ziharı tekrar eder ve bununla te-kid etmeye niyet ederse bir zihar olur. Her bir tekrar ile yeni bir  zi hara niyet ederse, en zahir kavle göre birkaç zihar yapmış sayılır. İkinci tekrarla birinci ziharmdan dönmüş sayılır.

 

2. Zihar Kefareti
 

Kefaret verilecek şeye niyet etmek şarttır. (Örneğin, köle azad etmek, oruç tutmak veya yemek yedirmek gibi.) Fakat kendisi için kefaret verilecek şeyi belli etmek şart değildir. (Zihar kefareti gibi.)

Zihar kefareti üçtür:

1- Köle Azad Etmek: Kefaret için olan köle, mümin olmalıdır. Çalışmaya veya kazanmaya mani bir ayıbı bulunmamalıdır. Küçük, kel ve yürüme imkanı olan topal kölenin kefaret için verilmesi caiz-dir. Şaşı, sağır, koku alamayan, kesik burunlu ve ayak parmakları ol­mayan köle kefaret olabilir.

Çalışamayan, ayakları, el parmaklarından serçe parmağı ve yüzük parmağı veya diğer parmaklarının iki boğumu olmayan köle, kefaret için uygun değildir. Ben diyorum ki, baş parmağının bir bo­ğumu olmayan köle kefaret için yeterli değildir. ALLAH daha iyi bilir.

Çalışamayacak derecede yaşlı olan, genellikle deliren veya iyi­leşmesi umulmayacak derecede hasta olan köle kefaret için yeterli olmaz. Şayet iyileşirse en sahih kavle göre kefaret olması caizdir.

Kefaret niyeti ile yakın derecede akraba olan köleyi satın alıp azad etmek, ümmü veled ve kendisi ile sahih kitabet akdi yapılmış köleyi azad etmek yeterli olmaz. Kendisi ile tedbir akdi yapılmış ve­ya azadlığı bir sıfata bağlanmış köle kefaret olabilir.

Zihar yapan kişi azadlığı bir şarta bağlanan köleyi kefaret vermeyi isterse caiz olmaz. Örneğin kölesine ilk başta: "Eve girersen hürsün." ikinci defa: "Eve girersen kefaretime karşılık hürsün." de­mesi gibi. Bu durumda köle eve girerse, hür olur fakat kefaret ola­maz.

Zihar yapan kimsenin kefarete karşılık azadlığı bir sıfata bağ­laması caizdir. Örneğin kişinin kölesine: "Eve girersen kefaretime karşılık hürsün;" demesi gibi.

Bir kimsenin iki kölesinden her birisinin yarısını iki kefareti­ne karşılık azad etmesi caizdir.

Fakir bir kimse yarıları hür olan iki kölesinden her birisinin yarısını bir kefarete karşılık azad ederse, en sahih kavle göre caiz­dir. Bir kimse kölesini bir mal karşılığında kefaretine karşılık azad ederse, bu kefaret için yeterli olmaz. Köleyi bir mal karşılığında azad etmenin hükmü, kadını bir mal karşılığında boşamanın hükmü gibidir.

Bir kimse ümmü veledin sahibine: "Ümmü veledini bin liraya karşılık azad et." der, efendi de: "Azad ettim." derse, cariye azad olur ve sahibine de bin lira vermesi lazımdır. Keza bir kimse birisine: "Köleni şu kadar mal karşılığında azad et." der, o da azad ederse en sahih kavle göre akid geçerlidir.

Bir kimse birisine: "Benim adıma köleni şu kadar mal karşılığında azad et." der ve o da azad ederse, talep eden adına hür olur ve belirtilen malı vermesi lazım gelir. En sahih kavle göre talep­te bulunan kişi, "i'tak/azad" lafzının peşinden köleye malik olur ve sonra onu azad eder.

Bir kimse bir köleye veya onun değeri kadar bir paraya malik olur da bu kendisinin ve aile efradının nafakasına kafi gelecek mik­tarda olup elbisesinden, evinden ve ihtiyaç duyduğu diğer şeylerden fazla ise, kefaret olarak köleyi azad eder. Kârı kendisine yetecek miktardan fazla değilse akarını, ticaretinin ana sermayesini, evini ve ülfet ettiği kıymetli iki kölesini satması kefaret vermek üzere köle satın alması en sahih kavle göre vacib değildir. Kefaret için bir köleyi fahiş bir fiyatla satın alması da gerekmez. Belki normal bir fi­yatla bir köleyi buluncaya kadar bekler. Zahir olan görüşlere göre ki­şinin fakirliği, kefareti eda etme vaktinde dikkate alınır.

2-  Oruç Tutmak:
Bir köleyi azad etmeye gücü yetmeyen kişi kefaret niyeti ile ve hilâl hesabı ile ard arda iki ay oruç tutar. En sa­hih kavle göre ard arda oruç tutmaya niyet etmek şart değildir.

Bir kimse mesela ayın ortasında kefaret orucuna başlarsa, hilâl hesabına göre ondan sonra gelen ayı tam olarak hesapla­malıdır. Eksik kalan ilk ayı üçüncü aydan otuz güne tamamlar. Kişi, ard arda tuttuğu orucu özrü olmaksızın bir gün açarsa, keza imam'm son kavline göre hastalık sebebi ile açarsa, orucun ard ar­da olma vasfı bozulur.

Kadın, hayız hali sebebi ile orucuna ara verirse, orucun art ar­da olma vasfı bozulmaz, tuttuğu günler hesaplanır. Aynı şekilde mezhepçe kabul edilen rivayete göre, gün boyu delirmekle de orucun art arda olma vasfı'bozulmaz.

3- Altmış Miskine Yemek Yedirmek:
Bir kimse yaşlılık veya hastalık sebebi ile oruç tutamıyor ve çoğunlukta olan ulemaya göre hastalığın iyileşmesi umulmuyorsa veya oruç sebebi ile kendisine şiddetli bir meşakkat dokunacaksa veya hastalığın ziyadeleşmesin­den korkarsa, altmış miskin veya fakire yemek yedirmek sureti ile kefaret verir. Kefaret kafire, haşimi ve muttalip oğullarına verilmez. Yemek fitre için verilmesi uygun olan gıda maddelerinden altmış müd (avuç) olarak verilir.



H. LİAN BAHSİ

 

Kazif (zina isnadı) bahsi, lian (lanetleşme) bahsinden önce zik­redilmiştir. Kazf için sarih lafız, zina lafzıdır. Meselâ, bir kimse bir erkeğe veya bir kadına: "Sen zina ettin." derse veya kadın erkeğe: "Ey zina eden." veya erkek kadına: "Ey zaniye." derse, bunlar kaz-fa delalet eden sarih lafızlardır.

