- İbadetin Duysunlar Dîye Yapılması

Adsense kodları


İbadetin Duysunlar Dîye Yapılması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
seymanur K
Fri 9 September 2011, 03:37 pm GMT +0200
Allah'a İtaat Ve İbadetin Duysunlar Dîye Yapılması
 

Bu iki şekilde olur:

a- Allah rızası için ibadet yapan kimsenin, kendisini büyük görsünler, yüceltsinler, kendisine faydalı şeyler yapıp zararlı şeyler yapmasınlar di­ye yaptığı ibadeti açıklayıp insanlara duyurması. Bu haramdır. Nite­kim sahih bir hadis şöyledir: "Kim yaptığı ameli insanlara duyurursa Allah onun kusurlarını insanlara duyurur. Kim de gösteriş için amel yaparsa Allah onun gösterişini meydana çıkarır." [22]

b- İbadet yapmayan kimsenin sırf insanlar duysunlar diye yalan söylemesi. Namaz kılmayan kimsenin namaz kıldım, zekat vermeyenin zekat verdim, oruç tutmayanın oruç tuttum, hac yapmayanın hac yaptım, ci­hada katılmayanın cihada katıldım demesi misal olarak verilebilir. Bu, birincisine oranla daha büyük günahtır. Çünkü burada insanlar duy­sunlar diye bir şey söylemenin günahına ilaveten yalan söylemenin günahı da vardır. Birincisinden farklı olarak burada iki çirkin günah işlenmiştir. Birincisinde kişi sadece insanlar duysunlar diye yaptığını söylediği için günaha girer. Sahih bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Ve­rilmemiş bir şeyle gösteriş yapan kimse, yalandan iki elbise giyen kim­se gibidir." [23]

Herhangi bir ibadeti insanlar görsünler diye yapıp sonra insanlar ken­disini ihlaslı zannetsinler diye bunu insanlara anlatan kimse, her ikisinden ötürü de günaha girer. Hatta bu kimsenin günahı, yaptığı bir ibadeti sırf insanlar öyle bilsinler diye yaptım diyen kimsenin günahından daha faz­ladır. Çünkü bu kimse üç şeyden ötürü günaha girmiştir; insanlar görsün­ler diye yaptığı için, insanlar işitsinler diye anlattığı için ve yalan söyledi­ği için.

Dinine bağlılığı sağlam olduğu için gösterişe kaçmaktan emin olan kim­se, insanlar da kendisi gibi yapsınlar diye yaptığı ibadetleri insanlara anlatır­sa, hem insanlara anlattığı ibadetlerinden ötürü hem de insanların kendisine uyup bu ibadetleri yapmalarına vesile olduğu için sevap alır. Alacağı sevap yapılmasına vesile olduğu ibadetin derecesine göre olur.

[Kalbin Amellerinin Gösterişten Uzak Olması]

Kalbin amel ve ibadetleri gösterişten korunmuştur. Çünkü gösteriş ancak insanların göreceği ya da duyacağı şekilde açıktan yapılan fiiller için söz ko­nusu olabilir, insanlara duyurma ise hem kalbin hem de bedenin amelleri için söz konusudur. Oruç da genellikle insanlara duyurma ile açığa çıkar.

Gösteriş tüm ibadetleri boşa çıkarır. Günahı, gösteriş yapılan şeyin değe­rine göre farklılık arzeder. Gösteriş yapılan en şerefli ibadetin günahı, şerefi daha az olandan büyüktür. Çünkü gösteriş mefsedettir, en şerefli olanı ifsad etmek daha az şerefli olanı ifsad etmekten daha kötüdür.

Gösterişi veya diğer günahlardan herhangi birini sevmek günah değildir. 'Österişi sevmeye de gösteriş dense bile bu, sebebin sonuç ile isimlendiril-"nesi kabilinden mecazdır.

I    Güzel ahlak ve dosdoğru bir tabiat üzere yaratılan kimse, bu güzel ahla­kına uygun amelde bulunduğu ölçüde ecir kazanır. Yaratılışında bulunan bu abiattan ötürü sevap almaz. Çünkü böyle tabiata sahip olmasında onun bir lahli yoktur. İzzeti nefis, haya, cömertlik, yumuşak huyluluk, sabırlı olma ;ibi vasıflar burada örnek olarak verilebilir.

