meryem
Mon 25 October 2010, 10:45 pm GMT +0200
6-İcmâ nın İptal Ettiği Hadis
İddia:ez-Zuhrfden,o Urve'den,o da Âişe'den (R.A):Kadmm biri insanlardan emanet olarak mücevher ve süs eşyası alır.sonra da onları satardı.Bu husus Rasulullaha haber verildi.O da.kadının elinin kesilmesini emretti.[416]diye rivayet ettiniz.
Halbuki insanlar[417]kendisine emanet edilen kimse olduğu için.emanet alanın elinin kesümiyeceği üzerinde icma etmişlerdir.
Cevap:Biz deriz ki bu hadis.şüphesiz sahihtir.Şu kadar var ki bir hükmü gerektirmez. Çünkü hadiste "Rasulullah kadınn elini kes(tir)di" denmemiş, sadece "...kadının elinin kesilmesini emretti"denil rniştir.Rasû-lullahın emredip de,emrettiği şeyi yapmaması bazan câizdir.İmamlar (devlet başkanları) da bazan.cezânm tatbik edilmesini istediğinden değil de tahzir ve korkutma için böyle emirler verebilir.
Bunun benzeri,el-Hasen'in,Semura b.Cun-dub'dan (R.A) rivayet ettiği hadistir ki,Rasûlullah (S.A.V) şöyle demiştir:"Kim kölesini öldürürse.biz de onu öldürürüz.Kim kölesinin bir uzvunu keserse biz de onunkini keseriz.[418]
Ulemânın hepsi de,bir kişinin kölesine karşılık öldürülmeyeceği[419] ve kölesini öldürdüğü için ona kısas tatbik edilmeyeceği görüşündedirler. Onlar ancak.baş-kasının kölesini öldürenin durumu hakında ihtilaf etmişlerdir. [420]
Rasulullah (S.A.V) köle sahiplerini,kölelerini öldürmekten veya uzuvlarını kesip onlara işkence etmekten sakındırıp korkutmak istemiştir .Yoksa o cezayı gerçekten tatbik etmeyi kasdetmemiştir.
Bir hüküm ifade edilebilmesi için hadiste;"..kölesine karşılık adamı öldürdü veya kölesine karşılık ona kısas tatbik etti" denilmesi gerekir.Fakat Rasûlullahın (S.A.V)."11...kim şunu yaparsa.biz de ona şunu yapa-rız"demesi,şüphesiz bu, bir tahzîr ve korkutmadır.
Kezâ'Kim içki içerse ona sopa vurun.Tekrar içerse yine sopa vurun.Tekrar içerse yine sopa vurun.Eğer tekrar içerse.onu öldürün"[421] hadisi de böyledir ve sadece içki içeni, tekrar o işi işlemesin diye korkutmaktan ibarettir.
Nitekim, dördüncü defa içki içtiğinde adam kendisine getirilince Rasûlullahın onu öldürmeyerek, sadece sopa vurdurması [422] da bunu gösterir.
Ebû Hurayra'nın Rasûlulahtan rivayet ettiği "Allah kime sevap vermeyi vâdetmişse.Allah o kimseye muamelesinde muhayyerdir (dilerse affeder.di-leise azab eder) [423] hadisine binaen ,biz (Hadislerde geçen) bütün tehdîd ifadeleri hakkında,deriz ki:Bu tehdidlerin yerine getirilmesi de caizdir.getirilmemesi de!... [424]
7-Akli Delillerin Ve Düşüncenin Reddettiğini Söyledikleri Hadis
İddia: Siz ez-Zuhrî'den,o Ebû Seleme'den.o da Ebû Hurayra'dan ,o da Rasûlullahtan.onun (S.A.V) "Ben şüphe etmeğe babam (dedem)İbra-him'den (A.S) daha Iayığım. [425] Allah Lût'a (A.S) rahmet etsin,bulabilseydi "rükn-ü şedîd" e (kuvvetli bir dayanağa) sığınacaktı. [426] Eğer Yusuf un (A.S) çağırıldığı şeye davet edilseydim kabul ederdim. [427] "dediğini rivayet ettiniz.Bu ise İbrahim'e (A.S),Lût'a (A.S) ve kendi şahsına hakaret etmek demektir
Cevap:Biz deriz ki-Allahın lütfü sayesinde-bu hadiste.onların dediği şeylerin hiçbiri mevcud değildir.
