rabia
Thu 11 March 2010, 10:00 am GMT +0200
İddet-Nafaka-İstibra-Rada
İddete tabi tutulan kadınlar iki kısımdır:
Kocası ölmüş kadın ve kocası hayatta olup boşanmış kadın.
1. Kocası ölmüş kadın:
Bu kadın hamile ise, çocuğunu doğurmakla iddeti son bulur. Hamile değilse iddeti dört ay on gündür.
2. Kocası hayatta olup, boşanmış kadın:
Hamile ise, iddeti çocuğunu doğurmakla son bulur. Eğer adet görenlerden ise, iddeti üç defa adet görmesi ile biter. Bunlardan da değil de küçük yaşta ise veya büyük olduğu halde adet görmeyenlerden olup henüz çocuk doğuracak yaşa gelmemiş ise iddeti üç aydır.
Kendisiyle cinsi temas yapılmadan önce boşanan kadın için iddet yoktur.
İddet, kadın rahminin kesin olarak boş olduğunun anlaşılması için geçmesi gereken müddettir.
İddet denilen bu bekleme süresinin hikmeti, kadın rahminin kesin olarak boş olması, kocasından ayrı kalması veya ölümü sebebiyle üzüntüsünü göstermesi ve bu konuda ilahi emre itaat etmesidir.
-Kocası ölmüş kadın için iddet süresinin delili. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşler, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Müddetlerinin sonuna vardıklarında o kadınların kendi haklarında uygun olanı yapmalarından dolayı size herhangi bir sorumluluk yoktur. Allah yaptıklarından haberdardır." (Bakara:2/234)
Misver bin Mahreme şöyle rivayet eder: "Sübeya El-Eslemiyye kocasının ölümünden bir kaç gün sonra doğum yaptı. Sonrasında Rasulallah´a gelerek bir başkasıyla evlendi." [1]
-Kocası hayatta olup boşanmış kadınlar için de Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
´´Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç temizlik süresi beklerler. Eğer Allah´a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah´ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helal değildir." (Bakara: 2/228)
Buluğ çağma gelmemiş ya da hayızdan kesilmiş olan kadınların idetti için şu ayeti kerimeyi delil olarak gösterebiliriz:
"Ey Müminler kadınlarınızdan adet hali görmeken kesilenler ile henüz adet hali görmemiş olanların iddetleri konusunda şüpheye düşerseniz (biliniz ki) onların iddeti üç aydır." (Talak: 65/4)
-Kendisiyle cinsi temas yapılmadan boşanan kadın için iddetin olmadığını Yüce Allah şu ayeti kerime ile bildirmiştir:
"Ey mü?minler! Mü´min kadınların nikahlayıp ta onlara dokunmadan boşadığınız zaman sizin için onlar üzerine sayacağınız bir iddet yoktur. Ancak bu takdirde onlara hemen nikah haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın." (Ahzap: 33/49) [2]
Cariyenin İddeti
Hamile olan cariyenin iddeti, (hamile olan) hür kadının iddeti gibidir. Adet gören cariyenin iddeti ise iki adet görmesi ile son bulur. Kocası ölen cariyenin iddeti iki ay beş gündür.
Boşanan cariyenin iddeti, küçük veya çocuk doğurmaktan kesilmiş ya da yaşlı olup adet görmüyorsa bir buçuk aydır. Şayet iki ay iddete tabi tutulsa daha evladır.
Cariye ve köle özgür yaşama bakımından sınırlı oldukları için, İslam dini cariyeye iddet süresi için lütufta bulunarak hür kadına kıyasla daha az beklemesini tayin etmiştir.
Bu nedenle cariye kadının, iddet süresi iki defa adet görmesi ile son bulur.
Hz. Ömer ve oğlu Abdullah cariye olan kadının iddet süresinin iki defa hayız görmeleri olduğunu söylemişler.
Sahabelerden hiç kimsenin buna itirazı görülmemiş ve alimlerin icmayla sabit olmuştur. Ayrıca kölenin talakta iki defa boşamaya malik olduğu emrine de kıyas edilmiştir. [3]
Ric´i Ve Bain Talakta İddet
Ric´i talakla boşanan bir kadının iddet müddeti içerisinde mesken ve nafakasını kocasının karşılaması vaciptir.