Kötü ahlak ve doğruluktan uzak bir tabiat üzere yaratılan kimse, bu tabi­attan ötürü günaha girmez. Çünkü böyle bir tabiata sahip olmasında kendi­sinin rolü yoktur. Ama bu tabiata tabi olarak yapacağı kötülüklerden ötürü günaha girer. Cimrilik, açgözlülük, kibir ve benzeri vasıflar örnek olarak zik­redilebilir.

Allah'ın haram kıldığı herhangi bir şeyi arzulayan kişi tundan ötürü gü­naha girmez. Ama onu yapmaya azmeder ve iradesini ortaya koyarsa güna­ha girer. Bizzat yapmakla da günaha girer.

insan fıtratının kerih gördüğü, kalbinin nefret ettiği hayır ve şer olan şey­lerden ötürü günah söz konusu değildir. Günah, kötü bir şeyi yapmak veya bir iyiliği terk etmektedir. Zina, gösteriş, içki, rakipleri yenme, düşmanlara zarar verme vb. şeyleri kişinin arzu etmesi günah değildir. Çünkü bu mükel­lefin gücü dışındadır, mükellefin bundan kurtulması mümkün değildir.

, Sevilen bir şeyi kendi yeri dışında kullanan kimse hata etmiştir. Tabiatı, kişiyi emredilen şeyleri terke ve nehyedilen şeyleri yapmaya yönlendirdiği zaman, onunla mücadele edip tam tersini yapmak gerekir. Muvaffak olan, bu konuda kendisine yardım edilen kişidir. Allah (cc) kimi cennetliklerden kılmışsa ona itaat etmeyi ve imanı sevdirmiş, onu inkar, günah ve itaatsizlik­ten nefret ettirmiştir.

BiUniz ki, Resuluilah'ın edebi gibi edeb, onun ahlakı gibi ahlak kimsede yoktur. Allah (cc) kimin için hayır murad etmişse onu Resuluilah'ın ahlakı­nı araştırmaya ve ona tabi olmaya muvaffak kılmıştır ki hakkında takdir edildiği ölçüde onun ahlakıyla ahlaklansm ve böylece hakkında murad edi­len hayra kavuşsun. Bir şey yapmaya yeltenip de hata etmeyen yoktur. Kü­çük büyük az çok her konuda onun sünnetine tabi olup yaşantısını kendine örnek alan, onun yolundan giden, kalbini onun sevgisiyle dolduran kimseye ne mutlu! "Resulüm, de ki; eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah sizi sevsin"[24], "Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz"[25], "Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." [26] Al­lah (cc) böyle buyururken Resulüne itaat eden nasıl kurtuluşa ermesin: "Ve sen elbette yüce.bir ahlak üzeresin." [27] Onun yüce olmakla methedilen ahla­kı, Kur'an'a tabi olmaktır. Kur'an'da da onun getirdiği kitap ve sünnete uy­ma emredilmiştir.

Burada gelebilecek bazı sorular ve cevapları şöyledir:

Soru: Yönetici olarak meşhur olan birçok kimse dinin bazı emirle­rini çiğnemektedir. Bu durum onların velayetlerini geçersiz kılar mı?

Cevap: Şayet dinî bir emri terk etmesi yine dinî bir özürden ötürüyse bunda bir sakınca yoktur. Fakat dinî bir özür olmaksızın terk ederse, terk et­tiği şey mendup ise velayetini geçersiz kılmaz. Terk ettiği şey haramsa bakı­lır; büyük bir günah ise o günahı işlediği anda velayeti sona erer. Küçük bir günah olması durumu için birçok görüş ortaya konmuştur ki bunların ço­ğunda hata edilmiştir.

a-  Bir kısmı küçük günah işleyen yöneticinin velayetinin sona ereceğini belirtmiştir. Bunlar cahil kimselerdir, zira küçük günahlardan sakın­mış olmak nebiler hakkında bile şart değildir ki, yöneticiler hakkında şart olsun.

b- Bir kısmına göre yöneticinin küçük günah işlediği bilinince velayetine son verilir ve bundan dolayı yerilir. Hatta terk edilip yalmz bırakılır, nefret edilip sevilmez ve insanların ona uymasına engel olunur.

c- Bir kısmını hüsnü zannı, Allah'ın haram kıldığı ilgili küçük günahın yöneticiye has olmak üzere mubah olduğu kanaatine götürmüştür. Al­lah'ın başkalarına helal kılmadığını yöneticilere helal kıldığını zannet­mişlerdir. Bu görüş çok büyük bir hatadır ve bu konudaki görüşlerin en kötüsüdür. Zira Allah (cc) haram, helal, mendup, vacip gibi hü­kümlerde kimseyi istisna etmemiştir. İstisna ancak özel ya da genel bir Özür sebebiyle olur.