Rasûlullahın "Ben şüphe etmeğe babam İbrahim'den (A.S) daha layığım" demesine gelince.bu "Bir vakit İbrahim şöyle demişti:"-Ey Rabbim,ölüleri nasıl diriltirsin?bana göster."Allah" Ölüyü dirilttiğime inanmadın mı?"buyurdu.İbrahim:"Evet inandım, fakat kalbim tam yatışsın diye sordum"dedi"
(2.el-Bakara:260) âyeti nazil olurica.bu âyeti duyan bazı kimselerin,"İbrahim (A.S) şüpheye düştü,fakat bizim Peygamberimiz şüpheye düşmedi"demeleri üzerine söylemiştir.
Rasûlullah da tevazuundan ve İbrahim'i (A.S) kendinden üstün tutarak "Ben şüphe etmeğe,babam İbrahim'den daha layığım"demiştir.Yani bu sözüyle "Biz ondan daha aşağı derecede olduğumuz halde şüpheye düşmedik,o nasıl şüphe eder?"demek istemiştir.
İbrahim'in (A.S)"...fakat kalbim tam yatışsın diye.." demesinin manası ise,yani "..(ölünün diriltilmesi-nijyakînen görüp mutmain olmam için.."demektir.Ya-kin de iki türlüdür.Bunlardan biri.işitme sûretiyle,di-ğeri de görmek suretiyle elde edilen yakindir. Görme yoluyla olan yakîn,bu iki yakînin en kuvvetli olam-dır.Bu sebepten Rasûlullah,Musa'nın (A.S) kavminin buzağıya tapmalarından bahsedilince "Haber verilen şey.gözle görülen gibi olmaz.[428] demiştir.
EBÛ MUHAMMED: (Rasûlullahın bu sözünün manası şudur:) Allah (C.C) Musa'ya (A.S) kavminin buzağıya taptığını haber verdiği zaman, Mûsâ elindeki levhaları atmadı.Fakat.bİzzat gözüyle onların buzağıya taptıklarını görünce,kızıp öfkelendi,levhaları attı ve levhalar parçalanıp dağıldı.
Keza mü'minler.Kıyamet.Ba's (dirilme) ,Cen-net,Cehennem.,bütün bunların hepsinin hak olduğuna yakinen inanırlar. Kıyamet günü ise-Kıyameti görüp müşahade ettiklerinde- onların yakînleri daha kuvvetli olacaktır.
îşte İbrahim (A.S) de iki çeşit yakînin en kuvvetlisi olan görme suretiyle, kalbinin itminana kavuş msini arzu etmiştir.
Rasûlullahın (S.A.V) "AUah Lût'a (A.S) rahmet et-sin,bulabilseydi bir rükn-ü şedîd'e (kuvvetli bir dayanağa) sığınacaktı" sözüne gelince:Burada Rasûlul-lah,Lût'un (A.S) kavmine söylediği "Keşke size karşı bir kuvvetim olsa, yahut kuvvetli bir dayanağa (sağlam bir topluluğa) dayansam (sığınsam) " (ll.Hûd: 80) sözünü kasdetmekte, göğsünün daraldı-ğı,kavminin yaptığı kötülüğe karşı sabrmin taştığı o zamanda,Lût'un (A.S) yanlışlık yaptığını kastetmekte-dir.Halbuki Lût (A.S) bu sözü söylediği anda.en kuvvetli rükn (=dayanak) olan Allaha sığınmakta.ona dayanmaktaydı.
(Hadis imamları),"Allah,Lût'tan sonra gönderdiği bütün Peygamberleri,kendi kavmi içersinden kendisine yardımcı olan ve koruyan bir gurupla birlikte göndermiştir." demişlerdir.
Rasûlullahm( S.A.V) 'Yusuf un çağrıldığı şeye çağnlsaydım,elbette (hemen) icabet ederdim" sözüne gelince:Yâni Yusuf (A.S),uzun bir sıkıntı çektikten sonra hapisten çıkması istendiğinde,gelen elçiye "Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali nedir? diye sor" demiş ve o anda (hemen) hapisten çıkmamış-tır.Allah (bu ayette)Yûsuf un sabır ve teennisini göstermektedir.
