meryem
Tue 26 October 2010, 11:06 pm GMT +0200
İbnu Kuteybe r.a Der Ki:
Hamd âlemlerin Rabbi'ne mahsustur, mükâfat da takva sahiplerinedir. Allah, nebilerin sonuncusu Muhammed'i ve onun pâk ve temiz âlini rahmetiyle kuşatsın.
"İmdi: Allah seni tâatıyla mesud kılsın, muhafa-zasıyla kuşatsın, rahmetiyle hakka muvaffak kılsın ve seni kendi ehlinden eylesin. Sen, Kelâmcılarıri hadis-çileri hor görüp onlara hakaret ettiklerine, kitaplarında Hadisçileri (Ehlu'l-Hadis) kötülemek için pekçok söz sarfettiklerine, onlan uydurma ve mütenakız rivayetlerde bulunmakla, dolayısıyla ihtilâfın vukuuna, fırkaların çoğalmasına, (müslümanlar arasındaki) bağların kopmasına, müslümanlann birbirine düşman olup, birbirini küfürle itham etmelerine sebep olmak ve (bu uydurma ve mütenakız rivayetleriyle) her fırkanın kendi mezhebi için birtakım hadislere bağlanabilmelerine imkan vermekle suçladıklarına dair bildiğin şeyleri bana haber vermek için yazıyorsun:
1- Bu fırkalardan Hariciler şu rivayetleriyle kendilerini savunuyorlar:
"Kılıçlarınızı kuşanın, sonra onların (muhaliflerinizin) cemaatlarını helak edin.[52]
"Ümmetim içerisinde daima hakka müzahir (yardımcı) bir grup olacaktır. Hiçbir muhalifin muhalefeti onlara zarar vermez".[53]
"Kim malı (m koruma) uğrunda Öldürülürse şehiddir".[54]
II- Kaade'nin[55] delilleri ise hadisçilerin rivayet ettiği şu hadislerdir
"Cemaata sanlınız. Çünkü Allah'ın eli (yardımı) cemaat üzerindedir. [56]
"Kim cemaattan bir kanş aynlırsa, İslâmın ipini boynundan çıkarmış olur. [57]
"Dinleyiniz ve itaat ediniz. Başınıza burnu ve kulağı [58] kesik Habeşli bir köle geçse bile. [59]
"Berr (iyi) ve fâcir (kötü) olsun, her imamın arkasında namazı kılınız"[60]
"Berr (iyi) olsun, fâcir olsun mutlaka bir imam in bulunması) şarttır.[61]
"Evinden çıkma. Eğer (seni öldürmek için) evine girerlerse, sen evin yüklüğüne (daha içeri) çekil. Oraya da girerlerse o zaman hem benim, hem de kendi günahın senin üzerine olsun, de. [62]
"Allah'ın öldürülen kulu ol, öldüren (katil) kulu olma... [63]
III- Murcie delil olarak Hadisçilerin şu rivayetlerini kullanırlar:
"Kim 'Lâ ilahe illallah' derse cenete girer. Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı? denildi. (Evet) zina etse de hırsızlık yapsa da, dedi. [64]
"Kim ihlas ile 'Lâ ilahe illallah' derse cennete girer, cehennem ateşi ona dokunmaz. [65]
"Şefaatimi, ümmetimden büyük günah sahiplerine hazırladım. [66]
IV- Murcie'nin muhalifleri ise Hadisçilerin şu rivayetlerini delil gösterirler
"Zina eden zina ederken mü'min olarak zina etmez. Hırsız da çalarken mü'min olarak çalmaz. [67]
"Komşusu kendisinin şerrinden emin olmayan kimse mü'min değildir.[68]
"Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olmadığı kimse mü'min değildir. [69]
"Bir adam, güzelliği yüzünden gitmiş ve şekli bozulmuş olarak cehennemden çıkar"[70]
"Bir kısım insanlar, yanmış olarak cehennemden çıkarlar ve selin getirdiği milîi toprak (alüvyon) da süratle büyüyen otların veya filizlerin bittiği gibi biterler" [71]
V-Kaderiyye Mu'tezilenin onların rivayetlerinden aldıkları deliller ise:
"Her doğan fıtrat üzre doğar, sonra ebeveyni onu ya hristiyan yapar veya yahudi[72] hadîsi ve Cenab-ı Hakk'ın "Ben kullarımın hepsini Hanifler olarak (Tev-hid dini üzre) yarattım. Sonra şeytan onîan dinlerinden saptırdı." sözüdür.
VI- Mufavvıda' şu rivayetleri delil gösteriyorlar:
"Çalışınız... Herkes ne için yaratıldı ise onu İşlemeye muvaffak olur. (Eğer) saadet ehli ise saadeti için çalışır. Şekavet, (dalâlet) ehli ise şekavetine çalışır. [73]
"Allah Âdem'in sırtını mesnetti (sıvazladı) ve iki avuç aldı (Âdem'in zürriyetini sulbünden çıkardı). Sağ eliyle aldıklarına: "Rahmetimle cennete...", sol eli ile aldıklarına: "Cehenneme... mühimsemem", dedi.[74]
"Said (hidâyette olan} anasının karnında iken sa-id olan; şaki (dalâlette olan) da anasının kamında şaki olandır", [75]ve buna benzer hadisler.
VII "Râfıza[76] kendilerinin Ashab-ı Kirâm'ı tekfir etmelerini muhaddislerden aldıkları şu hadislere bağlıyorlar:
"(Kıyamet günü) havzıma birtakım insanlar gelecek. Sonra önümden çekilip uzaklaştırılacaklar. Ben de: 'Ey Rabbim.. Ashabcağızım, ashabcağızım...' diyeceğim. Rabbim de: Onlar senden sonra neler yaptılar bilmezsin. Senin vefatından sonra hep yüz geri edip dinlerinden döndüler.' diyecek. [77]
"Benden sonra birbirinizin boynunu vurup küfre dönmeyin"[78]
Hz.Ali'nin Ashabın en üstünü olduğunu da Ha-disçilerin şu hadisleriyle iddia ediyorlar:
"Sen benimle, Harun'la Mûsâ gibisin. [79]Şu kadar var ki benden sonra peygamber yoktur. [80]
"Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. [81]
"Allahım... Onun (Ali'nin) dostlarının dostu ol, ona yardım edenlere sen de yardım et, ona düşmanlık edenlere sen de düşman ol... [82]
"Sen benim vasimsin (ey Ali)". [83]
VIII- Şia'nın muhalifleri de Ebûbekr ve Ömer'i takdim etmeleri (üstün tutmaları) hususunda Hadis-çilerin şu rivayetlerini delil getiriyorlar:
"Benden sonra şu ikisine (Ebubekr ve Ömer'e) uyun. [84]
"Allah, Rasûlü ve müslümanlar Ebûbekr'den başkasına razı olmazlar. [85]
"Bu ümmetin, peygamberinden sonra en hayırlısı Ebûbekr'dir. [86]
IX- Zenginliği üstün görenler de onların şu rivayetlerine dayanırlar:
"Allahım... Senden benim ve mevlâmın[87]zengin olmasını isterim. [88]
"Allahım.:. insanın yakasını bırakmayan fakirlikten sana sığınırım".[89]
X- Fakirliği üstün görenler de onların şu rivayetlerine dayanırlar:
"Allahım, beni miskin olarak yaşat, miskin olarak ruhumu al ve beni miskinler zümresi içerisinde hasret. [90]
"Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir. [91]
XI- Bedâ' [92] fikrine taraftar olanlar hadisçilerin şu rivayetlerini delil gösterirler:
"Sıla-i rahim ömrü uzatır. [93] Sadaka da, gelmesi muhakkak olan belayı uzaklaştırır" rivayeti ve
Hz. Ömer'in: "Ey Allahım... eğer şakiler (defterine) yazdıysan beni sil ve saidler (defterine) geçir" sözü.
"(Kelâmcılar, Hadisçileri ithama devam ediyorlar): Bunlara ilaveten, ahkama dair rivayetlerin çokluğu sebebiyle fakihler farklı fetvalar verdiler. Pekçok fıkıh meselelerinde Hicaz ekolü ile Irak ekolü ayrıldı ve her biri Hadisçilerin rivayetlerinden bir esasa dayandılar.
Üstelik (Hadisçiler) teşbih ifade eden hadisleri rivayet etmekle Allah'a iftira ettiler. Bu hadisler: "Ara-ku'1-hayl (atın teri)" [94]"zeğabu's-sadr (göğsün kılı)" [95] "nûru'z-zirâayn (iki kolun ışığı, nuru)" "ıyâde-tu'1-melaike (meleklerin hasta ziyareti)" [96]"arefe gününün akşamında boz deve üzerindeki altın kafes" [97]"önünde (yüzünde) altın örtü bulunan kıvırcık saçlı genç" [98]""Kıyamet günü, neredeyse yakalayacakları esnada baldırın açılması" [99]""(Allah) Âdemi kendi suretinde yarattı" [100]""(Allah) elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim[101]"ve "mü'minin kalbi, Allah'ın parmaklarından iki parmağının arasındadır[102]" hadisleridir.