Bir kimse bir erkeğe: "Sen penisini haram yoldan vaginaya ve­ya anüse geçirdin." derse, her iki lafız da kazif için sarih lafız olur.

Erkeğe: "Sen dağa tırmandın." demek ve aynı şekilde kadına sadece: "Sen tırmandın." demek, en sahih kavle göre kinayeli lafızdır. Kadına: "Sen dağa tırmandın." demek ise, en sahih kavle göre sarih lafızdır.

"Ya facir", "Ya fasık", "Ey habis kadın", kadına: "Sen halveti seversin." demek, kureyşi olan kadına "Nebti" demek ve erkeğin kendi karısına: "Seni kız olarak görmedim." demesi gibi sözler kina­yeli sözlerdir.

Bir kimse, kinayeli lafızlarda niyetim kazf değildi derse, yemi­ni ile birlikte sözü kabul edilir.

Bir kimse başkasına: "Ya helalin oğlu." der, o da "Ben zinakar değilim." derse, böyle sözler ta'rizi olan sözler olup her ner kadar kazfa niyet etse de kazf sayılmaz.

Bir erkeğin bir kadına :"Seninle zina ettim." demesi, zinayı ik­rar ve kaziftir.

Koca, karışma: "Ey zaniye." der, o da "Seninle zina ettim." ve­ya "Sen benden daha zinakarsm." derse, koca kazf etmiş olur, kadının sözleri ise kinayeli sözlerdir.

Kadın, kocasına: "Ben zina ettim, sen benden daha zina­karsm." derse, bu hem zinayı ikrar hem de kaziftir.

Kişinin: "Vaginan veya penisin zina etti." demesi kaziftir. Mez­hep alimlerince kabul edilen rivayete göre; "Elin ve gözün zina et­ti." veya çocuğuna: "Benden değilsin veya oğlum değilsin.", demesi, kinayeli sözdür. Bir kimse başkasının çocuğuna: "Sen falanın oğlu değilsin." derse, bu sarih lafızdır. Ancak çocuğun onun oğlu olmadığı lianla tespit edilmişse sarih lafız olmaz.

Muhsan olan erkeğe kazif isnadında bulunan kimseye had tat­bik edilir. Muhsan değilse, kazif isnad eden ta'zir edilir. Muhsan; mükellef, hür, müslüman ve haddi gerektirici cinsel ilişkiden beri

olan kimsedir.

Kişinin mülkiyetine aldığı mahremi ile cinsel ilişkide bulun­ması halinde, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre afıflik sıfatı düşer. Şüphe iddetinde olan zevcesi ile veya oğlunun cariyesi ile veya velisinin izni olmadan nikahı altında bulundurduğu karısı ile cinsel ilişkide bulunan kişinin en sahih kavle göre afıflik sıfatı düşmez. Kendisine zina suçu isnat edilen kişi zina yaparsa, suç is­nadında bulunanın haddi düşer. Ama dinden çıkarsa, kazif haddi düşmez.

Bir kimse zina eder de sonra tevbe edip durumunu düzeltirse, muhsan olmaz. Kendisine suç isnad edilenin mirasçıları kazif haddi­ni uygulayabildikleri gibi affetmek sureti ile de haddi düşürebilirler. En sahih kavle göre, kazif haddinde tüm mirasçılar hak sahibidirler. Mirasçılardan bir kısmı haddi affederlerse, af taraftan olmayanlar haddin tümünü uygulayabilirler.



1. Kişinin Kendi Karısına Zina İsnat Etmesi

 

Karısının zina ettiğini bilen veya onları halvet halinde görmek gibi bir belirtiden ötürü mesela, Zeyd ile zina ettiğinin yaygın oldu­ğu kuvvetle zanneden kocanın, karısına zina isnat etme hakkı vardır.

Kadın bir çocuk doğurur da kocası bu çocuğun kendisine ait ol­madığını bilirse, çocuğu reddetmesi lazımdır. Çocuğun kendisine ait olmadığı, karısı ile cinsel ilişkide bulunmamış olması veya cinsel iliş­kiden itibaren karısının altı aydan önce doğum yapması veya dört yıldan sonra doğum yapması ile bilinir.

Şayet kadın, altı ay ile dört yıl arasında doğum yapar ve rahmi hayız halinden temizlenmemişse, kocanın çocuğu reddetmesi ha­ramdır. Kadın, rahmini hayız halinden ibra etmesinden itibaren altı ay geçtikten sonra doğum yaparsa, en sahih kavle göre kocanın ço­cuğu reddetmesi helaldir.

Koca karısı ile cinsel ilişkide bulunur da azil yaparsa, onun ço­cuğu reddetmesi en sahih kavle göre haramdır. Koca karısının zina ettiğini bilir de çocuğun kendisinden veya zinadan olma ihtimali varsa, çocuğu reddetmesi haramdır. Keza en sahih kavle göre kadı­na zina isnat etmesi veya onunla lian yapması da haramdır.



2. Lianm Keyfiyeti

 

Lian, kadın hazır ise kocanın dört defa: "ALLAH'ı şahit tutarım ki, buna zina isnat etme hususunda doğru söylüyorum." demesidir. Kadın hazır değilse, onu diğerlerinden ayırt edecek kadar nesebini yukarıya doğru sayarak ismini zikreder. (Ahmet kızı Zeynep gibi). Beşinci defada ise: "Karıma isnat ettiğim zina hususunda yalancı isem, ALLAH'ın laneti üzerime olsun." der. Eğer aralarında çocuk varsa, bu sözlerinde çocuğu reddettiğini zikreder. Çocuk hazır değilse: "Doğurduğu çocuk.", hazır ise: "Bu çocuk zina çocuğudur, benden değildir." der.

Bundan sonra kadın da: "ALLAH'a şehadet ederim ki, o (ko­casının adım belirterek) bana isnat ettiği zina suçunda yalancıdır." der ve beşinci defada: "Zina isnadında doğru isen ALLAH'ın gazabı üzerime olsun." der. Şayet şehadet lafzını bir yemin veya benzeri bir kelime ile gazap kelimesini lanet kelimesi ile veya lanet kelimesini gazap kelimesi ile değiştirirse veya henüz şehadet kelimesini ta­mamlamadan gazap veya lanet lafzını söylerse, en sahih kavle göre böyle bir lian sahih olmaz.

Lianm hakim emri ile olması şarttır. Lianı ne şekilde yapacak­larını hakim önceden kendilerine bildirir ve kadın lianı erkekten sonra yapar.

Dilsizin lian yapması, anlaşılır bir işaret veya meramını izah eder bir yazı ile olur. Lianm Arapça lisanı dışında bir lisanla yapıl­ması sahihtir. Bir veçhe göre Arapça bilen kişinin Arapça'dan başka bir dille lianda bulunması sahih değildir.

Lian, şerefli bir zamanda ve mekanda yapılmalıdır. Şerefli za­man, cuma günü ikindi namazından sonraki zamandır. Şerefli me­kan ise beldenin en şerefli mekanı olan yerdir ki bu yer Mekke'de Rükün ve Makam arasıdır. Medine'de Resûlüllah (s.a.v.)'m minberi­nin yanıdır. Mescid-i Aksa'da ise sahranın yanıdır. Diğer beldelerde ise, hutbe okunan caminin minberinin yanıdır. Hayızlı kadın, lianı caminin kapısında yapar. Zımmi olan lianı havra ve kilisede yapar. Keza en sahih kavle göre, mecusi olan lianı ateşhanede yapar. Put-hanede lian yapılmaz. Zira puthane hürmete layık değildir. Oraya girmek ise isyankarlıktır.

Lian en az dört kişinin bulunabileceği bir cemaat huzurunda yapılmalıdır. Mezhepçe kabul edilen rivayete göre, lianm belirtilen şerefli yer ve zamanda yapılması sünnet olup farz değildir.

Hakimin Handan önce karı ve kocaya nasihatte bulunması sünnettir. Karı ve koca lianı beşinci defa yapmaya başlarken hakim daha mübalağalı bir şekilde nasihatte bulunur. Lianm ayakta yapıl­ması sünnettir.

Lianm sahih olması için erkeğin talâkının sahih olması şarttır.

Koca cinsel ilişkiden sonra İslam'dan çıkar, kazif isnadında bu­lunur ve lian yaptığı iddet süresinde İslam'a girerse veya irtidat döneminde lian yapar, sonra iddet süresinde İslam'a girerse yaptığı lian sahihtir. Şayet iddet süresi bitinceye kadar mürtedlikte ısrar ederse, yaptığı lian bain talâk olur. Bu durumda liana bağlı olarak kadın kocasından ayrılmış olur ve ona ebedi olarak haram olur. bun­dan sonra koca her ne kadar kendini yalanlar ve zina haddi sakıt da olsa, karısına dönemez. Yine liana bağlı olarak kadına zina haddi va-cib olur ve koca lianla çocuğun kendisine ait olduğunu söylemişse de çocuğun nesebi annesinin nesebine dahil olur.

Çocuk lian yapan kişinin nesebinden olması mümkün ise, onu reddetmesi lazımdır. Çocuğun nesebinden olmadığını gösteren bir delil varsa; meselâ kadın nikah akdinden itibaren altı ay içerisinde doğum yapmışsa veya kadını nikahladığı mecliste boşamışsa veya kendisi doğuda, kadın batıda olduğu halde onu nikahlamışsa, çocu­ğu kocaya nispet etmek mümkün değildir.

Kocanın ölmüş olan çocuğun kendisinden olmadığını reddet­mesi hakkıdır, imam'ın yeni görüşüne göre çocuğu reddetmek acele üzere olur. Özrü varsa kabul edilir.

Koca ana rahmindeki çocuğu doğumdan önce veya doğum yap­ma zamanım bekleyerek reddetme hakkına sahiptir.

Koca çocuğu reddetmeyi geciktirir de hazırda olmaması şartı ile "Doğumunu bilmiyordum." derse, yemini ile birlikte sözü kabul edilir. Keza hazır olduğu sürede doğumu öğrenmemesi mümkün olan bir süre geçerse de sözü kabul edilir ama, çocuğu reddetme hakkını kaybetmiş olmaz.

Lian yapan kocaya: "Evladın hayırlı olsun." veya "ALLAH ev­ladını salihlerden eylesin." denilse, o da: "Amin" veya "Evet" derse, çocuğu reddetme hakkına sahip olmaz. Şayet cevap olarak, "ALLAH cezanı hayır versin veya ALLAH sana mübarek küsm." derse, çocuğu reddetme hakkını kaybetmiş olmaz.

Koca, karısının zina ettiğine dair şahit gösterirse lian yapabi­lir. Kadın da zina haddini kaldırmak için lian yapma hakkına sahip­tir.



3. Liandan Gaye Çocuğun Nesebini Reddetmektir

 

Her ne kadar kadın, kocasını kazif haddinden muaf tutar ve aralarındaki nikah akdi kalkmış olsa da çocuğun nesebini red etmek ve üzerindeki kazif haddini kaldırmak için koca lian yapabilir. Ara­larındaki nikah akdi kalkmış olsa ve aralarında çocuk olmasa da hüküm böyledir. Koca taziri kaldırmak için de lian yapma hakkına sahiptir. Ancak koca, cinsel ilişki çağına gelmemiş küçük kıza yalan­dan kazifte bulunanı tedip için yapılan ta'ziri kaldırmak üzere lian yapma hakkına sahip değildir.

Kadın, kocasını had edilmekten muaf tutar veya kocası onun zina ettiğine dair şahit gösterir veya karısı onu zina konusunda tas­dik eder de aralarında rededilecek çocuk yoksa veya kadın talep et­me hususunda susar veya kocasına kazifte bulunduktan sonra deli-rirse, en sahih kavle göre bu durumlarda lian yapılmaz.

Koca, karısını bain talâkla boşar veya karısı öldükten sonra ona mutlak bir zina suçu isnat ederse veya karısının zina ettiğini ni­kah akdinden sonraki bir zamana izafe eder ve aralarında reddede­ceği bir çocuk varsa, lian yapabilir. Fakat zinayı nikahtan önceki bir zamana izafe eder ve reddedeceği bir çocuk yoksa lian yapamaz. Ke­za esah görüşe göre, çocuk olsa da lianda bulunamaz. Lakin kazif ve Hanı yeniden dava edebilir. Koca ikiz olan çocuklardan birini rede-derse caiz değildir.


 
İlâ, boşama ehliyetine sahip kocanın mutlak şekilde veya dört aydan fazla bir süreyle karısı ile cinsel ilişkide bulunmamaya yemin etmesidir. İmamın son kavline göre ilâ, ALLAH adına veya O'nun sıfatlarına yemin etmenin dışında başka şeylere talik etmekle de meydana gelir. Meselâ; bir kimse ilâyı talâk veya köle azad etme şartına bağlar veya karısına: "Seninle cinsel ilişkide bulunursam Al­lah için namaz kılmak, oruç tutmak, haca gitmek veya köle azad et­mek üzerime farz olsun" derse ilâ yapmış olur. Bir kimse yabancı bir kadınla cinsel ilişkide bulunmamaya yemin ederse ilâ yapmış olmaz. Sadece yemin etmiş olur. Şayet sonradan bu kadınla evlenirse, ilâ yapmış olmaz. Ancak o kadınla cinsel ilişkide bulunursa yemin kefareti vermesi gerekir.

