- İbnu Kuteybe r.a Der ki

Adsense kodları


İbnu Kuteybe r.a Der ki

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Tue 26 October 2010, 11:06 pm GMT +0200
İbnu Kuteybe r.a Der Ki:

Hamd âlemlerin Rabbi'ne mahsustur, mükâfat da takva sahiplerinedir. Allah, nebilerin sonuncusu Muhammed'i ve onun pâk ve temiz âlini rahmetiyle kuşatsın.

"İmdi: Allah seni tâatıyla mesud kılsın, muhafa-zasıyla kuşatsın, rahmetiyle hakka muvaffak kılsın ve seni kendi ehlinden eylesin. Sen, Kelâmcılarıri hadis-çileri hor görüp onlara hakaret ettiklerine, kitapların­da Hadisçileri (Ehlu'l-Hadis) kötülemek için pekçok söz sarfettiklerine, onlan uydurma ve mütenakız riva­yetlerde bulunmakla, dolayısıyla ihtilâfın vukuuna, fırkaların çoğalmasına, (müslümanlar arasındaki) bağların kopmasına, müslümanlann birbirine düş­man olup, birbirini küfürle itham etmelerine sebep ol­mak ve (bu uydurma ve mütenakız rivayetleriyle) her fırkanın kendi mezhebi için birtakım hadislere bağla­nabilmelerine imkan vermekle suçladıklarına dair bil­diğin şeyleri bana haber vermek için yazıyorsun:

1- Bu fırkalardan Hariciler  şu riva­yetleriyle kendilerini savunuyorlar:

"Kılıçlarınızı kuşanın, sonra onların (muhaliflerinizin) cemaatlarını helak edin.[52]

"Ümmetim içerisinde daima hakka müzahir (yar­dımcı) bir grup olacaktır. Hiçbir muhalifin muhalefeti onlara zarar vermez".[53]

"Kim malı (m koruma) uğrunda Öldürülürse şehiddir".[54]

II- Kaade'nin[55] delilleri ise hadisçilerin rivayet ettiği şu hadislerdir

"Cemaata sanlınız. Çünkü Allah'ın eli (yardımı) cemaat üzerindedir. [56]

"Kim cemaattan bir kanş aynlırsa, İslâmın ipini boynundan çıkarmış olur. [57]

"Dinleyiniz ve itaat ediniz. Başınıza burnu ve ku­lağı [58] kesik Habeşli bir köle geçse bile. [59]

"Berr (iyi) ve fâcir (kötü) olsun, her imamın arka­sında namazı kılınız"[60]

"Berr (iyi) olsun, fâcir olsun mutlaka bir imam in bulunması) şarttır.[61]

"Evinden çıkma. Eğer (seni öldürmek için) evine girerlerse, sen evin yüklüğüne (daha içeri) çekil. Oraya da girerlerse o zaman hem benim, hem de kendi güna­hın senin üzerine olsun, de. [62]

"Allah'ın öldürülen kulu ol, öldüren (katil) kulu olma... [63]

III- Murcie delil olarak Hadisçilerin şu rivayetle­rini kullanırlar:

"Kim 'Lâ ilahe illallah' derse cenete girer. Zina et­se de, hırsızlık yapsa da mı? denildi. (Evet) zina etse de hırsızlık yapsa da, dedi. [64]

"Kim ihlas ile 'Lâ ilahe illallah' derse cennete gi­rer, cehennem ateşi ona dokunmaz. [65]

"Şefaatimi, ümmetimden büyük günah sahiple­rine hazırladım. [66]

IV- Murcie'nin muhalifleri ise Hadisçilerin şu ri­vayetlerini delil gösterirler

"Zina eden zina ederken mü'min olarak zina et­mez. Hırsız da çalarken mü'min olarak çalmaz. [67]

"Komşusu kendisinin şerrinden emin olmayan kimse mü'min değildir.[68]

"Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olmadığı kimse mü'min değildir. [69]

"Bir adam, güzelliği yüzünden gitmiş ve şekli bo­zulmuş olarak cehennemden çıkar"[70]

"Bir kısım insanlar, yanmış olarak cehennemden çıkarlar ve selin getirdiği milîi toprak (alüvyon) da sü­ratle büyüyen otların veya filizlerin bittiği gibi biterler" [71]

V-Kaderiyye Mu'tezilenin onların rivayetlerin­den aldıkları deliller ise:

"Her doğan fıtrat üzre doğar, sonra ebeveyni onu ya hristiyan yapar veya yahudi[72] hadîsi ve Cenab-ı Hakk'ın "Ben kullarımın hepsini Hanifler olarak (Tev-hid dini üzre) yarattım. Sonra şeytan onîan dinlerin­den saptırdı." sözüdür.

