neslinur
Wed 18 August 2010, 05:34 am GMT +0200
İki Namazı Birarada Kılmak (Cem'u Takdim-Cem'u Te'hir)
İslam dininin seferi olan müslümanlar için ruhsat verip kolaylık sağladığı bir diğer husus, öğle ve ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birleştirip birarada kılınması keyfiyetidir. Yolculuk halinde olan kimsenin gerek su temin edip abdest almasında, gerekse vakit içinde namaz kılmasında birtakım zorluklar çıkabilir. O bakımdan öğle vaktinde şartlar elverdiği takdirde ikindi farzını da öğle vaktine alıp önce öğle namazını, arkasından ikindi namazını kılmaya ruhsat verilmiştir. Bunun gibi öğle vakti değil de ikindi vaktinde şartların el vereceğini düşünerek öğle vakti olunca o vaktin farzını ikindi vaktine geciktirdiğine niyet eder ve ikindi vakti girince önce öğle, sonra ikindi farzını kılar.
Akşam ile yatsı farzları aracındaki takdim ve tehir de böyledir. Ancak bu konuda müctehid imamların görüş birliği yoktur.
Konuyla İlgili Hadisler:
Enes (r.a.) diyor ki:
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz bir yerden bir yere, -güneş henüz batı cihetine meyletmeden önce- hareket edince öğle namazını ikindi vaktine geciktirirdi. İkindi vakti girince inip iki farzı birarada kılardı. Ama güneş batıya meylettikten sonra hareket etmek istese, önce öğle namazını, arkasından ikindi namazını kılar ve öylece binip yoluna devam ederdi."[405]
Müslim'in rivayetinde ise şöyle deniliyor:
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz iki namazı birarada kılmak istediğinde, öğleyi ikindinin ilk vakti girinceye kadar geciktirir, sonra iki farzı birarada kılardı."
Muaz (r.a.) diyor ki:
"Rasulüllah (s.a.v.) Tebuk gazvesinde bulunuyordu. Güneş henüz batı cihetine meyletmeden hareket etmek istediğinde öğle namazını geciktirir ve böylece onunla ikindi namazını birarada kılardı. Güneş meylettikten sonra hareket etmek istediği zaman, öğle ile ikindiyi (öğle vaktinde) birarada kılıp öylece hareket ederdi.
Bunun gibi, akşam namazından önce hareket etmek istediğinde onu geciktirir ve yatsı ile birarada (yatsı vaktinde) kılar, sonra hareket ederdi. Akşam namazı vakti girince hareket etmek istese, yatsı farzını ta'cil edip iki farzı (akşam vaktinde) birarada kılardı."[406]
İbn Abbas (r.a.) dan yapılan rivayette diyor ki:
"Peygamber Efendimiz seferde iken konakladığı yerde güneş batı cihetine meyledince öğle ile ikindi farzlarını birarada (öğle vaktinde) kılardı. Konakladığı yerde güneş henüz batıya meyletmemişse hareket etmek istediği takdirde öğle vaktinin girmesini beklemeden hareket eder ve ikindi vakti girince iki namazı birarada kılardı.
Bunun gibi konakladığı yerde akşam vakti girince, akşam ile yatsı namazını birarada kılardı. Akşam vakti girmeden hareket etmek istediği takdirde ise, akşam namazını yatsı vaktine geciktirir ve yatsı vakti girince iki namazı birarada kılardı."[407]
Hadislerin Işığında Müctehidlerin İstidlal Ve İhticacları
a) Hanefilere göre: İki namazı cem’ edip birarada kılmak ne seferde, ne hazerde ne de hiçbir özür sebebiyle caiz değildir. Ancak iki durum bu genellemenin dışında tutulmuştur:
1- Hac mevsiminde hacce niyet etmiş ihramlı kimsenin Arafat'ta cemaat halinde öğle ile ikindi namazlarını cem'edip birarada kılması.
2- Yine hacce niyet edip ihrama giren hacının akşam olmadan Arafat'tan hareket etmesi ve yatsı vakti Müzdelife'de bulunup ikisini birarada kılması caizdir.
Bu cem’lerde her iki namaz için bir ezan okunur, herbiri için ayrı kamet getirilir.[408]
İmam Ebu Hanife ve arkadaşları bu konuda Abdullah b. Mes'ud'un (r.a.) şu rivayetiyle ihticac etmişlerdir:
"Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki,* Rasulüllah (s.a.v.) efendimiz şu iki namaz dışında mutlaka her namazı vaktinde kılmıştır: Biri öğle ile ikindiyi Arafat'ta; diğeri akşam ile yatsıyı Müzdelife'de birarada kılmıştır."
b) Şafiilere göre: Uzun seferde, bir kavle göre kısa seferde de öğle ile ikindi namazlarını; akşam ile yatsı namazlarını takdim ve te'hir olarak birarada kılmak caizdir. O bakımdan vaktin evvelinde hareket ederse, o vaktin namazını geciktirmesi; vakit girdikten sonra hareket etmek isterse ondan sonraki vaktin takdimini, yani öne alıp ikisini birarada kılmasını sağlaması efdaldır.
Takdimin, yani öne almanın üç şartı vardır: Önce vakti giren namazı kılmak, iki namazı birarada kılmaya niyet etmiş bulunmak, ikisi arasını uzun bir fasılayla açmamak, yani ardarda kılmak...[409]
c) Hanbelilere göre: Uzun bir seferde, yani seferi sayılacak bir yolculukta öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarının arasını birleştirmek suretiyle iki namazı bir vakitte kılmak caizdir. Nitekim Şafii, Maliki imamları ile İshak ve İbn Münzir de aynı görüştedirler.[410]
d) Malikilere göre: Yolculuk halinde yol almaya şiddetli ihtiyaç olduğu takdirde iki namaz arasını birleştirmek caizdir. Böylece öğle namazını ikindi vaktine akşam namazını yatsı vaktine geciktirmekte bir sakınca yoktur. Bunun aksini uygulamak, yani ikindi namazını öğle vaktine, yatsı namazını akşam vaktine alıp ikisini birarada kılmak da caizdir. Ancak bu konuda en uygun olanı şudur: Öğle ile ikindi namazını ya öğle vaktinin sonunda, ya da ikindi vaktinin evvelinde ve yatsı namazıyla akşam namazını ya akşam namazının vaktinin sonunda, ya da yatsı vaktinin evvelinde kılmak...[411]
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
392 nolu Enes hadisi, ister şiddetli bir ihtiyaca mebni olsun, isterse olmasın seferde cem-i te'hir ve cem-i takdimde bulunmanın caiz olduğuna delalet etmektedir. Nitekim ashab ve tabiinden birçoğu bu ruhsatı sefere çıktıklarında uygulamışlardır.
İmam Malik ve onun ictihadını benimseyenlere göre, bunun caiz olması için seferde yol almanın şiddetli bir ihtiyaca mebni olması gerekir. Zira Buhari'nin de İbn Ömer'den (r.a.) yaptığı rivayet buna delalet etmektedir:
"Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yolculuğunda herhalde yol alması gerektiği, yani buna çok ihtiyaç duyulduğu zaman akşam ile yatsı namazını birleştirip birarada kılardı."
İbn Abbas (r.a.) dan da buna benzer bir rivayet vardır.
İmam Evzai bu rivayetleri yorumlayarak, "iki namazı birarada kılabilmek için bir özrün bulunması şarttır" demiştir. Özrü olmayan cem-i takdim ve cem-i te'hir yapmaz.
393 nolu Muaz hadisine gelince: Onu aynı zamanda İbn Hibban, Hakim, Darekutni ve Beyhaki tahric etmişlerdir. Tirmizi ise onun hasen ve garip olduğunu belirtmiş ve sebep olarak da Kuteybe'nin bunda teferrüd ettiğini göstermiştir.