Bain (üç) talakla boşanan kadın ise nafakasının değil de meskeninin eski kocası tarafından karşılanması vaciptir. Ancak hamile olursa o zaman nafakası da karşılanır.
Kocası ölen kadına ihdad gereklidir. İhdad. ziynet ve kokulardan kaçınmaktır. Kocası ölen kadınının iddet süresinde zaruri ihtiyaçlar dışında evinden çıkması uygun değildir. [4]
[1] Buhari, 5014.
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 478-479.
[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 480.
[4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 481.
NAFAKA
Nafaka, yiyecek, içecek, giyecek ve mesken gibi ihtiyaç duyulan temel şeylerdir.
Delil. Nafakanın delili için Allahu Teala şöyle buyurmuştur:
"Onları gücünün dahilinde oturduğumuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırıp gelmelerini sağlamak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın, Eğer güçlüğe uğrarsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir." (Talak: 65/6)
Rivayete göre Fatma Binti Kays´in kalan tek talakını bir vekil ile ona gönderip boşamıştı. Rasulullah´a geldi. Resulullah (s.a.v.) ona,
"Sana nafaka vermek gerekmez. Ancak hamile olduğun için nafaka verilir. Nafaka ve mesken ancak ric´i talakla boşanan kadına verilir" [1]
Hadisi şeriften anlaşılıyor ki kadın önce rıc´i talakla sonra hamile olduğundan dolayı nafaka ve meskeni de karşılanmıştır.
Üç talakla (bain talakla) boşanan bir kadın ise ancak meskeni kocası (onu boşayan) tarafından karşılanır. Kocası ölen kadının matem amacıyla iddet süresinin bitimine kadar süs ve koku sürünmekten kaçınması gerekir.
Ümmü Habibe Peygamberimiz (s.a.v)´nin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Allah´a ve ahiret gününe iman eden bir kadına kocasından başka bir ölü için üç günden fazla koku sürmeyi ve süslemeyi terketmek helal olmaz. Kadın ancak kocasının ölümü üzerine dört ay on gün süslenmeyi terkeder." [2]
[1] Ebu Davud, 2290, Darekutni, 4/144.
[2] Buhari, 5024; Müslim, 1486.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 481-482.
İSTİBRA
Bir kişi bir cariye satın aldığında istibra yapmadan onunla cinsi temasta bulunması haramdır.
Cariye adet görenlerden ise istibra süresi en az bir defa adet görmesidir.
Adet görmeyenlerden ise bir ay bekler. Şayet hamile ise doğurması ile istibra süresi biter.
Çocuk doğurmuş olan cariyenin efendisi öldüğünde sözkonusu cariye normal bir cariye gibi istibraya tabi tutulur.
İstibra, üzerinde mülkiyetin doğması veya kaybı için cariyenin bir müddet beklemesidir.
Delili: Hz. Peygamber (s.a.v.) Huneyn´den sonra yapılan bir savaşta esir alınan cariyeler hakkında şöyle buyurdu:
"Hamile olan cariye, çocuğunu doğurmadıkça ve hayız görenler de bir hayız görmedikçe onlarla cinsi münasebette bulunmak helal değildir.´´ [1]
[1] Ebu Davud, 2157.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 483.
RADA (EMZİRME)
Kadın kendisine bir çocuğu emzirirse o çocuk iki şartla onun süt çocuğu olur.
1. (Emen çocuğun kameri hesapla) iki yaşını doldurmamış olması.
2. Emme sayılarının ayrı ayrı olarak beş defa olması. Süt kadının kocası da süt çocuğun babası olur.
Süt çocuğun süt annesiyle ve onun nesebiyle evlenmesi haramdır.
Süt kadının ve nesebinin, süt çocuğuyla ve süt çocuğunun çocuklarıyla evlenmeleri haramdır. Ancak süt çocuğunun yakın derecedeki akrabalarıyla ve süt çocuğunun üst akrabasıyla evlenebilir.
Rada, bir kadının sütünün emzirmesine veya sağmakla da olsa bir bebeğe verilmesine denir.
Kocasının izniyle bir kadının öz çocuğundan başka yabancı bir bebeğe kendi sütünden emzirmesi caizdir.
Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur:
"Eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirsin" (Talak: 65/6)
Kişinin bir anda hem neseb ve hem de radâ yönünden iki kızkardeşi veya bir kadınla o kadının teyzesini, halasını ya da herhagi bir mahremini bir nikah altında bulundurması haramdır.
Neseb yoluyla haram olanlar, radâ yoluyla da haramdır. Ancak bir kadın süt emzirdiği çocuğun babasına ve kardeşlerine haram değildir.
Süt çocuğuna, sütünü emdiği kadın ile kadının bütün mahremlerinin kendisine nikahlanması haramdır.
Süt çocuğunun kardeşine ise, süt anne ve onun bütün kızları haram olmaz. Çünkü emme sadece kendisinden sadır olmuştur.
Rada ile ilgili delil, şu Hadis-i Şeriftir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
"Süt emme, küçük yaşta ve iki senenin altında olursa, mahrem kılar."[1]
Süt emme yönüyle harâmlık üç şartla sabit olur:
1- Süt emen çocuğun iki yaşından küçük olması: Eğer emen kişi iki yaşından büyük olduğu hâlde ne kadar süt emerse emsin, harâmlık sözkonusu değildir.
2- Emzirme olarak kabul edilen emmenin en az beş defa olması: Eğer iki yaşına gelinceye kadar dört defa emzirmiş ve beşinci defa emzirdiğinde iki yaşından büyük ise, emzirme hükmü yine de oluşmaz, yani rada sabit olmaz.
3- Her beş emzirmede de sütün, çocuğun midesine varmış olması: Verilen süt az da olsa, ya da emzirildikten sonra kusmuş olsa, yine emzirme sayılır. Çünkü kusma mideden gelir.
Emzirmenin beş defa mı olduğu veya daha az mı olduğu, sütün midesine ulaşıp ulaşmadığı yahut her beş emzirmenin çocuk iki yaşından küçük iken mi, yoksa büyük iken mi olduğu hususunda şüpheye düşürülürse, emzirme hükmü câr´i olmaz. Ama böyle bir durumda olanların evlenmemeleri takva için daha iyidir.
Emzirmeden sonra oluşan rada hükmü için harâmlık ´Nikahı Haram Olanlar´ bölümünde açıklanmıştı. [2]
[1] Durekutni, 4/174.
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 484-485.
İddete tabi tutulan kadınlar iki kısımdır:
Kocası ölmüş kadın ve kocası hayatta olup boşanmış kadın.
1. Kocası ölmüş kadın:
Bu kadın hamile ise, çocuğunu doğurmakla iddeti son bulur. Hamile değilse iddeti dört ay on gündür.
2. Kocası hayatta olup, boşanmış kadın:
Hamile ise, iddeti çocuğunu doğurmakla son bulur. Eğer adet görenlerden ise, iddeti üç defa adet görmesi ile biter. Bunlardan da değil de küçük yaşta ise veya büyük olduğu halde adet görmeyenlerden olup henüz çocuk doğuracak yaşa gelmemiş ise iddeti üç aydır.
Kendisiyle cinsi temas yapılmadan önce boşanan kadın için iddet yoktur.
İddet, kadın rahminin kesin olarak boş olduğunun anlaşılması için geçmesi gereken müddettir.
İddet denilen bu bekleme süresinin hikmeti, kadın rahminin kesin olarak boş olması, kocasından ayrı kalması veya ölümü sebebiyle üzüntüsünü göstermesi ve bu konuda ilahi emre itaat etmesidir.
