- Hz. Âmir bin Füheyre

Adsense kodları


Hz. Âmir bin Füheyre

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Sat 7 May 2011, 03:08 pm GMT +0200
Hz. Âmir Bin Füheyre (r.anh)


Âmir bin Füheyre hazretleri, Tufeyl bin Abdullah'ın çobanıydı. Nice yıllar herşeylerini kaybedip, insanlıklarını unutmuş kimselere hizmet'etti. Ama bütün hizmetlerinin karşılığı, sadece karın tokluğuydu. Belki karın­lar toktu, fakat ruhlar açtı.

Günler böyle ızdıraplar içinde geçip gitti. Nihayet beklenen İslâm güneşi, Mekke'de doğdu ve etrafa yavaş yavaş ışıklarını saçmaya başladı. İslâmla müşerref olanlar, Onun ma'nevî lezzetini tattılar. Tadını alan bir daha onu bırakamadı. İnsan, kalbe giren bu ilâhî aşktan ayrılabilir miydi? Bu ilâhî aşka tutulanlardan biri de Âmir bin Füheyre hazretleriydi. Fakat köleydi ve sözde efendisi vardı. Kalbinde duyup, vücudunun bütün zer­relerinde hissettiği îmân lezzetini aç ıkl ayam azdı.

Âmir, "Bu vücut mutlaka birgün toprak olacak, nefsin elinde bir oyun­cak olan bu beden mutlak çürüyecek, öyleyse bu dünyada bu kadarcık işkenceye dayanıversin" diye düşündü. Bu düşünce zinciri akıp gitti. Artık Âmir bin Füheyre hazretleri, yüce dînin emirlerini;yerine getirmeye başladı. Kınayanın kınamasından; kızanın kızmasından çekinmedi. Bu yüzden çeşitli işkencelere mâruz kaldı.

Bilâl-i Habeşî ile birlikte ağır işkencelere uğratılmış, kızgın güneş altında saatlerce bekletilmişti. Bütün bu işkencelere rağmen îmânından zerre kadar ta'vîz vermemiş, hak dînden geri dönmemişti. Bilâhare Hz. Ebû Bekir, onu satın alarak âzâd etti.

Bu sırada müşrikler iyice azıttılar. Müslümanlara her türlü işkenceyi, ezâ ve cefâyı yapmaktan geri durmadılar. Nihayet İlâhî izin geldi. Allahû Teâlâ'nın Rasûlü, en yakım Hz. Ebû Bekir ile Mekke-i Mükerremeden Medîne-i Münevvereye hicret edeceklerdi. Bu emirle iki sâdık dost yola çıktılar. Sevr mağarası önüne geldiklerinde Mekke çalkalanmakta, her taraf aranmaktaydı. Rasûlullah (sav)'e yardımcı olanın canı tehlikedeydi.

Bütün bunlara mukabil Amir bin Füheyre hazretleri, Hz. Ebû Bekir (r.a.)'e ait sütlü davarları uygun vakitlerde mağaranın önüne getirdi. Peygamber efendimiz ve Hz. Ebû Bekir'in yiyecek ve içeceğini temin etti. Böylece onlarla beraber hicret etme şerefine de kavuştu.

Rasûlullah efendimiz, Mekke'den Medine'ye hicret eden Müslümanları birbirine kardeş yaptığında, Amir bin Füheyre'yi de Ensâr'dan Haris bin Evs ile kardeş yaptı.

Âmir bin Füheyre hazretleri, Bedir ashabından oldu. Hicretten sonra, Medine'de bir araya gelen Müslümanlar, gittikçe artarak kuvvetlenmek­teydi. Bu vaziyet, müşrikleri iyice endişelendirdi. Nihayet Müslümanlarla müşrikler arasında Bedir ve Uhud gibi savaşlar oldu.

Amir bin Füheyre hazretleri bu savaşların her ikisine katılmak saade­tine kavuştu. Her iki savaşta da Müslümanlar az olmasına rağmen, kendi­lerinden kat kat fazla olan düşmanı mağlûb ettiler. Bununla beraber müşrikler boş durmadılar.

Hicretin dördüncü senesi, Necd Şeyhi Ebû Berâ, Medine'ye gelip, Rasûlullah (sav)'e müracaat etti. Kabilesine dînî bilgilen öğretmesi için muallimler istedi. Yetmiş kişilik bir heyet hazırlanıp gönderildi.

Yetmiş kişilik muallimler heyeti, Bi'r-i Maûne'de kuşatıldılar. Müslümanlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca kılıçlarına sarıldılar. Ancak düşman çok kalabalıktı. Ebû Berâ'nın kardeşinin oğlu Amir'in ter­tiplediği bu alçakça hareket neticesinde, Ümeyye oğlu Amr'm dışında oradaki Müslümanların hepsi şehîd oldu.

İslama hizmet etmek için giderken, uğradıkları saldırıda, şehîd olanlar arasında yer alan, Amir bin Füheyre'nin vaziyeti daha bir başkaydı.