Ebu Davud ise bunun münker bir hadis olduğuna değinmiş ve cem-i takdim hakkında önümüzde duran bir hadis yoktur demiştir. İbn Hazm ise bu hadisin Yezid b. Ebi Habib ile muanan olduğu, [412] onun Ebu Tufayl'den rivayetinin maruf olmadığını belirterek istidlale salih olmadığına işarette bulunmuştur. İbnü'l-Medeni "Onun hadisini terkettim" derken, İbn Hibban, "o, isnadların yerini değiştirir" demiştir.[413]
Çıkarılan Hükümler
1- Seferi sayılacak kadar bir mesafede seyreden yolcunun, öğle vakti girmeden yoluna devam etmesi söz konusu ise, öğle namazını ikindi vaktine geciktirmesi veya öğle vakti girdikten sonra yoluna devam etmesi söz konusu ise, ikindi namazını öğle vaktine alması ve iki namazı bir arada kılması caizdir.
2- Bunun gibi, akşam vakti henüz girmeden yoluna devam etmesi söz konusu ise, akşam namazını yatsı vaktine geciktirmesi;, akşam vakti girdikten sonra yoluna devam etmesi söz konusu ise, yatsı vaktini akşam vaktine alıp iki namazı birarada kılması caizdir. Buna fıkıhta cem-i takdim ve cem-i te'hir" denilir.
Bu ictihad ve istinbat, üç imama göredir. Ebu Hanife'ye göre, sadece hac mevsiminde hacca niyet edip Arafat'a çıkan ihramlı kimsenin öğle vakti cemaat halinde namaz kılarken ikindi vaktini öğle vaktine alıp ikisini birden kılmaları ve bunun gibi, akşam vakti olmadan Arafat'tan Müzdelife'ye hareket edildiğinde, akşam namazını yatsı vaktine geciktirip ikisini birden yatsı vaktinde Müzdelife'de kılmaları meşrudur.
3- Yolculuğun şiddetli bir ihtiyaca mebni olması halinde cem-i takdim ve cem-i te'hir yapmak caiz olur. Bu İmam Malik'in ictihadıdır.
4- Yolculuk yapan kimsenin bir özrü bulunduğu takdirde iki namazı birarada kılmasına cevaz verilebilir. Bu, İmam Evzai'nin ictihadıdır.
5- İki namazı birarada kılmanın birtakım şartları vardır ki, Şafiilerin görüşünü belirtirken açıklamış bulunuyoruz.
6- Birarada kılınan iki farz arasında sünnet namaz kılınmaz.
İslam dininin seferi olan müslümanlar için ruhsat verip kolaylık sağladığı bir diğer husus, öğle ve ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birleştirip birarada kılınması keyfiyetidir. Yolculuk halinde olan kimsenin gerek su temin edip abdest almasında, gerekse vakit içinde namaz kılmasında birtakım zorluklar çıkabilir. O bakımdan öğle vaktinde şartlar elverdiği takdirde ikindi farzını da öğle vaktine alıp önce öğle namazını, arkasından ikindi namazını kılmaya ruhsat verilmiştir. Bunun gibi öğle vakti değil de ikindi vaktinde şartların el vereceğini düşünerek öğle vakti olunca o vaktin farzını ikindi vaktine geciktirdiğine niyet eder ve ikindi vakti girince önce öğle, sonra ikindi farzını kılar.
Akşam ile yatsı farzları aracındaki takdim ve tehir de böyledir. Ancak bu konuda müctehid imamların görüş birliği yoktur.
Konuyla İlgili Hadisler:
Enes (r.a.) diyor ki:
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz bir yerden bir yere, -güneş henüz batı cihetine meyletmeden önce- hareket edince öğle namazını ikindi vaktine geciktirirdi. İkindi vakti girince inip iki farzı birarada kılardı. Ama güneş batıya meylettikten sonra hareket etmek istese, önce öğle namazını, arkasından ikindi namazını kılar ve öylece binip yoluna devam ederdi."[405]
Müslim'in rivayetinde ise şöyle deniliyor:
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz iki namazı birarada kılmak istediğinde, öğleyi ikindinin ilk vakti girinceye kadar geciktirir, sonra iki farzı birarada kılardı."
Muaz (r.a.) diyor ki:
"Rasulüllah (s.a.v.) Tebuk gazvesinde bulunuyordu. Güneş henüz batı cihetine meyletmeden hareket etmek istediğinde öğle namazını geciktirir ve böylece onunla ikindi namazını birarada kılardı. Güneş meylettikten sonra hareket etmek istediği zaman, öğle ile ikindiyi (öğle vaktinde) birarada kılıp öylece hareket ederdi.