d- Bir diğer yanlış görüş yöneticinin yapmış olması hasebiyle ilgili davra­nışın Allah'a yaklaştıran bir amel olduğudur.

e- Bu konudaki en doğru görüş, velayetlerinin devam edeceği, ancak işledikleri küçük günah ve Allah'ın emrine muhalefet etmiş olmaları ha­sebiyle günaha girecekleridir. Nitekim Adem ve Davud (as) ve diğer peygamberler Allah'a itaatsizlik etmişler ama hiçbirinin velayetleri bu günahtan ötürü sona ermemiştir.

Yöneticiler hakkında konuştuğumuz bu küçük günahlar şayet devlet baş­kanı veya hakimden sadır olursa bunların küçük günahtan ötürü kınanma­ları caiz değildir. Bilakis hata olduğu söylenir ve üstü örtülür. Çünkü onlar hatalarının üstü örtülmeye en layık kimselerdir.

Soru: Yaptıkları hatalardan ötürü peygamberlere günah nispet ederek onların gıybetini yapmak nasıl caiz olur?

Cevap: Bunun, onları ayıplamak ve küçük düşürmek için yapılması ha­ramdır, hatta küfürdür. Allah (cc) onların hatalarını onları ayıplamak, küçümsemek için zikretmedi. Bilakis rahmetinin bolluğunu, nimetinin çoklu­ğunu, kendisine itaat edilmeyip günah işlendikten sonra tevbe etmeye mü­kafat verdiğini vurgulamak için zikretti. Büyüklere müsamaha gösterilmesi, küçüklere evleviyetle müsamaha gösterileceğini gösterir. Çünkü önder olan kimselerden sadır olan küçük günahlar da büyüktür. Bundan dolayı Allah (cc) şöyle buyurmuştur: "Ey peygamber hanımları, sizden kim açık bir haya­sızlık yaparsa, onun azabı iki katma çıkarılır." [28]

Şayet kişi peygamberlerin hatalarını, Allah'ın onları zikretme gayesiyle zikrederse bir sakınca yoktur. Bilakis bu menduptur. Hatta şayet Allah'ın rahmetinden umudunu kesmiş günahkar kimseler için bir maslahat söz ko­nusuysa kişi bu hataları söylemeye teşvik edilir.

Soru: Bir kimse ömrünün yarısına kadar velayet hakkına sahip olup, diğer yarısında günahkar olursa, işlediği günahlarla birlikte velayetinin hükmü ne olur?

Cevap: Günahlarının mefsedeti, velayetinin maslahatından daha fazla olursa, günahlarıyla sevaplan takas edilir ve arta kalan günahlarından ötürü hesaba çekilir. Velayetinin maslahatı, günahlarının mefsedetinden fazla ise yine günahlarıyla sevapları takas edilir ve arta kalan sevaplarıyla mükafat­landırılır. Günah ve sevapları denk olur, hiç biri ne fazla ne eksik gelmezse, Allah (cc) kul hakkı olmayan bazı günahlarını affeder ve böylece arta kalan iyiliklerinden ötürü mükafata nail olur.

[Dinde ve Allah'a İtaatte İnsanlara Yardımcı Olmanın Şirk Olmaması]

İmamın, cemaate geç kalan kimsenin rükua yetişmesi için namazda bek­lemesi ibadette şirk koşma anlamına gelir mi sorusuna şöyle cevap veririz: Bazı alimler bunun şirk olduğunu düşünmüşlerdir, ancak durum böyle de­ğildir. Bilakis burada imam Allah'a yaklaştıran iki ameli aynı anda yapmış­tır. Çünkü imam o şahsın rükua yetişmesine yardımcı olmuştur ki bu da na­maz gibi Allah'a yaklaştıran bir ameldir.