VI- Mufavvıda' şu rivayetleri delil gösteriyorlar:

"Çalışınız... Herkes ne için yaratıldı ise onu İşle­meye muvaffak olur. (Eğer) saadet ehli ise saadeti için  çalışır. Şekavet, (dalâlet) ehli ise şekavetine çalı­şır. [73]

"Allah Âdem'in sırtını mesnetti (sıvazladı) ve iki avuç aldı (Âdem'in zürriyetini sulbünden çıkardı). Sağ eliyle aldıklarına: "Rahmetimle cennete...", sol eli ile aldıklarına: "Cehenneme... mühimsemem", dedi.[74]

"Said (hidâyette olan} anasının karnında iken sa-id olan; şaki (dalâlette olan) da anasının kamında şaki olandır", [75]ve buna benzer hadisler.

VII "Râfıza[76] kendilerinin Ashab-ı Kirâm'ı tekfir etmelerini muhaddislerden aldıkları şu hadisle­re bağlıyorlar:

"(Kıyamet günü) havzıma birtakım insanlar gele­cek. Sonra önümden çekilip uzaklaştırılacaklar. Ben de: 'Ey Rabbim.. Ashabcağızım, ashabcağızım...' diye­ceğim. Rabbim de: Onlar senden sonra neler yaptılar bilmezsin. Senin vefatından sonra hep yüz geri edip dinlerinden döndüler.' diyecek. [77]

"Benden sonra birbirinizin boynunu vurup küfre dönmeyin"[78]

Hz.Ali'nin Ashabın en üstünü olduğunu da Ha-disçilerin şu hadisleriyle iddia ediyorlar:

"Sen benimle, Harun'la Mûsâ gibisin. [79]Şu ka­dar var ki benden sonra peygamber yoktur. [80]

"Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. [81]

"Allahım... Onun (Ali'nin) dostlarının dostu ol, ona yardım edenlere sen de yardım et, ona düşmanlık edenlere sen de düşman ol... [82]

"Sen benim vasimsin (ey Ali)". [83]

VIII-  Şia'nın muhalifleri de Ebûbekr ve Ömer'i takdim etmeleri (üstün tutmaları) hususunda Hadis-çilerin şu rivayetlerini delil getiriyorlar:

"Benden sonra şu ikisine (Ebubekr ve Ömer'e) uyun. [84]

"Allah, Rasûlü ve müslümanlar Ebûbekr'den başkasına razı olmazlar. [85]

"Bu ümmetin, peygamberinden sonra en hayırlı­sı Ebûbekr'dir. [86]

IX- Zenginliği üstün görenler de onların şu riva­yetlerine dayanırlar:

"Allahım... Senden benim ve mevlâmın[87]zen­gin olmasını isterim. [88]

"Allahım.:. insanın yakasını bırakmayan fakir­likten sana sığınırım".[89]

X- Fakirliği üstün görenler de onların şu rivayet­lerine dayanırlar:

"Allahım, beni miskin olarak yaşat, miskin ola­rak ruhumu al ve beni miskinler zümresi içerisinde hasret. [90]

"Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir. [91]

XI- Bedâ' [92] fikrine taraftar olanlar hadisçilerin şu rivayetlerini delil gösterirler:

"Sıla-i rahim ömrü uzatır. [93] Sadaka da, gel­mesi muhakkak olan belayı uzaklaştırır" rivayeti ve

Hz. Ömer'in: "Ey Allahım... eğer şakiler (defteri­ne) yazdıysan beni sil ve saidler (defterine) geçir" sö­zü.

"(Kelâmcılar, Hadisçileri ithama devam ediyor­lar): Bunlara ilaveten, ahkama dair rivayetlerin çoklu­ğu sebebiyle fakihler farklı fetvalar verdiler. Pekçok fı­kıh meselelerinde Hicaz ekolü ile Irak ekolü ayrıldı ve her biri Hadisçilerin rivayetlerinden bir esasa dayan­dılar.

Üstelik (Hadisçiler) teşbih ifade eden hadisleri ri­vayet etmekle Allah'a iftira ettiler. Bu hadisler: "Ara-ku'1-hayl (atın teri)" [94]"zeğabu's-sadr (göğsün kılı)" [95] "nûru'z-zirâayn (iki kolun ışığı, nuru)" "ıyâde-tu'1-melaike (meleklerin hasta ziyareti)" [96]"arefe gününün akşamında boz deve üzerindeki altın kafes" [97]"önünde (yüzünde) altın örtü bulunan kıvırcık saçlı genç" [98]""Kıyamet günü, neredeyse yakalaya­cakları esnada baldırın açılması" [99]""(Allah) Âdemi kendi suretinde yarattı" [100]""(Allah) elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim[101]"ve "mü'minin kal­bi, Allah'ın parmaklarından iki parmağının arasında­dır[102]" hadisleridir.