Rasûlullah, "Onun yerinde ben olsam ve hapisten çıkmam istenseydi,hiç durmaz hemen çıkardım." demiştir.Bu sözü de,onun tevâzuundandır.Rasûlul-lah.Yusuf un yerinde olsaydı ve hemen hapisten çıksaydı ,veya Yusuf (A.S) elçi ile beraber hapisten çıksaydı, bu hareket onlar için bir noksanlık veya günah teşkil etmezdi. Yusuf (A.S) hemen hapisten aceleyle çıkmamakla.Allahtan gelen meşakkatlan ağır kabul etmediğini,fakat kendisinin sabır sahibi ve meşakkatlerin sevabını Allahtan bekleyen biri olduğunu ve bunun için hemen aceleyle hapisten çıkmadığını ifade etmek istemiştir. [429]
8-Görülen Realitenin Yalanladığını Söyledikleri Hadis
İddia:Ebû Saîdi'l-Hudri, Câbir b.Abdillah ve Enes b.Mâlik 'ten (RA) Rasûlullahın (SAV) yüzüncü seneden bahsederek "Muhakkak ki o gün yeryüzün-de.nefes alan hiçbir insan kalmayacak" [430]dediğini rivayet ettiniz.Bu ise bâtıldır.Gören gözlere aşikardır ki biz üçyüzüncü seneye girdiğimiz halde[431]insanlar (ölmek şöyle dursun)eskisinden daha çokturlar.
Cevap:Biz deriz ki,bu ya unuttukları veya Rasûlullah bunu alçak sesle söylediği ve onlar da bunu duymadığı için.râvilerin bir kelimeyi düşürdüğü bir hadistir.
Bize kalırsa-hattâ böyle olduğundan şüphemiz de yok-Rasûlullah 'Yeryüzünde o gün( o zaman) sizden hayatta kimse kalmayacak" demiştir. Yani burada,bu sözün söylendiği yerde hazır bulunanları veya Ashabın hepsini kasdetmiştir.Râvi de " "..sizden" kelimesini düşürmüştür.
Bujbnu Mes'ud'un (R.A) "Cin gecesi" hakkında söylediği "O gece ben hariç,bizden kimse bulunmadı" sözüne benzer.Râvi,burada da "ben hariç"sözünü düşürmüştür.
Benim söylediklerimi doğrulayan diğer bir husus şudunEbû Kudeyne, Mutarriften,o da el-Minhâl b. Amr'dan rivayet etti ki:Hz.Ali (R.A) İbnu Mes'ud'a:
"Sen insanlara fetva mı veriyorsun?" dedi.O da "Evet , ve onlara,sonradan gelenlerin (âkibetleri-ninjtehlikeli olduğunu bildiriyorum. "dedi.Ali:"Bana söyler misin,sen bunu Rasûlullahtan işittin mi?de-di.İbnu Mes'ud:"RasûluUahı "Yüzüncü sene geldiğinde, yeryüzünde göz açıp kapayan birtek kimse kalmaz " derken İş!ttim"dedl.
Ali (R.A) "Çukura isabet edemedin (hata et-tin)!Rasûlullah bunu sadece.o gün orada bulunanlar için söyledi.Recâ"[432] da yüz senesinden sonra olmayacak mıdır? [433] dedi.
Buna benzeyen ve içinde hatâ vuku bulan diğer bir hadis de.Muhammed b. Hâlid b. Hidaş'ın bana tah-dis etüği hadistir.(Muhammed b. Halid şöyle) dedi:Ba-na,babam,Hammâd b.Zeyd'den,o Eyyûb'dan,o da el-Hasen'den,o da Sahr b. Kudâmetu'l-Ukaylî'den (RA) haber verdi. (Sahr):"RasûluIIah,"Yüz senesinden sonra doğanların Allah nazarında bir kıymeti (ehemmiyeti) yoktur" buyurdu'demiştir.
Eyyûb dedi ki;Sahr b.Kudâme (RA) ile karşılaştım ve ona bu hadisi sordum. "Bu hadisi bilmiyorum, "dedi.
EBU MUHAMMED:İşte içinde hata bulunan ve rivayetlerin birbirini tutmadığı hadis budur. [434]
[416] HÂN: 2/ İSİ ; 5 /4O9; 6 / 162
[417] Halbuki İnsanlar emanet alanın elinin kesilmeyeceğinde icma ettiler" sözündeki "insanlar" dan kasdedilenin" cumhûr(çoğunluk) ulemâ" olduğu açıktır.Aksi takdirde İmâm
Ahmed.Işhâk .Zufer ve Zahiriler emaneti inkâr edenin elinin kesileceğine kail olmuşlardir.İbn-i Hazm da onları desteklemiştir.
