- III. Ahmed Çeşmesi

Adsense kodları


III. Ahmed Çeşmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 11 July 2012, 06:30 pm GMT +0200
Seyyahların Gözüyle İstanbul: III. Ahmed Çeşmesi ve Sultan’ın Kapısı
Sinan CECO • 72. Sayı / TARİH


Thomas Allom’un 1840 yılında Londra’da yayınlanan “Constantinople Ancienne et Moderne” isimli kitabında yer alan bu gravürde bu iki yoldaş bir çerçevede birleştirilmiş. Bâb-ı Hümâyûn ve civarını konu edinen gravür, aynı kapıyı ve civarını konu edinen diğer eserlerden oldukça farklı. Bu farkların başında şüphesiz Thomas Allom’un objeleri tüm detaylarıyla aktarma gayreti geliyor. Fakat bu gravürü diğer “saray önü” görüntüleri içerisinde farklı bir yere koyan bir başka unsur var ki o da Allom’un diğer çizimlerinde de sık sık görülebilen “sosyal dokuyu yansıtma misyonu”. Bu, Allom’un söz konusu eserine inanılmaz bir hareket katıyor.

Bir karede onlarca insan ve her insanda bir hikâye resmedilmiş. Baktığınız vakit, bir mimari şaheser silsilesinden öte sanki canlı bir hayata temas ediyorsunuz.

Allom’un yansıttığı bakış açısında mimari olarak ilk dikkat çeken unsur, tüm zarafetiyle göz dolduran Sultan III. Ahmed Çeşmesi. Bu muhteşem çeşmenin her detayını ustalıkla nakşetmeye çalışan Allom da, tıpkı diğer seyyahlar gibi bu çeşmenin büyüsüne kapılmış olmalı. Sanırım İstanbul’u ziyaret edip de bu çeşmeyi gören seyyahların düşündüklerini en iyi, ünlü İtalyan edebiyatçı Edmondo de Amicis ifade etmişti: “…Oyulmamış, işlenmemiş, uğraşılmamış el kadar yeri yoktur. Bu çeşme billurdan bir fanus altında saklanması gereken bir zarafet, bir zenginlik, bir sabır harikasıdır, sadece göz zevki için yapılmamışa benzer, sanki kendine mahsus bir lezzeti varmış gibi insan küçük bir parçasını ağzına alıp emmek ister. Bu, insanın içinde ne bulunduğunu (…) görmek için açmak istediği bir mücevher kutusudur…”

Bu çeşme muhteşem duruşu, müzeyyen karakteriyle her ne kadar göz doldursa da, arkasında saklanan Bâb-ı Hümâyûn’un da heybetini gizleyemiyor.

Topkapı Sarayı’nın ilk kapısı olan Bâb-ı Hümâyûn’un bir diğer önemli özelliği ise kemer açıklığındaki kitabeleri. En üstte kemer açıklığını tamamen dolduran ve sülüs-ü müsenna (ayna yazısı) hat ile yazılmış kitabede Hicr Suresi’nin 45-48. ayetleri bulunuyor.

Hemen onun altında yer alan dikdörtgen formdaki kitabe ise “Osmanlı iktidarı”nın simgesel yansıması adeta. Fatih devrine ait kitabede Osmanlı sultanlarının iktidarına dair imgeler şu kelimelerle ifade edilmiş:

“Bu mübarek kale, Allahu teâlânın yardım ve izni üzerine, emniyeti kuvvetlendirmek muradı ile karanın sultanı, denizin hakanı, insanlar ve cinler üzerinde Allah’ın gölgesi, Doğu ve Batı’da Allah’ın yardımına kavuşan, suyun ve karanın kahramanı, İstanbul kalesini ele geçiren Ebü’l-Feth Birinci Mehmed’in oğlu İkinci Murad’ın oğlu Fatih Sultan Mehmed Han emriyle yapıldı. Allah bu hükümdarın saltanatını ebedî eylesin. Onu kutup yıldızından yüce kılsın. Hicri 883 (M. 1478) mübarek Ramazan ayında yapıldı.”