(Hadisçiler) bütün bu ahmakça rivayetleriyle İslâm düşmanlarını İslâm'ın üzerine kışkırtmış ve zındıkları güldürtmüşlerdir. İslama girmeye meyli olanları soğutmuş, şüphede olanların şüphelerini arttırmışlardır.
Hurilerin kalçası hakkındaki rivayetleri de böyledir: "(Hurilerin kalçaları) bir mile bir mil (genişliğin-de)dir." Yine: "Kim şu sureyi okur veya, kim şu şu işi yaparsa çenette yetmişbin köşkte oturur. Her köşkün yetmişbin hususi odası vardır. Her odada yetmişbin döşek, her döşeğin üstünde de yetmişbin şu, şu... bulunur", gibi rivayetler de (onların) bu tip rivayetlerin-dendir.
Fare hakkındaki: "O, Yahudidir. Yahudiler gibi o da deve sütü içmez" rivayeti de böyledir.[103]
"Karganın fasık olduğu [104]kedinin arslanın aksırığından, domuzun filin aksırığından yaratıldığı, İstakozun [105]önceden terzi olduğu, fakat iplikleri çaldığı için İstakoz haline getirildiği kelerin (büyükçe kertenkele) âsi bir yahudi olup, mesholunarak keler haline getirildiği, Süheyl yıldızının önceden Yemen'de bir vergi toplayıcısı [106]Zuhre (Venüs) yıldızının ise fahişe, baği) olduğu ve İsm-i Ekber (veya Ism-i Âzam) duası ile göğe yükseldiği ve Allah'ın onu bir yıldız haline getirdiği, zehirli keler'in, İbrahim (AS.) üzerine ateşi üf le(yip körükle)diği [107]kertenkelenin ise ağzıyla ateşe su püskürttüğü ,gûl (dev, gulyabani) denen cirminin her-gece Ebu Eyyub el-Ensarfnin suyuna geldiği, Hz. Ömer'in bir cinni ile güreşip onu yendiği [108]yeryüzünün balığın sırtında olduğu, cennete girenlerin İlk olarak bu balığın ciğerinden yiyeceği [109]bir vergi toplayıcısını yediği için kurtun cennete gireceği [110]'Yemeğe bir sinek düştüğü zaman onu yemeğe daldırın. Çünkü kanadının birinde zehir diğerinde de onun panzehiri vardır. Sinek önce zehirini, sonra panzehirini akıtır." hadisi [111]ve "Devenin şeytandan yaratıldığı " [112]gibi anlatılması [113]uzun sürecek pekçok şeyleri (hep bu hadisçiler) rivayet etmişlerdir.
Yine Hadisçilerin acaibliklerindendir ki, onlar hadis rivayet eden bir "Şeyh"i yalancılıkla itham ederler ve sırf Yahya b. Main (158-233) [114]ve Ali b.el-Medini (161-234) [115]ve benzerlerinin kadh'ı (kötülemesi, cerhetmesi) sebebiyle, muhaddislerin de rivayet ettikleri hadisleri o şeyhten yazmazlar da, Ömer, Osman ve Âişe (R.A.) kendisini yalanlamasına rağmen Ebu Hurayra'nın -hiçbir sahabenin kendisini tasdik etmediği- bir hadisini delil olarak kullanırlar.
Keza,Hz.Ömer ve Âişe'nin (R.A.) yalanladığı ve Hz. Ömer'in: "Biz Rabbimizin Kltabı'nı ve Peygamberimizin sünnetini, bir kadının sözü için terkedemeyiz"[116]dediği Faüma binti Kays [117]in sözünü delil olacak kullanırlar.
Bir kimseyi kadercilik {mu'tezili olmak}la suçlayıp, Ğaylan ( -80) [118]Amr b. Ubeyd (80-144) [119]Ma"bed el-Cuheni ( -80) [120]Amr b. Faid [121]gibilerinden ilim (hadis) almayı kabul etmezlerken, bunların emsali, fakat kendilerinden olan Katade (61-118) [122], İbnu Ebi Arube ( -156) [123]İbnu Ebi Nuceyh (131) [124]Muhammedb. el-Munkedir (55-131) [125]ve İbnu Ebi Zi'b (-159) [126]gibilerinden (bunlar da mu'tezili fikirler taşıdığı halde) rivayette bulunurlar. Hz. Ali ve Osman'ı bir tutan veya Ali'yi Osman'dan üstün tutan bir şeyhi (hadis ravisini) suçlarlar da, Muhtaru's-Sakafı'iîin (l?-68) [127] bayraktan Ebu't-Tufeyl, Âmir b. Vasile (1 -100) ve Cabiru'l- Culî (-128) [128]ric'at [129]inancına sahip oldukları halde onlardan rivayette bulunurlar.
(Kelâmcılar devamla:) Bununla beraber bunlar (Hadisçiler) rivayet ettikleri şeyler hakkında insanların en cahili ve taleb ettikleri şeylerden en az nasibi olan kimselerdir. Bu gibiler hakkında şöyle demişlerdir. (Şiir):
"Şiir hamalları şiirin iyisini, ancak devenin bilgisi kadar bilebilirler. Yemin ederim ki deve, sabah ve akşam yüküyle yola çıktığında yüklendiği çuvallarda ne olduğunu bilmez.[130]
Bunlar (Hadisçiler), ilmin zahiri, dış görünüşü ile, hadisin de sadece ismi ile yetindiler. Bunlar, "fulan isnadlara ve rivayet usûlüne vakıftır." denilmesini kafî gördüler. Fakat, "yazu"ığını bmr veya bildiği ile amel eder." denilmesine rağbet etmediler. Bu muhaddisler-den, kendisinden ilim alınan, ve ellli senedir insanların ondan ilim almak için yollara düştükleri birisine, bir topjuluk içerisinde, içine fare düşmüş olan bir kuyu (nun suyu) sorulsa, o da kalkıp: "kuyu temizdir. [131] dese, bu adama ne dersiniz?
Bunlardan bir diğerine, Cenab-ı Hakk'm: beraberinde kavurucu bir soğufc
bulunan rüzgâr.." (3 Âl-i İmrân: 117) âyetinden sorulsa, "sırr" kelimesinin kavurucu soğuk mânasına geldiğini bilmez ve: "Burada sırr'dan kasdedilen, gece öten bir çekirge cinsi olan "sursur"dur, der.
Bir başkası ise Şu'be ve Sufyan'ı (yazılışları benzediği için, yetmiş yedi manasna gelen) seb'a ve seb'in diye rivayet eder.
Yine bir diğeri semerin sırta dî yanan arka kısmı) kelimesini, âhıratu'r-racul (=adamın arkası) veya âcurratu'r-
racul (=adamın kiremiü) ile karıştırır ve] "namaz kılan kimse, semerin arka kısmında binicinin sırtını dayadığı çıkıntı yüksekliğinde sütre edinir[132]cümlesini, "namaz kılan kimse adamın kiremit! (veya, adamın arkası) yüksekliğinde sütre edinir." şeklinde rivayet
eder.
Bir başkasına: Bu vâde[133] ne zaman sona erecek? diye sorulur. "İlâ kamerayni=İki Ay'a ka-dar"der.Bununla da iki aylık bir müddeti kasdeder. [134]
Bir diğeri ise:"...elini ağzına sokar, turp ısınr.gibi ısırır." der.Halbuki kasdı:"..kuvvetli bir hayvanın ısırması gibi ısırır." demektir. [135]
Yine bir diğeri:"...kitabımda-Rasûlullah'ı kasdederek- Rasûl (kelimesinji buldum, fakat Allah'ı bulamadım." der. Bunun üzerine hadis yazdıran mustemlî [136]Yazın: "Allah hakkında şüpheye düşmüştür" der.
Buna benzer, sayılması uzun sürecek daha neler neler...
(Kelâmcılar devam ederek) dediler ki: Muhaddis ne kadar ahmak olursa, onların (Hadisçilerin) nazarında o kadar itibarlı olur. Ne kadar telaffuzda hata yaparsa veya kelimeyi yanlış yazıp okursa, o kadar güvenilir olur. Bir muhaddisin huyu kötü olsa, çok sert ve öfkeli biri olsa, hadiste çok zorluk ve titizlik gösterse, hemen onun üstüne üşüşürler. Bu sebeple el-A'meş (61-148) [137]kürkünü ters çevirip giyer ve omu-zuna sofra bezi atardı. [138]
Adamın biri el-A'meş'e bir hadisin isnadını sormuş. (el-A'meş) hemen adamın boğazını tutmuş ve duvara dayayarak: "İşte onun isnadı" demiştir. [139]
Yine el-A'meş (61-148): "Fıkıhla meşgul olmayan bir hadis şeyhi görünce, ona bir tokat atasım gelir." derdi. Bunun gibi pekçok ahmaklıklar el-A'meş'den rvayet edilir. Kanaaümıza göre o bunları hadisçiler nazarında itibar kazanmak için yapıyordu.