Cumhur'un (çoğunluk) delili,emaneti inkâr edene hırsız denilmesinin doğru olmadığıdır .Mamafih İnkarın,,hırsızlık kelimesinin şümulüne dahil olduğu varid olmuştur.Çünkü o (emanet alan) ve hırsız .her ikisinden de korunmak mümkün değildir.Zorla alan veya kapıp kaçan ise böyle değildir.îb-nu'1-Kayyım da böyle söylemektedir.
Cumhur ise.Sahîhayn ve gayrısında.kaduıın hırsızlığının sarahatle zikredildiği ve Hâkim ve diğerlerinin rivayetinde de .kadının mücevher çaldiğı.bu sebeple elinin kesildiği varid olmuştur .diyerek buna cevab vermişlerdir.İnkârın zikredilmesi, sadece kadının halini tarifetmek ve bu vasıf ile meşhur olduğunu bildirmek içindİr.Ve elinin kesilmesi de hırsızlıktan dolayıdır.
Buna,"Rasûlullah (S.A.V) bu inkân,hırsızlık menzilesine indirdi (ve bu yüzden kadının elini kestirdi) diye cevab vermek mümkündür.O zaman bu,"Emaneti inkâr edene .hırsız denilmesi doğrudur" diyenlere delil teşkil eder.
Aşikârdır ki,hadi sinin zahlri.kadının elinin emaneti inkâr sebebiyle kesilmesidir.
Bu kadının bazı rivayetlerde hırsızlıkla nitelendirilmesine münafi değildir.Çünkü emaneti inkâr edene hırsız denmesi doğrudur.Doğru olan da emaneti inkâr edenin elinin kesilmesidir .Ve bu durum elin kesilebİlmesi için çalınan şeyin koruma altında olmasını şart koşan delilleri tahsis edip sınır-lamaktadır.Bunun gerekçesi de şudur: Emanet almak,insan-lar arasmda zarurî bir ihtiyaçtır .Eğer emanet veren.emanet alanın emaneti inkâr edince elinin kesilmeyeceğini bilir-se.bu,emanet verme kapısının kapanmasına varır .Bu ise meşru olanın tersidir.
Neylu'l-evtâr (7/ 44- 45) dan hulâsa olarak,( Dımeşk nüshasından).
[418] HAN: 5 / 11, 12, 18, 19.
[419] EBÛ DÂVUD:38/7, MUVATTA: 43 / 3,krş. HAN:5/19.
[420] TIR: 14/ 18 (4/ 26).
[421] HAN: 2/ 136,166,191,211,214; 4 / 93.9S.
[422] BUH: 86 / 4, krş.HAN: 1/ 125,130.
[423] Krş.HAN: 5/ 325..
[424] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 181-184.
[425] BUH: 60/ 11.
[426] BUH: 60 / 11.19.HAN: 2 / 326,332,350.
[427] BUH: 60/ 11.
[428] HAN: 1/ 215.271.
[429] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 184-186.
[430] HAN:3 /322,34S,384.
[431] Bu kitabın Fransızca mütercimi.burada .eserin ( 256- 270 / 869-883) yıllan arasında yazıldığını hatırlatmaktadır. (M)
[432] Vâsıtiyye nüshasında bu kelime " er-Recâ" şeklin-dedir.Mânası da "İslâmın yayılması ve İslâmî fetihlerin tamamlanması yüz senesinden sonra değil midir?" seklinde olsa gerektir.
Hidiviyye kütüphanesinde mevcud nüshada İse "Dec-cal veya bolluk (=er-Rahâ)l( (yüz senesinden sonra değil mi?) şeklindedir.Bu nüshaya göre şek râvidendir.Bu takdirde mânâ:"Deccal'ın çıkması veya refah ve bolluğun vuku bulması -ki bu ikisini Rasûlullah (S.A.V) haber vermiştir-yüz senesinden sonra değil mi?"şeklinde olur.Yani,sen. nasıl olur da bütün insanların inkırazını (yok obuasını) icabettiren bu hadisi duyduğunu iddia edersin? demek olur.Vallâhu a'lem-Mu-sahhih-
[433] Krş.HAN: 1/ 93,er-Rahâ için: HAN: 1/ 140. krş: HAN: 2/88,121,131,
[434] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 187-188.
İddia:ez-Zuhrfden,o Urve'den,o da Âişe'den (R.A):Kadmm biri insanlardan emanet olarak mücevher ve süs eşyası alır.sonra da onları satardı.Bu husus Rasulullaha haber verildi.O da.kadının elinin kesilmesini emretti.[416]diye rivayet ettiniz.
Halbuki insanlar[417]kendisine emanet edilen kimse olduğu için.emanet alanın elinin kesümiyeceği üzerinde icma etmişlerdir.
Cevap:Biz deriz ki bu hadis.şüphesiz sahihtir.Şu kadar var ki bir hükmü gerektirmez. Çünkü hadiste "Rasulullah kadınn elini kes(tir)di" denmemiş, sadece "...kadının elinin kesilmesini emretti"denil rniştir.Rasû-lullahın emredip de,emrettiği şeyi yapmaması bazan câizdir.İmamlar (devlet başkanları) da bazan.cezânm tatbik edilmesini istediğinden değil de tahzir ve korkutma için böyle emirler verebilir.
Bunun benzeri,el-Hasen'in,Semura b.Cun-dub'dan (R.A) rivayet ettiği hadistir ki,Rasûlullah (S.A.V) şöyle demiştir:"Kim kölesini öldürürse.biz de onu öldürürüz.Kim kölesinin bir uzvunu keserse biz de onunkini keseriz.[418]
Ulemânın hepsi de,bir kişinin kölesine karşılık öldürülmeyeceği[419] ve kölesini öldürdüğü için ona kısas tatbik edilmeyeceği görüşündedirler. Onlar ancak.baş-kasının kölesini öldürenin durumu hakında ihtilaf etmişlerdir. [420]
Rasulullah (S.A.V) köle sahiplerini,kölelerini öldürmekten veya uzuvlarını kesip onlara işkence etmekten sakındırıp korkutmak istemiştir .Yoksa o cezayı gerçekten tatbik etmeyi kasdetmemiştir.
Bir hüküm ifade edilebilmesi için hadiste;"..kölesine karşılık adamı öldürdü veya kölesine karşılık ona kısas tatbik etti" denilmesi gerekir.Fakat Rasûlullahın (S.A.V)."11...kim şunu yaparsa.biz de ona şunu yapa-rız"demesi,şüphesiz bu, bir tahzîr ve korkutmadır.
Kezâ'Kim içki içerse ona sopa vurun.Tekrar içerse yine sopa vurun.Tekrar içerse yine sopa vurun.Eğer tekrar içerse.onu öldürün"[421] hadisi de böyledir ve sadece içki içeni, tekrar o işi işlemesin diye korkutmaktan ibarettir.
Nitekim, dördüncü defa içki içtiğinde adam kendisine getirilince Rasûlullahın onu öldürmeyerek, sadece sopa vurdurması [422] da bunu gösterir.
Ebû Hurayra'nın Rasûlulahtan rivayet ettiği "Allah kime sevap vermeyi vâdetmişse.Allah o kimseye muamelesinde muhayyerdir (dilerse affeder.di-leise azab eder) [423] hadisine binaen ,biz (Hadislerde geçen) bütün tehdîd ifadeleri hakkında,deriz ki:Bu tehdidlerin yerine getirilmesi de caizdir.getirilmemesi de!... [424]
7-Akli Delillerin Ve Düşüncenin Reddettiğini Söyledikleri Hadis
İddia: Siz ez-Zuhrî'den,o Ebû Seleme'den.o da Ebû Hurayra'dan ,o da Rasûlullahtan.onun (S.A.V) "Ben şüphe etmeğe babam (dedem)İbra-him'den (A.S) daha Iayığım. [425] Allah Lût'a (A.S) rahmet etsin,bulabilseydi "rükn-ü şedîd" e (kuvvetli bir dayanağa) sığınacaktı. [426] Eğer Yusuf un (A.S) çağırıldığı şeye davet edilseydim kabul ederdim. [427] "dediğini rivayet ettiniz.Bu ise İbrahim'e (A.S),Lût'a (A.S) ve kendi şahsına hakaret etmek demektir
Cevap:Biz deriz ki-Allahın lütfü sayesinde-bu hadiste.onların dediği şeylerin hiçbiri mevcud değildir.