Bunun gibi, akşam namazından önce hareket etmek istediğinde onu geciktirir ve yatsı ile birarada (yatsı vaktinde) kılar, sonra hareket ederdi. Akşam namazı vakti girince hareket etmek istese, yatsı farzını ta'cil edip iki farzı (akşam vaktinde) birarada kılardı."[406]
İbn Abbas (r.a.) dan yapılan rivayette diyor ki:
"Peygamber Efendimiz seferde iken konakladığı yerde güneş batı cihetine meyledince öğle ile ikindi farzlarını birarada (öğle vaktinde) kılardı. Konakladığı yerde güneş henüz batıya meyletmemişse hareket etmek istediği takdirde öğle vaktinin girmesini beklemeden hareket eder ve ikindi vakti girince iki namazı birarada kılardı.
Bunun gibi konakladığı yerde akşam vakti girince, akşam ile yatsı namazını birarada kılardı. Akşam vakti girmeden hareket etmek istediği takdirde ise, akşam namazını yatsı vaktine geciktirir ve yatsı vakti girince iki namazı birarada kılardı."[407]
Hadislerin Işığında Müctehidlerin İstidlal Ve İhticacları
a) Hanefilere göre: İki namazı cem’ edip birarada kılmak ne seferde, ne hazerde ne de hiçbir özür sebebiyle caiz değildir. Ancak iki durum bu genellemenin dışında tutulmuştur:
1- Hac mevsiminde hacce niyet etmiş ihramlı kimsenin Arafat'ta cemaat halinde öğle ile ikindi namazlarını cem'edip birarada kılması.
2- Yine hacce niyet edip ihrama giren hacının akşam olmadan Arafat'tan hareket etmesi ve yatsı vakti Müzdelife'de bulunup ikisini birarada kılması caizdir.
Bu cem’lerde her iki namaz için bir ezan okunur, herbiri için ayrı kamet getirilir.[408]
İmam Ebu Hanife ve arkadaşları bu konuda Abdullah b. Mes'ud'un (r.a.) şu rivayetiyle ihticac etmişlerdir:
"Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki,* Rasulüllah (s.a.v.) efendimiz şu iki namaz dışında mutlaka her namazı vaktinde kılmıştır: Biri öğle ile ikindiyi Arafat'ta; diğeri akşam ile yatsıyı Müzdelife'de birarada kılmıştır."
b) Şafiilere göre: Uzun seferde, bir kavle göre kısa seferde de öğle ile ikindi namazlarını; akşam ile yatsı namazlarını takdim ve te'hir olarak birarada kılmak caizdir. O bakımdan vaktin evvelinde hareket ederse, o vaktin namazını geciktirmesi; vakit girdikten sonra hareket etmek isterse ondan sonraki vaktin takdimini, yani öne alıp ikisini birarada kılmasını sağlaması efdaldır.
Takdimin, yani öne almanın üç şartı vardır: Önce vakti giren namazı kılmak, iki namazı birarada kılmaya niyet etmiş bulunmak, ikisi arasını uzun bir fasılayla açmamak, yani ardarda kılmak...[409]
c) Hanbelilere göre: Uzun bir seferde, yani seferi sayılacak bir yolculukta öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarının arasını birleştirmek suretiyle iki namazı bir vakitte kılmak caizdir. Nitekim Şafii, Maliki imamları ile İshak ve İbn Münzir de aynı görüştedirler.[410]
d) Malikilere göre: Yolculuk halinde yol almaya şiddetli ihtiyaç olduğu takdirde iki namaz arasını birleştirmek caizdir. Böylece öğle namazını ikindi vaktine akşam namazını yatsı vaktine geciktirmekte bir sakınca yoktur. Bunun aksini uygulamak, yani ikindi namazını öğle vaktine, yatsı namazını akşam vaktine alıp ikisini birarada kılmak da caizdir. Ancak bu konuda en uygun olanı şudur: Öğle ile ikindi namazını ya öğle vaktinin sonunda, ya da ikindi vaktinin evvelinde ve yatsı namazıyla akşam namazını ya akşam namazının vaktinin sonunda, ya da yatsı vaktinin evvelinde kılmak...[411]
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
392 nolu Enes hadisi, ister şiddetli bir ihtiyaca mebni olsun, isterse olmasın seferde cem-i te'hir ve cem-i takdimde bulunmanın caiz olduğuna delalet etmektedir. Nitekim ashab ve tabiinden birçoğu bu ruhsatı sefere çıktıklarında uygulamışlardır.