(Hadisçiler) bütün bu ahmakça rivayetleriyle İsl­âm düşmanlarını İslâm'ın üzerine kışkırtmış ve zın­dıkları güldürtmüşlerdir. İslama girmeye meyli olanla­rı soğutmuş, şüphede olanların şüphelerini arttırmış­lardır.

Hurilerin kalçası hakkındaki rivayetleri de böyle­dir: "(Hurilerin kalçaları) bir mile bir mil (genişliğin-de)dir." Yine: "Kim şu sureyi okur veya, kim şu şu işi yaparsa çenette yetmişbin köşkte oturur. Her köşkün yetmişbin hususi odası vardır. Her odada yetmişbin döşek, her döşeğin üstünde de yetmişbin şu, şu... bu­lunur", gibi rivayetler de (onların) bu tip rivayetlerin-dendir.

Fare hakkındaki: "O, Yahudidir. Yahudiler gibi o da deve sütü içmez" rivayeti de böyledir.[103]

"Karganın fasık olduğu [104]kedinin arslanın ak­sırığından, domuzun filin aksırığından yaratıldığı, İs­takozun [105]önceden terzi olduğu, fakat iplikleri çaldığı için İstakoz haline getirildiği kelerin (büyükçe kerten­kele) âsi bir yahudi olup, mesholunarak keler haline getirildiği, Süheyl yıldızının önceden Yemen'de bir ver­gi toplayıcısı [106]Zuhre (Venüs) yıldızının ise fahişe, baği) olduğu ve İsm-i Ekber (veya Ism-i Âzam) duası ile göğe yükseldiği ve Allah'ın onu bir yıldız haline getirdi­ği, zehirli keler'in, İbrahim (AS.) üzerine ateşi üf le(yip körükle)diği [107]kertenkelenin ise ağzıyla ateşe su püskürttüğü ,gûl (dev, gulyabani) denen cirminin her-gece Ebu Eyyub el-Ensarfnin suyuna geldiği, Hz. Ömer'in bir cinni ile güreşip onu yendiği [108]yeryüzü­nün balığın sırtında olduğu, cennete girenlerin İlk ola­rak bu balığın ciğerinden yiyeceği [109]bir vergi topla­yıcısını yediği için kurtun cennete gireceği [110]'Yeme­ğe bir sinek düştüğü zaman onu yemeğe daldırın. Çünkü kanadının birinde zehir diğerinde de onun panzehiri vardır. Sinek önce zehirini, sonra panzehiri­ni akıtır." hadisi [111]ve "Devenin şeytandan yaratıldığı " [112]gibi anlatılması [113]uzun sürecek pekçok şeyleri (hep bu hadisçiler) rivayet etmişlerdir.

Yine Hadisçilerin acaibliklerindendir ki, onlar hadis rivayet eden bir "Şeyh"i yalancılıkla itham eder­ler ve sırf Yahya b. Main (158-233) [114]ve Ali b.el-Medini (161-234) [115]ve benzerlerinin kadh'ı (kötülemesi, cerhetmesi) sebebiyle, muhaddislerin de rivayet ettikleri hadisleri o şeyhten yazmazlar da, Ömer, Osman ve Âişe (R.A.) kendisini yalanlamasına rağmen Ebu Hurayra'nın -hiçbir sahabenin kendisini tasdik etmediği- bir hadisini delil olarak kullanırlar.

Keza,Hz.Ömer ve Âişe'nin (R.A.) yalanladığı ve Hz. Ömer'in: "Biz Rabbimizin Kltabı'nı ve Peygamberimizin sünnetini, bir kadının sözü için terkedemeyiz"[116]dediği Faüma binti Kays [117]in sözünü delil olacak kullanırlar.

Bir kimseyi kadercilik {mu'tezili olmak}la suçla­yıp, Ğaylan ( -80) [118]Amr b. Ubeyd (80-144) [119]Ma"bed el-Cuheni ( -80) [120]Amr b. Faid [121]gibile­rinden ilim (hadis) almayı kabul etmezlerken, bunla­rın emsali, fakat kendilerinden olan Katade (61-118) [122], İbnu Ebi Arube (   -156) [123]İbnu Ebi Nuceyh (131) [124]Muhammedb. el-Munkedir (55-131) [125]ve İbnu Ebi Zi'b (-159) [126]gibilerinden (bunlar da mu'tezili fikirler taşıdığı halde) rivayette bulunurlar. Hz. Ali ve Osman'ı bir tutan veya Ali'yi Os­man'dan üstün tutan bir şeyhi (hadis ravisini) suçlar­lar da, Muhtaru's-Sakafı'iîin (l?-68) [127] bayraktan Ebu't-Tufeyl, Âmir b. Vasile (1 -100) ve Cabiru'l- Culî (-128) [128]ric'at [129]inancına sahip oldukları halde onlardan rivayette bulunurlar.