EBÛ MUHAMMED: Sen onların (Kelamcılann) Hadisçüeri (Ashâbu'l-Hadis) suçladıkları hususları ve onlara ettikleri hakaretleri anlattın. Ve hiçbir kimsenin çıkıp da bu hakaretlere cevap vermediğinden, hiçbir kimsenin bu hadislere dair, hadisçiler lehine delil aramadığından, bu durumun böyle devam edip gittiğinden, hattâ Hadisçilerin, ayıp ve kusur ile itham olunmağa alıştıklarından, iftiralara boyun eğdiklerinden ve sanki yukarıda zikredilen, şeyleri kabul etmiş biri gibi, cevap vermekten âciz kaldıklarından yakınıyorsun.
Benim "Garibu'l-hadis" isimli eserimde bir bölüm bulunduğunu ve , orada, Kelamcılann nazarında rnutenâkız (çelişik) olan şeylerin bir kısmını zikrederek onları te'vil e(dip halle) ttiğimi söylüyorsun.Bu yüzden sen, bütün yukarıda zikredilen (ithamlar) hakkında, bende "Garibu'l-hadis "teki gibi cevaplar bulabileceğini umdun ve benim Allahtan sevabını umarak bu külfete girişmemi istedim. Ben de ilmim ve takatim nisbetinde bu işe giriştim. Yazdığım bu kitabın ta'n(hakaret) etmek istedikleri (hadis) ilmi(in)de tam ,ve noksansız olması için, diğer eserlerimdeki bu kabil hadisleri de ona ilâve ettim.
Hadislere geçmeden ve manâlarını açıklamadan önce, Kelâmcılar ve Hadisçilerden her bir grup hakkında bildiğim malumatı verdim. İlim sahiplerinin hakkı bâtıl göstermeğe çalıştığıma, hislerime uyduğuma ve hasmıma (hâksızhklık edip) zulmettiğime muttali olmamalarını umanm. istediğim şey hususunda Allah'a tevekkül eder, Ondan yardım düerim. [140]
[52] Krş, BUH: 58/18; HAN: 4/387, 3/485 ve bkz: Miza-riu'l-İ'tidâl, 11/272.
[53] BUH: 96/10, Krş, HAN: 5/34. 269, 278, 279; MÜS: 33/53.
[54] BUH: 46/33, HAN: 1/79 ,188; 2/163. İ93.
[55] Kaade, Haricilere muhalefet etmediği gibi. onlara taraftar da olmayan bitaraf fırka (M).
[56] TIR: 34/7; Krş. BUH: 92/2, 9.11.
[57] BUH: 92/2 .Krş. HAN; 1/275, 297; BUH; 93/4.
[58] Başka bir rivayette: "uzuvları".
[59] Başka bir rivayette: "geçirilse bile" Bkz. HAN: S/161, 171;, BUH: 93/4; 10/56.
[60] Krş. BUH: 10/56,
[61] Bulunamadı.
[62] HAN: 4/226 ; Krş. BUH: 92/9
[63] Hadisin sıhhati tartışmalıdır. Bkz; el-Makâsıdu'l-Hasene. s. 328-329, no: 846; Keşfu'1-Hafâ, II. 134, no: 2022; Esne'I-MatâUb, s. 244, no: 1117. (M).
[64] Krş. BUH: 60/47 Bkz. HAN: 3/135, 224; MUS: 12/9
[65] Krş. A.g.e.
[66] Bkz. HAN 3 / 2. 3
[67] BUH: 46/30; 86/6
[68] BUH: 78/29, HAN: 1/387; 2/288, 336; Bkz; MUS: 1/18.
[69] HAN: 3/154.
[70] Krş. BUH: 10/129.
[71] BUH: 10/129. HAN: 2/276. 293, 534.
[72] BUH: 23/80. 93, HAN: 2/233
[73] BUH: 65/sure: 92, n: 7. HAN: 1/6. 29; 2/52. 77: 4/427. 431.
[74] HAN: 5/239 ,Krş. HAN: 1/272; 6/441.
[75] Krş. BUH: 82/1.
[76] Zeyd (b. Ali Zeynelabidin fa. el-Huseyn b. Ali)yi rafz (terk) eden Sâbbe'dir ki, terk ettiklerinden dolayı kendilerine "Râfıza" dendiği gibi, Zeyd'in öldürülmesinden sonra bir imam seçmeye kalktıklarından dolayı da "İmamiye" adını aldılar. Ösl. mez. tar: 54) (M).
[77] BUH: 60/8, HAN: 1/235. 453; 5/50, Tecrid, K/104, 105
[78] BUH: 3/43. HAN: 2/104; 5/39.
[79] Yani: benim vezirimsin (M).
[80] BUH: 62/9, HAN: 1/170; 3/32.
[81] HAN: 1/118; 4/281
[82] A.g.e.
[83] Aksi bir hadis İçin bkz; BUH: 55/1.
[84] HAN: 5/382, 385.
[85] HAN: 4/322; 6/34.
[86] HAN: 1/106, 110 (Bu son üç not için bkz: BUH: 62/4).
[87] Mevlâ, köle, azadlı köle, köleyi azad eden, seven, arkadaş, komşu, ortak, akraba ve tâbi olan, gibi pekçok mânâya gelir. (M)
[88] HAN: 3/453. Bkz: Lisân; 15/407.
[89] Bulunamadı.
[90] el-Leâliu'1-Masnûa: 2/324, 325 ;Lisân: 17/79, Tâc: 9/238 (M).
[91] Tâc: 3/387.
[92] Bedâ, görünme, zuhur etme demektir. Kelam ıstılahı olarak, mesbûk (geçmiş) bir hükm-i ilâhinin değişmesini istilzam eden bazı yeni hallerin peyda olması manasınadır. Bedâ mezhebini Muhtaru's-Sakafi'nin çıkardığı ve o zamandan beri Keysaniya şii fırkasının akaidinde bir umde haline geldiği söylenir. Şiilerin kabul ettiği bu Bedâ fikrini Ehl-i sünnet reddeder. (Bkz: İslâm Ansiklopedisi 2/433-35, İslami Bilgiler Ansiklopedisi, I, 332), (M).
[93] el-Makâsıdu'1-Hasene, s.260, no: 618, Keşfu'1-Ha-fa, II, 22, no: 1593 (M).
[94] Araku'I-hayl şudur: Allah kendini yaratmayı murad edince at'ı yarattı ve onu koşturup terletti. Sonra kendini bu terden yarattı. "Ibnu Asakir, "atın koşturulması" hadisi uydurmadır. Bunu bazı zındıklar, muhal olan birşey rivayet ediyorlar diyerek Hadisçileri kötüleyebilmek için uydurdular. Bunu ancak aklı olmayan kabul eder. Bu; kati surette aklen ve şer'an asılsızdır", demektedir. -Suyûti, Ibnu Asakir'den naklen. (Bkz: el-Leâliu'1-Masnûa: 1/3) (M).
[95] Bunlar birtakım zındıkların uydurdukları bir hadise işaret etmektedir. O hadis de şudur: "Allah melekleri İki kolunun ve göğsünün kıllarından (veya iki kolunun ve göğsünün nurundan yarattı." Bu husus ileride gelecektir.
[96] Biz bu hadisi elimizde mevcud mevzuat kitaplarında araştırdıktan sonra bulamamıştık. Nihayet Şehristani'nuı el-Milel'inin "Müşebbihe"den bahseden kısmına bakarken bunu gördüm. Bu benim arayıp durduğum kaybım idi. (Şehrista-ni) nıüşebbihenin "Haşeviyye" kolundan bahsettiği esnada bunu zikretmektedir: "(Haşeviyye) hadislere, uydurup RasuUul-laha nisbet ettikleri yalanları kattılar. Bu yalanların çoğu Ya' hudilerden alınmadır. Çünkü teşbih Yahudilerde mizaç halin' dedir. Hatta dediler ki, Allah'ın gözleri rahatsızlandı. Bunun üzerine melekler onu ziyarete geldiler."(el-Milel ve'n-nihal, I 141 (M). -Musahhih İsmail el-İs'irdî-
[97] Burada şu rivayete işaret edilmektedir: O rivayete göre Allah, arefe günü akşamı, boz bir devenin üzerinde yeryüzüne iner ve binekti olanlarla tokalaşıjp, yaya yürüyenlerle ku-caklaşırniış. Ibnu Teymiyye'nin de dediği gibi bu, Allah ve Ra-sulüne en büyük iftiradır. Bu sözü söyleyen de AUaha iftira edenlerin en çok günahkar olanıdır. Ibnu Kuteybe ve başkalarından, zındık kafirlerin bu ve emsali hadisleri. Hadis ehli için: "işte onlar ancak böyle şeyler rivayet ederler." diyerek onları kötüleyebilmek için uydurdukları nakledilmiştir.