Bir kimse vaginasmda cinsel temasa mani et veya kemik bulu­nan karısı ile cinsel ilişkide bulunmayacağına yemin ederse veya ilâyı yapanın penisi kesik ise, mezhep alimlerince kabul edilen riva­yete göre böyle bir ilâ sahih olmaz.

Bir kimse karısına: "Vallahi dört ay boyunca seninle cinsel iliş­kide bulunmayacağım." der, dört ay geçtikten sonra tekrar: "Vallahi dört ay boyunca seninle cinsel ilişkide bulunmayacağım." der ve böylece birkaç defa tekrar ederse, en sahih kavle göre ilâ yapmış ol­maz. Şayet karısına: "Vallahi beş ay boyunca seninle ilişkide bulun­mayacağım." der, beş ay geçtikten sonra da: "Vallahi bir sene boyun­ca seninle ilişkide bulunmayacağım." derse, bu durumda iki ilâ yap­mış olur ve her birinin hükmü ayrı ayrıdır.

Kişi karısı ile cinsel ilişkide bulunmayacağını dört aydan fazla bir zamanla kayıtlarsa, meselâ: "Hz. İsa (a.s.) gökten ininceye kadar seninle cinsel ilişkide bulunmayacağım." derse ilâ yapmış olur. Cin­sel ilişkiyi kayıtladığı olayın dört ay geçmeden meydana geleceğini tahmin ederse ilâ yapmış olmaz. Keza kayıtladığı olayın dört aydan önce veya dört aydan sonra meydana geleceğinden şüphe ederse, en sahih kavle göre yine ilâ yapmış olmaz.

İlâ lafzı sarih ve kinayeli olmak üzere iki kısma ayrılır. Sarih olan lafızlar şunlardır: "Vallahi penisimi senin vaginana tamamen geçirmeyeceğini, vallahi seninle cinsel ilişkide bulunmayacağım, val­lahi seninle ilişkide bulunmiyacağım veya vallahi bekaretini gider-meyeceğim." demek gibi. İmamın son kavline göre: Dokunmak, mu-badaa, mübaşere, gelmek, örtmek veya yanaşmak gibi lafızlar kina­yeli lafızlardır.

Bir kimse karışma: "Seninle cinsel temasta bulunursam kölem hür olsun." der de herhangi bir sebeple köle üzerindeki mülkiyeti kalkarsa ilâ düşer.

Bir kimse karısına: "Seninle cinsel temasta bulunursam zi-harıma karşılık kölem hür olsun." der ve daha önce zihar yapmışsa, ilâ yapmış olur. (Yani kölesi hür olur ve zihar kefareti ödemesi gere­kir.) Şayet zihar akdi yapmamış ise, batim olarak zihar ve ilâ yap­mamış olur. İlâ ve zihar akdi yaptığına zahiri olarak hükmedilir.

Bir kimse karısına: "Seninle cinsel ilişkide bulunursam yapa­cağım zihar akdine karşılık kölem hür olsun." derse, zihar akdi yap­madıkça ilâ yapmış olmaz veya karısına: "Seninle cinsel ilişkide bu­lunursam kuman boş olsun." derse, ilâ yapmış olur. İlâ müddetinde cinsel ilişkide bulunursa, kuması boşanır ve ilâ düşer.

En zahir kavle göre dört karısı olan bir kimse kendilerine: "Vallahi sizlerle cinsel ilişkide bulunmayacağım." derse, derhal ilâ yapmış olmaz. Yalnız üç tanesi ile ilişkide bulunursa, dördüncüsü ile ilâ yapmış olur. Şayet cinsel ilişkiden önce onlardan biri ölürse ilâ ortadan kalkar.

Koca: "Vallahi sizden hiçbirinizle cinsel ilişkide bulunmaya­cağım." derse, her birisi ile derhal ilâ yapmış olur.

Koca karısına: "Vallahi bir sene boyunca bir defadan başka se­ninle cinsel ilişkide bulunmayacağım." derse, en zahir kavle göre derhal ilâ yapmış olmaz. Şayet karısı ile cinsel ilişkide bulunur ve senenin bitmesine dört aydan fazla zaman kalmışsa ilâ yapmış olur.

İlâ Yapan Kocaya Mühlet Tanımak

İlâ yapan kocaya hakime başvurmaksızın yemin ettiği andan itibaren dört ay süre tanınır. Ric'i talâkla boşadığı karısından ilâ ya­parsa ilâ müddeti ric'at ettiği andan itibaren başlar.

Koca karısından ila yapar da gerdeğe girdikten sonra iddet müddetinde ikisinden biri irtidat ederse, ilâ süresi durur. İrtidat eden iddet zarfında İslam'a dönerse, ilâ müddeti işlemeye başlar.

Kocada cinsel ilişkiye mani olan ve nikahı bozmayan bir hal olursa, bu ilâ müddetinin işlemesine mani olmaz. Örneğin; kocanın oruçlu olması, ihramda bulunması, hasta olması ve delirmesi gibi maniler ilâ müddetini kesmez. Kadında cinsel ilişkiye mani bir hal bulunursa müddeti keser. Kadının küçük veya hasta olması gibi. Cinsel ilişkiye mani olan şey, ilâ müddeti esnasında olursa ilâ müddetini keser. Bu mani ortadan kalkınca süre yeniden başlar. Zayıf kavle göre ise süreler bir birine eklenir.

Kadında bulunan cinsel engel hayız ve nafile oruç gibi dini en­gel ise, sürenin durmasına engel değildir. Zira ilâ müddetinde mut­laka hayızlı durumla karşılaşılır. En sahih kavle göre farz olan oruç süreyi keser.

Koca ilâ müddeti içerisinde karısıyla cinsel ilişkide bulunursa, ilâ süresi kesilir ve yemin kefareti vermesi lazımdır. İlâ süresi içerin­de cinsel ilişkide bulunmazsa, bu takdirde kadın kendisi ile ilişkide bulunması veya kendisini boşaması için talepte bulunur. Kadın bu talep hakkını terk ederse sonradan kullanabilir.

nikah

Kocanın ilâdan dönmesi penisini vaginaya geçirmesiyle olur. Bu durumda kocanın yemin kefareti vermesi vacib olur.

Kadında cinsel ilişkiye mani hayız veya hastalık gibi bir engel bulunursa, kadının cinsel temas ya da boşamayı isteme hakkı düşer. Eğer kocada engel varsa bu ya tabii ya da dini olur. Engel hastalık gibi tabi bir engel ise, ilâdan dönüşü cinsel temasta bulunma sözünü vermesi ile olur. Kişinin karısına: "Yapabilirsem seninle cinsel te­masta bulunurum." şeklinde söz vermesi gibi. Kocadaki engel dini ise, meselâ hac ihramında ise mezhep alimlerince kabul edilen riva­yete göre kadın boşamayı isteme hakkına sahip olur. Kadın cinsel ilişki konusunda kocasına asi olursa boşamayı talep etme hakkı düşer.