(Kelâmcılar devamla:) Bununla beraber bunlar (Hadisçiler) rivayet ettikleri şeyler hakkında insanla­rın en cahili ve taleb ettikleri şeylerden en az nasibi olan kimselerdir. Bu gibiler hakkında şöyle demişlerdir. (Şiir):

"Şiir hamalları şiirin iyisini, ancak devenin bil­gisi kadar bilebilirler. Yemin ederim ki deve, sabah ve akşam yüküyle yola çıktığında yüklendiği çuvallarda ne olduğunu bilmez.[130]

Bunlar (Hadisçiler), ilmin zahiri, dış görünüşü ile, hadisin de sadece ismi ile yetindiler. Bunlar, "fulan isnadlara ve rivayet usûlüne vakıftır." denilmesini kafî gördüler. Fakat, "yazu"ığını bmr veya bildiği ile amel eder." denilmesine rağbet etmediler. Bu muhaddisler-den, kendisinden ilim alınan, ve ellli senedir insanla­rın ondan ilim almak için yollara düştükleri birisine, bir topjuluk içerisinde, içine fare düşmüş olan bir ku­yu (nun suyu) sorulsa, o da kalkıp: "kuyu temizdir. [131] dese, bu adama ne dersiniz?

Bunlardan bir diğerine, Cenab-ı Hakk'm: beraberinde kavurucu bir soğufc

bulunan rüzgâr.." (3 Âl-i İmrân: 117) âyetinden so­rulsa, "sırr" kelimesinin kavurucu soğuk mânasına geldiğini bilmez ve: "Burada sırr'dan kasdedilen, gece öten bir çekirge cinsi olan "sursur"dur, der.

Bir başkası ise Şu'be ve Sufyan'ı (yazılışları benzediği için, yetmiş yedi manasna gelen)  seb'a ve seb'in diye ri­vayet eder.

Yine bir diğeri  semerin sırta dî yanan arka kısmı) kelimesini,  âhıratu'r-racul (=adamın arkası) veya    âcurratu'r-

racul (=adamın kiremiü) ile karıştırır ve] "namaz kılan kimse, semerin arka kısmında binicinin sırtını daya­dığı çıkıntı yüksekliğinde sütre edinir[132]cümlesini, "namaz kılan kimse adamın kiremit! (veya, adamın ar­kası) yüksekliğinde sütre edinir." şeklinde rivayet

eder.

Bir başkasına: Bu vâde[133] ne zaman sona ere­cek? diye sorulur. "İlâ kamerayni=İki Ay'a ka-dar"der.Bununla da iki aylık bir müddeti kasdeder. [134]

Bir diğeri ise:"...elini ağzına sokar, turp ısınr.gibi ısırır." der.Halbuki kasdı:"..kuvvetli bir hayvanın ısır­ması gibi ısırır." demektir. [135]

Yine bir diğeri:"...kitabımda-Rasûlullah'ı kasdederek- Rasûl (kelimesinji buldum, fakat Allah'ı bula­madım." der. Bunun üzerine hadis yazdıran mustemlî [136]Yazın: "Allah hakkında şüpheye düşmüştür" der.

Buna benzer, sayılması uzun sürecek daha neler neler...

(Kelâmcılar devam ederek) dediler ki: Muhaddis ne kadar ahmak olursa, onların (Hadisçilerin) naza­rında o kadar itibarlı olur. Ne kadar telaffuzda hata yaparsa veya kelimeyi yanlış yazıp okursa, o kadar gü­venilir olur. Bir muhaddisin huyu kötü olsa, çok sert ve öfkeli biri olsa, hadiste çok zorluk ve titizlik göster­se, hemen onun üstüne üşüşürler. Bu sebeple el-A'meş (61-148) [137]kürkünü ters çevirip giyer ve omu-zuna sofra bezi atardı. [138]

Adamın biri el-A'meş'e bir hadisin isnadını sor­muş. (el-A'meş) hemen adamın boğazını tutmuş ve du­vara dayayarak: "İşte onun isnadı" demiştir. [139]

Yine el-A'meş (61-148): "Fıkıhla meşgul olmayan bir hadis şeyhi görünce, ona bir tokat atasım gelir." derdi. Bunun gibi pekçok ahmaklıklar el-A'meş'den rvayet edilir. Kanaaümıza göre o bunları hadisçiler na­zarında itibar kazanmak için yapıyordu.