Şehîd edilişi sırasındaki gördükleri hâdiseyi, müşriklerin, kısa akil-larıyla anlamaları, kavramaları zordu. Azgın müşriklerin, sırtından saplamış oldukları mızrak, göğsünü yarıp çıkmıştı. Kanlar fışkırmaktay­dı. Bu kan, alelade bir insan kanı değil, Resûl-i Ekrem (sav)'in müsaade­siyle İslâm'ı ve Kur'ân-ı Kerîm’i öğretmek için yola çıkmış bir sahabenin mübarek kanıydı. Cebbar bin Sülmâ anlatır:

Müslümanlardan, beni İslâm dînîne da'vet eden birine, arkasından mızrağımı sapladım. Mızrağımın demirinin onun göğsünden çıktığını gördüm. Bu esnada kendisinin, "Vallahi kazandım" dediğini işittim.

Kendi kendime,

"Adamı öldürdüğüm halde, kazandığı ne acaba" dedim. Mızrağımı çıkarıp Dahhâk bin Süfyân'a gittim. Amir'in sözünü naklettim. Dahhâk,

"Onun maksadı, Cenneti kazandım demektir" dedi ve Müslüman olmamı tavsiye etti. Ben de Müslüman oldum. Müslüman olmama Amir'den işittiğim söz ve kendisinin göğe yük­seltilmesi oldu."

Görüldüğü gibi, sahâbe-i kiram nezdinde şehadet bir kazançtır. Şehadet, geride kalanlara bir tevhid çağrısıdır. Tarih, şehadet çağrısıyla imana gelenlere de tanıklık etmektedir. Şehadet, aynı zamanda Rabbani bir yükseliştir. Nitekim Cebbar ve oradaki müşrikler, Amir bin Füheyre hazretleri şehadet şerbetini içtiği zaman, onun semâya doğru kaldırıldığını görmüşlerdi. Böyle garip hâller olup, Amir bin Füheyre hazretlerinin ruhu da Cennete uçup gitti. "Kurtuldum" sözünü duyan Cebbar da müşrik topluluğu içinde tek îmâna gelen kimse oldu.

Allahû Teâlâ'nın hikmetidir ki, hâdise neticesinde birisi şehîd olmuş­tur, diğeri ise hidâyete ermiştir. Amir bin Füheyre şehîd olduğu sırada 40 yaşındaydı. Bi'r-i Maûne'de müşrikler tarafından kuşatılan İslâm irşâd ekibi şehîd olacaklarım anlayınca, dediler ki:

“Yâ Rabbî! Rasûlullah efendimize durumumuzu haber verecek, bura­da senden başka kimsemiz yoktur. Selâmımızı ona ulaştır yâ Rabbî! Yâ Rabbî! Rasûlün vasıtasıyla kavmimize haber ver ki: "Biz Rabbimize kavuştuk. Rabbimiz bizden hoşnut oldu ve bizi de hoşnut kıldı."

Rableri onlardan razı oldu. Cebrail aleyhisselâm gelip durumu Rasûlüllah efendimize bildirdi ve dedi ki:

Onlar, Rablerine kavuştular, Rableri onlardan razı, hoşnut oldu ve onları da hoşnut kıldı."

Rasûlüllah efendimiz Cebrail aleyhisselâmın bildirmesi üzerine;

"Ve aleyhisselâm" buyurdular ve hutbeye çıkarak, müşriklerin, Müslümanlara yaptığı bu ihaneti, Ashâb-ı güzînin bu şekilde pusuya düşürülmesini, onların şehîd olduklarını Medîne'de Ashâb-ı kirama bildirdiler. [82]

Biz Allah'ın arzında Allah'ın dinine yardımcı olursak, Allahü Teâla esen rüzgarları bizim için postacı kılar. Gidemediğimiz yerlere sesimizi, davtimizi ulaştırır. Samimiyetten taviz vermeyenler, Rabbani ikramlara ererler.

Sahabe, takvası cihadına sermaye olan nesildir. Yani sahabeler, tak­vaları miktarınca cihad etmişlerdir. Sahabe, sesini, mesajını, takvasıyla, cihadıyla dünyaya duyuran ehl-i keramet olan bir nesildir. Allah için çalışan, Allah yolundadır. Allah yolunda olan da, Allah'ın ikramlarıyla müşerefftir.


[82] Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El- İsabe Fi temyizi Sahâbe/İbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahabe/Abdurrahman Ref'at el- Başa Beyrut/ty.


ceren
Wed 2 January 2019, 02:27 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Tüm işkencelere rağmen ruhu ile bedeni ile İslama Allaha Peygamberine hizmet eden ölüm anında bile müslüman kardeşinin kurtulmasına sebeb olan şehid sahabe Hz.Amir bin Füheyre ye binler selam binler rahmet olsun inşallah...

Bilal2009
Wed 2 January 2019, 04:14 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun