- II. İnönü Zaferi’nden sonra Yunan imajı

Adsense kodları


II. İnönü Zaferi’nden sonra Yunan imajı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 17 July 2012, 05:30 pm GMT +0200
II. İnönü Zaferi’nden sonra Yunan imajı
Ali Şükrü ÇORUK • 75. Sayı / TARİH


Bu yıl 90. yıldönümünü idrak ettiğimiz II. İnönü Zaferi, Millî Mücadele’nin dönüm noktasını teşkil eden hadiselerin başında geliyor. 11 Ocak 1921 tarihinde Anadolu içlerine ilerlemesi durdurulan Yunan ordusu, mart ayının son haftasında tekrar taarruza geçmiş ancak bu saldırı da Türk ordusu tarafından geri püskürtülerek düşman kuvvetleri 1 Nisan 1921 tarihinde İnönü’de ağır bir yenilgiye uğratılmıştı. Çok ağır şartlar içeren Sevr’in gündemden düşmesi anlamına gelen bu zafer Anadolu’da ve İstanbul’da büyük sevinçle karşılanmış, halkın zafere olan inancını pekiştirmişti. Mondros’tan sonra İstanbul’un ve Batı Anadolu’nun işgaliyle büyük acılar yaşamış olan insanımız bu zaferle âdeta kendisini bulmuştu. Bu inancın ve sevincin tesiriyledir ki özellikle işgal altındaki İstanbul’da sevinç gösterileri yapılmış, camilerde mevlidler okunmuş ve Anadolu’ya gönderilmek üzere yardım kampanyaları düzenlenmişti. Bugün tam manasıyla üzerinde durulmasa da İstiklâl yolunda Ankara ile İstanbul’un birleşmesi manasına gelen bu zaferin Millî Mücadele için anlamı büyüktü.

Yunan ordusunun İnönü’de ikinci defa yenilgiye uğratılması devrin basın yayın organlarında yoğun bir şekilde ele alındı. Yunanlıların yenilgisi özellikle mizah gazetelerinde alay konusu olurken, düşman, bir anlamda propaganda malzemesi yapıldı. Öyle ki çizilen karikatürlerde, yazılan yazı ve şiirlerde ortaya konulan Yunan imajıyla, cephe gerisinde âdeta kalemin gücüne dayanan bir savaş söz konusuydu. İstanbul’da çıkan ve bu konuya sayfalarında yer veren en önemli mizah gazetesi ise adını seyirlik sanat dallarımızdan birisinden alan Karagöz’dü.

İnönü’de başlayan temizlik
Karagöz gazetesinin II. İnönü zaferinden sonra çıkan 2 Nisan tarihli ilk sayısının kapak sayfasında Mustafa Kemal’in bulunduğu bir karikatür yayınlandı. Karikatürde Mustafa Kemal elinde bir süpürge ile yol üstündeki otları temizliyordu. Yine aynı karikatür içinde yer alan Karagöz’ün Mustafa Kemal’den bir ricası vardı. O da biraz daha himmet ve gayretle yol üstündeki “yabanî otların kökünün” kazınmasıydı. II. İnönü Savaşı’nın zafer sevinciyle yayınlanan bu karikatürde “yol”dan kastın İzmir’i işgalden kurtarma süreci; “yabanî otlar”dan kastın ise Yunanlılar olduğu açıktı. Mustafa Kemal Paşa, bundan sonra büyük zafere kadar kapak sayfasında gazetenin en önemli görsel unsuru olarak kullanıldı. Kapak sayfasında Millî Mücadele ile ilgili şiirlerin yer almaya başlaması II. İnönü Savaşı’nın kazanılmasından sonra gazetede dikkati çeken başka bir değişiklikti. Gerek görsel gerekse edebî açıdan kapak sayfasını Millî Mücadeleye ayıran Karagöz’ün ana gündem maddesini vatanın kurtuluşu teşkil etti.

Tabansızlar ordusu
Savaşla ilgili ayrıntılı haberler İstanbul’a ulaşınca gazetede yapılan yorumlar da çeşitlilik kazandı. Bu haberler ışığında pekişen Yunan imajının en önemli unsuru ise “korkaklık”tı. Anadolu’yu işgal etmiş olan Yunan ordusunun, düzenli Türk ordusuyla daha ilk temasında geriye çekilmesi onların gerçek gücünü göstermişti. Yunan ordusu teknik bakımdan Türk ordusundan üstün olmasına rağmen, savaşın kazanılması için gereken tarihî tecrübeden ve cesaretten yoksundu. Son muharebeler bunu göstermişti. Türk ordusu Yunan ordusunun İnönü mevzilerine kadar ilerlemesine izin vermiş, arkasından gerçekleştirdiği saldırıyla Yunanlıları “hacamat etmiş”, yenilgiye uğratmıştı. 6 Nisan tarihli Karagöz gazetesinin “Muhavere” sütununda Türk ordusunun savaş kabiliyetini ve İsmet Paşa’nın orduyu idare etmekteki maharetini öven Hacivat, Yunan ordusunun süvariler tarafından takip edilişini ise sürek avına benzetiyordu. Av partisine yetişmek için acele eden Hacivat’ın kahraman süvariler yanında şansı hemen hemen yok gibiydi:
“Hacivat- Aman Karagöz, şu Düldül’ü eyerle de sürek avına ben de yetişeyim. Zira bu avcılık her vakit ele geçer şey değil.