EBÛ MUHAMMED: Sen onların (Kelamcılann) Hadisçüeri (Ashâbu'l-Hadis) suçladıkları hususları ve onlara ettikleri hakaretleri anlattın. Ve hiçbir kimse­nin çıkıp da bu hakaretlere cevap vermediğinden, hiç­bir kimsenin bu hadislere dair, hadisçiler lehine delil aramadığından, bu durumun böyle devam edip gitti­ğinden, hattâ Hadisçilerin, ayıp ve kusur ile itham olunmağa alıştıklarından, iftiralara boyun eğdiklerin­den ve sanki yukarıda zikredilen, şeyleri kabul etmiş biri gibi, cevap vermekten âciz kaldıklarından yakını­yorsun.

Benim "Garibu'l-hadis" isimli eserimde bir bö­lüm bulunduğunu ve , orada, Kelamcılann nazarında rnutenâkız (çelişik) olan şeylerin bir kısmını zikrede­rek onları te'vil e(dip halle) ttiğimi söylüyorsun.Bu yüzden sen, bütün yukarıda zikredilen (ithamlar) hak­kında, bende "Garibu'l-hadis "teki gibi cevaplar bula­bileceğini umdun ve benim Allahtan sevabını umarak bu külfete girişmemi istedim. Ben de ilmim ve takatim nisbetinde bu işe giriştim. Yazdığım bu kitabın ta'n(hakaret) etmek istedikleri (hadis) ilmi(in)de tam ,ve noksansız olması için, diğer eserlerimdeki bu kabil hadisleri de ona ilâve ettim.

Hadislere geçmeden ve manâlarını açıklamadan önce, Kelâmcılar ve Hadisçilerden her bir grup hak­kında bildiğim malumatı verdim. İlim sahiplerinin hakkı bâtıl göstermeğe çalıştığıma, hislerime uyduğu­ma ve hasmıma (hâksızhklık edip) zulmettiğime muttali olmamalarını umanm. istediğim şey hususunda Allah'a tevek­kül eder, Ondan yardım düerim. [140]


[52] Krş, BUH: 58/18; HAN: 4/387, 3/485 ve bkz: Miza-riu'l-İ'tidâl, 11/272.

[53] BUH: 96/10, Krş, HAN: 5/34. 269, 278, 279; MÜS: 33/53.

[54] BUH: 46/33, HAN: 1/79 ,188; 2/163. İ93.

[55] Kaade, Haricilere muhalefet etmediği gibi. onlara ta­raftar da olmayan bitaraf fırka (M).

[56] TIR: 34/7; Krş. BUH: 92/2, 9.11.

[57] BUH: 92/2 .Krş. HAN; 1/275, 297; BUH; 93/4.

[58] Başka bir rivayette: "uzuvları".

[59] Başka bir rivayette: "geçirilse bile" Bkz. HAN: S/161, 171;, BUH: 93/4; 10/56.

[60] Krş. BUH: 10/56,

[61] Bulunamadı.

[62] HAN: 4/226 ; Krş. BUH: 92/9

[63] Hadisin sıhhati tartışmalıdır. Bkz; el-Makâsıdu'l-Hasene. s. 328-329, no: 846; Keşfu'1-Hafâ, II. 134, no: 2022; Esne'I-MatâUb, s. 244, no: 1117. (M).

[64] Krş. BUH: 60/47 Bkz. HAN: 3/135, 224; MUS: 12/9

[65] Krş. A.g.e.

[66] Bkz. HAN 3 / 2. 3

[67] BUH: 46/30; 86/6

[68] BUH: 78/29, HAN: 1/387; 2/288, 336; Bkz; MUS: 1/18.

[69] HAN: 3/154.

[70] Krş. BUH: 10/129.

[71] BUH: 10/129. HAN: 2/276. 293, 534.

[72] BUH: 23/80. 93, HAN: 2/233

[73] BUH: 65/sure: 92, n: 7. HAN: 1/6. 29; 2/52. 77: 4/427. 431.

[74] HAN: 5/239 ,Krş. HAN: 1/272; 6/441.

[75] Krş. BUH: 82/1.

[76] Zeyd (b. Ali Zeynelabidin fa. el-Huseyn b. Ali)yi rafz (terk) eden Sâbbe'dir ki, terk ettiklerinden dolayı kendilerine "Râfıza" dendiği gibi, Zeyd'in öldürülmesinden sonra bir imam seçmeye kalktıklarından dolayı da "İmamiye" adını aldılar. Ösl. mez. tar: 54) (M).

