- İdeoloji ve beden

Adsense kodları


İdeoloji ve beden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 16 August 2012, 02:41 pm GMT +0200
İdeoloji ve beden
Celil CİVAN • 89. Sayı / DİĞER YAZILAR


Slavoj Zizek totaliter ideolojilerle günümüzün cari liberal müsamaha ideolojisi arasındaki ayrımın keyif noktasında çıktığını söyler. Buna göre, totaliter ideolojilerin egemen olduğu iktidarlar bir tür çileciliği, kendini feda etmeyi ve keyiften uzak yaşamayı emrederken günümüzün liberal iktidarları şu cümlede özetlenebilecek bir sloganla işler: “Hayatının keyfini çıkar.” Söz konusu slogan bir tür özgürlük vaadi gibi görünse de tümüyle bireyin ideoloji içinde hapsolmasını sağlar. Zira ideoloji sadece dışarıdan gelen bir baskı unsuru olmakla kalmaz, bireyin kendi hayal dünyasına da hükmetmiş olur. Nitekim Zizek, Türkçe’de son yayımlanan kitabı Ahir Zamanlarda Yaşarken’de ideolojik efendinin müstehcen efendiye döndüğünü, sadece gerçeklik dünyasındaki bireye egemen olmakla kalmadığını, bireyin kendine özgü sandığı fantezi alanını da işgal ettiğini ifade eder.

Zizek’le aynı ekolden gelen Alenka Zupancic de benzer bir vurgu yapar: Günümüzde keyif almak dışındaki her tür his, liberal iktidar tarafından faşizan bir baskı görür: Bugün kederli olan, mutsuz görünen, hayal kırıklığına uğrayan, depresyona giren insanlar ideolojinin tahakkümü altında hayatının keyfini çıkaranlarca aşağılanarak toplumsal yapıdan dışlanmaya çalışılır. Bugün için ırkçılık ten rengine, genlere, millete bakmaktan ziyade insanların haletiruhiyelerini gözetler. Bahsettiğimiz tavrın ideolojik olmasının bir diğer sebebi de kederin, mutsuzluğun, depresyonun arka planını es geçip bunları bireysel travmalara indirgemesidir. Kapitalizmde yoksul düşen kişinin yoksul düşmesinin sebebinin kapitalizm değil kendi bireysel başarısızlığı olduğuna dair liberal inanç buna örnek verilebilir. Ülkemizdeki sanat camiasının medyadaki söyleşilerine bakmak bile söz konusu ideolojinin ne kadar yaygınlaştığını ispat eder: Bir film çekimi keyifli geçmiştir, film setinde oyuncular keyifli anlar yaşamıştır, sanatçılar için önemli olan hayatın keyfini çıkarmaktır. Kederin, mutsuzluğun dışlanması edebiyatın da dışlanması anlamına gelmez mi diye sormak istesek de sürekli kederli pozlar veren bir yazarımızın kredi kartı reklâmında oynayarak kederini maddi ve manevi keyfe tahvil ettiğini görmek susmamız için yeterlidir!

Bir ideolojinin en önemli gücü
Söz konusu keyif bir tür bireysel özgürlüğe atıf yapmaktansa bireyin kendi kişisel hayal dünyasını bile ideolojinin emrine verdiğini gösterir. Zira tekrar Zizek’e dönersek bir ideolojinin en önemli gücü bir başka ideolojiyi devirip onun yerine geçmesi değil, söz konusu yerle bir edilen ideolojinin fantezilerinin yerine yeni fanteziler koymasıdır. Nitekim felsefeciye göre devrim şartı da bu bireysel hayal dünyasında yatar: Önemli olan iktidarı yıkmak değil, iktidarın bireye dayattığı hayal dünyasını da yıkmaktır.

Eski totaliter ideolojilerin aksine günümüzün müsamahakâr ideolojisi, bireyin özgürlüğünü tanıdığını söylerken yeni bir iktidar biyotekniği geliştirir. Buna göre özne modernliğin öznesinden daha da çok atomlaşmaya sürüklenir. Giorgio Agamben özellikle cep telefonları ve internetin gelişmesiyle birlikte bireyin atomlaştıkça daha da fazla özneleştiğini, her aygıtla gelen özneleşmenin diğerini yerinden ettiğini, dolayısıyla aşırı özneleşmenin gitgide öznesizleşmeye sebep olduğunu söyler. Buradan internet özelinden çıkıp bireysel özgürlükler alanına geldiğimizde bireyin kendini her adımda özgür kılmaya çalıştıkça mevcut öznelliğinden çıktığını söyleyebiliriz.

Keyif ideolojisi ve tahakküm

Keyif ideolojisi, bireyin zihni ve bedeniyle, hatta günümüzü hesaba katarsak internetteki sanal kimliğiyle birlikte kendi “özgür iradesiyle” kurduğunu düşündüğü özgür öznenin sadece gerçeklik dünyasındaki somut varlığını değil, zihnindeki ve sosyal medyadaki sanal-fantastik varlığını da tahakküm altına alır. Bir totaliter rejim altında yaşadığımızda rejimin somut isteklerini yerine getirmek, rejime bağlı olduğumuzu ispat etmemiz için yeterlidir. Oysaki liberal müsamaha toplumu, sadece somut düzlemde ideolojiyi onaylamamızı beklemez, zihnen (ruhen) ve vicdanen de onu yeniden üretmemizi ister. Dolayısıyla Zizek’in akıl yürütmesi üzerinde gidersek totaliter rejime görünürde bağlı olmak yeterliyken günümüzün ideolojisine tüm varlığımızla bağlı olmamız gerekir: Totaliter ideoloji bize yumruk atarken, liberal ideoloji vicdan azabı çekmemizi sağlar.

Bu sebeple, bugün için özgürlük söylemlerine göz atarken sadece bireysel, kişinin zihni ve bedenine ait çerçeveyi aşarak söylemin kurgulandığı arka planı, söylemin hayat bulduğu paradigmayı da hesaba katmak gerekir. Bu anlamda liberal arka planı es geçen her türlü söylem ne kadar ideolojik olmadığını iddia ederse etsin, sonuna kadar ideolojiktir. Dahası söz konusu özgürlük söylemini dile getiren kişilerin siyasi duruşu şaşırtıcı bir tabloyu resmeder: Mesele iktisada, kültüre ve siyasete geldiğinde alabildiğine liberalizm karşıtı, sol eğilimli bir ideolojinin perspektifini kullanan bireylerin iş kendi bireysel özgürlüklerine geldiğinde karşıt oldukları söylemin paradigmasına yaslanmaları sadece şaşırtıcı değil, hazindir de. Zira ideolojinin yerine bir ideoloji koyamadıkları gibi değiştirmek istedikleri ideolojinin hayal dünyasına mahkûm olmuşlardır.