Karagöz- Nafile zahmet etme Hacivat. Onların peşinden kahraman Kürt süvarileri bile zor yetişir. Senin Düldül’ü onlar dört adımda geçer.

Hacivat- Lâkin bizim avcıbaşıya aşk olsun Karagöz. Herifleri ine doğru çekti çekti, o aklı yavan, kendileri düztaban meyhane kahramanları da et kokusu alan çakallar gibi sokuldukça sokuldular, sokuldukça sokuldular sonra…

Karagöz- Sonra Rabbena’ya sığınıp meydana atılan dilâverleri görünce ha babam, Allah’ı seven tutmasın…”

Karagöz, Yunanlıların kahramanlığını sarhoşların içki tesiriyle atıp tutmalarına benzeten Hacivat’ın bu düşüncesine katılmakla beraber, “üç günlük yolu bir günde alan” Yunan ordusunun hakkını teslim etmek(!) taraftarıydı. Karagöz’e göre Yunan ordusu dünyanın en hızlı kaçan ordusuydu.

“Karagöz- Sen ne dersen de, yine herifler yaman herifler … Üç günlük yolu bir günde alıyorlar vesselâm. Harb-i Umumî’de bile yetmiş iki millet böyle ordu çıkaramadı.”

Yine 6 Nisan tarihli Karagöz gazetesinde neşredilen bir başka şiirde ise Yunanlılar sözlerinde durmadıkları(!) için eleştiriliyordu. Yaptıkları harekâtla kısa süre içinde “şanlı (bir) zafer”le Ankara’ya gireceğini iddia eden Yunan ordusu, hem sözünden hem de İnönü’den geri dönmüştü:

Ey Yunan nerede kurduğun hulya
Kaç gündür yoruldun yerinde saydın
Ankara’ya kadar gitsen olur ya
Sözünde durmadın pek çabuk caydın

Nerelerde kaldı o şanlı zafer
Askerin geriye döndü mü senin
İzmir’e gönderdin çarçabuk haber
Ateşin yanmadan söndü mü senin

Yunan ordusunun “ödlekliği” ve cesaretten yoksun oluşu, Türk ordusu karşısında hiçbir şansının olmadığı ramazan ayının yaklaştığı günlerde Yunan orduları komutanı Papulas’a hitaben mani formunda yazılmış başka bir şiirde de dile getirildi. İnönü’de yedikleri “köteğin” ardından savaş meydanını hızla terk etmeleri bunun en basit deliliydi. Gazetenin 9 Nisan tarihli nüshasında yayınlanan şiirde, Yunan ordusuna dayak yememeleri için Türk ordusunu gördükleri yerde kaçmaları, savuşmaları tavsiye edilmişti:

Davulumun ipi ipek
Yunanlılar pek ödlek
İnönü’nde binlercesi
Yine yedi Türk’ten kötek

Papu büyük hulya kurma
Ankara’dan hiç dem vurma
Türk ordusu bak geliyor
Aman savuş orda durma

Şiirde Yunanlı komutan Papulas’ın isminin bazen “Papu” olarak kısaltılması ise kelimeler üzerinde oynayarak komiklik icat etme ve mizah oluşturma tekniğinin bir göstergesiydi. Mizahçı, komiği ortaya çıkarma yolunda muhatabının ismi üzerinde tasarrufa gitmekte, böylelikle onu okuyucu nazarında daha gülünç göstermeye çalışmaktaydı. Bu aynı zamanda şaire vezin kolaylığı sağlamaktaydı. İlerleyen bölümlerde de göreceğimiz gibi gazetede, özellikle Yunanlılar söz konusu olduğunda bu teknik sıklıkla kullanılmıştı.

İnegöl dağlarında kaybolan Yunan askerleri
Yunan ordusunun acemiliği ve Anadolu coğrafyasını bilmemeleri neticesinde başlarına gelen olaylar da Karagöz gazetesi için alay konusuydu. Türk ordusu tarafından zaferin kazanılacağı anlaşıldıktan sonra geri çekilen Yunan ordusunun Patras fırkası, diğer birlikler kadar hızlı hareket edemediği için(!) İnegöl civarında kaybolmuştu. “Genç ve tecrübesiz askerlerden” oluşan Patras fırkasını kaybeden ve bulunması için gazetelere “ilân” veren Papulas oldukça üzgündü. Ancak üzülmemesi ve endişe etmemesi gerekiyordu. Zira fırkası Türk süvarileri tarafından “misafir” edilmişti. Yunanlıların kayboluşu ve nerede oldukları hakkındaki bilgiler gazetede klasik nesir tarzının taklit edildiği tehzillerden birinde alaycı bir şekilde verildi.