[77] BUH: 60/8, HAN: 1/235. 453; 5/50, Tecrid, K/104, 105

[78] BUH: 3/43. HAN: 2/104; 5/39.

[79] Yani: benim vezirimsin (M).

[80] BUH: 62/9, HAN: 1/170; 3/32.

[81] HAN: 1/118; 4/281

[82] A.g.e.

[83] Aksi bir hadis İçin bkz; BUH: 55/1.

[84] HAN: 5/382, 385.

[85] HAN: 4/322; 6/34.

[86] HAN: 1/106, 110 (Bu son üç not için bkz: BUH: 62/4).

[87] Mevlâ, köle, azadlı köle, köleyi azad eden, seven, ar­kadaş, komşu, ortak, akraba ve tâbi olan, gibi pekçok mânâya gelir. (M)

[88] HAN: 3/453. Bkz: Lisân; 15/407.

[89] Bulunamadı.

[90] el-Leâliu'1-Masnûa: 2/324, 325 ;Lisân: 17/79, Tâc: 9/238 (M).

[91] Tâc: 3/387.

[92] Bedâ, görünme, zuhur etme demektir. Kelam ıstıla­hı olarak, mesbûk (geçmiş) bir hükm-i ilâhinin değişmesini is­tilzam eden bazı yeni hallerin peyda olması manasınadır. Bedâ mezhebini Muhtaru's-Sakafi'nin çıkardığı ve o zamandan beri Keysaniya şii fırkasının akaidinde bir umde haline geldiği söy­lenir. Şiilerin kabul ettiği bu Bedâ fikrini Ehl-i sünnet redde­der. (Bkz: İslâm Ansiklopedisi 2/433-35, İslami Bilgiler Ansik­lopedisi, I, 332), (M).

[93] el-Makâsıdu'1-Hasene, s.260, no: 618, Keşfu'1-Ha-fa, II, 22, no: 1593 (M).

[94] Araku'I-hayl şudur: Allah kendini yaratmayı murad edince at'ı yarattı ve onu koşturup terletti. Sonra kendini bu terden yarattı. "Ibnu Asakir, "atın koşturulması" hadisi uydur­madır. Bunu bazı zındıklar, muhal olan birşey rivayet ediyorlar diyerek Hadisçileri kötüleyebilmek için uydurdular. Bunu an­cak aklı olmayan kabul eder. Bu; kati surette aklen ve şer'an asılsızdır", demektedir. -Suyûti, Ibnu Asakir'den naklen. (Bkz: el-Leâliu'1-Masnûa: 1/3) (M).

[95] Bunlar birtakım zındıkların uydurdukları bir ha­dise işaret etmektedir. O hadis de şudur: "Allah melekleri İki kolunun ve göğsünün kıllarından (veya iki kolunun ve göğsü­nün nurundan yarattı." Bu husus ileride gelecektir.

[96] Biz bu hadisi elimizde mevcud mevzuat kitapların­da araştırdıktan sonra bulamamıştık. Nihayet Şehristani'nuı el-Milel'inin "Müşebbihe"den bahseden kısmına bakarken bu­nu gördüm. Bu benim arayıp durduğum kaybım idi. (Şehrista-ni) nıüşebbihenin "Haşeviyye" kolundan bahsettiği esnada bu­nu zikretmektedir: "(Haşeviyye) hadislere, uydurup RasuUul-laha nisbet ettikleri yalanları kattılar. Bu yalanların çoğu Ya' hudilerden alınmadır. Çünkü teşbih Yahudilerde mizaç halin' dedir. Hatta dediler ki, Allah'ın gözleri rahatsızlandı. Bunun üzerine melekler onu ziyarete geldiler."(el-Milel ve'n-nihal, I 141  (M). -Musahhih İsmail el-İs'irdî-

[97] Burada şu rivayete işaret edilmektedir: O rivayete göre Allah, arefe günü akşamı, boz bir devenin üzerinde yeryü­züne iner ve binekti olanlarla tokalaşıjp, yaya yürüyenlerle ku-caklaşırniış. Ibnu Teymiyye'nin de dediği gibi bu, Allah ve Ra-sulüne en büyük iftiradır. Bu sözü söyleyen de AUaha iftira edenlerin en çok günahkar olanıdır. Ibnu Kuteybe ve başkala­rından, zındık kafirlerin bu ve emsali hadisleri. Hadis ehli için: "işte onlar ancak böyle şeyler rivayet ederler." diyerek onları kötüleyebilmek için uydurdukları nakledilmiştir.