Allah'a itaate ve yaklaşmaya yardımcı olmak, Allah katında en faziletli vesilelerdendir. Yapılan yardımın derecesi yapılmasına yardımcı olunan iba­detin derecesine göredir. Allah'ın zatını ve sıfatlarını bilme hususunda bir kimseye yardımcı olma yardımların en üstünüdür. Aynı şekilde Allah'ın di­nini öğrenmeye, bir meseleyle ilgili fetva öğrenmeye, dini öğretmeye, anlat­maya yardım etmek de yardımların en üstünlerindendir. Farz olan amellerin Öğrenilmesine yardımcı olmak, nafile olan amellerin öğrenilmesine yardım­cı olmaktan daha üstündür. Namaz bedenî ibadetlerin en üstünlerinden ol­duğuna göre namaz kılınmasına yardımcı olmak da yardımların en üstünle-rindendir. Bir kimse namaz kılacak kimseye suyla abdest alması, avret ma­hallini örtmesi, kıbleye yönelmesi vb. hususlarda yardımcı olursa tüm bun­lardan ötürü sevaba nail olur.

Bunları ibadette kul ile Allah arasında şirk olarak nitelemeye kimsenin hakkı yoktur. Çünkü şayet Allah'a itaat ve iyiliklerde yardımlaşma riya ve şirk olsaydı, dinin tebliği, ilim öğretme, iyilikleri emredip kötülüklerden sa­kındırma vs. hepsinin şirk ve riya olması gerekirdi. Halbuki bunu kimse söy­lemez. Çünkü riya ve şirk, kişinin kendi hakir nefsinin arzularına meylede­rek Allah'a yaklaşmayı düşünmeksizin bazı amelleri yapma gayesinde olma­sıdır. Halbuki yukarıda sayılanlar, Allah'a yaklaşmaya yardım ve kulları doğruya yöneltmekten ibarettir. Bunlar şirk olsa, ezan ve Kur'an öğretiminin de şirk olması gerekir.

Sahih bir hadiste şöyle Duyurulmuştur: Birisi tek başına namaz kılıyordu. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kim bu adama ecir kazandırmak is­ter?" [29] Bir başka rivayete göre "kim bu adama sadaka verir?", buyurdu. [30] Bir adam kalktı ve ona kendisine cemaat olarak uyulması faziletini kazandırmak için arkasında namaza durdu. Hz. Peygamber bu davranışı riya veya şirk olarak nitelendirmedi. Çünkü bu, Allah'a yaklaşmaya vesile olan cemaatle namaz ecrini almaya vesiledir.

imam rükûdayken bir kimsenin cemaate dahil olduğunu hissetmesi ha­linde o kimsenin rükuya kavuşma faziletine nail olabilmesi için bir müddet beklemesi müstehaptır. Bunun riya ya da şirk olması söz konusu değildir. Çünkü Hz. Peygamber bunun bir benzerini sevap kazandırma, sadaka ver­me olarak nitelemiş ve bunu tüm namazlar için emretmiştir. Onun bu emri­ne rağmen nasıl olur da riya ve şirk olur? Bu konuda dinin hükmü açıktır, bunun kerih görülmesinin hiçbir anlamı yoktur. Böyle bir durumda namazın geçersiz olduğunu söyleyen, hakikatten son derece uzaklaşmıştır. Acaba böyle diyen kişi, korku namazmdaki meşru bekleme için ne der? Bu şirk ve­ya riya mıdır, yoksa Allah için yapılan salih bir amel midir?

Burada şöyle bir soru sorulabilir: imamın rükuda beklemesi, bu şekilde namaza yetişen kimsenin fatiha okumasına ve kıyamda durmasına engel ol­muştur. Fatiha okuma ve kıyamda durma şeklindeki iki ameli ortadan kaldı­ran bu durum nasıl olur da Allah'a itaate yardım etmek olur?

Buna iki şekilde cevap veririz: birincisi, ibadetin bir kısmını yapmama geri kalan kısımdaki ihlası ortadan kaldırmaz. Bu kimseler Allah'a itaat et­miş olur ve namazın bir kısmını eda etmemiş olsa da geri kalanı ihlas ile eda eder. İkincisi, kişi rükua yetişince rüku, iki secde ve bu secdelerin arasında oturma farz olur. Farz kıldığı şeylerden daha fazla Allah'a yaklaştıran bir şey yoktur. Şayet son rekatta rükua erişemezse ondan sonra o rekata ait ola­rak diğer rekata kalkıncaya kadar ya da başını ikinci secdeden kaldırmcaya kadar yaptıkları nafile olur, ki bunun fazileti farz olanın faziletinden daha azdır.