Yağmur yağdı böyle oldu!
Yunan ordusunun II. İnönü Savaşı’nda yenilgisinin sebepleri arasında gösterdiği “hava muhalefeti” yani yağmurun yağması mazereti Karagöz ile Hacivat’ın bir muhaveresine de konu oldu. Karagöz ile Hacivat havaların durumu üzerin konuşurlarken söz dönüp dolaşıp Yunan ordusunun ilerleyişine engel olan(!) yağmura geldi:

“Karagöz- Öyle nisan yağmuru gibi hafif tertip şeyler bana vız gelir. Nice yıldır ne boralara, ne kasırgalara göğüs gerdik. Fakat Papulas çorbacının bir türlü keyfi yerine gelmiyor. Hava yağmurlu gittikçe askerine bir adım ileri attıramıyor.

Hacivat- Tuhafsın Karagöz, bir adım ileri attıramıyorsa bin adım da geri attıramıyor değil ya!..

Karagöz- O öyle mi istiyor ya!.. Hava şöyle günlük güneşlik, etraf şenlik çimenlik olsun, kolalı ütülü beyaz fistanlarla hafif ve ılık nisan rüzgârıyla dilber mendili gibi dalgalanan efzunları arasında Papulas merkebine binsin, gül renkli çehresini yakmasın diye Atina’dan beri yanında taşıdığı ipekli şemsiyesini açsın, Kuva-yı Milliye süvarileri de durmayıp kaçsın. Gelip geçenler bu ‘Haşmetlü’ye hasetli gözlerle baksın. Serdar-ı merkeb-süvar gündüz yürüsün gece rahat döşeğinde yatsın. Böyle böyle az gitsin uz gitsin, kâinatı fethetsin!

Hacivat- Böyle latilokum şekeri yer gibi muharebeyi ben de yaparım. O yanlış cepheye gelmiş olacak. Atina’nın ‘aftos’ cephesi dururken Anadolu’nun ‘Kankus’ cephesine gelmiş. Adama böyle evvelâ ‘Buyurun efendim!’derler, arkadan satırı indirirler.

Karagöz- Yağmur yağmasın da bak Papulas adama satırını indirtir, Alimallah şöyle adamın cıgara dumanı gibi ağzından bir girer de burnundan çıkar.


Hacivat- Cıgarasına afyon koydular da haberi yok. Herifin tebliğlerini okumuyor musun? ‘Cephelerde sükûnet var’ deyip duruyor. Fırka fırka askerleri darmadağın edilip köşede bucakta kılıçtan geçiriliyor da haberi yok.

Karagöz- Kendisi İzmir’i buldu ya, ne vazifesi? Fistanlılarını da Anadolu’ya hediye eder, oradan da defolur gider. Bu da tasa mı?”

Papulas’a savaşmak için hava beğendirememekten yakınan Karagöz’ün bu konudaki değerlendirmeleri ve vardığı sonuçlar ilginçti: Karagöz’ün Yunan ordusu ve onun komutanı Papulas hakkında yaptığı değerlendirmelerde her şeyden önce bir dişileştirme göze çarpmaktaydı. Ona göre savaş her şeyden önce bir “erkek” işiydi. Bu iş Atina’da “piyasa” yapmaya benzemezdi. Dişileştirme yaparken Yunanlıların geleneksel kıyafetlerinden hareket eden Karagöz “kolalı, ütülü beyaz fistanlar” içinde, “ipekli şemsiyeler”le, ince, nahif, kırılgan, kadınsı bir Yunan portresi sunmaktaydı. Böyle rahatını düşünen, en ufak bir olumsuzluğu mazeret kabul eden bir ordunun Türkler karşısında hiç şansı yoktu. “Serdar-ı merkeb-süvâr” olarak nitelendirilen Papulas’a binek hayvanı olarak katırdan sonra eşeğin uygun görülmesi ise dikkat çekici başka bir unsurdu. Cihangirlere, kahramanlara lâyık olan atın yerine Papulas’ın hissesine, ağırlığıyla, hantallığıyla kahramandan çok “yük” taşımaya yarayan Sanço Pansa’nın eşeği düşmüştü.

Örneklerden anlaşılacağı üzere Anadolu’yu Yunanistan’a katma hayaliyle, “Megalo İdea” projesini gerçekleştirme düşüncesiyle Türk ordusunun karşısına çıkan Yunan ordusunun, daha ilk temasta bozguna uğraması mizahçılar tarafından alay konusu edilmişti. Yunan ordusu etrafında “korkaklık” eksenli oluşturulan bu imaj, gerek yazılı gerekse görsel olarak Türk matbuatında zaferin kazanılmasına kadar sık sık işlenecekti.