Rasûlullahın "Ben şüphe etmeğe babam İbrahim'den (A.S) daha layığım" demesine gelince.bu "Bir vakit İbrahim şöyle demişti:"-Ey Rabbim,ölüleri nasıl diriltirsin?bana göster."Allah" Ölüyü dirilttiğime inanmadın mı?"buyurdu.İbrahim:"Evet inandım, fakat kalbim tam yatışsın diye sordum"dedi"
(2.el-Bakara:260) âyeti nazil olurica.bu âyeti duyan bazı kimselerin,"İbrahim (A.S) şüpheye düştü,fakat bizim Peygamberimiz şüpheye düşmedi"demeleri üzerine söylemiştir.
Rasûlullah da tevazuundan ve İbrahim'i (A.S) kendinden üstün tutarak "Ben şüphe etmeğe,babam İbrahim'den daha layığım"demiştir.Yani bu sözüyle "Biz ondan daha aşağı derecede olduğumuz halde şüpheye düşmedik,o nasıl şüphe eder?"demek istemiştir.
İbrahim'in (A.S)"...fakat kalbim tam yatışsın diye.." demesinin manası ise,yani "..(ölünün diriltilmesi-nijyakînen görüp mutmain olmam için.."demektir.Ya-kin de iki türlüdür.Bunlardan biri.işitme sûretiyle,di-ğeri de görmek suretiyle elde edilen yakindir. Görme yoluyla olan yakîn,bu iki yakînin en kuvvetli olam-dır.Bu sebepten Rasûlullah,Musa'nın (A.S) kavminin buzağıya tapmalarından bahsedilince "Haber verilen şey.gözle görülen gibi olmaz.[428] demiştir.
EBÛ MUHAMMED: (Rasûlullahın bu sözünün manası şudur:) Allah (C.C) Musa'ya (A.S) kavminin buzağıya taptığını haber verdiği zaman, Mûsâ elindeki levhaları atmadı.Fakat.bİzzat gözüyle onların buzağıya taptıklarını görünce,kızıp öfkelendi,levhaları attı ve levhalar parçalanıp dağıldı.
Keza mü'minler.Kıyamet.Ba's (dirilme) ,Cen-net,Cehennem.,bütün bunların hepsinin hak olduğuna yakinen inanırlar. Kıyamet günü ise-Kıyameti görüp müşahade ettiklerinde- onların yakînleri daha kuvvetli olacaktır.
îşte İbrahim (A.S) de iki çeşit yakînin en kuvvetlisi olan görme suretiyle, kalbinin itminana kavuş msini arzu etmiştir.
Rasûlullahın (S.A.V) "AUah Lût'a (A.S) rahmet et-sin,bulabilseydi bir rükn-ü şedîd'e (kuvvetli bir dayanağa) sığınacaktı" sözüne gelince:Burada Rasûlul-lah,Lût'un (A.S) kavmine söylediği "Keşke size karşı bir kuvvetim olsa, yahut kuvvetli bir dayanağa (sağlam bir topluluğa) dayansam (sığınsam) " (ll.Hûd: 80) sözünü kasdetmekte, göğsünün daraldı-ğı,kavminin yaptığı kötülüğe karşı sabrmin taştığı o zamanda,Lût'un (A.S) yanlışlık yaptığını kastetmekte-dir.Halbuki Lût (A.S) bu sözü söylediği anda.en kuvvetli rükn (=dayanak) olan Allaha sığınmakta.ona dayanmaktaydı.
(Hadis imamları),"Allah,Lût'tan sonra gönderdiği bütün Peygamberleri,kendi kavmi içersinden kendisine yardımcı olan ve koruyan bir gurupla birlikte göndermiştir." demişlerdir.
Rasûlullahm( S.A.V) 'Yusuf un çağrıldığı şeye çağnlsaydım,elbette (hemen) icabet ederdim" sözüne gelince:Yâni Yusuf (A.S),uzun bir sıkıntı çektikten sonra hapisten çıkması istendiğinde,gelen elçiye "Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali nedir? diye sor" demiş ve o anda (hemen) hapisten çıkmamış-tır.Allah (bu ayette)Yûsuf un sabır ve teennisini göstermektedir.