[98] Kıvırcık saçlı genç" sözü de şu rivayete işarettir: "Rabbimi rüyamda, uzun saçlı çok güzel bir genç suretinde gördüm. Yeşil bir elbise giymiş, ayaklarında altın nalınlar vardı. Yüzünde de altından bir perde vardı." (Bkz. el-Leali'1-masnua: 1/28, 29, İbn Huzeyme, Kitabu't-Tevhid, 198), (M).
[99] Bu da Ebu Hurayra'nın rivayet ettiği uzun bir hadise işarettir. O hadiste şöyle geçmektedir: "Cebbar olan (Allah) gelir ve: "Ben sizin rabbinizim..." der, onlar da: "Evet sen bizim rabbimizsin" derler. Onunla ancak Peygamberler konuşur. "Sizinle O'nun arasında tanımanıza yardımcı olacak bir alamet, bir işaret var mıdır?" der. Onlar da: "O alamet sak (baldır)dır." derler. Bunun üzerine (Allah) sakından açar. (Bu müteşabih hadisle ilgili olarak bkz: (Hak Dini Kur'an Dili: 8/5292) .Keza Bkz: BUH: 97/24; 10/129, HAN: 3/16 Krş: BUH: 65/sure 68, no:
[100] BUH: 79/1, HAN: 2/244, 251.
[101] HAN: 1/368, Bkz: s .
[102] HAN: 2/173, 4/251, 302 ,Bkz: s
[103] Bkz: MÜS: 53 ez-Zühd, II, hadis no: 2997 (IV/2294) (M.)
[104] BUH: 59/16, HAN: 2/52.
[105] Esad Efendi nüshasında: "Tavşanın".
[106] el-Mecnıhin: 1/101.
[107] BUH; 60/8; Mezkur hayvanlar için bkz: el-Leallu'l masnua: 157-160) (M).
[108] Krş, BUH: 8/75.
[109] BUH: 63/51; 81/51.
[110] Vergi toplayıcısı (=aşşar) için bkz: Lisan: 6/246
[111] BUH: 59/17.
[112] HAN: 4/85, 86; 5/54
[113] Diğer bir nüshada: "...araştırılması..."
[114] Yahya b. Main (b. Avn b. Ziyad b. Bistam b. Abdirrah-man), Cerh ve Ta'dîl ilminin imamı. Kendisinden Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmişlerdir. Bizzat kendisi bir milyon hadis yazdığını söylemiştir. Medine'de vefat etmiş ve Baki Kabristam'na defholunmuştur. (Bkz: Tehzi-Wt-Tehzib: 11/280-88) (M)
[115] Ali (b. Abdİllah b. Ca'fer b. Necih) b. el-Medini. Üelul-hadis'te imam idi. Kendisinden Buhari, Ebu Davud rivayette bulunmuşlardır. (Tehzibu't-Tehzib: 7/349-57) (M).
[116] Fethu'1-Bari: 9/424.
[117] Fatıma binti Kays (b. Halid el-Fihriyye). Hanım Sa-habilerdendir. ed-Dahhak b. Kays'ın kardeşidir. Güzellik ve akıl sahibi bir kadın İdi. Hz. Ömer katledildiğinde Ashab-ı Şura onun evinde toplanmışlardı. (Tehzibu't-Tehzib: 12/443-44) (M.)
[118] Gaylan b. Marwan ed-Dımaşki. Mu'tezile imamların-dandır. (Bkz. İsi. mez.tar: 6) (M).
[119] Ebu Osman Amr b. Ubeyd b. Bab. Mu'tezileniiı Am-riyye fırkasının kurucusudur. (İsi. mez. tar: 98) (M).
[120] Ma1ed b. AbdiIIah el-Cuheni. Kader hakkında ilk defa konuşan kimsedir. Bu fikri bir hristiyandan öğrenmiş ve benimsemiştir. Bu yüzden el-Hasen el-Basri onu meclisinden koğmuştur. H. 80 yılında öldürüldü. (A.g.e.: 98) (M).
[121] Amr b. Faid el-Aswari. Basrahdır. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (el-Muğni fi'd-Duafa: 2/487) (M).
[122] Katade (b. Diamati-hni KatadetiTmi Aziz b. Amr b. Rabia b. Amr b. el-Haris b. Sadus, Abu'I-Hattab. as-Sadu-si, al-Basri) Tabiinin alimlerindendir. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (Bkz: Tehzibu't-Tehzib: 8/351-56).
[123] Said b. ebi Aruba. Adı Mihran al-Adawi'dir. Bas-ralıdır. Muhaddis (Tabakatu'l-Huffaz, s. 78; Tehzibu't-Tehzib: 4/63-66) (M).
[124] Abdullah b. Ebi Nuceyh. Mekkeli. Babasından, Ata, Mucahid, Ikrime, Tawus ve bir cemaattan hadis rivayet etmiştir. Kaderi olduğu söylenir. (Tehzibu't-Tehzib: 6/54, 55) (M).
[125] Muhammed b. el-Munkedir b. Abdillah b. el-Hudeyr b. Abdiluzzâ b. Âmir B. el-Hâris b. Sa'd b. Teym b. Murretu't-Teymî , Ebû Abdillah. Tabiî alimlerdendir. (Bkz: Tehzibu't- ) (M)
Teymî , Ebû A Tehzîb :, 9/473) (M.), d b Tehzîb :, 9/473) (M.).
[126] Muhammed b. Abdirrahmân b. el-Muğira b. el-Haris b. ebi Zi'b. Medineli. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (Bkz:) Tehzîbu't-Tehzib: 9/303-307) (M).
[127] Muhtar b. ebî Ubeyd es-Sakafı. Hz. Huseyn b. Ali'nin intikamını almak üzere Şianın Keysâniye fırkasını kurmuştur. Keysân adı hakkında ise birçok ihtilaf vardır. (Bkz: İsi. mez.Ur: 51. 52, 64) (M).
[128] Ebû't-Tufeyl, Âmir b. Vasile b. Abdillah b. Amr b. Cahş-Sahâbî . Hadiste sika İdi. Ali ve Ehli beyt taraftarı idi. (Bkz: Tehzibu't-Tehzib: 5/82, 83) (M).
Câbir b. Yezîd b. el-Hâris b. Abdiyegûs el-Cu'fî. Ebu't-Tu-feyl, Herime, Atâ ve Tâvus'tan rivayette bulunmuştur. Metruk bir ravidir. Hz. Ali'nin ric'atına inanırdı. (Daha fazla malumat için bkz: Tehzib: 2/46-51; el-Mecrûhin: 1/208-9) (M).
[129] Ric'at: Bazı ölüllerin kıyamet gününden evvel dünyaya geri geleceğine inanmak, ilk önce ric'ata inanan Abdullah b. Sebe' İdi, ki bununla kasdı Hz.Peygamber'in (S.A.V.)geri geleceği idi. Ebu't-Tufeyl ve Cabir el-Cu'fi'nin ric'attan kasdettik-leri ise Hz. Ali'nin geri dönmesidir. (İsi. mez. tar.: 51) (M).i
[130] el-MUZHİR, 2/198.
[131] BÜH: 42/3.
[132] MUS: 4/47.
[133] Herhalde tayin edilen herhangi bir vâde, müddet kas d ol un maktadır. (M).
[134] Burada da cevaben, gökteki gezegen olarak ay manasına gelen "Kamer" yerine, zaman ölçüsü olan "Şehr" kelimesini kullanması ve "ilâ kamerayni" yerine "ilâ şehray hilâlin" demesi gerekirdi. (M).
[135] Turp manasına gelen el-fuclu ile, kuvvetli erkek hayvan manasına gelen cl-fahlu kelimelerinin arapçada yazılışları birbirine çok benzer. Bu sebeple, bu iki kelimenin karıştırılmasından dolayı, manada da tamamen ayn bir şey ortaya çıkmıştır. Bu tip yanlışlıklara Hadis ününde "Tashif • denilir. (M).
[136] Mustemlî aslında Şeyh'den hadis yazana denirse de, burada hadîs yazdırmakta olduğuna nazaran, bu kimsenin, yine hadis yazan biri olduğunu fakat talebelerin kalabalık olmasından dolayı Şeyh'i işitemiyenlere onun sözlerini naklettiğini anlıyoruz. (M)
[137] Süleyman b. Mihrân el-Esedî el-Kâhilî el-Â'mes. Kûfe'de doğdu. Zamanında Küfe ehlinin muhaddisi idi. Kendisinde şiilik vardı. (Bkz: Tehzîb: 4/222-226) (M).
[138] el-A'meş'İn diğer tuhaflıkları için bkz: Şarafu Ash-âbİl- Hadİs: 130-136 (M).
[139] el-Hatib el-Bağdadi'nİn naklettiği bir rivayetten, is-nad soranın Hanefi kadısı, Muhaddis Hafs b. Gıyâs (115-194) olduğunu öğreniyoruz. (Bkz: Şerefu Ashâbi'l-Hadis s. 133) (M)
[140] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 59-76.