Şayet koca, cima yapmaktan sakınır veya karısını boşamaktan çekinirse, en zahir kavle göre hakim, bir talâkını vaki eder ve ona üç gün mühlet tanımaz. Kadın, kendisi ile cinsel ilişkide bulunması için talepte bulunur da kocası onunla cinsel ilişkide bulunursa, ko­canın yemin kefareti vermesi lazımdır.

 

G. ZIHAR
 

Mükellef (akil, baliğ) olan her kocanın buruk veya zımmi de ol­sa zihar akdinde bulunması sahihtir. Sarhoş olan kocanın zihar yap­masının hükmü, karısını boşamasının hükmü gibidir.

Zihar lafzı, sarih ve kinayeli olmak üzere iki çeşittir.

Sarih olan lafız kocanın karısına: "Sen üzerime, bana, berabe­rimde veya yanımda annemin sırtı gibisin." demesidir. Keza "Sen bana annemin sırtı gibisin." lafzı da en sahih kavle göre sarih lafızdır.

Kocanın karısına: "Senin cismin, bedenin veya nefsin annemin bedeni gibidir." demesi, veya "Annemin cismi veya annemin tümü gibisin." demesi sarih lafızdır.

En zahir kavle göre kocanın karısına: "Sen bana annemin eli, karnı veya göğsü gibisin." demesi zihardır. Keza: "Bana annemin gözü gibisin." sözüyle zihara niyet ederse zihar olur, saygı kastı ile

söylerse zihar olmaz. Keza mutlak şekilde bir şeyi kastetmeksizin söylerse, en sahih kavle göre zihar yapmış olmaz.

Koca karısına: "Başın, sırtın veya elin bana, annemin sırtı gi­bidir." derse, en zahir kavle göre zihar yapmış olur. Kocanın karısını kendi ninesine benzetmesi de zihardır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, erkeğin karısını herhangi bir mahremine ben­zetmesi de zihardır. Ancak bu mahremiyetin sonradan olmaması şarttır. Baldızın mahremiyeti gibi. Süt annesine ve oğlunun karısı­na benzetmesi ise zihar olmaz.

Koca karısını, yabancı bir kadına veya boşadığı karısına veya baldızına veya babasına veya liân akdi yaptığı kadına benzetirse bu anlamsız bir benzetme olur.

Ziharm bir şarta bağlanması sahihtir. Bir kimse karısına: "Di­ğer eşimden zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." der, sonra da diğer eşinden zihar yaparsa her iki eşiyle zihar yapmış olur.

Bir kimse karısına: "Falan kadından zihar edersem sen bana annemin sırtı gibisin." der ve falan kadın kendisine yabancı olup ona zihar ile hitap ederse zihar yapmış olmaz. Ancak karısından zi­har. yapmaya niyet ederse zihar yapmış olur. Şayet bu yabancı kadınla sonra evlenir ve ondan zihar yaparsa birinci karısından zi­har yapmış olur.

Bir kimse karısına: "Falan yabancı kadından zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." derse, bunun hükmü yukarıda ge­çen meselenin hükmü gibidir. Yabancı kadından nikah yaparsa, ni­kahtan önce zihar yapmış olmaz. Ancak karısından zihar yapmaya niyet ederse veya onu nikahı altına alırsa, zihar yapmış olur. Zayıf kavle göre ise zihar yapmış olmaz. Her ne kadar onunla evlenir ve ondan zihar yapsa da hüküm böyledir. Karışma: "Yabancı olduğu halde ondan zihar yaparsam sen bana annemin sırtı gibisin." derse zihar yapmış olmaz.

Bir kimse karısına: "Sen anemin sırtı gibi boşsun." der ve bu­nunla boşamaya niyet etmezse veya boşamaya niyet ederse veya zi-hara niyet ederse veya hem boşamaya hem de zihara niyet ederse, veya "Sen boşsun." sözü ile zihara niyet ederse, veya "Annemin sırtı gibisin." sözü ile talâka niyet ederse, her beş durumda da talâk olur zihar olmaz. "Sen boşsun." sözü ile talâka niyet ederse talâk olur.

"Sen annemin sırtı gibisin." sözü ile zihar yapmış olur. Ancak kalan talâklar ric'i ise, hem zihar hem de talâk meydana gelmiş olur.

 

1. Ziharın Keyfiyeti
 

Zihar yapan kimse zihardan dönmek isterse zihar kefareti ver­mesi lazımdır.

Zihardan dönüş, kişinin karısını zihardan sonra ayrılmaya im­kan verecek kadar bir süre nikahında tutmakla olur. Bu şekilde dav­ranan koca zihardan dönmüş olur ve kefaret vermesi lazımdır.

Zihara bitişik örneğin; ikisinden birisinin ölmesi, nikah akdi­nin feshi, bain talâk, kendisinden dönüş yapılmamış ric'i talâk veya zihardan sonra kocanın delirmesi gibi bir sebeple ayrılma olursa, ko­ca artık zihardan dönemez. Keza en sahih kavle göre karısını mülki­yetine geçirir veya onunla lian akdi yapsa da ona dönemez. Ancak bu durumda en sahih kavle göre zihardan önce kazif suçunun ol­ması şarttır.

Koca ric'i olan karısına müracaat eder veya zihar esnasında mürted olur da sonra İslam'a girerse, mezhep alimlerince kabul edi­len rivayete göre, ric'atla zihardan dönmüş sayılır. İslam'a girmekle zihardan dönmüş sayılmaz. Belki İslam'a girdikten sonra karısını boşayacak zaman geçer ve karısını boşamazsa, zihardan dönmüş sayılır. Koca karısına döndükten sonra bir sebeple ayrılma olursa, kefaret kalkmış olmaz.

Koca zihar kefareti vermeden karısı ile cinsel ilişkide bulun­ması haramdır. Keza en zahir kavle göre, şehvetle ona dokunması ve onu öpmesi gibi davranışlarda bulunması da haramdır. Ben diyorum ki, en zahir kavle göre ona dokunması veya öpmesi caizdir. ALLAH da­ha iyi bilir.