[98] Kıvırcık saçlı genç" sözü de şu rivayete işarettir: "Rabbimi rüyamda, uzun saçlı çok güzel bir genç suretinde gör­düm. Yeşil bir elbise giymiş, ayaklarında altın nalınlar vardı. Yüzünde de altından bir perde vardı." (Bkz. el-Leali'1-masnua: 1/28, 29, İbn Huzeyme, Kitabu't-Tevhid, 198), (M).

[99] Bu da Ebu Hurayra'nın rivayet ettiği uzun bir hadise işarettir. O hadiste şöyle geçmektedir: "Cebbar olan (Allah) ge­lir ve: "Ben sizin rabbinizim..." der, onlar da: "Evet sen bizim rabbimizsin" derler. Onunla ancak Peygamberler konuşur. "Si­zinle O'nun arasında tanımanıza yardımcı olacak bir alamet, bir işaret var mıdır?" der. Onlar da: "O alamet sak (baldır)dır." derler. Bunun üzerine (Allah) sakından açar. (Bu müteşabih ha­disle ilgili olarak bkz: (Hak Dini Kur'an Dili: 8/5292) .Keza Bkz: BUH: 97/24; 10/129, HAN: 3/16 Krş: BUH: 65/sure 68, no:

[100] BUH: 79/1, HAN: 2/244, 251.

[101] HAN: 1/368, Bkz: s .

[102] HAN: 2/173, 4/251, 302 ,Bkz: s

[103] Bkz: MÜS: 53 ez-Zühd, II, hadis no: 2997 (IV/2294) (M.)

[104] BUH: 59/16, HAN: 2/52.

[105] Esad Efendi nüshasında: "Tavşanın".

[106] el-Mecnıhin: 1/101.

[107] BUH; 60/8; Mezkur hayvanlar için bkz: el-Leallu'l masnua: 157-160) (M).

[108] Krş, BUH: 8/75.

[109] BUH: 63/51; 81/51.

[110] Vergi toplayıcısı (=aşşar) için bkz: Lisan: 6/246

[111] BUH: 59/17.

[112] HAN: 4/85, 86; 5/54

[113] Diğer bir nüshada: "...araştırılması..."

[114] Yahya b. Main (b. Avn b. Ziyad b. Bistam b. Abdirrah-man), Cerh ve Ta'dîl ilminin imamı. Kendisinden Buhari, Müs­lim, Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmişlerdir. Bizzat kendisi bir milyon hadis yazdığını söylemiştir. Medine'de ve­fat etmiş ve Baki Kabristam'na defholunmuştur. (Bkz: Tehzi-Wt-Tehzib: 11/280-88) (M)

[115] Ali (b. Abdİllah b. Ca'fer b. Necih) b. el-Medini. Üelul-hadis'te imam idi. Kendisinden Buhari, Ebu Davud rivayette bulunmuşlardır. (Tehzibu't-Tehzib: 7/349-57) (M).

[116] Fethu'1-Bari: 9/424.

[117] Fatıma binti Kays (b. Halid el-Fihriyye). Hanım Sa-habilerdendir. ed-Dahhak b. Kays'ın kardeşidir. Güzellik ve akıl sahibi bir kadın İdi. Hz. Ömer katledildiğinde Ashab-ı Şura onun evinde toplanmışlardı. (Tehzibu't-Tehzib: 12/443-44) (M.)

[118] Gaylan b. Marwan ed-Dımaşki. Mu'tezile imamların-dandır. (Bkz. İsi. mez.tar: 6) (M).

[119] Ebu Osman Amr b. Ubeyd b. Bab. Mu'tezileniiı Am-riyye fırkasının kurucusudur. (İsi. mez. tar: 98) (M).

[120] Ma1ed b. AbdiIIah el-Cuheni. Kader hakkında ilk de­fa konuşan kimsedir. Bu fikri bir hristiyandan öğrenmiş ve be­nimsemiştir. Bu yüzden el-Hasen el-Basri onu meclisinden koğmuştur. H. 80 yılında öldürüldü. (A.g.e.: 98) (M).

[121] Amr b. Faid el-Aswari. Basrahdır. Kaderi olmakla it­ham edilmiştir. (el-Muğni fi'd-Duafa: 2/487) (M).

[122] Katade (b. Diamati-hni KatadetiTmi Aziz b. Amr b. Rabia b. Amr b. el-Haris b. Sadus, Abu'I-Hattab. as-Sadu-si, al-Basri) Tabiinin alimlerindendir. Kaderi olmakla it­ham edilmiştir. (Bkz: Tehzibu't-Tehzib: 8/351-56).

[123] Said b. ebi Aruba. Adı Mihran al-Adawi'dir. Bas-ralıdır. Muhaddis (Tabakatu'l-Huffaz, s. 78; Tehzibu't-Teh­zib: 4/63-66) (M).