İmam Malik ve onun ictihadını benimseyenlere göre, bunun caiz olması için seferde yol almanın şiddetli bir ihtiyaca mebni olması gerekir. Zira Buhari'nin de İbn Ömer'den (r.a.) yaptığı rivayet buna delalet etmektedir:
"Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yolculuğunda herhalde yol alması gerektiği, yani buna çok ihtiyaç duyulduğu zaman akşam ile yatsı namazını birleştirip birarada kılardı."
İbn Abbas (r.a.) dan da buna benzer bir rivayet vardır.
İmam Evzai bu rivayetleri yorumlayarak, "iki namazı birarada kılabilmek için bir özrün bulunması şarttır" demiştir. Özrü olmayan cem-i takdim ve cem-i te'hir yapmaz.
393 nolu Muaz hadisine gelince: Onu aynı zamanda İbn Hibban, Hakim, Darekutni ve Beyhaki tahric etmişlerdir. Tirmizi ise onun hasen ve garip olduğunu belirtmiş ve sebep olarak da Kuteybe'nin bunda teferrüd ettiğini göstermiştir.
Ebu Davud ise bunun münker bir hadis olduğuna değinmiş ve cem-i takdim hakkında önümüzde duran bir hadis yoktur demiştir. İbn Hazm ise bu hadisin Yezid b. Ebi Habib ile muanan olduğu, [412] onun Ebu Tufayl'den rivayetinin maruf olmadığını belirterek istidlale salih olmadığına işarette bulunmuştur. İbnü'l-Medeni "Onun hadisini terkettim" derken, İbn Hibban, "o, isnadların yerini değiştirir" demiştir.[413]
Çıkarılan Hükümler
1- Seferi sayılacak kadar bir mesafede seyreden yolcunun, öğle vakti girmeden yoluna devam etmesi söz konusu ise, öğle namazını ikindi vaktine geciktirmesi veya öğle vakti girdikten sonra yoluna devam etmesi söz konusu ise, ikindi namazını öğle vaktine alması ve iki namazı bir arada kılması caizdir.
2- Bunun gibi, akşam vakti henüz girmeden yoluna devam etmesi söz konusu ise, akşam namazını yatsı vaktine geciktirmesi;, akşam vakti girdikten sonra yoluna devam etmesi söz konusu ise, yatsı vaktini akşam vaktine alıp iki namazı birarada kılması caizdir. Buna fıkıhta cem-i takdim ve cem-i te'hir" denilir.
Bu ictihad ve istinbat, üç imama göredir. Ebu Hanife'ye göre, sadece hac mevsiminde hacca niyet edip Arafat'a çıkan ihramlı kimsenin öğle vakti cemaat halinde namaz kılarken ikindi vaktini öğle vaktine alıp ikisini birden kılmaları ve bunun gibi, akşam vakti olmadan Arafat'tan Müzdelife'ye hareket edildiğinde, akşam namazını yatsı vaktine geciktirip ikisini birden yatsı vaktinde Müzdelife'de kılmaları meşrudur.
3- Yolculuğun şiddetli bir ihtiyaca mebni olması halinde cem-i takdim ve cem-i te'hir yapmak caiz olur. Bu İmam Malik'in ictihadıdır.
4- Yolculuk yapan kimsenin bir özrü bulunduğu takdirde iki namazı birarada kılmasına cevaz verilebilir. Bu, İmam Evzai'nin ictihadıdır.
5- İki namazı birarada kılmanın birtakım şartları vardır ki, Şafiilerin görüşünü belirtirken açıklamış bulunuyoruz.
6- Birarada kılınan iki farz arasında sünnet namaz kılınmaz.