Kişinin belli bir vakit ile zihar yaptığı karısından yine belli bir vakit ile zihar yapması sahihtir. Örneğin, Ramazan ayı boyunca sen bana annemin sırtı gibisin demesi gibi. Bir kavle göre ise, vakitli olan zihar müebbet zihar olur. Diğer bir kavle göre ise vakitli yapılan zihar boş sözden ibarettir. Birinci meselede (vakitli ziharm caiz olması) zihardan dönüş, en sahih kavle göre kocanın karısını ni­kahı altında tutması ile olmaz. Bilakis belirtilen zaman içerisinde karısı ile cinsel ilişkide bulunmakla ona dönüş yapmış olur. Koca pe­nisinin başını karısının vaginasma geçirmesi ile kendisine kefaret vacib olur.

Bir kimse dört karısına: "Sizler bana annemin sırtı gibisiniz." derse, her dördü ile zihar yapmış olur. Şayet onları boşamaz da ni­kahında tutarsa, dört kefaret vermesi lazımdır, imam'm ilk kavline göre, bir kefaret vermesi lazımdır. Şayet art arda dört kelime ile on­lardan zihar yaparsa, ilk üç karısından yaptığı zihardan dönmüş sayılır. Eğer bir karısı için art arda ziharı tekrar eder ve bununla te-kid etmeye niyet ederse bir zihar olur. Her bir tekrar ile yeni bir  zi hara niyet ederse, en zahir kavle göre birkaç zihar yapmış sayılır. İkinci tekrarla birinci ziharmdan dönmüş sayılır.

 

2. Zihar Kefareti
 

Kefaret verilecek şeye niyet etmek şarttır. (Örneğin, köle azad etmek, oruç tutmak veya yemek yedirmek gibi.) Fakat kendisi için kefaret verilecek şeyi belli etmek şart değildir. (Zihar kefareti gibi.)

Zihar kefareti üçtür:

1- Köle Azad Etmek: Kefaret için olan köle, mümin olmalıdır. Çalışmaya veya kazanmaya mani bir ayıbı bulunmamalıdır. Küçük, kel ve yürüme imkanı olan topal kölenin kefaret için verilmesi caiz-dir. Şaşı, sağır, koku alamayan, kesik burunlu ve ayak parmakları ol­mayan köle kefaret olabilir.

Çalışamayan, ayakları, el parmaklarından serçe parmağı ve yüzük parmağı veya diğer parmaklarının iki boğumu olmayan köle, kefaret için uygun değildir. Ben diyorum ki, baş parmağının bir bo­ğumu olmayan köle kefaret için yeterli değildir. ALLAH daha iyi bilir.

Çalışamayacak derecede yaşlı olan, genellikle deliren veya iyi­leşmesi umulmayacak derecede hasta olan köle kefaret için yeterli olmaz. Şayet iyileşirse en sahih kavle göre kefaret olması caizdir.

Kefaret niyeti ile yakın derecede akraba olan köleyi satın alıp azad etmek, ümmü veled ve kendisi ile sahih kitabet akdi yapılmış köleyi azad etmek yeterli olmaz. Kendisi ile tedbir akdi yapılmış ve­ya azadlığı bir sıfata bağlanmış köle kefaret olabilir.

Zihar yapan kişi azadlığı bir şarta bağlanan köleyi kefaret vermeyi isterse caiz olmaz. Örneğin kölesine ilk başta: "Eve girersen hürsün." ikinci defa: "Eve girersen kefaretime karşılık hürsün." de­mesi gibi. Bu durumda köle eve girerse, hür olur fakat kefaret ola­maz.

Zihar yapan kimsenin kefarete karşılık azadlığı bir sıfata bağ­laması caizdir. Örneğin kişinin kölesine: "Eve girersen kefaretime karşılık hürsün;" demesi gibi.

Bir kimsenin iki kölesinden her birisinin yarısını iki kefareti­ne karşılık azad etmesi caizdir.

Fakir bir kimse yarıları hür olan iki kölesinden her birisinin yarısını bir kefarete karşılık azad ederse, en sahih kavle göre caiz­dir. Bir kimse kölesini bir mal karşılığında kefaretine karşılık azad ederse, bu kefaret için yeterli olmaz. Köleyi bir mal karşılığında azad etmenin hükmü, kadını bir mal karşılığında boşamanın hükmü gibidir.

Bir kimse ümmü veledin sahibine: "Ümmü veledini bin liraya karşılık azad et." der, efendi de: "Azad ettim." derse, cariye azad olur ve sahibine de bin lira vermesi lazımdır. Keza bir kimse birisine: "Köleni şu kadar mal karşılığında azad et." der, o da azad ederse en sahih kavle göre akid geçerlidir.

Bir kimse birisine: "Benim adıma köleni şu kadar mal karşılığında azad et." der ve o da azad ederse, talep eden adına hür olur ve belirtilen malı vermesi lazım gelir. En sahih kavle göre talep­te bulunan kişi, "i'tak/azad" lafzının peşinden köleye malik olur ve sonra onu azad eder.

Bir kimse bir köleye veya onun değeri kadar bir paraya malik olur da bu kendisinin ve aile efradının nafakasına kafi gelecek mik­tarda olup elbisesinden, evinden ve ihtiyaç duyduğu diğer şeylerden fazla ise, kefaret olarak köleyi azad eder. Kârı kendisine yetecek miktardan fazla değilse akarını, ticaretinin ana sermayesini, evini ve ülfet ettiği kıymetli iki kölesini satması kefaret vermek üzere köle satın alması en sahih kavle göre vacib değildir. Kefaret için bir köleyi fahiş bir fiyatla satın alması da gerekmez. Belki normal bir fi­yatla bir köleyi buluncaya kadar bekler. Zahir olan görüşlere göre ki­şinin fakirliği, kefareti eda etme vaktinde dikkate alınır.

2-  Oruç Tutmak:
Bir köleyi azad etmeye gücü yetmeyen kişi kefaret niyeti ile ve hilâl hesabı ile ard arda iki ay oruç tutar. En sa­hih kavle göre ard arda oruç tutmaya niyet etmek şart değildir.

Bir kimse mesela ayın ortasında kefaret orucuna başlarsa, hilâl hesabına göre ondan sonra gelen ayı tam olarak hesapla­malıdır. Eksik kalan ilk ayı üçüncü aydan otuz güne tamamlar. Kişi, ard arda tuttuğu orucu özrü olmaksızın bir gün açarsa, keza imam'm son kavline göre hastalık sebebi ile açarsa, orucun ard ar­da olma vasfı bozulur.

Kadın, hayız hali sebebi ile orucuna ara verirse, orucun art ar­da olma vasfı bozulmaz, tuttuğu günler hesaplanır. Aynı şekilde mezhepçe kabul edilen rivayete göre, gün boyu delirmekle de orucun art arda olma vasfı'bozulmaz.