-Kocası ölmüş kadın için iddet süresinin delili. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşler, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Müddetlerinin sonuna vardıklarında o kadınların kendi haklarında uygun olanı yapmalarından dolayı size herhangi bir sorumluluk yoktur. Allah yaptıklarından haberdardır." (Bakara:2/234)
Misver bin Mahreme şöyle rivayet eder: "Sübeya El-Eslemiyye kocasının ölümünden bir kaç gün sonra doğum yaptı. Sonrasında Rasulallah´a gelerek bir başkasıyla evlendi." [1]
-Kocası hayatta olup boşanmış kadınlar için de Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
´´Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç temizlik süresi beklerler. Eğer Allah´a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah´ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helal değildir." (Bakara: 2/228)
Buluğ çağma gelmemiş ya da hayızdan kesilmiş olan kadınların idetti için şu ayeti kerimeyi delil olarak gösterebiliriz:
"Ey Müminler kadınlarınızdan adet hali görmeken kesilenler ile henüz adet hali görmemiş olanların iddetleri konusunda şüpheye düşerseniz (biliniz ki) onların iddeti üç aydır." (Talak: 65/4)
-Kendisiyle cinsi temas yapılmadan boşanan kadın için iddetin olmadığını Yüce Allah şu ayeti kerime ile bildirmiştir:
"Ey mü?minler! Mü´min kadınların nikahlayıp ta onlara dokunmadan boşadığınız zaman sizin için onlar üzerine sayacağınız bir iddet yoktur. Ancak bu takdirde onlara hemen nikah haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın." (Ahzap: 33/49) [2]
Cariyenin İddeti
Hamile olan cariyenin iddeti, (hamile olan) hür kadının iddeti gibidir. Adet gören cariyenin iddeti ise iki adet görmesi ile son bulur. Kocası ölen cariyenin iddeti iki ay beş gündür.
Boşanan cariyenin iddeti, küçük veya çocuk doğurmaktan kesilmiş ya da yaşlı olup adet görmüyorsa bir buçuk aydır. Şayet iki ay iddete tabi tutulsa daha evladır.
Cariye ve köle özgür yaşama bakımından sınırlı oldukları için, İslam dini cariyeye iddet süresi için lütufta bulunarak hür kadına kıyasla daha az beklemesini tayin etmiştir.
Bu nedenle cariye kadının, iddet süresi iki defa adet görmesi ile son bulur.
Hz. Ömer ve oğlu Abdullah cariye olan kadının iddet süresinin iki defa hayız görmeleri olduğunu söylemişler.
Sahabelerden hiç kimsenin buna itirazı görülmemiş ve alimlerin icmayla sabit olmuştur. Ayrıca kölenin talakta iki defa boşamaya malik olduğu emrine de kıyas edilmiştir. [3]
Ric´i Ve Bain Talakta İddet
Ric´i talakla boşanan bir kadının iddet müddeti içerisinde mesken ve nafakasını kocasının karşılaması vaciptir.
Bain (üç) talakla boşanan kadın ise nafakasının değil de meskeninin eski kocası tarafından karşılanması vaciptir. Ancak hamile olursa o zaman nafakası da karşılanır.
Kocası ölen kadına ihdad gereklidir. İhdad. ziynet ve kokulardan kaçınmaktır. Kocası ölen kadınının iddet süresinde zaruri ihtiyaçlar dışında evinden çıkması uygun değildir. [4]
[1] Buhari, 5014.
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 478-479.
[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 480.
[4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 481.
NAFAKA
Nafaka, yiyecek, içecek, giyecek ve mesken gibi ihtiyaç duyulan temel şeylerdir.
Delil. Nafakanın delili için Allahu Teala şöyle buyurmuştur:
"Onları gücünün dahilinde oturduğumuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırıp gelmelerini sağlamak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın, Eğer güçlüğe uğrarsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir." (Talak: 65/6)
Rivayete göre Fatma Binti Kays´in kalan tek talakını bir vekil ile ona gönderip boşamıştı. Rasulullah´a geldi. Resulullah (s.a.v.) ona,
"Sana nafaka vermek gerekmez. Ancak hamile olduğun için nafaka verilir. Nafaka ve mesken ancak ric´i talakla boşanan kadına verilir" [1]
Hadisi şeriften anlaşılıyor ki kadın önce rıc´i talakla sonra hamile olduğundan dolayı nafaka ve meskeni de karşılanmıştır.
Üç talakla (bain talakla) boşanan bir kadın ise ancak meskeni kocası (onu boşayan) tarafından karşılanır. Kocası ölen kadının matem amacıyla iddet süresinin bitimine kadar süs ve koku sürünmekten kaçınması gerekir.
Ümmü Habibe Peygamberimiz (s.a.v)´nin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Allah´a ve ahiret gününe iman eden bir kadına kocasından başka bir ölü için üç günden fazla koku sürmeyi ve süslemeyi terketmek helal olmaz. Kadın ancak kocasının ölümü üzerine dört ay on gün süslenmeyi terkeder." [2]
[1] Ebu Davud, 2290, Darekutni, 4/144.
[2] Buhari, 5024; Müslim, 1486.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 481-482.