Ancak burada müşkil bir durum söz konusudur; rükua yetişemeyen kişi nafile olarak iki secde yapar ve aralarında oturur. Bundan sonra kıyam, kıra­at, rüku, secde ve oturmayla tam bir rekatı farz olarak kılar. Son rükua yeti­şemeyen daha fazla ibadet etmiş olur, ama son rekata yetişen kimse kadar sevap alamaz. Çünkü son rekata yetişemeyen, ifa ettiği rükünlerin hiçbirin­den- ötürü imama uymuş kimsenin alacağı sevabı alamaz. Böylece o son re­katı da imama uymaksızın tek başına tam olarak kılar. Ama cemaate uymak kıyamda durup fatihayı okumaktan daha mühimdir. Bunun delili rükuda imama uyulunca o rekatın cemaatle kılınmış kabul edilmesidir. Son rekatta imama uymak, kıyamda durup fatiha okumaktan daha üstün olmasaydı hü­küm böyle olmazdı.


[22] Buhari, Rikak, 11/335; Zühd ve'r-Rekaik, 4/2289

[23] Buharı, Nikah, 9/317; Müslim, Libas, 3/1681

[24] Ali lmran 31

[25] Nur 34

[26] Alızab 71

[27] Kalem 4

[28] Ahzab 30

[29] Ebu Davud, Salat, 2/299

[30] İbn Hibban,122


Rüveyha
Tue 11 November 2014, 03:50 pm GMT +0200
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah..Rabbim bizleri riyadan muhafaza etsin..Kulun rızası değil, hakkın rızasını gözetmeli  inşaAllah..Mevlam razı olsun kardeşim paylaşım için.

HALACAHAN
Sun 7 February 2016, 07:16 pm GMT +0200
Aleyküm Selam.. İbadetlerımız hayır ve hasenatlarımız sadece Rabbimizin rızası doğrultusunda olmalı.. Gösterişle yapılan ibadetler nefsın kabarmasına sebebıyet verebilir ki bu durumdan Alllah korusun bizleri.. Çok acıklayıcı bir yazı ıdı Allahım razı olsun sızlerden ..

mevlüde06
Sun 7 February 2016, 09:00 pm GMT +0200
Ve aleykumusselam ve rahmetullah;insanlar takdir etse,beğense ,Allah beğenmedikten sonra ne kıymeti var.Rabbim her işi sırf rızası için yapabileyi nasip eylesin bizlere inşallah.Allah razı olsun paylaşım için

ikranur 7d
Sun 7 February 2016, 09:18 pm GMT +0200
selamun aleyküm.
ibadetlerimizi başkaları duysun diye değil Allah c.c. razı olsun diye yapıyoruz. Allah c.c. beğenmedikten sonra hiçbir anlamı olmaz.
Allah c.c. razı olsun.

Kevšer
Sun 7 February 2016, 09:38 pm GMT +0200
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm ecmain. Her ne yapar isek yapalım herşeyi Rabbimiz'in Rızasını kazanmak için yapalım inşaAllah.. Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim...

Bilal2009
Sun 7 February 2016, 10:01 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah.  Rabbim bizleri riyadan uzak eylesin.  Rabbim bizlere samimi ibadet etmeyi nasip eylesin.  Rabbim paylaşım için razı olsun.

ceren
Sun 7 February 2016, 10:17 pm GMT +0200
Aleykumselam.Rabbim bizleri riyadan uzak eylesin.Ibadetlerini sadece Allah rizasi icin yapan ve feyzine eren kullardan olalim inşallah....

selinay 7b
Thu 3 March 2016, 09:01 pm GMT +0200
Selamun aleykum
Yapilan hicbir ibadrti veya baska bir seyi birileri duysun birileri gorsun diye asla yapmamaliyiz. Bizler yaptigimiz butun ibadetleri Allah icin Allah rizasi icin yapmamaiz gerekir.
Allah razı olsun

ikranur 7d
Thu 3 March 2016, 09:47 pm GMT +0200
selamun aleyküm.
ibadetimizi sadece Allah c.c. rıza sı için yapmalıyız. başkalarına gösteriş olsun diye değil.
Allah c.c. razı olsun.

HALACAHAN
Fri 25 November 2016, 12:34 pm GMT +0200
Rabbimizin rizasini gozemek amacimiz olmali ..kimseyle isimiz olmamali ibadet yaparken ..

HALACAHAN
Sun 9 April 2017, 08:25 pm GMT +0200
Allahım ibadetlerimizi gösterişten uzak eyle Amin Allah razı olsun

Rüveyha
Mon 10 April 2017, 07:15 am GMT +0200
Amin emin inşaAllah Mevlam riyadan uzak eylesin inşaAllah