Rasûlullah, "Onun yerinde ben olsam ve hapisten çıkmam istenseydi,hiç durmaz hemen çıkardım." demiştir.Bu sözü de,onun tevâzuundandır.Rasûlul-lah.Yusuf un yerinde olsaydı ve hemen hapisten çıksaydı ,veya Yusuf (A.S) elçi ile beraber hapisten çıksaydı, bu hareket onlar için bir noksanlık veya günah teşkil etmezdi. Yusuf (A.S) hemen hapisten aceleyle çıkmamakla.Allahtan gelen meşakkatlan ağır kabul etmediğini,fakat kendisinin sabır sahibi ve meşakkatlerin sevabını Allahtan bekleyen biri olduğunu ve bunun için hemen aceleyle hapisten çıkmadığını ifade etmek istemiştir. [429]
8-Görülen Realitenin Yalanladığını Söyledikleri Hadis
İddia:Ebû Saîdi'l-Hudri, Câbir b.Abdillah ve Enes b.Mâlik 'ten (RA) Rasûlullahın (SAV) yüzüncü seneden bahsederek "Muhakkak ki o gün yeryüzün-de.nefes alan hiçbir insan kalmayacak" [430]dediğini rivayet ettiniz.Bu ise bâtıldır.Gören gözlere aşikardır ki biz üçyüzüncü seneye girdiğimiz halde[431]insanlar (ölmek şöyle dursun)eskisinden daha çokturlar.
Cevap:Biz deriz ki,bu ya unuttukları veya Rasûlullah bunu alçak sesle söylediği ve onlar da bunu duymadığı için.râvilerin bir kelimeyi düşürdüğü bir hadistir.
Bize kalırsa-hattâ böyle olduğundan şüphemiz de yok-Rasûlullah 'Yeryüzünde o gün( o zaman) sizden hayatta kimse kalmayacak" demiştir. Yani burada,bu sözün söylendiği yerde hazır bulunanları veya Ashabın hepsini kasdetmiştir.Râvi de " "..sizden" kelimesini düşürmüştür.
Bujbnu Mes'ud'un (R.A) "Cin gecesi" hakkında söylediği "O gece ben hariç,bizden kimse bulunmadı" sözüne benzer.Râvi,burada da "ben hariç"sözünü düşürmüştür.
Benim söylediklerimi doğrulayan diğer bir husus şudunEbû Kudeyne, Mutarriften,o da el-Minhâl b. Amr'dan rivayet etti ki:Hz.Ali (R.A) İbnu Mes'ud'a:
"Sen insanlara fetva mı veriyorsun?" dedi.O da "Evet , ve onlara,sonradan gelenlerin (âkibetleri-ninjtehlikeli olduğunu bildiriyorum. "dedi.Ali:"Bana söyler misin,sen bunu Rasûlullahtan işittin mi?de-di.İbnu Mes'ud:"RasûluUahı "Yüzüncü sene geldiğinde, yeryüzünde göz açıp kapayan birtek kimse kalmaz " derken İş!ttim"dedl.
Ali (R.A) "Çukura isabet edemedin (hata et-tin)!Rasûlullah bunu sadece.o gün orada bulunanlar için söyledi.Recâ"[432] da yüz senesinden sonra olmayacak mıdır? [433] dedi.
Buna benzeyen ve içinde hatâ vuku bulan diğer bir hadis de.Muhammed b. Hâlid b. Hidaş'ın bana tah-dis etüği hadistir.(Muhammed b. Halid şöyle) dedi:Ba-na,babam,Hammâd b.Zeyd'den,o Eyyûb'dan,o da el-Hasen'den,o da Sahr b. Kudâmetu'l-Ukaylî'den (RA) haber verdi. (Sahr):"RasûluIIah,"Yüz senesinden sonra doğanların Allah nazarında bir kıymeti (ehemmiyeti) yoktur" buyurdu'demiştir.
Eyyûb dedi ki;Sahr b.Kudâme (RA) ile karşılaştım ve ona bu hadisi sordum. "Bu hadisi bilmiyorum, "dedi.
EBU MUHAMMED:İşte içinde hata bulunan ve rivayetlerin birbirini tutmadığı hadis budur. [434]
[416] HÂN: 2/ İSİ ; 5 /4O9; 6 / 162
[417] Halbuki İnsanlar emanet alanın elinin kesilmeyeceğinde icma ettiler" sözündeki "insanlar" dan kasdedilenin" cumhûr(çoğunluk) ulemâ" olduğu açıktır.Aksi takdirde İmâm
Ahmed.Işhâk .Zufer ve Zahiriler emaneti inkâr edenin elinin kesileceğine kail olmuşlardir.İbn-i Hazm da onları desteklemiştir.