İSTİBRA
Bir kişi bir cariye satın aldığında istibra yapmadan onunla cinsi temasta bulunması haramdır.
Cariye adet görenlerden ise istibra süresi en az bir defa adet görmesidir.
Adet görmeyenlerden ise bir ay bekler. Şayet hamile ise doğurması ile istibra süresi biter.
Çocuk doğurmuş olan cariyenin efendisi öldüğünde sözkonusu cariye normal bir cariye gibi istibraya tabi tutulur.
İstibra, üzerinde mülkiyetin doğması veya kaybı için cariyenin bir müddet beklemesidir.
Delili: Hz. Peygamber (s.a.v.) Huneyn´den sonra yapılan bir savaşta esir alınan cariyeler hakkında şöyle buyurdu:
"Hamile olan cariye, çocuğunu doğurmadıkça ve hayız görenler de bir hayız görmedikçe onlarla cinsi münasebette bulunmak helal değildir.´´ [1]
[1] Ebu Davud, 2157.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 483.
RADA (EMZİRME)
Kadın kendisine bir çocuğu emzirirse o çocuk iki şartla onun süt çocuğu olur.
1. (Emen çocuğun kameri hesapla) iki yaşını doldurmamış olması.
2. Emme sayılarının ayrı ayrı olarak beş defa olması. Süt kadının kocası da süt çocuğun babası olur.
Süt çocuğun süt annesiyle ve onun nesebiyle evlenmesi haramdır.
Süt kadının ve nesebinin, süt çocuğuyla ve süt çocuğunun çocuklarıyla evlenmeleri haramdır. Ancak süt çocuğunun yakın derecedeki akrabalarıyla ve süt çocuğunun üst akrabasıyla evlenebilir.
Rada, bir kadının sütünün emzirmesine veya sağmakla da olsa bir bebeğe verilmesine denir.
Kocasının izniyle bir kadının öz çocuğundan başka yabancı bir bebeğe kendi sütünden emzirmesi caizdir.
Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur:
"Eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirsin" (Talak: 65/6)
Kişinin bir anda hem neseb ve hem de radâ yönünden iki kızkardeşi veya bir kadınla o kadının teyzesini, halasını ya da herhagi bir mahremini bir nikah altında bulundurması haramdır.
Neseb yoluyla haram olanlar, radâ yoluyla da haramdır. Ancak bir kadın süt emzirdiği çocuğun babasına ve kardeşlerine haram değildir.
Süt çocuğuna, sütünü emdiği kadın ile kadının bütün mahremlerinin kendisine nikahlanması haramdır.
Süt çocuğunun kardeşine ise, süt anne ve onun bütün kızları haram olmaz. Çünkü emme sadece kendisinden sadır olmuştur.
Rada ile ilgili delil, şu Hadis-i Şeriftir.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
"Süt emme, küçük yaşta ve iki senenin altında olursa, mahrem kılar."[1]
Süt emme yönüyle harâmlık üç şartla sabit olur:
1- Süt emen çocuğun iki yaşından küçük olması: Eğer emen kişi iki yaşından büyük olduğu hâlde ne kadar süt emerse emsin, harâmlık sözkonusu değildir.
2- Emzirme olarak kabul edilen emmenin en az beş defa olması: Eğer iki yaşına gelinceye kadar dört defa emzirmiş ve beşinci defa emzirdiğinde iki yaşından büyük ise, emzirme hükmü yine de oluşmaz, yani rada sabit olmaz.
3- Her beş emzirmede de sütün, çocuğun midesine varmış olması: Verilen süt az da olsa, ya da emzirildikten sonra kusmuş olsa, yine emzirme sayılır. Çünkü kusma mideden gelir.
Emzirmenin beş defa mı olduğu veya daha az mı olduğu, sütün midesine ulaşıp ulaşmadığı yahut her beş emzirmenin çocuk iki yaşından küçük iken mi, yoksa büyük iken mi olduğu hususunda şüpheye düşürülürse, emzirme hükmü câr´i olmaz. Ama böyle bir durumda olanların evlenmemeleri takva için daha iyidir.
Emzirmeden sonra oluşan rada hükmü için harâmlık ´Nikahı Haram Olanlar´ bölümünde açıklanmıştı. [2]
[1] Durekutni, 4/174.
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 484-485.