[124] Abdullah b. Ebi Nuceyh. Mekkeli. Babasından, Ata, Mucahid, Ikrime, Tawus ve bir cemaattan hadis rivayet etmiş­tir. Kaderi olduğu söylenir. (Tehzibu't-Tehzib: 6/54, 55) (M).

[125] Muhammed b. el-Munkedir b. Abdillah b. el-Hudeyr b. Abdiluzzâ b. Âmir B. el-Hâris b. Sa'd b. Teym b. Murretu't-Teymî , Ebû Abdillah. Tabiî  alimlerdendir. (Bkz: Tehzibu't- ) (M)

Teymî , Ebû A Tehzîb :,       9/473) (M.),  d b Tehzîb :,       9/473) (M.).

[126] Muhammed b. Abdirrahmân b. el-Muğira b. el-Haris b. ebi Zi'b. Medineli. Kaderi olmakla itham edilmiştir. (Bkz:) Tehzîbu't-Tehzib: 9/303-307) (M).

[127] Muhtar b. ebî Ubeyd es-Sakafı. Hz. Huseyn b. Ali'nin intikamını almak üzere Şianın Keysâniye fırkasını kurmuş­tur. Keysân adı hakkında ise birçok ihtilaf vardır. (Bkz: İsi. mez.Ur: 51. 52, 64) (M).

[128] Ebû't-Tufeyl, Âmir b. Vasile b. Abdillah b. Amr b. Cahş-Sahâbî . Hadiste sika İdi. Ali ve Ehli beyt taraftarı idi. (Bkz: Tehzibu't-Tehzib: 5/82, 83) (M).

Câbir b. Yezîd b. el-Hâris b. Abdiyegûs el-Cu'fî. Ebu't-Tu-feyl, Herime, Atâ ve Tâvus'tan rivayette bulunmuştur. Metruk bir ravidir. Hz. Ali'nin ric'atına inanırdı. (Daha fazla malumat için bkz: Tehzib: 2/46-51; el-Mecrûhin: 1/208-9) (M).

[129] Ric'at: Bazı ölüllerin kıyamet gününden evvel dün­yaya geri geleceğine inanmak, ilk önce ric'ata inanan Abdullah b. Sebe' İdi, ki bununla kasdı Hz.Peygamber'in (S.A.V.)geri gele­ceği idi. Ebu't-Tufeyl ve Cabir el-Cu'fi'nin ric'attan kasdettik-leri ise Hz. Ali'nin geri dönmesidir. (İsi. mez. tar.: 51) (M).i

[130] el-MUZHİR, 2/198.

[131] BÜH: 42/3.

[132] MUS: 4/47.

[133] Herhalde tayin edilen herhangi bir vâde, müddet kas d ol un maktadır. (M).

[134] Burada da cevaben, gökteki gezegen olarak ay ma­nasına gelen "Kamer" yerine, zaman ölçüsü olan "Şehr" keli­mesini kullanması ve "ilâ kamerayni" yerine "ilâ şehray hilâ­lin" demesi gerekirdi. (M).

[135] Turp manasına gelen el-fuclu ile, kuvvetli erkek hayvan manasına gelen cl-fahlu kelimelerinin arapçada yazı­lışları birbirine çok benzer. Bu sebeple, bu iki kelimenin karış­tırılmasından dolayı, manada da tamamen ayn bir şey ortaya çıkmıştır. Bu tip yanlışlıklara Hadis ününde "Tashif • denilir. (M).

[136] Mustemlî aslında Şeyh'den hadis yazana denirse de, burada hadîs yazdırmakta olduğuna nazaran, bu kimsenin, yi­ne hadis yazan biri olduğunu fakat talebelerin kalabalık olma­sından dolayı Şeyh'i işitemiyenlere onun sözlerini naklettiğini anlıyoruz. (M)

[137] Süleyman b. Mihrân el-Esedî el-Kâhilî el-Â'mes. Kûfe'de doğdu. Zamanında Küfe ehlinin muhaddisi idi. Kendi­sinde şiilik vardı. (Bkz: Tehzîb: 4/222-226) (M).

[138] el-A'meş'İn diğer tuhaflıkları için bkz: Şarafu Ash-âbİl- Hadİs: 130-136 (M).

[139] el-Hatib el-Bağdadi'nİn naklettiği bir rivayetten, is-nad soranın Hanefi kadısı, Muhaddis Hafs b. Gıyâs (115-194) olduğunu öğreniyoruz. (Bkz: Şerefu Ashâbi'l-Hadis s. 133) (M)

[140] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 59-76.