Hamd âlemlerin Rabbi'ne mahsustur, mükâfat da takva sahiplerinedir. Allah, nebilerin sonuncusu Muhammed'i ve onun pâk ve temiz âlini rahmetiyle kuşatsın.
"İmdi: Allah seni tâatıyla mesud kılsın, muhafa-zasıyla kuşatsın, rahmetiyle hakka muvaffak kılsın ve seni kendi ehlinden eylesin. Sen, Kelâmcılarıri hadis-çileri hor görüp onlara hakaret ettiklerine, kitaplarında Hadisçileri (Ehlu'l-Hadis) kötülemek için pekçok söz sarfettiklerine, onlan uydurma ve mütenakız rivayetlerde bulunmakla, dolayısıyla ihtilâfın vukuuna, fırkaların çoğalmasına, (müslümanlar arasındaki) bağların kopmasına, müslümanlann birbirine düşman olup, birbirini küfürle itham etmelerine sebep olmak ve (bu uydurma ve mütenakız rivayetleriyle) her fırkanın kendi mezhebi için birtakım hadislere bağlanabilmelerine imkan vermekle suçladıklarına dair bildiğin şeyleri bana haber vermek için yazıyorsun:
1- Bu fırkalardan Hariciler şu rivayetleriyle kendilerini savunuyorlar:
"Kılıçlarınızı kuşanın, sonra onların (muhaliflerinizin) cemaatlarını helak edin.[52]
"Ümmetim içerisinde daima hakka müzahir (yardımcı) bir grup olacaktır. Hiçbir muhalifin muhalefeti onlara zarar vermez".[53]
"Kim malı (m koruma) uğrunda Öldürülürse şehiddir".[54]
II- Kaade'nin[55] delilleri ise hadisçilerin rivayet ettiği şu hadislerdir
"Cemaata sanlınız. Çünkü Allah'ın eli (yardımı) cemaat üzerindedir. [56]
"Kim cemaattan bir kanş aynlırsa, İslâmın ipini boynundan çıkarmış olur. [57]
"Dinleyiniz ve itaat ediniz. Başınıza burnu ve kulağı [58] kesik Habeşli bir köle geçse bile. [59]
"Berr (iyi) ve fâcir (kötü) olsun, her imamın arkasında namazı kılınız"[60]
"Berr (iyi) olsun, fâcir olsun mutlaka bir imam in bulunması) şarttır.[61]
"Evinden çıkma. Eğer (seni öldürmek için) evine girerlerse, sen evin yüklüğüne (daha içeri) çekil. Oraya da girerlerse o zaman hem benim, hem de kendi günahın senin üzerine olsun, de. [62]
"Allah'ın öldürülen kulu ol, öldüren (katil) kulu olma... [63]
III- Murcie delil olarak Hadisçilerin şu rivayetlerini kullanırlar:
"Kim 'Lâ ilahe illallah' derse cenete girer. Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı? denildi. (Evet) zina etse de hırsızlık yapsa da, dedi. [64]
"Kim ihlas ile 'Lâ ilahe illallah' derse cennete girer, cehennem ateşi ona dokunmaz. [65]
"Şefaatimi, ümmetimden büyük günah sahiplerine hazırladım. [66]
IV- Murcie'nin muhalifleri ise Hadisçilerin şu rivayetlerini delil gösterirler
"Zina eden zina ederken mü'min olarak zina etmez. Hırsız da çalarken mü'min olarak çalmaz. [67]
"Komşusu kendisinin şerrinden emin olmayan kimse mü'min değildir.[68]
"Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olmadığı kimse mü'min değildir. [69]
"Bir adam, güzelliği yüzünden gitmiş ve şekli bozulmuş olarak cehennemden çıkar"[70]
"Bir kısım insanlar, yanmış olarak cehennemden çıkarlar ve selin getirdiği milîi toprak (alüvyon) da süratle büyüyen otların veya filizlerin bittiği gibi biterler" [71]
V-Kaderiyye Mu'tezilenin onların rivayetlerinden aldıkları deliller ise:
"Her doğan fıtrat üzre doğar, sonra ebeveyni onu ya hristiyan yapar veya yahudi[72] hadîsi ve Cenab-ı Hakk'ın "Ben kullarımın hepsini Hanifler olarak (Tev-hid dini üzre) yarattım. Sonra şeytan onîan dinlerinden saptırdı." sözüdür.
VI- Mufavvıda' şu rivayetleri delil gösteriyorlar:
"Çalışınız... Herkes ne için yaratıldı ise onu İşlemeye muvaffak olur. (Eğer) saadet ehli ise saadeti için çalışır. Şekavet, (dalâlet) ehli ise şekavetine çalışır. [73]
"Allah Âdem'in sırtını mesnetti (sıvazladı) ve iki avuç aldı (Âdem'in zürriyetini sulbünden çıkardı). Sağ eliyle aldıklarına: "Rahmetimle cennete...", sol eli ile aldıklarına: "Cehenneme... mühimsemem", dedi.[74]
"Said (hidâyette olan} anasının karnında iken sa-id olan; şaki (dalâlette olan) da anasının kamında şaki olandır", [75]ve buna benzer hadisler.
VII "Râfıza[76] kendilerinin Ashab-ı Kirâm'ı tekfir etmelerini muhaddislerden aldıkları şu hadislere bağlıyorlar:
"(Kıyamet günü) havzıma birtakım insanlar gelecek. Sonra önümden çekilip uzaklaştırılacaklar. Ben de: 'Ey Rabbim.. Ashabcağızım, ashabcağızım...' diyeceğim. Rabbim de: Onlar senden sonra neler yaptılar bilmezsin. Senin vefatından sonra hep yüz geri edip dinlerinden döndüler.' diyecek. [77]
"Benden sonra birbirinizin boynunu vurup küfre dönmeyin"[78]
Hz.Ali'nin Ashabın en üstünü olduğunu da Ha-disçilerin şu hadisleriyle iddia ediyorlar:
"Sen benimle, Harun'la Mûsâ gibisin. [79]Şu kadar var ki benden sonra peygamber yoktur. [80]
"Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. [81]
"Allahım... Onun (Ali'nin) dostlarının dostu ol, ona yardım edenlere sen de yardım et, ona düşmanlık edenlere sen de düşman ol... [82]
"Sen benim vasimsin (ey Ali)". [83]
VIII- Şia'nın muhalifleri de Ebûbekr ve Ömer'i takdim etmeleri (üstün tutmaları) hususunda Hadis-çilerin şu rivayetlerini delil getiriyorlar:
"Benden sonra şu ikisine (Ebubekr ve Ömer'e) uyun. [84]
"Allah, Rasûlü ve müslümanlar Ebûbekr'den başkasına razı olmazlar. [85]
"Bu ümmetin, peygamberinden sonra en hayırlısı Ebûbekr'dir. [86]
IX- Zenginliği üstün görenler de onların şu rivayetlerine dayanırlar:
"Allahım... Senden benim ve mevlâmın[87]zengin olmasını isterim. [88]
"Allahım.:. insanın yakasını bırakmayan fakirlikten sana sığınırım".[89]
X- Fakirliği üstün görenler de onların şu rivayetlerine dayanırlar:
"Allahım, beni miskin olarak yaşat, miskin olarak ruhumu al ve beni miskinler zümresi içerisinde hasret. [90]
"Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir. [91]
XI- Bedâ' [92] fikrine taraftar olanlar hadisçilerin şu rivayetlerini delil gösterirler:
"Sıla-i rahim ömrü uzatır. [93] Sadaka da, gelmesi muhakkak olan belayı uzaklaştırır" rivayeti ve
Hz. Ömer'in: "Ey Allahım... eğer şakiler (defterine) yazdıysan beni sil ve saidler (defterine) geçir" sözü.
"(Kelâmcılar, Hadisçileri ithama devam ediyorlar): Bunlara ilaveten, ahkama dair rivayetlerin çokluğu sebebiyle fakihler farklı fetvalar verdiler. Pekçok fıkıh meselelerinde Hicaz ekolü ile Irak ekolü ayrıldı ve her biri Hadisçilerin rivayetlerinden bir esasa dayandılar.
Üstelik (Hadisçiler) teşbih ifade eden hadisleri rivayet etmekle Allah'a iftira ettiler. Bu hadisler: "Ara-ku'1-hayl (atın teri)" [94]"zeğabu's-sadr (göğsün kılı)" [95] "nûru'z-zirâayn (iki kolun ışığı, nuru)" "ıyâde-tu'1-melaike (meleklerin hasta ziyareti)" [96]"arefe gününün akşamında boz deve üzerindeki altın kafes" [97]"önünde (yüzünde) altın örtü bulunan kıvırcık saçlı genç" [98]""Kıyamet günü, neredeyse yakalayacakları esnada baldırın açılması" [99]""(Allah) Âdemi kendi suretinde yarattı" [100]""(Allah) elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim[101]"ve "mü'minin kalbi, Allah'ın parmaklarından iki parmağının arasındadır[102]" hadisleridir.