3- Altmış Miskine Yemek Yedirmek:
Bir kimse yaşlılık veya hastalık sebebi ile oruç tutamıyor ve çoğunlukta olan ulemaya göre hastalığın iyileşmesi umulmuyorsa veya oruç sebebi ile kendisine şiddetli bir meşakkat dokunacaksa veya hastalığın ziyadeleşmesin­den korkarsa, altmış miskin veya fakire yemek yedirmek sureti ile kefaret verir. Kefaret kafire, haşimi ve muttalip oğullarına verilmez. Yemek fitre için verilmesi uygun olan gıda maddelerinden altmış müd (avuç) olarak verilir.



H. LİAN BAHSİ

 

Kazif (zina isnadı) bahsi, lian (lanetleşme) bahsinden önce zik­redilmiştir. Kazf için sarih lafız, zina lafzıdır. Meselâ, bir kimse bir erkeğe veya bir kadına: "Sen zina ettin." derse veya kadın erkeğe: "Ey zina eden." veya erkek kadına: "Ey zaniye." derse, bunlar kaz-fa delalet eden sarih lafızlardır.

Bir kimse bir erkeğe: "Sen penisini haram yoldan vaginaya ve­ya anüse geçirdin." derse, her iki lafız da kazif için sarih lafız olur.

Erkeğe: "Sen dağa tırmandın." demek ve aynı şekilde kadına sadece: "Sen tırmandın." demek, en sahih kavle göre kinayeli lafızdır. Kadına: "Sen dağa tırmandın." demek ise, en sahih kavle göre sarih lafızdır.

"Ya facir", "Ya fasık", "Ey habis kadın", kadına: "Sen halveti seversin." demek, kureyşi olan kadına "Nebti" demek ve erkeğin kendi karısına: "Seni kız olarak görmedim." demesi gibi sözler kina­yeli sözlerdir.

Bir kimse, kinayeli lafızlarda niyetim kazf değildi derse, yemi­ni ile birlikte sözü kabul edilir.

Bir kimse başkasına: "Ya helalin oğlu." der, o da "Ben zinakar değilim." derse, böyle sözler ta'rizi olan sözler olup her ner kadar kazfa niyet etse de kazf sayılmaz.

Bir erkeğin bir kadına :"Seninle zina ettim." demesi, zinayı ik­rar ve kaziftir.

Koca, karışma: "Ey zaniye." der, o da "Seninle zina ettim." ve­ya "Sen benden daha zinakarsm." derse, koca kazf etmiş olur, kadının sözleri ise kinayeli sözlerdir.

Kadın, kocasına: "Ben zina ettim, sen benden daha zina­karsm." derse, bu hem zinayı ikrar hem de kaziftir.

Kişinin: "Vaginan veya penisin zina etti." demesi kaziftir. Mez­hep alimlerince kabul edilen rivayete göre; "Elin ve gözün zina et­ti." veya çocuğuna: "Benden değilsin veya oğlum değilsin.", demesi, kinayeli sözdür. Bir kimse başkasının çocuğuna: "Sen falanın oğlu değilsin." derse, bu sarih lafızdır. Ancak çocuğun onun oğlu olmadığı lianla tespit edilmişse sarih lafız olmaz.

Muhsan olan erkeğe kazif isnadında bulunan kimseye had tat­bik edilir. Muhsan değilse, kazif isnad eden ta'zir edilir. Muhsan; mükellef, hür, müslüman ve haddi gerektirici cinsel ilişkiden beri

olan kimsedir.

Kişinin mülkiyetine aldığı mahremi ile cinsel ilişkide bulun­ması halinde, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre afıflik sıfatı düşer. Şüphe iddetinde olan zevcesi ile veya oğlunun cariyesi ile veya velisinin izni olmadan nikahı altında bulundurduğu karısı ile cinsel ilişkide bulunan kişinin en sahih kavle göre afıflik sıfatı düşmez. Kendisine zina suçu isnat edilen kişi zina yaparsa, suç is­nadında bulunanın haddi düşer. Ama dinden çıkarsa, kazif haddi düşmez.

Bir kimse zina eder de sonra tevbe edip durumunu düzeltirse, muhsan olmaz. Kendisine suç isnad edilenin mirasçıları kazif haddi­ni uygulayabildikleri gibi affetmek sureti ile de haddi düşürebilirler. En sahih kavle göre, kazif haddinde tüm mirasçılar hak sahibidirler. Mirasçılardan bir kısmı haddi affederlerse, af taraftan olmayanlar haddin tümünü uygulayabilirler.



1. Kişinin Kendi Karısına Zina İsnat Etmesi

 

Karısının zina ettiğini bilen veya onları halvet halinde görmek gibi bir belirtiden ötürü mesela, Zeyd ile zina ettiğinin yaygın oldu­ğu kuvvetle zanneden kocanın, karısına zina isnat etme hakkı vardır.

Kadın bir çocuk doğurur da kocası bu çocuğun kendisine ait ol­madığını bilirse, çocuğu reddetmesi lazımdır. Çocuğun kendisine ait olmadığı, karısı ile cinsel ilişkide bulunmamış olması veya cinsel iliş­kiden itibaren karısının altı aydan önce doğum yapması veya dört yıldan sonra doğum yapması ile bilinir.

Şayet kadın, altı ay ile dört yıl arasında doğum yapar ve rahmi hayız halinden temizlenmemişse, kocanın çocuğu reddetmesi ha­ramdır. Kadın, rahmini hayız halinden ibra etmesinden itibaren altı ay geçtikten sonra doğum yaparsa, en sahih kavle göre kocanın ço­cuğu reddetmesi helaldir.

Koca karısı ile cinsel ilişkide bulunur da azil yaparsa, onun ço­cuğu reddetmesi en sahih kavle göre haramdır. Koca karısının zina ettiğini bilir de çocuğun kendisinden veya zinadan olma ihtimali varsa, çocuğu reddetmesi haramdır. Keza en sahih kavle göre kadı­na zina isnat etmesi veya onunla lian yapması da haramdır.



2. Lianm Keyfiyeti

 

Lian, kadın hazır ise kocanın dört defa: "ALLAH'ı şahit tutarım ki, buna zina isnat etme hususunda doğru söylüyorum." demesidir. Kadın hazır değilse, onu diğerlerinden ayırt edecek kadar nesebini yukarıya doğru sayarak ismini zikreder. (Ahmet kızı Zeynep gibi). Beşinci defada ise: "Karıma isnat ettiğim zina hususunda yalancı isem, ALLAH'ın laneti üzerime olsun." der. Eğer aralarında çocuk varsa, bu sözlerinde çocuğu reddettiğini zikreder. Çocuk hazır değilse: "Doğurduğu çocuk.", hazır ise: "Bu çocuk zina çocuğudur, benden değildir." der.