Cumhur'un (çoğunluk) delili,emaneti inkâr edene hırsız denilmesinin doğru olmadığıdır .Mamafih İnkarın,,hırsızlık kelimesinin şümulüne dahil olduğu varid olmuştur.Çünkü o (emanet alan) ve hırsız .her ikisinden de korunmak mümkün değildir.Zorla alan veya kapıp kaçan ise böyle değildir.îb-nu'1-Kayyım da böyle söylemektedir.
Cumhur ise.Sahîhayn ve gayrısında.kaduıın hırsızlığının sarahatle zikredildiği ve Hâkim ve diğerlerinin rivayetinde de .kadının mücevher çaldiğı.bu sebeple elinin kesildiği varid olmuştur .diyerek buna cevab vermişlerdir.İnkârın zikredilmesi, sadece kadının halini tarifetmek ve bu vasıf ile meşhur olduğunu bildirmek içindİr.Ve elinin kesilmesi de hırsızlıktan dolayıdır.
Buna,"Rasûlullah (S.A.V) bu inkân,hırsızlık menzilesine indirdi (ve bu yüzden kadının elini kestirdi) diye cevab vermek mümkündür.O zaman bu,"Emaneti inkâr edene .hırsız denilmesi doğrudur" diyenlere delil teşkil eder.
Aşikârdır ki,hadi sinin zahlri.kadının elinin emaneti inkâr sebebiyle kesilmesidir.
Bu kadının bazı rivayetlerde hırsızlıkla nitelendirilmesine münafi değildir.Çünkü emaneti inkâr edene hırsız denmesi doğrudur.Doğru olan da emaneti inkâr edenin elinin kesilmesidir .Ve bu durum elin kesilebİlmesi için çalınan şeyin koruma altında olmasını şart koşan delilleri tahsis edip sınır-lamaktadır.Bunun gerekçesi de şudur: Emanet almak,insan-lar arasmda zarurî bir ihtiyaçtır .Eğer emanet veren.emanet alanın emaneti inkâr edince elinin kesilmeyeceğini bilir-se.bu,emanet verme kapısının kapanmasına varır .Bu ise meşru olanın tersidir.
Neylu'l-evtâr (7/ 44- 45) dan hulâsa olarak,( Dımeşk nüshasından).
[418] HAN: 5 / 11, 12, 18, 19.
[419] EBÛ DÂVUD:38/7, MUVATTA: 43 / 3,krş. HAN:5/19.
[420] TIR: 14/ 18 (4/ 26).
[421] HAN: 2/ 136,166,191,211,214; 4 / 93.9S.
[422] BUH: 86 / 4, krş.HAN: 1/ 125,130.
[423] Krş.HAN: 5/ 325..
[424] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 181-184.
[425] BUH: 60/ 11.
[426] BUH: 60 / 11.19.HAN: 2 / 326,332,350.
[427] BUH: 60/ 11.
[428] HAN: 1/ 215.271.
[429] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 184-186.
[430] HAN:3 /322,34S,384.
[431] Bu kitabın Fransızca mütercimi.burada .eserin ( 256- 270 / 869-883) yıllan arasında yazıldığını hatırlatmaktadır. (M)
[432] Vâsıtiyye nüshasında bu kelime " er-Recâ" şeklin-dedir.Mânası da "İslâmın yayılması ve İslâmî fetihlerin tamamlanması yüz senesinden sonra değil midir?" seklinde olsa gerektir.
Hidiviyye kütüphanesinde mevcud nüshada İse "Dec-cal veya bolluk (=er-Rahâ)l( (yüz senesinden sonra değil mi?) şeklindedir.Bu nüshaya göre şek râvidendir.Bu takdirde mânâ:"Deccal'ın çıkması veya refah ve bolluğun vuku bulması -ki bu ikisini Rasûlullah (S.A.V) haber vermiştir-yüz senesinden sonra değil mi?"şeklinde olur.Yani,sen. nasıl olur da bütün insanların inkırazını (yok obuasını) icabettiren bu hadisi duyduğunu iddia edersin? demek olur.Vallâhu a'lem-Mu-sahhih-
[433] Krş.HAN: 1/ 93,er-Rahâ için: HAN: 1/ 140. krş: HAN: 2/88,121,131,
[434] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 187-188.