(Hadisçiler) bütün bu ahmakça rivayetleriyle İslâm düşmanlarını İslâm'ın üzerine kışkırtmış ve zındıkları güldürtmüşlerdir. İslama girmeye meyli olanları soğutmuş, şüphede olanların şüphelerini arttırmışlardır.
Hurilerin kalçası hakkındaki rivayetleri de böyledir: "(Hurilerin kalçaları) bir mile bir mil (genişliğin-de)dir." Yine: "Kim şu sureyi okur veya, kim şu şu işi yaparsa çenette yetmişbin köşkte oturur. Her köşkün yetmişbin hususi odası vardır. Her odada yetmişbin döşek, her döşeğin üstünde de yetmişbin şu, şu... bulunur", gibi rivayetler de (onların) bu tip rivayetlerin-dendir.
Fare hakkındaki: "O, Yahudidir. Yahudiler gibi o da deve sütü içmez" rivayeti de böyledir.[103]
"Karganın fasık olduğu [104]kedinin arslanın aksırığından, domuzun filin aksırığından yaratıldığı, İstakozun [105]önceden terzi olduğu, fakat iplikleri çaldığı için İstakoz haline getirildiği kelerin (büyükçe kertenkele) âsi bir yahudi olup, mesholunarak keler haline getirildiği, Süheyl yıldızının önceden Yemen'de bir vergi toplayıcısı [106]Zuhre (Venüs) yıldızının ise fahişe, baği) olduğu ve İsm-i Ekber (veya Ism-i Âzam) duası ile göğe yükseldiği ve Allah'ın onu bir yıldız haline getirdiği, zehirli keler'in, İbrahim (AS.) üzerine ateşi üf le(yip körükle)diği [107]kertenkelenin ise ağzıyla ateşe su püskürttüğü ,gûl (dev, gulyabani) denen cirminin her-gece Ebu Eyyub el-Ensarfnin suyuna geldiği, Hz. Ömer'in bir cinni ile güreşip onu yendiği [108]yeryüzünün balığın sırtında olduğu, cennete girenlerin İlk olarak bu balığın ciğerinden yiyeceği [109]bir vergi toplayıcısını yediği için kurtun cennete gireceği [110]'Yemeğe bir sinek düştüğü zaman onu yemeğe daldırın. Çünkü kanadının birinde zehir diğerinde de onun panzehiri vardır. Sinek önce zehirini, sonra panzehirini akıtır." hadisi [111]ve "Devenin şeytandan yaratıldığı " [112]gibi anlatılması [113]uzun sürecek pekçok şeyleri (hep bu hadisçiler) rivayet etmişlerdir.
Yine Hadisçilerin acaibliklerindendir ki, onlar hadis rivayet eden bir "Şeyh"i yalancılıkla itham ederler ve sırf Yahya b. Main (158-233) [114]ve Ali b.el-Medini (161-234) [115]ve benzerlerinin kadh'ı (kötülemesi, cerhetmesi) sebebiyle, muhaddislerin de rivayet ettikleri hadisleri o şeyhten yazmazlar da, Ömer, Osman ve Âişe (R.A.) kendisini yalanlamasına rağmen Ebu Hurayra'nın -hiçbir sahabenin kendisini tasdik etmediği- bir hadisini delil olarak kullanırlar.
Keza,Hz.Ömer ve Âişe'nin (R.A.) yalanladığı ve Hz. Ömer'in: "Biz Rabbimizin Kltabı'nı ve Peygamberimizin sünnetini, bir kadının sözü için terkedemeyiz"[116]dediği Faüma binti Kays [117]in sözünü delil olacak kullanırlar.
Bir kimseyi kadercilik {mu'tezili olmak}la suçlayıp, Ğaylan ( -80) [118]Amr b. Ubeyd (80-144) [119]Ma"bed el-Cuheni ( -80) [120]Amr b. Faid [121]gibilerinden ilim (hadis) almayı kabul etmezlerken, bunların emsali, fakat kendilerinden olan Katade (61-118) [122], İbnu Ebi Arube ( -156) [123]İbnu Ebi Nuceyh (131) [124]Muhammedb. el-Munkedir (55-131) [125]ve İbnu Ebi Zi'b (-159) [126]gibilerinden (bunlar da mu'tezili fikirler taşıdığı halde) rivayette bulunurlar. Hz. Ali ve Osman'ı bir tutan veya Ali'yi Osman'dan üstün tutan bir şeyhi (hadis ravisini) suçlarlar da, Muhtaru's-Sakafı'iîin (l?-68) [127] bayraktan Ebu't-Tufeyl, Âmir b. Vasile (1 -100) ve Cabiru'l- Culî (-128) [128]ric'at [129]inancına sahip oldukları halde onlardan rivayette bulunurlar.
(Kelâmcılar devamla:) Bununla beraber bunlar (Hadisçiler) rivayet ettikleri şeyler hakkında insanların en cahili ve taleb ettikleri şeylerden en az nasibi olan kimselerdir. Bu gibiler hakkında şöyle demişlerdir. (Şiir):
"Şiir hamalları şiirin iyisini, ancak devenin bilgisi kadar bilebilirler. Yemin ederim ki deve, sabah ve akşam yüküyle yola çıktığında yüklendiği çuvallarda ne olduğunu bilmez.[130]
Bunlar (Hadisçiler), ilmin zahiri, dış görünüşü ile, hadisin de sadece ismi ile yetindiler. Bunlar, "fulan isnadlara ve rivayet usûlüne vakıftır." denilmesini kafî gördüler. Fakat, "yazu"ığını bmr veya bildiği ile amel eder." denilmesine rağbet etmediler. Bu muhaddisler-den, kendisinden ilim alınan, ve ellli senedir insanların ondan ilim almak için yollara düştükleri birisine, bir topjuluk içerisinde, içine fare düşmüş olan bir kuyu (nun suyu) sorulsa, o da kalkıp: "kuyu temizdir. [131] dese, bu adama ne dersiniz?
Bunlardan bir diğerine, Cenab-ı Hakk'm: beraberinde kavurucu bir soğufc
bulunan rüzgâr.." (3 Âl-i İmrân: 117) âyetinden sorulsa, "sırr" kelimesinin kavurucu soğuk mânasına geldiğini bilmez ve: "Burada sırr'dan kasdedilen, gece öten bir çekirge cinsi olan "sursur"dur, der.
Bir başkası ise Şu'be ve Sufyan'ı (yazılışları benzediği için, yetmiş yedi manasna gelen) seb'a ve seb'in diye rivayet eder.
Yine bir diğeri semerin sırta dî yanan arka kısmı) kelimesini, âhıratu'r-racul (=adamın arkası) veya âcurratu'r-
racul (=adamın kiremiü) ile karıştırır ve] "namaz kılan kimse, semerin arka kısmında binicinin sırtını dayadığı çıkıntı yüksekliğinde sütre edinir[132]cümlesini, "namaz kılan kimse adamın kiremit! (veya, adamın arkası) yüksekliğinde sütre edinir." şeklinde rivayet
eder.
Bir başkasına: Bu vâde[133] ne zaman sona erecek? diye sorulur. "İlâ kamerayni=İki Ay'a ka-dar"der.Bununla da iki aylık bir müddeti kasdeder. [134]
Bir diğeri ise:"...elini ağzına sokar, turp ısınr.gibi ısırır." der.Halbuki kasdı:"..kuvvetli bir hayvanın ısırması gibi ısırır." demektir. [135]
Yine bir diğeri:"...kitabımda-Rasûlullah'ı kasdederek- Rasûl (kelimesinji buldum, fakat Allah'ı bulamadım." der. Bunun üzerine hadis yazdıran mustemlî [136]Yazın: "Allah hakkında şüpheye düşmüştür" der.
Buna benzer, sayılması uzun sürecek daha neler neler...
(Kelâmcılar devam ederek) dediler ki: Muhaddis ne kadar ahmak olursa, onların (Hadisçilerin) nazarında o kadar itibarlı olur. Ne kadar telaffuzda hata yaparsa veya kelimeyi yanlış yazıp okursa, o kadar güvenilir olur. Bir muhaddisin huyu kötü olsa, çok sert ve öfkeli biri olsa, hadiste çok zorluk ve titizlik gösterse, hemen onun üstüne üşüşürler. Bu sebeple el-A'meş (61-148) [137]kürkünü ters çevirip giyer ve omu-zuna sofra bezi atardı. [138]
Adamın biri el-A'meş'e bir hadisin isnadını sormuş. (el-A'meş) hemen adamın boğazını tutmuş ve duvara dayayarak: "İşte onun isnadı" demiştir. [139]
Yine el-A'meş (61-148): "Fıkıhla meşgul olmayan bir hadis şeyhi görünce, ona bir tokat atasım gelir." derdi. Bunun gibi pekçok ahmaklıklar el-A'meş'den rvayet edilir. Kanaaümıza göre o bunları hadisçiler nazarında itibar kazanmak için yapıyordu.