Bundan sonra kadın da: "ALLAH'a şehadet ederim ki, o (ko­casının adım belirterek) bana isnat ettiği zina suçunda yalancıdır." der ve beşinci defada: "Zina isnadında doğru isen ALLAH'ın gazabı üzerime olsun." der. Şayet şehadet lafzını bir yemin veya benzeri bir kelime ile gazap kelimesini lanet kelimesi ile veya lanet kelimesini gazap kelimesi ile değiştirirse veya henüz şehadet kelimesini ta­mamlamadan gazap veya lanet lafzını söylerse, en sahih kavle göre böyle bir lian sahih olmaz.

Lianm hakim emri ile olması şarttır. Lianı ne şekilde yapacak­larını hakim önceden kendilerine bildirir ve kadın lianı erkekten sonra yapar.

Dilsizin lian yapması, anlaşılır bir işaret veya meramını izah eder bir yazı ile olur. Lianm Arapça lisanı dışında bir lisanla yapıl­ması sahihtir. Bir veçhe göre Arapça bilen kişinin Arapça'dan başka bir dille lianda bulunması sahih değildir.

Lian, şerefli bir zamanda ve mekanda yapılmalıdır. Şerefli za­man, cuma günü ikindi namazından sonraki zamandır. Şerefli me­kan ise beldenin en şerefli mekanı olan yerdir ki bu yer Mekke'de Rükün ve Makam arasıdır. Medine'de Resûlüllah (s.a.v.)'m minberi­nin yanıdır. Mescid-i Aksa'da ise sahranın yanıdır. Diğer beldelerde ise, hutbe okunan caminin minberinin yanıdır. Hayızlı kadın, lianı caminin kapısında yapar. Zımmi olan lianı havra ve kilisede yapar. Keza en sahih kavle göre, mecusi olan lianı ateşhanede yapar. Put-hanede lian yapılmaz. Zira puthane hürmete layık değildir. Oraya girmek ise isyankarlıktır.

Lian en az dört kişinin bulunabileceği bir cemaat huzurunda yapılmalıdır. Mezhepçe kabul edilen rivayete göre, lianm belirtilen şerefli yer ve zamanda yapılması sünnet olup farz değildir.

Hakimin Handan önce karı ve kocaya nasihatte bulunması sünnettir. Karı ve koca lianı beşinci defa yapmaya başlarken hakim daha mübalağalı bir şekilde nasihatte bulunur. Lianm ayakta yapıl­ması sünnettir.

Lianm sahih olması için erkeğin talâkının sahih olması şarttır.

Koca cinsel ilişkiden sonra İslam'dan çıkar, kazif isnadında bu­lunur ve lian yaptığı iddet süresinde İslam'a girerse veya irtidat döneminde lian yapar, sonra iddet süresinde İslam'a girerse yaptığı lian sahihtir. Şayet iddet süresi bitinceye kadar mürtedlikte ısrar ederse, yaptığı lian bain talâk olur. Bu durumda liana bağlı olarak kadın kocasından ayrılmış olur ve ona ebedi olarak haram olur. bun­dan sonra koca her ne kadar kendini yalanlar ve zina haddi sakıt da olsa, karısına dönemez. Yine liana bağlı olarak kadına zina haddi va-cib olur ve koca lianla çocuğun kendisine ait olduğunu söylemişse de çocuğun nesebi annesinin nesebine dahil olur.

Çocuk lian yapan kişinin nesebinden olması mümkün ise, onu reddetmesi lazımdır. Çocuğun nesebinden olmadığını gösteren bir delil varsa; meselâ kadın nikah akdinden itibaren altı ay içerisinde doğum yapmışsa veya kadını nikahladığı mecliste boşamışsa veya kendisi doğuda, kadın batıda olduğu halde onu nikahlamışsa, çocu­ğu kocaya nispet etmek mümkün değildir.

Kocanın ölmüş olan çocuğun kendisinden olmadığını reddet­mesi hakkıdır, imam'ın yeni görüşüne göre çocuğu reddetmek acele üzere olur. Özrü varsa kabul edilir.

Koca ana rahmindeki çocuğu doğumdan önce veya doğum yap­ma zamanım bekleyerek reddetme hakkına sahiptir.

Koca çocuğu reddetmeyi geciktirir de hazırda olmaması şartı ile "Doğumunu bilmiyordum." derse, yemini ile birlikte sözü kabul edilir. Keza hazır olduğu sürede doğumu öğrenmemesi mümkün olan bir süre geçerse de sözü kabul edilir ama, çocuğu reddetme hakkını kaybetmiş olmaz.

Lian yapan kocaya: "Evladın hayırlı olsun." veya "ALLAH ev­ladını salihlerden eylesin." denilse, o da: "Amin" veya "Evet" derse, çocuğu reddetme hakkına sahip olmaz. Şayet cevap olarak, "ALLAH cezanı hayır versin veya ALLAH sana mübarek küsm." derse, çocuğu reddetme hakkını kaybetmiş olmaz.

Koca, karısının zina ettiğine dair şahit gösterirse lian yapabi­lir. Kadın da zina haddini kaldırmak için lian yapma hakkına sahip­tir.



3. Liandan Gaye Çocuğun Nesebini Reddetmektir

 

Her ne kadar kadın, kocasını kazif haddinden muaf tutar ve aralarındaki nikah akdi kalkmış olsa da çocuğun nesebini red etmek ve üzerindeki kazif haddini kaldırmak için koca lian yapabilir. Ara­larındaki nikah akdi kalkmış olsa ve aralarında çocuk olmasa da hüküm böyledir. Koca taziri kaldırmak için de lian yapma hakkına sahiptir. Ancak koca, cinsel ilişki çağına gelmemiş küçük kıza yalan­dan kazifte bulunanı tedip için yapılan ta'ziri kaldırmak üzere lian yapma hakkına sahip değildir.

Kadın, kocasını had edilmekten muaf tutar veya kocası onun zina ettiğine dair şahit gösterir veya karısı onu zina konusunda tas­dik eder de aralarında rededilecek çocuk yoksa veya kadın talep et­me hususunda susar veya kocasına kazifte bulunduktan sonra deli-rirse, en sahih kavle göre bu durumlarda lian yapılmaz.

Koca, karısını bain talâkla boşar veya karısı öldükten sonra ona mutlak bir zina suçu isnat ederse veya karısının zina ettiğini ni­kah akdinden sonraki bir zamana izafe eder ve aralarında reddede­ceği bir çocuk varsa, lian yapabilir. Fakat zinayı nikahtan önceki bir zamana izafe eder ve reddedeceği bir çocuk yoksa lian yapamaz. Ke­za esah görüşe göre, çocuk olsa da lianda bulunamaz. Lakin kazif ve Hanı yeniden dava edebilir. Koca ikiz olan çocuklardan birini rede-derse caiz değildir.

[/left][/left]