EBÛ MUHAMMED: Sen onların (Kelamcılann) Hadisçüeri (Ashâbu'l-Hadis) suçladıkları hususları ve onlara ettikleri hakaretleri anlattın. Ve hiçbir kimsenin çıkıp da bu hakaretlere cevap vermediğinden, hiçbir kimsenin bu hadislere dair, hadisçiler lehine delil aramadığından, bu durumun böyle devam edip gittiğinden, hattâ Hadisçilerin, ayıp ve kusur ile itham olunmağa alıştıklarından, iftiralara boyun eğdiklerinden ve sanki yukarıda zikredilen, şeyleri kabul etmiş biri gibi, cevap vermekten âciz kaldıklarından yakınıyorsun.
Benim "Garibu'l-hadis" isimli eserimde bir bölüm bulunduğunu ve , orada, Kelamcılann nazarında rnutenâkız (çelişik) olan şeylerin bir kısmını zikrederek onları te'vil e(dip halle) ttiğimi söylüyorsun.Bu yüzden sen, bütün yukarıda zikredilen (ithamlar) hakkında, bende "Garibu'l-hadis "teki gibi cevaplar bulabileceğini umdun ve benim Allahtan sevabını umarak bu külfete girişmemi istedim. Ben de ilmim ve takatim nisbetinde bu işe giriştim. Yazdığım bu kitabın ta'n(hakaret) etmek istedikleri (hadis) ilmi(in)de tam ,ve noksansız olması için, diğer eserlerimdeki bu kabil hadisleri de ona ilâve ettim.
Hadislere geçmeden ve manâlarını açıklamadan önce, Kelâmcılar ve Hadisçilerden her bir grup hakkında bildiğim malumatı verdim. İlim sahiplerinin hakkı bâtıl göstermeğe çalıştığıma, hislerime uyduğuma ve hasmıma (hâksızhklık edip) zulmettiğime muttali olmamalarını umanm. istediğim şey hususunda Allah'a tevekkül eder, Ondan yardım düerim. [140]
[52] Krş, BUH: 58/18; HAN: 4/387, 3/485 ve bkz: Miza-riu'l-İ'tidâl, 11/272.
[53] BUH: 96/10, Krş, HAN: 5/34. 269, 278, 279; MÜS: 33/53.
[54] BUH: 46/33, HAN: 1/79 ,188; 2/163. İ93.
[55] Kaade, Haricilere muhalefet etmediği gibi. onlara taraftar da olmayan bitaraf fırka (M).
[56] TIR: 34/7; Krş. BUH: 92/2, 9.11.
[57] BUH: 92/2 .Krş. HAN; 1/275, 297; BUH; 93/4.
[58] Başka bir rivayette: "uzuvları".
[59] Başka bir rivayette: "geçirilse bile" Bkz. HAN: S/161, 171;, BUH: 93/4; 10/56.
[60] Krş. BUH: 10/56,
[61] Bulunamadı.
[62] HAN: 4/226 ; Krş. BUH: 92/9
[63] Hadisin sıhhati tartışmalıdır. Bkz; el-Makâsıdu'l-Hasene. s. 328-329, no: 846; Keşfu'1-Hafâ, II. 134, no: 2022; Esne'I-MatâUb, s. 244, no: 1117. (M).
[64] Krş. BUH: 60/47 Bkz. HAN: 3/135, 224; MUS: 12/9
[65] Krş. A.g.e.
[66] Bkz. HAN 3 / 2. 3
[67] BUH: 46/30; 86/6
[68] BUH: 78/29, HAN: 1/387; 2/288, 336; Bkz; MUS: 1/18.
[69] HAN: 3/154.
[70] Krş. BUH: 10/129.
[71] BUH: 10/129. HAN: 2/276. 293, 534.
[72] BUH: 23/80. 93, HAN: 2/233
[73] BUH: 65/sure: 92, n: 7. HAN: 1/6. 29; 2/52. 77: 4/427. 431.
[74] HAN: 5/239 ,Krş. HAN: 1/272; 6/441.
[75] Krş. BUH: 82/1.
[76] Zeyd (b. Ali Zeynelabidin fa. el-Huseyn b. Ali)yi rafz (terk) eden Sâbbe'dir ki, terk ettiklerinden dolayı kendilerine "Râfıza" dendiği gibi, Zeyd'in öldürülmesinden sonra bir imam seçmeye kalktıklarından dolayı da "İmamiye" adını aldılar. Ösl. mez. tar: 54) (M).
[77] BUH: 60/8, HAN: 1/235. 453; 5/50, Tecrid, K/104, 105
[78] BUH: 3/43. HAN: 2/104; 5/39.
[79] Yani: benim vezirimsin (M).
[80] BUH: 62/9, HAN: 1/170; 3/32.
[81] HAN: 1/118; 4/281
[82] A.g.e.
[83] Aksi bir hadis İçin bkz; BUH: 55/1.
[84] HAN: 5/382, 385.
[85] HAN: 4/322; 6/34.
[86] HAN: 1/106, 110 (Bu son üç not için bkz: BUH: 62/4).
[87] Mevlâ, köle, azadlı köle, köleyi azad eden, seven, arkadaş, komşu, ortak, akraba ve tâbi olan, gibi pekçok mânâya gelir. (M)
[88] HAN: 3/453. Bkz: Lisân; 15/407.
[89] Bulunamadı.
[90] el-Leâliu'1-Masnûa: 2/324, 325 ;Lisân: 17/79, Tâc: 9/238 (M).
[91] Tâc: 3/387.
[92] Bedâ, görünme, zuhur etme demektir. Kelam ıstılahı olarak, mesbûk (geçmiş) bir hükm-i ilâhinin değişmesini istilzam eden bazı yeni hallerin peyda olması manasınadır. Bedâ mezhebini Muhtaru's-Sakafi'nin çıkardığı ve o zamandan beri Keysaniya şii fırkasının akaidinde bir umde haline geldiği söylenir. Şiilerin kabul ettiği bu Bedâ fikrini Ehl-i sünnet reddeder. (Bkz: İslâm Ansiklopedisi 2/433-35, İslami Bilgiler Ansiklopedisi, I, 332), (M).
[93] el-Makâsıdu'1-Hasene, s.260, no: 618, Keşfu'1-Ha-fa, II, 22, no: 1593 (M).
[94] Araku'I-hayl şudur: Allah kendini yaratmayı murad edince at'ı yarattı ve onu koşturup terletti. Sonra kendini bu terden yarattı. "Ibnu Asakir, "atın koşturulması" hadisi uydurmadır. Bunu bazı zındıklar, muhal olan birşey rivayet ediyorlar diyerek Hadisçileri kötüleyebilmek için uydurdular. Bunu ancak aklı olmayan kabul eder. Bu; kati surette aklen ve şer'an asılsızdır", demektedir. -Suyûti, Ibnu Asakir'den naklen. (Bkz: el-Leâliu'1-Masnûa: 1/3) (M).
[95] Bunlar birtakım zındıkların uydurdukları bir hadise işaret etmektedir. O hadis de şudur: "Allah melekleri İki kolunun ve göğsünün kıllarından (veya iki kolunun ve göğsünün nurundan yarattı." Bu husus ileride gelecektir.
[96] Biz bu hadisi elimizde mevcud mevzuat kitaplarında araştırdıktan sonra bulamamıştık. Nihayet Şehristani'nuı el-Milel'inin "Müşebbihe"den bahseden kısmına bakarken bunu gördüm. Bu benim arayıp durduğum kaybım idi. (Şehrista-ni) nıüşebbihenin "Haşeviyye" kolundan bahsettiği esnada bunu zikretmektedir: "(Haşeviyye) hadislere, uydurup RasuUul-laha nisbet ettikleri yalanları kattılar. Bu yalanların çoğu Ya' hudilerden alınmadır. Çünkü teşbih Yahudilerde mizaç halin' dedir. Hatta dediler ki, Allah'ın gözleri rahatsızlandı. Bunun üzerine melekler onu ziyarete geldiler."(el-Milel ve'n-nihal, I 141 (M). -Musahhih İsmail el-İs'irdî-
[97] Burada şu rivayete işaret edilmektedir: O rivayete göre Allah, arefe günü akşamı, boz bir devenin üzerinde yeryüzüne iner ve binekti olanlarla tokalaşıjp, yaya yürüyenlerle ku-caklaşırniış. Ibnu Teymiyye'nin de dediği gibi bu, Allah ve Ra-sulüne en büyük iftiradır. Bu sözü söyleyen de AUaha iftira edenlerin en çok günahkar olanıdır. Ibnu Kuteybe ve başkalarından, zındık kafirlerin bu ve emsali hadisleri. Hadis ehli için: "işte onlar ancak böyle şeyler rivayet ederler." diyerek onları kötüleyebilmek için uydurdukları nakledilmiştir.
[98] Kıvırcık saçlı genç" sözü de şu rivayete işarettir: "Rabbimi rüyamda, uzun saçlı çok güzel bir genç suretinde gördüm. Yeşil bir elbise giymiş, ayaklarında altın nalınlar vardı. Yüzünde de altından bir perde vardı." (Bkz. el-Leali'1-masnua: 1/28, 29, İbn Huzeyme, Kitabu't-Tevhid, 198), (M).
[99] Bu da Ebu Hurayra'nın rivayet ettiği uzun bir hadise işarettir. O hadiste şöyle geçmektedir: "Cebbar olan (Allah) gelir ve: "Ben sizin rabbinizim..." der, onlar da: "Evet sen bizim rabbimizsin" derler. Onunla ancak Peygamberler konuşur. "Sizinle O'nun arasında tanımanıza yardımcı olacak bir alamet, bir işaret var mıdır?" der. Onlar da: "O alamet sak (baldır)dır." derler. Bunun üzerine (Allah) sakından açar. (Bu müteşabih hadisle ilgili olarak bkz: (Hak Dini Kur'an Dili: 8/5292) .Keza Bkz: BUH: 97/24; 10/129, HAN: 3/16 Krş: BUH: 65/sure 68, no:
[100] BUH: 79/1, HAN: 2/244, 251.
[101] HAN: 1/368, Bkz: s .
[102] HAN: 2/173, 4/251, 302 ,Bkz: s
[103] Bkz: MÜS: 53 ez-Zühd, II, hadis no: 2997 (IV/2294) (M.)
[104] BUH: 59/16, HAN: 2/52.
[105] Esad Efendi nüshasında: "Tavşanın".
[106] el-Mecnıhin: 1/101.
[107] BUH; 60/8; Mezkur hayvanlar için bkz: el-Leallu'l masnua: 157-160) (M).
[108] Krş, BUH: 8/75.
[109] BUH: 63/51; 81/51.
[110] Vergi toplayıcısı (=aşşar) için bkz: Lisan: 6/246
[111] BUH: 59/17.
[112] HAN: 4/85, 86; 5/54
[113] Diğer bir nüshada: "...araştırılması..."
[114] Yahya b. Main (b. Avn b. Ziyad b. Bistam b. Abdirrah-man), Cerh ve Ta'dîl ilminin imamı. Kendisinden Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmişlerdir. Bizzat kendisi bir milyon hadis yazdığını söylemiştir. Medine'de vefat etmiş ve Baki Kabristam'na defholunmuştur. (Bkz: Tehzi-Wt-Tehzib: 11/280-88) (M)
[115] Ali (b. Abdİllah b. Ca'fer b. Necih) b. el-Medini. Üelul-hadis'te imam idi. Kendisinden Buhari, Ebu Davud rivayette bulunmuşlardır. (Tehzibu't-Tehzib: 7/349-57) (M).
[116] Fethu'1-Bari: 9/424.
[117] Fatıma binti Kays (b. Halid el-Fihriyye). Hanım Sa-habilerdendir. ed-Dahhak b. Kays'ın kardeşidir. Güzellik ve akıl sahibi bir kadın İdi. Hz. Ömer katledildiğinde Ashab-ı Şura onun evinde toplanmışlardı. (Tehzibu't-Tehzib: 12/443-44) (M.)
[118] Gaylan b. Marwan ed-Dımaşki. Mu'tezile imamların-dandır. (Bkz. İsi. mez.tar: 6) (M).
[119] Ebu Osman Amr b. Ubeyd b. Bab. Mu'tezileniiı Am-riyye fırkasının kurucusudur. (İsi. mez. tar: 98) (M).
[120] Ma1ed b. AbdiIIah el-Cuheni. Kader hakkında ilk defa konuşan kimsedir. Bu fikri bir hristiyandan öğrenmiş ve benimsemiştir. Bu yüzden el-Hasen el-Basri onu meclisinden koğmuştur. H. 80 yılında öldürüldü. (A.g.e.: 98) (M).
[121] Amr b. Faid el-Aswari. Basrahdır. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (el-Muğni fi'd-Duafa: 2/487) (M).
[122] Katade (b. Diamati-hni KatadetiTmi Aziz b. Amr b. Rabia b. Amr b. el-Haris b. Sadus, Abu'I-Hattab. as-Sadu-si, al-Basri) Tabiinin alimlerindendir. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (Bkz: Tehzibu't-Tehzib: 8/351-56).
[123] Said b. ebi Aruba. Adı Mihran al-Adawi'dir. Bas-ralıdır. Muhaddis (Tabakatu'l-Huffaz, s. 78; Tehzibu't-Tehzib: 4/63-66) (M).
[124] Abdullah b. Ebi Nuceyh. Mekkeli. Babasından, Ata, Mucahid, Ikrime, Tawus ve bir cemaattan hadis rivayet etmiştir. Kaderi olduğu söylenir. (Tehzibu't-Tehzib: 6/54, 55) (M).
[125] Muhammed b. el-Munkedir b. Abdillah b. el-Hudeyr b. Abdiluzzâ b. Âmir B. el-Hâris b. Sa'd b. Teym b. Murretu't-Teymî , Ebû Abdillah. Tabiî alimlerdendir. (Bkz: Tehzibu't- ) (M)
Teymî , Ebû A Tehzîb :, 9/473) (M.), d b Tehzîb :, 9/473) (M.).
[126] Muhammed b. Abdirrahmân b. el-Muğira b. el-Haris b. ebi Zi'b. Medineli. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (Bkz:) Tehzîbu't-Tehzib: 9/303-307) (M).
[127] Muhtar b. ebî Ubeyd es-Sakafı. Hz. Huseyn b. Ali'nin intikamını almak üzere Şianın Keysâniye fırkasını kurmuştur. Keysân adı hakkında ise birçok ihtilaf vardır. (Bkz: İsi. mez.Ur: 51. 52, 64) (M).
[128] Ebû't-Tufeyl, Âmir b. Vasile b. Abdillah b. Amr b. Cahş-Sahâbî . Hadiste sika İdi. Ali ve Ehli beyt taraftarı idi. (Bkz: Tehzibu't-Tehzib: 5/82, 83) (M).
Câbir b. Yezîd b. el-Hâris b. Abdiyegûs el-Cu'fî. Ebu't-Tu-feyl, Herime, Atâ ve Tâvus'tan rivayette bulunmuştur. Metruk bir ravidir. Hz. Ali'nin ric'atına inanırdı. (Daha fazla malumat için bkz: Tehzib: 2/46-51; el-Mecrûhin: 1/208-9) (M).
[129] Ric'at: Bazı ölüllerin kıyamet gününden evvel dünyaya geri geleceğine inanmak, ilk önce ric'ata inanan Abdullah b. Sebe' İdi, ki bununla kasdı Hz.Peygamber'in (S.A.V.)geri geleceği idi. Ebu't-Tufeyl ve Cabir el-Cu'fi'nin ric'attan kasdettik-leri ise Hz. Ali'nin geri dönmesidir. (İsi. mez. tar.: 51) (M).i
[130] el-MUZHİR, 2/198.
[131] BÜH: 42/3.
[132] MUS: 4/47.
[133] Herhalde tayin edilen herhangi bir vâde, müddet kas d ol un maktadır. (M).
[134] Burada da cevaben, gökteki gezegen olarak ay manasına gelen "Kamer" yerine, zaman ölçüsü olan "Şehr" kelimesini kullanması ve "ilâ kamerayni" yerine "ilâ şehray hilâlin" demesi gerekirdi. (M).
[135] Turp manasına gelen el-fuclu ile, kuvvetli erkek hayvan manasına gelen cl-fahlu kelimelerinin arapçada yazılışları birbirine çok benzer. Bu sebeple, bu iki kelimenin karıştırılmasından dolayı, manada da tamamen ayn bir şey ortaya çıkmıştır. Bu tip yanlışlıklara Hadis ününde "Tashif • denilir. (M).
[136] Mustemlî aslında Şeyh'den hadis yazana denirse de, burada hadîs yazdırmakta olduğuna nazaran, bu kimsenin, yine hadis yazan biri olduğunu fakat talebelerin kalabalık olmasından dolayı Şeyh'i işitemiyenlere onun sözlerini naklettiğini anlıyoruz. (M)
[137] Süleyman b. Mihrân el-Esedî el-Kâhilî el-Â'mes. Kûfe'de doğdu. Zamanında Küfe ehlinin muhaddisi idi. Kendisinde şiilik vardı. (Bkz: Tehzîb: 4/222-226) (M).
[138] el-A'meş'İn diğer tuhaflıkları için bkz: Şarafu Ash-âbİl- Hadİs: 130-136 (M).
[139] el-Hatib el-Bağdadi'nİn naklettiği bir rivayetten, is-nad soranın Hanefi kadısı, Muhaddis Hafs b. Gıyâs (115-194) olduğunu öğreniyoruz. (Bkz: Şerefu Ashâbi'l-Hadis s. 133) (M)
[140] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 59-76.